Türk erkeği koruma derneği, evlenmeyin buyrun gelin.

Öyle olsaydı kadınlar erkeklerin peşinden koşardı evlenmek için. Durum tam tersi. Türkiye'de en azından, evlenmek erkeğin en büyük başarısı. O yüzden yıllarca kadının peşinde koşuyor, ne isterse yapıyor, yukarıda yazıldığı gibi "O kadar yıllarca arabayla gezdirdi tatillere gittiler beraber."

Sorun erkek burada, kadın değil.

Kıyılan her nikah için sağlık raporu istedikleri gibi yeni doğan her çocuk için de dna testi istenmeli. bu işin başka yolu yok.

Buna bir ekleme yapayım (gerci Catchee'nin konularına 50 kere yazdım aynı şeyi ama olsun)

Karşınıza düzgün insanların çıkması için yapmanız gereken ilk şey düzgün bir insan olmak. Evleneyim de yalnız kalmayayım, evleneyim de yemeğimi yapacak, çamaşırımı yıkayacak biri olsun diye dolaşan adamın karşısına çıkan kadınlar da o seviyede oluyor.

Ondan sonra suçu evliliğe, kadınlara, ona buna atıyorlar ama asıl sorun toksik insanların, yanlış sebeplerle yürütmeye çalıştığı çarpık ilişkiler.

Edit: bak mesela adam gelmiş aşağıda evlilik ile ütü yapmayı karşılaştırıyor. Kapasite o kadar çünkü. E bu adam evlenince tabii ki aldatılacak. Ben olsam ben de aldatırdım böyle birini  

kesinlikle katılıyorum,

similis simili gaudet,

benzer benzeri bulur ya da davul bile dengi dengine,

kendi isteklerinizi sığ tuttuğunuz sürece sığ ilişkilerden kaçınamazsınız,

sığ ilişkilerin merkezinde dürtüsel yaklaşımlar vardır, bundan dolayı da dürtülerin etkin olduğu zamanların dışında sağlıklı ilişki kurmak zorlaşır ve dürtüler her dem farklı hedefleri öne koyar.

dürtüsel yaklaşımı eleştirmiyorum, elbet onun da vakitleri oluyor ve fakat dürtüler üzerine kurulu ilişkiler saman alevi misali bir akıbete uğramaktan kaçınamıyorlar.

doğal olarak ilişkinin altyapısını güçlendirmek gerekiyor. bunun için de az da olsa karşınızdakinin de insan olduğunu anlayarak beklentileri, istekleri konusunda rasyonel yaklaşmanız gerekiyor.

kilit konu iletişim kurmak ve aynı dili geliştirebilmektir.

yani biçimden ziyade içeriğe odaklanmanız gerekir, her çiçekten bal alma amacındaysanız bunlara gerek yok.

evlilik ise bireyleri aşan hukuki derinliği yüksek toplumsal bir anlaşmadır. iki kişiden ziyade o iki kişinin dirsek teması olan, sirayet ettiği bütün insanları evlilik kurumunun parçası haline getirir.

işin özü,

evlilik bedava seks, hizmetçi istihdam etmek değildir.

hayatta hiçbir şey bedava değildir, onun bedelini ya ödemişsinizdir ya da ödeyeceksinizdir.

beraberlik, haz odaklı bir yaklaşımdan ziyade yaşamak denilen bu zahmetli işe beraber göğüs germektir.

"Davul bile dengi dengine" denilince biz bunu hep maddi bir konuymuş gibi, "zengin kız, fakir oğlan" olarak algıladık, belki eski filmlerden, belki de hikayelerden. Fakat konu çok daha geniş. Yaşam tarzı, beklentiler, gelecek planları, eskiden yaşanmış travmalar... Hepsi bunun bir parçası. Bunlar, ve çok daha fazlası yalnızca bizim kişiliğimizi belirlemiyor, üstüne bir de etkilendiğimiz, çekici bulduğumuz insanları da belirliyor. Ya da beğenerek izlediğimiz dizilieri... (aşağıda anlatacağım bunu) Fakat bunları görmezden geliyoruz.

Bir de Türkiye'de çarpık ve toksik ilişkilerin doğru görülme sorunu var. Bakın herkesin izlediği dizilere, bayıldığı filmlerdeki ilişkilere... Hepsi çarpık, hepsi toksik. Herkes birbirini aldatıyor, herkes birbiriyle kavga ediyor, sürekli bir entrika dönüyor... Düzgün, anlayışlı iki kelime diyalog yok. Bu diziler neden izleniyor..?

Dostum, senin sorunun evliliği sana yemek yapacak, çamaşırlarını yıkayacak, arada bir de cinsel olarak tatmin edecek biriyle birlikte yaşamak olarak görmen. Bu kafayla, dediğim gibi, ne evlenebilirsin, evlenirsen de ya aldatılırsın, ya da boşanıp ömür boyu nafaka ödersin.

İşte bu yüzden, ne evlenebilirsin, ne de düzenli, sağlıklı bir ilişki kurabilirsin. Sorun evlilik, kadın, aldatma vs. değil, sorun sensin.