Şimdi Ara

Mevlana Celaleddin Rumi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
11
Cevap
0
Favori
1.004
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur.

    Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.

    Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı.

    Sultânü'l-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.



    Sultânü'l-Ulemâ Nişâbur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldi. Karaman'da Subaşı Emir Musa'nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.

    1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun' u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.

    Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.

    Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldi. Sultan Alâeddin onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.

    Sultânü'l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'na bugünkü yerine defnedildi.


    Sultânü'l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.

    Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.

    Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

    Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
    "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"







  • Mevlana'nın mesnevisinden sözler..
    Gönül ehlinin ilimleri,kendilerini taşır. Ten ehlinin ilimleriyse kendilerine yüktür. Gönle uran, adamı gönül ehli yapan ilim; insana fayda verir. Yalnız tene tesir eden, insanın malı olmayan ilim yükten ibarettir.
    --Gönül aynası saf olmalı ki orada çirkin suratı güzel surattan ayırt edebilesin
    -"Ey müslüman, edep nedir?" diye sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektedir.
    -Gönülden sözsüz,işaretsiz, yazısız yüz binlerce tercüman zuhur eder.
    sadece bazıları sizlerde sevdiğiniz mevlana'nın sözlerini eklerseniz mutlu olurum
  • Mevlana Celaleddin Rumi ile Şems Tebrizi nin dostluğunu kıskanıyorum açıkçası. Ruhları şad olsun.
  • Hz.Mevlananın Sabah namazından sonra okudugu dua..
    Allahım kalbimi nurlandır,kulağımı nurlandır..
    gözümü nurlandır,saçımı nurlandır,derimi nurlandır,
    etimi nurlandır,kanımı nurlandır,önümü nurlandır,ardımı nurlandır,
    üstümü nurlandır,sağımı nurlandır,solumu nurlandır,
    Allahım ! nurumu arttır,bana nur ver.Ey Nurun nuru merhametlilerin merhametlisi Allahım merhametinle beni nur et.
  • Aşk Nedir

    *Şarabım aşk ateşidir,hele onun eliyle sunulursa öyle bir ateşe odun kesilmezsen yaşamak haram olur sana.
    *Söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla,dille değil,gönülle canla anlatman daha iyi.
    *Aşk nedir,bilmiyorsan gecelere sor,şu sapsarı yüzlere,şu kupkuru dudaklara sor.
    *Su nasıl yıldızı,ayı aksettirir,gösterirse bedenler de canı,aklı bildirir,gösterir.
    *Can,aşktan binlerce edep öğrenmede,öylesine edepler ki mekteplerde okunup öğrenilmesine imkan yok.
    *Gökyüzünde,yıldızlar arasında parlak ay nasıl görünürse aşık da yüzlerce kişi arasında öyle görünür,o göründümü herkesin parlaklığı söner.
    *Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile,gene aşk yolunu bilemez,şaşırır kalır.

    Mevlana Celaleddin Rumi
  • Ben de girmeyim konuya,kapanır yoksa.!
  • MEVLANANIN TASAVVUFU
    Mevlana’nın tasavvufu, hiçbir zaman bir bilgi sistemi yahut hayali bir idealizm değildir. Onun tasavvufu, irfan tahakkuk, ask ve cezbe âleminde olgunlaşmadır. Mevlana, daima hayatin gerçeklerini görür, hayatin bütün gerçeklerini kabul eder, ondan el etek çekmez. Miskinliği, hayattan el etek çekmeyi reddeder, hayati, hayatin içinde yaşatır. Onun dünyayı tarifi, bize, onun tasavvufunu açıklar: "Dünya nedir? Allah'tan gafil olmaktır. Kumaş, para, ölçüp tartarak ticaret yapmak ve kadın; dünya değildir. Din yolunda sarf etmek üzere kazandığın mala, Peygamber, "Ne güzel mal" demiştir. Suyun gemi içinde olması geminin helakidir. Gemi altındaki su ise gemiye, geminin yürümesine yardımcıdır. Mal, mülk sevgisini gönülden sürüp çıkardığındadır ki Süleyman Peygamber, ancak yoksul adini takındı. Ağzı kapalı testi, içi hava ile dolu olduğundan derin ve uçsuz bucaksız su üstüne yüzüp gitti. İşte yoksulluk havası oldukça insan, dünya denizine batmaz, o denizin üstünde durur. Bütün bu dünya, onun mülkü olsa bu mülk, gözünde hiçbir şey değildir."
    Mevlana’nın tasavvufunda gaye:kulluk ve yokluktur. Dolayısıyla hakiki padişahlık, gerçek varlık makamına erişmektir. "Asil o Allah mülk ve saltanat sahibidir, kendisine bas egene bu topraktan yaratılan dünya söyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder. Fakat, Allah huzurunda bir secde, sana iki yüz devlet ve saltanattan daha hoş gelir. Ben ne mal isterim, ne mülk; ne devlet isterim, ne saltanat. Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye ağlayıp sızlanmaya başlarsın..." "Senin taht dediğin şey, tahtadan yapılma tuzaktır. Konduğun yeri bas köse sanmışsın ama kapıda kalakalmışsın. İğreti padişahlığı Allah'a ver de Allah sana herkesin kabul edeceği hakiki bir padişahlık versin." "Yok olmadıkça hiç kimseye yüce huzura varmaya yol yoktur." "Kapıda dolasan, Ben'den Biz'den dem vuran kapıdan sürülür, "La" makamında dolaşıp durur." "Kim benlikten kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmadığı için herkese dost kesilir." "Yokluk küheylanı, ne de güzel bir buraktır. Yok olduysan seni varlık makamına götürür."
    Mevlana’nın tasavvufunda esas:gönül sahibine erişmek ve cevher olmaktır. Nitekim söyle buyurur, "Allah ile oturup kalkmak isteyen kişi, veliler huzurunda otursun. Velilerin huzurundan kesilirsen, helak oldun gitti. Çünkü sen, külli olmayan bir cüz'sün. Şeytan birisini kerem sahiplerinden ayırırsa onu, kimsiz, kimsesiz bir hale kor, o halde de bulunca başını yer mahvedip gider.", "Velilerin huzurundan uzaklaşırsan hakikatte Allah’tan uzaklaşırsın.", "Mana ehliyle düş kalk ki hem ata ve ihsan elde edesin, hem de feta (yiğit, cömert) olasın.", "Bu cisimde manasız can, hilafsız, kılıf içinde tahta kılıç gibidir. Kılıfta bulundukça kıymetlidir. Çıkınca yakmaya yarar bir alet olur.", "Tahta kılıcı muharebeye götürme, ah u figana düşmemek için önce bir kere muayene et; eğer tahtadansa, yürü başkasını ara, eğer elmassa sevinerek ileri gel! Elmas kılıç, velilerin silah deposundadır. Onları görmek size kimyadır. Bütün bilenler, ancak ve ancak bunu böyle demişlerdir: Bilen, alemlere rahmettir. Gülen nar bahçeyi güldürür. Erleri sohbeti de seni erlerden eder. Kati tas ve mermer bile olsan, gönül sahibine erişirsen cevher olursun. Temizlerin muhabbetini ta caninin içine dik . Gönlü hoş olanların muhabbetinden başka muhabbetlere gönül verme. Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var. Karanlığa varma, güneşler var. Gönül, seni, gönül ehlinin diyarına; ten, seni su ve çamur hapsine çeker. Agâh ol, bir gönüldesten gönül gıdasını al, onunla gönlünü gıdalandır. Yürü, ikbali bir ikbal sahibinden öğren."




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Mustafa Kemal ATATÜRK
    16 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Bir de eşek ile halayık hikayesi var. Nedense onu kimse paylaşmıyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kenex

    Mevlana Celaleddin Rumi ile Şems Tebrizi nin dostluğunu kıskanıyorum açıkçası. Ruhları şad olsun.



     Mevlana Celaleddin Rumi
  • quote:

    Orijinalden alıntı: faruk

    Bir de eşek ile halayık hikayesi var. Nedense onu kimse paylaşmıyor.


    Eşeğin dilinden eşek anlarda ondan ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Anesthesia`


    quote:

    Orijinalden alıntı: faruk

    Bir de eşek ile halayık hikayesi var. Nedense onu kimse paylaşmıyor.


    Eşeğin dilinden eşek anlarda ondan ?





  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.