Şimdi Ara

Prozac kullanıyorum kafayı yedim

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
30
Cevap
0
Favori
72.828
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar 1 aydır psikiyatrist arkadaşımın tavsiyesiyle Prozac kullanıyorum, ama artık o kadar rahat bir insan oldum ki o kadar rahat davranıyorum ki ben bile farkında olmuyorum. Önceden normal bir insandım, bu ilaçtan sonra iyice dengesiz oldum. Ne yapmak istersem direkt yapıyorum, kız arkadaşımı rahatça öpüyorum falan. İyice dengesiz oldum 1 dakika önce yanağını okşarım mesela 1 dakika sonra tartışırız. Öyle bir ruh halindeyim hep, bırakmam da mümkün değil minimum 6 ay kullanmam gerekiyor. Ne yapsam sizce?



  • amaç:kız arkadaşım var öpüyorum
  • ileri iade İ kullanıcısına yanıt
    kız arkadaşımın olmasıyla övünecek kadar düşmedim

    yardım istemek için açtım konuyu...
  • Beynini biraz daha stabil tutmaya çalış, yine beyninle

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Psikiyatrist arkadaşınız mı? Harika.

    Hocam lütfen İstanbul'da oturduğunuzu söyleyin.
  • Kanada'ya gidin.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • daha önce alkol kullandın mı kullandıysan ona benzer bir etkimi yapıyor?
  • Ben kullandıktan 1 ay sonra polise selektör yaptım hatalı sollama yaptınız diye fazla cesaret iyi değildir.
  • psikiyatrik ilaç içme psikiyatrik ilaçlar zararlıdır.psikiyatrik ilaçlar kapitalizmin bekçisi psikiyatrinin sahte ilaçlarıdır.

    öncelikle amerikan psikiyatrisi kontrol mekanizmasıdır ilaçları zararlıdır.ben psikiyatri hastanesinde nasıl kötü davrandıklarını bilmiyor muyum?biliyorum.

    önceki yazdığım mesajı yazayım.

    kardeş psikiyatri hastasıysan veya hastalanma tehlikesi varsa bu yazdıklarımı iyi oku ve psikiyatrik ilaç içme.

    kardeş psikiyatrik ilaç zarar vermek için vardır.eğer sen o ilacı bırakırsan ilk başta zorlanırsın ama sonra bırakınca hayatın düzene girer.bilimsel koanıtlarımda var ama psikiyatrik ilaç verenlerin hiçbir kantıı yoktur.

    kardeş sosyal hayata karış ama sosyal medya ama reel sosyallik olsun ama psikiyatrik ilaç kesinlikle kullanma.kasların erir cinsel hayatın biter aklın zekan geriler başka organlara zararı var sanırsam.sanırsam şişmanlamaktan yada direk zarar verip karaciğer yağlanması yapmıştı bende.sıkıntı yapar.ilacın mutlu ettiği düşüncesi için sahte mutluluk yapar.ama sıkıntın çok daha fazladır.ben kullandım kullanıyorum ordan biliyorum.zorla ilaç veriyorlar.

    kardeş amerikan psikiyatrisine güvenme.sana zararlı ilaçları verir ve kötü davranırlarlar.hatta kanıtımda var amerikan psikiyatrisinin ve psikiyatrik ilaçların zararlı olduğuna.

    kardeş burdaki Amerikan psikiyatrisini öven ilacı savunan yaklaşımları boşver.sen bu işin içinden geçen beni dinle.
    Amerikan psikiyatrisi hastaları azarlamak için kurulmuş yalan bir tıp dalıdır.ne bu amerikan psikiyatrisiyle işin olsun nede ilaçları kullan.bende psikiyatrik ilaç kullanıyorum ama mecburiyetten.bu daha önce yazdıklarımıda oku.

    arkadaşlar ben obsesif kompülsif sorunu olan bir hastayım.bu yüzden 5 yıldan fazla ilaç kullandım.başka bir forumda ilaçların zararıyla ilgili olarak yazdığım yazayım.obsesif kompülsif bozukluk.ama bu yüzden psikiyatriste gitme.psikiyatri sahte bilimdir bilimselliği yoktur ilkeldir.bir süre sonra psikiyatride sana köle gibi davranırlar.ilaçlarıda çok zararlıdır.cinsel sorunlarda tut kansere kadar her çeşit hastalığa sebep oluyor.fiziksel olarak hiçbir aktivite spor yapamazsın.zihinsel olarak yorgunluk ve zeka geriliği yapıyor.sıkıntı yaratıyor.iş hayatın vb akıl gerektiren hayatın biter.kitap bile okuyamazsın ders bile çalışmazsın psikiyatrik ilaç alırsan.mesela beni zorla hastaneye yatırmışlardı orda kitap okuyordum hiçbirşey aklıma girmiyordu.hastalığıda daha iyi etmiyor çok daha kötü ediyor.ben kendim ilaç alırken obsesyonlarım daha fazlaydı.psikiyatrik ilacı bırakınca azaldı.psikiyatrik ilacı alınca tekrar arttı.o yüzden ilaç alma kendi kendine atlatırsın ama ilaç alırsan ömür boyu kalıcı olur hastalık.zaten şimdiki kurumsal psikiyatri denen sahte bilimi abd başkanı freuda kurdurtmuş diye biliyorum.ben ilacı bıraktığım halde kötü etkisini hala hissediyorum.ilacı alma kendi başına iyileşirsin geçmiş olsun.ayrıca çeşitli psikiyatristlerin veya hastaların veya konu hakkında bilgisi olanların yazılarını paylaşayım.

    psikiyatrik ilaç içmeyin kısacası.sonra zararını siz görürsünüz.şöyle birşey var.sanırsam psikiyatrik ilaçlar sıkıntı yarattığı gibi psikiyatrik ilaçların iyi geldiği algısını oluşturmak için sahte bir mutluluk duygusu yapıyor.ama psikiyatrik ilacın sıkıntı yarattığı bir gerçek.

    Psikiyatra Gidip İlaç Alan Bu Kitabı OkusunEleştirel psikiyatr Moncrieff, psikiyatrik ilaçların, giderek yaygınlaşan antidepresanların yararını sorguladığı "İlaçla Tedavi Efsanesi"nde, uzun süreli psikiyatrik ilaç tedavisinin zararlarıyla ilgili bizi uyarıyor.İstanbul - BİA Haber Merkezi 13 Mart 2010, Cumartesi Britanyalı psikiyatr, Eleştirel Psikiyatri Ağı'nın eşbaşkanı Joanna Moncrieff, bizi giderek yaygınlaşan psikiyatrik ilaçlarla ilgili uyarıyor: Bu ilaçların gerçekten yararlı olduğu konusunda yeterli kanıt bulunmadığını, tersine ilaç şirketleri ve psikiyatrların ortaklaşa bir efsane yarattığını ortaya koyuyor. Metis yayınlarından çıkan "İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir Bakış" kitabında Moncrieff, birçok psikiyatrik ilacın, plasebo, yani kişinin ilaç olduğu düşündüğü "kandırmaca ilaç"lardan daha yararlı olmadığını gösteriyor. Sıradan sıkıntılardan en ciddi travmalara kadar her yerde antidpresan Psikiyatrik ilaçların kişinin sorunlarıyla yüzleşmesini engelleyip onu uyuşturarak belirtilerini durdurduğuna dikkat çeken Moncrieff şunları söylüyor: "Satış kampanyaları özellikle Batı ülkelerinde yaşayanların büyük çoğunluğunu günlük yaşamın sıradan sıkıntıları için bile antidepresan almaya ikna etmiş durumda. Ayrılıklardan iş hayatındaki zorluklara, cinsel tacizden en travmatik deneyimlere kadar her şey beyin kimyası sorunlarına dönüştürülmüştür. "Kendi hayat hikayeleri ve kişisel özellikleriyle tek tek bireyler, basit biyokimyasal mekanizmalara indirgenmiş ve bu sayede insan deneyiminin ve ıstırabının gerçekliği inkar edilmiştir." Moncrieff, sorunlarımızı ilaçla çözebileceğimiz mesajının çocuklara kadar uzandığına da dikkat çekiyor ve çocukların giderek "pazarın" daha büyük bir kısmını oluşturduğunu söylüyor. Ancak bu efsanenin yaratıcısı yalnızca ilaç şirketleri değil, Moncrieff'e göre. Moncrieff şirketlerin ilaçları tarihsel olarak nasıl pazarladıklarını ortaya koymasını yanı sıra, tıp ve hekimlik alanında daha fazla alan, "uygun yer" isteyen psikiyatri kurumunun da sorumluluğunu ifşa ediyor. İlaç merkezli, dürüst yaklaşım Moncrieff, bu "hasta merkezli" yaklaşım yerine ilaç merkezli yaklaşımı öneriyor. "Bu yaklaşım psikiyatrik ilaçların mütevazı ve geçici faydalarını nesnel olarak değerlendirir ve zararlı etkilerini açıkça ortaya koyar. Sözde bilimsel yanıltmacalara başvurmadan, ilaçların iyi gelip gelmediği kararını kendilerine bırakır. Tıbbi terimlerle maskelenen gerçeği, psikiyatrik ilaçların mucizevi şifalar değil, normal beyin faaliyetlerini bozan psikoaktif maddeler olduğunu kabul eder. Ve nihayet zorla verilen ilaçların bir tür kimyasal tahakküm olduğunu göstererek psikiyatrik rahatsızlıklara daha dürüst ve insancıl bir müdahaleyi teşvik eder." Moncrieff bir röportajında bu efsaneyle ilgili şunları dile getiriyor: "Bu ilaçlarla insanları uyuşturuyoruz. Bu belirtileri baskılayabilir, ama ters etkileri de oluşur. İlaçlıyken yavaşlarsınız, duygusal duyarlılığınız düşer. Psikiyatrlar bu konuda daha dürüst olmalı; ama toplum ve politikacılar da dürüst olmalı. İnsanları tedavi ediyormuş, iyileştiriyormuş gibi davranıyoruz, çünkü bu insanları denetim altında tutmakla ilgili bizi rahat ettiriyor. Bazen gerçekten ruh sağlığı söz konusu olduğunda insanları denetim altında tutmaya ihtiyaç vardır, ama en azından ne yaptığımızla ilgili dürüst olmalıyız. İlaç şirketleri bizim dürüst olmayışımız üzerinden para kazanıyor." (TK) İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir BakışJoanna MoncrieffÇev: Tevfik AlıcıMetis Yayınları, Şubat 2010, 340sf.

    http://www.bianet.org/b...c-alan-bu-kitabi-okusun

    Psikiyatrik İlaçlar İyileşmeyi Engelliyor

    Robert Whitaker

    Çeviren: Üstün Öngel

    Sekiz dalda Oskar'a aday olan “Akıl Oyunları” (A Beautiful Mind) adlı film, her yüz Amerikan vatandaşından birini derinden etkileyen "şizofreniden", insanların kurtulabileceğine ve kurtulduğuna haklı olarak dikkat çekti. Ne yazık ki, film, John Nash'in "iyileşme" süreci hakkında gerçekle alakası olmayan bir bilgiyi karşımıza çıkarıyor –Nash'in "ilaç tedavisiyle" "şizofreniyi" yendiğini uyduruyor– ve hepimizin dikkatle üzerinde durması gereken şu soruyu karşımıza çıkarıyor: "Şizofreniyi" iyileştirmede kullandığımız ilaçlar uzun vadede "şizofreniden" kurtulmamızı mı sağlıyor yoksa bu ilaçlar "iyileşmeyi" engelliyor mu?

    Filmde Nash, Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmasında “yeni tür ilaçları” aldığından bahseder. Ulusal Akıl Sağlığı Kurumu (NIHM, National Institute of Mental Health), filmin yönetmeni Ron Howard’ı, Nash’in iyileşmesinde ilacın "hayati katkısını" göstermesinden dolayı över. Sylvia Nasar tarafından kaleme alınan Nash’in biyografisinde, ki filmin senaryosu bu biyografiye dayanıyor (ama ciddi değişikliklere uğratılarak), bu dahi matematikçinin 1970'de anti-psikotik ilaçları almayı kestiği ve yirmi yılda yavaş yavaş "iyileştiği" vurgusu yapılmaktadır. Nash’in Matematik bilimi dünyasına geri dönmesini sağlayan bu uzun hassas dönemde "ilaç almayı reddetmesinin şans olduğunu" belirten Nasar, ilaçların sağlığa zararlı etkilerinin "bu dönüşü imkansız kılabileceği" sonucuna varır.

    Nash’in durumu tipiktir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), "şizofreni hastalığından" uzun dönemde kurtulma oranlarının, ABD ve diğer “gelişmiş” ülkelerde, "hastaların" çok azının anti-psikotik ilaçlar kullandığı Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelere kıyasla çok daha kötü olduğunu bulmuştur. Amerikalılar defalarca doğrulanan bu gerçekten habersizdir. “Gelişmemiş” ülkelerde, "hastalığın" teşhisinden sonraki beş yıl içinde, "hastaların" üçte ikisine yakını oldukça toparlanmaktadır. "Hastaların" %40'ı ise tamamen iyileşmektedir. Oysa ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde, "hastaların" çoğu kronik "hasta" olarak hayatlarını sürdürmektedir. “Gelişmiş” ve “gelişmemiş” ülkeler arasında tespit edilen farklılıklar o kadar yüksektir ki, Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş bir ülkede yaşıyor olma durumunun, bir "hastanın" tamamen iyileşmesini engelleyici bir gösterge olduğu sonucuna varmıştır.

    İlaç Efsanesi

    Dahası var. Bayan Psikolog Courtenay Harding, Vermont Eyalet Hastanesi'nden 1950'lerin sonunda taburcu edilen kronik "şizofreni hastalarının" üçte birinin tamamen "iyileştiğini" 1987’de bildirmiştir. "Tamamen iyileşen" bu gruptaki insanların paylaştıkları ortak nokta şudur: Hepsi de anti-psikotik ilaç kullanmaktan vazgeçmiştir. Bayan Harding, "şizofren hastaların" hayatları boyunca ilaç almaları gerektiğinin bir “safsata” olduğu sonucuna varmıştır.

    Harvard Tıp Fakültesi araştırmacıları 1994 yılında, ABD'li "şizofreni hastalarının" durumunun son yirmi yılda, eskiye nazaran daha da kötüleştiğini bulmuşlardır. Araştırmacılar, bugünkü hastaların durumunun, hastaların saatlerce banyo küvetine yatırılmasıyla tedavi edilmelerini amaçlayan yüz yıl önceki durumdan, daha iyi olmadığı sonucuna varmışlardır. 1998 yılında Pensilvanya Üniversitesi'nde araştırmacılar, kullanılagelen anti-psikotik ilaçların beynin bir bölgesinin büyümesine neden olduğu ve bu büyümenin durumu daha da kötüleştiren belirtilerle ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır.

    Çok boyutlu ve kapsamlı ilgi ve yardım başarı sağlıyor

    Bütün bu sonuçlar, birkaç Avrupalı doktoru, ilaç dışı alternatifleri araştırmaya itmiştir. Finlandiya’da doktorlar, yeni tanı konan "şizofreni hastalarına" çok boyutlu ve kapsamlı bir yardım programı uyguluyorlar: psiko-sosyal danışmanlık, sosyal destek hizmetleri ve anti-psikotik ilaçların titiz kullanımını kapsamaktadır. Bazı "hastalar" düşük dozda ilaçlar kullanarak, bazıları da ilaç kullanmadan ilerleme kaydetmektedirler. Aldıkları sonuçlar ise harika: "Hastaların" çoğunluğu, çok uzun süre psikotik belirtilerden arınmış bir şekilde ve işlerine tutunarak yaşamaktadırlar.

    John Nash’ın "iyileşmesi" etkileyici bir hikâyedir. Film, Nash'in iyileşmesinde anti-psikotik ilaçların olumlu etkisi olduğu uydurmasıyla bize haksızlık etmektedir.

    Hikâyesi hiç değilse, anti-psikotik ilaçların uzun dönemde etkili olup olmadığını, açık ve dürüst bir yaklaşımla yeniden değerlendirmemize ilham vermelidir. Böyle bir değerlendirme, psikolojik yardım anlayışımızda reform yapmamız için bir adım oluşturabilir. Her şey bir yana, WHO’nun çalışmalarından reformun hayati bir gereklilik olduğu anlaşılmıştır. Belki bu adımlardan sonra, bu ülkedeki (ABD) "şizofreni hastalarının" "iyileşme" oranlarının Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelerdeki hastaların "iyileşme" oranlarına yaklaşacağını ümit edebiliriz.



    USA Today Gazetesinin 4 Mart 2002 tarihli yayınında Sayfa 13A'da Robert Whitaker imzalı yazı.

    Robert Whitaker, “Amerika’da Delilik: Kötü Bilim, Kötü İlaç ve Akıl Hastasına Sürekli Kötü Muamele” kitabının yazarıdır.



    Çevirenin notu:

    “A Beautiful Mind” (Akıl Oyunları) isimli Oscar’a sekiz ayrı dalda aday olan film beraberinde Amerikan medyasında geniş yankı bulan umulmadık bir konuda tartışma başlattı. Filmin konusu, 1994 yılında Oyun Teorisinde kullanılan “Nash Denklemleri” ile Ekonomi Bilimine yaptığı katkılardan dolayı Nobel Ekonomi ödülü alan deha matematikçi John Forbes Nash’ın dramatik hayatı. John F. Nash’ın hayatının otuz yıla yakın bölümünü şizofreni tanısıyla geçirmiş olması filmin senaryosunu etkilemiş, hatta gerçeklikten uzak bir şekilde etkilemiş. Filmin bir sahnesinde Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmada “yeni tür ilaçların” hastalığını iyileştirdiğini belirtmesinin kendi biyografisi ile tamamen ters düşmesi Amerikan medyasında tartışmaları başlattı. Yukarıdaki yazı bu tartışmanın bir yansımasıdır.
    http://www.ustunongel.c...dex.php?ll=detay&src=71

    depresyonların tedavisinde kullanılan ilaçlardan özellikle seçici serotonin geri alım engelleyicisi (ssri) grubundan ilaçların özellikle birkaçı, homisid (başkasını öldürme), suisid (kendini öldürme) hatta her iki davranışa birden yol açabilir. 2- psikiyatrik ilaçlar, beyinde kalıcı hasara, kansere neden oluyor. 3- psikiyatrik ilaçlar, beyin biyokimyasını etkileyerek, daha doğrudan deyişle değiştirerek psikiyatrik bozuklukları tedavi ediyor. mesela yukarıda anılan ssri ilaçlar, beyindeki serotonin adlı biyoamin'in akışını hızlandırıcı etkiye sahiptir. başka ilaçlar da dikkate alınırsa, psikiyatrik ilaçlar, dopamin, noradrenalin üzerinden beyinde biyokimyasal değişmelere yol açarak sonuca ulaşıyor. halbuki söz konusu ruhsal bozuklukların, beyindeki biyokimyasal değişmeler sonucu ortaya çıktığı konusunda kesin kanıt yok. 4- psikiyatrik ilaçlar, alışkanlık yapan ve tabii uyuşturucu olan alkol, hatta esrar gibi etki ediyor. psikiyatrik yakınmaları olan kişiler, bugünün legal ilaçlarını kullandıklarında iyileşme belirtileri gösterseler bile, ilacı bıraktıklarında, belirtiler geri geliyor. başka ifadeyle, bu ilaçların etkisi geçici, sadece kullanıldığı sürede ve anılan uyuşturuculardan çok farklı değil.

    kaynak: katılımcı sözlüklerden biriydi ekşi sözlük olması lazım.

    psikiyatrik ilaçlarla ilgili yazı dizisi:http://ekonomi.milliyet.../psiki...54/default.htm

    özetle amerikan psikiyatrisi kontrol mekanizmasıdır ilaçları zararlıdır.ben psikiyatri hastanesinde nasıl kötü davrandıklarını bilmiyor muyum?biliyorum.




  • efsi E kullanıcısına yanıt
    Atomu parçalamışsın resmen.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: efsi

    psikiyatrik ilaç içme psikiyatrik ilaçlar zararlıdır.psikiyatrik ilaçlar kapitalizmin bekçisi psikiyatrinin sahte ilaçlarıdır.

    öncelikle amerikan psikiyatrisi kontrol mekanizmasıdır ilaçları zararlıdır.ben psikiyatri hastanesinde nasıl kötü davrandıklarını bilmiyor muyum?biliyorum.

    önceki yazdığım mesajı yazayım.

    kardeş psikiyatri hastasıysan veya hastalanma tehlikesi varsa bu yazdıklarımı iyi oku ve psikiyatrik ilaç içme.

    kardeş psikiyatrik ilaç zarar vermek için vardır.eğer sen o ilacı bırakırsan ilk başta zorlanırsın ama sonra bırakınca hayatın düzene girer.bilimsel koanıtlarımda var ama psikiyatrik ilaç verenlerin hiçbir kantıı yoktur.

    kardeş sosyal hayata karış ama sosyal medya ama reel sosyallik olsun ama psikiyatrik ilaç kesinlikle kullanma.kasların erir cinsel hayatın biter aklın zekan geriler başka organlara zararı var sanırsam.sanırsam şişmanlamaktan yada direk zarar verip karaciğer yağlanması yapmıştı bende.sıkıntı yapar.ilacın mutlu ettiği düşüncesi için sahte mutluluk yapar.ama sıkıntın çok daha fazladır.ben kullandım kullanıyorum ordan biliyorum.zorla ilaç veriyorlar.

    kardeş amerikan psikiyatrisine güvenme.sana zararlı ilaçları verir ve kötü davranırlarlar.hatta kanıtımda var amerikan psikiyatrisinin ve psikiyatrik ilaçların zararlı olduğuna.

    kardeş burdaki Amerikan psikiyatrisini öven ilacı savunan yaklaşımları boşver.sen bu işin içinden geçen beni dinle.
    Amerikan psikiyatrisi hastaları azarlamak için kurulmuş yalan bir tıp dalıdır.ne bu amerikan psikiyatrisiyle işin olsun nede ilaçları kullan.bende psikiyatrik ilaç kullanıyorum ama mecburiyetten.bu daha önce yazdıklarımıda oku.

    arkadaşlar ben obsesif kompülsif sorunu olan bir hastayım.bu yüzden 5 yıldan fazla ilaç kullandım.başka bir forumda ilaçların zararıyla ilgili olarak yazdığım yazayım.obsesif kompülsif bozukluk.ama bu yüzden psikiyatriste gitme.psikiyatri sahte bilimdir bilimselliği yoktur ilkeldir.bir süre sonra psikiyatride sana köle gibi davranırlar.ilaçlarıda çok zararlıdır.cinsel sorunlarda tut kansere kadar her çeşit hastalığa sebep oluyor.fiziksel olarak hiçbir aktivite spor yapamazsın.zihinsel olarak yorgunluk ve zeka geriliği yapıyor.sıkıntı yaratıyor.iş hayatın vb akıl gerektiren hayatın biter.kitap bile okuyamazsın ders bile çalışmazsın psikiyatrik ilaç alırsan.mesela beni zorla hastaneye yatırmışlardı orda kitap okuyordum hiçbirşey aklıma girmiyordu.hastalığıda daha iyi etmiyor çok daha kötü ediyor.ben kendim ilaç alırken obsesyonlarım daha fazlaydı.psikiyatrik ilacı bırakınca azaldı.psikiyatrik ilacı alınca tekrar arttı.o yüzden ilaç alma kendi kendine atlatırsın ama ilaç alırsan ömür boyu kalıcı olur hastalık.zaten şimdiki kurumsal psikiyatri denen sahte bilimi abd başkanı freuda kurdurtmuş diye biliyorum.ben ilacı bıraktığım halde kötü etkisini hala hissediyorum.ilacı alma kendi başına iyileşirsin geçmiş olsun.ayrıca çeşitli psikiyatristlerin veya hastaların veya konu hakkında bilgisi olanların yazılarını paylaşayım.

    psikiyatrik ilaç içmeyin kısacası.sonra zararını siz görürsünüz.şöyle birşey var.sanırsam psikiyatrik ilaçlar sıkıntı yarattığı gibi psikiyatrik ilaçların iyi geldiği algısını oluşturmak için sahte bir mutluluk duygusu yapıyor.ama psikiyatrik ilacın sıkıntı yarattığı bir gerçek.

    Psikiyatra Gidip İlaç Alan Bu Kitabı OkusunEleştirel psikiyatr Moncrieff, psikiyatrik ilaçların, giderek yaygınlaşan antidepresanların yararını sorguladığı "İlaçla Tedavi Efsanesi"nde, uzun süreli psikiyatrik ilaç tedavisinin zararlarıyla ilgili bizi uyarıyor.İstanbul - BİA Haber Merkezi 13 Mart 2010, Cumartesi Britanyalı psikiyatr, Eleştirel Psikiyatri Ağı'nın eşbaşkanı Joanna Moncrieff, bizi giderek yaygınlaşan psikiyatrik ilaçlarla ilgili uyarıyor: Bu ilaçların gerçekten yararlı olduğu konusunda yeterli kanıt bulunmadığını, tersine ilaç şirketleri ve psikiyatrların ortaklaşa bir efsane yarattığını ortaya koyuyor. Metis yayınlarından çıkan "İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir Bakış" kitabında Moncrieff, birçok psikiyatrik ilacın, plasebo, yani kişinin ilaç olduğu düşündüğü "kandırmaca ilaç"lardan daha yararlı olmadığını gösteriyor. Sıradan sıkıntılardan en ciddi travmalara kadar her yerde antidpresan Psikiyatrik ilaçların kişinin sorunlarıyla yüzleşmesini engelleyip onu uyuşturarak belirtilerini durdurduğuna dikkat çeken Moncrieff şunları söylüyor: "Satış kampanyaları özellikle Batı ülkelerinde yaşayanların büyük çoğunluğunu günlük yaşamın sıradan sıkıntıları için bile antidepresan almaya ikna etmiş durumda. Ayrılıklardan iş hayatındaki zorluklara, cinsel tacizden en travmatik deneyimlere kadar her şey beyin kimyası sorunlarına dönüştürülmüştür. "Kendi hayat hikayeleri ve kişisel özellikleriyle tek tek bireyler, basit biyokimyasal mekanizmalara indirgenmiş ve bu sayede insan deneyiminin ve ıstırabının gerçekliği inkar edilmiştir." Moncrieff, sorunlarımızı ilaçla çözebileceğimiz mesajının çocuklara kadar uzandığına da dikkat çekiyor ve çocukların giderek "pazarın" daha büyük bir kısmını oluşturduğunu söylüyor. Ancak bu efsanenin yaratıcısı yalnızca ilaç şirketleri değil, Moncrieff'e göre. Moncrieff şirketlerin ilaçları tarihsel olarak nasıl pazarladıklarını ortaya koymasını yanı sıra, tıp ve hekimlik alanında daha fazla alan, "uygun yer" isteyen psikiyatri kurumunun da sorumluluğunu ifşa ediyor. İlaç merkezli, dürüst yaklaşım Moncrieff, bu "hasta merkezli" yaklaşım yerine ilaç merkezli yaklaşımı öneriyor. "Bu yaklaşım psikiyatrik ilaçların mütevazı ve geçici faydalarını nesnel olarak değerlendirir ve zararlı etkilerini açıkça ortaya koyar. Sözde bilimsel yanıltmacalara başvurmadan, ilaçların iyi gelip gelmediği kararını kendilerine bırakır. Tıbbi terimlerle maskelenen gerçeği, psikiyatrik ilaçların mucizevi şifalar değil, normal beyin faaliyetlerini bozan psikoaktif maddeler olduğunu kabul eder. Ve nihayet zorla verilen ilaçların bir tür kimyasal tahakküm olduğunu göstererek psikiyatrik rahatsızlıklara daha dürüst ve insancıl bir müdahaleyi teşvik eder." Moncrieff bir röportajında bu efsaneyle ilgili şunları dile getiriyor: "Bu ilaçlarla insanları uyuşturuyoruz. Bu belirtileri baskılayabilir, ama ters etkileri de oluşur. İlaçlıyken yavaşlarsınız, duygusal duyarlılığınız düşer. Psikiyatrlar bu konuda daha dürüst olmalı; ama toplum ve politikacılar da dürüst olmalı. İnsanları tedavi ediyormuş, iyileştiriyormuş gibi davranıyoruz, çünkü bu insanları denetim altında tutmakla ilgili bizi rahat ettiriyor. Bazen gerçekten ruh sağlığı söz konusu olduğunda insanları denetim altında tutmaya ihtiyaç vardır, ama en azından ne yaptığımızla ilgili dürüst olmalıyız. İlaç şirketleri bizim dürüst olmayışımız üzerinden para kazanıyor." (TK) İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir BakışJoanna MoncrieffÇev: Tevfik AlıcıMetis Yayınları, Şubat 2010, 340sf.

    http://www.bianet.org/b...c-alan-bu-kitabi-okusun

    Psikiyatrik İlaçlar İyileşmeyi Engelliyor

    Robert Whitaker

    Çeviren: Üstün Öngel

    Sekiz dalda Oskar'a aday olan “Akıl Oyunları” (A Beautiful Mind) adlı film, her yüz Amerikan vatandaşından birini derinden etkileyen "şizofreniden", insanların kurtulabileceğine ve kurtulduğuna haklı olarak dikkat çekti. Ne yazık ki, film, John Nash'in "iyileşme" süreci hakkında gerçekle alakası olmayan bir bilgiyi karşımıza çıkarıyor –Nash'in "ilaç tedavisiyle" "şizofreniyi" yendiğini uyduruyor– ve hepimizin dikkatle üzerinde durması gereken şu soruyu karşımıza çıkarıyor: "Şizofreniyi" iyileştirmede kullandığımız ilaçlar uzun vadede "şizofreniden" kurtulmamızı mı sağlıyor yoksa bu ilaçlar "iyileşmeyi" engelliyor mu?

    Filmde Nash, Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmasında “yeni tür ilaçları” aldığından bahseder. Ulusal Akıl Sağlığı Kurumu (NIHM, National Institute of Mental Health), filmin yönetmeni Ron Howard’ı, Nash’in iyileşmesinde ilacın "hayati katkısını" göstermesinden dolayı över. Sylvia Nasar tarafından kaleme alınan Nash’in biyografisinde, ki filmin senaryosu bu biyografiye dayanıyor (ama ciddi değişikliklere uğratılarak), bu dahi matematikçinin 1970'de anti-psikotik ilaçları almayı kestiği ve yirmi yılda yavaş yavaş "iyileştiği" vurgusu yapılmaktadır. Nash’in Matematik bilimi dünyasına geri dönmesini sağlayan bu uzun hassas dönemde "ilaç almayı reddetmesinin şans olduğunu" belirten Nasar, ilaçların sağlığa zararlı etkilerinin "bu dönüşü imkansız kılabileceği" sonucuna varır.

    Nash’in durumu tipiktir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), "şizofreni hastalığından" uzun dönemde kurtulma oranlarının, ABD ve diğer “gelişmiş” ülkelerde, "hastaların" çok azının anti-psikotik ilaçlar kullandığı Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelere kıyasla çok daha kötü olduğunu bulmuştur. Amerikalılar defalarca doğrulanan bu gerçekten habersizdir. “Gelişmemiş” ülkelerde, "hastalığın" teşhisinden sonraki beş yıl içinde, "hastaların" üçte ikisine yakını oldukça toparlanmaktadır. "Hastaların" %40'ı ise tamamen iyileşmektedir. Oysa ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde, "hastaların" çoğu kronik "hasta" olarak hayatlarını sürdürmektedir. “Gelişmiş” ve “gelişmemiş” ülkeler arasında tespit edilen farklılıklar o kadar yüksektir ki, Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş bir ülkede yaşıyor olma durumunun, bir "hastanın" tamamen iyileşmesini engelleyici bir gösterge olduğu sonucuna varmıştır.

    İlaç Efsanesi

    Dahası var. Bayan Psikolog Courtenay Harding, Vermont Eyalet Hastanesi'nden 1950'lerin sonunda taburcu edilen kronik "şizofreni hastalarının" üçte birinin tamamen "iyileştiğini" 1987’de bildirmiştir. "Tamamen iyileşen" bu gruptaki insanların paylaştıkları ortak nokta şudur: Hepsi de anti-psikotik ilaç kullanmaktan vazgeçmiştir. Bayan Harding, "şizofren hastaların" hayatları boyunca ilaç almaları gerektiğinin bir “safsata” olduğu sonucuna varmıştır.

    Harvard Tıp Fakültesi araştırmacıları 1994 yılında, ABD'li "şizofreni hastalarının" durumunun son yirmi yılda, eskiye nazaran daha da kötüleştiğini bulmuşlardır. Araştırmacılar, bugünkü hastaların durumunun, hastaların saatlerce banyo küvetine yatırılmasıyla tedavi edilmelerini amaçlayan yüz yıl önceki durumdan, daha iyi olmadığı sonucuna varmışlardır. 1998 yılında Pensilvanya Üniversitesi'nde araştırmacılar, kullanılagelen anti-psikotik ilaçların beynin bir bölgesinin büyümesine neden olduğu ve bu büyümenin durumu daha da kötüleştiren belirtilerle ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır.

    Çok boyutlu ve kapsamlı ilgi ve yardım başarı sağlıyor

    Bütün bu sonuçlar, birkaç Avrupalı doktoru, ilaç dışı alternatifleri araştırmaya itmiştir. Finlandiya’da doktorlar, yeni tanı konan "şizofreni hastalarına" çok boyutlu ve kapsamlı bir yardım programı uyguluyorlar: psiko-sosyal danışmanlık, sosyal destek hizmetleri ve anti-psikotik ilaçların titiz kullanımını kapsamaktadır. Bazı "hastalar" düşük dozda ilaçlar kullanarak, bazıları da ilaç kullanmadan ilerleme kaydetmektedirler. Aldıkları sonuçlar ise harika: "Hastaların" çoğunluğu, çok uzun süre psikotik belirtilerden arınmış bir şekilde ve işlerine tutunarak yaşamaktadırlar.

    John Nash’ın "iyileşmesi" etkileyici bir hikâyedir. Film, Nash'in iyileşmesinde anti-psikotik ilaçların olumlu etkisi olduğu uydurmasıyla bize haksızlık etmektedir.

    Hikâyesi hiç değilse, anti-psikotik ilaçların uzun dönemde etkili olup olmadığını, açık ve dürüst bir yaklaşımla yeniden değerlendirmemize ilham vermelidir. Böyle bir değerlendirme, psikolojik yardım anlayışımızda reform yapmamız için bir adım oluşturabilir. Her şey bir yana, WHO’nun çalışmalarından reformun hayati bir gereklilik olduğu anlaşılmıştır. Belki bu adımlardan sonra, bu ülkedeki (ABD) "şizofreni hastalarının" "iyileşme" oranlarının Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelerdeki hastaların "iyileşme" oranlarına yaklaşacağını ümit edebiliriz.



    USA Today Gazetesinin 4 Mart 2002 tarihli yayınında Sayfa 13A'da Robert Whitaker imzalı yazı.

    Robert Whitaker, “Amerika’da Delilik: Kötü Bilim, Kötü İlaç ve Akıl Hastasına Sürekli Kötü Muamele” kitabının yazarıdır.



    Çevirenin notu:

    “A Beautiful Mind” (Akıl Oyunları) isimli Oscar’a sekiz ayrı dalda aday olan film beraberinde Amerikan medyasında geniş yankı bulan umulmadık bir konuda tartışma başlattı. Filmin konusu, 1994 yılında Oyun Teorisinde kullanılan “Nash Denklemleri” ile Ekonomi Bilimine yaptığı katkılardan dolayı Nobel Ekonomi ödülü alan deha matematikçi John Forbes Nash’ın dramatik hayatı. John F. Nash’ın hayatının otuz yıla yakın bölümünü şizofreni tanısıyla geçirmiş olması filmin senaryosunu etkilemiş, hatta gerçeklikten uzak bir şekilde etkilemiş. Filmin bir sahnesinde Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmada “yeni tür ilaçların” hastalığını iyileştirdiğini belirtmesinin kendi biyografisi ile tamamen ters düşmesi Amerikan medyasında tartışmaları başlattı. Yukarıdaki yazı bu tartışmanın bir yansımasıdır.
    http://www.ustunongel.c...dex.php?ll=detay&src=71

    depresyonların tedavisinde kullanılan ilaçlardan özellikle seçici serotonin geri alım engelleyicisi (ssri) grubundan ilaçların özellikle birkaçı, homisid (başkasını öldürme), suisid (kendini öldürme) hatta her iki davranışa birden yol açabilir. 2- psikiyatrik ilaçlar, beyinde kalıcı hasara, kansere neden oluyor. 3- psikiyatrik ilaçlar, beyin biyokimyasını etkileyerek, daha doğrudan deyişle değiştirerek psikiyatrik bozuklukları tedavi ediyor. mesela yukarıda anılan ssri ilaçlar, beyindeki serotonin adlı biyoamin'in akışını hızlandırıcı etkiye sahiptir. başka ilaçlar da dikkate alınırsa, psikiyatrik ilaçlar, dopamin, noradrenalin üzerinden beyinde biyokimyasal değişmelere yol açarak sonuca ulaşıyor. halbuki söz konusu ruhsal bozuklukların, beyindeki biyokimyasal değişmeler sonucu ortaya çıktığı konusunda kesin kanıt yok. 4- psikiyatrik ilaçlar, alışkanlık yapan ve tabii uyuşturucu olan alkol, hatta esrar gibi etki ediyor. psikiyatrik yakınmaları olan kişiler, bugünün legal ilaçlarını kullandıklarında iyileşme belirtileri gösterseler bile, ilacı bıraktıklarında, belirtiler geri geliyor. başka ifadeyle, bu ilaçların etkisi geçici, sadece kullanıldığı sürede ve anılan uyuşturuculardan çok farklı değil.

    kaynak: katılımcı sözlüklerden biriydi ekşi sözlük olması lazım.

    psikiyatrik ilaçlarla ilgili yazı dizisi:http://ekonomi.milliyet.../psiki...54/default.htm

    özetle amerikan psikiyatrisi kontrol mekanizmasıdır ilaçları zararlıdır.ben psikiyatri hastanesinde nasıl kötü davrandıklarını bilmiyor muyum?biliyorum.

    Tam 2 yıl önce açtığım konuya'da aynı yorumu yapmıştın hiç değişmemişsin 2 yıldır sürekli copy paste




  • Manyak mıdır nedir ya hasta herif 😄

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Lan ne güzel işte. Ulan varya ben senin yerinde olmak isterdim. Kafam okadar dolu ki bütün davranışlarımı hareketlerimi 5 6 kere düşünüp öyle uyguluyorum ve uyguladıktan sonrada bi 20 25 kez düşünüyorum. Belki senin için kötü bir durum olabilir ama hayatı akışına bırakmak lazım yani bence bu yaşadığın şey çokta kötü değil
  • backend kullanıcısına yanıt
    al birde buna bak o zaman ekşi sözlükten gördüm.

    siz hiç traci johnson diye birini duydunuz mu ?..

    19 yaşındaki genç traci, çok satan bir ilaç firmasının ürettiği anti-depresan ilacının test deneylerine katılan bir denek. hiç bir sağlık sorunu olmamasına rağmen 7 şubat 2004'de kendini asarak intihar ediyor. bu gence tekrar gelicez ama daha eskiye gitmemiz lazım. konunun en başına..

    hayır cennet'ten kovulduğumuz o güne kadar değil daha yakın bir zamana.

    1950'lerin sonunda verem ilacı üzerine çalışırken tesadüfen bir ilaç bulunuyor. adı iproniazid. 1958'de piyasaya sürüldüğünde amacı mutluluk vermek olan bu ilaç, birilerini gerçekten çok mutlu ederken binlerce insanı ise gözyaşlarına boğacak anti-depresanın babası olarak sahneye çıkıyor. 1960’larda toksik yan etkilerinin olduğunun anlaşılması üzerine piyasadan hızlıca çekiliyor. alelacele toplatılan bu ilaç yerine devreye marplan ve nardil sahaya çıkıyor. birer toksik deposu bu ilaçların bir şartı var, zehirleyici oldukları için aldığınız gıdalara dikkat edin ve alkolle almayın.

    1976 yılında, eli lilly adlı ilaç firması fluoksetin adlı molekülün, serotonini geçici olarak inhibite ettiğini buluyor ve 1987 yılında bu buluşunu ilaç olarak piyasaya sürmeye hak kazanıyor. 1990'lı yıllarda eczanelerde prozac adıyla var olan ve her yıl 400.000.000 kutudan fazla satılan bu sahte mutluluk iksiri ve onu takip eden düzinelercesinin de doğumu demek bu. aynı zamanda milyar dolarlar..

    ilaç peynir ekmek gibi satmaya başlıyor, madem bu kadar yoğun talep görüyor bu haplar, tüm ilaç firmaları bu ucuz haplardan üretmeye ve pazara girmeye başlıyor. düzinelerce makale, köşe yazıları, her satın alınan doktorun reçetesine giriyor. modern insanın mutsuzluğu için mutluluk iksiri. al ve yut, mutlu günler senin olsun ama kazın ayağı öyle değil.

    seroxat, zyprexa, effexor ve daha onlarcası. sürekli halktan saklanan ölümcül yan etkiler ve kesilen milyar dolarlık cezalara rağmen insanlara ölüm getiren bugün türkiye'de şeker gibi satılan anti-depresanlar terörü..

    en çok kulanılanlardan biri seroxat/paxil. kullananları intihara sürükleme potansiyeli olan antidepresanların en başında geliyor. 2003 yılında ingiltere’de ilaç kontrolleri, seroxatın intihar eğilimini artırdığı için 18 yaş altı çocuklara yazılmasını yasaklanmasını istiyor.

    yalnızca amerika’da , 1993’ten 2009’a kadar seroxat adlı depresyon ilacını üreten şirket bir milyar dolara yakın ceza ödüyor. rakamla da yazayım bari 1.000.000.000 dolar !. bunun yaklaşık 390 milyon doları , sadece `intihar ve intihara teşebbüse sebebiyet verdiğinden` , 200 milyon doları bağımlılık yaptığı ve sakat doğumlara sebebiyet verdiği için.

    üstelik bu firmaya ilgili sebeplerden açılan davalar hala devam ediyor. ama canına minnet, getirisi yanında götürüsü ne ki ?

    sayısız şikayet, mahkeme sonrası, 2007 yılında ilacın etiketine "kan şekerini bozar, diyabet hastalığını " tetikler yazılabiliyor sadece. oysa fda öyle demiyor. fda, bu anti-depresan ilaçlarının yaşlılarda beklenmedik erken ölümlere sebebiyet verebildiğini söylüyor.

    gençlerde intihara eğilime sebebiyet verdiği bulunan bu ilaç sadece yetişkin değil gençlerde de intihar eğilimine sebebiyet verdiği bulunuyor. bu ilacın üzerinde `24 yaş altında intihar eğilimine sebebiyet verebilir` yazdırıyorlar ama satılmasını durduramıyorlar. işin kötüsü, bu uyarı kutuya yazılana kadar ilaç, ingiltere'de 18 yaş altı çocuklara çoktaaan yazılmış durumda.

    john hopkins üniversitesi araştırması, hamilelikte ve öncesinde alınan antidepresan ilaçları, çocukların otistik olmasına sebebiyet verebildiğini ortaya koyuyor.

    onu doğrular şekilde, amerika’da 80’lerden, 2013’e kadar çocuklarda otizm hastalığı yirmi kat artıyor. aynı süre zarfında antidepresan kullanımıise %400 artmış durumda.

    dünyada 17 milyondan fazla kişinin kullandığı zyprexa adlı depresyon ilacı için, 2005 yılında yalnız amerika’daki mahkeme kayıtlarına 8 binden fazla şikayet geliyor. fda, 2005 yılında zyprexa vb depresyon ilaçlarınınyine aynı şekilde beklenmedik erken ölümlere neden olabileceğini açıklıyor. üstelik, bu ilaçlar belirgin yan tesirlerinden dolayı halen mahkemelik olmaya devam ediyor. ama umrunda mı birilerinin ?

    aynı ilaçlar, farklı ülkelerde farklı adlarla satılıyor ve hatta yeri geliyor başka ilaçları anti-depresan diye yutturuyorlar insanlara.

    pazar sanıldığından çok daha büyük çünkü.

    koca ilaç devipfizer bile, 2004 yılında sara hastalığı için onay aldığı neurontin adlı ilacı, anti-depresan olarak reçetelere sokuyor. bunun sonucu ölen insanların hayatlarını geri getiremiyor belki ama ceza olarak 430.000.000 dolar ödüyor.

    ikinci nesil antidepresanlar var bir de. örneğin risperdal; şizofreni, manik-depresyon gibi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor.

    anti-depresanların ortak karakteristiği olan yan etkilerinin haddi hesabı yok ve yine ne tesadüf ki tekrar intihar vakaları yaşanıyor.

    haziran 2012'de texas mahkemesi, risperdal’ın üreticisi johnson & johnson 'a medikal sahtekarlıktan 158 milyon dolar ceza kesiyor. sebebi ise, ilacın güvenliği yan etkileri konusunda yanlış bilgiler vermesi. yani sahtekarlık.

    ingiltere hull üniversitesi'nde prof. dr. irving kircsh önderliğinde ingiliz, kanada ve amerikalı bilim adamlarından oluşan bir araştırma ekibi bu ilaçları yakından inceliyor ve ne buluyorlar biliyor musunuz ?

    bu ilaçların plasebo etkisi dışında aslında fark edilir bir katkısı yok.yani aslında depresyon hastaları, bu hapları aldığında iyileşeceklerine inandıkları için aslında iyileşiyor.

    harvard dahil pek çok üniversitede ders veren amerikalı prof. dr. irving kirsch, depresyon tedavisinde anti-depresan kullanılmasını kesinlikle reddediyor.

    ne mi oluyor anti-depresan kullananlarda ?. çok şey ama en önemlileri;

    büyük çoğunluğunda cinsel fonksiyon bozukluğu.
    hamilelik sırasında kullanımında bebeğin otizm riskinin üç kat artması.
    bağımlılık yaratması ve bırakıldığı takdirde hastalığın tekrar nüksetmesi.
    en önemli sorunu ise intihar eğilimi.
    bazılarında ise cinayet. evet yanlış okumadınız cinayet.

    örneğin, popüler anti-depresanlardan effexor'un üzerinde intihar dışında " cinayet eğilimi yaratabilir " ifadesi yer alıyor. yani kullananın sadece intihar eğilimine sahip olmasına sebebiyet vermiyor bu masum ve ucuz hap aynı zamanda öldürtüyor da !

    yan etkileri takdire şayan !.

    sahtekarlık cezaları milyar dolarları aşmış, ilaç firmalarının bu bulgulara itiraz edeceklerini belirtmeme gerek var mı ?

    insan sağlığından çok parayı önemseyen şirketler bu bulgulara karşı makale ve araştırma sonuçları yayınlıyor. ama namuslu bilim adamlarının mücadelesi bitmiyor.

    2008'de erick turner , anti-depresanlar üzerine yapılan araştırmalarda olumsuz çıkan sonuçların sadece %8'inin rapor edildiğini deşifre ediyor. %92'lik olumsuz sonuçlar kayıtlara bile geçmiyor.

    paranın dini imanı yok. anti-depresan pazarının da ucu bucağı.

    anti-depresan kullananlar bağımlı hale geliyor, ölümcül yan etkileri ile başbaşa kalıyor.

    fda, 2009 yılında bir çok anti-depresan'ın üzerine nöroleptik malign sendrom ( nedeni tam olarak bilinmeyen ve ölümcül tehlikesi olan sinirsel hastalık ) a sebebiyet verebilir ifadesini koyduruyor. yani, kullandığınız için sebepsiz bir şekilde ölebilirsiniz ama merak etmeyin bu sadece bir yan etki..

    paranın satın alamayacağı şey yok derler,dr. joseph biedermanve onun gibileri bir çırpıda alıyor mesela. çünkü bu pazar milyar dolarları temsil ediyor.

    dr. joseph biederman'ın üniversiteden kazandığı para, ilaç firmalarından kazandığı paranın yanında bir hiç. kongre, dr. biederman'ın yukarıda adı geçen anti-depresan firmalarından kazandığı paraları beyan etmediğini ortaya çıkarıyor. koca harvard tıp fakültesi doktoru, para için anti-depresanların çocuklar üzerinde kullanımı teşvik ediyor ve karşılığında cukkayı indiriyor. ilaç firmalarından aldığı paralar milyon dolarları buluyor.

    piyasayı bu ve bunun gibi ilaç şirketleri daha çok kar edip nemalansın diye uğraşan adamlar dolduruyor. öyle bir pazar ki eli lilly'nin cirosunun 3'te 1 sadece zyprexa adlı anti-depresan'dan geliyor.

    insanlar bu hapları kullandığında aslında nasıl bir yan etkiyle karşılacaklarının tam olarak farkında değil.

    abd tarihinin en yüksek cezalarını sahtekarlık, bilgi saklama, yan etkileri gizleme gibi suçlardan ödeyen ilaç şirketlerinin merck co ( ödediği ceza; 4.85 milyar dolar ), pfizer ( ödediği ceza; 2,3 milyar dolar ), eli lilly ( ödediği ceza;1,46 milyar dolar ) yanında sizin beş kuruşluk sağlığınız ne ki ?

    ben kullanırım bana bir şey olmaz mı diyorsunuz ?

    işte orada garibim traci johnson'un hikayesi başlıyor..

    traci johnson, hiç bir sağlık sorunu olmayan, 19 yaşında bir genç. para sebebiyle anti-depresan üreticisieli lilly'nin yeni yıldız hapı duloxetine 'in deneği olmaya karar veriyor. ve deneklik esnasında "sürpriz bir şekilde " intihar ediyor. eli lilly'nin eli ayağı birbirine dolaşıyor çünkü duloxetine, artık gözden düşen prozac'ın yerine koyabilecekleri tek ilaç ve milyar dolarlık bir getiri bekliyorlar. eminler, herşey hazırlanmış bu hap için. eli lilly'nin tek umudu fda'nın olayı kapatması. ve tuhaf bir şekilde beklenen oluyor. fda, bu intihar üzerine hiç bir araştırma yapmadan testlerin devamına onay veriyor. ve ilaç cymbalta adıyla piyasaya sürülüyor. bu ilacı kullananlar arasında 41 ölüm ve 13 intihar vakası tespit ediliyor, olayı the independent gazetesi duyuruyor. üstelik deneklerden dört kişi daha intihara teşebbüs ettiği bilgisi sır oluyor. sır oluyor derken fda, bu intihar ve ölümlerin araştırılmasını ticari sır kapsamına sokuyor. olay kapanıyor.

    yaşanan intihar ve ölüm vakaları sonrası fed'i korku sarıyor ve ilaç piyasaya sürüldükten 1 ay sonra 18 yaş altı için intihar potansiyeli ve ölümcül yan etki taşıdığı için siyah kutu etiketi uyarısıyla bilgilendirme mecburiyeti getiriliyor. 18 yaş üstü yaşanan ölümlerde göz önüne alınınca bu yaş 25'e çıkartılıyor.

    bugün hala türkiye'de gidip en yakın eczaneden alabileceğiniz bu ve benzeri ucuz ilaçlar, birer ölüm hapı. bu ilaçları da üstelik, abd tarihinin sahtekarlık sebebiyle en büyük cezalarını ödeyen şirketler üretip pazarlıyor.

    daha beslenme şeklinizi sormayan bazı psikiyatrlar, iki dakikada size bunları reçetenize işliyor. türkiye'de ise eczaneden bir koşu alınıp kullanılabiliyor.

    geriye de iyileşeceğini uman canı tetikte insanlar ve ceplerini " yaşam vaat " edip " ölüm " ile dolduran dev şirketlerin hükümranlığı kalıyor.

    antidepresan ilaçları hastaları daha agresif ve saldırgan, içine kapanık yapma gibi yan etkilerinin yanında bazı hastaları da intihara sürükleme eğilimine neden olmaktadır. kurnaz ilaç şirketleri, lisans anlaşmalarından dolayı aynı ilacı değişik isimlerde satmaktadırlar. bana inanmıyorsanız prospektüslere inanın. kaşıntı değil yan etki ölüm bak. otizmi tetiklemesini hiç saymıyorum bile.

    bu kadar olaydan sonra hala antidepresanların masum olduğunu savunmak, insanlık ve tıp adına utanç vericidir.

    bu ilaçların en büyük pazarlama taktikleri kullananların mutlu olacağına dair yarattıkları havadır.

    modern dünyanın bir ruhsal durumu olan depresyon kalıtımsal, çevresel, hormonal, duygusal nedenlere bağlı bir çöküntü halidir.

    anti-depresanların hiçbiri, psikiyatrik hastalıklara kalıcı bir çözüm getirmez.

    siz size söylenen yalanlara inanmayın.

    televizyonlar, bilgisayarlar, kablosuz internet, cep telefonları, elektromanyetik alanlar, gıdalar,mutfak aletlerinden aldığımız ağır metaller, metal iyonlar, fastfood gıdalar, katkı maddeleri, vitaminler, mineral eksikliği, aldığımız ilaçlar, kötü beslenme alışkanlıkları, düzensiz uyku, hareketsizlik, depresyonu tetikleyen öğeler ve çevresel faktörler olarak psikiyatr'ların üzerinde durdukları konulardır.

    çikolata, muz, fındık, fıstık ve balık gibi bir takım gıdalar, güneş ışığı, spor, müziğe ve hobilerinize verin kendini.

    ve şaka yapmıyorum sevmek ve sevgi dolu olmak depresyonun en temel ilacıdır. sevin ve sevgi dolu olun.

    unutmadan evet, sizin sağlığınızı önemsemeyen " kullanma yeaa " diyen cahil bir hırboyum..

    ve emin olun, bu firmalar gerçekten mutluluğun ilacını bulmuş olsalardı, eczanede kutusunu 50 liraya satmazlardı.

    saygılar..

    ---
    meraklısına not;her ilaç toksiktir ( yani zehirli ), toksiğin etkisi dozaj ile belirlenir. iproniazid gibi ilaçlar monoamine, oxidas tutucular (monoamine oxidase inhibitör) kategorisinde sınıflandırılır. monoamine oxidas, nörotransmitterler adı verilen serotonin , pinefirin gibi mutluluk veren hormonları metabolize eder ya da yıkar. yani, monoamine oxidası tutarak mutluluk artırıcı hormonların düzeylerini yükselterek, depresyonu düzeltmeye çalışır.




  • Saçma sapan konuşmaya başlıyorum arada kimseyi ciddiye almamaya başladım, sanki dünya benim gibi takılıyorum. Bir de tam bir yalancı oldum, başım sıkışınca anında ayaküstü mantıklı bir şey sallıyorum. Neden boyle oldum bilmiyorum, insanlar benden uzaklaşmaya başladı ama.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Montmartre kullanıcısına yanıt
    günde kaç mg kullanıyorsun hocam ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Stormed

    günde kaç mg kullanıyorsun hocam ?

    20mg her sabah 1 kapsul

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • i love being high maan
  • Montmartre kullanıcısına yanıt
    bende kullandım bi süre hafif bi ilaç yan etkisi yok gibi , ne sorunun vardı hocam?
  • kız arkadaşımı çok kafaya takıyordum şimdi bir şey düşünemez oldum, mal mal davrandığım oluyor. arkadaşlar artık kaale almıyor öyle diyeyim. değişken bir insan oldum kafayı yedim sanırım.
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.