Şimdi Ara

Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
168
Cevap
1
Favori
7.988
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
59 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Vanished Man V kullanıcısına yanıt

    Ne saçmalıyorsun sen? Ayrıca donanması inanılmaz kötüydü 1600 lerden sonra, kalyon gemilerine 50-100 sene sonra geçildi. Kadırgalarla el gücüyle gemi çekti Osmanlı. Bunun yüzünden inanılmaz kayıplar yaşadı. Geri kaldı. Bu saçmalamalarından hiçbir şey bilmediğine inanıyorum. Matbaa olmadan 1 tane tıpçı, mühendis yetiştiremezsin. Matbaa erken gelseydi belki bir Türk sanayicisi sınıfı oluşup ülkeyi geliştirebilirdi.

    Matbaa olmadan denizcilik, donanma filan da yapılamaz bu arada, seyrüsefer, manevralar, top kullanımı bunlar ciddi eğitim gerektiriyordu ve çalışma, hesap kitap gerektiriyordu.


    Cem Gürdeniz kitaplarını okuyabilir merak eden arkadaşlar. Bu söylediklerim özellikle Mavi Uygarlık kitabında var. Denizcilik alanında Osmanlı baya kötüydü.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi CSB yazmayan adam -- 9 Ocak 2023; 4:14:10 >
  • Türkçü Kayı kullanıcısına yanıt

    Herkesin bilimle uğraşması gerekmez. 100 kişi bilimle uğraşsaydı Osmanlı da yeterdi. Her ülkede zeki çocuklar olur onlar bilseydi yeterdi.

  • CSB yazmayan adam C kullanıcısına yanıt

    Sen çok şey biliyorsun gerçekten. Yani bilmesek abdülaziz zamanı en iyi donanmalardan birinin osmanlı olduğunu neyse diyeceğim. Dünya matbaanın etrafında dönmüyor. El yazması diye birşey var.

    1600'lerde hangi ülke buharlı gemileri kullanıyordu ki? Osmanlı gemileri akdenize göreydi okyanusa göre değil. O dediğin okullarda 1700'lü yıllarda osmanlıda açıldı batıdan uzmanlar getirilerek.


    Cem gürdenizin kitabına ihtiyacım yok. Denizcilik fak. mezunuyum. Denizcilik üzerine araştırmaları bir tek asker kökenliler yapmıyor.

  • Dostum olaya farklı açıdan bakalım o halde.


    Bu topraklar, Osmanlı'dan kalma topraklardır ve bu ülkeyi yeniden inşa edenler, Osmanlı Subaylarıdır ve orada eğitim almışlardır.


    Bu ülke, Osmanlı'nın bir devamıdır aslında. Halk ve topraklar başka yerden gelmedi.


    Doğru, Osmanlı son 200 yılında çok ciddi geri kaldı diğer ülkelere göre.


    Eğer sen şimdi, çalışıp üretmezsen, üretmezsek, Selçuk Bayraktar, geçmişte Nuri Demiral, Vecihi Hürkuş gibi adamlar gibi niceleri daha çıkmazsa, olacağımız yine Osmanlı'nın sonu gibi olur.



    ---


    Hem Osmanlı döneminde pek de matbaaya ihtiyaç yoktu, neden mi, Osmanlı'da halkın okur yazarlık oranı nedir biliyor musun?

    Ortalam olarak %10 'lardaydı. Matbaalar çatır çatır kitap bassa bile okuyacak adam yok ülkede. O dönemin devlet yöneticileri aptal mı, 3-5 el ile kitap yazanların hakkını korumak için matbaayı yasaklamış olmaları için.





  • Konudaki yazılar akıl dışı. Bazıları utanmasa matbaanın gelmesini hatalı bulacak. Ne anlatacaksın bu adamlara?

    < Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
  • Daha vahim bir olay daha Osmanlı'da ticari faaliyetleri üretim faaliyetleri ni ecnebiler yapıyordu. Çok sevdiğiniz Osmanlı sultanları Türklere hiçbirşeyi layık görmediler. Vehbi Koç anlatıyor Türkler cumhuriyetten sonra bu alanlara girebilmiş.
    Koca ipek yolu Osmanlı topraklarında ama parayı kazanan ecnebiler...
    Türkler enayi savaşa gitsin nasıl olsa başka işi gücü yok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Şuan ülkenin her yeri matbaa kitap okuyan mı var? Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması 

    Yine kütüphanelerde ücretsiz istediğiniz kadar kitap alıp okuyabilirsiniz kaç kişi okuyor?


    Herkes tembel adamakılı kimse kitap falan okumakta istemiyor.

    Klasik tembel Akdeniz toplumu. Kendi suçumuz için başkalarını suçlamaya kalkmayın.

  • Alkışlıyorum. Güzel yorumun için kendi adıma teşekkür ederim. Siyasi, ekonomik, askeri ve daha birçok alanda yanlış politikalar izlenmiş olabilir. Bu her dönem olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında ve günümüzde... Fakat bu yanlış politikalar, sahip olduğumuz Devlete veya varisi olduğumuz Devletlere eleştiri sınırlarını aşıp küçümseyerek hakaret etmemizi gerektirmiyor. Bu toprakları bize yurt yapan ve yüzyıllardır rahatça yaşamamızı sağlayanlar, Müslüman Türklerdir. Hemen kabarmayın, 1071'de 1453'te 1923'te bizimdir. Ancak 1923 ve sonrasında gelenler bu meseleyi anlamakta hiç şüphesiz güçlük çekecektir. Bu konuda muhalefet edenler bizden değildir. Zafer bizimdir. Biz, Müslüman Türkler!




    Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi zubulala -- 9 Ocak 2023; 10:43:56 >




  • eleştirdiğimiz matbaa mevzusu bir zihniyeti açıklıyor, olayı sadece tek başına matbaa makinesine indirgememek gerekir


    bu zihniyete daha güzel bir örnek olarak 'Takiyüddin'in Rasathanesi' verilebilir;


    1575 yılında Dar-ü’r Rasad-ül Cedid adıyla kurulan rasathane gözlemleri yaparken bir yandan da göksel olayları 'açıklama' görevini üstlenir. Takiyüddin bu rasathane bünyesinde sadece astronomi üzerine de çalışmaz, matematik alanında da çağdaşlarının odaklanmadığı çokça konuda formüller, teoriler üretir.


    İstanbul semâlarında görülen ve neredeyse bir ay boyunca gözlemlenen bir kuyrukluyıldız sebebi bilinmeyen, büyük bir korku yaratmıştı. Bu gözlemlerin sonrasında hem bir salgın hem de deprem olduktan sonra halk iyiden iyiye hurafelerin tesiri altına girdi. Tüm bu olayların insanlık tarihinde sık sık yaşanan olaylar olduğu unutulmuş ve felaketlerin 'rasathaneden dolayı yaşandığı' düşünülmeye başlandı. Öyle ki aynı günlerde halkı galeyana getirmek için Takiyüddin'in meleklerin bacaklarına baktığına dair bir kanı oluşturulduğu da rivayet edilir.


    1577 yılında dönemin şeyhülislamı tarafından III. Murat'ın emriyle fetva verildi. Rasathane top atışlarıyla yerle bir olurken bilim de bu topraklardan göçmeye işte o günlerde başladı, öncülüğü Batı'ya devretti.


    Bu zihniyet halen bu topraklarda kara çarşaflarıyla, takkeleri ve cübbeleriyle dolaşıyor.. maalesef bunu silecek eğitim sistemini yerleştirmedikçe bu cehalet belkide güçlenerek devam edecek





  • Sene 2023, her ilçede bir sürü matbaa var fakat yine okuyan yok... Sigaraya her gün 50 lira veren adam kitap çok pahalı diyor, al hediye kitap diyorsun onu da okumuyor. İkinci el sayfalarına zamanında 1 liradan bir sürü kitap koydum bir kişi bile, tekrar ediyorum 1 kişi bile arayıp sormadı. Önceden en azından popüler bir kitabı alıp otobüste okuyor gibi yapanlar olurdu tek tük, ki bir tanesini her gün işe gidip gelirken görürdüm elinde Simyacı kitabı vardı, 150 sayfadan az biraz fazla olan bu kitapla 1 yıl boyunca aynı yolu gitti geldi, her gün 1 satır okusa yine biterdi ama derdimiz okumak değil hava atmaktı şimdi instagram çıktı da herkes elinde telefon takılıyor. Sorun matbaada mı acaba?

  • Konuda iki yeni argümantasyon öne çıkıyor. Birisi Osmanlı ecdadımız ve üstüne Avrupa'ya hakim oldu, haliyle ecdadınızı karalamayın; öbürü de Osmanlılar çağının standartlarında Türkiye Cumhuriyeti'yle kıyaslandığında Cumhuriyet Türkiyesi'nden daha gelişmişti. İki argümanda gerçeği yansıtmıyor. Kanuni devrinde dahi Osmanlı Avrupa'ya hakim olmaktan uzaktı. Sultan Süleyman kıta Avrupası'nda mutlak hakimiyet için azami çaba sarf etmiş ve muhtemelen o zamanın en kuvvetli kara gücüne sahip olsa da çok aktörlü Avrupa'da önemli hegemonik aktörlerden ve ağırlık merkezlerinden birisi olmanın ötesine geçememiştir. Süleyman'ın deniz aşırı bir imparatorluk ve Avrupa'da bir krallıklar ve prenslikler koleksiyonu elde etmiş malum en güçlü rakibi Kutsal Roma İmparatoru, İspanya Kralı ve daha birçok tacın ve tahtın sahibi Şarlken'e (V.Charles) aslında tam olarak hükmünü geçiremediği gerçeği ufak bir incelemeyle bile hemencecik ortaya çıkar. Süleyman'ın Şarlken'in kuvvetlerine esir düşen Fransa Kralı Fransuva'ya (I.François) ünlü mektubu esasında bir siyasi gösterişin ifadesidir. Osmanlı gücünün hakimiyet sınırlarını aslında sahip olduğu geniş topraklardan söz ederek Süleyman'ın kendisi çizmektedir. Buna mukabil Amerikalardaki kolonileriyle beraber rakibi Şarlken "Güneş Batmayan bir İmparatorluğun" sahibidir. Evet, yanlış duymadınız. "Güneş Batmayan İmparatorluk" deyimi aslında ilkin Şarlken'in İspanyol, Hollanda, İtalyan, Kutsal Roma-Cermen imparatorluklar, krallıklar ve kontluklar koleksiyonundan teşekkül şahsi imparatorluğuna yakıştırılmıştır. Deniz aşırı bir Britanya İmparatorluğu İspanyol hegemonyasının yerine geçince Güneş Batmayan İmparatorluk sıfatını elde etmiştir. Bu çerçevede Osmanlı her ne kadar büyük toprakları ve belirli bir devirde güçlü bir ordusu olsa da kesinlikle Güneş Batmayan bir İmparatorluk olmaktan çok uzaktadır. Sultan Süleyman Hint Okyanusu'nda mesela Portekizlilere yenilmiştir. Avrupa'da hakimiyet ve dominasyon kriterinde değerlendirirsek Viyana'yı alamamıştır. Süleyman'ın rakibi Şarlken'in gücü ve Osmanlı istilalarına direnç kapasitesi açıkça ortadadır. İlaveten kesinlikle otonom ve oldukça güçlü hükümdarlar olan Fransa Kralı I.François (Kanuni'nin o hava atan mektubu yazdığı) ve İngiltere Kralı VIII.Henry Avrupa güçler arenasında Şarlken'e karşı boy gösteren diğer çağdaş aktörlerdir. Sultan Süleyman mutlak hakim olmaktan ziyade buradaki rekabetçi aktörlerden birisidir. Haliyle bu değerlendirmemizden çıkan sonuç Osmanlı'nın yukarıdaki bir mesajda iddia edildiğinin aksine hiçbir zaman Avrupa'nın tam olarak hakimi olamadığıdır.

    Diğer bir mesele ise evet ecdatlarımız diyebileceğimiz ve üstüne edebiyat yapabileceğimiz belirli atalarımızın varolması ama Osmanlıların bir hanedan merkezli devlet ve özünde bir millete dayanmayan teokratik kurguda bir imparatorluk olarak tam olarak ecdadımıza karşılık düşmemesi. Mesela benim atalarım Yörük. Yürüyen anlamında. Yani göçebe ve yarı göçebe Türk insan kütleleri. Osmanlı'yla çatışmışlar da, Osmanlı'ya hizmet de etmişler. Osmanoğulları da sülale olarak önce kendilerine, yani hanedanlığın bekasına, sonra da hanedanlıklarının bekasıyla ilişkin olarak imparatorluklarına hizmet etmiş. Bu çerçevede Osmanlı benim ecdadım demek, Osmanlı'nın son demlerinde ortaya çıkan ve hiç tutmayan, aslında Avrupai tarzda kurgulanmış bir ideoloji olan Osmanlıcılık ideolojisinin garip bir uzantısı veya yankısı olarak görülebilir. Sonuç olarak, hayır. Atalarınız benim Yörük atalarım gibi zamanında Osmanlı İmparatorluğu'na entegre, Osmanoğullarının iktidarına boyun eğmiş unsurlardan geliyor ve genel Osmanlı kültür şablonunun etkisi altında olabilirler. Bu anlamda zaten Yunanlar, Ermeniler vb de bu çerçevede en az Türkler kadar "Osmanlı'dırlar". Ancak bir Osmanoğlu yani sülale mensubu değilseniz Osmanlılar veya Osmanoğulları sizin atanız ya da ecdadınız felan değildir. O sizin kendi kurgunuzdur. Tarihsel gerçeklikle alakası yoktur.

    Cumhuriyet Türkiyesi ise çok açık ki Osmanlı'ya nazaran gelişime ve kalkınmaya çok daha elverişli, özellikle de ekonomik ve teknolojik parametrelerde Osmanlı'yı fersah fersah aşmış bir ülke. Ahmet Haşim'in felaket biçimde tasvir ettiği Osmanlı Anadolusu'nu uzun asırlar boyunca Osmanlı değil, Türkiye Cumhuriyeti - en azından eline yüzüne gözüne bakılacak kadar - bir asır içerisinde adam etmiş; altyapılar, endüstriler, şehirlerle donatmıştır. Yaygın bir eğitimden başlayarak gerçek bir kamu hizmeti sağlamıştır. Osmanlı'nın fii tarihinde kalmış üstün askeri gücünü, insani ve finansal kaynakları başarıyla sömürme ve kanalize etme becerisinden açığa çıkan antika imparatorluğunu (ki aslında ta Akkadlardan itibaren Osmanlı'nın tarihte muadili bu anlamda çok) Osmanlı'nın ihmal ettiği Türk halkının durumunu iyileştirmek için kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin önüne koymak, Türklere ait modern bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin önüne koymaya çalışarak Osmanlı'yı savunmaya kalkışmak, ne bileyim, cahilce ve acınası bir manzara. Bir insan prensipte çoktan gelip geçmiş gitmiş bir hanedan devletini niye kendi halkına ait modern bir ulus devletin yani özünde kendi ülkesinin önüne koyar? Üstüne üstlük modern Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşadığı birçok sorun bağrından ya da küllerinden doğduğu Osmanlı'dan kaynaklıyken veya Osmanlı'nın mirasıyken? Bugün NATO veya Avrupa Birliği gibi siyasi yapıları kurmuş ve kalkınmış Batı dünyasına kıyasla bitmek bilmeyen savaşların veya görece az gelişmişliğin haritasını çizdiğimizde Osmanlı İmparatorluğu haritasına karşılık düşüyor: Yani Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Balkanlar. Atıyorum, bugün neredeyse tüm dünya Roma hukuku kullanıyor. Artık "Osmanlı hukuku" kullanan var mı? Şu Osmanlı'yı anlamsızca yüceltme sevdası ve Osmanlı söz konusu olunca samimi biçimde eleştirel olamama ve savunu hali nedendir? Almanlar bugün çıkıp Habsburgları yüceltiyor mu? Açıkladığımız üzere "Osmanlı" bile değilsiniz çünkü sülaleye mensup değilsiniz. Bu ecdat arama hali, "ecdadım ecdadım" kompleksi nedendir? Osmanlı atalarınızı ağır vergilere ve vergi toplayıcı özel aracılara ezdirerek iliğinize kadar sömürmüş, koca Anadolu'yu bir virane gibi bırakmış, üstüne Allah Osmanlı'dan razı olsun diyorsunuz. :D Önce bir bilgi seviyenizi ve kendinizi bir sorgulayın derim. Kentli uygarlığa ve özellikle Balkan halklarının yaşayışına entegre olmuş bir Yörük ve kısmen de Çerkez olarak şahsen Osmanoğullarını değil de gerçek atalarınızı araştırın bulun derim. Tabii eğer geçmiş gitmiş, kalıtsallık haricinde aslında fazla bir bağlantı taşımadığınız atanızı çok merak ediyorsanız araştırın.

    Bonus, buyrun, her şey "emperyal büyüklük" ise pek çok Osmanlı padişahı gibi emperyal büyüklüğün arka planında gut hastalığından dolayı sürünen malum Şarlken'in "Güneş Batmayan İmparatorluğu":

    Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması

    Türkik halkların tarihi bir sürü enteresan vaka, şahsiyet, olay ve imparatorlukla dolu, bir Osmanlı furyası esip duruyor. İnatla birileri modern ülkemizi gömme pahasına Osmanlı'yı savunuyor. Gerçekten anlamak çok zor. Müslümanlarla savaşmış Hazar Hanlığı'nı vb görmezden gelen Türk-İslam sentezi denen tuhaf ideolojinin, Türk dış politikasını Türkiye'ye komşu halklara yanlış sinyaller vererek mahvetmiş yeni-Osmanlıcılığın etkileri bunlar, tarih konusunda ciddi bir cehalet, düzgün akademik ve ana kaynaklara yönelik ilgisizlik ve erişim güçlüğüyle beraber.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hayırdır, Müslüman olmayınca bu ülkeye ait olamıyor muyuz?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Çok güzel ve açıklayıcı bir yorum yapmışsınız.Özellikle son paragrafları okurken bir kere daha Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl bir toprak parçası üzerine kurulduğunu tekrar düşündüm ve irkildim.Gerçektende şu Anadolu'ya baktığımızda çoğu eser Cumhuriyet rejiminin eseridir.Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl bir toprak parçası üzerine kurulduğunu anlamak isteyenler sizin de belirttiğiniz Ahmet Haşim'in 3 Eylül 1919 tarihinde arkadaşına Anadolu'nun halini anlatmak amacıyla kaleme aldığı mektubunu okumasını öneririm;



    Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklaması
    Osmanlı'nın 250 sene boyunca matbaayı yasaklamasıTarih Bilimleri
    3 Eylül 1919 da Anadolu’nun İçler Acısı Halini Anlatan Bir Mektup
    http://www.tarihbilimleri.com/3-eylul-1919-da-anadolunun-icler-acisi-halini-anlatan-bir-mektup.html

    Ayrıca tekrar belirtmek gerekir ki bu mektup 1923'ten sonra yani 'Kemalist' idare döneminde değil 3 Eylül 1919'da yazılmıştır.Üstelik bu mektup yazılırken Mustafa Kemal Paşa ve milliyetçiler İstanbul hükümeti tarafından 'asi' olarak damgalanmıştı.Bu nedenle 'yalan yazan tarih utansın' ekolünden gelenler için 'geçmişi karalama' ya da 'Osmanlıyı inkar etme' gibi bir bahane ileri sürülemez.





  • Long Nightt kullanıcısına yanıt

    Teşekkür ederim, karşılıklı. Ben de uzun tarihi yorumlarınızı zevkle okuyorum.

  • Ecdadımız iyisi kötüsüyle tabiki Osmanlı,Selçuklu...Ecdadın sayesinde Anadolu'da yaşıyorsun.


    Konuyu açan arkadaş yılda kaç kitap okuyor acaba ?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Osmanlı ne?Yukarda yazmışlar zaten osmanlı em güçlü olduğu zamanda bile avrupada hakimiyet kuramadı anadoludaki köylü babanı vergilerle ezdi ters bir hareketindede kafasını aldı.Orta çağdan kalma yıkılıp gitmiş devletlerden medet umanlar kalmış hala tek tük.Osmanlı abartıldığı gibi güçlü bir devlet falanda değil


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • The Alim kullanıcısına yanıt
    quote:

    Senin ne işin vardı ya Viyana'da?


    Rezalet rezalet, fazla konuşulmayan skandal bir tarihsel olay Viyana'ya "yürütülmesi" bu Osmanlıgillerin. Ne zaman Viyana'ya dair bir şey izlesem tövbe tövbe bunlar ne vahşetle oralara uzanmaya çalıştılar ne bu meme - süt diyorum ve yine akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum...

    Matbaayı yasaklamak şu an interneti yasaklamakla aynı şey hatta sosyal medya yasası (sansür yasası) çıkarıp İstanbul sözleşmesini yok saymakla aynı şey. Üstelik karanlık teknolojilerle ve üstü örtülü dayatmalarla solcu beyinlileri sindirmeye çalışıyorlar ki o zamanlar bunu becerdikleri için bu coğrafya bu halde...

    Hiç kimse Osmanlısevicilik veya Hıristiyan - Müslüman karşılaştırması yapmasın, çok adi çok fena şeyler bu din mevzuları, destek görmeseler gizli anlaşmalar yapmasalar AK Parti gibi partiler kurulamaz. Osmanlıgiller dedikleri gerçek bir kanalizasyon, lağım 🤮🤮🤮

    İstanbul'daki Hıristiyan liseleri gösteriyorlar ekranlarda ve hissettiklerimden dolayı yerimde duramıyorum...

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yeni keşfedilen bir aletin hemen bütün dünyaya yayılması nasıl beklenebilir? Bu alet önce defalarca tecrübe edilir, eksiklikleri tespit edilip giderilir, sonra ilk olarak keşfedildiği ülkede yaygınlaşır, daha sonra zamanla diğer ülkelerde yayılır.


    Mesela televizyon 1920’li yıllarda keşfedilmiş ve ilk TV yayınları İngiltere’de yapılmıştır. Türkiye’de ise ilk televizyon yayını 1968’de başlamıştır. Bu dönemde Türkiye, İslamiyet ile idare edilmiyordu. Suçu Müslümanlığa bulmak çok yanlış olur. Buna rağmen yarım asırlık bir gecikme olmuştur ki, o tarih için, teknolojinin ilerlediği bir dönemde hiç de küçümsenecek bir gecikme değildir.


    Matbaacılığın Türkiye’ye gelmesinin gecikmesine, kitaplar matbaa ile basıldığı takdirde işsiz kalacaklarından korkan kitap müstensihleri, yani para karşılığında kitap yazanlar da sebep olmuştur. Bunlar, matbaanın Türkiye’ye gelmemesi için çeşitli propagandalar yapmışlar, divitlerini bir tabuta koyarak, Bab-ı âli’ye kadar yürümüşlerdir. Hatta bazı cahillerden faydalanarak bunların, (Matbaacılık İslamiyet’e aykırıdır) şeklinde konuşmalarını sağlamışlardır.


    Bu kimselerin İslamiyet’i şahsi menfaatlerine alet etmek istediklerini gören Osmanlı Padişahı sultan üçüncü Ahmed Han, sadrazamı Damat İbrahim Paşa’nın da yardımı ile bu işi halletmek için, İslam dininin en büyük reisi olan Şeyh-ül-İslam’dan matbaacılık hakkında bir fetva istemiştir. O zamanki Şeyh-ül-İslam Abdullah Efendi tarafından verilen fetvada, (İlim, fen ve ahlak kitaplarını, matbaada, az zamanda ve kolaylıkla çok kitap basmak, faydalı kitapların ucuz elde edilmelerine ve her yere yayılmalarına sebep olacağı için, matbaa yapılması caiz ve güzeldir) denilmiştir. (Behcet-ül-fetava s.262)


    O zamanın Müslümanları buna mani olsa bile, suçu, mani olanlara mı, yoksa Müslümanlığa mı yüklemek gerekir? Daha sonra Anadolu’ya matbaa girdiğine göre Müslümanlığa suç bulmak çok yanlıştır, kasıtlıdır.


    Matbaa 1447’de keşfedilmiş ve Türkiye’de ise bu tarihten yaklaşık 200 sene sonra kullanılmaya başlanmıştır. O tarihte haberleşme ve ulaşım vasıtalarının ne kadar zayıf olduğu ve yukarıda bildirilen diğer sebep de düşünülürse, bu gecikmenin İslamiyet ile hiç ilgisinin olmadığı anlaşılır.


    Matbaanın bilime elbette katkısı vardır; fakat matbaa ile bilim arasında direkt bir bağlantı kurmak da doğru olmaz. Matbaa keşfedilmeden önce de, birçok keşifler yapılmıştır. Şu anda matbaa her yerde kullanıldığı, hatta diğer haberleşme ve ulaşım vasıtaları da hızla geliştiği halde teknolojide geri kalmış birçok ülke vardır.


    Bütün bunlar gösteriyor ki, (Matbaa, Anadolu o zaman Müslüman olduğu için Türkiye’ye geç geldi) demenin de, (Matbaanın geç gelmesi geri kalmamıza sebep oldu) demenin de kasıtlı bir iddia olduğu meydandadır.


    alıntı: dinimizislam.com





  • +OLarak

    Matbaa yasaklanmasaydı bugün kişi başı milli gelirimiz 40~50bin dolar seviyesinde olurdu..

    Ekonomik olarak çok güçlü bir ülke olurduk. Büyük ihtimal Avrupanın en Refah Gelir Dağılımının en adaletli oldugu ülke konumunda olurduk


    - Olarak

    Ülkede Din - islam -Peygamberlere inanç falan kalmazdı. Muhtemelen Nüfusun büyük çogunlugu Deist-Ateist olurdu.

    Ölünce cehennemi boylama ihtimalimiz çok artardı

    Sanırım 2.şık daha mantıklı geldiyse,

    bu dünyamızı yakıp ahiretmizi kurtarmak istemiş büyüklerimiz.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GenqhisKhaan89 -- 9 Ocak 2023; 15:10:22 >
  • MRTFR kullanıcısına yanıt

    Hayrın şerrin senin olsun. Sorularını artistik bir giriş kelimesi kullanmadan da sorabilirsin. Cevaba gelirsek, ait olabilirsin ama sahip değil.

  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.