Şimdi Ara

Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
168
Cevap
1
Favori
7.988
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
59 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ecdadımız diye övündüğünüz osmanlıyı iyi tanıyın, araştırın, öğrenin. Eğer bu araştırmaları tarafsız kaynaklardan yaparsanız daha bunun gibi birçok vakaya rastlayabilirsiniz. Bunlara, öyle geçmişte yapılmış geçmiş bitmiş diye bakmamak lazım. Osmanlı'nın geçmişte attığı her adım ülkenin şu anki geri kalmışlığının nedenlerini oluşturuyor. İstediğiniz kadar ders kitaplarında osmanlıyı övüp yerlere göklere sığdıramayın ama gerçekler bambaşka.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Burak Holding -- 8 Ocak 2023; 4:1:30 >



  • Teorik olarak matbaanın yaygınlaştırılması sayesinde, el yazmaları üretiminin yavaşlığının aşılarak muazzam miktarda kitap basımı ve yaygınlaştırılmış okuryazarlık sayesinde - Osmanlı'nın yüzleştiği - Avrupa'daki değişimlere pratikte çok daha iyi ayak uydurulabilir idi. Matbaanın okuryazarlık, insan sermayesi, teknoloji ve bilim üzerindeki büyük etkilerini, başta iktisadi olmak üzere tetiklediği muazzam sosyal dönüşümleri aşırı hafife aldığınız aşikar. Klasik Osmanlı'da matbaanın gelişimine veya yerleşmesine müsait koşullar olmadığını söylemek farklı, matbaanın bir farklılık yaratmayacağını söylemek çok farklı. Ayrıca matbaa dediğinizin aksine Osmanlı'da ancak birkaç yüzyıl sonra gayrimüslimlerin faaliyetlerinden bağımsız olarak kalıcı biçimde operasyonel oldu.



    Öyle bir konuşuyorsunuz ki, sanki Karlofça öncesi Osmanlı'ya karşı kurulan Kutsal İttifak sürekli varolan ve Osmanlı'ya karşı devamlı işleyen bir olguymuş gibi, Osmanlı aslında Avrupa'daki sürekli değişme eğiliminde olan devletler ve güçler dengesi sisteminin bir parçası değilmiş gibi, koca bir imparatorluk olarak ne bir hatırı sayılır nüfusu ne de belirli bir sermayesi yokmuş gibi konuşuyorsunuz. Osmanlı'yla ilgili çizdiğiniz bu abartılı ve çarpık resim bence Osmanlı'nın 18.yüzyıldan itibaren Avrupalı büyük güçlere nazaran giderek ayyuka çıkan karakteristik yetersizliğini aklama ve perdeleme girişimi.



    Sizin mantığınızla görece sermayesiz ve nüfussuz olduğu için, coğrafi keşiflere katılmadığı için Prusya'nın da yamyassı olması gerekirdi. Prusya ama sonunda Avrupa'nın en büyük hegemonik güçlerinden birisi olup son derece sınırlı kaynaklarıyla eski Kutsal Roma toprakları üstünde kendi Alman İmparatorluğu'nu topladı. Prusya Krallığı'na nazaran çok daha fazla kaynağa sahip geç dönem Osmanlı İmparatorluğu asla Prusya'nın askeri, finansal, siyasi vb boyutlardaki başarısına yaklaşamadı. Her ne kadar dışsal faktörleri abartarak aklamaya veya perdelemeye çalışsanız da bu Osmanlı'yla ilgili az nüfus veya azalmış vergi ve ticaret gelirleriyle vs açıklanamayacak daha derinden içsel sorunların olduğuna işaret eder. Matbaanın yerleşememesi, okuryazarlığın yaygınlaşamaması, lonca sisteminin yerini alacak endüstriyelci bir yerli kapitalizminin gelişememesi, borçlarını yerli sanayi ve üretimle dengeleyememesi bir noktada Osmanlı'nın kendisine has içsel problemi, dışsal faktörlerle açıklanamaz. Benzeri dışsal baskılar bahsettiğimiz üzere Prusya üzerinde de vardı, keza Prusya'nın rakipleri ve düşmanları Avusturya veya Rusya üzerinde de vardı. Hiçbiri coğrafi keşiflere katılmadı. Ama seviyeleri değişmekle beraber sanayileşme bu saydığımız ülkelerde - Osmanlı'nın aksine - vuku buldu. Prusya örneğindeki gibi diğerlerine nazaran görece daha az nüfusa, daha az doğal kaynağa, daha az sermayeye bakmadı. Fransa (bahsettiklerimizin aksine deniz aşırı koloni imparatorluğu kurma şansına sahip olsa da) dört bir taraftan Habsburgların ve müttefiklerinin baskısıyla boğuştu. Avrupa'nın en büyük güçlerinden birisi olup çıktı. 14.Louis ve Napolyon dönemlerinde Fransa açıkça kıtadaki ezici hegemon güçtü. Fransa'nın kıtada bu biçimde hegemon kalmasını diğer Avrupalı güçler birleşerek engellediler. Ancak Fransa her seferinde öz kaynakları ve dinamizmiyle büyük bir Avrupa gücü olarak varlığını sürdürdü. Kanuni Sultan Süleyman döneminin kıtasal hegemonu Osmanlı ise neredeyse girdiği her savaşta yenilen, paylaşım konusu yapılan, "Hasta Adam" damgası yiyen, geriliği herkesçe kabul edilmiş çok milletli ve aslında baş ağrısı (malum "Doğu Sorunu") bir ülke olup çıktı. Osmanlı'nın bir Ortaçağ kalıntısı devlet olarak genel kapasitesi bu kadardı da diyebiliriz. Ama Avrupa'daki birçok krallığın da Ortaçağlardan geldiği gerçeği yüzümüze çarpar. Yani sorun Osmanlı'dadır. Dışsal faktörlerde, Osmanlı'nın gerilemesiyle karakteristikleşen az nüfus ve sermayesizlikte de değil. Birçok örnekle mukayese yaparak az çok bahsettim.


    Tarih bilmeyen bence bu durumda bir başkası. Ama kim olduğunu söylemeyeceğim, bence kimin bilmediği ve bir şeyleri aklamaya çalıştığı belli. Yüzleşecek kadar cesur ve kalibreli değilseniz de yapabileceğimiz bir şey yok.

    Konuda iki yeni argümantasyon öne çıkıyor. Birisi Osmanlı ecdadımız ve üstüne Avrupa'ya hakim oldu, haliyle ecdadınızı karalamayın; öbürü de Osmanlılar çağının standartlarında Türkiye Cumhuriyeti'yle kıyaslandığında Cumhuriyet Türkiyesi'nden daha gelişmişti. İki argümanda gerçeği yansıtmıyor. Kanuni devrinde dahi Osmanlı Avrupa'ya hakim olmaktan uzaktı. Sultan Süleyman kıta Avrupası'nda mutlak hakimiyet için azami çaba sarf etmiş ve muhtemelen o zamanın en kuvvetli kara gücüne sahip olsa da çok aktörlü Avrupa'da önemli hegemonik aktörlerden ve ağırlık merkezlerinden birisi olmanın ötesine geçememiştir. Süleyman'ın deniz aşırı bir imparatorluk ve Avrupa'da bir krallıklar ve prenslikler koleksiyonu elde etmiş malum en güçlü rakibi Kutsal Roma İmparatoru, İspanya Kralı ve daha birçok tacın ve tahtın sahibi Şarlken'e (V.Charles) aslında tam olarak hükmünü geçiremediği gerçeği ufak bir incelemeyle bile hemencecik ortaya çıkar. Süleyman'ın Şarlken'in kuvvetlerine esir düşen Fransa Kralı Fransuva'ya (I.François) ünlü mektubu esasında bir siyasi gösterişin ifadesidir. Osmanlı gücünün hakimiyet sınırlarını aslında sahip olduğu geniş topraklardan söz ederek Süleyman'ın kendisi çizmektedir. Buna mukabil Amerikalardaki kolonileriyle beraber rakibi Şarlken "Güneş Batmayan bir İmparatorluğun" sahibidir. Evet, yanlış duymadınız. "Güneş Batmayan İmparatorluk" deyimi aslında ilkin Şarlken'in İspanyol, Hollanda, İtalyan, Kutsal Roma-Cermen imparatorluklar, krallıklar ve kontluklar koleksiyonundan teşekkül şahsi imparatorluğuna yakıştırılmıştır. Deniz aşırı bir Britanya İmparatorluğu İspanyol hegemonyasının yerine geçince Güneş Batmayan İmparatorluk sıfatını elde etmiştir. Bu çerçevede Osmanlı her ne kadar büyük toprakları ve belirli bir devirde güçlü bir ordusu olsa da kesinlikle Güneş Batmayan bir İmparatorluk olmaktan çok uzaktadır. Sultan Süleyman Hint Okyanusu'nda mesela Portekizlilere yenilmiştir. Avrupa'da hakimiyet ve dominasyon kriterinde değerlendirirsek Viyana'yı alamamıştır. Süleyman'ın rakibi Şarlken'in gücü ve Osmanlı istilalarına direnç kapasitesi açıkça ortadadır. İlaveten kesinlikle otonom ve oldukça güçlü hükümdarlar olan Fransa Kralı I.François (Kanuni'nin o hava atan mektubu yazdığı) ve İngiltere Kralı VIII.Henry Avrupa güçler arenasında Şarlken'e karşı boy gösteren diğer çağdaş aktörlerdir. Sultan Süleyman mutlak hakim olmaktan ziyade buradaki rekabetçi aktörlerden birisidir. Haliyle bu değerlendirmemizden çıkan sonuç Osmanlı'nın yukarıdaki bir mesajda iddia edildiğinin aksine hiçbir zaman Avrupa'nın tam olarak hakimi olamadığıdır.

    Diğer bir mesele ise evet ecdatlarımız diyebileceğimiz ve üstüne edebiyat yapabileceğimiz belirli atalarımızın varolması ama Osmanlıların bir hanedan merkezli devlet ve özünde bir millete dayanmayan teokratik kurguda bir imparatorluk olarak tam olarak ecdadımıza karşılık düşmemesi. Mesela benim atalarım Yörük. Yürüyen anlamında. Yani göçebe ve yarı göçebe Türk insan kütleleri. Osmanlı'yla çatışmışlar da, Osmanlı'ya hizmet de etmişler. Osmanoğulları da sülale olarak önce kendilerine, yani hanedanlığın bekasına, sonra da hanedanlıklarının bekasıyla ilişkin olarak imparatorluklarına hizmet etmiş. Bu çerçevede Osmanlı benim ecdadım demek, Osmanlı'nın son demlerinde ortaya çıkan ve hiç tutmayan, aslında Avrupai tarzda kurgulanmış bir ideoloji olan Osmanlıcılık ideolojisinin garip bir uzantısı veya yankısı olarak görülebilir. Sonuç olarak, hayır. Atalarınız benim Yörük atalarım gibi zamanında Osmanlı İmparatorluğu'na entegre, Osmanoğullarının iktidarına boyun eğmiş unsurlardan geliyor ve genel Osmanlı kültür şablonunun etkisi altında olabilirler. Bu anlamda zaten Yunanlar, Ermeniler vb de bu çerçevede en az Türkler kadar "Osmanlı'dırlar". Ancak bir Osmanoğlu yani sülale mensubu değilseniz Osmanlılar veya Osmanoğulları sizin atanız ya da ecdadınız felan değildir. O sizin kendi kurgunuzdur. Tarihsel gerçeklikle alakası yoktur.

    Cumhuriyet Türkiyesi ise çok açık ki Osmanlı'ya nazaran gelişime ve kalkınmaya çok daha elverişli, özellikle de ekonomik ve teknolojik parametrelerde Osmanlı'yı fersah fersah aşmış bir ülke. Ahmet Haşim'in felaket biçimde tasvir ettiği Osmanlı Anadolusu'nu uzun asırlar boyunca Osmanlı değil, Türkiye Cumhuriyeti - en azından eline yüzüne gözüne bakılacak kadar - bir asır içerisinde adam etmiş; altyapılar, endüstriler, şehirlerle donatmıştır. Yaygın bir eğitimden başlayarak gerçek bir kamu hizmeti sağlamıştır. Osmanlı'nın fii tarihinde kalmış üstün askeri gücünü, insani ve finansal kaynakları başarıyla sömürme ve kanalize etme becerisinden açığa çıkan antika imparatorluğunu (ki aslında ta Akkadlardan itibaren Osmanlı'nın tarihte muadili bu anlamda çok) Osmanlı'nın ihmal ettiği Türk halkının durumunu iyileştirmek için kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin önüne koymak, Türklere ait modern bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin önüne koymaya çalışarak Osmanlı'yı savunmaya kalkışmak, ne bileyim, cahilce ve acınası bir manzara. Bir insan prensipte çoktan gelip geçmiş gitmiş bir hanedan devletini niye kendi halkına ait modern bir ulus devletin yani özünde kendi ülkesinin önüne koyar? Üstüne üstlük modern Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşadığı birçok sorun bağrından ya da küllerinden doğduğu Osmanlı'dan kaynaklıyken veya Osmanlı'nın mirasıyken? Bugün NATO veya Avrupa Birliği gibi siyasi yapıları kurmuş ve kalkınmış Batı dünyasına kıyasla bitmek bilmeyen savaşların veya görece az gelişmişliğin haritasını çizdiğimizde Osmanlı İmparatorluğu haritasına karşılık düşüyor: Yani Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Balkanlar. Atıyorum, bugün neredeyse tüm dünya Roma hukuku kullanıyor. Artık "Osmanlı hukuku" kullanan var mı? Şu Osmanlı'yı anlamsızca yüceltme sevdası ve Osmanlı söz konusu olunca samimi biçimde eleştirel olamama ve savunu hali nedendir? Almanlar bugün çıkıp Habsburgları yüceltiyor mu? Açıkladığımız üzere "Osmanlı" bile değilsiniz çünkü sülaleye mensup değilsiniz. Bu ecdat arama hali, "ecdadım ecdadım" kompleksi nedendir? Osmanlı atalarınızı ağır vergilere ve vergi toplayıcı özel aracılara ezdirerek iliğinize kadar sömürmüş, koca Anadolu'yu bir virane gibi bırakmış, üstüne Allah Osmanlı'dan razı olsun diyorsunuz. :D Önce bir bilgi seviyenizi ve kendinizi bir sorgulayın derim. Kentli uygarlığa ve özellikle Balkan halklarının yaşayışına entegre olmuş bir Yörük ve kısmen de Çerkez olarak şahsen Osmanoğullarını değil de gerçek atalarınızı araştırın bulun derim. Tabii eğer geçmiş gitmiş, kalıtsallık haricinde aslında fazla bir bağlantı taşımadığınız atanızı çok merak ediyorsanız araştırın.

    Bonus, buyrun, her şey "emperyal büyüklük" ise pek çok Osmanlı padişahı gibi emperyal büyüklüğün arka planında gut hastalığından dolayı sürünen malum Şarlken'in "Güneş Batmayan İmparatorluğu":



    Türkik halkların tarihi bir sürü enteresan vaka, şahsiyet, olay ve imparatorlukla dolu, bir Osmanlı furyası esip duruyor. İnatla birileri modern ülkemizi gömme pahasına Osmanlı'yı savunuyor. Gerçekten anlamak çok zor. Müslümanlarla savaşmış Hazar Hanlığı'nı vb görmezden gelen Türk-İslam sentezi denen tuhaf ideolojinin, Türk dış politikasını Türkiye'ye komşu halklara yanlış sinyaller vererek mahvetmiş yeni-Osmanlıcılığın etkileri bunlar, tarih konusunda ciddi bir cehalet, düzgün akademik ve ana kaynaklara yönelik ilgisizlik ve erişim güçlüğüyle beraber.

    Osmanlı, bir aile kurumuydu. Kurumun merkezi Saraydı. Her şey saraydan yönetiliyordu. Sınırları ise İstanbul ile sınırlıydı. Geri kalan yerler sadece topraktı ve üzerinde yaşayan halk ise değersiz olup sadece asker olarak yaşamalarına izin veriliyordu. Saray şatafat içindeyken halk mayasız yufka ile beslenmek zorundaydı. Kaldıkları evler ise taştan topraktan ahşaptan.. Tarımdan zerre anlamıyorlardı. Falan filan.

    Osmanlı dediğimiz hanedanlık sadece kendi soyu için çalıştı ve çalıştırdı. Senin ne işin vardı ya Viyana'da?

    Türkiye batılıların kendi yahudi dinlerine yaptığı gibi Arap dinine hiçbir zaman tam olarak meydan okuyamadi.


    Bizde VlNatidakine benzer bir reform süreci yasananadi. Bugün toplum hala 7 yy Arap mitolojisinin etkisinde inim inim inliyor.


    Sırf şu faiz dayatması ile ekonomimizi kendi ellerimizle mahvettik 21. Yy'da.


    Atatürk Türkiye'yi arapciligin zincirlerinden kurtarmak adına herşeyi yaptı. İnsanların aklını özgür kılmak için herşeyi yaptı.


    Ancak bugün geldiğimiz nokta yine Arap dininin emrettiği kölelik.

  • Bu kararlar divan denilen toplantıda alınıyordu. Divan kararları ise mühimme (?) adlı deftere işleniyordu. CHP'nin en büyük hatalarından biri bu kayıtları günümüz Türkçesine çevirmemek oldu. Hangi gerekçeyle matbaanın gelmesi yasaklanmış? Sonra ne olmuş da izin verilmiş? Bunlar okullarda okutulmalı ki millet de görsün şeriat neymiş?

  • Matbaanın olmamasından mı geri kaldın? Ya boşversene. Osmanlı nüfus, sanayi ve sermaye olarak geri kaldı. Teknolojide batıdan geriydi.

    Coğrafi keşiflerle ekonomisine darbe vuruldu, sanayi devrimiyle ekonomi bitti yıkılışa doğru gitti.

  • Vanished Man V kullanıcısına yanıt

    Geri kalmışlığın en önemli nedenlerinden biridir ki teknoloji, sanayi ve dolaylı olarak ekonomi dediğin şey de buradan geçiyor. Matbaanın o yıllardaki işlevini ve önemini bilmeyerek bu yorumu yaptığını varsayıyorum.

  • Burak Holding kullanıcısına yanıt

    Senden kat kat iyi biliyorum bu konuyu. Tutturmuşunuz bir matbaa meselesi. Sermayesi, nüfusu olmayan ülkenin matbaası olsa kaç yazar?

    Matbaanın osmanlıya gelişi çokta geç değil. Osmanlı gibi nüfusu az bir ülkenin karşısındaki kutsal ittifaka karşı başarılı olması imkansız. Sadece rusya nüfus olarak 2-3 kat fazla.


    Başkalarında tüfek varken osmanlıda yok muydu? Vardı. Diğerleri top kullanırken osmanlıda da vardı. Gemi desen iyi kötü donanması vardı. Ancak parası yoktu, nüfus yoktu. Para yoksa hepsi hikaye. Osmanlı borçlanıp faizden batmış bir ülke.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Vanished Man -- 8 Ocak 2023; 8:3:55 >
  • mısır dünyanın en büyük kütüphanesine sahipti! sonuç?
    sadece matbaa ile olmuyor işte.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Vanished Man V kullanıcısına yanıt
    Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Matbaanın yasaklanması sadece bir gösterge. Matbaa serbest olsaydı değişen bir şey olmazdı. Mesela İngiltere'de parası olmadığı için okulu bırakıp matbaacıda çalışan çocuk, oradaki kitaplarla kendini eğiterek tarihin en önemli fizik dehalarından biri oluyor. İşte böyle bir örneğin Osmanlı'da olması mümkün değildi.

  • Vanished Man V kullanıcısına yanıt

    Teorik olarak matbaanın yaygınlaştırılması sayesinde, el yazmaları üretiminin yavaşlığının aşılarak muazzam miktarda kitap basımı ve yaygınlaştırılmış okuryazarlık sayesinde - Osmanlı'nın yüzleştiği - Avrupa'daki değişimlere pratikte çok daha iyi ayak uydurulabilir idi. Matbaanın okuryazarlık, insan sermayesi, teknoloji ve bilim üzerindeki büyük etkilerini, başta iktisadi olmak üzere tetiklediği muazzam sosyal dönüşümleri aşırı hafife aldığınız aşikar. Klasik Osmanlı'da matbaanın gelişimine veya yerleşmesine müsait koşullar olmadığını söylemek farklı, matbaanın bir farklılık yaratmayacağını söylemek çok farklı. Ayrıca matbaa dediğinizin aksine Osmanlı'da ancak birkaç yüzyıl sonra gayrimüslimlerin faaliyetlerinden bağımsız olarak kalıcı biçimde operasyonel oldu.



    Öyle bir konuşuyorsunuz ki, sanki Karlofça öncesi Osmanlı'ya karşı kurulan Kutsal İttifak sürekli varolan ve Osmanlı'ya karşı devamlı işleyen bir olguymuş gibi, Osmanlı aslında Avrupa'daki sürekli değişme eğiliminde olan devletler ve güçler dengesi sisteminin bir parçası değilmiş gibi, koca bir imparatorluk olarak ne bir hatırı sayılır nüfusu ne de belirli bir sermayesi yokmuş gibi konuşuyorsunuz. Osmanlı'yla ilgili çizdiğiniz bu abartılı ve çarpık resim bence Osmanlı'nın 18.yüzyıldan itibaren Avrupalı büyük güçlere nazaran giderek ayyuka çıkan karakteristik yetersizliğini aklama ve perdeleme girişimi.



    Sizin mantığınızla görece sermayesiz ve nüfussuz olduğu için, coğrafi keşiflere katılmadığı için Prusya'nın da yamyassı olması gerekirdi. Prusya ama sonunda Avrupa'nın en büyük hegemonik güçlerinden birisi olup son derece sınırlı kaynaklarıyla eski Kutsal Roma toprakları üstünde kendi Alman İmparatorluğu'nu topladı. Prusya Krallığı'na nazaran çok daha fazla kaynağa sahip geç dönem Osmanlı İmparatorluğu asla Prusya'nın askeri, finansal, siyasi vb boyutlardaki başarısına yaklaşamadı. Her ne kadar dışsal faktörleri abartarak aklamaya veya perdelemeye çalışsanız da bu Osmanlı'yla ilgili az nüfus veya azalmış vergi ve ticaret gelirleriyle vs açıklanamayacak daha derinden içsel sorunların olduğuna işaret eder. Matbaanın yerleşememesi, okuryazarlığın yaygınlaşamaması, lonca sisteminin yerini alacak endüstriyelci bir yerli kapitalizminin gelişememesi, borçlarını yerli sanayi ve üretimle dengeleyememesi bir noktada Osmanlı'nın kendisine has içsel problemi, dışsal faktörlerle açıklanamaz. Benzeri dışsal baskılar bahsettiğimiz üzere Prusya üzerinde de vardı, keza Prusya'nın rakipleri ve düşmanları Avusturya veya Rusya üzerinde de vardı. Hiçbiri coğrafi keşiflere katılmadı. Ama seviyeleri değişmekle beraber sanayileşme bu saydığımız ülkelerde - Osmanlı'nın aksine - vuku buldu. Prusya örneğindeki gibi diğerlerine nazaran görece daha az nüfusa, daha az doğal kaynağa, daha az sermayeye bakmadı. Fransa (bahsettiklerimizin aksine deniz aşırı koloni imparatorluğu kurma şansına sahip olsa da) dört bir taraftan Habsburgların ve müttefiklerinin baskısıyla boğuştu. Avrupa'nın en büyük güçlerinden birisi olup çıktı. 14.Louis ve Napolyon dönemlerinde Fransa açıkça kıtadaki ezici hegemon güçtü. Fransa'nın kıtada bu biçimde hegemon kalmasını diğer Avrupalı güçler birleşerek engellediler. Ancak Fransa her seferinde öz kaynakları ve dinamizmiyle büyük bir Avrupa gücü olarak varlığını sürdürdü. Kanuni Sultan Süleyman döneminin kıtasal hegemonu Osmanlı ise neredeyse girdiği her savaşta yenilen, paylaşım konusu yapılan, "Hasta Adam" damgası yiyen, geriliği herkesçe kabul edilmiş çok milletli ve aslında baş ağrısı (malum "Doğu Sorunu") bir ülke olup çıktı. Osmanlı'nın bir Ortaçağ kalıntısı devlet olarak genel kapasitesi bu kadardı da diyebiliriz. Ama Avrupa'daki birçok krallığın da Ortaçağlardan geldiği gerçeği yüzümüze çarpar. Yani sorun Osmanlı'dadır. Dışsal faktörlerde, Osmanlı'nın gerilemesiyle karakteristikleşen az nüfus ve sermayesizlikte de değil. Birçok örnekle mukayese yaparak az çok bahsettim.


    Tarih bilmeyen bence bu durumda bir başkası. Ama kim olduğunu söylemeyeceğim, bence kimin bilmediği ve bir şeyleri aklamaya çalıştığı belli. Yüzleşecek kadar cesur ve kalibreli değilseniz de yapabileceğimiz bir şey yok.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Aynen öyle. Sorun Osmanlı'da. Daha doğrusu Osmanlı'nın matbaanın yerleşmesini vb engelleyen özgün koşullarında.


    Alıntı

    metni:
    Sermayesi, nüfusu olmayan ülkenin matbaası olsa kaç yazar?


    Ama misal böyle bir cümle kurabilen bir düşünce yapısına bunları söyleseniz kaç yazar hocam? Milyonlarca kitap basılan ve milyonlar tarafından okunan modern bir toplumla çok dar bir azınlığın el yazmalarıyla sınırlı okuryazarlık sahibi olduğu modern öncesi bir toplumu eş tutan, aralarında hiçbir fark olmayacağına inanan berbat bir kafa yapısı bu. Matbaa ise burada bu farkı ortaya çıkaran kilit teknoloji. Matbaayla beraber Avrupa'daki rakipsiz okuryazarlık artışını incelemek Avrupa'nın neden diğerlerine nazaran alıp başını gittiği konusunda çok iyi bir fikir verir. "Sermayeyi" sadece taşınmaz mallardan, fabrikalardan, vergi gelirlerinden felan ibaret sanıyorlar herhalde.


    Yukarıdaki alıntıladığım cümleyi kurabilen kafa yapısına sorarsak Afyon Savaşları sırasında Qing hanedanlığının Çin devletinin çok daha büyük toplam sermayesi ve nüfusuyla İngiltere'nin de, Fransa'nın da canını okuması gerekirdi. Ama matbaayı bulduğu halde Avrupa'nın yaptığı kadar pratik hale getiremeyip yaygınlaştıramayan, bilgi ve teknolojiyi Avrupa kadar seri, etkin ve yenilikçi biçimde kanalize edemeyen, bilgiyi daha çok Konfüçyüsçü metinlerle uğraşan bürokrat bir sınıfla sınırlandıran Çin onlar karşısında ezici bir hezimet yaşadı. @Vanished Man

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Osmanlıda okur yazarlık genel olarak % 5 lerde idi ancak Anadolu halkı hiç bir zaman bir alfabeye ihtiyaç duymadı, hiç bir zaman gezdiğini, gördüğünü, yaşadığını, mesleki tecrübelerini vs. bir yerlere kaydetme, not etme, gelecek nesillere aktarma ihtiyacı duymadı, niye duysundu ki, yazılı basın mı vardı, okuyabileceği bi şey mi vardı da okumadı öğrenmedi? ayrıca beyinleri arap dini ile zehirlenmeye başladığı andan itibaren bu dünyanın yalan olduğunu asıl hayatın öbür dünyada olduğunu keşfettiOsmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması artık o andan itibaren bu dünya için yaşamıyordu, ona ve alt nesillerine bu dünyanın yalan olduğu belletilip duruyorduOsmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması okunabilir kaynak olmaması da buna büyük etkendi tabi, kitapların el yazması olması, hatta pek çok yazılmış eserin kitaplaştırma sürecindeki teknik zorluklardan ötürü tek nüsha olarak bulunabilmesi, ona da çok şanslı az sayıda kişinin ulaşabilmesi, seri üretim diye bişey olmaması, kütüphane kültürüne sahip olmaması vs.vs. (5 kere haçlı seferine maruz kalmış, var olmakla yok olmak arasında kalmış, yokluk kıtlık sefalet içinde ömürleri ziyan olmuş, toprak kaybedip doğup büyüdüğü memleketlerini terk etmek zorunda kalmış, yaşadığı sayısız travmaları genleri yoluyla alt kuşaklarına aktarmış, göçerlikten yerleşik şehir hayatına yeni adapte olmuş, sürekli var olmakla yok olmak arasında gidip gelen bu talihsiz halktan daha fazlasını beklememek lazım, ki çadırda yaşayan bir topluluk ve hemen yanı başında 3000 yıldır tiyatroları, hamamları, kanalizasyonları, su kemerleri, parke taş yolları, taş evleri mahalleleri, tatlı su depolama alanlarına sahip kendine has alfabesi ve iyi muhafaza edilmiş tıptan geometriye, binlerce yıllık tarihsel belgelere sahip bi batı medeniyeti)


    Ama asıl bombaya gelelim; Bu toplumun kendi öz kültürüne ait, doğal süreçler ile oluşmuş ve gelişmiş bir alfabesi bulunmamaktadır, bilmem kaç bin sene önce uygur alfabesi, göktürk alfabesi falan filan olduğunu iddia eden tipler çıkacaktır itibar etmeyiniz Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması  Gerçekten bu topluma ait olsalar idi ve bu toplumun ihtiyaçlarını karşılayan ve toplumda genel kabul görmüş, benimsenmiş alfabeler olsalar idi muhakkak şu an hala kullanılır olurlardı


    Okur yazarlık sadece devlet bürokrasisinde gerek duyulan birşeydi, bunun için de son binlerce yıldır bu coğrafyada genel geçer kabul görmüş arap alfabesi ve farsça ağırlıklı dil kullanılmıştır, osmanlının yükseliş döneminden son dönemine kadar bol miktarda resmi yazışmanın birebir çevirileri bolca mevcut olup bunları günümüz Türkçesi ile anlayabilene aşk olsun, tek tük arada türkçe olduğunu zannettiğimiz ve anlayabildiğimiz kelimelere denk gelirsek seviniyoruz



    Gelelim ikinci bombaya Cumhuriyetin yalan propagandasına; Cumhuriyetin başarısı! % 5 olan bu okur yazarlığı % 90 üzerlerine çıkarmış olmasıdır, işin aslına bakarsanız kitap okuma oranı 100 kişiye düşen kitap okuma oranı 5, yani %5. Hiç birşey değişmemiş aslında (Halka kullanmadığı, talep etmediği, ihtiyaç duymayacağı bi yetenek kazandırılmış gibi görünüyor sadeceOsmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması )


    Matbaa var, seri üretim var, kitaplar ucuz, kütüphaneler bolca mevcut ,sadece okur yazar oranı yükselmiş ama okuyan yazan, merak eden, öğrenmeye çalışan, araştıran oranı hiç değişmemiş


    Sen halkı okur yazar yapmışsın ama okuma yazma, öğrenme, kendini geliştirme istek ve ihtiyacını düzgün bir eğitimle halkına verememişsin, sadece rakamlarla manipülasyon yapıyor, kendini kutsamaya ve milleti avutmaya çalışıyorsun, millet de ekserisi bu palavraları yutuyor, öte yandan nüfusun eğitimli eğitimsiz yarıya yakını lozanın 2023 de sona ereceğine inanabiliyor,( Allahtan 2023 ü görebildik:)) düşük eğitim ve zekaya sahip bi % 10-15 lik dilim de Dünyadan aya çift şeritli otoban yapıyoruz desek inanacak haldeOsmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması 


    Cumhuriyet palavraları da esfanedir ha bu arada, arap masallarını aratmayacak düzeyde hem de, boş bi vakitte bu konuda bi başlık açılırsa çok tutacaktır muhtemelen Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması 




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-032E64000 -- 8 Ocak 2023; 14:42:21 >




  • SinanEnginizm kullanıcısına yanıt

    Konuyu açan sıçmış sen de sıvamışsın.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Navi -- 8 Ocak 2023; 14:32:10 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Navi kullanıcısına yanıt

    Türkiye batılıların kendi yahudi dinlerine yaptığı gibi Arap dinine hiçbir zaman tam olarak meydan okuyamadi.


    Bizde VlNatidakine benzer bir reform süreci yasananadi. Bugün toplum hala 7 yy Arap mitolojisinin etkisinde inim inim inliyor.


    Sırf şu faiz dayatması ile ekonomimizi kendi ellerimizle mahvettik 21. Yy'da.


    Atatürk Türkiye'yi arapciligin zincirlerinden kurtarmak adına herşeyi yaptı. İnsanların aklını özgür kılmak için herşeyi yaptı.


    Ancak bugün geldiğimiz nokta yine Arap dininin emrettiği kölelik.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Navi kullanıcısına yanıt

    Benim varsayımım, zamanının en teknolojik aletinin yasaklanmasından daha masum. Sen önce dilinin ucundakini, konu sahibine ve bana bulaştırmaktan vazgeç.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • "bilmem kaç bin sene önce uygur alfabesi, göktürk alfabesi falan filan olduğunu iddia eden tipler çıkacaktır itibar etmeyiniz"



    Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması

    "Gelelim ikinci bombaya Cumhuriyetin yalan propagandasına; Cumhuriyetin başarısı! % 5 olan bu okur yazarlığı % 90 üzerlerine çıkarmış olmasıdır, işin aslına bakarsanız kitap okuma oranı 100 kişiye düşen kitap okuma oranı 5, yani %5. Hiç birşey değişmemiş aslında (Halka kullanmadığı, talep etmediği, ihtiyaç duymayacağı bi yetenek kazandırılmış gibi görünüyor sadeceOsmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması )"

    İstediğin şey şöyle bir şey sanırım:



    Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklamasıUltimatesimba/Unlimitedyoutube
    ArE yOu LeArNiNg YeT? GoOd iTs WoRkInG! lEaRn lEaRn lEaRn lEaRn All Credit goes to -Team Four Star -Toei Animation -Fuugi Tv -Akira Toriyama This Video is not mine. Hey this is Ultimatesimba I do troll, updates, showcases, reaction, mixes, and entertainment. Any Questions or Requests Comment below and see what you want to request and ask questions. Be an Unlimitor By Subscribing now : https://www.youtube.com/channel/UCjDAcemfhGI89ryBUOCVqzg Join the Unlimited Server: https://discord.gg/xxZwAU5 Unlimiting On Twitch: https://www.twitch.tv/simbajenemba Follow Unlimited on twitter: https://twitter.com/ultimatesimba14 Unlimited me on facebook simba mania: https://www.facebook.com/people/Simba-Mania/100014418736675 If you like to donate, donate here: https://www.paypal.me/simbajenemba?locale.x=en_US
    https://www.youtube.com/watch?v=v_r34GPqYRM




  • Konu açılmışken buyrun beraber düşünelim; bu topraklarda matbaa yokken el yazması kitaplar vs var ya insanların ulaşabildiği; sizce mesela her evde Kur'an mushafları var mıydı? İnsanlar Okullarda Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihi vs nasıl öğretiliyordu? Mesela İstanbul'un fethi her sene kutlanıyor muydu? Acaba insanlarımızın bilgi alma imkanı batı medeniyetlerindekilerle paralellik gösterdi mi? Sonuçta matbaa bulunana kadar batıda da bilgiye ulaşma konularında imkansızlıklar vardı. Belki de bu millet geçmişiyle ilgili birçok bilgiyi Cumhuriyet'in kurulmasından sonra öğrendi. Bunları araştıran var mıdır bir bakmak lazım.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ironeagle -- 8 Ocak 2023; 15:42:13 >
  • Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması


    Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklamasıKrestaneyoutube
    Celal Şengör - Matbaa
    https://www.youtube.com/shorts/r4AADiPPeYY



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi EjderLefLef -- 8 Ocak 2023; 16:24:58 >




  • Periah kullanıcısına yanıt

    Katıldığım, katılmadığım yerler var ama burada konu açanın amacı başka. Matbaanın neden yasaklandığını, matbaa gibi başka yanlış kararları da tartışırız. Ama "Ey millet ecdadınızı, osmanlıyı iyi tanıyın" gibi bir giriş yapılırsa o konuda mantıklı bir tartışma olmaz. Bizim solcuların, muhaliflerin, Atatürkçülerin hatta ateistlerin yaygın sorunu bu. Bir konunun nasıl ele alındığı konu kadar önemlidir. İslam dinine, arap dini, çöl dini, bedevi dini dendiğinde de tartışma başlamadan biter.

    Bir başka akıllı "şeyhüislam şeytan icadıdır" diye fetva vermiştir diyor. Osmanlıda ithalat serbesttir. Pek çok alet edavat ülkeye girmekte, kullanılmaktadır. Yabancının yemeğinden, müziğine, gemisine kadar aldığımız şeyler var, bir tek matbaa mı şeytan icadı oluyor?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.