Şimdi Ara

Din ve İnançlar Üzerine (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
362
Cevap
20
Favori
13.199
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • aynı eser önceki sayfalar onlar da tam konuyla ilgili



     Din ve İnançlar Üzerine Din ve İnançlar Üzerine



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bahtiyar0011 -- 26 Eylül 2013; 22:31:24 >




  • bahtiyar0011 kullanıcısına yanıt
    Teşekkür ediyorum düşündürücü sorular ve cevaplar var ancak kafamı kurcalayan ve katılamadığım bir nokta var yazılarda.

    ''İnsan iyiliklere ve hayırlı işlere yalnız imanla,arzuyla ve niyetle sahip olabilir'' diyor. Şimdi öncelikle dinlerin genel yapısına baktığımızda ayrılan noktalar haricinde hepsi hemen hemen aynı şeyi tembihler,iyiye yönelmeyi,düzgün ahlaka sahip olmayı gibi... Ancak bir insan kendi kişisel ve ahlaki değerlerini,doğruyu ve yanlışı tamamen hayata kendi bakış açısıyla ve yorumlamasıyla da belirleyebilir. Einstein diyor ki ''Kimilerine göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8’den fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece 2’ye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.'' Benim beslediğim düşünceler de bu söyleme tamamiyle paralel. Din insanları iyiye yöneltmeye çalışır bu doğru ancak iyi insanların zaten bunlara ihtiyacı yoktur. Doğruyu ve yanlışı, bu hayatta yapman ve yapmaman gerekenleri bilmek için ille de bir dine veya yazılı bir metne mi ihtiyaç duymak gerekir? İnsan kendisi bu ayrımı gayet iyi yapabilir zaten. Kısacası ahlak ile din farklı şeylerdir. Din ahlaklı olmayı tembihler ancak ahlaklı olmak ancak ve ancak herhangi bir dine mensup olmayla mümkün olur gibi bir yorum yapılamaz. Aksi takdirde insanlar kendi dinine mensup olmayan bireyleri ahlaksızlıkla suçlayabilir ve toplumda çatışma ortamı oluşur.




  • Güzel konu olmuş herkes seviyeli bir biçimde bir konu tartışabilmiş şaşırdım doğrusu :) Güzel sohbetler dilerim, az çok sohbetlerinizi okudum.

    Ben çok bilgiliyim, kültürlüyüm muhabbeti yapmayacağım lakin Kuranı ve hadisi şerifleri zamanında okumuşluğum, aklıma takılan yerleri hafız bir tanıdığımla tartışmılığım vardı, 2 sene kadar namaz kıldım, ve dine ciddi anlamda kendimi kaptırmıştım zamanında, kapanmayı bile düşünüyordum.

    Fakat bir süre sonra karşıt görüşleri de okumam gerektiğini düşündüm nedense, çünkü sürekli dini kitapları okudukça ister istemez kendinizi kaptırıyorsunuz, ateistlerin de düşüncelerini öğrenmem gerektiğini düşündüm ve öğrendim de,-öyle çok uzatmayacağım- bugün dinler ve Allah hakkındaki tüm fikrim şu tezimdir;

    Böyle bir ekosistemi yaratan, böyle bir sistemi, ucu bucağı olmayan uzayı, gezegenleri, tüm bu mucizeleri,akıl almaz olayları yaratan bir varlığın başörtüsü, namaz,oruç, hac gibi şeylerle uğraşacağını bir türlü söyleyemiyorum kendime, çünkü eğer bir Allah Tanrı varsa bu inanılmaz bir güçtür, ve bu tarz basit şeylerle uğraşacağını hiç düşünmüyorum nedense:) Bence bir Tanrı varsa gönderdiği kitapta kadınlar kapansın demek yerine kadınlar uzayı araştırsın, kadınlara bu görevi verin ya da ne biliyim, günde 5 defa ezberlediğiniz aynı duaları yatıp kalkıp okumaktansa gidin benim yarattığım şeylerin tadını çıkarın, yarattığım mucizelerin sırlarını çözün araştırın hepiniz bilimadamı, bilimkadını olun derdi bence ya :) Kimse kusura bakmasın tabi biraz ağır konuşuyorum, saygısızlık olarak görmeyin ama bence durum böyle.Bu da benim görüşüm. Dinlerle alakalı her şeyi inanılmaz saçma buluyorum nedense:)

    4,54 milyar yıl yaşında bugün Dünya, İslam kaç yıldır var allah aşkına 1000yıldır mı 1500 yıldır mı? Bu bile komik :) Onu geçtim sırf din yüzünden ölen insanların sayısı bile insanı dinden soğutmaya yeter.

    Kusura bakmayın, kendimi tutamıyorum böyle konularda, çok basit geliyor.




  • Mezheplerin ilgili dine zarar vermek için çıkarıldığını pek düşünmüyorum.mezhepler neden ortaya çıkıyor biliyormusunuz,
    din denen olgunun kendisinden kaynaklanıyor, yani kaçınılmaz birşey, bundan kaçamazsınız
    istediğiniz kadar "din kitabında bu yazıyor ,orda şunu söylüyor" desenizde hiçbirşey değişmez..
    komplo teorileri üretilebilir tabiki.
    ama binlerce yılın getirdiği pratik budur.
    ama mesela anadolu müslümanlığı dedikleri Yunus Emre ,Mevlana..olumlu örnekler var
    bütün bunlara rağmen bilimsel düşünmeye geçilmedikçe ,bilimsel akıl egemen olmadığı sürece çok sıkıntı çekecek toplum.
  • Rica ederim arkadaşım.

    Şöyle söyliyeyim, bazı çok önemli işler, hiç de ehil olmayan kimselere devredilir ve nihâyet doğal olarak bu büyük bir yıkımın ya da bir yanılsamın mutlak olarak gerçekleşmesiyle sonuçlanır. Mesela, birkaç hadiste âhir zamanda yönetimin genç ve tecrübesiz insanların eline geçeceğinden bahsolunur. Bu durumun sebep olacağı yıkım nasıl telâfi edilebilir ki…

    Mevlânâ asırlar önce yaşamış bir insan, Fuzûli’de öyle;

    http://www.siirleri.org/siir/2036/Su+Kasidesi.html

    Fuzuli’nin Su Kasidesi’ne bir bak istersen, bunu mütercim kimse dile hâkimiyeti ve ilmi nispetinde tercüme etmeye gayret ediyor. Bazen o derece hatalı tercüme ediliyor ki sonuçları da o derece aksi yönde oluyor.

    Şunu belirterek bu noktadaki bahsi kapatayım; şahsen ben Osmanlıca’dan Türkçe’ye ya da daha da kötüsü Türkçeden Türkçeye tercümeye karşıyım. İngilizceden ya da başkaca Avrupa ya da Uzak Doğu ya da Rus dilinden tercümeye kim ne diyebilir ki..?

    Internet ortamında asırlar öncesine ait insanların sözüymüş gibi demeçler çok kolaylıkla yayılabilir ve bu kitleler tarafından kaynağı sorgulanmaksızın doğru olarak kabûl ediledebilirler.

    Tabiiki Qur’an ve Hz. Peygamber’in rehberliği yeterlidir.

    Benim öğrendiğim kadariyle tasavvufu şöyle anlatmaya çalışayım;

    Tasavvufu Hz. Peygamber’in rehberliğinden sapmış olmayı değil, sınavda derece yapmaya teşebbbüsü, hayır yarışında zirveye oynamayı ifade eder. Elde olan fırsatların hepsini en iyi şekilde değerlendirmek adına yoğunlaşmayı ifade eder.

    Tasavvuf, Qur’an ve hadis üzerinde alabildiğine derinlemesine düşünen insanların, kendi benliklerini aynada seyreder gibi görebilmek adına bir uğraşlarıdır. Aslına bakarsan, bugünün ciddiyet sahibi bilim insnaları o günün tasavvuf önderliği ve sevdalıları gibidir. Bir örnek vereyim; kendimiz neler mutlu ediyor, neler üzüyor, neler neşelendirip neler efkârlandırıyor, neler heyecanlandırıp neler tasalandıryor gibi gibi ve bu duygu dediğimiz nedir nereden doğuyor duygular gibi soruları derinlemesine sorgularlar ve müspet sonuçlar elde etmeye ve benliklerini de bu farkındalıklar istikâmetinde şekillendirmeye çalışırlar. Daha mükemmel, daha iyi bir insanı kim istemez..?

    Bir bilim insanı bunları genellikle kobaylar kullanmak sûretiyle deneyler sonucunda öğrenir. Tasavvuf önderleri ise kendi kendilerini kobay olarak kullanıp testi böylece gerçekleştirirler.

    Diyelimki açlığın insan üzerindeki neticelerini test edeceğiz. Bilim insanları arasından biyolojite meraklı olanı şöyle düşünür; “Bir insan 1 hafta boyunca aç kalsa bu süreç içersinde gün gün, saat saat, dakika daikika organlarının tepkisi ne olur acaba?" Bir başka bilim insanı 1 gün aç kalan insan ile 3 gün aç kalan insan ile 1 hafta aç kalan insanın aynı davranışa ne tür tepkileri ne düzeyde, ne şekilde göstereceğine, sinirlilk durumunun bu süreçte gün gün, saat saaat, dakika dakika nasıl bir seyir izlediğini dışardan tespit etmeye çabalar. Bunun gibi örnekler işte…

    Bir tasavvuf önderi de kendi kendisini 1 hafta aç bırakır. Niye? Qur’an’da nefs ismiyle geçen kişinin özbenliğini yakından tanımak için. Ha insanın kendi özbenliğini yakınen tanıyabilmesi adına bir tek bu yol var değil; ama bunun hakikaten çok ciddi bir method olduğu yadsınamaz olsa gerektir. Herhâlde 16 – 17 saat süren oruç tecrübelerimizden az – çok fikir sahibi olmuşuzdur özbenliğimiz hakkında…

    Şahsen ben de dışarıdan dikkât ettim de, insanlar konuşurlarken ya da ben aynada kendime deney maksadlı birkaç şey söylerken sanırım gırtlak akciğerden aldığı nefesi ses tellerine taşıyor, oradan buraya, buradan şuraya derken ortaya bizim sarfettiğimiz ses, yani sözler çıkıyor. Bu kadar karmaşık aşamalar bizim müdâhalemiz olmadan, biz zorluk ya da bir acı çekmeden gerçekleşiyorsa, bu örneği vücûdumuzun genelinde düşündüğümüzde ister istemez soruyoruz; o hâlde bu aynada gördüğümüz hakikaten biz miyiz, yoksa şu aynadaki adam kendi özbenliğimizi kamufle eden, gözlerimizden ırak tutan; fakat aklımızdan ırak tutamayan bir kaftan mı? Gibi gibi…

    Yani aslında anormal insan değildirler. Benzer şekilde, Hz. Peygamber’in ve ashâbının da benzer teşebbüsleri zaten olmuştur. Mesela Hz. Peygamber, genellikle { ramazan ayını kastetmiyorum} 1 gün oruç tutup 1 gün de tutmuyormuştu. Fakat kimi zamanlar 15 – 20 gün ardarda tutmadığı da, kimi zamanlar 15 – 20 gün peşpeşe tuttuğu da rivâyetler arasındadır.

    Benzer şekilde Sâid-i Nursî –zaten normalde çok az bir gıdayla idare ediyorken, "ihlâs" meselesini kaleme almadan, eğer yanılmıyorsam 1 ay boyunca kendisini açlık ve susuzluk hususunda çok zorlu bir sınava tabi tutmuş.

    Bunlar birilerine saçma gelebilir; fakat bunu yapan insanlar falan hayvan üzerinde ya da filan insan üzerinde bu testi uygulamayıp kendi üzerlerinde uyguluyorlarsa, iki ihtimâl vardır;

    1-) Ya bu insanların aklından yana (hâşâ) zorları var
    2-) Ya da bunun çok ciddî derecede faydaları var…


    Mezhepler mevzuunda ise ben de hangi konularda o 4 mezhebten hangi birinin ne tür farklılıkları olduğunu bilmiyorum. Fakat şunu iyi biliyorum ki; mezhepler bazı mevzuularda farklı görüşlerine rağmen birbirleriyle kesinlikle yine de çatışmazlar. Ve aynı şekilde Qur’an’da açıkça hükmü varolan ya da hadisçe sabit olan hiçbir mevzuda farklı görüş sözkonusu değildir.

    Bir benzetme yapacak olursak; Qur’an ve hadis-i şerifler birbirlerine geçmiş 1 numaralı süzgeçlerse eğer, bu süzgeçte elenemeyecek durumda olanları (yani açıkça açıklanmamış olan meseleleri) hangi mezhebi seçmişsek o mezhebin süzgecinden geçirerek hükme bağlıyoruz. Bu konuda 20. asrın {her 100 senede bir gelen} mücedidi ( ve dolaysiyle Hz. Muhammed’in 20. Asırdaki vârisi ) olan Sâid-i Nursî Şafii mezhebindendir…

    Bir de bu mezhepleri, birbirlerinin kanlarını döken karşıt gruplar zannetmeyelim. İnsanlar kendi ailelerinin bile hangi mezhebi seçtiğini bilmiyordur. Benim hatırımda kaldığında, ortaokulda din kültürü öğretmenimiz, Türkiye’de insanların genellikle Hanefi mezhebinden olduklarını söylemişti. O zamandan bu yana ben de Hanefi mezhebini seçmiş bulunmaktayım; fakat birkaç mesele hâriç hiç hangi bir meselede nasıl bir hükme vardıklarına bakmadım, bilmiyorum. Aslında itiraf edeyim, doğru dürüst olduğuna inandığım bir kaynak bulamadm. Belki gün gelir, Allah yol gösterir de öğreniriz.

    Önyargılara esir olmadan, Qur’an ve hadis kitapları dururken, mezhepler de neyin nesi şeklinde bir düşünce önyargılara prim vermekle eşdeğer bana göre. Senin için de benim için de ve pekçok kimse için de bilinmeyen karanlık bir dünya bu mezhepler. Şu an bulunduğumuz konum itibâriyle karanlıklar içersinde olduklarından dolayı ürküyoruzdur belkide…


    @emirkaans

    Eğer kişinin ahlâkı Qur’an’ın öngördüğü şekildiyse zaten bir sorun yok; fakat Qur’an’ı okumadan kişinin durumuyla Qur’an’ın ideal insanı tanımının birbirleriyle örtüşüyor olduğu nasıl tespit olunabilir ki?

    Hem sâdece bu değil; miras hukuku’nda mirasın taksiminin ne şekilde yapılması istendiğini bildiren âyetler ve hadisler var. Boşanma hukuku’nda "mehir" mevzuu var. Bu tür meseleler de var. Hac ibâdetinden önce ve sonra yapılması ve yapılmaması gerekenlerin ele alındığı bölümler var Qur’an’da. Savaş durumunda, namaz kılabilmek hangi usûllerin ta’kib edilmesi gerektiğini bildiren oldukça ayrıntılı noktalar var. Türlü bahislerde türlü beyânlar sözkonusu. Ayrıca, insanın iç dünyasındak ikilemlerine ve ve planlarına ve düşüncelerine –ki bunlar genellikle ortak hissiyatlardır, yapılan atıf ve açıklamalar, insan psikolojisi ancak bu derece mükemmel bir tarzda tasvir olunabilirdi dedirtiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Casper_C -- 27 Eylül 2013; 1:29:45 >




  • Bu dünyanın bir imtihân dünyası olduğunu defalarca nakleden Allah’a bizi niçin açlığa susuzluğa soğuğa sıcağa karşı dayanıksız yarattın demek anlamsız oluyor.

    Dünyadaki bütün insanlar hep beraber 5 vakit namazını kılsa da hiç kimse kılmasa da Allah’ın kudreti eksilmiyorsa eğer, bazı insanlar yokluk içindeyken bazılarının da aşırı zengin olması Allah’ın mülkünün sınırsız olduğu gerçeğini değiştirmiyorsa eğer, en sevdiği kulu Hz. Muhammed’în bile dünyada türlü eziyetler çekmesine, belkide dünyadaki gelmiş geçmiş en çilekeş insan olmasına engel olmamışsa eğer, demekki baktığımız açı gerçeği kavrayamayacak derecede yetersiz bir açı.

    İnsanlar din yüzünden değil, dinlerinden dönmediklerinden dolayı öldürülüyorlar. Çünkü islam ve müslüman unsuru, kâğıt üzerinde yok olup gittiği bilgisi senelerce zihinlere aşılanan; fakat hâlâ günümüzde tek bilek hareket eden Haçlı zihniyetinin önünde potansiyel bir tehdittir. Bunlar ne kadar iğrenç usûllere hareket ediyorlarsa bilinçli müslümanlar da o denli usûlüne uygun hareket ederler. Yani dünyada ahlâkî açıdan zirve insanlar da gelmiş ve geçmiştir, ahlâkî açıdan yerin dibinde olan insanlar da… Kademe kademe…

    İslam’ın bağrında nice bilim insanı yetişmiştir –ki Batı’nın bilimi Doğu’nun birikimleri üzerinden devam ettirdiği de inkâr edilemez bir gerçektir.

    Daha önce de bir vesileyle belirtmiştim; Qur’an ne suyun kaldırma kuvvetini, ne yerin çekim kuvvetini, ne dünyanın kendisi etrafında döndüğünü ne de dünyanın güneşin etrafında döndüğünü reddeder.

    Fakat insanların mesela güven ihtiyacı, dostluğa olan ihtiyacı, haksızlığa uğratılmak istememe ihtiyacı, iftiraya maruz kalmak istememe ihtiyacı, arkasından atılıp tutulmasını istememe ihtiyacı vesâire geçmişteki insanların ihtiyaçlarıydı, günümüz insanlarının bunlara ihtiyacı yok, diyebilir miyiz?

    Bir borç verme hususunda Qur’an (hemen devri gerçekleştirilecek meseleler ve bazı özel durumlar hâriç…) borcun veriliş tarihi ve miktarıyla beraber ve 2 şâhit de bulundurmak kaydiyle anlaşmanın kesinlikle yazıyla kayıt altına alınmasını emreder ve şâhitlerin de olaki çağrıldıklarında şâhitlik etmekten geri durmamalarını ve bu hususta titizlik göstermelerini emreder. Bugün bakıyoruz ki, insanların en yakın akrabalarla bile alacak - verecek anlaşmazlığı sözkonusu. Hattâ bu tür sorunlar dostane bir tarzda çözüme kavuşturulmadığı her günle beraber akrabalararası husûmeti de kaçınılmaz olarak beraberinde getiriyor. Öte taraftan bankaların bu konudaki tedbirine bakın, yazıyla kayıt altına alıyorlar, hiç de kafaları ağrımıyor. İnsan biraz da bir iyiliği su-i istimâl etmeye meyilli bir yaratık. O yüzden "Qur’an’ın hükmü budur ey arkadaş. Borcu ancak bu şartlara binâen verebilirim. "demek şahsen hiç de zor değil, hiç de acayip değil…

    Zekât mevzuunda da inançlı bir insan gözüyle bir denklem kurmak istiyorum.

    Mülkün sahibi = Allah

    100 BİN TL’lik birikimin sahibi = ALİ

    Ali, Qur’an’ın hükmü binaen mülkün üzerinden 1/40’ini ihtiyaç sahiplerine dağıtsın ki, kat kat bereketlensins… Fakat dilerse fâiz elde etmek üzere bankaya yatırsın, o zaman da mülk bereketten mahrum kalacak. Neticede belkide işin sonunda aynı miktarda parası olacak Ali’nin; fakat Ali rakamsal olarak aynı sonucu verdirecek yollardan meşrû olanını değil, gayr-i meşrû olanını seçtiyse bu noktada kaybetmiştir ve hattâ kaybettirdir de…




  • quote:

    Orijinalden alıntı: gncttyslgr

    Güzel konu olmuş herkes seviyeli bir biçimde bir konu tartışabilmiş şaşırdım doğrusu :) Güzel sohbetler dilerim, az çok sohbetlerinizi okudum.

    Ben çok bilgiliyim, kültürlüyüm muhabbeti yapmayacağım lakin Kuranı ve hadisi şerifleri zamanında okumuşluğum, aklıma takılan yerleri hafız bir tanıdığımla tartışmılığım vardı, 2 sene kadar namaz kıldım, ve dine ciddi anlamda kendimi kaptırmıştım zamanında, kapanmayı bile düşünüyordum.

    Fakat bir süre sonra karşıt görüşleri de okumam gerektiğini düşündüm nedense, çünkü sürekli dini kitapları okudukça ister istemez kendinizi kaptırıyorsunuz, ateistlerin de düşüncelerini öğrenmem gerektiğini düşündüm ve öğrendim de,-öyle çok uzatmayacağım- bugün dinler ve Allah hakkındaki tüm fikrim şu tezimdir;

    Böyle bir ekosistemi yaratan, böyle bir sistemi, ucu bucağı olmayan uzayı, gezegenleri, tüm bu mucizeleri,akıl almaz olayları yaratan bir varlığın başörtüsü, namaz,oruç, hac gibi şeylerle uğraşacağını bir türlü söyleyemiyorum kendime, çünkü eğer bir Allah Tanrı varsa bu inanılmaz bir güçtür, ve bu tarz basit şeylerle uğraşacağını hiç düşünmüyorum nedense:) Bence bir Tanrı varsa gönderdiği kitapta kadınlar kapansın demek yerine kadınlar uzayı araştırsın, kadınlara bu görevi verin ya da ne biliyim, günde 5 defa ezberlediğiniz aynı duaları yatıp kalkıp okumaktansa gidin benim yarattığım şeylerin tadını çıkarın, yarattığım mucizelerin sırlarını çözün araştırın hepiniz bilimadamı, bilimkadını olun derdi bence ya :) Kimse kusura bakmasın tabi biraz ağır konuşuyorum, saygısızlık olarak görmeyin ama bence durum böyle.Bu da benim görüşüm. Dinlerle alakalı her şeyi inanılmaz saçma buluyorum nedense:)

    4,54 milyar yıl yaşında bugün Dünya, İslam kaç yıldır var allah aşkına 1000yıldır mı 1500 yıldır mı? Bu bile komik :) Onu geçtim sırf din yüzünden ölen insanların sayısı bile insanı dinden soğutmaya yeter.

    Kusura bakmayın, kendimi tutamıyorum böyle konularda, çok basit geliyor.



    Siz sorgulayıp böyle bir sonuca ulaşmışsınız..
    akıl süzgecinden geçince böyle bir sonuç normal, düşünüldüğü zaman iki durum var;
    yaratıcı vardır veya yoktur. yaratıcı olduğunu kabul eden fakat dinleri reddeden veya içinde doğup büyüdüğü
    dini inanç etkisinde bunu devam ettirenler var.vahiy gelip gelmediği bilimsel bir teste tabi tutulmuyor .
    tutulsa sonuç negatif çıkacak.bu tamamen inanma, delil yok,kanıt yok.dediğiniz gibi baş kapama olayını getirip dinin baş köşesine koyuyor, olmazsa olmaz. madem bu kadar önemli dişi insan için bu kapanma, neden ilk mesajdan 10-15 yıl sonra yaratıcı bu mesajı gönderdi diye sorsanız birsürü yorum gelir, herşeye bir cevap var..namaz oruç hac zaten islam öncesi toplumun ibadetleri olarak aynen devam ediyor.dinsel siyasal ekonomik bir mücadele sonucu islam ortaya çıkıyor.
    günümüzde bile örneğin "Kur'an bana işaret ediyor" diye ortaya çıkan kişiler var, said nursi gibi .buna inananlar da var..
    bir çeşit vahiy aldığını söylüyor..tabii buna da itirazlar var öyle olmadığına dair ama açıkça söylüyor..
    bilimsel test sonucu= negatif!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Interferon.

    "eğer dünyanın sinek kanadı kadar dahi değeri olsaydı......" diye bi ayet yok galiba

    .Hz. Alinin dediği bir söz var ; Bütün dünyayı verseler ve buna karşılık bir karıncanın ağzındaki daneyi almamı isteseler, bu zulmü yapmam.Yani benim burdan anladığım zulümden hariç ,dünya malının değersiz olduğudur
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bahtiyar0011

    bu aralar çok yoğunum arkadaşlar kusura bakmayın o yüzden konuya yeterince katkı sağlayamıyorum
    eve daha yeni girebildim ama tevafuk (allahın hikmetiyle ihtiyaca binean tesadüf ettirmesi) eseri bugün katıldığım bir sohbette @emirkaans hocamın sorularının cevabına dair bir yer okundu şimdi ilgili kitaptan ilgili kısmın resimlerini koyuyorum inşallah zamanım müsait olunca teker teker konuda mesajlar ile ilgilenmeye çalışacağım
    not: resimlerini koyduğum kitap said nursi hz. kitaplarından "lemalar"ın sadeleştirilmiş hali

    13. lema- 12. işaret





     Din ve İnançlar Üzerine


     Din ve İnançlar Üzerine

    hz said nursi mi ?
    şakirt işte şaşırmamak gerek




  • quote:

    Orijinalden alıntı: eloko

    quote:

    Orijinalden alıntı: gncttyslgr

    Güzel konu olmuş herkes seviyeli bir biçimde bir konu tartışabilmiş şaşırdım doğrusu :) Güzel sohbetler dilerim, az çok sohbetlerinizi okudum.

    Ben çok bilgiliyim, kültürlüyüm muhabbeti yapmayacağım lakin Kuranı ve hadisi şerifleri zamanında okumuşluğum, aklıma takılan yerleri hafız bir tanıdığımla tartışmılığım vardı, 2 sene kadar namaz kıldım, ve dine ciddi anlamda kendimi kaptırmıştım zamanında, kapanmayı bile düşünüyordum.

    Fakat bir süre sonra karşıt görüşleri de okumam gerektiğini düşündüm nedense, çünkü sürekli dini kitapları okudukça ister istemez kendinizi kaptırıyorsunuz, ateistlerin de düşüncelerini öğrenmem gerektiğini düşündüm ve öğrendim de,-öyle çok uzatmayacağım- bugün dinler ve Allah hakkındaki tüm fikrim şu tezimdir;

    Böyle bir ekosistemi yaratan, böyle bir sistemi, ucu bucağı olmayan uzayı, gezegenleri, tüm bu mucizeleri,akıl almaz olayları yaratan bir varlığın başörtüsü, namaz,oruç, hac gibi şeylerle uğraşacağını bir türlü söyleyemiyorum kendime, çünkü eğer bir Allah Tanrı varsa bu inanılmaz bir güçtür, ve bu tarz basit şeylerle uğraşacağını hiç düşünmüyorum nedense:) Bence bir Tanrı varsa gönderdiği kitapta kadınlar kapansın demek yerine kadınlar uzayı araştırsın, kadınlara bu görevi verin ya da ne biliyim, günde 5 defa ezberlediğiniz aynı duaları yatıp kalkıp okumaktansa gidin benim yarattığım şeylerin tadını çıkarın, yarattığım mucizelerin sırlarını çözün araştırın hepiniz bilimadamı, bilimkadını olun derdi bence ya :) Kimse kusura bakmasın tabi biraz ağır konuşuyorum, saygısızlık olarak görmeyin ama bence durum böyle.Bu da benim görüşüm. Dinlerle alakalı her şeyi inanılmaz saçma buluyorum nedense:)

    4,54 milyar yıl yaşında bugün Dünya, İslam kaç yıldır var allah aşkına 1000yıldır mı 1500 yıldır mı? Bu bile komik :) Onu geçtim sırf din yüzünden ölen insanların sayısı bile insanı dinden soğutmaya yeter.

    Kusura bakmayın, kendimi tutamıyorum böyle konularda, çok basit geliyor.



    Siz sorgulayıp böyle bir sonuca ulaşmışsınız..
    akıl süzgecinden geçince böyle bir sonuç normal, düşünüldüğü zaman iki durum var;
    yaratıcı vardır veya yoktur. yaratıcı olduğunu kabul eden fakat dinleri reddeden veya içinde doğup büyüdüğü
    dini inanç etkisinde bunu devam ettirenler var.vahiy gelip gelmediği bilimsel bir teste tabi tutulmuyor .
    tutulsa sonuç negatif çıkacak.bu tamamen inanma, delil yok,kanıt yok.dediğiniz gibi baş kapama olayını getirip dinin baş köşesine koyuyor, olmazsa olmaz. madem bu kadar önemli dişi insan için bu kapanma, neden ilk mesajdan 10-15 yıl sonra yaratıcı bu mesajı gönderdi diye sorsanız birsürü yorum gelir, herşeye bir cevap var..namaz oruç hac zaten islam öncesi toplumun ibadetleri olarak aynen devam ediyor.dinsel siyasal ekonomik bir mücadele sonucu islam ortaya çıkıyor.
    günümüzde bile örneğin "Kur'an bana işaret ediyor" diye ortaya çıkan kişiler var, said nursi gibi .buna inananlar da var..
    bir çeşit vahiy aldığını söylüyor..tabii buna da itirazlar var öyle olmadığına dair ama açıkça söylüyor..
    bilimsel test sonucu= negatif!


    Evet ne yazık ki çok fazla sorgulayınca, bilimsel sonuçlara yada sebeplere dayandırmaya çalışınca din gerçekten saçma gelebiliyor, burada bana saçma gelen bir çok özelliğini yazabilirim ama sonuçta inanan bir insan buna her türlü cevap verecektir. Zaten dinlerin en önemli savunmalarından biri sorgulamadan inanmak değil mi? Sorgulamadığım bir şeye nasıl inanabilirim ki :) Uf neyse kızacaklar şimdi bize :)




  • Kızmaları korkmalarından. Emin olun okumaya bile korkanlar var. Sonra da amansızca saldırıyorlar. Üzerlerine gidiyorlar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: gncttyslgr
    Sorgulamadığım bir şeye nasıl inanabilirim ki :) Uf neyse kızacaklar şimdi bize :)

    Kızacak olanlar, buyursun gelsin yanıtlasınlar... (Tamamen görüşlerimi aktarmak durumundayım, farklı bir amacım yok)

    Kuran köleliği kaldırmış mıdır, yoksa "köle azad etme" ile ilgili ayetler barındırarak köleliğin devam etmesine katkıda mı bulunmuştur? Bu durumun tanrı ile alakası olabilir mi? 2013 yılında içerisinde "kölelik" geçen bir inanç sistemi "olduğu gibi geçerlidir" denilebilir mi?

    Her hangi bir "normal" bayan, 2. eş olmak ister mi? Bir kadına yardım etmenin (özellikle savaş durumunda sahipsiz kadınları yardım amaçlı eş olarak alındığı komedisi anlatıladurulur? Her hangi biriniz kızını 2. eş olarak vermek ister mi, 13 yaşındaki kızınızı veya kardeşinizi evlendirmek ister misiniz? Sizce bu "tanrısal" mıdır?

    Evinize hırsız olarak giren birinin, veya hırsızlık yapmış olan kardeşinizin elinin kesilmesini ister miydiniz? 2013 yılında bu uygulamaları tasvip eder ve sıkı takipçisi olur muydunuz? Eğer dinler "tanrı kökenli ve dünyanın sonuna dek geçerli" inanç sistemleri ise; 2013 yılının evrensel hukuku, "tanrısal" olarak lanse edilen "kanunlardan" nasıl daha insani ve gelişmiş olabilir?

    İsrail'de doğmuş bebeklerin yüzde 99.9'u, onlara pompalanmış inanç sistemi ile beraber yetişerek müslüman olmadan bu dünyadan göç ederek cehennemi boylamaktadırlar. Bu topraklarda yaşayan şanslı insanlar olarak, o topraklarda doğsaydık aklımızda şüphe olmadan "yine müslüman olurdum" diyebilir miyiz? Adil midir, tanrısal mıdır?

    Esasında insanların çoğu, ibadetlerden ve dini törelerden kaçınmaktalar. İçgüdüsel olarak "öğretilerin" kendilerine uymadıklarının bilincindeler. Bu "iman" eksiği olarak insanlarda vücut buluyor tabii. Sorun "insanda" değil, dinlerin ezici "mantık örgüleri" çocukluktan ibaren insanlara sirayet etmesine rağmen, bir insanı kendisine yeterince bağlayamamasında, yani dinlerin haddinden fazla "sıradan mantık örgüsü" ne ters ibareler içermesinde.

    Bakmayın Kuran'ın arapça okudunduğuna... Eğer bir camiye cemaat olarak 500 kişi toplasak ve baştan sonra türkçe mealini okumaya başlasak yarım saat sonra uykular gelmeye başlar. Lütfen yanlış anlamayın, bir kıvılcım oluştursun diye söylüyorum bunu. Dinlerin "tekrardan" ve "arapçadan" gelen güç perdesini kaldırdığınızda, 2013 yılında oturup saatlerce dinleyemeyeceğimiz fakat sözde "tanrısal" ve dünyanın sonuna kadar bize ışık tutacağı söylenilen nutuklar ile dolu olduğunu görürüz.

    Bu durum, tanrı fikri ile bağdaşmaz bile, fakat bunu ancak "sıradan ve tahrip edilmemiş, müdahale edilmemiş" bir mantık örgüsü ile algılayabilirsiniz. Çocukluğunuzdan itibaren "fobiler" ile bir inanç sistemine yaklaşır ve bütün içgüdüleriniz ve mantığınız o inancı savunmak için evrilmişse, sürekli kulağınıza abartılar fısıldanmışsa (çevreden, aileden, camiiden vs.) Kara'ya Ak demekte hiç zorluk çekmezsiniz. Kendimden biliyorum... Aksi taktirde olsa idi, şuan namazında niyazında olan fakat Kuran'ın türkçe mealini bile okumamış olan neredeyse yüzde 50-60'lık kesim "ulan tanrı konuşmuş tanrı, dur bakalım ne demiş" diye merak eder kitabı eline alır okurdu. Ama sıradan mantık örgüsü tahrip edilmiştir, anlatılan şeyler toplumda karşılığını buluyorsa doğrudur. (Zaten bu yüzden İranlı farklı, Türk farklı, Suudiler farklı gözlerle bakarlar dine)

    Kuran'ı okuduğunuzda, sayfa sayısı olarak çok uzunca bir süre (ve zamanında ise yıllar süren bir süreç) Kuran'ın insanları örgütlemeye çalıştığını, Hicret etmeye zorladığını (hatta hicret etmeyenlere hakaretler edildiğini) ve mucize isteyenlere karşı hep "dolambaçlı" ifadeler kurulduğunu göreceksiniz. Ne zaman ki yeterince "inanan ve mürid" sayısı artmış ve "kulaktan kulağa" artık hikayeler daha abartılı ve kolay yayılır olmuştur ki, sözüm ona mucizeler sonradan gelmiştir. Bakın, görün...

    Yani dinler yöresel, kendi bulunduğu zamanına hitap eden, abartıdan ve "müridlikten" beslenen ve esas amacı "bulunduğu coğrafyayı" yönetmek ve güç sahibi olmak amaçlı akıllı ve güçlü insanlar tarafından icad edilmiş inanç sistemleridir. Kanıtımı da sunayım, bizde kanıtlar hep kitaptan...

    Allah, Hz. Muhammed'e "ona birilerinin yardımcı olduğunu, şair ve düzenbaz olduğunu söyleyenler için" şunu söylemesini ister: "Bana konuştuğum YABANCILARIN kim olduğunu sorarsınız, HALBUKİ ONLAR ARAPÇA BİLE BİLMEZLER" Yani peygamber, kendi ağzıyla birileri ile dirsek temasında olduğunu, Allah'ın kelamıymış gibi ayet indirerek itiraf etmiş olur. Ve ben bu olaya 2013 yılından bakar ve derim ki...

    Sanırım "standart mantık örgüsüne" sahip bir insan için, fazlasına gerek yoktur.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: The souls migration

    dünyaya kır defa değil kırkbin kere de gelsen, zaten tek bir kader olduğu için kaderindekileri yaşıyor olacak ve aynı kararları veriyor olacaksın. cennete kimin girip kimin giremeyeceğini Allah bilir.

    Evet bahsettiğim mantık örgüsü olayına (daha doğrusu mantıksızlık) örgüsüne şahane bir örnek. Tabii arkadaş henüz "kader" anlayışını doğru anlayamamış fakat yine de "örgü" ye bir değinelim

    "Dünyaya 40 bin defa geliyorsun, aynı kaderi yaşıyorsun ve kaderinde cehenneme gideceğin var ise cehenneme gidiyorsun"

    Dıııt, kafadan yanlış. O halde cennet ve cehennemin anlamı kalmaz, adaletin "a" sından bahsetmeye yüzü olmazdı tanrının. Çünkü kimin ne yaşayacağı "BELİRLENMİŞ" olurdu ve böylece insanın hatalarının muhattabı insan değil, bu sakat "kader" anlayışı ve tanrı olurdu.

    Kader; bir insanın önceden ne yaşayacağının yazılmış-çizilmiş-belirlenmiş olması değil, Allah tarafından BİLİNMESİDİR. Ve evet tanrı istese idi, biz yaşamadan önce ne yaşadığımızı bir kağıda dökerdi ve biz bunu yaşardık. Fakat bu o kağıda döktüğü için değil, bizim "özgür irade" mizi daha önceden bilebileceği için gerçekleşmiş olurdu. Kader, Allah'ın yaşananları daha önceden bilebilmesi, bütün insanların hayatını film şeridi gibi "bilmesi" dir aslında. Fakat bu herkesin yaşayacağının "belirlenmiş" olması değildir.

    Mantıklı mı? Hiç değil (benim sorunum da değil) Zaten peygamberler ve din alimleri de kader gibi sonradan insanlar tarafından ortaya konulmuş ve mantığın sınırlarının tıkandığı bu gibi durumları "fazla düşünmeyin haa, aklınızı oynatırsınız billahi" diyerek ve destekleyici hikayeler/betimlemeler yaparak "çözmeyin, inanın" der ve geçiştirirler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi PaiMei -- 27 Eylül 2013; 17:12:46 >




  • PaiMei kullanıcısına yanıt
    Hocam birkaç din tartışmasında daha Hz.Muhammed'in konuştuğu yabancılar bilgisini vermiştiniz.Çok merak ediyorum yabancılar kısmının olduğu ayeti , paylaşabilirseniz mutlu olurum.Ve bu yabancıların nasıl bir amacı olabilir , diğer dinler ve milli yaratılış destanları hakkında çok bilgili bazı görevlendirmiş kişilerin işi midir bu yardım etme olayı ? Amaçları nedir ? Üslubunuz ve düşünceleriniz çok olgun bu arada , tebrik ediyorum
  • Sevgili @webbie

    Kitaplarda bahsedilen yazılı olan ile uygulanan arasındaki farkları kitapların yani dinlerin yanlış öğretileri olarak sınıflandırmak hata olur. Yani bahsettiğin ekonomik modeli redddeden bir din anlayışı olsa da insanlar yine aynı süregelen aynı davranış biçimleri içerisinde olmuştur.

    Ben İslam'dan örnek vermek istiyorum çünkü diğer dinlere nazaran çok daha fazla bilgi sahibiyim.

    Kabe'de bulunan putlar sadece ilahi olarak bir inancın simgesini yansıtmıyordu. Zaten öyle olsaydı başta Peygambere karşı çıkan kendi akrabaları H.z. Muhammed in ne kadar güvenilir ve itibar edilir birisi olduklarını biliyorlardı. "Emin" lakabı alması zaten bu yüzdendir. Tebbet Suresi inmeden az önce Muhammed Mustafa şunu soruyor, "Şu dağın arkasında bir ordu var desem bana inanır mısın ?" dediklerinde evet inanırız demişlerdir. Ancak ne zaman "lehül mülk" ifadesi geçmiştir ki işte inanç o zaman geri tepmiştir.

    Bu ne demek ?
    Kuryeş'teki imtiyaz sahiplerinin tüm ekonomik gelir kaynaklarının yok olması demek. Çünkü Kabe'deki putları göstererek "bunlar sizin ilahınızdır" diyerek sömürülen insan şimdi neredeyse aynı ifadeler ile sömürülmektedir. bu söylemler din adına, devlet adına, vatan adına ahlaki değerler adına kısacası ne kadar bir insan için "kutsal" sayılabilecek değer varsa zaten onun adına yapılır.

    Kan üzerinden pazarlıklar yapılır.

    İslam gelmesi ile beraber bütün bu ekonomik sistemi beraberinde yıkmak için gelmiştir. Çünkü "lehül mülk" kavramındaki sahip için Kuran şöyle tanım yapar. "Ben ancak Kuran'da size bildirdiğim kadarım" Yani Allah yani yaratıcı bizlere ben sizin tabir ettiğiniz gibi değilim diyor. dolayısı ile sıfatları bulunan ve şeklen hiç bir özellik verilmeyen bu yaratıcıyı hiç bir insanın putlaştırması mümkün değil aslında.

    Yani İslam mana olarak Allah adına bir insanın kandırılması meselesini ortadan tamamen kaldırmıştır. Ayrıca paylaşmak gereklidir. Mesela Zekat ihtiyaçtan fazlası olan malların 1/40 ını sorgusuz sualsiz paylaşımından geçer. Bir İngiliz ekonomist kabaca hesapladığında eğer sadece Müslümanlar zekat ibadetini gerçekten yapsalar dünyada aç insan kalmayacağını, İslam modeline göre tüm dünyanın yaşaması halinde dünya üzerinde 40 Milyar civarında insanın açlık çekmeden yaşayabileceğini söylemiştir.


    Bu makaleden benim ilk çıkarttığım sonuç, kendisine Müslüman sıfatı takan kişilerin Dini hakkı ile yaşamadığı sonucunu ortaya koyuyor. O zaman suçlamamız gereken şeyin Dinler olmak yerine insanlar olması gerektiğini sanırım anlatabilmişimdir.



    Diğer taraftan zaten "inanç" söylemin doğrulanma ihtiyacı olmadan ortaya koyulması meselesidir. Yani İnanmak için söylemin doğrulanma ihtiyacı yoktur. Burada birey doğrulama ile inanma arasında tercih yapabilir. Benim saygı duyduğum nokta bu. Çünkü İslam öğretisi yine buraya dikkati çeker. Mesela İslam "aman" diyene kılıç çekmez. Ama İslam a mensup bir birey bunu yapıyor olabilir. İslam din adamı öldürmez. "her kim suçsuz yere bir insanı öldürür ise, bütün insanlığı öldürmüş gibidir" İslam gereklilikler dahilinde haram kıldığı bir çok şeyi helal de kılabilir. Örneğin açlık anında domuz eti gerekli ise yenilebilir. Ama keyfiyet haramdır.

    Burada peşinden gideceğin birisi var ise, yani ben illa birisinin peşinden giderim diyorsan bu da senin sorumluluğundadır. İslam okumayı emreder. İkna olup inandım diyorsan işte artık kul'a kulluk etme dönemin bitmiştir. Çünkü İslamın getirdiği ( Kuran yaşantısı ) yaşantı neticesinde korkman gereken veya saklaman gereken hiç bir sıkıntın kalmaz.

    Mesela "Pavyon" yasaktır. Dolayısı ile gitmezsen paran cebine kalır. Çocuğun var ise çocuklarına daha iyi bir hayat sunabilirsin. Zina yapmazsan ve illa bir cinsel hayat yaşamak istersen evlenmek durumunda kalırsın. Cinsel hayatın daha düzenli olur.

    Elbet istisnai durumlar anlatabilirsin fakat insanoğlunun düşünebileceği her şey zaten önceden düşünülmüştür. Hukuk bazı kanunları yaşamadan yapabilir. Yani teorik hukuk pratik olarak uygulanamıyor olabilir ama İslamın evrenselliğinin sebeplerinden birisi de gelen birçok ayetlerin, yaşanılan olaylar neticesinde gelmesi ve sadece teorikte değil pratikte de yaşanmasını sağlamıştır. Sahabenin çoğu için günümüz anlamında stajer diyebiliriz.

    Yine dediğim gibi bütün bunları ne yazık farklı anlatıyorlar. Yani öğreti yapma etme, şunu yap bunu yap şeklindedir. Peygamberimiz çoğu zaman uygulamalı olarak örnekler vermiştir. Çocuğuna helallik vermeyen anaya, çocuğunu ateşe atmasını söylemiştir. Yahudi bir çocuğa ölüm döşeğinde tebliğ yapmıştır.

    Kuran hidayeti yani bir kişinin Müslüman veya gayrimüslim olmasını sadece Allah belirleyebilir der. Yani bu ayeti okuyan kişi bir insanı Müslüman yapamayacağını bilmelidir. Müslümana verilen görev bıkmadan usanmadan anlatmaktır. Bir ateist Müslüman olur ve bir başka Müslümanın yanında ateistleri göstererek hepsinin kafasını kesmek lazım der. Diğer Müslüman gülümser. Senin içinde aynı şeyi söylemişlerdi. Dinleseydik şimdi sen hayatta olmazdın.

    Yani ister uygulama olarak de, istersen öğreti istersen de ekonomik anlamda, kısaca hemen her yönünden baktığında ben dahil herkes uygulamada veya bir yerlerinde hata yapıyoruz. Ne yazık bu da beşeri varlık olmanın beraberinde getirdiği bir zaaf. O yüzden bence bu işlere ciddi ve derin manada senelerce kafa yormadan özellikle internet ve belirli çerçeveler içinde edinilecek bilgiler dahilinde yorum getirmek olayları yeterince kavramak için yeterli olmayacaktır. Çünkü zaten ortalıkta dönen bilgiler malum...




  • Bu söylediklerinizin hemen hemen hepsini uzun uzun burda yazmak, bir çoklarının bakış açılarının biraz olsun genişletmek isterdim ama inanın değmiyor, çünkü dindar insanlar kendilerini her türlü sorguya kapamış durumdalar.Bir arkadaşıma " ben Hz. Muhammed diye birinin varlığına bile inanmıyorum ki kaldı ki bence varmışsa da muhtemelen şizofren falandı" dediğim için benimle muhabbetini kesmişti :) Şu an toplumda genel olarak bir kapalılara karşı olma durumu var hani partiler yüzünden doğan kutuplaşmadan dolayı, haklı bir kutuplaşma olduğunu düşünüyorum :) Cidden kapalı insanlarla arkadaşlık kuramıyorum çünkü genel olarak bakış açıları o kadar dar, başka görüşlere o kadar kapalılar ki muhabbet etmeye değmiyor.
  • Bir inanç liderine şizofren demek ile ben o kişiye inanmıyorum demek arasında farklar vardır.

    Şizofren deyip geçmek kişinin kalitesini veya kalitesizliğini gösterir ki, bu tür ithamlar bu kez sizin inandığınız güvendiğiniz kişilere de söylenmesini meşrulaştırır. Bu yüzden ifadelerimize dikkat edip provakatif hareketlerden uzak duralım. Yoksa mesele hak hukuk bildirme veya yaftalama yapmak olur olursa dilin kemiği yok. Çok kişi çok kişilere yaftalama yapar.

    Bir daha uyarmam herkes aklı başında yazsın. sınırları zorlamasın. Yoksa sınırları fena zorlarım.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Interferon.

    "eğer dünyanın sinek kanadı kadar dahi değeri olsaydı......" diye bi ayet yok galiba

    var ayetin yerini bilmiyorum ama devamı ezberimde
    "eğer dünyanın sinek kanadı kadar dahi değeri olsaydı, allah ondan kafirlere bir damla dahi su vermezdi"

    kafir'in kelime manasıda ilginçtir bu arada
    kafir; örten, saklayan demektir



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bahtiyar0011 -- 28 Eylül 2013; 0:12:18 >
  • X Files kullanıcısına yanıt
    Sevgili X Files,

    Yazdığınız mesaja başından sonuna kadar katılıyorum. Ben bir farkla bu olayı yorumluyorum; Dünyada hiçbir inanç (eğer bir grubu diğerlerinden üstün tutmuyorsa) zaten insanların ve insanlığın kötülüğünü istemez. Doğduğum günden beri İslam'ın farklı mezhepleri, Hıristiyanlığın farklı mezhepleri, Yahudilik, Şamanizm ve Budizm gibi farklı dinlerle iç içe oldum ve tamamına aynı mesafede durdum ve hepsinin kaynaklarına, ulaşabildiğim oranda vakıf olmaya çalıştım. Emin olun ki hiçbir din temelinde nefret aşılamaz ve insan faktörü işin içine girmediği sürece bu durum değişmez.

    Bu nedenle, sözlerinizi eleştiremem.

    Not: Müslümanların peygamberine "şizofren" denmesi benim de hoşuma gitmeyen bir durum ve bu durum benim değer verdiğim, şu anda yaşayan ya da yaşamayan ama kendisini savunabilecek durumda olmayan insanların başına geldiği anda beni de üzer. Bu nedenle de forumdaşlarımın tepkilerini ya da yorumlarını daha dikkatli seçimler üzerinden yapmalarını tavsiye ederim. Bir olgunun benim için değersiz olması, başkasının değerlerine hakaret etme hakkını bana tanımaz. Bu şekilde düşünmek, çok daha yumuşak ve anlayışlı tepkilerin kapısını açar.




  • Bu tür ağır ifadelerin yapılması sizin sorgulamanızada zarar verir ve gerçeğe ulaşmanızı engeller..
    hiçbir faydası yok.
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.