AKP, MHP, Cumhur ittifakı DEMleniyor?? (4. sayfa)

Bu bölümde okuyup istifade ettiğim birkaç üyeden birisin. Dostum, durum tespitlerine %90 katılıyorum. Aslında aynı şeyi istiyoruz ama yöntem konusunda biraz farklılıklarımız var.

Ben biraz fazla romantik demokrat olabilirim. Vaktiyle birine, muhtemelen jön türklerin fikir babalarından biriydi, “özgürlüklerin suistimali nasıl engellenir” diye sorulmuş, o da “daha fazla özgürlük vererek” demiş. Ben biraz o noktadayım. Diyebilirsin ki, ülke gerçeklerine uymuyor, itiraz edemem. Bu uzun vadede de olsa yaklaşılması gereken bir hedeftir bana göre.

Şimdi malum partiye 4 milyon küsür seçmen oy verdi. Bu önemli bir rakam. Bu seçmenlerin hepsi homojen, aynı şeyi isteyen, daha doğrusu ne istediğini ve bunun sonuçlarını bilerek isteyen seçmen değil. Hiçbir partinin seçmeni öyle değil. Hemşerilik, kan bağı, soy bağı, kültürel nedenler, kendine yakın hissetme vs gibi faktörler de yoğun olarak var. Bunu kabul etmeliyiz. Bir insanın seçtiği gömleğe bile “bu ne biçim gömlek, rezil bir şey” derseniz o kişi bozulur, size kızar. Ama o gömleğin o kişi için doğru tercih olmadığını, renk, model, kesim v.s faktörlerle ifade ederseniz daha olgun karşılar. Buradan varmak istediğim, bu seçmenlerin tercihleri ve duyguları yok sayılmamalı, dışlanmış hissetmemeli ve zorunlu bazı adımlar titizlikle atılmalıdır. Devlet kendisini iyi ifade etmelidir. Mesela bir belediyeye kayyum atandığında bunun sebeplerini seçmene uygun bir dille anlatabilmelidir. Devlet anlatmazsa başkaları başka şeyler anlatır. Diğer siyasi partilere de burada önemli görev düşüyor. Bölgeyi boş bırakmamalı, halkla doğru iletişim kurmalıdır. O parti ile ülke temel değerleri üzerine pazarlık edilsin, siyasi hesaplar uğruna taviz verilsin demiyorum. Söylem ve üslup bile önemlidir. Yıllar önce Leyla Zananın kürsüden indirilmesinin bölge halkı üzerindeki negatif etkisi, bugün bile konuyla ilgili olan çoğu kişinin söylediği bir gerçek.

Bizim ülke olarak kendimizi ifade etme konusunda sıkıntılarımız var. Bunu Ermeni konusunda da, Kıbrıs’ta da ve PKK konusunda da yaşıyoruz. Haklı olduğumuza inanıyorsak bunu ispatlamak ve doğru şekilde anlatmak zorundayız ama biz “isteyen inanır istemeyen inanmaz, doğrusu budur, inanmayan bize düşmandır” modundayız. Fazla duygusalız. Daha rasyonel olmalıyız.

Bazı hususlarda doğrular yaşanarak öğrenilir. Bakalım gelecek bize ne gösterecek.

Bu akp den bir cacık olmaz arkadaş.Sen oy için kapı kapı gezeceğine eğitimi düzelt ekonomiyi düzelt adalet ssitemini düzelt ülkeyi düzlüğe çıkartacak rasyonel politikalar uygula kısacası görevini yap bunları yapsa oy kendiliğinden gelecek zaten yüzde 60 la iktidar olur.Yok ama dersine çalışmadan kopyayla sınıfı geçmeye çalışan öğrenci gibi.

Dostum 'daha fazla özgürlük vermek' çok fazla romantik bir yaklaşım değil midir?Teoride güzel bir bakış açısı ama bunun pratikte ne kadar karşılığı var?Dünya'da böyle bir yaklaşıma sahip bir ülke var mı?Böyle bir yaklaşıma sahip olup mutlu ve mesut yaşayabilmiş tek bir ülke olmuş mu?Benim bildiğim kadarıyla böyle bir ülke ve toplum hiçbir zaman olmadı.

Ben açıkçası hem Dünyada hem de ülkemizde yaşanılanları 'Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşenir' sözü üzerine bakıyorum.Ne Dünya ne de Türkiye bahsettiğiniz ütopyaya hazır değil.Bugün Dünya üzerinde ABD ve Avrupa ülkelerinde dahi insanlar mutsuz olabiliyor ve yaşadıkları ülkenin sistemini beğenmiyorlar.Bu da bizlere hiçbir devletin ve hiçbir sistemin ülkesinde bulunan vatandaşların %100'nün mutluluğunu ve onayını alamadığı gerçeğini gösteriyor.Zaten bunu yapabilen bir ülke bahsettiğiniz ütopya seviyesine çıkmış bir ülkedir ama günümüz dahil olmak üzere tarih boyunca bu ütopyaya ulaşabilen bir ülke ve bir vatandaşlar toplumu olmadı.Önümüzdeki yüz yıllarda hatta binlerce yıl boyuncada olacağını düşünmüyorum.Zira insanın düşünce evrimi sanayi ve teknolojideki atılımlara kıyasla hala daha çok yavaş.Bahsettiğiniz ütopyanın yani herkese daha fazla özgürlük vererek mutluluğa ve düzene kavuşma hedefi ancak Dünyadaki insanların tümü bu görüşteyse mümkün olabilecek bir hedeftir.Bugün ise ABD ve Avrupa'da dahi bu seviyede düşünen insan sayısı oldukça az.

Bu durumda bizlerde var olmak istiyorsak gerçekçi olmak mecburiyetindeyiz.DEM ve seçmenini kazanmaktan bahsediyorsunuz ama bunu kendi bakış açınız ve Dünya görüşünüz ile yapıyorsunuz.Yani iyi niyetle yaklaşıyorsunuz.Ama burada yapılan en büyük hata DEM ve seçmenini kendi bakış açılarıyla,kendi ideolojileriyle değerlendirmemek ve onları kendi görüşlerinize göre değerlendirip böyle bir yaklaşım sergilemek.Halbuki DEM ve seçmenin anlaşılmak gibi bir amaçları yok.Onların talepleri var.Bu taleplerde Türkiye'nin temellerini değiştirmek ve PKK'ya yasal bir zemin tanıttırmak.Bu konuları kabul etmediğimiz sürecede anlaşmak gibi bir amaçları yok,olmadı ve olmayacak.Gerçek bu kadar açık ve basit aslında..Durumu bu kadar karmaşık gösteren şey DEM ve seçmenini oldukları gibi görmeme çabamız.Biz hayalimizde bir DEM ve seçmeni yaratmışız onlarla anlaşmaya çalışıyoruz.Durum tam olarak bu..

Öte yandan bugün DEM seçmeni Türkiye'de istediği her yerde yaşayabiliyor,mülk edinebiliyor,okul,lise ve üniversite okuyabiliyor,memur olabiliyorlar hatta milletvekili olabiliyor.Daha ne isteniyor?Tüm bunlara rağmen bu kesim kendi bölgelerinde elektrik faturalarını dahi ödememek için sorun çıkartıyor ve ödemedikleri elektrik faturalarını sizin,benim gibi Türklerin üstüne yıkıyorlar ve bunda hiç sorun görmüyorlar.Türk devletin yapısını,temellerini tartışmaya açtıkları kadar kendi bölgelerinde 21.yüzyılda hala daha devam eden aşiret ve ağalık yapılanmalarına karşı hiçbir eylem yapmıyorlar.Varsa yoksa Türk devletinin yapısını ve temellerini değiştirmek üzerine bir siyaset izliyorlar.Bunlarla nasıl bir orta yol bulacaksınız?Ya da daha doğrusu onların herkesle anlaşmak gibi bir amaçları var mı?

Öte yandan DEM'e 4 milyon oy verildiyse DEM'e oy vermeyen (2023 seçimlerini esas alırsak) malum partiye 19.387.372 kişi oy vermiş.CHP'ye ise 13.800.310 kişi oy vermiş.MHP'ye 5.484.478 kişi oy vermiş ve İYİ Partiye 5.275.448 kişi oy vermiş.Yani toplamda 43.994.608 kişi DEM'e oy vermemiş.Şunu sormak gerekiyor.Neden bu 43.994.608 kişi DEM'e oy verenlerin gönlünü yapmak için iradesinden,değerlerinden vazgeçmek zorunda bırakılıyorda sadece 4.803,737 oya sahip DEM seçmeni iradesinden,değerleriden vazgeçmek zorunda kalmıyo ve üstüne kendi ideolojisini 43 milyon insana dayatması normal kabul ediliyor?Ve neden buna demokrasi deniyor?Ben açıkçası ortada bir demokrasi vs göremiyorum.Burada sayıca oldukça az olan bir siyasi partinin tüm bir ülkeye ve tüm millete kendi ideolojisini 'demokrasi' adı altında dayatmasını görüyorum.Aslında gerçekte tam olarak bu.

secim.sozcu.com.tr

14 Mayıs 2023 Genel Seçim Sonuçları - Seçim Sonucu - Oy Oranları | Sözcü Haber Sitesi

https://secim.sozcu.com.tr/secim2023mayis14

Son olarak 20.yüzyılda yaşanılan iki tarihi olaya değinerek yorumumu bitirmek istiyorum.Mesela 1920'lerde Almanya'yı kasıp kavuran Nazilere karşı Weimar Cumhuriyeti hoş görülü davranmasaydı ve onlara daha fazla özgürlük vermesiydi özellikle 1923'te Hitlerin gerçekleştirdiği Birahane baskınından sonra ciddi olarak cezalandırılsalardı Almanya Nazi ideolojisinin egemenliği altına girebilir miydi?Ya da İngiltere Başbakanı Chamberlain 1930'larda yayılmacı bir siyaset izleyen Hitlere ve Nazilere karşı en başından sert tavır alsaydı II.Dünya Savaşı çıkabilir miydi?Halbuki hem Weimar Cumhuriyeti hem de Chamberlain Nazilere hoş görü ve anlayış göstererek ve yine tavizler vererek sorunun çözüleceğini ümit etmişlerdi.Ama her iki tarafta fena halde yanıldı.Zira onlarda Nazileri oldukları gibi değil olmasını hayal ettikleri şekilde görüp,değerlendiriyorladı.Bu da onların yanlış kararlar vermesine yol açtı ve günün sonunda hem Almanya hem de tüm Dünya felaketi yaşadı.

Diğer bir başka örnek ise İran...Eğer Şah Rıza Pehlevi Mollalara karşı hoş görü göstermek ve tavizler vermek yerine solculara ve milliyetçilere karşı yaptığı gibi sert bir tavır takınsaydı Mollalar bu kadar güçlenebilir miydi?İran halkının yapmış olduğu devrim Mollalar tarafından ele geçirilebilir miydi?Bakın burada yine karşımıza şöyle bir durum ortaya çıkıyor.Hem Şah Rıza hem de İran devrimine katılan solcular ve milliyetçiler sürekli olarak Mollaları 'oldukları gibi' değil 'olmasını hayal ettikleri' şekilde görme yanılgısına düştüler.Günün sonunda Şah Rıza Pehlevi sürekli hoş görü gösterdiği ve tavizler verdiği Mollalar tarafından ülkesinden kovuldu ve rejimi yıkıldı.İran devriminde yer alan solcu ve milliyetçi gruplarda Mollaları 'oldukları gibi' değerlendirmek yerine 'hayal ettikleri' şekilde değerlendirdikleri için ülkedeki tüm gücün Mollaların ele geçmesine engel olamadılar.Günün sonunda Mollalar gücü ele geçirdikten sonra hem solcuları hem de milliyetçileri çok sert şekilde tasfiye ederek bugünkü İran'ı yarattılar.

Bu iki olayda bizlere şunu açık şekilde gösteriyor;'Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşenir'...

Bugün Türkiye'nin girdiği yolda ne yazık ki bu...

Tamam fakat şöyle bir gerçekte var, chp herhangi bir etkinliğe veya görüşmeye gittiği zaman direk teroristlerle iş birliği yapılıyor mesajları atılıyor hemen pr yapılıyor,

akp görüştüğü zaman üst akıl, vardır bi bildiği, o an öyle gerekiyordu gibi saçma sapan sözlerle savunulmaya çalışıyor , o yapınca yanlış ben yapınca doğru diye birşey olamaz

Seçim ittifakı için , oy artırmak için yapsalar aynı şeyler AKP için de geçerli olur. Seçim ittifakını bırak 2013 sürecinde Erdoğan bunlarla görüştü, silah bırakma , çözüm süreci dönemini hatırla. 7 haziran 2015'te ne oldu, 13 yıl sonra hükümet kuramadılar , tam aksine oyları düştü, ekonomi de çok daha iyiydi o dönem ama halk cezayı kesti. O sebeple oy için yapıldığını söylemek siyasi olarak " karlı " bir iş değil onlar açısından, geçmişte cezasını çektiler. 7 Hazirandan sonra hava değişti , hükümet üstlerine gitti oyları arttı tekrardan. Oy artırma konusunda CHP ile daha iyi sinerji yaratıyorlar :)

Ben sadece yazıklar olsun diyorum.

yani sen bu yapılanın seçim veya oy arttırmak için yapılmadığınımı söylüyorsun ?

aklıma bu geldi...