Bir araştırmaya göre dünya çapında 900 bin kişi böbrek hastalığının son aşamasında imiş(son evre fokal glomerüloskleroz). Her ne kadar bu sonuç bir araştırma sonrası oluşmuş olsa da, böbrek hastalıklarının neredeyse genelinde bir rahatsızlık, ağrı gibi hastalığa dair şüphe uyandırıcı semptomlar nadir görüldüğü için, ya da başka hastalıklarla rahatlıkla karıştırılabileceği için ayrıca böbrek hastası olup ta hastalığının farkında olmayanları da eklersek, kanaatimce yukarıda açıklanan sayı bayağı bir artacaktır. Aslında gerçekten bir yakalandığınızda hayatınızın tamamını baştan sona değiştiren bir hastalık, kronik böbrek yetmezliği. Yukarıda da bahsettim, bu hastalığın son evresine gelene kadar belki de hiç farkına varamıyorsunuz. Mide bulantısı, kusma, ödem, burun kanaması, kas kitlenmeleri. Sonrasında ise kendinizi hastanenin acil servisinde bir doldur-boşalt aletinde (hemodiyaliz makinesi) buluyorsunuz. Bu doldur-boşalt ismini de ben taktım. Alet gerçekten taktığım isme yakışır bir şekilde çalışıyor. Siz 3 gün boyunca vücudunuzu sıvıyla dolduruyorsunuz, hastanede doldur-boşalta takıyorlar sizi, süresi bittiğinde ise aldığınız sıvılardan eser kalmıyor. Anlayacağınız garip bir makine. Neyse konumuza dönelim...! Peki bu kadar sinsi bir hastalıktan bahsediyoruz da, bu hastalığı erken teşhisle tedavi etmek mümkün değil mi? Tabii ki mümkün. Hem de çok basit tekniklerle. Ama insanlarımızda her nedense hastaneye gideyim, bir kontrolden geçeyim zihniyeti yerleşmiş değil. Hastaneye, doktora gitmek için illa hastalanmak, dişçiye gitmek için dişlerimizden birinin çürümesi-ağrıması ve bunlara benzeri acı-sızı verici bir şeylerin olması gerekiyor maalesef. Tabii bu arada S.S.K. kuyruklarında herhangi bir nedenden dolayı bekleyen hasta ve hasta yakınlarını o sıralarda bekleten bürokrasiyi de unutmayalım. (Ocak 2007 yi ve Genel Sağlık Sigortası uygulamasını sabırsızlıkla bekliyorum). Hastaneye(hangi hastane olduğu önemlidir, gün sayısını artırabilir) bir gününüzü ayırarak sadece böbrek değil birçok organınızın durumu hakkında bilgi edinebilirsiniz(böbrek. karaciğer, prostat, idrar yolları, kan seviyeniz vd.). Sadece birkaç tüp kan ve biraz idrar ile. Kendi sağlığınız için bu kadar zor olmasa gerek. Bunlar için bir dahiliyeci(iç hast.) uzmana başvurmak yeterlidir. Kendisi gerekli yönlendirmeyi yapacaktır. Yılda bir kontrolden geçerek, olası bir hastalığı erken teşhis ve tedaviyle önlemiş olursunuz. Gelelim hemodiyalize. Öncelikle benim başıma gelmez demeyin. Ben de böyle bir hata yaptım. Hemodiyalizin ne olduğunu bilmezken, sonunda en yakın dostum olmuştu zor kullanarak.O yüzden kafanızda her zaman bir soru işareti olsun. Amacım sizi tedirgin etmek değil, sadece önceden önlem almak diyebiliriz buna. Kısaca şöyle anlatayım amacımı. Bir veya birkaç dişimizi fırçalamamaktan dolayı kaybettiğinizde, keşke daha önce düzenli olarak fırçalasaydım deriz. Ama böyle düşünmek bize dişlerimizi geri getirmez. Geri gelse bile(protez, implant falan filan) hiçbir zaman kendi dişimiz gibi olmaz. Şu an ben de aynen böyle düşünüyorum. Keşke diyorum ama nafile. 97 yılında başka bir rahatsızlığımda dolayı "kontrole" gittiğimde böbrek hastalığımın teşhisi konuldu. Sadece basit bir idrar tahlilinden. Ama biraz geç olmuştu. Çünkü böbreklerimin ikisi de yüzde yetmiş oranında bozulmuştu. Bu arada gittiğiniz doktoru da özenle seçmenizde fayda var. Çünkü şu anki durumumun tek sorumlusu 7-8 senedir kalp için gittiğim, ama bu süre zarfında benden böbrekle ilgili basit dediğim idrar tahlilini benden hiç istememiş olan doktorum diyebilirim. DOktorumu değiştirdiğim ilk muayenede, bu hastalığın belirtisinin bulunması beni herhalde haklı çıkarıyordur. Teşhis konulmuştu ama dedim ya biraz geç oldu, başladık tedaviye. Kortizon, immün süpresifler(bağışıklık sistemi baskılayıcılar), hipertansiyon ilaçları derken oldu 2002. Çok iyihatılıyorum o günleri; 2002 yılbaşı, son normal olarak kutladığım yılbaşı. Aslında pek de normal sayılmazdı. Tabii şimdi anlıyorum bunları. Sigaradan tad almıyordum artık o zamanlar, sürekli karıncalanmalar, kasılmalar falan. İsmini koyamıyordum. Aradan yaklaşık bir hafta geçti geçmedi ben yataktayım. Yavaş yavaş şişiyorum, yediklerimi çıkarıyorum, ağzım kuruyor, midem bulanıyor, burnum kanıyor, sürekli uyku halindeyim. Günler ilerliyor, ama bende bir iyileşme adına hiçbir belirti yok. Sonrasında mide ülseri. 2002 Şubat ayının 2. ya da 3. gününde abim hastane aciline götürdüğünde 63 kilo olan ben yaklaşık 85 kiloydum. Kan tahlili sonrası doktorlar bayağı şaşırmıştı. Sonuçlar aşırı yüksek çıkmıştı ve dediklerine göre kalp krizi geçiriyor olmam lazımmış. Allah'tan genç olmam, biraz da kalbin sağlamlığı bizi krizden kurtarmış. Ve işte hemodiyaliz hastası olmuştum. Haftada üç defa doldur boşalt, doldur boşalt. Sonrasında diyalizi derken 2 yılı devirdik oldu 2004 Ocak. Tabi bu arada bu 2 sene içerisinde yaşadıklarımı çok uzatıtığımın bilincinde olarak ve sıkıldığınızı düşünerek (tabi sıkılmadan okuyup bu satıra kadar geldiyseniz)anlatmıyorum. Sevindirici haber geldi, kadavradan bir böbrek bulunmuştu. Apar topar hastaneye uçtum resmen. Adana'lı 56 yaşında bir amcaymış. Toprağı bol olsun, organ bağışında bulunan ailesine de teşekkürler.Böbrek takıldı, işemeyi ne kadar özlemişim ya! (kusura bakmayın biraz argo oldu ama, gerçekten doğru, kolay değil 2 sene idrar yapmamak) İlk bir ay herşey normaldi ama bu da benim kaderim herhalde, böbreğim protein kaçırmaya başladı(!!!sağlıklı böbrek protein kaçırmaz!!! aklınızda olsun, idrar tahlilinde protein kaçağı gördüğünüzde mutlaka bir uzmana bu durumunuzu anlatın). İğne biyopsisi falan derken, haberi geldi. Takılan böbrek te eski hastalığıma yakalanmış. Bana bu kadar bağlı bir hastalık görmedim ben. Şaka bi yana nakilden bu yana 2 buçuk yılı devirdik. Halen doktor kontrolünde ağır bir ilaç tedavisi almaktayım. Yaklaşık 10 farklı ilaçtan 15 adet hapla hayatı idame ettiriyoruz ya da ettirmeye çalışıyoruz. Kemik erimesi(osteoporoz), kolesterol(hiperlipidemi), hipertansiyon, reflü ilaçların ekstra getirileri. Kısaca bir hemodiyaliz hastasının yaşadıkları. Bu satıra kadar okuduğunuzda erken teşhisin ne denli önemli olduğunu herhalde anlamışsınızdır. Sağlıklı bir hayat sürmek ve sağlıklı bir yaşlanmak sizin elinizde. Yapılması gerekenleri biliyorsunuz; spor, dengeli ve sağlıklı beslenme, sigarasız bir yaşam ve düzenli doktor kontrolü. Bu konu pek kültür-bilim içerikli değil. Umarım gereksiz işgal etmemişimdir. Şimdiden özür dilerim. Ama diyalize girerken gördüğüm o küçücük çocuklar gözümün önüne geldiğinde, böyle bir yazının okuyanlar için yararlı olacağını düşünüyorum. Umarım haklıyımdır. Elimden geldiğince böbrek hast. üzerine gelişmeleri buradan sizlere sunmaya çalışacağım. Şimdiden teşekkürler.
... Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi ...
gecmıs olsun dostum, yazdıklarının işe yaradıgına emın olabılırsın...
Herşey saglıgımız icin, sagolasın
Benim anlayamadığım olay imzan.Herşey güzelde niye Atatürk ün sözünü ingilizce yazma gereği duydun?Yurtta sulh cihanda sulh yazınca kötü mü oluyor?
bu konuyu açmamdaki gayeyi bir kenara bırakıp kendi ismin ve imzana bakmadan böyle bir mesaj atma gereği duyman çok garip.
merhaba.doktorum bende proteın kaçagı oldugunu soyledı.tesadufen gırdgım bu sıtede ADEMİRKAZIK beyin yazdıkarı ılgımı cekti.benı okursa bana mail atmasını rica edıyorum bilgilenmek için.
bende de 1 yaşımdan beri böbrek yetmezliği var ama Allah'a şükür 18 senedir ilaçlar yeterli oluyor diyalize gerek olmuyor inşallah gerek olmazda. Hastalığın nüks zamanları çok kötü özellikle ödemlerden dolayı 20 25 kilo fazlalık oluyor gerçekten zor Allah yardım etsin tüm hastalara
Öldümü acaba ..
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme