Şimdi Ara

Din ve İnançlar Üzerine

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
362
Cevap
20
Favori
13.189
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Uzun bir süredir aklımı kurcalayan ve sonunda yazma fırsatı elde ettiğim din kavramına kendi bakış açımla bir takım yorumlar,sorular ve cevaplar getirdim. Karşıt veya aynı fikirde olduğunuz düşünceleri dinlemeye ve güzel bir tartışma ortamına hazırım.


    Dinlerin ortaya çıkışı ile ilgili yeryüzünde milyonlarca inanış var. Bunların hepsi farklı yapıda düşünceler ve inanışlar. Aynı dine mensup bireylerin bile dinin kurallarına uyma biçimi ve ibadetleri farklıdır. Bir de buna yeryüzünde insanoğlu var olduğu sürece inanılan tüm dinleri ve inanışları eklersek ortaya çok karmaşık br yapı çıkar. Herkesin kendi inandığı yaratıcısıyla ilişkisi farklıdır. Herhangi bir yaratıcıya inanmayanların da bir yaratıcı fikrini inkar etme sebepleri farklıdır. Oysa evrenin doğası gereği nesnel bir ortamda ve uzayda yaşıyoruz. Tek bir gerçek var. Yaratıcı ya var ya yok. Yanılsamalar ve ayrımlar ilk başta burada başlıyor. Yanılan taraf hangisi olursa olsun sayısız insan burada yanlış bir seçim ile gerçeği bulamamış oluyor.

    Örneğin Tanrının var olduğu gerçeği üzerinden gideceksek bunca senedir ateizmi veya tanrı inancı olmayan bir dini-inanışı benimsemiş kişilerin yanıldığı gerçeği ortaya çıkıyor. Bunu sayıya vurmak sanıyorum imkansız ancak tahmin etmesi zor değil. Tanrının var olduğunu kabul ettik. Tanrı inancını benimseyen bugüne kadar sayısız insan bir konuda haklı çıktı. Geliyoruz din konusuna. Ahir dinler adı verilen İslamiyet,Hristiyanlık ve Musevilik üstünden gidelim. İslamiyet cennete girmenin birinci şartı olarak Allah'a ve onun son elçisi olan Hz.Muhammed'e iman etmeyi kabul görür. Yani İslamiyete göre Hristiyan ve Museviler cennete giremez (İslam'dan haberi olmayanlar hariç. Onlar sorumlu kabul edilmez.) Benzer şekilde Hristiyanlık, Müslüman ve Musevi kişilerin cennete giremeyeceğini ve Musevilik de Müslümanlar ve Hristiyanların cennete giremeyeceğini söyler. Karikatürde dediği gibi ''hangi dine inanırsak inanalım cehenneme gidiyoruz anasını satayım!''. Bu çıkarıma göre tanrının varlığı konusunda haklı olanlar bile bu konuda büyük bir ayrım ile dağılıyorlar. Gene büyük bir çoğunluk yanılmış oluyor. Bunca yıllık inanışları baz alırsak gerçeği bilen veya en çok yaklaşan din hangisi? Peki biz o dine mi mensubuz? Bu konu bir kenarda dursun. Kafamı kurcalayan başka bir konuya değinmek istiyorum.

    Din kavramının günümüzde daha çok 'ırk' kavramı gibi algılandığı ve yaşandığı gerçeği inkar edilemez. Müslüman bir ailede doğan çocukların çok büyük bir çoğunluğu Müslüman,Musevi ailede doğanların Musevi ve Hristiyan bir ailede doğanların Hristiyan olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Antik Yunanistan'da dünyaya gelseydiniz büyük bir ihtimalle Zeus'a inanacaktınız. Firavunlu dönemlerde Mısır'da dünyaya gelseydiniz Güneş Tanrısı Ra'ya inanacaktınız. İnsanlara kendi dininizin doğruluğu anlatmaya çalışırken kendinizi ve dininizi ne derece sorguluyorsunuz? Peki ya siz Güneş Tanrısı Ra hakkında yanılıyorsanız? Richard Dawkins'in sevdiğim ve kafamı kurcalayan bir sorusudur bu. Özünde tanrıyı değil dinleri sorgular. Örneğin İslamiyete inandığını bildiğiniz birine ya da inanıyorsanız kendinize şu soruyu sorun lütfen ''Müslüman olmaya ne zaman karar verdin?'' Çoğu kişi altta kalmamak için cevaplar verecektir çünkü kendi dinlerini eleştirmedikleri gibi başka birisinin eleştirmesine de izin vermezler. Ancak bu cevaplar ne derece elle tutulur olur? Ne yazık ki büyük bir çoğunluk bu kararı vermedi bile. Küçüklüğünden beri kafasına işlenen fikir ve inanışların ilerdeki yansımasından başka bir şey değil bu manzara. İslam'ı ne derece sorguladın örneğin? Diğer dinlerin kutsal kitaplarını yeryüzündeki diğer inanışları araştırmayı geçtim Kur'an'ı açıp okumayan Müslümanlar(!) var. Okumadığınız bir kitaba nasıl inanabilirsiniz? Hayatınızla ilgili en büyük kumar bu. Arapça okumaktan bahsetmiyorum. Anlayarak okumaktan bahsediyorum bu arada. Bu kafa yapısıyla hareket eden biri Hristiyan bir ailede doğsaydı Hristiyan olurdu,Musevi bir ailede doğsaydı Musevi olurdu. Ateist bir ailede doğsa ateist olurdu çünkü sorgulama bilinci oluşmamış. Din konusunu bir ırk durumuna getiren en büyük etken de bu işte. İnsanoğlu aklı hidayete ermeye başladığı an objektif bir karar için inanışını ve dinini hiç değilse bir süreliğine bırakıp tüm dinleri objektif bir şekilde değerlendirmeli. Aksi takdirde objektif bir karar veremez. Bu objektif değerlendirmeyi yaptıktan sonra hangi dine mensup olursa olsun, o dini sorgusuz sualsiz direk kabul eden herkesten daha bilinçli ve daha inançlı bir şekilde yaşar dinini. O yüzden ailelerin çocuklarına din öğretmesi fikrini ne kadar destekliyorsam herhangi bir dini benimsetmesi fikrine de o kadar karşıyım! Bu durumda dinine bağlı,dininin kurallarını ve felsefesini bilen bireyler yetiştirmiş olmuyorsunuz. Kendi inancınızı çocuğunuza empoze edip din gibi yeryüzünün belki de en önemli konusunu bir ırk konumuna getirmiş oluyorsunuz. Bunun çok iyi anlaşılması gerek.

    Bu bir sorgulama aşamasıdır : Bir Hristiyan olarak dünyaya gelsem Müslüman olur muydum? Bu sorunun cevabını eğer düşünmeden 'evet' ya da 'hayır' diye yanıtlıyorsanız bu sorgulama aşaması olarak kalır. Sorgulama gerçekleşmez. Çünkü çok ağır ve üzerinde düşünülmesi gereken bir soru.

    Dedelerimiz,babaannelerimiz genellikle televizyonda veya sokakta yabancı birini,bir turisti gördüğü zaman genelde ''bak sen şu gavurlara'' benzeri tepki verirler. Çünkü o farklı inanıştakinin giyinişi,hareketleri,ibadeti ona çok yabancıdır. Şimdi bunu karşı tarafa uyarlarsak 11 Eylül'den sonra İslamiyet'e de bir terör dini imajı giydirilmeye çalışılmaktadır. 11 eylül sonrası bir Hristiyan ailede doğmuş bebeksiniz. Televizyonlarda 'Allahu Ekber' deyip kafa kesen sözde Müslümanlar görerek yetişiyorsunuz. Bu da onların bir beyin yıkama biçimi. İlerde sizden Müslüman olmanızı beklemek Tanrının size cennete gitmek için koştuğu bir şart nasıl olabilir? Müslüman bir ailede doğan çocukların torpili nereden geliyor? Bu çok uzun cevapları olan bir arayış. Kendime 1 yıldır bu soruyu soruyorum. Cevabı belki çok kısa ama onu bulana kadar belki de bir ömür geçecek. Şimdi bunca düşünüş ve arayıştan sonra Müslümanlığı kabul eden biriyle sorgusuz sualsiz kabul etmiş bir insanın imanı nasıl aynı olabilir?

    Bu arada gözlemlerim arasında çoğu insanın Tanrıya bir çıkar ilişkisi ile inandığını gördüm. Şu savunmayı yapanı da ''Eğer biz haklıysak siz cehennemde yanacaksınız -ki ben bir ateist değilim hala da dinleri sorguluyorum- , Ama eğer siz haklıysanız bize hiçbir şey olmayacak yok olup gideceğiz sadece herkes gibi'' Öncelikle bu savunma biçimi doğru değil. Eğer sen zaten cennete gitmek için yaratıcına inanıyorsan büyük bir yanlış var ortada. Kimi kandırıyorsun? Kendi yaratıcını mı? Eğer kendi yaratıcına kendi haklı sebeplerinle ve sorgulayışınla yürekten inanıyorsan cennete gidersin(çoğu din için konuşuyorum). Cennete gitmek için inanıyorsan tüm bunlara ve hala bir arayış içinde değilsen sen sadece kendini kandırıyorsun demektir.

    Başta değindim gibi çoğumuz yanılıyoruz bu dünyada. Gerçek ortaya çıktığında ise kim gülecek bilinmez. Gülecek miyim bilmiyorum ama en azından şunu diyebileceğim kendi kendime ''Ben kendimi buldum. Dünyaya kırk defa daha gelsem aynı sorgulama ve arayışla aynı kararı verirdim''







  • hocam samimi olarak düşüncelerinizi yazmışsınız teşekkürler
    üsluba dikkat edilirse sanırım konu kitlenip silinmeyecektir

    sorularınıza sondan başlayım
    "Bu arada gözlemlerim arasında çoğu insanın Tanrıya bir çıkar ilişkisi ile inandığını gördüm..."
    evet bu var ama bir insan sadece bu düşünce ile inanmaz, cenneti imanın faydalarından biri olarak görür. bu zaten insan doğasında olan bir şeydir. ihtiyaçlarımız var aciziz, eğer ihtiyaçlarımız karşılanırsa mutlu oluruz. aynı şekilde korkularımızda var. insanı yaratan allah onun bu yönüne binean cennet ve cehennemi yaratmıştır. neticede böyle bir imtihan dünyasının neticesinde cennet cehennemin olmaması saçma olurdu.
    dünya imtihanının neticesi insanın cennet yada cehennemden birine ehil hale gelmesidir.

    ''Eğer biz haklıysak siz cehennemde yanacaksınız ..." bu açıklama cennet için inandığını ifade etmek değildir. bunu söyleyen kişi ya
    1. karşısındakinin anlama seviyesi ve gayreti ölçüsünde ancak kısa net birkaç cümle kurma şansına sahip olduğu için
    2. veya kendi anlatabileceği seviye sadece bu olduğu için
    3. veya karşısındaki kişinin samimi bir çaba içinde olmadığını düşünerek onu cehennem ile korkutmak ve aklını başına alması için bir uyarı niteliğinde
    kullanmış olabilir




  • "Şimdi bunca düşünüş ve arayıştan sonra Müslümanlığı kabul eden biriyle sorgusuz sualsiz kabul etmiş bir insanın imanı nasıl aynı olabilir? "

    olamaz zaten. imanın dereceleri olduğu gibi cennetinde derece ve seviyeleri vardır.
    zor şartlar altında inanmış ve dinini yaşayan bir insan ile aileden gördüğü dini taklit eden insanın seviyeleri farklıdır
    aileden görülene taklidi iman, sorgulanarak araştırılarak benimsenen imana tahkiki iman denir.

    ama sizin itirazınız muhtemelen şu noktaya; "kimisi zerre kadar düşünmeden şans eseri müslüman doğmuş ve ölmüş ben ise kafa patlattım düşündüm ve ateist olarak öldüm. o ebedi cennete ben ebedi cehenneme gideceğim bu nasıl adalettir" şeklinde
    bunu cevabı ise iman ile imansızlık arasındaki fark bütün dünya hayatına etkisi büyük olduğu gibi netice olarakta çok büyüktür
    yani iman ile imansızlık arasındaki fark çok büyüktür

    samimi bir uğraş içerisinde olan insan önce kendini büyük görmemeli acziyetini bilmelidir. acziyetini anlayan ve samimi uğraş içerisinde yaratıcıyı arayan insana allah zaten hidayeti nasip edecektir.
    yaratıcıyı ararken insan aklınıda kullanır ama bu tek başına yeterli değildir. çünkü aklımızın birçok defa yanıldığını biliyoruz. yani bir deney yapıyorsun ve deneyin hata payı neredeyse %50 bu durumda yaptığın deneye güvenemezsin ama bir fikir sahibi olursun. ondan sonrası yaşayarak öğrenilir, "din tecrübi bir bilgidir" sözü bundan sonrasını ifade eder. bir gün bir dua edersin ve hemen kabul olduğunu görürsün için huzurla dolar rabbinin seni duyduğunu seninle ilgilendiğini düşünürsün neticede imanın artar. bir gün bir sıkıntı karşısında sabreder ve tevekkül edersin "mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler", dersin sıkıntın hafifler hatta iç huzurun o sıkıntıyı sana unutturur normalden daha mutlu olursun. işte o anlarda rabbini hissedersin bir bağ kurarsın. inanmış insan için bunun örnekleri çoktur artık cevabı biliyorsundur ve kesinlikle eminsindir.bu yaşadığın tecrübeleri inanmayan bir insana anlatsan olanları ya tesadüf yada psikoljik olarak görür halbuki yaşayan biliyordur.

    yaratıcıyı akılla aramanın temelinde positivizm yatar ve tek bilginin akılla elde edilen olduğunu sana söyler. halbuki bilim herşeyi ifade edemez onun sınırları vardır ilgilendiği alanlar bellidir. örneğin bilimin dili matematiktir ama matematik gerçek hayatın kompleksliğini açıklayamaz budanmış bir gerçekleğin modellemesidir o sadece. aşkın formulü yoktur korkunun ve sevgininde...

    sadece akılla yaratıcıyı bulmaya çalışmak yetersiz olduğu gibi objektif ve tarafsızda değildir.
    çünkü bizim bugünkü düşünce yapımız batı medeniyetinin son 300 yıldır kurduğu düşünce sistemleri üzerinedir. bütün dinlerin kötü ve yanlış kabul ettiği şeyleri batı medeniyeti baş tacı etmiştir. teker teker incele mesela kapitalizmin kurucusu "düşen kardeşin bile olsa dönüp ona yardım etmeyeceksin" der ve bu düşünceyi uzun uzun temellendirir anlatır. positivizm doğru bilginin sadece akılla elde edilen olduğunu söyler, epistemoloji materyalizm üzerine kuruludur vs vs
    ne kadar batılı düşünce varsa kendi dini tecrübesi(ortaçağ, kilise baskısı ve engizizyon) neticesinde dinden kaçarak dinlerin söylediğinin tam aksi yönde kurulmuştur. ve en can alıcı nokta bizler artık bir batılı gibi düşünüyor, konuşuyoruz. bilimsel, siyasi, askeri hakimiyetleri neticesinde bizim üstümüzde kültürel ve düşünsel hegomanya kurmuşlardır. zihinlerimiz batının işgali altında bilim öğretiminde onların terimlerini kelimelerini yaklaşımlarını kullanıyoruz ve bu hayatın her alanına sirayet ediyor. sosyal olayları onların kelimeleri ve bakış açısıyla, psikolojiyi, ekonomiyi ve daha ne kadar bilim varsa onlarıda öyle.

    neyse yoruldum sonra devam edebiliriz
    eğer ankarada isen yüz yüzede görüşebiliriz, zaten düzenli olarak dh bilim-kültür ankara buluşmaları yapıyoruz ve ben hepsine gidiyorum oraya da gelebilirisin




  • Bence çok güzel açıklamışsın sanki benim kafamdaki soru işaretleri de bunlardı, takipteyim ben de.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lightyeaR -- 23 Eylül 2013; 22:44:47 >
  • sadece akılla yaratıcıyı bulmaya çalışmanın tarafsız ve doğru olmamasının bir sebebi de insanın nefsinin istekleridir. din bize kısıtlamalar ve vazifeler verir, şunu şunu yap, şunları şunları yapma gibi
    halbuki yap dediği şeyler bize zor gelir zaman ve emek harcamak zorundasın başını yere koyup allahım ben küçüğüm sen büyüksün demen gerekir
    yapma dediği şeyler ise insanın hoşuna gider zina gibi
    eğer bir insan nefsinin isteklerine uyuyorsa samimi bir şekilde yaratıcıyı aradığını iddia edemez. çünkü seçeceği yollardan biri istediği yoldur diğeri ise kendine zor gelen yol.


    sorularından biri
    "Din kavramının günümüzde daha çok 'ırk' kavramı gibi algılandığı ve yaşandığı gerçeği inkar edilemez....." şeklinde ifade ettiğin insanın genelde yaşadığı toplumun dinine mensup olması idi
    bunun cevabını türk filozof rahmetli nurettin topçu hoca "isyan ahlakı" adlı ahlak felsefesi tezinde veriyor
    tezde insanın üç şeyin esaretinde olduğunu en yüksek iyiye ulaşması için bu üç esaretten kurtulması gerektiğini söylüyor
    bu üç esaret
    - nefsinin istekleri
    - aile ve çevre baskısı, elalem ne der korkusu
    - devletin hegomanyası

    bir şahıs bunlardan kurtulduğu sürece özgürdür ve arayışında samimidir
    eğer bunlardan kurtulmuş biri ise nerede yaşadığının bir önemi yok eninde sonunda doğruyu bulacaktır

    not: ahlak felsefesi olarak "isyan ahlakı" bence mutlaka okunması gereken bir kitaptır. kitap fransa sorbonne üniversitesinde verdiği doktora tezidir. kitap ağır ve akademik bir dil içerir. orjinal metnin fransızcadan çevirisi hocanın vefatından sonra yapıldığı içinde dil bir miktar daha ağırlaşmış olabilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bahtiyar0011 -- 23 Eylül 2013; 23:00:24 >




  • "Richard Dawkins'in sevdiğim ve kafamı kurcalayan bir sorusudur bu." Yazmışsın.

    Richard Dawkins'e de ben şunu sorayım o zaman.Dini eleştireceksen karşıt görüşün gözünden bakabilmelisin olaylara.

    Eleştirdiği ya da yok dediği Allah 4 dinde de en büyük en yüce olarak adlandırılır.Ve Allah geleceği bilen zaman ve mekandan müezzir olan bir yaratıcıdır.

    Ya Allah bilerek Ahmet'i Türkiye'de Johnny'yi Amerika'da Irina'yı Rusya'da Carrie'yi İngiltere'de doğmasını istiyorsa ?

    Richard Dawkins'e göre her şey var olabilir.Hogwards gerçekte var olabilir.Gelecekte Pika Pika Pikachuuuuuuuuuu diye bağıran sarı şirin bir fare var olabilir ve bu fare elektrik saldırıları yapabilir.Bir insan kollarından ağ atabilir ve düz duvarlara tırmanarak kötü insanlardan şehri Koruyabilir.

    Fakat Dawkins'e göre Allah var olamaz.Dawkins böyle bir adam işte.Geçen gün Dawkins'i eleştirdim diye adamın birisi gelip 3 kez Dawkins'i neden eleştirdin dedi.Verdiğim cevap tatmin etmedi ki kendisini gelip çünkü sizin Kuran'ınızın yalanlarını ortaya çıkarttı dedi.

    Birde şöyle söyleyenler oldu.Dawkins ve Hawking süper bilim insanlarıymış.Bizler işe yaramaz klavye başında onlara atan tutan insanlarmışız.

    Bu cümleleri kuranların Din çok dogmatik yueeeaaa Neden Kuran eleştirilemiyor ki geyiği yapması akabinde bu lafları söylemesi ne kadar ironik.

    İnsanlar böyledir.İnsan yaradılışı ve egoları gereği belli bir noktadan sonra ne kadar çabalarsan çabala değişmez.Ancak sorgulayarak bulabilirsin gerçekleri.Bende Allah'ın varlığına kanaat getirdim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Charlotte McKinney -- 23 Eylül 2013; 23:06:57 >




  • Cevaplar için teşekkür ediyorum. Çoğunluğun Müslüman olduğunu tahmin ederek beslediğim ve sorguladığım düşüncelerden dini eleştirilere daha çok vakit ayırdım ki yorumlarda karşıt düşünceler duyayım,güzel bir üslup ile tartışma başlatalım diye. Şu an çok yoğun olduğum için yorumlarınıza cevabı ve ateizme eleştirilerimi de yarına bırakıyorum affınıza sığınarak. İyi akşamlar
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Irk ve Milliyet kavramları
    16 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Gökten mesaj gelmiyor, biz göğe mesaj gönderiyoruz!
  • Samimi, önyargisiz ve sorumluluk sahibi bir insan hakikate mutlaka ulasir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • bahtiyar0011 kullanıcısına yanıt
    ''...bunu cevabı ise iman ile imansızlık arasındaki fark bütün dünya hayatına etkisi büyük olduğu gibi netice olarakta çok büyüktür
    yani iman ile imansızlık arasındaki fark çok büyüktür''


    Bu dünyada bu farkın çok büyük olduğu su götürmez bir gerçek zaten. İnanan kişi tüm yaşamını bu sistem üzerine kuruyor ve kurduğu düzeni yaşıyor fakat bir yaratıcı için -Özellikle Allah yerine yaratıcı kelimesini kullanıyorum çünkü İslam dinine göre yaratıcı Allah'tır ancak diğer dine mensup bireyleri de kapsayan genel bir kelime olarak Yaratıcı ya da Tanrı kelimesi daha uygun- bu iman konusunun nasıl değerlendirileceği büyük bir soru işareti olarak yer edinir kafamızda. Az önce de belirttiğiniz gibi kimsenin imanı aynı olmaz,olamaz ve kimsenin imanı da -en azından inananlar için- tartışılmaz.Kişinin kendisi ile yaratıcısı arasındadır. Ancak belirttiğim gibi Kur'an'da Allah ve Hz.Muhammed'e iman cennetin ilk şartı olarak kabul edilir. Yani bu durumda hayatını çok temiz ve ahlaklı bir şekilde yaşamış ancak sorgulaması sonucu Tanrı'nın varlığı konusunda kesin bir karara varamamış bir insan cehenneme gidiyor. Sokaktaki aç kedileri doyuran,kör vatandaşlarımıza yardım eden,maddi imkanı yettiğince yoksul insanlara yardım eden bir ateist tanıdığım olunca İslam dinine göre onun cehenneme gidecek olması kafamı allak bullak ediyor. Bu insan ki hayatımda her şeyimi emanet edebileceğim iki kişiden biri. Ve hayatımdaki bunca namazında niyazında,dinine bağlı geçinen insanların karakter ve güvenilirlik bakımından öbür insanın yanından bile geçememesi bu düzenin adaletini sorgulamama sebep oluyor. Tanrıya inanan iki kişinin imanını sorgulayamazsınız az önce de belirttiğimiz gibi ancak inanmayan ile inananın imanını herkes sorguluyor ve dinler de zaten açıkça cehenneme gideceklerini söylüyor inanmayanların. Bu bakımdan çok kafa karıştırıcı.


    ''bir gün bir dua edersin ve hemen kabul olduğunu görürsün için huzurla dolar rabbinin seni duyduğunu seninle ilgilendiğini düşünürsün neticede imanın artar.''

    Bu Allah ile sizin aranızdadır kesinlikle karışmam mümkün değil ancak dualarınızın kabul olması ile imanınızın artması arasındaki ilişki biraz düşündürücü. Eğer dualarınız gerçekten kabul oluyorsa ne mutlu size çünkü dünya nüfusunun yarısına yakını açlık sınırında ve bu sayının büyük bir çoğunluğunu da çocuklar oluşturmakta. Ve bu kesim belki de yaratıcıya her gün her saniye dua ediyor ancak sonuç ne yazık ki değişmiyor. Bu insanlar imanlarını nasıl arttırabilirler? Verdiği nimetler için siz tanrıya şükürler ediyor olabilirsiniz ancak bu durumda Afrikadaki bir deri bir kemik yaşamının sonunu açlık ve susuzluk ile bekleyen Afrikalı çocuklar tanrılarına ne için şükür sunabilir? Dünyada Müslümanların en çok yaşadığı bölge Orta Doğu ve Hz.Muhammed vefat ettiğinden beri o topraklarda kan birgün bile durmamıştır. Siz bunu dine değil dini yaşayan insanların kötülüğüne bağlayabilirsiniz ancak 1400 yıldır en kötü ya da en talihsiz insanlar mı bu topraklarda doğup yaşıyor? Ya da Yaratıcı neden sömürülmesi mümkün olmayan ve kısıtlamalar ile değil de insanın aklını ve entellektüel becerisini kullanmasına ortam hazırlayacak bir dini göndermemiştir? İslam dini 1400 yıldır ne yazık ki sömürülmüştür yönetenler tarafından hatta bütün dinler sömürülmüştür genel olarak toplumları belli bir düzene sokmak için. Hatta bunun bir ileri düşüncesi olan dinlerin dünyaya hükmeden güçler tarafından toplumları düzene sokmak için ortaya atıldığı iddiası tezi son yıllarda üniversitelerde tez hazırlayanlar için büyük bir konu olmuştur. Çoğu dine bakın devlete isyan en büyük günahlar arasındadır. Ancak tabi ki bu sadece bir varsayım. Ama düşündürücü bir varsayım.


    ''bir gün bir sıkıntı karşısında sabreder ve tevekkül edersin "mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler", dersin sıkıntın hafifler hatta iç huzurun o sıkıntıyı sana unutturur normalden daha mutlu olursun''

    İşte dünyanın geneline bakacak olursak dinlerin ve yaratıcı kavramının en çok geliştiği yerler sıkıntıda olan ve hayat standartları düşük topluluklardır. Çünkü bu dünyada adaletin olmadığı bilinci gelişmiştir -ki ben de inanmıyorum bu dünyada adaletin olduğuna- ve insanlar kendilerini öbür dünyada kendilerini sonsuz ödülün beklediği inancıyla hareket etmişlerdir. Çoğu din değil ama inanç böyle oluşmuştur. Hindistanda reenkarnasyonun ve öbür hayatında dünyaya hükumdar olarak gelme fikrinin bu kadar gelişmesi sizce bir tesadüf olabilir mi?


    ''sadece akılla yaratıcıyı bulmaya çalışmanın tarafsız ve doğru olmamasının bir sebebi de insanın nefsinin istekleridir. din bize kısıtlamalar ve vazifeler verir, şunu şunu yap, şunları şunları yapma gibi''

    Bu noktada biraz düşünmek istiyorum. Yeryüzüne geldik annelerimiz ve babalarımız aracılığıyla. Bu hayatta annelerimiz ve babalarımızın ve toplumun bize öğrettikleri dışında yalnızca aklımız var. Hatta o öğretilenleri sorgulamada bile kullanıyoruz bunu. Aklımız bizim her şeyimiz. İnsanoğlunun yeryüzüne ve diğer canlılara hükmetmesini sağlayan en büyük etken. Bundan 5000 sene önce yaşamış bir insanı bugüne,bu zamana bir getirin. Gördüğü manzara karşısında çıldırma olasılığı çok yüksek. Gerçeklik duygusunu yitirir o an insan aklının neler yaptığını görünce. Uçaklar,gökdelenler,helikopterler,bilgisayar,internet,telefon,hastalıklara derman ilaçlar,arabalar,yollar,evler... Bunların hepsi insan aklının ürünüdür. Ve dünyanın yaşı milyarlar ile ölçülüyor. Biz ise 2013 yılındayız. Daha yolun neresindeyiz,başında mıyız sonunda mıyız bunu bile bilmiyoruz. Ama şöyle bir gerçek var ki insan aklı algısının ötesindeki gerçekliğe doğru ilerliyor ivmeli bir şekilde. Bu algı ötesi gerçeklik zaten bilimin bu kadar gelişmesine vesile olmuştur. İnsan sorguladığı,merak ettiği müddetçe keşifler yapmıştır,icat etmiştir ve edecektir de. Bugün nasıl ki denizlerin belli bir miktar sonra altına inemiyoruz daha dünyanın o derinliklerini hiçbir insan görmemiş hatta bu teknoloji ile bile. Onu da görecektir insan elbet yeryüzünde var olduğu müddetçe. Bu noktada sizin de dediğiniz gibi dinin bize kısıtlamalar getirmesi kafamı kurcalıyor. Çünkü kısıtlama insan doğasına aykırı bir durum, keşfetmesine,öğrenmesine...



    İsyan Ahlakı kitabı tavsiyesi için de teşekkürler en kısa zamanda okuyacağım. Samsun'da yaşıyorum ne yazık ki ama ben de çok isterim bir gün de yüz yüze tartışmayı bu konuları.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi emirkaans -- 26 Eylül 2013; 21:18:47 >




  • Bir müslüman size Hac süresinin 17. ayetini hatırlatır ve Allah ın değişik inançlara sahip kişiler arasında
    hüküm vereceğini söyler,dolayısı ile islam inancı dışındakilerin cennete gidemeyeceği sözkonusu değil diyebilir.
    Her nekadar İslamın yorumunu en iyi niyetlerle yapabilirsiniz ama dini herkes farklı yorumluyor..
    diyelimki çok hoşgörülü bir düzen getiriyorsunuz ama referansınız din olursa, daha sonra birileri çıkar din adına kafa kesmeye kalkar.neticede dinsel bakış açısından kurtulup bilimsel aklı ön plana almalı toplumlar.neticede iş
    hiç kıvırmadan laikliğe geliyor.dinciler laiklik konusunda kıvırır bilindiği gibi.hem inançlı hem laik olunmaz ,kişi laik olmaz gibi
    laflar ederek saçmalar..yani şunu der; gücü ele geçirince görürsün sen, kafasında bu vardır, din kuralları veya yorumları ile topluma hükmetmek ister,dogmatik kafa vardır.dinlerde bir çeşit dogmadır denir ya..değişmez yani.
    bilimsel akıl ve bilgi devamlı evrim geçirir, dinsel akıldan üstünlüğü buradadır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: OPTİMİST

    Samimi, önyargisiz ve sorumluluk sahibi bir insan hakikate mutlaka ulasir.

    Vâr olduğu gerçeğine mi?Vâr olmadığı gerçeğine mi¿

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: eloko

    Bir müslüman size Hac süresinin 17. ayetini hatırlatır ve Allah ın değişik inançlara sahip kişiler arasında
    hüküm vereceğini söyler,dolayısı ile islam inancı dışındakilerin cennete gidemeyeceği sözkonusu değil diyebilir.
    Her nekadar İslamın yorumunu en iyi niyetlerle yapabilirsiniz ama dini herkes farklı yorumluyor..
    diyelimki çok hoşgörülü bir düzen getiriyorsunuz ama referansınız din olursa, daha sonra birileri çıkar din adına kafa kesmeye kalkar.neticede dinsel bakış açısından kurtulup bilimsel aklı ön plana almalı toplumlar.neticede iş
    hiç kıvırmadan laikliğe geliyor.dinciler laiklik konusunda kıvırır bilindiği gibi.hem inançlı hem laik olunmaz ,kişi laik olmaz gibi
    laflar ederek saçmalar..yani şunu der; gücü ele geçirince görürsün sen, kafasında bu vardır, din kuralları veya yorumları ile topluma hükmetmek ister,dogmatik kafa vardır.dinlerde bir çeşit dogmadır denir ya..değişmez yani.
    bilimsel akıl ve bilgi devamlı evrim geçirir, dinsel akıldan üstünlüğü buradadır.

    din dünya ve ahiret saadeti içindir evet ama inanan insan şu ayet "eğer dünyanın sinek kanadı kadar dahi değeri olsaydı......" gereğince dünyaya itibar etmez, kendi çıkarı yerine rabbinin rızası istikametinde yaşamaya çalışır ve amacı rabbinin rızasını kazanıp ahirette aziz ve mutlu olmaktır

    oysa siz olayı inançtan çıkarıp dünya kaynakalrının paylaşımına yani siyasete getirmişsiniz, üstelik inançlı insanlardan bahsedilirden konuyu islamcılara getrimişsiniz ki islamcılık bir ideolojidir ve inançlı insan demek islamcı demek değildir.

    sadece dünyası olanlar ve var gücüyle ona sahip olmak isteyenler; herkesi kendi gibi görüyorlar ve esasen bu gayet normal o yüzden eleştirilecek yada ayıplanabilecek bir şey değil




  • Ben insanların yeteri kadar okumadıklarına inanıyorum.

    Yeteri kadar araştırınca insanın varacağı nokta genelde Antony Flow gibi oluyor.

    Dinleri iyi anlamaya çalışmak lazım. Ne istiyorlar ve ne vaad ediyorlar ? Çünkü ne anlatmaya çalıştıklarını iyi kavramadan bir değer yargısına sahip olmak insanı hatalı yerlere götürebilir.

    Örneğin bir insanın günümüzde bir yaratıcının var olup olmadığını araştırması ve var olduğunu hükmetmesinden sonra hangi dine inanacağına kanaat getirmesi ne kadar zaman alır ?

    H.z. Ali nin güzel bir lafı var. Önce Hak'kı öğren ki sonra haklıyı öğrenebilesin.

    Antoy Flow için bu süre belki 30 seneyi buldu. Tam aksine Turan dursun da senelerce sonra Flow un tam aksi bir yönde hüküm verdi. Bu kişi ve olayların hemen hiçbirisinin doğru olduğunu söyleyemezsiniz.

    Çünkü doğru kavramı bakıldığında bir şeyin deneysel olarak test edilebilir sonuçları ile deneylemeden önce edilen ifadelerin örtüşüp örtüşmediğine bakar. Oysa din inanç üzere kurulmuştur.

    Basit bir tarif ile açıklamaya çalışayım.

    Bir binanın dışındayız. İçeride bir mutfak var. Mutfak dolabında da belirli sayıda bardaklar var. Binanın önünde de birisi var.

    Bu kişi bize bina içerisindeki bu mutfakta 50 tane bardak olduğunu söylüyor. Bizde tamam diyoruz. Bizim elimizde anahtar yok. Kapıdan geçip bu durumu görebilmemiz için de belirli bir süre geçmesi gerekecek.

    İşte din budur. Ya kapıdaki adama inanır içeride bardak olduğuna ve sayısına İNANIRSIN veya bilim insanlarının bir kısmının değdiği üzere benim için içerideki bardaklar sayılabilir veya görüntülenebilir olmak sızın ben bunların var olduğunu söyleyemem dediklerini kabul edersin.

    İşte din diyor ki, sen adına ne dersen de, bütün her şeyin sahibi o binanın da, bardağında seninde sahibin benim ve seni ben yarattım.


    İster inanırsın ister inanmazsın.


    Diğer tarafta birden fazla din olmasının veya ardı sıra gelen bazı dinlerin ve neticede cennete gidilemeyeceğinin öyküleri var. Ama kaçırdığınız bir şey var ki, İslam sadece söylevi kabul etmiyor.

    Yani şehadet getiren herkes cennete gidecek diye bir kural kaide yok. Düşünün milyarlarca insan hayatlarında bir şekilde şehadet getiriyor hatta olmadık şeyler yaparken bile söyledikleri bu kelimeyi son nefesini verirken söyleyemiyor ?

    Daha derin fıkıh içeren konular var. Dinler ile ilgili. Gerçekten okumak ve araştırmak gerekiyor.


    Bizim hatamız biz bu konuları bir kaç gün veya birkaç aya indirgemeyi çok matah bir şey olarak görebiliriz. Ama ben hak yolunda 10 sene araştırma ile geçirip Müslüman olan bir sürü insanı dinleme fırsatım oldu.

    Kimi 3 kimi 5 sene. Kimisi çok basit şeyler neticesinde kimisi arka arkaya yaşadığı şoklar ile bir inanca sahip olduklarını söylüyorlar. Ama biz yeterince araştırmıyoruz.

    Sad Suresini okuyan bir adam tasavvufi akımların etkisine katılıp kendisini Yaratıcının bir parçası olduğunu düşünmesi gayet doğal. Ama Meryem Suresini bilseydi, Sad Suresi 72. Ayeti o şekilde yorumlamazdı.Hatta bunun yanında Bakara suresinin bir bölümü Araf suresi, Mülk Suresinden haberi olsaydı Yaratıcının kendisinden ne demek istediğinin farkında olurdu.

    Ancak bizim tartıştığımız şeyler ne bunlar ne de Yeni Ahitte H.z. İsa'nın Havari Paul e kadınların saçlarını tıraş etmelerini emreden ayet ile Nisa ve Nur Surelerinin bağlantılarını H.z. Muhammet A.s. ın neden Veda Haccında "emri bil maruf" yapılmasını istediğini de H.z. İsa nın sadece havarilere dini öğretileri yaymakla görevlendirdiğini iyi bilmek lazım.

    İnsanın ne olup ne olmadığını iyi analiz etmek lazım. Evrim teorisine göre insan sadece basit bir canlı yani "hayvan" mı yoksa Bakara 30 a göre Allah'ın yeryüzündeki halifesi mi ? Yoksa yine Kuran da geçen Araf Suresi 179 Ayetinde yorumlandığı gibi bir canlı mı ona karar verenin de kim olabileceğini iyi kavramak gerekiyor.

    Tabi bunlar için önce okumak sonra çevremizi gözlemlemek lazım. Trendin okumadan öğrenmeden etrafa bir şeyler anlatma arzusu içinde olan kişilerin olması ayrıca din mensuplarının hayatlarını kitaba uydurmaya çalışmak yerine kitabı kendilerine uydurmaya çalışmaları sonucu insanların kafasını karıştırıyor.

    Veya Farzları terk edip sünnetlere yapışmaya çalışan veya 1000 tane sünnetten sadece şekli olanları uygulamaya çalışıp Cumartesi Balıkçıları gibi Allah'ı ve yarattıklarını da kandırmaya çalışan kişilerin olması dinlerin değil insanların kötülüğünü göstermesi gerekirken yaşantısını meşru göstermeye çalışan kişiler tarafından kişilerin değil dinlerin hatalı olduğunu söylemeye çalışan bir kesim de var...

    Mümkün olduğunca kısa tutmaya çalıştım. İşaret parmağımda yara var ve yazmakta güçlük çekiyorum biraz. İlerleyen zamanlarda konu yerli yerinde olursa yine paylaşımlarda bulunuruz...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bahtiyar0011

    quote:

    Orijinalden alıntı: eloko

    Bir müslüman size Hac süresinin 17. ayetini hatırlatır ve Allah ın değişik inançlara sahip kişiler arasında
    hüküm vereceğini söyler,dolayısı ile islam inancı dışındakilerin cennete gidemeyeceği sözkonusu değil diyebilir.
    Her nekadar İslamın yorumunu en iyi niyetlerle yapabilirsiniz ama dini herkes farklı yorumluyor..
    diyelimki çok hoşgörülü bir düzen getiriyorsunuz ama referansınız din olursa, daha sonra birileri çıkar din adına kafa kesmeye kalkar.neticede dinsel bakış açısından kurtulup bilimsel aklı ön plana almalı toplumlar.neticede iş
    hiç kıvırmadan laikliğe geliyor.dinciler laiklik konusunda kıvırır bilindiği gibi.hem inançlı hem laik olunmaz ,kişi laik olmaz gibi
    laflar ederek saçmalar..yani şunu der; gücü ele geçirince görürsün sen, kafasında bu vardır, din kuralları veya yorumları ile topluma hükmetmek ister,dogmatik kafa vardır.dinlerde bir çeşit dogmadır denir ya..değişmez yani.
    bilimsel akıl ve bilgi devamlı evrim geçirir, dinsel akıldan üstünlüğü buradadır.

    din dünya ve ahiret saadeti içindir evet ama inanan insan şu ayet "eğer dünyanın sinek kanadı kadar dahi değeri olsaydı......" gereğince dünyaya itibar etmez, kendi çıkarı yerine rabbinin rızası istikametinde yaşamaya çalışır ve amacı rabbinin rızasını kazanıp ahirette aziz ve mutlu olmaktır

    oysa siz olayı inançtan çıkarıp dünya kaynakalrının paylaşımına yani siyasete getirmişsiniz, üstelik inançlı insanlardan bahsedilirden konuyu islamcılara getrimişsiniz ki islamcılık bir ideolojidir ve inançlı insan demek islamcı demek değildir.

    sadece dünyası olanlar ve var gücüyle ona sahip olmak isteyenler; herkesi kendi gibi görüyorlar ve esasen bu gayet normal o yüzden eleştirilecek yada ayıplanabilecek bir şey değil

    Bir küçük düzeltme yapayım. Din dünya saadeti vaad etmez. A.S.V. meşhur bir sözü vardır. "Doğruluk" ile ilgili ayete itafen şunu söyler, benim saçlarımı ağırtan ayet...

    Selam ve Dua ile... Gecen mübarek olsun...




  • İnsanların doğduğu ailenin inancını küçüklükten beri kendilerine empoze edildiği için bunu mutlak doğru olarak kabul eder ve bu inanıştan çok ama çok az bir kesim vazgeçer.Açıkçası doğduğum ailemin inancını doğru olarak kayıtsız şartsız kabul etmem hiçde mantıklı değil ve yanlış.Sizinde dediğiniz gibi insanlar belli bir akla gelince bunları sorgulayıp,kalben ve mantıken kendisine doğru geleni inanmalı.Körü körüne inanmamalı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: WirLieBen


    quote:

    Orijinalden alıntı: OPTİMİST

    Samimi, önyargisiz ve sorumluluk sahibi bir insan hakikate mutlaka ulasir.

    Vâr olduğu gerçeğine mi?Vâr olmadığı gerçeğine mi¿

    Yok ile baslamak mi onyargidir , var ile baslamak mi ?

    Ben soyliyeyim, inkar negatif yaklasimdir, iman pozitiftir. Tanima ve anlama cabasidir.

    İnkar onyargidir , iman önbilgidir. İkisi arasinda cok temel bir fark vardir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • OPTİMİST kullanıcısına yanıt
    İnkar etmek, gerçekleri saptirir ve temelinde, olanı çarpıtmak ya da reddetmek vardır.

    Kabul etmemek ya da yok saymak, olup olmadığı hakkında hiçbir kanıt olmayan birşeyin varlığını reddetmektir.

    Bu nedenle, kabul etmeyenin inkar ettiğini iddia etmek karşıdakinin düşüncesine negatif yaklaşmaktır.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: OPTİMİST


    quote:

    Orijinalden alıntı: WirLieBen


    quote:

    Orijinalden alıntı: OPTİMİST

    Samimi, önyargisiz ve sorumluluk sahibi bir insan hakikate mutlaka ulasir.

    Vâr olduğu gerçeğine mi?Vâr olmadığı gerçeğine mi¿

    Yok ile baslamak mi onyargidir , var ile baslamak mi ?

    Ben soyliyeyim, inkar negatif yaklasimdir, iman pozitiftir. Tanima ve anlama cabasidir.

    İnkar onyargidir , iman önbilgidir. İkisi arasinda cok temel bir fark vardir.

    HMMMm... Yani diyorsun ki inanç özgürktürinkâr ise tutsaklık?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • dinlerin ve mezhepleri burada tartışmayacağım çünkü çok fazla insan eline bırakılmış ve dağılmışlar. ancak tanrı inancı tartışlabilir bence. tanrı dememin sebebi farklı inanışların ona farklı isimler vermesidir.
    ancak evrende şuan henüz anlayamadığımız çok farklı bir ilişki olduğuna inanıyorum. özellikle parçacıklar arasındaki ilişki ve iletişim kendini belli etmeye başladı ancak bunun neden ve nasıl olduğunu çözemiyoruz. bunun çok daha derin bir anlamı olduğunu düşünüyorum. ayrıca bunun şuana kadar idrak ettiğimiz sığ tanrı inancından çok daha farklı anlamları olduğuna inanıyorum. insanlığın geçmişinden bugüne kadar hep bir şeyler tanrılaştırıldı. bunların hepsi de bilgi eksikliğinden ileri geldi örneğin güneş, ay vs . sonra tanrının aslında gözle görülen bir materyal olmadığına inanıldı. ancak bilgi eksiklikleri tanrı inancımızı da yanıltıyor. bilgi sahibi oldukça tanrı inancımızında daha yüksek ve derin anlamları olan bir bölgeye doğru kayacağını düşünüyorum. içinde bulunduğumuz sistem gerçekten muhteşem güzellikte ve ayrıntıda ayrıca da her bir parçası birbiri ile ilişki içinde bence.




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.