Şimdi Ara

Bilim Tek Gerçektir(!) (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
124
Cevap
1
Favori
2.809
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-EB772A469

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    Bir şeyin doğru ama yanlış olabilmesi dediğin gibi iddaa/vakitsellik/fenomen meselesi.Ama tekil durumlarda önerilen çözümler sebebiyle ıskartaya çıkan başka çözümler daha sonraları doğruya geri dönüş yapabilir.Pi sayısının üç alınması gibi.O üçü açığa çıkaran da koşulların ta kendisi

    Edit:Tabi bilimin taksonomisi ve hesaplaması çok gelişmiş o konuda sezarın hakkı sezara.Yani pi sayısının üç olmaklığı ya da olmamaklığı pi sayısının karpuz olmaklığı ya da olmamaklığına indirgenemez

    Ya da vazgeçtim dur.Matematikte yapı söküme en yakın şey başka bir işlem yoluyla aynı sayıyı bulmak olsa gerek



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 13 Şubat 2019; 22:21:25 >




  • Ben olaya bilimsel olarak bakıyorum zaten.

    Dediğin şeyler mantıklı gibi duruyor. Ancak akıl, zeka, vicdan hepsi biz insanların tasarladığı kavramlar olarak varlar. Uyuşturucu beynimizi kullanmamızı engelliyor. Beynimiz işlevini kaybederse bu kavramlar da doğal olarak kayboluyor. Yani bahsettiğin husus soyut, somut değil beynin algılama mekanizmasına saldırı.

    Tam tersi şekilde beyin o durumda halusinasyon da oluşturuyor. O andaki beynimize göre o halusinasyon somuttur. Çünkü algı gücü normalin çok farklı bir yerine gitmiştir. Olmayan şeyler birden beyin tarafından somut birer şeymiş gibi oluşur.

    Karl Marx Din afyondur sözünü sanıyorum bu bağlamda söylemiştir.

    Özetle kavram olarak akıl, zeka, vicdan kelimelerinin karşılıkları aynen duruyor onların bir değişimi olmuyor. Beynimizin o kavramları algılama yeteneği değişiyor.

    Sen soyut olduğu kabul edilen kavramların somut olduğunu iddia ediyorsan soyut kelimesine ve somut kelimesine yeni sözlük anlamları getirmelisin.

    Benim düşünceme göre sorun soyut kavramları doğru sınıflandırmamakta. Akıl, zeka, vicdan vb. sınıftaki soyut kavramlar diğer soyut kavramlar ile benzer değildir. Dini inanış ile kabul edilen soyut kavramlar ise çok daha farklıdır.

    Cin, peri, hayalet, melek, vb. dini inanış ile insanın kabul ettiği soyut kavramlar; ork, elf, zombi, jedi vb. gibi roman yazarlarının tasarladığı karakterler gibidirler.
    Şöyle ki eğer biz o kitaplarda anlatılan dünya düzeninde yaşasaydık somut olacaklardı.
    Bizler onları kitapta gördüğümüzü bildiğimiz için onların hayali olduklarını düşünürüz. Yani algılarımız bize onu söyler.
    Bizim yaşadığımız dünyada ise cin, peri vb. dini inanış ile insanın kabul ettiği soyut varlıklar bizim içimizde bulunmaz (veya inanışa göre bazı zamanlarda bazı şekillerde bulunurlar)

    Tabiri caizse her roman yazarı kendi kitabının tanrısıdır. Aslında sorduğumuz sorular şunlardır:
    Biz de bir yazarın kitabında mıyız?
    Yoksa biz yaşadığımız evren hakkında biri tarafından oluşturulmuş kurgunun olmadığını, her şeyin tesadüf üzerine olduğunu mu düşünmeliyiz?
    Ben bu iki sorunun da cevabının günümüzde bilim ile verilebileceğini sanmıyorum. En azından yakın gelecekte böyle bir ihtimal yok. İnsan aklı ile özellikle DNA üzerindeki ilerlemeler ile uzay üzerindeki ilerlemeler gelecekteki insanlara bence daha fazla açıklamalar sunacak.

    Açıkladığım sebeplerden dolayı ben tanrı kavramının soyut veya somut olarak değerlendirilmesini saçma buluyorum. Tanrı ve inanılan dinin tanrı ile beraber getirdiği varlıklar inananları için hayali değil gerçektir. İnanmayanları için ise hepsi hayalidir.

    Özetle; sözlük anlamına göre evet hepsi soyuttur ancak dini kaynağı olan soyut kavramlar daha çok insanın inanma durumuna göre değişir. İnanmıyor ise soyuttan da öte hayali inanıyor ise somuttur.

    Dünya dışı canlılığı şunun için sormuştum. Çok az bilgimizin olduğu bir alan ve iş daha çok düşünce boyutunda. Çok yüksek bütçeli ve insan ömrü için uzun süreli araştırmalar gerekli ilerlemek için.

    Varsa somut olmalı ifadesi şu demek olur. Çağımızdaki bilim; uzayda canlılık için soyut demek zorunda. Bilim ilerleyip var olduğu ispatlanana kadar uzayda canlılık soyut kalacaktır demektir.

    Aynen tanrı gibi değil mi? Varsa somut olmalı; ispatlayana kadar da soyut kalacak. Şöyle ki eğer sen uzayda canlılık vardır sınırsız alandaki tek yaşam yeri dünya olamaz tarzı bir şey demiş olsaydın tanrı kavramını kabul edenlerden hiç bir farkın olmayacaktı düşünce bazında. Hiç bir bilimsel ispata bakmadan bir inanışa sahip olmuş olacaktın.

    Şimdi buradan şuraya geleceğim. Felsefe hakkında bilgim neredeyse hiç yok anladığım kadarıyla felsefe bu soyut kavramlara farklı bir bakış açısıyla bakarak bir sonuç almaya çalışıyor. Tanrı kavramı ise her şeyi yaratan demek olduğu için diğer kavramlardan ayrılıyor ve aklen ispatlanmasına veya çürütülmesine çalışılıyor.

    Özetle bilim ispat sunamadığı sürece bu alan felsefenin konularından birisi olarak kalmaya devam edecek.




  • torlofan T kullanıcısına yanıt
    Evet. Birçok noktada anlaşıyoruz.
    Sen akil, zekâ gibi nörolojik kavramlara soyut derken, cin, melek, şeytan gibi hiçbir delili olmayan şeyleri bunlardan ayrı tutuyorsan ona hiçbir itirazım yok. Bu konuda hemfikiriz.
    Allahı ispat için akıl argümanları kullananlardan bıktım çünkü. Bunun farkını anladiysan istediğin her şeye soyut diyebilirsin.

    Şimdi felsefe konusunda problem şu.
    Burada ateist olduğunu iddia eden bir vatandaş kurandaki tanrının varlığının, yani evren üzerinde her türlü tasarruf gucune sahip, sonsuz rahmet ve bilgi sahibi, tanrının varlığının ispat edilebilicegini iddia ediyor.
    İşte bu sıkıntı. Bilimsel ve mantıksal olarak bu mümkün değil.
    Çünkü bilimsel olarak tasarlanamaz bir evrende yaşıyoruz. Kuantum boyutundan, makro kozmoza kadar kaos hakim olan bu evren asla tasarlanamaz. Ve asla dışarıdan müdahale edilemez.
    Mantıksal olarak ise sonsuz güçlü ve sonsuz merhametli tanrı paradoks oluşturur. Kötülüğe, cehenneme, şeytana, acı ve ızdıraplara açıklama getirilemez.
    Benim itirazım bunlara.
    Deseki bir tanrı olabilir. Ama bu tanrı kutsal kitaplardaki gibi sonsuz güçte olamaz. Buna zaten itiraz etmem.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • çok ince
  • e92v8 kullanıcısına yanıt
  • İsbat... Subut... Sebt... Sabah... İts bait... İs bait....

    Dünya mucize. Hava su mucize. Bunu gizleme ya da dillendirmeme hali de sebt günü anlatımı gibi. Yasaklanmış balıklar bu mucizeler olmalı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Be adam ilk önce git temel kavramları öğren. Tanrı bilimin konusu değil. Tanrı bilimle ıspat edilemez tabii ki. Bilim bu konularda hüküm vermez. Bunun alanı felsefedir. Gidip Keram Cankoçak gibi felsefe fakiri yeni ateistleri izleyip her şeyi çözdüğünüzü sanıyorsunuz herhalde. İlk öncelikle deizm tanrı'nın gücünden dolayı değil özgür iradesinden dolayı evrene müdahale "etmediğini" söyler. Bu yanlışı düzeltelim ilk önce. Kerem hocanın yaptığı hata kuantum teorisinin indeterminist bir teori olması durumunda tanrı'nın müdahale edemeyeceği durumunu varsaymış. Determinist bir anlayışın gerektiğini söylüyor. Şunu belirtmek gerekir ki kuantum teorisi olasılıksal bir teori gibi gözüküyor. Yani determinist bir anlayış yok bu doğru. Fakat kuantum teorisinin olasılıksal olması durumu tanrı'nın müdahalesini kısıtlamaz. Tanrı özgür iradesiyle doğa yasaları dışına çıkmadan o ana müdahale edip olasılıksal durumları seçebilir. Bu tanrı için kolay bir durum. Özellikle kuantum felsefesinde filozoflar bunları savunur. Kerem hoca daha da ileri giderek evrenin 13,7 milyar önce yaratılıp tanrı'nın bekleyip bekleyip bundan milyar yıllar sonra din gönderdiğini bunun saçma olduğunu söylüyor. Kerem hoca tanrı'nın zamansızlık sıfatından haberi yok herhalde. Tanrı zamandan münezzeh bir varlık olduğu için bu durum onu etkilemeyecektir.




  • "Kerem hoca Tanrının bekleyip bekleyip..." Eğer Kerem, Tanrının beklediğini ciddi ciddi düşünüyorsa bence ona hoca falan demeyin. Bu konuyu artık liseye giden adam bile biliyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mr.jk -- 13 Şubat 2019; 23:56:34 >
  • Temel kavramlarıniza selam söylüyorum buradan. Tövbe tövbe. Kendinizi ne zannediyorsunuz siz ya. Üç beş felsefe terimi öğrenip burada allame-i cihan kesiliyirsunuz.
    Neyse
    Mümkün olduğunca basit anlatayım. Düştüğün çelişkileri gör.

    İçinde bu kadar kaos ve hata bulunan bir evren kusursuz bir tanrı tarafından yaratılabilir mi?

    Bu kusursuz tanrının yapabildiğinin en iyisi bu mu?
    Bu hatalarla dolu evrene bakarak bunu kusursuz tanrı yaratmış olmalı fikrini nereden çıkarıyorsunuz?

    Bu kurandaki sonsuz güç ve merhamet sahibi tanrı neden dünyadaki ızdıraplara müsaade ediyor.
    Sonsuz güclü tanrının gücü mü yetmiyor, yoksa sonsuz merhamet sahibi tanrı umursamiyor mu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • mr.jk M kullanıcısına yanıt
    Kerem hoca fizikçi zaten. Fizik açısından eleştiri yapmıyorum ben ona. Kerem hoca felsefede çok zayıf. Fakat felsefeyle diğer bilim insanlarına göre daha fazla ilgileniyor ve okuduğu belli ama akıl yürütmeleri genelde kötü. Karşı tarafın argümanlarını anlayamıyor pek. Bunun nedeni de sanırım diğer alanlarda okuma yapmakla beraber din felsefesinde eksik olması. Haksız yere çok fazla eleştiriliyor yine de. Dini konularda Celal Şengör'den daha iyi olduğunu düşünüyorum hitabeti daha kötü olmasına rağmen.
  • Evrende kaos olsa bile tanrı isterse yaratır. Her şey mükemmel olmak zorunda değil. Ayrıca evren bazılarının iddia ettiği gibi mükemmel de değil kaotik de değil. Zaten teistler de mükemmel olduğunu söylemez. Onlara göre mükemmel tek varlık tanrıdır.
  • Kaotik değil derken anlamadım????
    Yani neresi kaotik değil onu anlamadım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hakiki Osmanlı Torunu -- 14 Şubat 2019; 0:7:22 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • evrende kaos nasıl birşey mesela dünyada her sene kuzey yarımkürede en uzun gündüz 20 haziran değil de 22 haziran değil de 21 haziran olması kaosu mu işaret ediyor?

    Veya;

    atıyorum 23 sene 11 ay 12 gün 5 saat 3 saniye 3 sanise sonra güneş tutulması olacak denilip 23 sene 11 ay 12 gün 5 saat 3 saniye 3 sanise sonra güneş tutulması olması mı?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mr.jk -- 14 Şubat 2019; 0:7:47 >
  • mr.jk M kullanıcısına yanıt
    Mesela eline bir torba bilye al diz desem ne yaparsın.
    Onları belli bir düzene göre dizersin değil mi.
    Bu senin akıllı olduğunu gösterir.
    Ama torba yırtılıp bilyeler yere düşer etrafa dağılırsa, burada düzen yok dersin. Kaos var dersin.
    Evren böyle işte.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hakiki Osmanlı Torunu -- 14 Şubat 2019; 0:12:44 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hakiki Osmanlı Torunu

    Mesela eline bir torba bilye al diz desem ne yaparsın.
    Onları belli bir düzene göre dizersin değil mi.
    Bu senin akıllı olduğunu gösterir.
    Ama torba yırtılıp bilyeler yere düşer etrafa dağılırsa, burada düzen yok dersin. Kaos var dersin.
    Evren böyle işte.
    yoo torba yere düşerse torba yere düştü bilyeler dağıldı derim..
    o bilyeleri diz dersen de dizerim.

    benim bahsetiğim şey; evrende kaos varsa nasıl dünyada kuzey yarım küre için HER SENEN ŞAŞMADAN 21 haziranda en uzun gündüz oluyor? neden hiç şaşmıyor?

    veya 23 sene 12 ay 25 saat 56 saniye 6 saniye sonra güneş tutulması olacak deniyor 23 sene 12 ay 25 saat 56 saniye 6 saniye sonra güneş tutulması oluyor, kaos olsa bunlar olmazdı..

    bu örnekler evrende kaos olmadığını gösterir.




  • mr.jk M kullanıcısına yanıt
    Dünyanın güneş etrafındaki dönüşünü diyorsan, o yerçekimi olayı. Zamanla uzar bu süre. Her zaman sabit kalmaz.
    Diğer olay da gezegenlerin dönüş hızları ile ilgili. Bunu biliyorsan gerisi matematik.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Soyut/somut kavramıma yeni bir bakış kattın teşekkür ederim. Belki gelecekte bahsettiğin hususlar neticesinde daha da somutlaşabilir akıl ve diğer bahsettiklerin. Benim tespitime göre bazı soyut kavramlar algılarımızla daha kolay somutlaştırılıyor bazıları ise tamamen inanılan şeye göre hayali olmaya veya somutluğa evriliyor.

    Ben Müslümanım sen ateistsin; bazı konularda bakış açılarımız senin diğer ateistle olan bakış açından daha yakın geliyor.

    Yani olay bakış açısı.

    İnanç ayrı bir kavram. Senin ateist olma sebebin ile onun ateist olma sebebi veya benim geçmişte ateist/deist olma sebebim daha sonra yeniden Müslüman olma sebebim farklı.

    Şimdi arkadaş kendini savunabilecek kapasitede birisi ama ben dışarıdan bir gözlemci olarak şunu görüyorum. Sen de o da bir zamanlar Müslümandınız ve kendi araştırmalarınız neticesinde terkettiniz Müslümanlığı. Sende daha çok her şeyin bilimle açıklanacağı bakış açısı hakimken onda ve diğer felsefecilerde bilimin somut şeylerde başarılı olabileceği somut olmayan ancak akıl ile varlığı düşünülebilen şeylerin ancak felsefe ile ispatlanabileceği bakış açısı hakim anladığım kadarıyla.

    Dediğim gibi ben felsefe bilmiyorum ama bence iddiaları tutarlı. İnanmıyorken de öyleydi şimdi inanıyorken de hayata hep bilim bakış açısı ile bakmaya çalışırım ancak; açıklanamayan, aklımın ürettiği benim de deli gibi sorularım var. Tarih boyu inanan inanmayan her insanda olmuş bu tarz sorular ki felsefe türemiş zaten.

    Benim takip ettiğim kadarıyla hiç bir zaman İslam savunusu yapmadı aslında; ateist bakış açısı eleştirisi yaptı. Zira hep benzer konular üzerinden din çürütülmeye çalışılıyor, o da doğal olarak İslamı çürütmenin ordan geçmediğini, özellikle benim gibi Müslümanların o argümanları çürütebileceğini anlatıyor.

    Yani özetle daha bilgili ateist olunmasını istiyor. İslam hakkında çok derin bir bilgi sahibi olduğunu algılamadım. Ama sürekli kendini geliştirmeye ve bildiklerini paylaşmaya odaklanmış birisi olması hoşuma gitti açıkçası.

    Özetle herhangi bir dine inanmaya veya inanmamaya hakaret etmenin kimseye bir faydası yok. Uzlaşamadığımızda uzlaşalım dememiz lazım birbirimize. Aynı toplumda yaşıyoruz seviyemizin daha iyi olması lazım, İnanan ve İnanmayanlar olarak. Ben mesela ondan çok şey öğrendim. Senden veya ondan sırf inanmıyorsunuz diye uzak durursam ben kendim kaybedeceğim. Aynı şey sizler için de geçerli.

    Senin son yazdığın hususlar da bilimden çok felsefe ile mantıklısının bulunmaya çalışıldığı konular bildiğim kadarıyla. Beni de uzun süre düşündüren ve açıkçası net bir açıklamamın olmadığı hususlar. Mecbur felsefecileri inceleyip daha iyi argümanlar aramalıyız gibi geliyor bana.

    Yani bu hususta da onun bakış açısındayım daha çok.

    Çünkü bilimsel olarak tasarlanamaz bir evrende yaşıyoruz. Kuantum boyutundan, makro kozmoza kadar kaos hakim olan bu evren asla tasarlanamaz. Ve asla dışarıdan müdahale edilemez.-- Bu konuyu duydum ama çok derinlemesine incelemedim fizikçi arkadaşıma danışacağım ileri fizikten pek anlamıyorum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hakiki Osmanlı Torunu

    Dünyanın güneş etrafındaki dönüşünü diyorsan, o yerçekimi olayı. Zamanla uzar bu süre. Her zaman sabit kalmaz.
    Diğer olay da gezegenlerin dönüş hızları ile ilgili. Bunu biliyorsan gerisi matematik.
    elbette yerçekimi, elbette dönüş hızı, elbette bunun bir matematiği var..benim demek istediğim şey her sene bunların şaşmadan hatta sanisesi sanisesine şaşmadan aynen devam etmesi..
    yani şaşmadan bunların "sürekli" aynı gün aynı saniye hatt aynı sanisede devam etmesi akla kaos değil "düzen" getiriyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mr.jk -- 14 Şubat 2019; 0:47:6 >
  • Fizik kuralları ile düzeni karıştırıyorsun.
    Fizik kuralları yere düşen bilyelerden aynı renk iki tanesinin yan yana gelmesi gibi düşün. Sen buna bakıp işte düzen var diyemezsin. Diğerleri ne olacak peki.
    Ayrıca dünyanın dönüşü olsun, ayın dönüşü olsun. Bunlar da maalesef sabit değil ki. Zamanla azalıyor hızları.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hakiki Osmanlı Torunu

    Fizik kuralları ile düzeni karıştırıyorsun.
    Fizik kuralları yere düşen bilyelerden aynı renk iki tanesinin yan yana gelmesi gibi düşün. Sen buna bakıp işte düzen var diyemezsin. Diğerleri ne olacak peki.
    Ayrıca dünyanın dönüşü olsun, ayın dönüşü olsun. Bunlar da maalesef sabit değil ki. Zamanla azalıyor hızları.
    fizik kuralları düzeni oluşturuyor, birbirlerinin çekim kütlesi, hızları, hepsini bir "düzene" sokuyor.

    yere düşen bilyeler örneğin eksik, çünkü yere düşen bilyeler kısa bir süre sonra düştüğü yerde kalıyor..galaksimizdeki bütün aktörler de düşen bilyeler gibi sabit kalsa haklısın, ama hepsi hareketli.. güneş bile hareket ediyor, gezegenler ve uyduları..hepsi hareketli ama hiç şaşma olmuyor 21 haziran k.yarımküre hooop en uuzn gündüz..21 aralık en uzun gece..hiç 1 gün sekmiyor..
    bu bir düzendir, kaos olsa bu günlerin hiçbiri tutmazdı.




  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.