< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pallad -- 3 Eylül 2017; 18:43:11 > < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı > |
Yaşamın Anlamsızlığı
-
-
Amaçsızlık dünyadaki en ağır cezadır. Ben de amaçsız kaldım. Biliyorum. Ama şimdi biliyorum ki şu an bir misafirlikteyim. Ev sahibi bana kendini göstermiyor. Bana bol bol yiyecek, içecek bırakmış. Bir de beyin bırakmış. Yan gelip yatabilirim. Tembellik edebilirim. Ama ben bir günüm diğer günüme eşit olunca rahatsız oluyorum. Hayattaki amacım, bana bu beyni verene karşılık olarak, O'nu son limitlerine kadar kullanmak. Bu beyin de kullandıkça güçleniyor. Kullanmayınca geri gidiyor. Böyle acayip bişey. Amacım bana bu beyni verene karşı layıkıyla kullanmak. Üretmek, fayda sağlamak. Yiyip, içip, yan gelip yattıktan sonra hayvandan ne farkım olacak? İnsan olarak yaradılmışım. Amacım insanlığımın hakkını verebilmek.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kingman29 -- 3 Eylül 2017; 3:45:50 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
İşte yaşama anlam katacak olan da insan. Amaç yaratıp amaç bulacak olan da insan. Amaç ve anlam bir dinî inanış olabileceği gibi dinden bağımsız ve hatta hiç ilgisi olmayan şeyler de olabilir. Ben şahsen din yerine etkisi ve kendisi daha somut, daha elle tutulur amaçları tercih ederdim-ederim. Tabi tercih meselesi. -
Evet, yaşam gerçekten anlamsız. -
Hayatın her anında öyle geliyor ki, anlam varsa o da izafe edilmiş; varlığın kendisinde bulunmayan bir mana. Yahut, bulunması durumunda da insanın tabiat tarafından koşullanmış olması yoluyla aldığı hazdan beslenen bir mana. Aşk gibi bir mana, aslında içinde cinselliği güçlü biçimde bulunduran bir mana; ve tabiat tarafından koşullanan insanın biçareliğinde onu tutsak edebiliyor zaman zaman. Güzel bir şey, ama en nihayetinde zamanın sınırsızlığı, şuurun ve ona destek veren maddenin yok olması karşısında bir hiç. Yine de, bundan vazgeçmek, ona savaş açmak ne derece makul bir düşünce olur onu düşünmek lazım. Belki de, paradan da güçten de cinsellikten de açlıktan da belli bir düzeyde istifade etmek; zaman zaman zorunluluğu zaman zaman da zevki tatmin etmek için bunlardan bir şeyler bulmak gerek. Yalnız, onlara yüce manalar izafe etmeden, hadlerini bilerek.
Hayata mana izafe ediyoruz, tabiatın cinsellik-açlık-güç isteği gibi zincirlerine boyun eğiyoruz zaman zaman; ta ki hayat daha 'anlamlı olsun'.
Aslına bakarsan,şu an, meraktan başka ne olur yaşama gayemiz bilmiyorum. Günün sonunda, bu son kullandığım cümlenin içindeki gaye ve merak kelimelerinin dahi düşünmeye değer olduğunu görünce, biraz boşlukta hissediyor insan kendini.
'Bakalım ne olacak, ne bitecek?' sorusu da bir mana olabilir belki, faydalı bir mana bilmek isteyen bir zihin için.
-
Alter ego denen bi oluşum var. Bi diğer kendisi denebilir.
Bizim yaşamımız biraz da buna benzer. Bi diğer kendimiz vardır ve onun için yaşarız.
Yeme içme cinsellik şiddet nefret vs. Gibi olumsuzluk içeren şeyleri alter egomuza yaptırır , ilim eğitim sanat eseri teknolojik gelişme vs. Gibi olumluluk içeren şeyleri de biz yaparız.
Bi nevi çift kişilik taşırız.
Evlenen çalışan yiyen içen vs. Biri geride kalırken imar edilmiş bi dünya bizim eserimiz olur.
Buradaki çatışma unsurunda alter ego bizim adımıza imeseleye imza attırdığımız ancak içsel çatışkıda kotu olduğundan ölümlü olandır.
Biz ise yapıcı imar edici ve geriye bırakır bırakan yapı olarak hatıralarda kalırız?
Yaşamın anlamı nedir?
Bireysellikteki ikincil karakterin destibilasyonu adına biz varlığımızla alter egoyu ust kimlikle yenerek ortaya konulan eserin mücadil yapısını syrederiz. Hayatta çalışmış ve başarılı olmuş bi varlık olarak yeniden hayat bulsaydık yine bu mücadil yapıyı yapabilirim der ve kendimizi yuceltiriz.
Yani varlığın amacını kendinde arayan kimse için iki kişilikli bi oluşum mumkundur.
Peki bi kişi aynı zamanda yer içer ve bırakır bırakabilir mi?
Bu durumun neden olduğu oluşum aile denen kurumdur. Kişi bi mirasçı bıraktığında murisi üst soy için aynı zamanda bırakır sahibi idi de der.
Hayatın amacı bireysellikten toplumsallığa geçiş safahatında aile denen kurumla kendini ifade etme şekline donunce amacın soy devamı değil taktir edilme veya ben yanlış yaşamadım utkusunu dillendirme olduğu, alt soyun bunu beyan edeceği duşunulur.
Salt materyalizmde alt soy kişinin diğer kendisidir. Kopyasıdır. Ancak bu kopya kadın denen oğeyi de taşır. Bu açıdan toplumsal amaçta erilin kadına bi gondermesi var denebilir.
Amaç aile kurmak olamaz. Zira kopya gereği biz zaten varız. Amaç ortaya koyduğu eseri aynı zamanda yer içer veya ölür halde iken de kendisine seyrettirme olmalı.
İnsanın amacı bireysellikten toplumsallığa kaydıkça daha da bireyselleşir. Oldu denen adam devamlı surette kendini diriltmeye devam eder.
Uzun bi konu.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Gerçekte hiçbir şeyin anlamı ve değeri yoktur. Anlam ve değer bizzat insan tarafından yaratılır. O halde kişi kendi arzu ve çıkarlarının farkına varmalı, kendine bir amaç belirlemeli ve kendini geliştirmek için yaşamalıdır. Bu şekilde kişinin hayatı tasarladığı en büyük sanat eseri haline gelir.
İnsan hayatında mutlak olan tek şeyin kendisi olduğu gerçeğinin farkına varmalıdır. Kişinin hayatında gelip geçici olmayan tek şey kendi benliğidir. Bundan ötürü kendine sıkı sıkıya bağlanmalı, kendisinin daha üst bir versiyonunu geliştirmek için çaba harcamalıdır. Biz insanlar emek verdiğimiz ve kaybedebileceğimiz şeyleri değerli görürüz. Hayatımızda kendimiz için çaba harcarsak ve ölümü kesin bir son olarak görürsek değer kazanırız ve anlam yaratırız.
Madem ki hiçbir şeyin anlam ve değeri yok, neden anlam ve değer yaratmalıyız? Bunun nedeni yaşama isteğidir. İnsanı yeryüzüne zincirleyen ve ölmek istemekten alıkoyan şeyler vardır. Kişinin kendisini yeryüzüne bağlayan zincirleri ne kadar kuvvetli ise yaşamayı o kadar ister ve yaşamak için birşeylere anlam katmak ve değer vermek zorunda kalır. Çünkü kişi gerçeğin boşluğuna ve yaşamın olumsuzluklarına katlanmak için anlama ihtiyaç duyacaktır ve bağlandığı şeyleri değerli görmek zorunda kalacaktır. Yani tüm mesele istekte bitiyor. Yaşamak istersen, bu isteğe uygun afyonu bulursun.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Liberte von Skepticus -- 4 Eylül 2017; 16:39:59 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
-
Aklı olsun veya olmasın her canlının bir yaşam mücadelesi ve amacı olduğunu biliyoruz. Bu amacın en büyük kısmı hayatta kalma, beslenme ve üremedir. Yaşamın anlamsızlığını yaşayanların başını modern insanoğlu çekmektedir. Bence burada ki gizemi çözmeliyiz, aksi takdirde binlerce yıl önce ki atalarımızdan bir farkımız kalmayacaktır.
Şimdi nerelerdesin ne alemdesin ne düşünüyorsun konuyu hortlattık :)
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Anubisin_Ruhu -- 20 Mart 2024; 1:31:50 > -
Var oluşumuz genetiğe dayalı, yaşam amaçlarımız da genetik olarak programlanmış. Orta zeka için bu problem değil ama yüksek zekalı insanlar genetiğin dayattığından daha vizyonist amaçlar üretiyor ve dünyada adalet, sağlık gibi sorunlara çözüm aramayı amaç haline getirebiliyor. İnsan sürüleri tıpkı diğer hayvanlar gibi genetiksel olarak kısıtlanmış olduğundan bu zeka üretimi olan amaçlara ve anlamlara yeterince adapte olamıyor. Devletlerde hükümetler de yetişen jenerasyonun yaşam amaçlarını çeşitli şekillerde kısıtlayabiliyor. Yani yaşam amacınızı belirlemek yüksek zekalı birisi değilseniz sizin elinizde değil, çoktan genetik ve bilinçaltı olarak belirlenmiş oluyor.
-
Öncelikle herşey bigbang ile başlamadı.
Bigbang diye birşey yok.
Bu evrende sadece biz varız.
Evren dediğimiz de; dünya ay güneş ve gezegenler, başka yok. Öyle katriyonlarca yıldız gezegen güneş sistemleri vs yok hepsi yalan.
Bu yalandan kurtulunca yani dünyanın özel yaratılmış bir alan olduğunu anladığınız anda zaten ateist de olmazsınız, işte bu evren bigban güneş sitemleri kattrolnlarca gezegen güneş vs yalanları ateizme hizmet eden ve adına bilimadamları dedikleri sahtekarların düzeni.
Herneyse konuya dönelim, yaşamın anlamlı veya anlamsız oluşu kişiden kişiye göre değişir, sen anlamsız bulursun başkası anlamlı bulur.
Benim için hayatın anlamı vardır, ancak bu anlamın ne olduğunu bunu açıklamak zorunda değilim, bu kişisel bir çıkarımdır, tartışılacak bir konu değildir.
-
Hayat bir renkler ve tozlar cümbüşü gibi enteresan bir yer. İnsan olarak neden varız, ne amaçla neleri yapıyoruz? Bunları cevaplandırmak biraz bize kalıyor. Yine aynı şekilde her şeyin gelip geçmesi ve zamanın doğrultusal olması da enteresan.
En Beğenilen Yanıtlar
Tüm Yanıtları Genişlet
Gerçekte hiçbir şeyin anlamı ve değeri yoktur. Anlam ve değer bizzat insan tarafından yaratılır. O halde kişi kendi arzu ve çıkarlarının farkına varmalı, kendine bir amaç belirlemeli ve kendini geliştirmek için yaşamalıdır. Bu şekilde kişinin hayatı tasarladığı en büyük sanat eseri haline gelir.
İnsan hayatında mutlak olan tek şeyin kendisi olduğu gerçeğinin farkına varmalıdır. Kişinin hayatında gelip geçici olmayan tek şey kendi benliğidir. Bundan ötürü kendine sıkı sıkıya bağlanmalı, kendisinin daha üst bir versiyonunu geliştirmek için çaba harcamalıdır. Biz insanlar emek verdiğimiz ve kaybedebileceğimiz şeyleri değerli görürüz. Hayatımızda kendimiz için çaba harcarsak ve ölümü kesin bir son olarak görürsek değer kazanırız ve anlam yaratırız. Madem ki hiçbir şeyin anlam ve değeri yok, neden anlam ve değer yaratmalıyız? Bunun nedeni yaşama isteğidir. İnsanı yeryüzüne zincirleyen ve ölmek istemekten alıkoyan şeyler vardır. Kişinin kendisini yeryüzüne bağlayan zincirleri ne kadar kuvvetli ise yaşamayı o kadar ister ve yaşamak için birşeylere anlam katmak ve değer vermek zorunda kalır. Çünkü kişi gerçeğin boşluğuna ve yaşamın olumsuzluklarına katlanmak için anlama ihtiyaç duyacaktır ve bağlandığı şeyleri değerli görmek zorunda kalacaktır. Yani tüm mesele istekte bitiyor. Yaşamak istersen, bu isteğe uygun afyonu bulursun. |
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X