Şimdi Ara

CANLANIN BIRAZ YAHU.. FIKRAAAA

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
31
Cevap
0
Favori
1.061
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • yaw forum o kadar yavas ki yani sinir krizine kapilmamak icin
    girislere dikkat etmek gerekiyor. [evlol]
    ancak gordugum kadari ile forumu bos brakmaya gelmiyor. hemen
    gevsiyorsunuz. canlanin biraz [bgdnc2]

    FIKRA... yaw cok iyi fikra anlatamiyoruz ama idare ediniz. [ngt]

    birgun bir alman ve ve bir turk olur ve cehenneme gider. bu ikisini
    cehennem kapisinda zebani karsilar. Hosgeldin fasli felan filan, derken zebani bu ikisine sorar. soyleyin bakalim turk cehennemine mi yoksa alman cehennemine mi girmek istersiniz..
    bizim turk, yaw aralarinda ne fark varki diyerek zebani'ye sorar. zebani'de turk cehenneminde hergun bir kova bok, alman cehenneminde de hergun bir kasik bok yeniyor der. [arindr]
    velhasil bizim turk, yaw ben memleket hasretine dayanamam olsun varsin bir kova bok yemeye raziyim der ve turk cehennemine girer.
    sira almana gelir. alman da yaw hergun bir kova bok mu yenirmis diyerek, ben de alman cehennemine girmek istiyorum diyerek alman cehennemine girer. [krl]
    neyse efenime solim, turk cehenneminde kovalarca bok, alman cehenneminde de bl kasik bok yene dursun, gunun birinde turk cehenneminde, bir gurultu kopar. eglence baslamistir, sarkilar turkuler, darbukalar calinmaktadir. [bgdnc2]
    bizim gunde bir kasik bok yiyen almanlar, tabi hemen meraklanirlar ve zebaniye yanasarak sorarlar.. yaw zebani derler, biz gunde bir kasik bok, onlarda gunde bir kova bok yiye dursunlar, bu eglence neyin nesidir bir acikla diye sorarlar. [krl] zebani..

    ne olacak der, turk cehenneminde birgun kova olsa bir gun bok yok, birgun bok olsa birgun de kova yok, hadi kova ve bok olsa bu sefer de kasik olmuyor, walla ne bok yedikleri belli degil diye cevap verir.

    [evlol][evlol][evlol][evlol][evlol]







  • iyi ki meydanı boşalttık
    hemen doldurun hocam fıkralarla

    hadi bi mühendis fıkrası da benden


    Bir rahip, bir doktor ve bir mühendis golf sahasinin bosalmasini beklemektedirler.

    Mühendis: - "Bu adamlar ne yapiyor böyle, 15 dakikadir bitirmelerini bekliyoruz."

    Doktor: - "Bilmiyorum ama hiç böyle bir saçmalik görmedim."

    Rahip: - "Iste görevli geliyor, onunla konusalim."

    - "Merhaba, Su anda sahada olan grup ne zaman çikacak, neden bu kadar yavaslar ¿"

    Görevli: - "Onlar kör itfayeciler. Kulübümüzde geçen sene çikan yanginda gözlerini kaybettiler.
    Bu yüzden istedikleri zaman burada ücretsiz oynamalarina izin verildi."

    Rahip: - "Ne kadar üzücü, bu aksam onlar için dua edecegim."

    Doktor: - "Çok güzel bir fikir, ben de hastanedeki doktor arkadaslarla konusup onlar için bir
    seyler yapabilir miyiz diye bakacagim."

    Mühendis: - "Bu adamlar neden geceleri oynamiyorlar ¿"




  • This page was generated in 13.27 seconds.
    This page was generated in 4.95 seconds.
    This page was generated in 5.07 seconds.
    This page was generated in 15.4 seconds.
    This page was generated in 13.73 seconds.
    This page was generated in 8.2 secondsç
    This page was generated in 13.6 seconds.
    This page was generated in 4 seconds.
    This page was generated in 4.45 seconds.
    This page was generated in 13.82 seconds.

    perfomans yukselmis biraz. neyse ben kaciyorum, sigortalar atmadan. magic kizmaya basladi. [krl]
  • ben de kaçayım bari
  • [bgdnc2] aman ha.. Bu da aksaklıkların en gözeli olsa gerek ha maat
  • fıkralar için thanks bilmeyenler için birde matematikçi fıkrası benden

    Deliler hastanesinde kafayı metematik yüzünden yemiş bir deli varmış ve tüm delileri senin türevini alırım diyerek korkuturmuş ve bu durum çok hoşuna gidermiş. birgün bir deliye
    -Senin türevini alırım demiş. Diğer deliden ses yok, korkmamış.bizimki şaşırmış tekrarlamış
    -Senin türevini alırım demiş. diğer deli tınn.neyse sormuş bizimki
    -senin türevini alırım diyorum sen neden korkmuyorsun.
    -ben e üzeri x'im demiş.[evlol][evlol]
  • Trabzonda köyün birinden bir taksi şöförü geçerken tavuğun birini ezmiştir. Dürüst adammış vesselam... Hemen arabasını çeker kenara, köye doğru yürürken bir köylüye rastlar ve olayı anlatır. Tavuğun sahibine parasını ödemek istediğini söyler. Şöyle bir bakar köylü:

    - Ha bunu pilse pilse bizum köyin muhtari Temel pilur.

    Adam muhtarlığın yolunu tutar. Temel'e tavuğu gösterir:

    - Bunun sahibi kimse parasını ödeyeceğim, tanıyor musunuz?

    Temel şöyle bir bakar ve cevabı verir:

    - Ha pu pizum köyin değuldur, pizum köyde yassi tavuk yoktir


    [bgdnc2]
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    bu fıkra da benden
    14 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • merhaba buda benden
    bir gün ateş böceği karıncaya dert yanar
    - ya göz doktoruna gitmem lazım
    karınca sorar
    - hayrola
    ateş böceği cevap verir
    - ne olacaq dün akşam yanan izmaritin birine sulandım
  • quote:

    Orijinalden alıntı: wincih

    merhaba buda benden
    bir gün ateş böceği karıncaya dert yanar
    - ya göz doktoruna gitmem lazım
    karınca sorar
    - hayrola
    ateş böceği cevap verir
    - ne olacaq dün akşam yanan izmaritin birine sulandım
  • quote:

    Orijinalden alıntı: eDDiè



    Alıntıları Göster

  • Üç dilek

    Bir gün ayı ile tavşan ormanda geziyorlarmış.Karşılarına bir cin çıkmış.Ayı ile tavşan korktukları için kaçmaya başlamışlar.Cin
    "Durun kaçmayın"demiş."Sizin üç dileğinizi yerine getireceğim".
    Önce ayıya birinci dileğini sormuş. Ayı da "Bu ormandaki bütün ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
    Cin daha sonra tavşanın ilk dileğini sormuş.
    Tavşan da"Motorbisiklet istiyorum"demiş.Ayı tavşana"Sen salak mısın?Daha güzel birşey isteyebilirsin"demiş.
    Cin ayıya ikinci dileğini sormuş. Ayı:
    "Bu ülkedeki bütün ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
    Sonra tavşan"Ben kask istiyorum"demiş. Ayı "Daha güzel birşeyler istesene"demiş ve son dileğini dilemiş.
    "Bütün dünyadaki ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
    Tavşan motoruna binmiş,kaskını takmış ve son dileği şu olmuş;
    "Ben bu ayının ibne olmasını istiyorum"




  • quote:

    Orijinalden alıntı: faryo


    Üç dilek

    Bir gün ayı ile tavşan ormanda geziyorlarmış.Karşılarına bir cin çıkmış.Ayı ile tavşan korktukları için kaçmaya başlamışlar.Cin
    "Durun kaçmayın"demiş."Sizin üç dileğinizi yerine getireceğim".
    Önce ayıya birinci dileğini sormuş. Ayı da "Bu ormandaki bütün ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
    Cin daha sonra tavşanın ilk dileğini sormuş.
    Tavşan da"Motorbisiklet istiyorum"demiş.Ayı tavşana"Sen salak mısın?Daha güzel birşey isteyebilirsin"demiş.
    Cin ayıya ikinci dileğini sormuş. Ayı:
    "Bu ülkedeki bütün ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
    Sonra tavşan"Ben kask istiyorum"demiş. Ayı "Daha güzel birşeyler istesene"demiş ve son dileğini dilemiş.
    "Bütün dünyadaki ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
    Tavşan motoruna binmiş,kaskını takmış ve son dileği şu olmuş;
    "Ben bu ayının ibne olmasını istiyorum"
    1makoy 2makoy 3makoy 4makoy 5makoy 6tıyı siz söyleyin



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sorunvar -- 21 Ocak 2005, 8:52:46 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sorunvar

    1makoy 2makoy 3makoy 4makoy 5makoy 6tıyı siz söyleyin

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: sorunvar

    1makoy 2makoy 3makoy 4makoy 5makoy 6tıyı siz söyleyin






  • quote:

    Orijinalden alıntı: weatherman

    quote:

    Orjinalden alıntı: sorunvar

    1makoy 2makoy 3makoy 4makoy 5makoy 6tıyı siz söyleyin




    Alıntıları Göster




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Raskolnikov



    Alıntıları Göster
    FIKRALAR

    Yüzbaşının çok sevdiği ve güvendiği Onbaşı Mehmet`in cezalandırdığı er, yüzbaşının karşısında :
    -Komutanım benim bir şikayetim var.
    -Söyle.
    -Mehmet onbaşı beni döğdi.
    -Git, ben onun cezasını veririm.
    -Ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi.
    -Anladım, git cezasını veririm.
    -Anama babama laf etti.
    -Git cezasını veririz dedik ya.
    -Benim anam da yohtur, babam da yohtur.
    -Allah rahmet eylesin. Benim de öyle. Sen git anladım.
    -Ama Komtanım, Mehmet onbaşı benim anama da laf etti , babama da laf etti. Anam da yohtur, babam da yohtur. Anam da sensin, babam da sensin.
    Yüzbaşı :
    -Derhal koş; çağır Mehmet Onbaşı`yı buraya! dedi.


    Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtiyor; Amerikalı bir hanım şöyle der:
    - Ben iyi bir şirketin genel müdiresiyim. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alış verişi sen yap" dedim. Baktım birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı..."
    Alman konuşmacı;
    - Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "Ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım. Biraz da sen yap" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
    Fadime kürsüye çıkmış;
    - Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel`e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum. Biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı..


    Çok akıllı geçinirdi.Kapısında "ikinci kez gelen hastalardan yarım ücret alınır" yazılı doktora girdi. Gülerek :
    -Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mı beni?dedi.
    Doktor da güldü :
    -Tabii, hatırlamaz olur muyum?
    -Eeee? Muayene etmeyecek misiniz? İlaç vermeyecek misiniz?
    -Hayır gerekmez...Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin...


    Evliliklerinin üstünden henüz bir ay geçmiştir. Mutlu koca genç ve güzel karısına sarılır :
    -İlk aşk ne kadar tatlı, ne heyecanlı değil mi?
    Genç karısı yanıtlar :
    -Evet... ama seni tanıdığıma da memnunum...


    Elektrik süpürgesi satıcısı, bir apartman dairesinin kapısını çalmış, kapıyı açan bayana
    - "Hanımefendi, bu elimde görmüş olduğunuz kovanın içinde at pisligi var!" demiş ve bu bir kova pisliği evin içine doğru savurarak döküvermiş. Sonra da
    - "Hanımefendi, elimdeki elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, bu moku yiyeceğim..!"
    Kadin satıcıya şöyle bir bakmış
    - "Beyefendi, üstüne domates sosu da ister misiniz?
    Elektrikler kesik de ....! "
    Temel, Fransız ve ingiliz'in bindikleri gemi batmış.Günlerce aç susuz kaldıktan sonra bir adaya çıkmışlar.Tam kurtulduk diye sevinirlerken bir dolu yamyamın baş uçlarında belirdiğini görmüşler.Yamyamların niyetinin kötü olduğunu gören kazazedeler :
    - Ne olur bizi yemeyin, diye yalvarmışlar.
    Kral yamyam :
    - Sizleri bir teste tabi tutacagız, en başarılı çıkanı affedeceğiz. Her birinizi birer kulübeye hapsedip birer maymun verecegiz. Bir yıl sonunda en çok yavru maymun doğurtanınız kurtulacak, demiş Kulubeler hazırlanmış, maymunlar konulmuş, kapılar sıkıca kapatılmış Hergün kapı altından yemekler gönderilmiş.
    Birinci yılın sonunda kapıların açılma zamanı gelmiş.
    İlk olarak Fransızın kapısı açılmıs. Üç tane yavru maymun oradan oraya zıplıyor. Fransız pestili çıkmış bir durumda.
    İkinci olarak ingilizin kapısı açılmış. O da harap durumda ama beş tane yavru doğurtmuş.
    Son olarak Temel'in kulubesine giderken yamyam hokomoko :
    - Bu Türkler uçkurlarına çok düşkün millettir. Şimdi kapıyı açacagız en azından on yavru üzerimize atlayacak demiş.
    Kapı açılmış ama ne görsünler Temel bir köşede kös kös oturuyor., Temel'e verilen maymun harap durumda, ortada da sadece bir yavru var ama onun da bir gözü var bir gözü yok, kafası gövdesinden büyük, kısacası tam bir hilkat garibesi!
    - Ne lan bu!, demiş hokomoko...
    Bir yılda doğurta doğurta sadece bunu mu doğurttun?
    - Ulan şerefsizler, demiş Temel.
    Vermişsiniz yanlışlıkla erkek maymunu, bunu bulduduğunuza şükredin!


    "Hayatım arabayla ilgili bir sorun var. Karbüratöre su kaçmış." Adam; "Karbüratörde su ? Ama bu imkansız."Kadın; "Sana karbüratörde su olduğunu söylüyorum." Adam; " Sen karbüratörün ne olduğunu bile bilmezsin ki. Bir de ben kontrol ediyim. Araba nerde?" Kadın; " Havuzda."


    Kız nişanlısını eve çağırdı :
    -Otur Ali`ciğim.Evlenmeden önce tüm mazimi sana açıkça anlatmalıyım.
    -İyi ama hayatım iki hafta önce anlatmıştın ya...
    -O iki hafta önceydi hayatım.


    Amerika'da FBI için ajan seçimi yapılacaktır. Başvuruda bulunanlardan FBI ajanları olmaları için bir talepte bulunulur. Bu talebe göre eşlerini verilen silahla öldürmeleri gerekmektedir. ilk aday olan ingiliz eline verilen silahı geri çevirerek ben karıma kıyamam der ve içeride bulunan karısını da alıp evine geri döner. ikinci olarak içeriye Amerikalı bir zenci gelir odada uzun süre düşündükten sonra bunu yapamam der ve silahı geri iade eder. içeri son olarakta bizim Temel gelir Temel'e de aynı teklifte bulunulur, yani karısını öldürmesi istenmektedir, Temel biraz düşündükten sonra bu teklifi kabul eder ve içeriye girer birkaç el silah sesinden sonra aniden bir cam sesi gelir içeriye giren ajanlar kırık camın yanındaki Temel'e yönelirler ajanlar şaşkın bir şekilde sorarlar ne oldu diye?
    Temel: Verdiğiniz silah kurusıkı çıktı, bende bizim karıyı 20. kattan aşağıya attım der.


    Temel ucağa binerken merdivende bir bakmıs önünde fıstık gibi bir dilber. Muhteşem de bir mini. Temel içini çekerken bir bakmış, yeri dilberin tam yanı.. Oturmuşlar. Uçak havalanmış. Dilber çantasına uzanmış. İçinden bir bulmaca dergisi, bir kurşun kalem çıkarmış.Başlamış çapraz bulmacayı çözmeye..Temel heveslenmiş."Şimdi bir yerde takılır, bana sorar, böylece muhabbete başlarız" diye..
    Beş dakika geçmeden dilber Temel`e dönmüş, gerçekten.. Kısık, seksi bir sesle sormuş:
    "Bes harfli bir kelime. Sonu arak.. Basına bir harf koyarsanız kadınların en sevdiği alet olurmuş, biliyor musunuz?" diye.. "Aman Tanrım" demiş Temel, Amerikan filmlerindeki gibi.. "Aman Tanrım.. Bu güzel kadına o kelimeyi nasıl söylerim ben.. Mutlak bir başka kelime olmalı..
    "Başlamış düsünmeye.. Beş dakika sonra jeton "Dank" diye düşmüş..
    Kadına dönmüş: "Tarak olabilir mi, hanımefendi?.. Tarak!..
    "Harikasınız" demiş dilber.. "Silginiz var mı acaba?.."


    Matematik öğretmeni ilkokul çocuklarına sormuş : "Ağaçta 5 kuş var.Birini vurdum kaç kaldı?" Ahmet hemen "Hiç kalmaz.Çünkü sesten hepsi uçar," demiş. Öğretmeni bunun üzerine "Olmaz öyle şey," diye cevap vermiş, "burası matematik dersi. 5 taneden biri vurulursa 4 tane kalır. Ama düşünüş tarzını beğendim." Ahmet fena halde hırslanmış "Ben de bir şey sorabilir miyim öğretmenim," demiş. "Sor bakalım." "3 kadın dondurma yiyor, biri ısırarak, biri yalayarak, biri emerek yiyiyor.Bunlardan hangisi evli?" Öğretmen kızarıp bozarmış.Sonunda "Bilmem ki, emen mi?" demiş. Ahmet cevabı hemen yapıştırmış: "Yoo, tabi ki parmağında alyansı olan. Ama düşünüş tarzınızı beğendim."


    Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor.Pireye sıçra diyor. Pire sıçrıyor. Zıpla diyor: Pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve zıpla diyor. Zıplıyor.
    Rapor 1: Pire kanatları koparılmıs olarak zıpladı. Bu defa ayaklarını koparıyor ve zıpla diyor hareket yok. Bir daha zıpla diyor yine hareket yok . Adam yazıyor.
    Rapor 2: Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.


    Köleler çiftlikten kaçarken sihirli lamba bulmuşlar ve cini lambadan çıkarmışlar. Cin 10 zenciye sormuş:
    Dileyin benden ne dilerseniz. Birer dilek dileme hakkınız var.
    1. zenci 'beyaz olmak istiyorum' demiş, olmuş.
    10. zenci tebessüm etmeye baslamış.
    2. zenci de beyaz olmak istedigini söylemiş, olmuş.
    10. zenci sırıtmaya devam etmiş.
    3. zenci de beyaz olmuş dilediği dileğiyle...
    10. zenci kıkırdamaya baslamış.
    4. zencinin de isteği aynı... 10. zenci gülmeye devam...
    5,6,7,8 derkeeen 9. zenci de beyaz olma yönünde isteğini kullanmış. Sıra 10. zenciye gelmiş ama adam yerlerde... Gülmekten geberiyor. Cin isteğini sormuş... Adam nefes almaya firsat buldugu bi ara isteğini garip bir böğürtü ile belirtmiş:
    - "HEPSİNİ ZENCİ YAP!".


    Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında :
    - Şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi, demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve :
    - Buyurun beyler, yiyiniz, demişler. Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş.
    - Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor.


    Okyanusta büyük bir gemi hızla ilerliyorken, bir an gemi kaptanı herkesi güverteye çağırmış.
    Herkes güverteye toplanınca :
    - Size bir kötü bir de iyi haberim var demiş. Hangisi ile başlayayım ?
    - iyi olanla demiş yolcular...
    - 11 dalda oscar kazanacağız.


    İki arkadaş karılarına ne kadar harçlık bıraktıklarını konuşuyorlarmış. Birincisi halinden pek şikayetçi olmamış; "ne biliym işte bizimki az bir parayla idare ediyi" demiş. İkincisi "yok anam ben hergün para bırakayrum, kari yine istiyor, bıktım valla" demiş. "Allah allah, ne yapar ki bu kadar parayı" demiş birinci. İkinci adam sıkıntılı, "valla içki desen yok. Kumar desen yok. Karı desen kendisi karı..."


    Temel ile Dursun pilotluk kursuna gitmisler. En sonunda kursu bitirip pilotluk diplomasini almislar. ilk seferlerine çikmak üzereler. Uçaki kaldiyorlar fakat kalktiktan bir saat sonra uyari geliyor. Dursun Temele diyorki ula Temel simdi kuleden uyari geldi inecegimiz havalimanin pisti çok kisaymis, onun içininer inmez frenlere asilalim. Tamam demis temel. pist görünmüs ve tekerler yere deger degmez Temel frenlere asilmis. Tam pistten çikarlarken son onda durmuslar. Dursun terini silerken Temel'e demis ki "ula Temel su ise bak 10 metrelik pist mi olur mu?". Temel:
    -Haklisin usagum, bi de bunun enine bak en az 10 km var....


    Sonbaharda, kızılderililer seflerine kısın soguk gecip gecmeyecegini sormuslar. Herhangi bir fikri olmayan sef, kısın soguk gececegini ve hazırlanmak icin odun toplamaları gerektigini soylemis. Iyi bir onder olan sef, en yakın telefon kulubesine gittikten sonra Ulusal Hava Durumu Servisi'ni arayip sormus:
    - Kıs soguk mu gececek?
    Telefondaki adam:
    - Evet, bu kıs epey soguk olacak.
    Sef, koye geri donup odun toplama isini hızlandırmıs. Bir hafta sonra, sef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramis:
    - Kıs cok mu soguk gececek?
    Telefondaki adam:
    - Evet, bu kıs gercekten oldukca soguk olacak.
    Boylelikle sef geri donup adamlarına bulabildikleri butun odun parcacıklarını dahi toplamalarını soylemis. Bir hafta sonra, sef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramıs:
    - Bu kısın cok soguk gecegine kesinlikle emin misiniz?
    Telefondaki adam:
    - Kesinlikle, kizilderililer deli gibi odun topluyor!


    Temel birgün külüstür arabasıyla yolda giderken, kırmızı ışıkta duran bir Limuzine arkadan çarpar. Aşağıya inen Temel başlar adama yalvarmaya: "Abi yalvarırım beni affet, ben garibanın tekiyim." Bunun üzerine adam Temel'e "Tamam seni affettim hadi git" der. Temel arabasına biner. Adam önde Temel arkada yola devam ederler. Sonraki kırmızı ışıkta Temel tekrar Limuzine arkadan çarpar ve kafayı camdan uzatarak:
    "BENİM ABİ BENİM devam edin..." der.


    Deniz aşırı bir ülkede askerliğini yapmakta olan John bir gün sevgilisinden bir mektup alır.
    Sevgilisi artık ondan ayrıldığını bildirmekte ve fotografını geri göndermesini istemektedir.
    John çok kızar. Arkadaşlarından eski kız arkadaşlarının fotograflarını toplar.
    Hepsini paket yapar ve sevgilisine gönderir. Pakete bir de not iliştirir;
    " Kusura bakma, hangisi olduğunu çıkaramadım. Lütfen kendi fotoğrafını al ve kalanını geri gönder!"


    Temel bir gün tuvalete girmiş. Yanında bir adam varmış ve sormuş. Temel: Haçom sen Karadenizlü misun?
    diye sormuş.
    Adam evet demiş.
    Temel: Pekü Trabzonli musun? diye sormuş. Adam buna da evet demiş.
    Temel: Peki senün köyin Çamlıhemşin midur? da diye bir soru daha sormuş. adam bunada evet demiş.
    Temel: Peki senin sünnetçin Kemal üsta midir da? diye bir soru daha sormuş. Adam sinirlenmiş.
    Adam: Ebe adam sen nereli olduğumu, köyümü biliyorsin sünnetçimi nerden biliyorsun? diye sormuş.
    Temel: 'Kemal ustayı kim bilmez!!! Hep yamuk keser yarım saatten beri bacağıma işiyorsin da demiş


    Adamın biri yolda yürüyormuş. Karşısına Azrail çıkmış. Adam içinden "Olamaz zamanım geldi galiba beni almaya geldi" demiş. Bir anda aklına bir numara gelmiş. Acaba çocuk numarası yaparsam beni bırakır diye geçirmiş içinden. Oturmuş agu agu agu demeye başlamış. Sonra Azrail' de yanına gelmiş eğilip kulağına atta atta atta demiş...


    Kayserilinin biri trende gidiyormuş. Karşısına bir İstanbul'lu oturmuş. Tabii bizim Kayserili pastırma-ekmek takılıyo. Bir ara:
    -Kardaş, sen de yir misin?, diye sorunca İstanbullu:
    -Yok sağol, benim hemoroidim var, diye yanıtlar.
    Kayserili de:
    -Olsun önce pastırma ye; sonra onu da yersin!


    İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler. O sevinçle "saatte 160'la" uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durdular. "Arabayı süren":
    - Onbin liralık, dedi, süper olsun.
    Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra:
    - Gidin işinize be! diye bağırdı, sizin civatalarınız gevşek!
    İkincisi, "araba kullanana" döndü:
    - Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!


    Bir adam, tanrının doğasını anlamak istiyormuş ve ona sormuş;
    "Tanrım, bir milyon yıl senin için ne kadar bir süredir?"
    Tanrı şöyle cevaplamış;
    "Bir milyon yıl, benim için 1 dakika kadardır." Adam sormaya devam
    etmiş;
    "Peki tanrım, bir milyon dolar senin için ne kadardır?" Tanrı
    cevaplamış;
    "Bir milyon dolar benim için bir pennydir"
    Adam dayanamamış; "Tanrım bana bir penny verir misin? " demiş.
    Tanrıdan şöyle bir cevap gelmiş;
    "Bir dakika. "


    Temel çok büyük bi bankanın yanında sucuk satmakla geçimini sağlamaktadır, birgün Temel'in bir arkadaşı borç istemeye gelir.
    Temel'e ;
    -Ula temel acil bi işim çıktı, bana bi 100 mark borç verebilur musun ? der.
    Temel de ona;
    -Hayır kusura bakma veremem der.
    Arkadaşı buna çok şaşırır ve nedenini sorar, Temel de ;
    -Bankayla bi antlaşma yaptım der.
    Arkadaşı bu antlaşmanın ne olduğunu sorar.
    Temel de:
    -Ben hiç kimseye borç vermiyeceğum, onlar da sucuk satmayacaklar der.


    Kekemenin biri bir gün polis karakolunu aramış:
    - Ooooorraassıııı pooolliiss kkkaarrrakooolluu mmmuu? demiş. Karşıdaki polis "evet" demiş.
    - Bbbbirrr aaattt ööööllllüüüsüüü vvvvvvaaaaarrr demiş.
    Polis "nerde" diye sormuş. Adam:
    -Mmmmmmmmmmmmmm...
    Polis:
    - Nerde kardeşim telefonu meşgul etme
    Adam:
    -M mmmmmmmm
    Polis:
    - Maslak'ta mı kardeşim? Adam:
    -Hhhhhhhhaayyyyyııırrr
    Polis:
    - Nerde kardeşim ya sen en iyisi söyleyebilince tekrar ara demiş. Adam bir saaat sonra tekrar aramış: -Ooooooorrrraaaassıııı poooolllissss... Polis:
    -Evet kardeşim burası polis karakolu bir at ölüsü var tamam da nerde? Adam: Mmmmmmmmmm Polis:
    -Maslak ta mı kardeşim? Adam: -Eeeeevvvveeet
    Polis:
    -Be kardeşim bir saat önce neden sorunca Maslak demedin? Adam:
    -Aaaaatttıııı oooorraaayyyaa tttaaaşşııııyyyaaannnaaa kkkkaaaddddaaaar ccccaaaannnıııımmmm ççççııııkkkktttttııııı...


    Temel' e sorarlar: "Temel sen hangi nefesleri daha çok seversin?
    Temel: "cigaramun ilk nefesiyle kaynanamın son nefsinu severum."


    Anne oğlunun karnesine bakarak hiddetle köpürdü. ''Bu ne hal? Geçen yıl sınıfın birincisiydin, bu yıl aldığın kırıklarla herhalde sonuncusu olmuşsundur!''
    Çocuk önüne bakarak mırıldandı.
    ''Ama anne, geçen yıl sen sevindin, bırak bu yılda başkaları sevinsin!''


    Temel ile Dursun hızlı trende yolculuk yaparken bir sığır çiftliğinin önünden geçerler.
    Temel:
    - Ula Dursun burda tam 397 sığır var.
    Dursun:
    - Ula Temel nasıl saydun, haçen zırt diye geçtuk.
    Temel:
    - Onun kısa bir yolu vardır. Ayaklarını sayup dörde böleyrum...


    Temel tavukçuluk yapmaya karar vermiş ve şehirden 1000 tane tavuk almış köyüne gelmiş ve bunları bacaklarınden toprağa gömmüş ve sulamış ancak iki gün sonra bir bakmış tavukların hepsi ölmüş. Bu duruma çok kızan ve ne yapacağını bilemeyen Temel hemen Trabzon'daki ziraat odasına durumu anlatan bir yazı yazmış yazıda tavukları toprağa ayaklarından gömdüğünü ancak tavuklarının öldüğünü yazmış. İki gün sonra Trabzon'dan yanıt gelmiş:
    - Yazdığınız mektup elimize ulaştı. Durumu anladık ancak daha iyi bir araştırma için lütfen topraktan örnek yollayınız...


    Sarışın bayan yanmış iki kulağıyla doktora gider. Doktor:
    - Kulaklarınıza ne oldu ?
    - Ütü yapıyordum ve telefon çaldı. Ben de telefon diye ütüyü koydum kulağıma.
    - Peki öteki kulağınıza ne oldu ?
    - Lanet olası tekrar aradı...


    Kadının biri petshop'a gidip bir muhabbet kuşu almak istemiş, raftan bir tane erkek kuşu gözüne kestirmiş, adama sormuş:
    - "Bu şimdi erkek olduğuna göre kesin konuşur, değil mi?"
    - "Tabiii efendim..hem de harika bir seçim yaptınız, bu öyle cinstir ki 2 haftaya kalmaz karşılıklı sohbet bile edersiniz."
    Kadının çok hoşuna gitmiş, kuşu alıp eve götürmüş. 2 hafta sonra kadın yine dükkana gelmiş:
    - "Bu kuş tek kelime etmedi!"
    - "İmkanı yok hanımefendi salıncağına çıkıp sallana sallana gayet güzel konuşuyor olmalı"
    - "İyi de siz salıncak vermediniz ki bana?"
    Böylece adam kadına bir salıncak satmış, kadın eve dönmüş. 2 hafta sonra kadın yine dükkanda:
    - "Bakın beyefendi 4 hafta geçti bu hayvandan hala ses çıkmıyor!"
    - "Gerçekten anlamıyorum... merdivenine çıkıp oynarken konuşuyor olması gerekirdi!"
    - "Merdiven mi? Bunun merdiveni yok ki?"
    Ve adam güle oynaya kadına bir de merdiven satmış... kadın yine evine dönmüş... 2 hafta sonra:
    - "Beyefendi bir buçuk ay oldu ve bu kuştan hala tek bir kelime duyamadım, olmayacak bu iş galiba!!"
    - "Bakın hanımefendiciğim ben bunlardan onlarca sattım biliyorum merdivenine çıkıp ordan salıncağına konarlar ve aynada kendilerini seyrederken bıcır bıcır konuşurlar"
    - "Ayna mı..................."
    Ve adam o gün de bir ayna satmış olmanın mutluluğuyla kadını evine göndermiş. 2 hafta sonra petshop'un kapısı açılmış, kadın içeri girmiş, elinde kafes, kafesin içinde merdiven, salıncak, ayna ve bacaklarını havaya dikmiş ölü muhabbet kuşu...
    - "BENİ KAZIKLADINIZ!!! İŞTE KONUŞMAYAN KUŞUNUZ VE YANINDA BANA KAKALADIĞINIZ IVIR ZIVIRLAR!!!"
    Adam çok şaşırmış...
    - "Hanımefendi bu ilk defa başıma geliyor inanamıyorum tek kelime etmedi mi bu hayvan???"
    - "Valla ölmeden önce tek bir cümle söyledi"
    - "Ne dedi??????????"
    - "O DÜKKANDA KUŞ YEMİ SATMAZLAR MI?"


    Temel bu hayatın kargaşasından bunalıp bir dağ başına yerleşmeye karar verir. Fadime'yi de alıp bir dağ evine yerleşir. Ancak dünyada neler olup bittiğini de çok merak etmektedir. Bu yüzden hergün Fadime'yi en yakın köye gönderip günlük gazete aldırır. Köy çok uzaktadır ve Fadime her gün bir gazete için bu yolu katetmek zorundadır. Bu durum Fadime'nin canını sıkar ve en sonunda bir gün yine köyün bakkalına gazete almaya gittiğinde aynı gazeteden 7 tane birden alır. Temel hergün gazete istediğinde bu gazetelerden birini çıkarıp verir. Ancak Temel durumu farkedecek diye de çok korkmaktadır. Temel hergün bu aynı gazeteleri okur fakat Fadime'ye hiç bir şey belli etmez. En sonunda Temel Fadime'ye seslenir, Fadime kızacak diye çok korkar ve Temel şöyle der:
    - "Ula Fadume bu insanlar ne salaktır. Adamın bir tanesi yolda duran arabaya tam bir haftadır hergün çarpıyor".


    Adamcağız her gece yatağını ıslatır hale gelmiş.Yatmadan evvel çişini yapıyor,ama gece yine yatağı ıslatıyor. Canına tak edince soluğu psikologda alıyor. Doktor hastasına önce telkin ediyor, uzanıp rahat etmesini sağlıyor ve terapisine başlıyor;
    - Eveettt... şimdi anlatın bakalım. Her gece yatağınıza nasıl işiyorsunuz?
    - Valla doktorcum, önce çişimi yapıyorum ve yatağa yatıp uyuyorum.
    - Ee? gayet güzel devam edin.
    - Uyuduktan bir süre sonra rüya görmeye başlıyorum.
    - Peki nasıl bir rüya görüyorsunuz?
    - Rüyamda yeşil, küçücük bir adam geliyor ve bana "Çişini yaptın mı?" diye soruyor. Ben de "Hayır yapmadım" deyince; -"Hadi bakalım öyleyse şimdi yap" diyor, ben de yapıyorum.
    - Hımmm... Tamam anlaşıldı. Şimdi eve gidince bu gece yine çişinizi yapıp yatın. O yeşil küçük adam gelipte size "Çişini yaptın mı?" diye sorarsa siz de "Evet! Yaptım!." diye yanıtlayın.
    Bu reçeteyi alan hastamız eve gider. Yatma vakti gelince çişini yapar ve yatağa yatar. Aradan az bir süre geçer. Rüya görmeye başlar ve yeşil küçük adam gelir, bizimkine sorar;
    - Çişini yaptın mı bakim?
    - Evet! Yaptım!
    - Ya büyüğünü?
    - I-ıh yapmadım.
    - Hadi bakalım, öyleyse şimdi yap...


    Trafik polisi Temel'in kullandığı arabayı durdurur ve:
    - Sizi tebrik ederim beyfendi, bu günkü kontrollerimizde emniyet kemeri takan tek sürücü sizsiniz bu yüzden size üçyüzmilyon lira ödül vereceğiz, ne yapmayı düşünüyorsunuz. Demiş.
    Temel:
    - Hemen cidup bi ehliyet alacağım demiş.
    - Ne! senin ehliyetin yok mu? demeye kalmadan yandan Fadime söze girmiş:
    - Siz ona bakmayin memur bey içince hep böyle sapitiyi.
    Polis iyice sinirlenmeye başlamış. Derken arkadan Dursun:
    - Ula ben size demedimmi çalıntı arabayla yola çıkmayalum başımıza bi iş gelir diye.
    Trafik polisi iyice zıvanadan çıkmış ve o sırada bagajdan İdris atlamış:
    - N'oldu uşaklar geçtik mi sınırı ?


    Adamın biri işten eve gelmiş, televizyonun karşısına oturmuş, karısına da
    - "başlamadan bana bi bira getirsene" demiş.....
    Kadın ters ters bakmış, bir kutu bira getirip adamın kafasına atar gibi önüne koymuş... 10 dk. sonra adam tekrar
    - "Çabuk bi bira daha.. neredeyse başlıycak" demiş... kadın çok kızmış, "bana baksana sen" demiş..
    - "Bütün gece bira içip televizyonmu seyrediceksin? Aaaah ah, yazıklar olsun böyle mıymıntı adamın uğruna gençliğim gitti Allahııım....."
    Adam kendi kendine söylenmiş: "Al işte başladı bile..."


    Adamın biri işten eve gelmiş, televizyonun karşısına oturmuş, karısına da
    - "başlamadan bana bi bira getirsene" demiş.....
    Kadın ters ters bakmış, bir kutu bira getirip adamın kafasına atar gibi önüne koymuş... 10 dk. sonra adam tekrar
    - "Çabuk bi bira daha.. neredeyse başlıycak" demiş... kadın çok kızmış, "bana baksana sen" demiş..
    - "Bütün gece bira içip televizyonmu seyrediceksin? Aaaah ah, yazıklar olsun böyle mıymıntı adamın uğruna gençliğim gitti Allahııım....."
    Adam kendi kendine söylenmiş: "Al işte başladı bile..."


    Temel, bir binanın önünde durmuş, arkadaşları da çatıya çıkmış. Temel aşağıdan arkadaşlarına, "Ula sen iki kolunu yana aç asağı öyle atla demiş.
    Birincisi atlamış gümm. İkinciye
    - "Sen sadece sağ kolunu yana aç, öyle atla" demiş. İkinci de atlamış gümmm. Üçüncüye
    - "Sen iki kolunu yanına yapıştır öyle atla" demiş. O da gümmm. Yoldan geçen bir adamın dikkatini çekmiş sormuş,
    - "Kardeşim siz ne yapıyorsunuz Allah aşkına". Temel cevap vermiş,
    - "Tetris oynayruz."



    Bir gün Temel yolda yürüyor. Ancak etraf çok karanlık. Sadece çok hafif bir ay ışığı , başka hiç görünen bir şey yok. Ancak Temel bu ay ışığında tam önünde bir nesne görmüş. 'Acaba bu ne' diye geçirmiş içinden. Eline almış, koklamış, tadına bakmış. Ve sonra büyük bir sevinçle bağırmış:
    -"ULA BU POKMUŞ, İYİ Kİ BASMADUM."


    İki yaşlı dost 70'li yaşlarına gelmiş iki adam, bir ömür boyu birbirlerinin en iyi dostu olmuşlardı... Derken birgün bir tanesi ağır hasta oldu.. Ölüm döşeğindeyken yanında yine en iyi dostu vardı ve ona fısıldadı :
    - "Bana bir iyilik yap olur mu... Cennete gittikten sonra orda futbol oynanıyorsa lütfen bir şekilde bana haber ver.."
    Öteki "Tamam..."dedi.. "Bütün hayatım boyunca en iyi dostum sendin, bunu senin için yapıcam..".. Ve birkaç dakika sonra da adam öldü... Bir hafta sonra adam uyurken birden arkadaşının sesini duydu :
    - "Dostum..... sana bir iyi bir de kötü haberim var..."
    Öteki hemen sordu :
    - "İyi haber nedir?"
    - "Cennette futbol oynanıyor....."
    - "BU HARİKA...!!! Peki kötü haber nedir???"
    - "Yarınki maçta kalede sen varsın..."


    Kompartmanda tek başına yolculuk ediyordu. Birden kapı açıldı ve çifte tabancalı biri;
    - "Çabuk paraları!! sökül" diye bağırınca, adam korkudan titreyerek cevap verdi:
    - Kusuruma bakmayın ama meteliğim yok.
    - Öyleyse niye titriyorsun?
    Yolcu güldü;
    - Ben sizi kondüktor sanmıştım da!....


    Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtiyor; Amerikalı bir hanım şöyle der:
    - Ben iyi bir şirketin genel müdiresiyim. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alış verişi sen yap" dedim. Baktım birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı..."
    Alman konuşmacı;
    - Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "Ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım. Biraz da sen yap" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
    Fadime kürsüye çıkmış;
    - Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel`e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum. Biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı..


    Çok akıllı geçinirdi.Kapısında "ikinci kez gelen hastalardan yarım ücret alınır" yazılı doktora girdi. Gülerek :
    -Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mı beni?dedi.
    Doktor da güldü :
    -Tabii, hatırlamaz olur muyum?
    -Eeee? Muayene etmeyecek misiniz? İlaç vermeyecek misiniz?
    -Hayır gerekmez...Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin...


    Evliliklerinin üstünden henüz bir ay geçmiştir. Mutlu koca genç ve güzel karısına sarılır :
    -İlk aşk ne kadar tatlı, ne heyecanlı değil mi?
    Genç karısı yanıtlar :
    -Evet... ama seni tanıdığıma da memnunum...


    Elektrik süpürgesi satıcısı, bir apartman dairesinin kapısını çalmış, kapıyı açan bayana
    - "Hanımefendi, bu elimde görmüş olduğunuz kovanın içinde at pisligi var!" demiş ve bu bir kova pisliği evin içine doğru savurarak döküvermiş. Sonra da
    - "Hanımefendi, elimdeki elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, bu moku yiyeceğim..!"
    Kadin satıcıya şöyle bir bakmış
    - "Beyefendi, üstüne domates sosu da ister misiniz?
    Elektrikler kesik de ....! "


    Temel, Fransız ve ingiliz'in bindikleri gemi batmış.Günlerce aç susuz kaldıktan sonra bir adaya çıkmışlar.Tam kurtulduk diye sevinirlerken bir dolu yamyamın baş uçlarında belirdiğini görmüşler.Yamyamların niyetinin kötü olduğunu gören kazazedeler :
    - Ne olur bizi yemeyin, diye yalvarmışlar.
    Kral yamyam :
    - Sizleri bir teste tabi tutacagız, en başarılı çıkanı affedeceğiz. Her birinizi birer kulübeye hapsedip birer maymun verecegiz. Bir yıl sonunda en çok yavru maymun doğurtanınız kurtulacak, demiş Kulubeler hazırlanmış, maymunlar konulmuş, kapılar sıkıca kapatılmış Hergün kapı altından yemekler gönderilmiş.
    Birinci yılın sonunda kapıların açılma zamanı gelmiş.
    İlk olarak Fransızın kapısı açılmıs. Üç tane yavru maymun oradan oraya zıplıyor. Fransız pestili çıkmış bir durumda.
    İkinci olarak ingilizin kapısı açılmış. O da harap durumda ama beş tane yavru doğurtmuş.
    Son olarak Temel'in kulubesine giderken yamyam hokomoko :
    - Bu Türkler uçkurlarına çok düşkün millettir. Şimdi kapıyı açacagız en azından on yavru üzerimize atlayacak demiş.
    Kapı açılmış ama ne görsünler Temel bir köşede kös kös oturuyor., Temel'e verilen maymun harap durumda, ortada da sadece bir yavru var ama onun da bir gözü var bir gözü yok, kafası gövdesinden büyük, kısacası tam bir hilkat garibesi!
    - Ne lan bu!, demiş hokomoko...
    Bir yılda doğurta doğurta sadece bunu mu doğurttun?
    - Ulan şerefsizler, demiş Temel.
    Vermişsiniz yanlışlıkla erkek maymunu, bunu bulduduğunuza şükredin!


    "Hayatım arabayla ilgili bir sorun var. Karbüratöre su kaçmış." Adam; "Karbüratörde su ? Ama bu imkansız."Kadın; "Sana karbüratörde su olduğunu söylüyorum." Adam; " Sen karbüratörün ne olduğunu bile bilmezsin ki. Bir de ben kontrol ediyim. Araba nerde?" Kadın; " Havuzda."


    Kız nişanlısını eve çağırdı :
    -Otur Ali`ciğim.Evlenmeden önce tüm mazimi sana açıkça anlatmalıyım.
    -İyi ama hayatım iki hafta önce anlatmıştın ya...
    -O iki hafta önceydi hayatım.


    Amerika'da FBI için ajan seçimi yapılacaktır. Başvuruda bulunanlardan FBI ajanları olmaları için bir talepte bulunulur. Bu talebe göre eşlerini verilen silahla öldürmeleri gerekmektedir. ilk aday olan ingiliz eline verilen silahı geri çevirerek ben karıma kıyamam der ve içeride bulunan karısını da alıp evine geri döner. ikinci olarak içeriye Amerikalı bir zenci gelir odada uzun süre düşündükten sonra bunu yapamam der ve silahı geri iade eder. içeri son olarakta bizim Temel gelir Temel'e de aynı teklifte bulunulur, yani karısını öldürmesi istenmektedir, Temel biraz düşündükten sonra bu teklifi kabul eder ve içeriye girer birkaç el silah sesinden sonra aniden bir cam sesi gelir içeriye giren ajanlar kırık camın yanındaki Temel'e yönelirler ajanlar şaşkın bir şekilde sorarlar ne oldu diye?
    Temel: Verdiğiniz silah kurusıkı çıktı, bende bizim karıyı 20. kattan aşağıya attım der.


    Temel ucağa binerken merdivende bir bakmıs önünde fıstık gibi bir dilber. Muhteşem de bir mini. Temel içini çekerken bir bakmış, yeri dilberin tam yanı.. Oturmuşlar. Uçak havalanmış. Dilber çantasına uzanmış. İçinden bir bulmaca dergisi, bir kurşun kalem çıkarmış.Başlamış çapraz bulmacayı çözmeye..Temel heveslenmiş."Şimdi bir yerde takılır, bana sorar, böylece muhabbete başlarız" diye..
    Beş dakika geçmeden dilber Temel`e dönmüş, gerçekten.. Kısık, seksi bir sesle sormuş:
    "Bes harfli bir kelime. Sonu arak.. Basına bir harf koyarsanız kadınların en sevdiği alet olurmuş, biliyor musunuz?" diye.. "Aman Tanrım" demiş Temel, Amerikan filmlerindeki gibi.. "Aman Tanrım.. Bu güzel kadına o kelimeyi nasıl söylerim ben.. Mutlak bir başka kelime olmalı..
    "Başlamış düsünmeye.. Beş dakika sonra jeton "Dank" diye düşmüş..
    Kadına dönmüş: "Tarak olabilir mi, hanımefendi?.. Tarak!..
    "Harikasınız" demiş dilber.. "Silginiz var mı acaba?.."


    Matematik öğretmeni ilkokul çocuklarına sormuş : "Ağaçta 5 kuş var.Birini vurdum kaç kaldı?" Ahmet hemen "Hiç kalmaz.Çünkü sesten hepsi uçar," demiş. Öğretmeni bunun üzerine "Olmaz öyle şey," diye cevap vermiş, "burası matematik dersi. 5 taneden biri vurulursa 4 tane kalır. Ama düşünüş tarzını beğendim." Ahmet fena halde hırslanmış "Ben de bir şey sorabilir miyim öğretmenim," demiş. "Sor bakalım." "3 kadın dondurma yiyor, biri ısırarak, biri yalayarak, biri emerek yiyiyor.Bunlardan hangisi evli?" Öğretmen kızarıp bozarmış.Sonunda "Bilmem ki, emen mi?" demiş. Ahmet cevabı hemen yapıştırmış: "Yoo, tabi ki parmağında alyansı olan. Ama düşünüş tarzınızı beğendim."


    Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor.Pireye sıçra diyor. Pire sıçrıyor. Zıpla diyor: Pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve zıpla diyor. Zıplıyor.
    Rapor 1: Pire kanatları koparılmıs olarak zıpladı. Bu defa ayaklarını koparıyor ve zıpla diyor hareket yok. Bir daha zıpla diyor yine hareket yok . Adam yazıyor.
    Rapor 2: Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.


    Köleler çiftlikten kaçarken sihirli lamba bulmuşlar ve cini lambadan çıkarmışlar. Cin 10 zenciye sormuş:
    Dileyin benden ne dilerseniz. Birer dilek dileme hakkınız var.
    1. zenci 'beyaz olmak istiyorum' demiş, olmuş.
    10. zenci tebessüm etmeye baslamış.
    2. zenci de beyaz olmak istedigini söylemiş, olmuş.
    10. zenci sırıtmaya devam etmiş.
    3. zenci de beyaz olmuş dilediği dileğiyle...
    10. zenci kıkırdamaya baslamış.
    4. zencinin de isteği aynı... 10. zenci gülmeye devam...
    5,6,7,8 derkeeen 9. zenci de beyaz olma yönünde isteğini kullanmış. Sıra 10. zenciye gelmiş ama adam yerlerde... Gülmekten geberiyor. Cin isteğini sormuş... Adam nefes almaya firsat buldugu bi ara isteğini garip bir böğürtü ile belirtmiş:
    - "HEPSİNİ ZENCİ YAP!".


    Temel'e bir işe girmek için sağlık raporu lazım olmuş. Gitmiş tam teşekküllü bir hastaneye. Epey muayeneden sonra doktor sormuş:
    - "Kulaklarınızdan ya da burnunuzdan bir şikayetiniz var mı?"
    - "He ya", demiş Temel. "Özellikle fanilamu çıkarurken çok zorlanayrum."


    Politikacı bir grup, otobüs ile bir seminere katılmak üzere yola koyulur.
    Yolda otobüs şoförü bir kaza yapar ve bir çifçinin arsasının hemen yanında devrilir.
    Bunu gören çifçimiz, büyük bir çukur kazar ve tüm politikacıları oraya gömer.
    Bir kaç gün sonra, o civardan geçen bir polis, kaza yapmış otobüsü görür, çifçiye de politikacıların nerede olduğunu sorar.
    - Hepsini gömdüm der çifçi.
    - Peki hepsi ölmüş müydü ?
    - Valla abi, bazıları ölmediklerini söylüyorlardı, ama bilirisin ne kadar yalancı olduklarını bu politikacıların !!!


    FBI eleman alacaktır. Gazeteye ilan verilir, bir gun sonra uç kisi basvuruda bulunur. ilk adam odaya alınarak "karını seviyor musun?" diye sorulur. Adam "evet efendim" der. "Peki, ulkeni seviyor musun?" deyince adam yine "evet" diye cevap verir.
    FBI gorevlisi "peki o zaman, sana bir sürprizimiz var, karını buraya getirdik yan odada su anda kendisi. Al su silahı karını oldur bakalım" deyince adam silahı alarak diger odaya girer. Birkac saniye sonra geri doner, kravatı gevsemis ve terlemistir.
    Yapamayacagını soyleyerek oradan ayrılır.
    Sıra ikinci adama gelir ona da aynı seyleri soylerler o da yapamayacagını soyler ve oradan cıkar gider.
    Son olarak sıra Temel'e gelir. Ona da aynı seyler söylenir ve Temel iceri girer. Bir-iki saniye sonra bam bam bam bam bam diye silah sesleri ve hem arkasından buyuk bir sangırtı ile cam kırılması sesi duyulur.
    Temel geri doner biraz terlemistir. FBI gorevlisi sorar:
    - Noldu?
    - Bana verdiginiz tabanca kurusıkı cıktı. O yuzden Fadime'yi pencereden asağı atmak zorunda kaldım!...


    Issizin biri, temizlik isleri icin Microsoft'a basvurur.Insan Kaynaklari, bir on gorusmenin ardindan test (yeri temizlemek) yaparlar ve personel muduru adama " ise alindin, e-mail adresini ver, sana basvuru formunu gondereyim, ayni zamanda, ise baslamak icin gelecegin gunu bildiririm" der.
    Adam caresiz, bilgisayarinin, ve dolayisi ile e-mail adresinin olmadigini soyler. Insan Kaynaklarindan, onun adina uzulduklerini, fakat e-mail'i yoksa, kendisinin de varolmadigini ve kendisi de olmadigi icin ise alinamayacagini soylerler. Adam umutsuzca, ne yapacagini bilmeden, cebinde sadece 10$ ile cikar. Ve bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alir. Kapi kapi dolasarak, 2 saat icersinde sermayesini ikiye katlar. Isini birkac kez daha tekrar eder ve aksam eve dondugunde 60$'i vardir.
    Ve bu sekilde yasayabilecegini anlar, her sabah erkenden evinden cikar ve aksam gec saatlere kadar calisir, ve her gun parasini uce,dorde katlar. Az bir zaman sonra, bir el arabasi alir, bunu bir kamyonla degistirir ve bir sure sonra artik, bircok aractan olusan bir nakliye sirketi sahibidir.
    5 sene gecer, adamimiz Birlesik Devletlerin en buyuk gida nakliye sirketleriniden bir tanesinin sahibidir artik. Artik ailesini ve gelecegini dusunmektedir, ve hayat sigortasi yaptirmaya karar verir.
    Bir sigorta sirketini arar, kendine uygun bir plan secer ve konusma biterken, sigortaci, teklifi gonderebilmek icin adamin e-mail adresini ister. Adam e-mail 'inin olmadigini soyler
    "Sasirtici", der sigortaci, " e-mail'iniz yok ve bu hanedanligi kurabildiniz, dusunun, ya bir de e-mail adresiniz olsaydi.."
    Adam dusunur ve su cevabi verir:
    - Microsoft' ta temizlikci olurdum!!


    Roma'da dunyaca unlu San Pietro Kilisesi'nde buyuk bir pazar ayini... Gorkemli bir dinsel toren.. Papa bile katiliyor. Koskoca meydan mahser yeri gibi..Kilisenin ici de dısı da tiklim tiklim..
    Bu arada kilise kapisinda iki adam ozellikle dikkati cekiyor...Ikisinin de boynunda kocaman birer levha asili..Birinde " Ben koyu bir Hristiyanim ,lutfen bana yardim ediniz " yazili.
    Otekinde ise sadece " Ben koyu bir Yahudiyim " yaziyor. Tabii ki kiliseden cikanlar Hristiyan oldugunu ifade eden adama yanasiyorlar ve ellerini ceplerine atip comertce bir seyler veriyorlar.
    Yahudi oldugunu ifade eden adamda ise siftah yok.
    Bu arada kiliseden cikan iyi niyetli biri "Yahudiyim " yazisi tasiyana sokuluyor. " Bana bak kardes " diyor , "..durustluk iyi bir sey ,ama binlerce Hristiyan kiliseden cikarken , senin Yahudi oldugunu boyle aleni olarak ifade etmen kanimca hic de akillica bir hareket degil.
    Bak kimse sana para da vermiyor zaten.. Bence cikar o yaziyi boynundan , sen de su Hristiyan gibi..." deyince , boynunda "Yahudiyim yazili adam " Hristiyanim " yazili olana donup sesleniyor:
    - Heey !.. Salamon !.. Herife bak be !.. Gelmis bize ticaret ogretiyor..


    Buyuk bir sirketin ust duzey yoneticilerinden biri bir gun
    New York uzerinde balonla dolasmaya cikar. Aksilik bu ya, pusulasini
    asagiya dusurur ve kaybolur. Inmek icin uygun bir yer ararken bir
    gokdelenin tepesinde sigara icen bir adam gorur ve alcalir.
    "Pardon. Ben neredeyim acaba?" diye sorar.
    "Yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icindesin" der adam.
    Yonetici sinirlenir:
    "Sen muhendissin degil mi?" diye sorar.
    "Evet." der adam. "Nereden bildin?"
    "Cunku basim belada ve sana bir soru soruyorum. Verdigin cevap 100%
    dogru fakat hic bir isime yaramiyor."
    "Sen de yoneticisin degil mi?"
    "Evet sen nereden bildin?"
    "Cunku yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icinde
    kaybolmussun.Pusulan yok, berbat durumdasin. Fakat bu
    simdi benim sucum oldu."


    Iki Alman, Hans ile Mans Türklerin rakidan ne anladiklarini merak edip bir gece meyhaneye gitmeye karar vermisler. Meyhaneden içeri girip acemi bakislar ile etrafa baktiktan sonra, yan masa ne siparis ettiyse aynisini siparis edip içmeye baslamislar rakiyi.. Birinci kadehin sonunda Hans Mans'a sormus.. Mans bir sey hissediyor musun? Hayir Hans..devam edelim içmeye.. Bir süre sonra yedikleri mezelerin de esliginde ikinci kadehe baslamislar.Bu sefer Mans dayanamamis ve..
    - Hans demis..Hans...Birsey anladin mi?
    - Hayir..devam et...
    Üçüncü kadehi de bitirdikleri sirada Hans tekrar Mans' a sormus..
    - Ne hissediyorsun Mans?
    Mans agir agir gözlerini kaldirmis..
    - Ne hissettigimi siktir et de Hans...Ne olacak bu Almanya'nin durumu????


    Temel in 3 tane sevgilisi vardır. Biri öğretmen, biri doktor, biri de santralcidir. Fakat öğretmenle evlenmeye karar verir. Bunu bilen arkadaşı sorar
    - "Niye öğretmen de diğerleri değil?" diye.
    Temel de ona döner:
    - Ula der, bilmez misin doktorlar "bugün git yarin gel" der, santralci de "Şu an meşgul daha sonra tekrar deneyin" der. Ama öğretmen ne der? Hadi bir daha tekrarlayalım...


    Uzun ikna turlarindan sonra Ermeni mahallesinin 17 yasindaki guzeller guzeli ve yoksul aile kizi ZIVART, mahallenin zengin ve 75 yasindaki MIGIRDIC beyi ile evlendirilir.
    ilk gece Migirdic bey ölür.Durumu supheli bulan savciligin actigi dava sonucunda;
    Mahkemede hakim sorar:
    - "Kizim anlat bakalim nasil oldu?"
    Zivart, utangac ve ermeni sivesiyle anlatir:
    - "Valla hakim bey, malumunuz zifaf gezesi... Migirdic bey ustume geldi...basladi titremege...ben zannettim geloor, meger gidoormus."


    Kasabanın birinde bir papaz ve onun iki tane papağanı varmış. Papağanlarda papaz gibi oldukça inançlı ve dindarlarmış. Sabah akşam kafeslerinde oturup incil okuyup dua ederlermiş.
    Papazın cemaatinden bir kadınında 2 tane dişi papağanı varmış, papazın erkek papaganları ne kadar ahlaklı ise, kadının dişi papaganları da o kadar ahlaksızmış. Eve gelen misafirlerin önünde 'erkek istiyozzz!' diye bağırırlarmış. Kadın sonunda dayanamamış ve papaza akıl danışmaya gitmiş.
    - "Sen getir onları bana benim papağanların kafesine koyalım da ahlaklı olmayı öğrensinler biraz" demiş. Kadında almış papaganları getirmiş, papazın evine daha kafese girer girmez dişi papağanlardan birisi
    - "Hey yakışıklı, iki tane ucuz fahişe ister misiniz kafesinizde" diye sormuş. Erkek papağanlardan biri ötekine dönüp haykırmış?:
    - "Oğlum bütün dualarımız kabul oldu lan sonunda!!!"


    Tavşan bir gün bir eczaneye girer. Karşısında duran eczacıya sorar :
    -Havuç var mı, havuç havuç?
    Bunun üzerine eczacı;
    -"Malesef biz sadece ilaç satıyoruz" der.
    Bunun üzerine tavşan dışarı çıkar.On dakika sonra tekrar gelir ;
    -"Havuç var mı havuç havuç?" der. Eczacı ;
    -"Az öncede söylediğim gibi biz sadece ilaç satıyoruz ama manav iki sokak arkada", der.
    Tavşan yine dışarı çıkar ama tekrar tekrar girip çıkmaya devam eder.Ancak duruma daha fazla katlanamayan eczacı tavşana tekrar gelip havuç isterse ağzını burnunu kıracagını , bütün dişlerini dökeceğini söyler. Aradan 10-15 dakika gecmeden tavşan yeniden damlar. Fakat eczacıda artık dayanma gücü kalmamıştır ve tavşanın bütün dişlerini döküp eline verir, arkasından da bir tekme kapı dışarı atar. Eczacı kurtuldugundan emindir. Tam arkasına yaslanıp derin bir nefes alacakken bir sesle irkilir;
    -"Havuj juyu vay mı, havuj şuyu havuj juyu ?"


    Üç mahkum cezaevi yolundadır. Herbirine, hapiste geçirecekleri günler için yanlarında tek bir eşya getirmelerine izin verilmiştir. Otobüste, biri diğerine döner ve sorar:
    Eeee sen ne getirdin ?
    Diğer mahkum bir boya kutusu çıkarır ve bununla her şeyi boyayabileceğini söyler.
    İkinci mahkum bir deste iskambil kağıdı çıkarır Bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi bir kağıt oyunu oynayabilirim.
    Üçüncü mahkuma merakla sorarlar:
    Sen ne getirdin ?
    Adı Temel olan üçüncü mahkum bir kutu çıkarır ve gülerek :
    Bu orkidleri getirdim. der.
    Diğer iki mahkumun kafası karışır.
    Merakla sorarlar :
    Bunlarla ne yapabilirsin ki ?
    Temel sırıtır ve elindeki kutuyu göstererek,
    Kutuda yazdığına göre, bunlarla Ata binebilir, Yüzmeye gidebilir, hatta paten kayabilirmişim.


    Temel'in ineği hastalanmiş. Komşusu Cemal'e gitmiş.
    - Ula ineğun hastalanduğunda ne vermiştun?
    - Tuz ruhi...
    - Eyi......
    Temel ertesi gün koşa koşa geri dönmus...
    - Ula ineğum oldi...
    - O zaman benimçi de olmişti...


    Savcı, morgdaki uç cesedi incelemek üzere gelmişti.
    Birinci ceset sırıtıyordu. Savcı nedenini sordu. "Milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazandı, sevincine dayanamadı, kalp krizi geçirdi ve oldu", dediler.
    İkinci ceset de sırıtıyordu. Savcı sordu;
    -Bu neden sırıtıyor?
    "Bunun da oğlu doğmuştu. Sevinçten kalbine yenik düştü" diye açıkladılar. Üçüncü ceset Temel'in kömür halindeki cesediydi. O da sırıtıyordu. "Bu neden oldu?" diye sordu savcı.
    "Efendim, buna yıldırım çarptı" dediler.
    -Peki neden sırıtıyordu?
    -Fotoğrafını çekiyorlar sanmış.


    İki Laz birer turist tavlamışlar ve bir tenhaya çekilmişler. Tam birlikte olacakları sırada iki kızda Lazlardan prezervatif kullanmalarını istemiş ve çıkarıp birer tane vermişler.
    Lazlar ilk defa gördükleri prezervatiflere bakarak :
    - Ne yani, şimdi bunları takınca çocuk olmayacak mı ?
    - Evet
    Bunun üzerine Lazlar kabul etmişler ve prezervatifleri takmışlar.
    Aradan bir altı ay geçtikten sonra bir gün tarlada çalışan iki Lazdan biri aniden elindeki kazmayı yere atarak :
    - Yeter daa ! Ben çıkartıyorum artık, çocuk olacaksa olsun !


    Temel bir gün yolda giderken arkadaşın prof. idrise rastlar idrisin kolunun
    altında kalın kalın bi sürü kitap temel idrise sorar
    -ula idris o kitaplar ne kitabudur?
    -MANTIK KİTABUDUR.
    -mantık ne demek
    -valla temel sana nasıl anlatayım. senin evde akvaryum var mı?
    -var.
    -o zaman sen balıkları seversin
    -çok severim.
    -balıkları çok sevdiğine göre balık tutmayı ve yemeyi de seversin.
    -bayulurum özellikle hamsiye
    -balık sevdiğine göre balıkta bol miktarda fosfor azot vs bulunur bunlarda bir erkek olarak seni çok kuvvetlendirir dolayısıyla sen tam bir erkeksin işte mantık ilmi bunu açıklar.
    bu cevap temelin çok hoşuna gider hemen kitapçıya koşar bir sürü mantık kitabı alır ve okumaya başlar tabi okuduğundan pek bişey anlamaz ama yine devam eder bir gün kolunun altında bisürü kitapla dursun temeli görür.
    -ula temel o kitaplar nedir.
    temel kasılarak cevap verir
    -mantik kitabudur
    -ula temel mantik ta ne oliyi
    -valla sana nasıl anlatayım ula dursun senin evde akvaryum varmı?
    -yook.
    temel şaşkınlıkla dursuna bakmış, ve
    -ula dursun yoksa sen i.nemisin?


    Lazın oğlu yüzünde üzgün bir ifade ile okuldan gelmiş. Babası durumu görünce sormuş:
    - Ne oldu ?
    - Matematik dersinden zayıf aldım.
    - Niye ?
    - Öğretmen 2 kere 2 kaç eder dedi, bende 6 dedim.
    - E oğlum, 2 kere 2 dört eder, hadi bilemedin beş eder. 6 nerden çıktı?


    Temel'in eczanesine genç ve güzel bir kadın girmiş. Tartının üzerine çıkıp parayı atmis. Beğenmemiş, manto ve ceketini çıkarmış ve para atıp tekrar tartilmiş. Yine sıkılmış, eteğini çıkarınca temel atılmış, parayi atmis,
    - Tevam edin puntan sonrasi müesseseden


    Bir gün 75 yaşında bir ihtiyar sperm testi yaptırmak için doktora gider. Doktor adama bir kavanoz verir ve:
    - "Bunu doldurup yarın bana getirin" der...
    Ertesi gün ihtiyar kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve boş olduğunu görür ve sebebini sorar. İhtiyar anlatmaya başlar:
    - "Doktor bey, dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol elimle denedim gene olmadı. Karımı çağırdım, o da sağ ve sol elleriyle denedi, ağzıyla denedi önce dişini çıkararak sonra dişini takarak denedi gene olmadı. Baktık olacak gibi değil komşunun karısını çağırdık o da iki elini ve ağzını denedi gene olmadı, deyince doktor kendini tutamamış:
    - "Naaptınız, komşunun karısını da mı çağırdınız" diye sormuş.
    İhtiyar yanıtlamış:
    - "Napalım, açamadık şu lanet kavanozu bir türlü.


    Adam melon şapkasının üzerinden kafasının kaşımaya çalışan bir başka adam görmüş ve yanına giderek:
    - Afedersiniz, siz Laz mısınız?
    - Evet, neden sordun?
    - Şapkanızın üzerinden kafanızı kaşımaya çalışıyordunuz da.
    - Ne olmuş yani?! Sen kıçın kaşınınca pantalonunu mu çıkarıyorsun?


    Temel Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu:
    - "Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köseye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip,
    - 'Benden ne istersen alabilirsin' dedi, ben de arabasını aldım.
    Dursun :
    - "İyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı."


    Temel akciğer kanseri olmuş Doktorlar iki aydan daha fazla yasaman mucize olur demişler ve ümitsiz olduğu için tedaviye de son vermişler. Öleceğini anlayan Temel , bütün esiyle dostuyla helalleşmeye karar vermiş. Fakat bizim Temel gördüğü herkese kendisinin AIDS hastalığına yakalandığını ve iki ay içinde öleceğini anlatıyor ve haklarını helal etmelerini istiyormuş. Tabii bunu duyanlar Temel'e helallik veriyorlarmış ama bir yandan da elini bile son bir defa sıkıp , kucaklaşmaktan kaçınıyorlarmış. Temel'in en iyi arkadası Dursun Temel'in bu yaptığını duyunca sormuş ;
    -Yahu Temel, anladık sen Kanser oldun ölecen, neden millete AIDS oldum diyon,bak herkesi bir korku sardı" demiş. Temel ;
    - Yahu Tursun, öyle de öleceeezzz böyle de ölecez, bari kariyi sağlama alalım dedim."


    Ülkenin yaşını başını almış ve en zengin işadamlarından biriyle yapılan röportajdır: Genç gazeteci çocuk soruyor,"Efendim, bugünlere nasıl geldiğinizi, bu inanilmaz servetin öyküsünü bizimle paylaşmak ister misiniz?"
    Ve cevap geliyor, "1928 yılıydı. 1.Dünya savaşının acılari yeni yeni sarılıyordu. Elimdeki birkaç sentten başka hiç bir şeyim yoktu. Elimdeki 5 sent ancak 1 elma almama yetiyordu, ve ben 1 tek elma aldım. Sabahtan akşama kadar elmayı sildim, pırıl pırıl oldu. O elmayı gün sonunda tam 10 sente sattım. Sabahı zor etmiştim. Ertesi sabah, elimdeki 10 sentimle 2 elma aldım. Sabahtan akşama kadar o 2 elmanın her tarafını sildim, bir güzel parlattım ve gün sonunda ikisini, toplam 20 sente sattım. Bu sistemle ay sonuna kadar devam ettim ve bir ay içersinde tam 1.37 dolar kazanmış oldum. Ertesi ayın ilk haftası karımın amcası öldü ve bize 5 milyon dolar miras bıraktı.


    Uluslararası kamuflaj yarışmasında,yarışmacılar bir çuval içine girecekler ve kamufle olacaklar,en iyi kamufle olan yarışmayı kazanacak, yarışmacılar, Fransız, Alman ve bizim Temel. Fransız çuvalın içine giriyor, Jüri geliyor elindeki sopa ile hafifçe çuvala dokunuyorlar, içeriden "Hav Hav!" diye ses geliyor, Jüri bravo diyor. Alman giriyor, jüri aynı şekilde sopayla yokluyor, bu sefer çuvaldan "Miyav Miyav!" diye ses geliyor, Jüri bunu da beğeniyor. Sıra bizim Temelde, Temel çuvala giriyor, Jüri gelip sopayla hafifçe yokluyor, ses yok, biraz daha hızlı vuruyorlar ses yok, tekmelemeye başlıyorlar ses yok, en sonunda çuvalı alıp duvara vurmaya başlıyorlar, neden sonra çok kısık bir ses geliyor içerden: Patates, Patates...


    Temel Dallas'daki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dısarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, da?!" Dursun hafifçe gülmüş. "Temelim burası Amerika! Bura da herbirşey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik da?!"Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temelim burası Amerika! Bura da herbirşey büyük!" Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmişler. Salonun ortasında kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış "amma büyük masa, da!" Dursun'un sesi gelmiş "Temelim burası Amerika! Bura da herbirşey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun olduğu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"


    Çiftçi Hans'ın dişi bir domuzu varmış. Tüm uğraşılara rağmen bu domuz gebe kalamıyormuş. Hans düşünmüş taşınmış ve o bölgede nam salan Schmidt adlı erkek domuzun sahibi Helmut ile konuşmaya karar vermiş. Helmut: -Tamam domuzun Schmidt ile çiftleşebilir ama 5 markını alırım... der. Bunu seve seve kabul eder Hans ve ertesi sabah domuzunu el arabasına oturtur çiftliğin yolunu tutar. Schmidt ile dişi domuz çiftleşir. Ama Hans tedirgindir ya hamile kalmazsa diye sorar: -Domuzumun hamile olduğunu nereden anlayacağım? -Sabah kalktığında eğer ayakta ise hamile değil... eğer yatıyorsa hamiledir... der. Sabah olur Hans koşarak gider ahıra ama domuz ayaktadır. Sıkılır yine el arabasına domuzunu koyup Helmutun çiftliğinr gider. Bu sefer 3 mark alır. Aynı şeyi söyler Helmut, ayakta ise değil, yatıyorsa hamile... Sabah olur ancak yine dişi domuz ayaktadır. Yine gider çifliğe Hans ve bu sefer ona acıyan Helmut 1 mark alır ve domuzlar yine çiftleşir. takip eden gün Hansın canı hiç ahıra gitmek istemez ve karısına seslenir: -Şu ahıra bi baksana domuz ne alemde ayakta mı, yatıyor mu? Kadın gider bir zaman sonra gelir. Hans sorar: -Ee domuz ne durumda, ayakta mı yatıyor mu? Kadın gülerek cevap verir -Ne ayakta ne de yatıyor, el arabasına binmiş seni bekliyor.


    Temel'le Dursun, dört motorlu bir uçakla Trabzon'dan Istanbul'a uçuyorlardi. Birden Pilot'un anonsu duyuldu:
    - Sayin yolcular, bir motorumuz ariza yapti. Ama panige gerek yok. Kalan motorlar bizi götürür. Tabii hizimiz biraz azalacak. Dolayisiyla yolculuk da biraz uzayacak.

    Az sonra bir motor daha durdu. Pilot yine ayni anonsu yapti:
    - Yolculuk biraz daha uzayacak... Sonra bir motor daha... Ve; ayni anons...
    Temel huzursuzlandı: - Ula; bir motor daha durursa, bütün gece burdayiz demektur...


    Temel kamyonuyla yokuş aşağı inerken freni patlar ve kamyonu son sürat gitmeye başlar, ve kamyon bir kavşağa gelir temel bir bakar sağ tarafta pazar kurulmuş yüzlerce insan ,soluna bakar bir tane çocuk. Pazara girip yüzlerce insanı öldüreceğine çocuğa çarpmayı tercih eder. Ertesi gün gazeteler şöyle yazar. TEMEL KAMYONUYLA PAZAR YERİNE GİRDİ 20 ÖLÜ 50 YARALI. Temele sorarlar niye pazara daldın? Diğer yöne gitmedin? Temel cevap verir - Aslında benim niyetim sadece çocuğu ezmekti ama namussuz pazar yerine doğru kaçınca...


    Mahkemede hakim, Temel'e sormuş;
    - Kiminle evlisin?
    - Bizum karıylan!
    Hakim sinirlenmiş,;
    - E, herhalde. Sen hiç erkekle evlenen duydun mu?
    - Duydum tabi, nassıl duymadum!
    - Kimmiş ?
    - Bizum karı.


    Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. Bir adam içeri girer ve barmene bunlar Hitler ve Stalin değil mi diye sorar.
    Barmen "Evet, onlar" der. Sonra adam onlara doğru yürür ve sorar: "Selam, ne yapıyorsunuz?" Hitler cevaplar:
    "3. Dünya savaşını planlıyoruz." Adam sorar. "Gerçekten mi? Neler olacak?"
    Hitler:"Bu sefer 14 milyon yahudiyi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz" der.
    Adam sorar: "Bir bisiklet tamircisi mi???!" Hitler Stalin'e döner ve der ki:
    "Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon yahudiyi takmayacağını söylemiştim!"


    Adamla kadın evlenmeye karar verirler ama adamın önemli bir şartı vardır. Evlenmeleri halinde başucundaki komodinin en üst çekmecesini asla açmaması için söz vermesini ister. Kadın kabul eder evlenirler. Aradan 25 yıl geçer ve kadın sonunda dayanamayıp çekmeceyi açar. İçinde 3 yumurta ve 700$ vardır. Kadın adama çekmeceyi actığını itiraf eder ve bunların anlamını sorar. Adam kadını affeder ve o da itiraf eder; kadını aldattığını, her sefer için oraya bir yumurta koyduğunu söyler. Kadın da adamın yapmış olduğu bu 3 kaçamağı affeder ama hala 700$'in ne işi olduğunu anlamamıştır. Adam der ki: "Yumurtalar çekmeceye sığmadığı için ara ara onları sattım ve o parayla dolar aldım".


    Üç kovboy Teksas'ta bir barda masaya oturmuş, kafayı çekiyorlar... Bir sarhoş girmiş içeri. Parmağı ile ortadakini işaret etmiş, "Senin anan" demiş, "Teksas'ın en çılgın seks manyağıdır"...
    Masanın etrafı bir anda boşalmış ama ortadaki adam duymazdan gelmiş, içkisine devam etmiş. Sarhoş çıkmış gitmiş ancak on dakika sonra geri gelmiş. Gene aynı masanın başında dikilmiş ve, "Senin o fahişe ananı az önce becerdim, harikaydı" demiş. Etraf masalar gene bir anda boşalmış fakat bizim kovboy gene kılını kıpırdatmadan içmeye devam etmiş. Sarhoş çıkmış gitmiş. On dakika sonra gene gelmiş. "Senin anan var ya, senin anan" diye başlarken, kovboy nihayet lafını kesmiş..
    - "Eve git de yat, gene zurna gibi içmissin, baba!..""


    Türk'e sormuşlar: Yarın dünyaya dev bir meteor çarpacak. Okyanuslar taşacak, dünya nüfusunun yarısı o anda ölecek. Havaya yükselen tozlar dünyayı karanlığa gömecek. Buzul çağı başlayacak. Kalanlar da bu çağda ortadan kalkacaklar. İnsanlığın sonu gelecek. Böyle bir felaketi önceden haber alsan ne yaparsın ?
    Türk hiç düşünmeden yanıtlamış:
    - Bütün paramla dolar alırım !!!


    Temel ile Dursun pilotluk kursuna gitmişler. En sonunda kursu bitirip pilotluk diplomasını almışlar. İlk seferlerine çıkmak üzereler. Uçağı kaldırıyorlar fakat kalktıktan bir saat sonra uyarı geliyor. Dursun Temel'e diyor ki "ula Temel şimdi kuleden uyarı geldi ineceğimiz havalimanının pisti çok kısaymış, onun için iner inmez frenlere asılalım."
    - Tamam demiş Temel. Pist görünmüş ve tekerler yere değer değmez Temel frenlere asılmış. Tam pistten çıkarlarken son anda durmuşlar. Dursun terini silerken Temel'e "ula Temel şu ise bak 10 metrelik pist mi olur" Temel:
    -Haklısın uşağum, bir de bunun enine bak en az 10 km var...


    Tabur´a yeni bir komutan atanmış ve askerleri toplayarak bir konuşma yapacağını belirtmiş. Bütün askerler toplanmışlar ve komutan başlamış konuşmaya:
    - Bugün tanışmak için sizleri buraya topladım. Benim adım Ahmet, soyadım Kırç. Tekrar ediyorum, Kırç. Arada "R" var. Sakın ola diliniz sürçmesin çok fena yaparım. Herkes iyice ezberlesin hata istemem !
    Askerler dağılmışlar ve herkes "Arada R var, arada R var" diye içinden ezbere koyulmuş.
    Komutan ise bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermek için sağda solda gördüğü askere soruyormuş:
    - Sen!
    - Emredin komutanım!
    - Soyadım ne benim ?!
    - Kırç komtanım.
    - Aferin ! İşinin başına !
    Komutan böyle böyle hergün bir kaç kere soyadını soruyor ancak kimse şaşırmıyormuş.
    Laz ise bu konuda çok sancılıymış.
    Ya birgün piyango kendisine çıkarsa ve şaşırırsa diye daralıp dururmuş.
    Nihayet birgün tören esnasında komutan aniden arkasına dönmüş ve Laz'ı işaret ederek
    - Sen ! Soyadım ne benim ?!
    Laz heyecandan konuşamıyor, nutku tutulmuş.Yaprak gibi sallanmaya başlamış.
    Komutan gayet sinirli
    - Sana söylüyorum, cevap ver, asabımı bozma !
    Hemen arkasındaki arkadaşı bakmış Laz'ın başı belaya girecek hemen fısıldamış :
    - Arada R var, arada R var...
    Bunun üzerine Laz cevap vermiş:
    - Gört !!!


    Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe baş vururlar.
    Görüşmeci matematikçiye sorar:
    - "iki kere iki kaç eder?".
    Matematikçi cevap verir:
    - "Dört!".
    Görüşmeci sorar:
    - "Kesin dört mü?
    Matematikçi kendinden emin cevaplar:
    - "Evet, kesin dört!"
    Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar:
    - "Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağya veya yukari oynayabilir, ama ortalama dört eder!".
    Ekonomistte de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur.
    Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
    - "Kaç etsin istersiniz?


    Adam kendisi için aldığı Viagra'ların papağanı tarafindan yutulmuş olduğunu farkeder. Papağanı ateş basmıştır.
    Adam sinirlenerek "Ateşi düşsün, soğusun" diye buzluğa atar papağanı...
    4 saat sonra buzluğu açıp papağana bakan adam, papağanın hala ter içinde olduğunu görür ve şaşırır.
    - Ne oldu sana? Niye terledin? Saatlerdir buzluktasın...
    - Lan, bu donmuş tavukların, donmuş bacaklarını hiç ayırmaya çalıştın mı sen ?


    İki arkadaş golf oynayarak ve iyi vakit geçirerek halı gibi çimenlerle kaplı sahada dolaşmaktadırlar. Sahanın yanından geçen yolda büyük ve kalabalık bir cenaze konvoyu görürler. Adamlardan biri, şapkasını çıkartır, büyük bir saygıyla cenazeye doğru dönerek diz çöker, içinden bir kaç küçük dua mırıldanır ve yine aynı saygı ile ayağa kalkar.
    Arkadaşı çok etkilenmiştir.
    - "Hey!"
    der,
    - "Sen gerçekten temiz yürekli, iyi bir insansın!.."
    - "Tabii,"
    der adam.
    - "Ne de olsa 35 yıllık karımdı."


    Genç kız sevgilisine telefon ediyordu:
    - Bu gece bize gelmesen iyi olur şekerim. Babamın öfkesinden yanına varılmıyor. Dün geceki kaçamak gezintiyi onun arabasıyla yaptığımızı haber almış!
    - Ne diyorsun! Nereden haber almış acaba?
    - Nerden olacak... Çarptığımız adam babammış da!...


    Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulübe bulurlar.
    Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve birsürü battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir.
    - Ben yerde uyku tulumunda uyurum, der.
    Sekreter yatağa yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar:
    - Efendim, ben çok üşüyorum. Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar:
    - Efendim, ben hala çok üşüyorum. Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar:
    - Ben yine çoooook üşüyorum.
    Adam yattığı yerden:
    - Bir fikrim var, der. Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz.
    Genç kadın kıkırdar:
    - Tamam, bana göre hava hoş.
    Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır:
    - Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al!


    - Beyefendi, etrafta bekçi ya da polis var mı?
    - Hayır, evladım.
    - Öyleyse cüzdanınızla saatinizi bana verin.


    Temel barda arkadaşıyla içiyormuş. Temel dertli dertli,
    - Karım nihayet peni anladu...
    Arkadaşı,
    - Be adam bunun için içilir mi?
    - Ama anlar anlamaz peni terk etti!


    Adam cehenneme girer. Önde zebani arkada adam yürürler. Bir odanın onünden geçerken zebani sorar:
    - "Burası nasıl?"
    Adam bakar içerisi oldukça sıcak. İçeridekiler yere basmakta güçlük çekiyorlar. Adam:
    - "Burası yaramaz" der. Devam ederler. Zebani tekrar sorar:
    - "Burası nasıl?"

    Bizimki bakar içerisi çok soğuk, her taraftan buzlar sarkıyor. İçeridekiler titriyor. Adam:

    - "Burası da yaramaz" der. Devam ederler. Zebani tekrar sorar:
    - "Burası nasıl?"

    Bizimki bakar ki insanlar göğüslerine kadar .ok içerisindeler ve ellerinde birer sigara savura savura içiyorlar.
    Adam:

    - "Hah, işte burası iyi.. ben buraya girmek istiyorum, der ve girer."

    İçeri girer girmez hemen ona da bir sigara ikram ederler. Daha üç-dört nefes çeker çekmez bir anons:

    - "Dikkat! Sigara molası bitmiştir... Baş aşağı!"


    Adam, boşanma davası için yargıcın karşısına çıkmış ve şikayetlerini
    anlatmaya başlamıştır:

    - "Karım üç yıldan beri ne bulursa bana fırlatıyor hakim bey!" Hakim adamın bu şikayetinden sonra hemen sözünü kesip merakla sorar:

    - "Be adam, o zaman bu davayı açmak için niye üç yıl bekledin?" Adam büyük bir saflık içinde cevap verir:

    - "Hakim bey, çünkü artık isabet ettirmeye başladı."

    Atlantik seferini yapmakta olan bir yolcu uçağı havada şiddetli bir fırtınaya yakalanır. Şiddetli yağmur, gökgürültüsü ve şimşekler derken uçak dengesini kaybetmeye başlar. Yolcular feryat etmektedir. Herkes artık uçağın düşmek üzere olduğundan ve son dakikalarını yaşadıklarından emindir.
    Uçak bir kez daha sarsılırken arka sıralardan bir kadın ayağa fırlar ve bağırır:
    - "Artık dayanamayacağım. Burada oturup koltuğa bağlı şekilde, bir hayvan gibi ölmeyi bekleyemem. Öleceksem, bari kadınlığımı hissederek öleyim. Aranızda bana kadınlığımı son bir kez tattıracak bir erkek var mı?"
    Ön sıralardan bir el kalkar ve kadın ele doğru yürür. Kadın yaklaşırken, adam da üstündeki gömleği çıkarır. Fırtınadan gidip gelen ışık aralarında kadın, erkeğin kaslı, üçgen vücudunu seçer. Sonra erkek ayağa kalkar ve kadının tam önünde durur ve:
    - "Ölmeden önce sana kadınlığını ben tattırabilirim. Hala istiyor musun?" der. Kadın bir erkeğin vücuduna, bir gözlerinin içine bakar ve hevesle:
    - "Evet, istiyorum" diye cevap verir. Bunun üzerine erkek elindeki gömleği kadına uzatır ve şöyle der:
    - "Pekala, öyleyse şunu ütüle bakalım!"

    Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja başlar, çok heveslidir. Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür.

    Çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını söyler. Bir süre sonra sarışın çocuğun yine tek başına aynı yerde durduğunu göruü, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak:

    - "Senin arkadaşın olmamı ister misin?" diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte "tamam" der. İlerleme kaydettigini düşünen sarışın öğretmen;
    - "Bütün çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun?" diye sorar.

    Afallayan çocuk hayretle cevap verir:

    - "Çünkü.. ben kaleciyim!!!"




  • quote:

    Orijinalden alıntı: badboy752

    FIKRALAR

    Yüzbaşının çok sevdiği ve güvendiği Onbaşı Mehmet`in cezalandırdığı er, yüzbaşının karşısında :
    -Komutanım benim bir şikayetim var.
    -Söyle.
    -Mehmet onbaşı beni döğdi.
    -Git, ben onun cezasını veririm.
    -Ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi.
    -Anladım, git cezasını veririm.
    -Anama babama laf etti.
    -Git cezasını veririz dedik ya.
    -Benim anam da yohtur, babam da yohtur.
    -Allah rahmet eylesin. Benim de öyle. Sen git anladım.
    -Ama Komtanım, Mehmet onbaşı benim anama da laf etti , babama da laf etti. Anam da yohtur, babam da yohtur. Anam da sensin, babam da sensin.
    Yüzbaşı :
    -Derhal koş; çağır Mehmet Onbaşı`yı buraya! dedi.


    Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtiyor; Amerikalı bir hanım şöyle der:
    - Ben iyi bir şirketin genel müdiresiyim. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alış verişi sen yap" dedim. Baktım birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı..."
    Alman konuşmacı;
    - Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "Ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım. Biraz da sen yap" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
    Fadime kürsüye çıkmış;
    - Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel`e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum. Biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı..


    Çok akıllı geçinirdi.Kapısında "ikinci kez gelen hastalardan yarım ücret alınır" yazılı doktora girdi. Gülerek :
    -Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mı beni?dedi.
    Doktor da güldü :
    -Tabii, hatırlamaz olur muyum?
    -Eeee? Muayene etmeyecek misiniz? İlaç vermeyecek misiniz?
    -Hayır gerekmez...Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin...


    Evliliklerinin üstünden henüz bir ay geçmiştir. Mutlu koca genç ve güzel karısına sarılır :
    -İlk aşk ne kadar tatlı, ne heyecanlı değil mi?
    Genç karısı yanıtlar :
    -Evet... ama seni tanıdığıma da memnunum...


    Elektrik süpürgesi satıcısı, bir apartman dairesinin kapısını çalmış, kapıyı açan bayana
    - "Hanımefendi, bu elimde görmüş olduğunuz kovanın içinde at pisligi var!" demiş ve bu bir kova pisliği evin içine doğru savurarak döküvermiş. Sonra da
    - "Hanımefendi, elimdeki elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, bu moku yiyeceğim..!"
    Kadin satıcıya şöyle bir bakmış
    - "Beyefendi, üstüne domates sosu da ister misiniz?
    Elektrikler kesik de ....! "
    Temel, Fransız ve ingiliz'in bindikleri gemi batmış.Günlerce aç susuz kaldıktan sonra bir adaya çıkmışlar.Tam kurtulduk diye sevinirlerken bir dolu yamyamın baş uçlarında belirdiğini görmüşler.Yamyamların niyetinin kötü olduğunu gören kazazedeler :
    - Ne olur bizi yemeyin, diye yalvarmışlar.
    Kral yamyam :
    - Sizleri bir teste tabi tutacagız, en başarılı çıkanı affedeceğiz. Her birinizi birer kulübeye hapsedip birer maymun verecegiz. Bir yıl sonunda en çok yavru maymun doğurtanınız kurtulacak, demiş Kulubeler hazırlanmış, maymunlar konulmuş, kapılar sıkıca kapatılmış Hergün kapı altından yemekler gönderilmiş.
    Birinci yılın sonunda kapıların açılma zamanı gelmiş.
    İlk olarak Fransızın kapısı açılmıs. Üç tane yavru maymun oradan oraya zıplıyor. Fransız pestili çıkmış bir durumda.
    İkinci olarak ingilizin kapısı açılmış. O da harap durumda ama beş tane yavru doğurtmuş.
    Son olarak Temel'in kulubesine giderken yamyam hokomoko :
    - Bu Türkler uçkurlarına çok düşkün millettir. Şimdi kapıyı açacagız en azından on yavru üzerimize atlayacak demiş.
    Kapı açılmış ama ne görsünler Temel bir köşede kös kös oturuyor., Temel'e verilen maymun harap durumda, ortada da sadece bir yavru var ama onun da bir gözü var bir gözü yok, kafası gövdesinden büyük, kısacası tam bir hilkat garibesi!
    - Ne lan bu!, demiş hokomoko...
    Bir yılda doğurta doğurta sadece bunu mu doğurttun?
    - Ulan şerefsizler, demiş Temel.
    Vermişsiniz yanlışlıkla erkek maymunu, bunu bulduduğunuza şükredin!


    "Hayatım arabayla ilgili bir sorun var. Karbüratöre su kaçmış." Adam; "Karbüratörde su ? Ama bu imkansız."Kadın; "Sana karbüratörde su olduğunu söylüyorum." Adam; " Sen karbüratörün ne olduğunu bile bilmezsin ki. Bir de ben kontrol ediyim. Araba nerde?" Kadın; " Havuzda."


    Kız nişanlısını eve çağırdı :
    -Otur Ali`ciğim.Evlenmeden önce tüm mazimi sana açıkça anlatmalıyım.
    -İyi ama hayatım iki hafta önce anlatmıştın ya...
    -O iki hafta önceydi hayatım.


    Amerika'da FBI için ajan seçimi yapılacaktır. Başvuruda bulunanlardan FBI ajanları olmaları için bir talepte bulunulur. Bu talebe göre eşlerini verilen silahla öldürmeleri gerekmektedir. ilk aday olan ingiliz eline verilen silahı geri çevirerek ben karıma kıyamam der ve içeride bulunan karısını da alıp evine geri döner. ikinci olarak içeriye Amerikalı bir zenci gelir odada uzun süre düşündükten sonra bunu yapamam der ve silahı geri iade eder. içeri son olarakta bizim Temel gelir Temel'e de aynı teklifte bulunulur, yani karısını öldürmesi istenmektedir, Temel biraz düşündükten sonra bu teklifi kabul eder ve içeriye girer birkaç el silah sesinden sonra aniden bir cam sesi gelir içeriye giren ajanlar kırık camın yanındaki Temel'e yönelirler ajanlar şaşkın bir şekilde sorarlar ne oldu diye?
    Temel: Verdiğiniz silah kurusıkı çıktı, bende bizim karıyı 20. kattan aşağıya attım der.


    Temel ucağa binerken merdivende bir bakmıs önünde fıstık gibi bir dilber. Muhteşem de bir mini. Temel içini çekerken bir bakmış, yeri dilberin tam yanı.. Oturmuşlar. Uçak havalanmış. Dilber çantasına uzanmış. İçinden bir bulmaca dergisi, bir kurşun kalem çıkarmış.Başlamış çapraz bulmacayı çözmeye..Temel heveslenmiş."Şimdi bir yerde takılır, bana sorar, böylece muhabbete başlarız" diye..
    Beş dakika geçmeden dilber Temel`e dönmüş, gerçekten.. Kısık, seksi bir sesle sormuş:
    "Bes harfli bir kelime. Sonu arak.. Basına bir harf koyarsanız kadınların en sevdiği alet olurmuş, biliyor musunuz?" diye.. "Aman Tanrım" demiş Temel, Amerikan filmlerindeki gibi.. "Aman Tanrım.. Bu güzel kadına o kelimeyi nasıl söylerim ben.. Mutlak bir başka kelime olmalı..
    "Başlamış düsünmeye.. Beş dakika sonra jeton "Dank" diye düşmüş..
    Kadına dönmüş: "Tarak olabilir mi, hanımefendi?.. Tarak!..
    "Harikasınız" demiş dilber.. "Silginiz var mı acaba?.."


    Matematik öğretmeni ilkokul çocuklarına sormuş : "Ağaçta 5 kuş var.Birini vurdum kaç kaldı?" Ahmet hemen "Hiç kalmaz.Çünkü sesten hepsi uçar," demiş. Öğretmeni bunun üzerine "Olmaz öyle şey," diye cevap vermiş, "burası matematik dersi. 5 taneden biri vurulursa 4 tane kalır. Ama düşünüş tarzını beğendim." Ahmet fena halde hırslanmış "Ben de bir şey sorabilir miyim öğretmenim," demiş. "Sor bakalım." "3 kadın dondurma yiyor, biri ısırarak, biri yalayarak, biri emerek yiyiyor.Bunlardan hangisi evli?" Öğretmen kızarıp bozarmış.Sonunda "Bilmem ki, emen mi?" demiş. Ahmet cevabı hemen yapıştırmış: "Yoo, tabi ki parmağında alyansı olan. Ama düşünüş tarzınızı beğendim."


    Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor.Pireye sıçra diyor. Pire sıçrıyor. Zıpla diyor: Pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve zıpla diyor. Zıplıyor.
    Rapor 1: Pire kanatları koparılmıs olarak zıpladı. Bu defa ayaklarını koparıyor ve zıpla diyor hareket yok. Bir daha zıpla diyor yine hareket yok . Adam yazıyor.
    Rapor 2: Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.


    Köleler çiftlikten kaçarken sihirli lamba bulmuşlar ve cini lambadan çıkarmışlar. Cin 10 zenciye sormuş:
    Dileyin benden ne dilerseniz. Birer dilek dileme hakkınız var.
    1. zenci 'beyaz olmak istiyorum' demiş, olmuş.
    10. zenci tebessüm etmeye baslamış.
    2. zenci de beyaz olmak istedigini söylemiş, olmuş.
    10. zenci sırıtmaya devam etmiş.
    3. zenci de beyaz olmuş dilediği dileğiyle...
    10. zenci kıkırdamaya baslamış.
    4. zencinin de isteği aynı... 10. zenci gülmeye devam...
    5,6,7,8 derkeeen 9. zenci de beyaz olma yönünde isteğini kullanmış. Sıra 10. zenciye gelmiş ama adam yerlerde... Gülmekten geberiyor. Cin isteğini sormuş... Adam nefes almaya firsat buldugu bi ara isteğini garip bir böğürtü ile belirtmiş:
    - "HEPSİNİ ZENCİ YAP!".


    Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında :
    - Şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi, demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve :
    - Buyurun beyler, yiyiniz, demişler. Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş.
    - Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor.


    Okyanusta büyük bir gemi hızla ilerliyorken, bir an gemi kaptanı herkesi güverteye çağırmış.
    Herkes güverteye toplanınca :
    - Size bir kötü bir de iyi haberim var demiş. Hangisi ile başlayayım ?
    - iyi olanla demiş yolcular...
    - 11 dalda oscar kazanacağız.


    İki arkadaş karılarına ne kadar harçlık bıraktıklarını konuşuyorlarmış. Birincisi halinden pek şikayetçi olmamış; "ne biliym işte bizimki az bir parayla idare ediyi" demiş. İkincisi "yok anam ben hergün para bırakayrum, kari yine istiyor, bıktım valla" demiş. "Allah allah, ne yapar ki bu kadar parayı" demiş birinci. İkinci adam sıkıntılı, "valla içki desen yok. Kumar desen yok. Karı desen kendisi karı..."


    Temel ile Dursun pilotluk kursuna gitmisler. En sonunda kursu bitirip pilotluk diplomasini almislar. ilk seferlerine çikmak üzereler. Uçaki kaldiyorlar fakat kalktiktan bir saat sonra uyari geliyor. Dursun Temele diyorki ula Temel simdi kuleden uyari geldi inecegimiz havalimanin pisti çok kisaymis, onun içininer inmez frenlere asilalim. Tamam demis temel. pist görünmüs ve tekerler yere deger degmez Temel frenlere asilmis. Tam pistten çikarlarken son onda durmuslar. Dursun terini silerken Temel'e demis ki "ula Temel su ise bak 10 metrelik pist mi olur mu?". Temel:
    -Haklisin usagum, bi de bunun enine bak en az 10 km var....


    Sonbaharda, kızılderililer seflerine kısın soguk gecip gecmeyecegini sormuslar. Herhangi bir fikri olmayan sef, kısın soguk gececegini ve hazırlanmak icin odun toplamaları gerektigini soylemis. Iyi bir onder olan sef, en yakın telefon kulubesine gittikten sonra Ulusal Hava Durumu Servisi'ni arayip sormus:
    - Kıs soguk mu gececek?
    Telefondaki adam:
    - Evet, bu kıs epey soguk olacak.
    Sef, koye geri donup odun toplama isini hızlandırmıs. Bir hafta sonra, sef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramis:
    - Kıs cok mu soguk gececek?
    Telefondaki adam:
    - Evet, bu kıs gercekten oldukca soguk olacak.
    Boylelikle sef geri donup adamlarına bulabildikleri butun odun parcacıklarını dahi toplamalarını soylemis. Bir hafta sonra, sef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramıs:
    - Bu kısın cok soguk gecegine kesinlikle emin misiniz?
    Telefondaki adam:
    - Kesinlikle, kizilderililer deli gibi odun topluyor!


    Temel birgün külüstür arabasıyla yolda giderken, kırmızı ışıkta duran bir Limuzine arkadan çarpar. Aşağıya inen Temel başlar adama yalvarmaya: "Abi yalvarırım beni affet, ben garibanın tekiyim." Bunun üzerine adam Temel'e "Tamam seni affettim hadi git" der. Temel arabasına biner. Adam önde Temel arkada yola devam ederler. Sonraki kırmızı ışıkta Temel tekrar Limuzine arkadan çarpar ve kafayı camdan uzatarak:
    "BENİM ABİ BENİM devam edin..." der.


    Deniz aşırı bir ülkede askerliğini yapmakta olan John bir gün sevgilisinden bir mektup alır.
    Sevgilisi artık ondan ayrıldığını bildirmekte ve fotografını geri göndermesini istemektedir.
    John çok kızar. Arkadaşlarından eski kız arkadaşlarının fotograflarını toplar.
    Hepsini paket yapar ve sevgilisine gönderir. Pakete bir de not iliştirir;
    " Kusura bakma, hangisi olduğunu çıkaramadım. Lütfen kendi fotoğrafını al ve kalanını geri gönder!"


    Temel bir gün tuvalete girmiş. Yanında bir adam varmış ve sormuş. Temel: Haçom sen Karadenizlü misun?
    diye sormuş.
    Adam evet demiş.
    Temel: Pekü Trabzonli musun? diye sormuş. Adam buna da evet demiş.
    Temel: Peki senün köyin Çamlıhemşin midur? da diye bir soru daha sormuş. adam bunada evet demiş.
    Temel: Peki senin sünnetçin Kemal üsta midir da? diye bir soru daha sormuş. Adam sinirlenmiş.
    Adam: Ebe adam sen nereli olduğumu, köyümü biliyorsin sünnetçimi nerden biliyorsun? diye sormuş.
    Temel: 'Kemal ustayı kim bilmez!!! Hep yamuk keser yarım saatten beri bacağıma işiyorsin da demiş


    Adamın biri yolda yürüyormuş. Karşısına Azrail çıkmış. Adam içinden "Olamaz zamanım geldi galiba beni almaya geldi" demiş. Bir anda aklına bir numara gelmiş. Acaba çocuk numarası yaparsam beni bırakır diye geçirmiş içinden. Oturmuş agu agu agu demeye başlamış. Sonra Azrail' de yanına gelmiş eğilip kulağına atta atta atta demiş...


    Kayserilinin biri trende gidiyormuş. Karşısına bir İstanbul'lu oturmuş. Tabii bizim Kayserili pastırma-ekmek takılıyo. Bir ara:
    -Kardaş, sen de yir misin?, diye sorunca İstanbullu:
    -Yok sağol, benim hemoroidim var, diye yanıtlar.
    Kayserili de:
    -Olsun önce pastırma ye; sonra onu da yersin!


    İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler. O sevinçle "saatte 160'la" uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durdular. "Arabayı süren":
    - Onbin liralık, dedi, süper olsun.
    Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra:
    - Gidin işinize be! diye bağırdı, sizin civatalarınız gevşek!
    İkincisi, "araba kullanana" döndü:
    - Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!


    Bir adam, tanrının doğasını anlamak istiyormuş ve ona sormuş;
    "Tanrım, bir milyon yıl senin için ne kadar bir süredir?"
    Tanrı şöyle cevaplamış;
    "Bir milyon yıl, benim için 1 dakika kadardır." Adam sormaya devam
    etmiş;
    "Peki tanrım, bir milyon dolar senin için ne kadardır?" Tanrı
    cevaplamış;
    "Bir milyon dolar benim için bir pennydir"
    Adam dayanamamış; "Tanrım bana bir penny verir misin? " demiş.
    Tanrıdan şöyle bir cevap gelmiş;
    "Bir dakika. "


    Temel çok büyük bi bankanın yanında sucuk satmakla geçimini sağlamaktadır, birgün Temel'in bir arkadaşı borç istemeye gelir.
    Temel'e ;
    -Ula temel acil bi işim çıktı, bana bi 100 mark borç verebilur musun ? der.
    Temel de ona;
    -Hayır kusura bakma veremem der.
    Arkadaşı buna çok şaşırır ve nedenini sorar, Temel de ;
    -Bankayla bi antlaşma yaptım der.
    Arkadaşı bu antlaşmanın ne olduğunu sorar.
    Temel de:
    -Ben hiç kimseye borç vermiyeceğum, onlar da sucuk satmayacaklar der.


    Kekemenin biri bir gün polis karakolunu aramış:
    - Ooooorraassıııı pooolliiss kkkaarrrakooolluu mmmuu? demiş. Karşıdaki polis "evet" demiş.
    - Bbbbirrr aaattt ööööllllüüüsüüü vvvvvvaaaaarrr demiş.
    Polis "nerde" diye sormuş. Adam:
    -Mmmmmmmmmmmmmm...
    Polis:
    - Nerde kardeşim telefonu meşgul etme
    Adam:
    -M mmmmmmmm
    Polis:
    - Maslak'ta mı kardeşim? Adam:
    -Hhhhhhhhaayyyyyııırrr
    Polis:
    - Nerde kardeşim ya sen en iyisi söyleyebilince tekrar ara demiş. Adam bir saaat sonra tekrar aramış: -Ooooooorrrraaaassıııı poooolllissss... Polis:
    -Evet kardeşim burası polis karakolu bir at ölüsü var tamam da nerde? Adam: Mmmmmmmmmm Polis:
    -Maslak ta mı kardeşim? Adam: -Eeeeevvvveeet
    Polis:
    -Be kardeşim bir saat önce neden sorunca Maslak demedin? Adam:
    -Aaaaatttıııı oooorraaayyyaa tttaaaşşııııyyyaaannnaaa kkkkaaaddddaaaar ccccaaaannnıııımmmm ççççııııkkkktttttııııı...


    Temel' e sorarlar: "Temel sen hangi nefesleri daha çok seversin?
    Temel: "cigaramun ilk nefesiyle kaynanamın son nefsinu severum."


    Anne oğlunun karnesine bakarak hiddetle köpürdü. ''Bu ne hal? Geçen yıl sınıfın birincisiydin, bu yıl aldığın kırıklarla herhalde sonuncusu olmuşsundur!''
    Çocuk önüne bakarak mırıldandı.
    ''Ama anne, geçen yıl sen sevindin, bırak bu yılda başkaları sevinsin!''


    Temel ile Dursun hızlı trende yolculuk yaparken bir sığır çiftliğinin önünden geçerler.
    Temel:
    - Ula Dursun burda tam 397 sığır var.
    Dursun:
    - Ula Temel nasıl saydun, haçen zırt diye geçtuk.
    Temel:
    - Onun kısa bir yolu vardır. Ayaklarını sayup dörde böleyrum...


    Temel tavukçuluk yapmaya karar vermiş ve şehirden 1000 tane tavuk almış köyüne gelmiş ve bunları bacaklarınden toprağa gömmüş ve sulamış ancak iki gün sonra bir bakmış tavukların hepsi ölmüş. Bu duruma çok kızan ve ne yapacağını bilemeyen Temel hemen Trabzon'daki ziraat odasına durumu anlatan bir yazı yazmış yazıda tavukları toprağa ayaklarından gömdüğünü ancak tavuklarının öldüğünü yazmış. İki gün sonra Trabzon'dan yanıt gelmiş:
    - Yazdığınız mektup elimize ulaştı. Durumu anladık ancak daha iyi bir araştırma için lütfen topraktan örnek yollayınız...


    Sarışın bayan yanmış iki kulağıyla doktora gider. Doktor:
    - Kulaklarınıza ne oldu ?
    - Ütü yapıyordum ve telefon çaldı. Ben de telefon diye ütüyü koydum kulağıma.
    - Peki öteki kulağınıza ne oldu ?
    - Lanet olası tekrar aradı...


    Kadının biri petshop'a gidip bir muhabbet kuşu almak istemiş, raftan bir tane erkek kuşu gözüne kestirmiş, adama sormuş:
    - "Bu şimdi erkek olduğuna göre kesin konuşur, değil mi?"
    - "Tabiii efendim..hem de harika bir seçim yaptınız, bu öyle cinstir ki 2 haftaya kalmaz karşılıklı sohbet bile edersiniz."
    Kadının çok hoşuna gitmiş, kuşu alıp eve götürmüş. 2 hafta sonra kadın yine dükkana gelmiş:
    - "Bu kuş tek kelime etmedi!"
    - "İmkanı yok hanımefendi salıncağına çıkıp sallana sallana gayet güzel konuşuyor olmalı"
    - "İyi de siz salıncak vermediniz ki bana?"
    Böylece adam kadına bir salıncak satmış, kadın eve dönmüş. 2 hafta sonra kadın yine dükkanda:
    - "Bakın beyefendi 4 hafta geçti bu hayvandan hala ses çıkmıyor!"
    - "Gerçekten anlamıyorum... merdivenine çıkıp oynarken konuşuyor olması gerekirdi!"
    - "Merdiven mi? Bunun merdiveni yok ki?"
    Ve adam güle oynaya kadına bir de merdiven satmış... kadın yine evine dönmüş... 2 hafta sonra:
    - "Beyefendi bir buçuk ay oldu ve bu kuştan hala tek bir kelime duyamadım, olmayacak bu iş galiba!!"
    - "Bakın hanımefendiciğim ben bunlardan onlarca sattım biliyorum merdivenine çıkıp ordan salıncağına konarlar ve aynada kendilerini seyrederken bıcır bıcır konuşurlar"
    - "Ayna mı..................."
    Ve adam o gün de bir ayna satmış olmanın mutluluğuyla kadını evine göndermiş. 2 hafta sonra petshop'un kapısı açılmış, kadın içeri girmiş, elinde kafes, kafesin içinde merdiven, salıncak, ayna ve bacaklarını havaya dikmiş ölü muhabbet kuşu...
    - "BENİ KAZIKLADINIZ!!! İŞTE KONUŞMAYAN KUŞUNUZ VE YANINDA BANA KAKALADIĞINIZ IVIR ZIVIRLAR!!!"
    Adam çok şaşırmış...
    - "Hanımefendi bu ilk defa başıma geliyor inanamıyorum tek kelime etmedi mi bu hayvan???"
    - "Valla ölmeden önce tek bir cümle söyledi"
    - "Ne dedi??????????"
    - "O DÜKKANDA KUŞ YEMİ SATMAZLAR MI?"


    Temel bu hayatın kargaşasından bunalıp bir dağ başına yerleşmeye karar verir. Fadime'yi de alıp bir dağ evine yerleşir. Ancak dünyada neler olup bittiğini de çok merak etmektedir. Bu yüzden hergün Fadime'yi en yakın köye gönderip günlük gazete aldırır. Köy çok uzaktadır ve Fadime her gün bir gazete için bu yolu katetmek zorundadır. Bu durum Fadime'nin canını sıkar ve en sonunda bir gün yine köyün bakkalına gazete almaya gittiğinde aynı gazeteden 7 tane birden alır. Temel hergün gazete istediğinde bu gazetelerden birini çıkarıp verir. Ancak Temel durumu farkedecek diye de çok korkmaktadır. Temel hergün bu aynı gazeteleri okur fakat Fadime'ye hiç bir şey belli etmez. En sonunda Temel Fadime'ye seslenir, Fadime kızacak diye çok korkar ve Temel şöyle der:
    - "Ula Fadume bu insanlar ne salaktır. Adamın bir tanesi yolda duran arabaya tam bir haftadır hergün çarpıyor".


    Adamcağız her gece yatağını ıslatır hale gelmiş.Yatmadan evvel çişini yapıyor,ama gece yine yatağı ıslatıyor. Canına tak edince soluğu psikologda alıyor. Doktor hastasına önce telkin ediyor, uzanıp rahat etmesini sağlıyor ve terapisine başlıyor;
    - Eveettt... şimdi anlatın bakalım. Her gece yatağınıza nasıl işiyorsunuz?
    - Valla doktorcum, önce çişimi yapıyorum ve yatağa yatıp uyuyorum.
    - Ee? gayet güzel devam edin.
    - Uyuduktan bir süre sonra rüya görmeye başlıyorum.
    - Peki nasıl bir rüya görüyorsunuz?
    - Rüyamda yeşil, küçücük bir adam geliyor ve bana "Çişini yaptın mı?" diye soruyor. Ben de "Hayır yapmadım" deyince; -"Hadi bakalım öyleyse şimdi yap" diyor, ben de yapıyorum.
    - Hımmm... Tamam anlaşıldı. Şimdi eve gidince bu gece yine çişinizi yapıp yatın. O yeşil küçük adam gelipte size "Çişini yaptın mı?" diye sorarsa siz de "Evet! Yaptım!." diye yanıtlayın.
    Bu reçeteyi alan hastamız eve gider. Yatma vakti gelince çişini yapar ve yatağa yatar. Aradan az bir süre geçer. Rüya görmeye başlar ve yeşil küçük adam gelir, bizimkine sorar;
    - Çişini yaptın mı bakim?
    - Evet! Yaptım!
    - Ya büyüğünü?
    - I-ıh yapmadım.
    - Hadi bakalım, öyleyse şimdi yap...


    Trafik polisi Temel'in kullandığı arabayı durdurur ve:
    - Sizi tebrik ederim beyfendi, bu günkü kontrollerimizde emniyet kemeri takan tek sürücü sizsiniz bu yüzden size üçyüzmilyon lira ödül vereceğiz, ne yapmayı düşünüyorsunuz. Demiş.
    Temel:
    - Hemen cidup bi ehliyet alacağım demiş.
    - Ne! senin ehliyetin yok mu? demeye kalmadan yandan Fadime söze girmiş:
    - Siz ona bakmayin memur bey içince hep böyle sapitiyi.
    Polis iyice sinirlenmeye başlamış. Derken arkadan Dursun:
    - Ula ben size demedimmi çalıntı arabayla yola çıkmayalum başımıza bi iş gelir diye.
    Trafik polisi iyice zıvanadan çıkmış ve o sırada bagajdan İdris atlamış:
    - N'oldu uşaklar geçtik mi sınırı ?


    Adamın biri işten eve gelmiş, televizyonun karşısına oturmuş, karısına da
    - "başlamadan bana bi bira getirsene" demiş.....
    Kadın ters ters bakmış, bir kutu bira getirip adamın kafasına atar gibi önüne koymuş... 10 dk. sonra adam tekrar
    - "Çabuk bi bira daha.. neredeyse başlıycak" demiş... kadın çok kızmış, "bana baksana sen" demiş..
    - "Bütün gece bira içip televizyonmu seyrediceksin? Aaaah ah, yazıklar olsun böyle mıymıntı adamın uğruna gençliğim gitti Allahııım....."
    Adam kendi kendine söylenmiş: "Al işte başladı bile..."


    Adamın biri işten eve gelmiş, televizyonun karşısına oturmuş, karısına da
    - "başlamadan bana bi bira getirsene" demiş.....
    Kadın ters ters bakmış, bir kutu bira getirip adamın kafasına atar gibi önüne koymuş... 10 dk. sonra adam tekrar
    - "Çabuk bi bira daha.. neredeyse başlıycak" demiş... kadın çok kızmış, "bana baksana sen" demiş..
    - "Bütün gece bira içip televizyonmu seyrediceksin? Aaaah ah, yazıklar olsun böyle mıymıntı adamın uğruna gençliğim gitti Allahııım....."
    Adam kendi kendine söylenmiş: "Al işte başladı bile..."


    Temel, bir binanın önünde durmuş, arkadaşları da çatıya çıkmış. Temel aşağıdan arkadaşlarına, "Ula sen iki kolunu yana aç asağı öyle atla demiş.
    Birincisi atlamış gümm. İkinciye
    - "Sen sadece sağ kolunu yana aç, öyle atla" demiş. İkinci de atlamış gümmm. Üçüncüye
    - "Sen iki kolunu yanına yapıştır öyle atla" demiş. O da gümmm. Yoldan geçen bir adamın dikkatini çekmiş sormuş,
    - "Kardeşim siz ne yapıyorsunuz Allah aşkına". Temel cevap vermiş,
    - "Tetris oynayruz."



    Bir gün Temel yolda yürüyor. Ancak etraf çok karanlık. Sadece çok hafif bir ay ışığı , başka hiç görünen bir şey yok. Ancak Temel bu ay ışığında tam önünde bir nesne görmüş. 'Acaba bu ne' diye geçirmiş içinden. Eline almış, koklamış, tadına bakmış. Ve sonra büyük bir sevinçle bağırmış:
    -"ULA BU POKMUŞ, İYİ Kİ BASMADUM."


    İki yaşlı dost 70'li yaşlarına gelmiş iki adam, bir ömür boyu birbirlerinin en iyi dostu olmuşlardı... Derken birgün bir tanesi ağır hasta oldu.. Ölüm döşeğindeyken yanında yine en iyi dostu vardı ve ona fısıldadı :
    - "Bana bir iyilik yap olur mu... Cennete gittikten sonra orda futbol oynanıyorsa lütfen bir şekilde bana haber ver.."
    Öteki "Tamam..."dedi.. "Bütün hayatım boyunca en iyi dostum sendin, bunu senin için yapıcam..".. Ve birkaç dakika sonra da adam öldü... Bir hafta sonra adam uyurken birden arkadaşının sesini duydu :
    - "Dostum..... sana bir iyi bir de kötü haberim var..."
    Öteki hemen sordu :
    - "İyi haber nedir?"
    - "Cennette futbol oynanıyor....."
    - "BU HARİKA...!!! Peki kötü haber nedir???"
    - "Yarınki maçta kalede sen varsın..."


    Kompartmanda tek başına yolculuk ediyordu. Birden kapı açıldı ve çifte tabancalı biri;
    - "Çabuk paraları!! sökül" diye bağırınca, adam korkudan titreyerek cevap verdi:
    - Kusuruma bakmayın ama meteliğim yok.
    - Öyleyse niye titriyorsun?
    Yolcu güldü;
    - Ben sizi kondüktor sanmıştım da!....


    Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtiyor; Amerikalı bir hanım şöyle der:
    - Ben iyi bir şirketin genel müdiresiyim. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alış verişi sen yap" dedim. Baktım birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı..."
    Alman konuşmacı;
    - Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "Ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım. Biraz da sen yap" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
    Fadime kürsüye çıkmış;
    - Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel`e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum. Biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı..


    Çok akıllı geçinirdi.Kapısında "ikinci kez gelen hastalardan yarım ücret alınır" yazılı doktora girdi. Gülerek :
    -Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mı beni?dedi.
    Doktor da güldü :
    -Tabii, hatırlamaz olur muyum?
    -Eeee? Muayene etmeyecek misiniz? İlaç vermeyecek misiniz?
    -Hayır gerekmez...Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin...


    Evliliklerinin üstünden henüz bir ay geçmiştir. Mutlu koca genç ve güzel karısına sarılır :
    -İlk aşk ne kadar tatlı, ne heyecanlı değil mi?
    Genç karısı yanıtlar :
    -Evet... ama seni tanıdığıma da memnunum...


    Elektrik süpürgesi satıcısı, bir apartman dairesinin kapısını çalmış, kapıyı açan bayana
    - "Hanımefendi, bu elimde görmüş olduğunuz kovanın içinde at pisligi var!" demiş ve bu bir kova pisliği evin içine doğru savurarak döküvermiş. Sonra da
    - "Hanımefendi, elimdeki elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, bu moku yiyeceğim..!"
    Kadin satıcıya şöyle bir bakmış
    - "Beyefendi, üstüne domates sosu da ister misiniz?
    Elektrikler kesik de ....! "


    Temel, Fransız ve ingiliz'in bindikleri gemi batmış.Günlerce aç susuz kaldıktan sonra bir adaya çıkmışlar.Tam kurtulduk diye sevinirlerken bir dolu yamyamın baş uçlarında belirdiğini görmüşler.Yamyamların niyetinin kötü olduğunu gören kazazedeler :
    - Ne olur bizi yemeyin, diye yalvarmışlar.
    Kral yamyam :
    - Sizleri bir teste tabi tutacagız, en başarılı çıkanı affedeceğiz. Her birinizi birer kulübeye hapsedip birer maymun verecegiz. Bir yıl sonunda en çok yavru maymun doğurtanınız kurtulacak, demiş Kulubeler hazırlanmış, maymunlar konulmuş, kapılar sıkıca kapatılmış Hergün kapı altından yemekler gönderilmiş.
    Birinci yılın sonunda kapıların açılma zamanı gelmiş.
    İlk olarak Fransızın kapısı açılmıs. Üç tane yavru maymun oradan oraya zıplıyor. Fransız pestili çıkmış bir durumda.
    İkinci olarak ingilizin kapısı açılmış. O da harap durumda ama beş tane yavru doğurtmuş.
    Son olarak Temel'in kulubesine giderken yamyam hokomoko :
    - Bu Türkler uçkurlarına çok düşkün millettir. Şimdi kapıyı açacagız en azından on yavru üzerimize atlayacak demiş.
    Kapı açılmış ama ne görsünler Temel bir köşede kös kös oturuyor., Temel'e verilen maymun harap durumda, ortada da sadece bir yavru var ama onun da bir gözü var bir gözü yok, kafası gövdesinden büyük, kısacası tam bir hilkat garibesi!
    - Ne lan bu!, demiş hokomoko...
    Bir yılda doğurta doğurta sadece bunu mu doğurttun?
    - Ulan şerefsizler, demiş Temel.
    Vermişsiniz yanlışlıkla erkek maymunu, bunu bulduduğunuza şükredin!


    "Hayatım arabayla ilgili bir sorun var. Karbüratöre su kaçmış." Adam; "Karbüratörde su ? Ama bu imkansız."Kadın; "Sana karbüratörde su olduğunu söylüyorum." Adam; " Sen karbüratörün ne olduğunu bile bilmezsin ki. Bir de ben kontrol ediyim. Araba nerde?" Kadın; " Havuzda."


    Kız nişanlısını eve çağırdı :
    -Otur Ali`ciğim.Evlenmeden önce tüm mazimi sana açıkça anlatmalıyım.
    -İyi ama hayatım iki hafta önce anlatmıştın ya...
    -O iki hafta önceydi hayatım.


    Amerika'da FBI için ajan seçimi yapılacaktır. Başvuruda bulunanlardan FBI ajanları olmaları için bir talepte bulunulur. Bu talebe göre eşlerini verilen silahla öldürmeleri gerekmektedir. ilk aday olan ingiliz eline verilen silahı geri çevirerek ben karıma kıyamam der ve içeride bulunan karısını da alıp evine geri döner. ikinci olarak içeriye Amerikalı bir zenci gelir odada uzun süre düşündükten sonra bunu yapamam der ve silahı geri iade eder. içeri son olarakta bizim Temel gelir Temel'e de aynı teklifte bulunulur, yani karısını öldürmesi istenmektedir, Temel biraz düşündükten sonra bu teklifi kabul eder ve içeriye girer birkaç el silah sesinden sonra aniden bir cam sesi gelir içeriye giren ajanlar kırık camın yanındaki Temel'e yönelirler ajanlar şaşkın bir şekilde sorarlar ne oldu diye?
    Temel: Verdiğiniz silah kurusıkı çıktı, bende bizim karıyı 20. kattan aşağıya attım der.


    Temel ucağa binerken merdivende bir bakmıs önünde fıstık gibi bir dilber. Muhteşem de bir mini. Temel içini çekerken bir bakmış, yeri dilberin tam yanı.. Oturmuşlar. Uçak havalanmış. Dilber çantasına uzanmış. İçinden bir bulmaca dergisi, bir kurşun kalem çıkarmış.Başlamış çapraz bulmacayı çözmeye..Temel heveslenmiş."Şimdi bir yerde takılır, bana sorar, böylece muhabbete başlarız" diye..
    Beş dakika geçmeden dilber Temel`e dönmüş, gerçekten.. Kısık, seksi bir sesle sormuş:
    "Bes harfli bir kelime. Sonu arak.. Basına bir harf koyarsanız kadınların en sevdiği alet olurmuş, biliyor musunuz?" diye.. "Aman Tanrım" demiş Temel, Amerikan filmlerindeki gibi.. "Aman Tanrım.. Bu güzel kadına o kelimeyi nasıl söylerim ben.. Mutlak bir başka kelime olmalı..
    "Başlamış düsünmeye.. Beş dakika sonra jeton "Dank" diye düşmüş..
    Kadına dönmüş: "Tarak olabilir mi, hanımefendi?.. Tarak!..
    "Harikasınız" demiş dilber.. "Silginiz var mı acaba?.."


    Matematik öğretmeni ilkokul çocuklarına sormuş : "Ağaçta 5 kuş var.Birini vurdum kaç kaldı?" Ahmet hemen "Hiç kalmaz.Çünkü sesten hepsi uçar," demiş. Öğretmeni bunun üzerine "Olmaz öyle şey," diye cevap vermiş, "burası matematik dersi. 5 taneden biri vurulursa 4 tane kalır. Ama düşünüş tarzını beğendim." Ahmet fena halde hırslanmış "Ben de bir şey sorabilir miyim öğretmenim," demiş. "Sor bakalım." "3 kadın dondurma yiyor, biri ısırarak, biri yalayarak, biri emerek yiyiyor.Bunlardan hangisi evli?" Öğretmen kızarıp bozarmış.Sonunda "Bilmem ki, emen mi?" demiş. Ahmet cevabı hemen yapıştırmış: "Yoo, tabi ki parmağında alyansı olan. Ama düşünüş tarzınızı beğendim."


    Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor.Pireye sıçra diyor. Pire sıçrıyor. Zıpla diyor: Pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve zıpla diyor. Zıplıyor.
    Rapor 1: Pire kanatları koparılmıs olarak zıpladı. Bu defa ayaklarını koparıyor ve zıpla diyor hareket yok. Bir daha zıpla diyor yine hareket yok . Adam yazıyor.
    Rapor 2: Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.


    Köleler çiftlikten kaçarken sihirli lamba bulmuşlar ve cini lambadan çıkarmışlar. Cin 10 zenciye sormuş:
    Dileyin benden ne dilerseniz. Birer dilek dileme hakkınız var.
    1. zenci 'beyaz olmak istiyorum' demiş, olmuş.
    10. zenci tebessüm etmeye baslamış.
    2. zenci de beyaz olmak istedigini söylemiş, olmuş.
    10. zenci sırıtmaya devam etmiş.
    3. zenci de beyaz olmuş dilediği dileğiyle...
    10. zenci kıkırdamaya baslamış.
    4. zencinin de isteği aynı... 10. zenci gülmeye devam...
    5,6,7,8 derkeeen 9. zenci de beyaz olma yönünde isteğini kullanmış. Sıra 10. zenciye gelmiş ama adam yerlerde... Gülmekten geberiyor. Cin isteğini sormuş... Adam nefes almaya firsat buldugu bi ara isteğini garip bir böğürtü ile belirtmiş:
    - "HEPSİNİ ZENCİ YAP!".


    Temel'e bir işe girmek için sağlık raporu lazım olmuş. Gitmiş tam teşekküllü bir hastaneye. Epey muayeneden sonra doktor sormuş:
    - "Kulaklarınızdan ya da burnunuzdan bir şikayetiniz var mı?"
    - "He ya", demiş Temel. "Özellikle fanilamu çıkarurken çok zorlanayrum."


    Politikacı bir grup, otobüs ile bir seminere katılmak üzere yola koyulur.
    Yolda otobüs şoförü bir kaza yapar ve bir çifçinin arsasının hemen yanında devrilir.
    Bunu gören çifçimiz, büyük bir çukur kazar ve tüm politikacıları oraya gömer.
    Bir kaç gün sonra, o civardan geçen bir polis, kaza yapmış otobüsü görür, çifçiye de politikacıların nerede olduğunu sorar.
    - Hepsini gömdüm der çifçi.
    - Peki hepsi ölmüş müydü ?
    - Valla abi, bazıları ölmediklerini söylüyorlardı, ama bilirisin ne kadar yalancı olduklarını bu politikacıların !!!


    FBI eleman alacaktır. Gazeteye ilan verilir, bir gun sonra uç kisi basvuruda bulunur. ilk adam odaya alınarak "karını seviyor musun?" diye sorulur. Adam "evet efendim" der. "Peki, ulkeni seviyor musun?" deyince adam yine "evet" diye cevap verir.
    FBI gorevlisi "peki o zaman, sana bir sürprizimiz var, karını buraya getirdik yan odada su anda kendisi. Al su silahı karını oldur bakalım" deyince adam silahı alarak diger odaya girer. Birkac saniye sonra geri doner, kravatı gevsemis ve terlemistir.
    Yapamayacagını soyleyerek oradan ayrılır.
    Sıra ikinci adama gelir ona da aynı seyleri soylerler o da yapamayacagını soyler ve oradan cıkar gider.
    Son olarak sıra Temel'e gelir. Ona da aynı seyler söylenir ve Temel iceri girer. Bir-iki saniye sonra bam bam bam bam bam diye silah sesleri ve hem arkasından buyuk bir sangırtı ile cam kırılması sesi duyulur.
    Temel geri doner biraz terlemistir. FBI gorevlisi sorar:
    - Noldu?
    - Bana verdiginiz tabanca kurusıkı cıktı. O yuzden Fadime'yi pencereden asağı atmak zorunda kaldım!...


    Issizin biri, temizlik isleri icin Microsoft'a basvurur.Insan Kaynaklari, bir on gorusmenin ardindan test (yeri temizlemek) yaparlar ve personel muduru adama " ise alindin, e-mail adresini ver, sana basvuru formunu gondereyim, ayni zamanda, ise baslamak icin gelecegin gunu bildiririm" der.
    Adam caresiz, bilgisayarinin, ve dolayisi ile e-mail adresinin olmadigini soyler. Insan Kaynaklarindan, onun adina uzulduklerini, fakat e-mail'i yoksa, kendisinin de varolmadigini ve kendisi de olmadigi icin ise alinamayacagini soylerler. Adam umutsuzca, ne yapacagini bilmeden, cebinde sadece 10$ ile cikar. Ve bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alir. Kapi kapi dolasarak, 2 saat icersinde sermayesini ikiye katlar. Isini birkac kez daha tekrar eder ve aksam eve dondugunde 60$'i vardir.
    Ve bu sekilde yasayabilecegini anlar, her sabah erkenden evinden cikar ve aksam gec saatlere kadar calisir, ve her gun parasini uce,dorde katlar. Az bir zaman sonra, bir el arabasi alir, bunu bir kamyonla degistirir ve bir sure sonra artik, bircok aractan olusan bir nakliye sirketi sahibidir.
    5 sene gecer, adamimiz Birlesik Devletlerin en buyuk gida nakliye sirketleriniden bir tanesinin sahibidir artik. Artik ailesini ve gelecegini dusunmektedir, ve hayat sigortasi yaptirmaya karar verir.
    Bir sigorta sirketini arar, kendine uygun bir plan secer ve konusma biterken, sigortaci, teklifi gonderebilmek icin adamin e-mail adresini ister. Adam e-mail 'inin olmadigini soyler
    "Sasirtici", der sigortaci, " e-mail'iniz yok ve bu hanedanligi kurabildiniz, dusunun, ya bir de e-mail adresiniz olsaydi.."
    Adam dusunur ve su cevabi verir:
    - Microsoft' ta temizlikci olurdum!!


    Roma'da dunyaca unlu San Pietro Kilisesi'nde buyuk bir pazar ayini... Gorkemli bir dinsel toren.. Papa bile katiliyor. Koskoca meydan mahser yeri gibi..Kilisenin ici de dısı da tiklim tiklim..
    Bu arada kilise kapisinda iki adam ozellikle dikkati cekiyor...Ikisinin de boynunda kocaman birer levha asili..Birinde " Ben koyu bir Hristiyanim ,lutfen bana yardim ediniz " yazili.
    Otekinde ise sadece " Ben koyu bir Yahudiyim " yaziyor. Tabii ki kiliseden cikanlar Hristiyan oldugunu ifade eden adama yanasiyorlar ve ellerini ceplerine atip comertce bir seyler veriyorlar.
    Yahudi oldugunu ifade eden adamda ise siftah yok.
    Bu arada kiliseden cikan iyi niyetli biri "Yahudiyim " yazisi tasiyana sokuluyor. " Bana bak kardes " diyor , "..durustluk iyi bir sey ,ama binlerce Hristiyan kiliseden cikarken , senin Yahudi oldugunu boyle aleni olarak ifade etmen kanimca hic de akillica bir hareket degil.
    Bak kimse sana para da vermiyor zaten.. Bence cikar o yaziyi boynundan , sen de su Hristiyan gibi..." deyince , boynunda "Yahudiyim yazili adam " Hristiyanim " yazili olana donup sesleniyor:
    - Heey !.. Salamon !.. Herife bak be !.. Gelmis bize ticaret ogretiyor..


    Buyuk bir sirketin ust duzey yoneticilerinden biri bir gun
    New York uzerinde balonla dolasmaya cikar. Aksilik bu ya, pusulasini
    asagiya dusurur ve kaybolur. Inmek icin uygun bir yer ararken bir
    gokdelenin tepesinde sigara icen bir adam gorur ve alcalir.
    "Pardon. Ben neredeyim acaba?" diye sorar.
    "Yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icindesin" der adam.
    Yonetici sinirlenir:
    "Sen muhendissin degil mi?" diye sorar.
    "Evet." der adam. "Nereden bildin?"
    "Cunku basim belada ve sana bir soru soruyorum. Verdigin cevap 100%
    dogru fakat hic bir isime yaramiyor."
    "Sen de yoneticisin degil mi?"
    "Evet sen nereden bildin?"
    "Cunku yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icinde
    kaybolmussun.Pusulan yok, berbat durumdasin. Fakat bu
    simdi benim sucum oldu."


    Iki Alman, Hans ile Mans Türklerin rakidan ne anladiklarini merak edip bir gece meyhaneye gitmeye karar vermisler. Meyhaneden içeri girip acemi bakislar ile etrafa baktiktan sonra, yan masa ne siparis ettiyse aynisini siparis edip içmeye baslamislar rakiyi.. Birinci kadehin sonunda Hans Mans'a sormus.. Mans bir sey hissediyor musun? Hayir Hans..devam edelim içmeye.. Bir süre sonra yedikleri mezelerin de esliginde ikinci kadehe baslamislar.Bu sefer Mans dayanamamis ve..
    - Hans demis..Hans...Birsey anladin mi?
    - Hayir..devam et...
    Üçüncü kadehi de bitirdikleri sirada Hans tekrar Mans' a sormus..
    - Ne hissediyorsun Mans?
    Mans agir agir gözlerini kaldirmis..
    - Ne hissettigimi siktir et de Hans...Ne olacak bu Almanya'nin durumu????


    Temel in 3 tane sevgilisi vardır. Biri öğretmen, biri doktor, biri de santralcidir. Fakat öğretmenle evlenmeye karar verir. Bunu bilen arkadaşı sorar
    - "Niye öğretmen de diğerleri değil?" diye.
    Temel de ona döner:
    - Ula der, bilmez misin doktorlar "bugün git yarin gel" der, santralci de "Şu an meşgul daha sonra tekrar deneyin" der. Ama öğretmen ne der? Hadi bir daha tekrarlayalım...


    Uzun ikna turlarindan sonra Ermeni mahallesinin 17 yasindaki guzeller guzeli ve yoksul aile kizi ZIVART, mahallenin zengin ve 75 yasindaki MIGIRDIC beyi ile evlendirilir.
    ilk gece Migirdic bey ölür.Durumu supheli bulan savciligin actigi dava sonucunda;
    Mahkemede hakim sorar:
    - "Kizim anlat bakalim nasil oldu?"
    Zivart, utangac ve ermeni sivesiyle anlatir:
    - "Valla hakim bey, malumunuz zifaf gezesi... Migirdic bey ustume geldi...basladi titremege...ben zannettim geloor, meger gidoormus."


    Kasabanın birinde bir papaz ve onun iki tane papağanı varmış. Papağanlarda papaz gibi oldukça inançlı ve dindarlarmış. Sabah akşam kafeslerinde oturup incil okuyup dua ederlermiş.
    Papazın cemaatinden bir kadınında 2 tane dişi papağanı varmış, papazın erkek papaganları ne kadar ahlaklı ise, kadının dişi papaganları da o kadar ahlaksızmış. Eve gelen misafirlerin önünde 'erkek istiyozzz!' diye bağırırlarmış. Kadın sonunda dayanamamış ve papaza akıl danışmaya gitmiş.
    - "Sen getir onları bana benim papağanların kafesine koyalım da ahlaklı olmayı öğrensinler biraz" demiş. Kadında almış papaganları getirmiş, papazın evine daha kafese girer girmez dişi papağanlardan birisi
    - "Hey yakışıklı, iki tane ucuz fahişe ister misiniz kafesinizde" diye sormuş. Erkek papağanlardan biri ötekine dönüp haykırmış?:
    - "Oğlum bütün dualarımız kabul oldu lan sonunda!!!"


    Tavşan bir gün bir eczaneye girer. Karşısında duran eczacıya sorar :
    -Havuç var mı, havuç havuç?
    Bunun üzerine eczacı;
    -"Malesef biz sadece ilaç satıyoruz" der.
    Bunun üzerine tavşan dışarı çıkar.On dakika sonra tekrar gelir ;
    -"Havuç var mı havuç havuç?" der. Eczacı ;
    -"Az öncede söylediğim gibi biz sadece ilaç satıyoruz ama manav iki sokak arkada", der.
    Tavşan yine dışarı çıkar ama tekrar tekrar girip çıkmaya devam eder.Ancak duruma daha fazla katlanamayan eczacı tavşana tekrar gelip havuç isterse ağzını burnunu kıracagını , bütün dişlerini dökeceğini söyler. Aradan 10-15 dakika gecmeden tavşan yeniden damlar. Fakat eczacıda artık dayanma gücü kalmamıştır ve tavşanın bütün dişlerini döküp eline verir, arkasından da bir tekme kapı dışarı atar. Eczacı kurtuldugundan emindir. Tam arkasına yaslanıp derin bir nefes alacakken bir sesle irkilir;
    -"Havuj juyu vay mı, havuj şuyu havuj juyu ?"


    Üç mahkum cezaevi yolundadır. Herbirine, hapiste geçirecekleri günler için yanlarında tek bir eşya getirmelerine izin verilmiştir. Otobüste, biri diğerine döner ve sorar:
    Eeee sen ne getirdin ?
    Diğer mahkum bir boya kutusu çıkarır ve bununla her şeyi boyayabileceğini söyler.
    İkinci mahkum bir deste iskambil kağıdı çıkarır Bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi bir kağıt oyunu oynayabilirim.
    Üçüncü mahkuma merakla sorarlar:
    Sen ne getirdin ?
    Adı Temel olan üçüncü mahkum bir kutu çıkarır ve gülerek :
    Bu orkidleri getirdim. der.
    Diğer iki mahkumun kafası karışır.
    Merakla sorarlar :
    Bunlarla ne yapabilirsin ki ?
    Temel sırıtır ve elindeki kutuyu göstererek,
    Kutuda yazdığına göre, bunlarla Ata binebilir, Yüzmeye gidebilir, hatta paten kayabilirmişim.


    Temel'in ineği hastalanmiş. Komşusu Cemal'e gitmiş.
    - Ula ineğun hastalanduğunda ne vermiştun?
    - Tuz ruhi...
    - Eyi......
    Temel ertesi gün koşa koşa geri dönmus...
    - Ula ineğum oldi...
    - O zaman benimçi de olmişti...


    Savcı, morgdaki uç cesedi incelemek üzere gelmişti.
    Birinci ceset sırıtıyordu. Savcı nedenini sordu. "Milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazandı, sevincine dayanamadı, kalp krizi geçirdi ve oldu", dediler.
    İkinci ceset de sırıtıyordu. Savcı sordu;
    -Bu neden sırıtıyor?
    "Bunun da oğlu doğmuştu. Sevinçten kalbine yenik düştü" diye açıkladılar. Üçüncü ceset Temel'in kömür halindeki cesediydi. O da sırıtıyordu. "Bu neden oldu?" diye sordu savcı.
    "Efendim, buna yıldırım çarptı" dediler.
    -Peki neden sırıtıyordu?
    -Fotoğrafını çekiyorlar sanmış.


    İki Laz birer turist tavlamışlar ve bir tenhaya çekilmişler. Tam birlikte olacakları sırada iki kızda Lazlardan prezervatif kullanmalarını istemiş ve çıkarıp birer tane vermişler.
    Lazlar ilk defa gördükleri prezervatiflere bakarak :
    - Ne yani, şimdi bunları takınca çocuk olmayacak mı ?
    - Evet
    Bunun üzerine Lazlar kabul etmişler ve prezervatifleri takmışlar.
    Aradan bir altı ay geçtikten sonra bir gün tarlada çalışan iki Lazdan biri aniden elindeki kazmayı yere atarak :
    - Yeter daa ! Ben çıkartıyorum artık, çocuk olacaksa olsun !


    Temel bir gün yolda giderken arkadaşın prof. idrise rastlar idrisin kolunun
    altında kalın kalın bi sürü kitap temel idrise sorar
    -ula idris o kitaplar ne kitabudur?
    -MANTIK KİTABUDUR.
    -mantık ne demek
    -valla temel sana nasıl anlatayım. senin evde akvaryum var mı?
    -var.
    -o zaman sen balıkları seversin
    -çok severim.
    -balıkları çok sevdiğine göre balık tutmayı ve yemeyi de seversin.
    -bayulurum özellikle hamsiye
    -balık sevdiğine göre balıkta bol miktarda fosfor azot vs bulunur bunlarda bir erkek olarak seni çok kuvvetlendirir dolayısıyla sen tam bir erkeksin işte mantık ilmi bunu açıklar.
    bu cevap temelin çok hoşuna gider hemen kitapçıya koşar bir sürü mantık kitabı alır ve okumaya başlar tabi okuduğundan pek bişey anlamaz ama yine devam eder bir gün kolunun altında bisürü kitapla dursun temeli görür.
    -ula temel o kitaplar nedir.
    temel kasılarak cevap verir
    -mantik kitabudur
    -ula temel mantik ta ne oliyi
    -valla sana nasıl anlatayım ula dursun senin evde akvaryum varmı?
    -yook.
    temel şaşkınlıkla dursuna bakmış, ve
    -ula dursun yoksa sen i.nemisin?


    Lazın oğlu yüzünde üzgün bir ifade ile okuldan gelmiş. Babası durumu görünce sormuş:
    - Ne oldu ?
    - Matematik dersinden zayıf aldım.
    - Niye ?
    - Öğretmen 2 kere 2 kaç eder dedi, bende 6 dedim.
    - E oğlum, 2 kere 2 dört eder, hadi bilemedin beş eder. 6 nerden çıktı?


    Temel'in eczanesine genç ve güzel bir kadın girmiş. Tartının üzerine çıkıp parayı atmis. Beğenmemiş, manto ve ceketini çıkarmış ve para atıp tekrar tartilmiş. Yine sıkılmış, eteğini çıkarınca temel atılmış, parayi atmis,
    - Tevam edin puntan sonrasi müesseseden


    Bir gün 75 yaşında bir ihtiyar sperm testi yaptırmak için doktora gider. Doktor adama bir kavanoz verir ve:
    - "Bunu doldurup yarın bana getirin" der...
    Ertesi gün ihtiyar kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve boş olduğunu görür ve sebebini sorar. İhtiyar anlatmaya başlar:
    - "Doktor bey, dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol elimle denedim gene olmadı. Karımı çağırdım, o da sağ ve sol elleriyle denedi, ağzıyla denedi önce dişini çıkararak sonra dişini takarak denedi gene olmadı. Baktık olacak gibi değil komşunun karısını çağırdık o da iki elini ve ağzını denedi gene olmadı, deyince doktor kendini tutamamış:
    - "Naaptınız, komşunun karısını da mı çağırdınız" diye sormuş.
    İhtiyar yanıtlamış:
    - "Napalım, açamadık şu lanet kavanozu bir türlü.


    Adam melon şapkasının üzerinden kafasının kaşımaya çalışan bir başka adam görmüş ve yanına giderek:
    - Afedersiniz, siz Laz mısınız?
    - Evet, neden sordun?
    - Şapkanızın üzerinden kafanızı kaşımaya çalışıyordunuz da.
    - Ne olmuş yani?! Sen kıçın kaşınınca pantalonunu mu çıkarıyorsun?


    Temel Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu:
    - "Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köseye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip,
    - 'Benden ne istersen alabilirsin' dedi, ben de arabasını aldım.
    Dursun :
    - "İyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı."


    Temel akciğer kanseri olmuş Doktorlar iki aydan daha fazla yasaman mucize olur demişler ve ümitsiz olduğu için tedaviye de son vermişler. Öleceğini anlayan Temel , bütün esiyle dostuyla helalleşmeye karar vermiş. Fakat bizim Temel gördüğü herkese kendisinin AIDS hastalığına yakalandığını ve iki ay içinde öleceğini anlatıyor ve haklarını helal etmelerini istiyormuş. Tabii bunu duyanlar Temel'e helallik veriyorlarmış ama bir yandan da elini bile son bir defa sıkıp , kucaklaşmaktan kaçınıyorlarmış. Temel'in en iyi arkadası Dursun Temel'in bu yaptığını duyunca sormuş ;
    -Yahu Temel, anladık sen Kanser oldun ölecen, neden millete AIDS oldum diyon,bak herkesi bir korku sardı" demiş. Temel ;
    - Yahu Tursun, öyle de öleceeezzz böyle de ölecez, bari kariyi sağlama alalım dedim."


    Ülkenin yaşını başını almış ve en zengin işadamlarından biriyle yapılan röportajdır: Genç gazeteci çocuk soruyor,"Efendim, bugünlere nasıl geldiğinizi, bu inanilmaz servetin öyküsünü bizimle paylaşmak ister misiniz?"
    Ve cevap geliyor, "1928 yılıydı. 1.Dünya savaşının acılari yeni yeni sarılıyordu. Elimdeki birkaç sentten başka hiç bir şeyim yoktu. Elimdeki 5 sent ancak 1 elma almama yetiyordu, ve ben 1 tek elma aldım. Sabahtan akşama kadar elmayı sildim, pırıl pırıl oldu. O elmayı gün sonunda tam 10 sente sattım. Sabahı zor etmiştim. Ertesi sabah, elimdeki 10 sentimle 2 elma aldım. Sabahtan akşama kadar o 2 elmanın her tarafını sildim, bir güzel parlattım ve gün sonunda ikisini, toplam 20 sente sattım. Bu sistemle ay sonuna kadar devam ettim ve bir ay içersinde tam 1.37 dolar kazanmış oldum. Ertesi ayın ilk haftası karımın amcası öldü ve bize 5 milyon dolar miras bıraktı.


    Uluslararası kamuflaj yarışmasında,yarışmacılar bir çuval içine girecekler ve kamufle olacaklar,en iyi kamufle olan yarışmayı kazanacak, yarışmacılar, Fransız, Alman ve bizim Temel. Fransız çuvalın içine giriyor, Jüri geliyor elindeki sopa ile hafifçe çuvala dokunuyorlar, içeriden "Hav Hav!" diye ses geliyor, Jüri bravo diyor. Alman giriyor, jüri aynı şekilde sopayla yokluyor, bu sefer çuvaldan "Miyav Miyav!" diye ses geliyor, Jüri bunu da beğeniyor. Sıra bizim Temelde, Temel çuvala giriyor, Jüri gelip sopayla hafifçe yokluyor, ses yok, biraz daha hızlı vuruyorlar ses yok, tekmelemeye başlıyorlar ses yok, en sonunda çuvalı alıp duvara vurmaya başlıyorlar, neden sonra çok kısık bir ses geliyor içerden: Patates, Patates...


    Temel Dallas'daki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dısarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, da?!" Dursun hafifçe gülmüş. "Temelim burası Amerika! Bura da herbirşey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik da?!"Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temelim burası Amerika! Bura da herbirşey büyük!" Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmişler. Salonun ortasında kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış "amma büyük masa, da!" Dursun'un sesi gelmiş "Temelim burası Amerika! Bura da herbirşey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun olduğu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"


    Çiftçi Hans'ın dişi bir domuzu varmış. Tüm uğraşılara rağmen bu domuz gebe kalamıyormuş. Hans düşünmüş taşınmış ve o bölgede nam salan Schmidt adlı erkek domuzun sahibi Helmut ile konuşmaya karar vermiş. Helmut: -Tamam domuzun Schmidt ile çiftleşebilir ama 5 markını alırım... der. Bunu seve seve kabul eder Hans ve ertesi sabah domuzunu el arabasına oturtur çiftliğin yolunu tutar. Schmidt ile dişi domuz çiftleşir. Ama Hans tedirgindir ya hamile kalmazsa diye sorar: -Domuzumun hamile olduğunu nereden anlayacağım? -Sabah kalktığında eğer ayakta ise hamile değil... eğer yatıyorsa hamiledir... der. Sabah olur Hans koşarak gider ahıra ama domuz ayaktadır. Sıkılır yine el arabasına domuzunu koyup Helmutun çiftliğinr gider. Bu sefer 3 mark alır. Aynı şeyi söyler Helmut, ayakta ise değil, yatıyorsa hamile... Sabah olur ancak yine dişi domuz ayaktadır. Yine gider çifliğe Hans ve bu sefer ona acıyan Helmut 1 mark alır ve domuzlar yine çiftleşir. takip eden gün Hansın canı hiç ahıra gitmek istemez ve karısına seslenir: -Şu ahıra bi baksana domuz ne alemde ayakta mı, yatıyor mu? Kadın gider bir zaman sonra gelir. Hans sorar: -Ee domuz ne durumda, ayakta mı yatıyor mu? Kadın gülerek cevap verir -Ne ayakta ne de yatıyor, el arabasına binmiş seni bekliyor.


    Temel'le Dursun, dört motorlu bir uçakla Trabzon'dan Istanbul'a uçuyorlardi. Birden Pilot'un anonsu duyuldu:
    - Sayin yolcular, bir motorumuz ariza yapti. Ama panige gerek yok. Kalan motorlar bizi götürür. Tabii hizimiz biraz azalacak. Dolayisiyla yolculuk da biraz uzayacak.

    Az sonra bir motor daha durdu. Pilot yine ayni anonsu yapti:
    - Yolculuk biraz daha uzayacak... Sonra bir motor daha... Ve; ayni anons...
    Temel huzursuzlandı: - Ula; bir motor daha durursa, bütün gece burdayiz demektur...


    Temel kamyonuyla yokuş aşağı inerken freni patlar ve kamyonu son sürat gitmeye başlar, ve kamyon bir kavşağa gelir temel bir bakar sağ tarafta pazar kurulmuş yüzlerce insan ,soluna bakar bir tane çocuk. Pazara girip yüzlerce insanı öldüreceğine çocuğa çarpmayı tercih eder. Ertesi gün gazeteler şöyle yazar. TEMEL KAMYONUYLA PAZAR YERİNE GİRDİ 20 ÖLÜ 50 YARALI. Temele sorarlar niye pazara daldın? Diğer yöne gitmedin? Temel cevap verir - Aslında benim niyetim sadece çocuğu ezmekti ama namussuz pazar yerine doğru kaçınca...


    Mahkemede hakim, Temel'e sormuş;
    - Kiminle evlisin?
    - Bizum karıylan!
    Hakim sinirlenmiş,;
    - E, herhalde. Sen hiç erkekle evlenen duydun mu?
    - Duydum tabi, nassıl duymadum!
    - Kimmiş ?
    - Bizum karı.


    Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. Bir adam içeri girer ve barmene bunlar Hitler ve Stalin değil mi diye sorar.
    Barmen "Evet, onlar" der. Sonra adam onlara doğru yürür ve sorar: "Selam, ne yapıyorsunuz?" Hitler cevaplar:
    "3. Dünya savaşını planlıyoruz." Adam sorar. "Gerçekten mi? Neler olacak?"
    Hitler:"Bu sefer 14 milyon yahudiyi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz" der.
    Adam sorar: "Bir bisiklet tamircisi mi???!" Hitler Stalin'e döner ve der ki:
    "Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon yahudiyi takmayacağını söylemiştim!"


    Adamla kadın evlenmeye karar verirler ama adamın önemli bir şartı vardır. Evlenmeleri halinde başucundaki komodinin en üst çekmecesini asla açmaması için söz vermesini ister. Kadın kabul eder evlenirler. Aradan 25 yıl geçer ve kadın sonunda dayanamayıp çekmeceyi açar. İçinde 3 yumurta ve 700$ vardır. Kadın adama çekmeceyi actığını itiraf eder ve bunların anlamını sorar. Adam kadını affeder ve o da itiraf eder; kadını aldattığını, her sefer için oraya bir yumurta koyduğunu söyler. Kadın da adamın yapmış olduğu bu 3 kaçamağı affeder ama hala 700$'in ne işi olduğunu anlamamıştır. Adam der ki: "Yumurtalar çekmeceye sığmadığı için ara ara onları sattım ve o parayla dolar aldım".


    Üç kovboy Teksas'ta bir barda masaya oturmuş, kafayı çekiyorlar... Bir sarhoş girmiş içeri. Parmağı ile ortadakini işaret etmiş, "Senin anan" demiş, "Teksas'ın en çılgın seks manyağıdır"...
    Masanın etrafı bir anda boşalmış ama ortadaki adam duymazdan gelmiş, içkisine devam etmiş. Sarhoş çıkmış gitmiş ancak on dakika sonra geri gelmiş. Gene aynı masanın başında dikilmiş ve, "Senin o fahişe ananı az önce becerdim, harikaydı" demiş. Etraf masalar gene bir anda boşalmış fakat bizim kovboy gene kılını kıpırdatmadan içmeye devam etmiş. Sarhoş çıkmış gitmiş. On dakika sonra gene gelmiş. "Senin anan var ya, senin anan" diye başlarken, kovboy nihayet lafını kesmiş..
    - "Eve git de yat, gene zurna gibi içmissin, baba!..""


    Türk'e sormuşlar: Yarın dünyaya dev bir meteor çarpacak. Okyanuslar taşacak, dünya nüfusunun yarısı o anda ölecek. Havaya yükselen tozlar dünyayı karanlığa gömecek. Buzul çağı başlayacak. Kalanlar da bu çağda ortadan kalkacaklar. İnsanlığın sonu gelecek. Böyle bir felaketi önceden haber alsan ne yaparsın ?
    Türk hiç düşünmeden yanıtlamış:
    - Bütün paramla dolar alırım !!!


    Temel ile Dursun pilotluk kursuna gitmişler. En sonunda kursu bitirip pilotluk diplomasını almışlar. İlk seferlerine çıkmak üzereler. Uçağı kaldırıyorlar fakat kalktıktan bir saat sonra uyarı geliyor. Dursun Temel'e diyor ki "ula Temel şimdi kuleden uyarı geldi ineceğimiz havalimanının pisti çok kısaymış, onun için iner inmez frenlere asılalım."
    - Tamam demiş Temel. Pist görünmüş ve tekerler yere değer değmez Temel frenlere asılmış. Tam pistten çıkarlarken son anda durmuşlar. Dursun terini silerken Temel'e "ula Temel şu ise bak 10 metrelik pist mi olur" Temel:
    -Haklısın uşağum, bir de bunun enine bak en az 10 km var...


    Tabur´a yeni bir komutan atanmış ve askerleri toplayarak bir konuşma yapacağını belirtmiş. Bütün askerler toplanmışlar ve komutan başlamış konuşmaya:
    - Bugün tanışmak için sizleri buraya topladım. Benim adım Ahmet, soyadım Kırç. Tekrar ediyorum, Kırç. Arada "R" var. Sakın ola diliniz sürçmesin çok fena yaparım. Herkes iyice ezberlesin hata istemem !
    Askerler dağılmışlar ve herkes "Arada R var, arada R var" diye içinden ezbere koyulmuş.
    Komutan ise bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermek için sağda solda gördüğü askere soruyormuş:
    - Sen!
    - Emredin komutanım!
    - Soyadım ne benim ?!
    - Kırç komtanım.
    - Aferin ! İşinin başına !
    Komutan böyle böyle hergün bir kaç kere soyadını soruyor ancak kimse şaşırmıyormuş.
    Laz ise bu konuda çok sancılıymış.
    Ya birgün piyango kendisine çıkarsa ve şaşırırsa diye daralıp dururmuş.
    Nihayet birgün tören esnasında komutan aniden arkasına dönmüş ve Laz'ı işaret ederek
    - Sen ! Soyadım ne benim ?!
    Laz heyecandan konuşamıyor, nutku tutulmuş.Yaprak gibi sallanmaya başlamış.
    Komutan gayet sinirli
    - Sana söylüyorum, cevap ver, asabımı bozma !
    Hemen arkasındaki arkadaşı bakmış Laz'ın başı belaya girecek hemen fısıldamış :
    - Arada R var, arada R var...
    Bunun üzerine Laz cevap vermiş:
    - Gört !!!


    Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe baş vururlar.
    Görüşmeci matematikçiye sorar:
    - "iki kere iki kaç eder?".
    Matematikçi cevap verir:
    - "Dört!".
    Görüşmeci sorar:
    - "Kesin dört mü?
    Matematikçi kendinden emin cevaplar:
    - "Evet, kesin dört!"
    Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar:
    - "Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağya veya yukari oynayabilir, ama ortalama dört eder!".
    Ekonomistte de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur.
    Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
    - "Kaç etsin istersiniz?


    Adam kendisi için aldığı Viagra'ların papağanı tarafindan yutulmuş olduğunu farkeder. Papağanı ateş basmıştır.
    Adam sinirlenerek "Ateşi düşsün, soğusun" diye buzluğa atar papağanı...
    4 saat sonra buzluğu açıp papağana bakan adam, papağanın hala ter içinde olduğunu görür ve şaşırır.
    - Ne oldu sana? Niye terledin? Saatlerdir buzluktasın...
    - Lan, bu donmuş tavukların, donmuş bacaklarını hiç ayırmaya çalıştın mı sen ?


    İki arkadaş golf oynayarak ve iyi vakit geçirerek halı gibi çimenlerle kaplı sahada dolaşmaktadırlar. Sahanın yanından geçen yolda büyük ve kalabalık bir cenaze konvoyu görürler. Adamlardan biri, şapkasını çıkartır, büyük bir saygıyla cenazeye doğru dönerek diz çöker, içinden bir kaç küçük dua mırıldanır ve yine aynı saygı ile ayağa kalkar.
    Arkadaşı çok etkilenmiştir.
    - "Hey!"
    der,
    - "Sen gerçekten temiz yürekli, iyi bir insansın!.."
    - "Tabii,"
    der adam.
    - "Ne de olsa 35 yıllık karımdı."


    Genç kız sevgilisine telefon ediyordu:
    - Bu gece bize gelmesen iyi olur şekerim. Babamın öfkesinden yanına varılmıyor. Dün geceki kaçamak gezintiyi onun arabasıyla yaptığımızı haber almış!
    - Ne diyorsun! Nereden haber almış acaba?
    - Nerden olacak... Çarptığımız adam babammış da!...


    Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulübe bulurlar.
    Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve birsürü battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir.
    - Ben yerde uyku tulumunda uyurum, der.
    Sekreter yatağa yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar:
    - Efendim, ben çok üşüyorum. Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar:
    - Efendim, ben hala çok üşüyorum. Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar:
    - Ben yine çoooook üşüyorum.
    Adam yattığı yerden:
    - Bir fikrim var, der. Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz.
    Genç kadın kıkırdar:
    - Tamam, bana göre hava hoş.
    Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır:
    - Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al!


    - Beyefendi, etrafta bekçi ya da polis var mı?
    - Hayır, evladım.
    - Öyleyse cüzdanınızla saatinizi bana verin.


    Temel barda arkadaşıyla içiyormuş. Temel dertli dertli,
    - Karım nihayet peni anladu...
    Arkadaşı,
    - Be adam bunun için içilir mi?
    - Ama anlar anlamaz peni terk etti!


    Adam cehenneme girer. Önde zebani arkada adam yürürler. Bir odanın onünden geçerken zebani sorar:
    - "Burası nasıl?"
    Adam bakar içerisi oldukça sıcak. İçeridekiler yere basmakta güçlük çekiyorlar. Adam:
    - "Burası yaramaz" der. Devam ederler. Zebani tekrar sorar:
    - "Burası nasıl?"

    Bizimki bakar içerisi çok soğuk, her taraftan buzlar sarkıyor. İçeridekiler titriyor. Adam:

    - "Burası da yaramaz" der. Devam ederler. Zebani tekrar sorar:
    - "Burası nasıl?"

    Bizimki bakar ki insanlar göğüslerine kadar .ok içerisindeler ve ellerinde birer sigara savura savura içiyorlar.
    Adam:

    - "Hah, işte burası iyi.. ben buraya girmek istiyorum, der ve girer."

    İçeri girer girmez hemen ona da bir sigara ikram ederler. Daha üç-dört nefes çeker çekmez bir anons:

    - "Dikkat! Sigara molası bitmiştir... Baş aşağı!"


    Adam, boşanma davası için yargıcın karşısına çıkmış ve şikayetlerini
    anlatmaya başlamıştır:

    - "Karım üç yıldan beri ne bulursa bana fırlatıyor hakim bey!" Hakim adamın bu şikayetinden sonra hemen sözünü kesip merakla sorar:

    - "Be adam, o zaman bu davayı açmak için niye üç yıl bekledin?" Adam büyük bir saflık içinde cevap verir:

    - "Hakim bey, çünkü artık isabet ettirmeye başladı."

    Atlantik seferini yapmakta olan bir yolcu uçağı havada şiddetli bir fırtınaya yakalanır. Şiddetli yağmur, gökgürültüsü ve şimşekler derken uçak dengesini kaybetmeye başlar. Yolcular feryat etmektedir. Herkes artık uçağın düşmek üzere olduğundan ve son dakikalarını yaşadıklarından emindir.
    Uçak bir kez daha sarsılırken arka sıralardan bir kadın ayağa fırlar ve bağırır:
    - "Artık dayanamayacağım. Burada oturup koltuğa bağlı şekilde, bir hayvan gibi ölmeyi bekleyemem. Öleceksem, bari kadınlığımı hissederek öleyim. Aranızda bana kadınlığımı son bir kez tattıracak bir erkek var mı?"
    Ön sıralardan bir el kalkar ve kadın ele doğru yürür. Kadın yaklaşırken, adam da üstündeki gömleği çıkarır. Fırtınadan gidip gelen ışık aralarında kadın, erkeğin kaslı, üçgen vücudunu seçer. Sonra erkek ayağa kalkar ve kadının tam önünde durur ve:
    - "Ölmeden önce sana kadınlığını ben tattırabilirim. Hala istiyor musun?" der. Kadın bir erkeğin vücuduna, bir gözlerinin içine bakar ve hevesle:
    - "Evet, istiyorum" diye cevap verir. Bunun üzerine erkek elindeki gömleği kadına uzatır ve şöyle der:
    - "Pekala, öyleyse şunu ütüle bakalım!"

    Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja başlar, çok heveslidir. Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür.

    Çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını söyler. Bir süre sonra sarışın çocuğun yine tek başına aynı yerde durduğunu göruü, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak:

    - "Senin arkadaşın olmamı ister misin?" diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte "tamam" der. İlerleme kaydettigini düşünen sarışın öğretmen;
    - "Bütün çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun?" diye sorar.

    Afallayan çocuk hayretle cevap verir:

    - "Çünkü.. ben kaleciyim!!!"

    Alıntıları Göster
    nası fıkralar




  • quote:

    Orijinalden alıntı: badboy752

    nası fıkralar


    Alıntıları Göster
    Güzel güzel...
    quote:

    Orjinalden alıntı: badboy752

    nası fıkralar





  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fatih

    Güzel güzel...
    quote:

    Orjinalden alıntı: badboy752

    nası fıkralar



    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: fatihhilal

    Güzel güzel...
    quote:

    Orjinalden alıntı: badboy752

    nası fıkralar





    Hort!





  • quote:

    Orijinalden alıntı: firtikk

    quote:

    Orjinalden alıntı: fatihhilal

    Güzel güzel...
    quote:

    Orjinalden alıntı: badboy752

    nası fıkralar





    Hort!



    Alıntıları Göster
    X




  • quote:

    Orijinalden alıntı: NuTeRXXX

    X

    Alıntıları Göster
    şu yukardkai uzun msj'ı alıntı yapacak babayiğit varmı?




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.