Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (15. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
5 Misafir (1 Mobil) - 4 Masaüstü1 Mobil
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
189.792
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Türkiye'de akıllı bir şekilde yüksek yoğunluklu tarım ve hayvancılık politikası ve düşük yoğunluklu sanayi politikası uygulansa kriz falan kalmaz, ayrıca petrol tüketimini artırıcı politikalardan da vazgeçilirse tamam olur..

    Ama ülkede pazardan sebze almayı bilmeyen bir nesil var, nasıl olcak bu iş bilmiyorum..
  • @Vezir...

    Hocam daha öncede eden project gibi bir şey duymuştum, gene mantık 6-7 kişiyi içeriye koyarak yaşamın devamlılığını sağlamaktı.

    Evet 2009 yılında imkansız olsada bundan 100 yıl sonra belkide bu tip şeyler için gülüp geçeceğiz.

    100 yıl önce 1 beygirlik bir benzin motorunu yapmak bile başlı başına olaydı, arabalar sürekli bozuluyordu, zor çalışıyorlardı. Belkide o dönemlerde "İnsanoğlu tamamen makineli arabalar için çok deneyimsiz, neticede motorlar bozuluyor ve insanlar gene at-eşşek gücüne mahkum kalıyor"

    Bu gün ise teknolojinin geldiği yer malum.
  • teknolji konusunda umudumuz var zaten o da olmasa işimizin kalacağı yer belli

    Ancak işin içine girmeden her şeyin bir çözümü var veya olacak diye düşünmemek lazım. Yeni birşeye geçilince olunda da sakıncalarını anlayabilmek için bilim ve teknolojiden yararlanılmaktadır.Ancak basit birşey vardır ki işi hep o bozuyor PARA ve HIRS , Bunlar teknolojinin açmazları ve önlerindeki engellerdir. Teknojik gelişmeler için ayrılan kaynak o kadar düşüktür ki petroldden 1 usd teknolojik katkı payı alında dünyua 3 yüzyıl birden zıplama yapar.Özellikle TIP alanında mühhiş gelişmeler yakalanabilir ki zaren DNA çözümleme alanındaki büyük adımdan sonra bu konuda umut açısındn beklentiler artmıştır. DNA ve alt sistemlerin işleyiş mekanizmaları anlayabilemek ve denemeler vasıtasıyua dayanıklı nesiller ve belki de science fiction hava solumayan zeka içeren super nesiller yaratılaması teoride mümkündür. Ama her yapılan şeyin de bir sürü önceden bilinemeyen etkisi mevcuttur. Eden Projesinde ise hedeflenen kapalı bir istemde kendi kendine yeten yeni bir dünya kurup yaşabilmek idi. Teoride birçok sey hesp kitap edildi bilim adamlarını kapatıp kapıyı mühjürlediler ancak kısa zaman sonra zorunlu olarak kapıyı açmak zorunda kaldılar , bunun mars üzerinde yapılması zorunluluğunu bir düşünün.Dünya milyarlarca yıllık serüvenince yüzlerce belki binlerce feleket atlatmış kayaçlara bunların kötü anıları kazınarak geleceğe ait neler olabileceği hakkında birçok bilgi verilmiştir. Daha yeni yeni birçok olayı farketmeye büyük fleketlerin aslında ne kadar kısa bir zamanda zincirleme olarka olacağını herhdün discovery veya national geografig belgesellerinde gösteriliyor :Bu konuda yazılmış efsanelere ve kutsal kitaplarda belirtilen hikayeleri didikleyerek her bir hikayenin içindeki gerçek ayıklanması gerekiyor.

    Bu konuda sadece sunu söyleyeyim insanoğlunun sadece 10000 yıllık teknolojik tarihi olduğunu sanarak çeşitli varsayımlar veya kuramlar arayanlar için büyük sürprizler olduğu gerçektir. Teklojibuluşlar ve icatların sayısı ve işlevselliğini de gösteren eğriler heep üstsel yani X in katları ile dik bir eğri beklemek çok hatalı bir süreçtir. Bunun hızlı bir çıkışın ardından uzuzn süre sabit kalarak aşağıya doğru düşmesi ve sonuçta taş devrine kadar geri gidecek bir sürü yansımalarının olacağını varsaymak çokta uçuk bir beklenti olmayacaktır. ACABA bu süreci daha önce yaşadıkmı ne dersiniz mesela buz çağından önce




  • Son günlerde piyasada iyimserlik rüzgarları esiyor, paketler etkisini kısmen göstermeye başladı..

    Petrol fiyatı da hemen 50 doların üstüne çıktı, 54 dolaylarında seyrediyor..

    Eğer ekonomi iyileşirse artan talebi karşılayamayacağından 200 doları bile bulabilir..

    Neden?

    Çünkü ekonomik paketler hep petrol tüketimini artırıcı önlemler içeriyor, başka türlü olmasına da imkan yok, çünkü ekonominin can damarı petrol, her türlü paket petrol tüketimini körükler..

    Körükleyince ne olur, petrol 200 dolara çıkar, ekonomi yine çöker, tam bir kısır döngü..

    Yeni teknoloji bulmak şart, bulunabildi mi?

    Şimdilik hayır.. O zaman da mecburen özel araçlarımızdan ineceğiz..




    Bu arada Çinliler eyvah demişler, yeni bir para birimi önermişler..

    quote:

    Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan yeni bir uluslararası para sistemi talep eden açıklamasıyla bombayı patlattı.

    Seyfettin Gürsel / Referans

    Bu, öyle bir bomba ki Başkan Zhou'nun önerisi kabul edildiği gün, küreselleşmenin yüzyılı olan 21. yüzyıl gerçek anlamda başlamış olacak. Çin, dolar egemenliğine son verecek bombanın fitilini ateşledi. Artık dolar istemiyoruz dedi. Keynes'in 1944 yılında Bertton Woods'da savunduğu ama muzaffer ve mağrur Amerikalılara kabul ettiremediği fikre, 'dünya parası' (Bancor) fikrine geri dönmenin zamanıdır dedi.

    Çin ne istiyor? Gayet basit: Dış ticaret fazlası ile büyüyen bir ekonomiyim, bundan da vazgeçmeye niyetim yok diyor. Üretiyorum ama yemiyorum, yemediğimi de başta Amerikalılar olmak üzere dünyaya satıyorum, istihdamımı ve gelirlerimi artırıyorum.

    Bu büyüme modelim sürekli cari işlemler fazlası üretiyor, bu fazlayla da gidip neredeyse tek uluslararası rezerv para olan dolar cinsinden varlıklar satın alıyor, kasama istif ediyorum diyor. İstif ediyorum da ne oluyor? Helikopter Ben işleri çığırından çıkardı, durmadan dolar basıyor, Obama da bütçe deliğini genişlettikçe genişletiyor, bu doların sonu kötü, ben artık almayayım diyor.

    Tabii ki Başkan Zhou böyle demedi. Bu benim yaptığım özgün bir arka plan okuması. Ama işin özü budur. Çin ABD'nin küresel dengeleme planına karşı çıkıyor. ABD, dolar egemenliği devam etsin ancak Çin parasını dalgalanmaya bırakarak değerinin yeterince artmasına izin versin istiyor.

    Ayrıca Çin iç talebi desteklesin, sosyal devleti geliştirsin ve böylelikle dış ticaret fazlalarına son versin istiyor. Bu arada da Çin'in 2 trilyon dolarlık rezervlerinden bir bölümünü IMF'nin kullanımına vermesini, IMF de bu paralarla (dolarlarla) cari açık veren ekonomileri destekleyerek küresel talebe katkı yapmasını talep ediyor ABD.

    Bu da hiç kuşkusuz temel küresel dengesizliği düzeltmenin bir yolu. Ancak çok zaman alacağı gibi, Çin'i bilmediği, dolayısıyla ürktüğü yeni bir ekonomik yapılanmaya zorluyor. Çin bildiği yoldan fazla sapmak istemiyor. Zaten kriz temel dengesizliği değiştirmedi. Çin yine dış ticaret fazlası veriyor. İhracat düştü ama ithalatı da düştü. Dolarlar cinsinden varlıkları istif etmeye devam ediyor ve bu varlıkların gelecekte büyük değer kayıplarına uğramasından endişe ediyor. Çin için önemli olan dolarla ifade edilen enerji ve emtia fiyatlarının istikrarlı olması. Yarın öbür gün kriz bitiğinde enerji ve emtia fiyatlarının çıldırmasından korkuyor.

    Çin ad hocbir dünya parası yaratılmasını istiyor. Bu paranın değerini, dünyanın önde gelen ekonomilerinin büyüklükleri ile ağırlıklandırılmış paralarının değerleri belirleyecek. Bu parayı yaratmanın kuralları olacak. Dünya ticaretinin ihtiyacı kadar arzı esnek tutulacak ama ulusal bir ekonominin (yani ABD'nin) ulusal ihtiyaçlarına göre de basılmayacak. Bu para IMF bünyesinde sınırlı kullanımı olan SDR'lerin (özel çekiliş hakları) kapsamı ve işlevi genişletilerek yaratılacak ve bu dünya parası adım adım doların uluslararası rezerv olarak yerini alacak.

    Bu öneri hem teknik olarak uluslararası finans sisteminin istikrarını sağlamada daha etkili olacaktır hem de daha adil bir küresel ekonominin oluşmasına yardımcı olabilir. Ama ABD'nin hiç işine gelmez. Doların egemenliğinin son bulması demek, ABD'nin bütçe ve cari açıklarını kontrol altında tutmak zorunda kalması demektir. Askeri harcamalarını artırırken bu artışın tümüyle Amerikan vergi mükelleflerinin sırtına bineceğini kabul etmesi demektir. Kısacası, ABD'nin tek süper güç olmaktan çıkarak primus inter pares (eşitler arasında birinci) olmayı kabullenmesi demektir.

    ABD direnecektir. Dünyanın 3 no'lu dolar rezervi sahibi olarak Rusya, Çin'i destekleyecektir. AB ekonomik olarak Çin'i destekler ama siyaseten ABD'yi de satmak istemeyebilir. Çin ağırlığını koymuştur. Buradan geri dönüş yoktur. Yeni düzen zaman alacaktır ama doların gün batımı da başlamıştır.


    Pek tabi, yazarımız toz pembe bulutlara kapılmış, küresel ekonominin devam edeceği hayali ile yaşıyor.. Üstelik Çin'in de ağırlığını koyduğundan bahsediyor.. Küresel ekonominin yakıtının vahim durumda olduğundan haberiniz olmazsa tabii böyle yazarsınız..

    Aslında ABD dolar yerine bir para birimi öneriyor Çin'e o da şu..

     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil



    quote:

    Çin ve ABD arasında gemi krizi

    Pekin: "Suçlusunuz" ABD: "Bizim gemimizi taciz ettiniz"

    Çin savaş gemilerinin, Güney Çin Denizi'ndeki uluslararası sularda silahsız bir Amerikan gemisi yakınlarında tehlikeli manevralar yapması konusunda Pekin yönetimi de Amerikan tarafını suçladı.

    Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ma Caoşü Pekin'deki haftalık olağan basın toplantısında, Amerikan gemisinin uluslararası kuralları ve Çin yasalarını ihlal ettiğini ileri sürerek, olayı kınadıklarını belirtti.

    Çinli yetkili, ülkenin güneyindeki Haynan adası açıklarında Salı günü meydana gelen olayla ilgili olarak, "ABD tarafı gerçekleri çarpıtıyor ve siyahla beyazı karıştırıyor, bunu kabul etmemiz mümkün değil" diye konuştu.

    ABD Dışişleri Bakanlığı, Amerikan gemisinin uluslararası sularda Çin savaş gemileri tarafından taciz edildiğini açıklamış, Çin hükümeti nezdinde olayı protesto etmişti.


    Çin'in nükleer askeri üsleri yakınlarında ABD'nin istihbarat çalışmaları epey kızdırmış olmalı onları..




  •  Dünya Petrol Krizi - Peak Oil


    Bu marsın evcilleştirilmiş hali, bilim adamları kapalı kompleksler haricinde Mars'ıda atmosferi olan denizleri olan bir gezegen haline getirmeyide hedefliyorlar şu an...

    2017 gibi sanırsam oradan bir kaya parçası örneği alınarak Dünya'ya getirilecek. 2037 gibi ilk adım atma.
  • Çin ve Rusya yeni para birimine geçmek isterlerse kendilerini destekleyecek güneyAmerika ülkeleri iel birlikte ilk adımı atabilirler .DÜnya da Petrol satışlarının bu birimle alınıp satılması demekçok değil şahsi görüşüme göre bu yeni para birimine geçildikten en fazla 3 yıl içinde dünyayı bir 3 . dünya savaşına sokacaktır. Belki 3 yıl bile dayanamazlar. Bu konuyu dikkatle takip etmeli ve böyle bir ittifak olursa gardımızı almak zorundayız. en azından bankalardaki paralarınızı çekerek ve evleri satarak altın gibi dünyada sınırlı olan ve yok olmayacak madenlere çevirmenizi öneririm.Çünkü ev olsun arazi olsun risk artığında değeri değil yarısına onda birine kadar bile düşebilir. Mevkiisine ve talebe bağımlı. Bu yeni para veya alışveriş birimi işine pür dikkatli bir şekilde konsantre olalım .Devletler yok olabilirveya ismi değişebilir ama altın yine altın olarak sahnedeki değişmez yerini alacaktır.




  • Dostlar herkese selamlar,

    Öncelikle açtığım başlığı böylesine güzel bir paylaşım noktası haline getiren arkadaşlara teşekkür ederim. Son zamanlarda yeterince takip etmediğim başlıkta bilgi alış-verişi oldukça güzel olmuş.

    Çok kısa olarak 1-2 konudan bahsetmek istiyorum. İlk olarak peak-oil olayı gerçekleştikten sonra (5 sayfa sonunda olup olmayacağını tartışmayı geçtik sanırım) ne yapabilirize bakmamız gerek. Korkutucu olan bir başka olay ise peak oil ile küresel ısınma olayının paralel büyüme göstermesi ve ortalama aynı zamanlarda can yakmaya başlayacağı(dığı?).
    Bu olaylarla mücadele edebilmenin yolu "yerelleşmek"ten geçiyor. Yani artık ufak ufak arjantin balı yemeyelim dememiz gerek. Yerelleşme olayı tarımıyla-sanayisiyle herşeyin yerelleşmesi, nüfus dağılımının ise bunu sürdürülebilir kılmak için dengeli dağılmış olması gerekiyor. Derin bir konu olsa da gerçekleşebilmesi için yüksek eğitim düzeyine sahip bir halka ihtiyaç var. Bunun benim güzel ülkemde gerçekleşemeyeceğini bilmek bir başka konu.

    Bazen düşünüyorum da peak oil ve küresel ısınma olayları insanlığa güzel bir ders olacak, artık kaos ufaktan başlasa diyorum.... Belki de cuma günü diye böyle yazıyorum.

    Neyse ben buralarda olmadığım zamanda neler yaptığımı sizlerle paylaşayım: Kolay ulaşılabilir yiyecek kaynaklarına halen sahip olduğumuz için bunu ihtiyaç duyacağımı düşündüğüm kaslarımı büyütmek için kullanıyorum. Her haftasonu doğanın derinliklerinde olabildiğince vakit geçiriyorum. Doğaya uyum sağlamaya çalışıyorum. Tulum, çadır ve doğa koşullarına uygun kıyafetlerim var artık. Tüfeğim için tek kurşun stoklamaya başladım ama bir yay ve ok mu alsaydım yerine diye düşünüyorum. Gebze'nin yukarılarında çiftliği olan bir tanıdığım var. Onun çiftlikte daha çok vakit geçiriyorum. Konvansiyonel olmayan tarım konularında uygulamalı işler yapıyorum. Hayatta kalmayla ilgili teorik bilgileri uygulamaya çalışıyorum vs.

    Vaktimi ve paramı bunlara harcıyorum ama şunun da farkındayım ki tek başına bu savaşı kazanmak imkansız. Bir organizasyon kurma çabalarım şimdiye kadar sonuçsuz kaldı, ben de usandım sanırım. Kendimi düşünür oldum. Buraya yazdıkça da yolumun yanlışlığını kendim farkediyorum bazen. Neyse dostlar akşam oldu Cuma günü kafam da dolu toparlayamadım bir türlü.
    Hafta başından itibaren ekonomik gelişmeler ve dünyanın nereye sürüklendiği ile ilgili yazı ve paylaşımlarla aranıza geri döneceğim. Yarın sabah erkenden Bolu dağlarına gidiyorum. Gece -10 altını test edeceğiz. Takılmak isteyen arkadaşlar varsa beklerim.

    Herkese iyi haftasonları.




  • quote:

    Çin ve Rusya yeni para birimine geçmek isterlerse kendilerini destekleyecek güneyAmerika ülkeleri iel birlikte ilk adımı atabilirler .DÜnya da Petrol satışlarının bu birimle alınıp satılması demekçok değil şahsi görüşüme göre bu yeni para birimine geçildikten en fazla 3 yıl içinde dünyayı bir 3 . dünya savaşına sokacaktır. Belki 3 yıl bile dayanamazlar.


    Dediğiniz gibi bir durum olursa 3. dünya savaşı başlar, doğru.. Ama Ruslar böyle bir aptallık yapmazlar bence, onlar da Zizim beyin bahsettiği gibi yerel yada bölgesel güç olmayı tercih edecekler..

    Burada Çin'in durumu farklı.. Küreselleşmenin artık bittiği noktadayız.. Ama adamlar hala küreselleşmeye oynuyorlar.. Çin bugün ben sadece kendi kaynaklarımla idare ediceğim, büyümeyeceğim dese Çin'in üzerine kimse oyunlar oynamaz.. Bakın Çin'in kuklası Pakistan ile ABD artık resmen karşı karşıya gelmiş durumda, Pakistanlı dostlara buradan geçmiş olsun, çünkü ülkelerini çok zor günler bekliyor önümüzdeki senelerde..

    quote:



    Bazen düşünüyorum da peak oil ve küresel ısınma olayları insanlığa güzel bir ders olacak, artık kaos ufaktan başlasa diyorum.... Belki de cuma günü diye böyle yazıyorum.


    Daha henüz dramatik denilebilecek olaylar falan yaşamadık, bu gördüğümüz uvertür bile değil kanımca.. Kaos denilebilecek ne var? İstanbul'da günlük silahlı soygun ortalaması 1-2 civarı..

    Matthew Simmons petrolün 2009 sonundan itibaren çöküşe geçiceğini söylüyordu, Campbell ise 2010 civarı diye bir söylem kullanıyor, o zamana kadar ekonomi böyle yatay bir seviyede seyreder bence, 2010 Ocak-Mart civarından sonra ise dramatik dediğimiz olayların başlangıcı sürecine gireriz diye tahmin ediyorum..

    quote:


    Vaktimi ve paramı bunlara harcıyorum ama şunun da farkındayım ki tek başına bu savaşı kazanmak imkansız. Bir organizasyon kurma çabalarım şimdiye kadar sonuçsuz kaldı, ben de usandım sanırım. Kendimi düşünür oldum. Buraya yazdıkça da yolumun yanlışlığını kendim farkediyorum bazen. Neyse dostlar akşam oldu Cuma günü kafam da dolu toparlayamadım bir türlü.


    Zizim bey, tahminim siz de benim yaşadığım süreci yaşıyorsunuz, ben anneme babama bu tip geleceği, kaynak savaşlarının çıkacağını anlattığımda ''deli'' muamelesi görüyorum, bence siz de dramatik denilebilecek türden olayların çıkmasına kadar beklemenizi tavsiye ederim..

    Ayrıca yerelleşme ve toprak ile vakit geçirme çok doğru şeyler, tamamen katılıyorum..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 28 Mart 2009; 0:07:26 >




  • quote:

    Zizim bey, tahminim siz de benim yaşadığım süreci yaşıyorsunuz, ben anneme babama bu tip geleceği, kaynak savaşlarının çıkacağını anlattığımda ''deli'' muamelesi görüyorum, bence siz de dramatik denilebilecek türden olayların çıkmasına kadar beklemenizi tavsiye ederim..

    Ayrıca yerelleşme ve toprak ile vakit geçirme çok doğru şeyler, tamamen katılıyorum


    merak etmeyin deli muamelesini yapanlar yakında sizi bir danışman gözüyle görecekler. Dünyanın katlanabileceği zaman çok kısaldı .Kaç sene kaldı bunu bilebilmek güç ama şu 2012 teorisyenlerini yıl olrak yaptıkları tahminin pek de yanlış olmayacağını gösteriyor.

    Dikkali bir belgesel ve bilim takipçisiyimdir. Bugunlerde toplu yokoluş ve dünyanın eskiden yaşadığı büyük felaketlerin iklim ile ilişkisi çok çarpıcı. İklimde oluşan bu kaotik gelecek , direk olarka ekonomi ve tüketim alışkanlıklarımızı etkileyecektir .

    Bir düşünün daha geçen yıl kuraklıktan barajlarımızda ve göllerimizde su kalmamış idi. 3 ayda yağn yağmur ile gelinen noktaya bakınız. yabi doğa bir kere başladımı insanlığın ne kadar aciz kalacağı ortadadır. Dünya okyanuslarındaki belki komik denecek sıcaklık oynamaları dünya üzerini yaşanamaz sonuma doğru sürüklemektedir. Bu olaylar öyle yüzyıllariçinde değil arka arkaya oluştuğunu iklim bilimciler ve jeologlar geçmiş çağları inceleyerek tespit etmektedirler. Kutsal kitapların içindeki bilgileri bir kenara koyup es geçmemek lazımdır.Bilgini doğruluğunu veya yanlışlığı zaman gösterecektir ancak bize ulaşan tüm bilgiyi ancak anlayabilirsek daha müreffeh bir toplum ve dünya hedefleyebiliriz. yakın geleceği kesin olarka tahmi,n etmek zor bir durum yoksa bu çoktan net olarakaçıklanırdı , senaryoların bol olması bundan kaynaklanmaktadır.Ancak emin olunuz ki torunlarınızı çok zor bir dünya beklemektedir. Aynen biizm 3 nesil öncesindeki yiyecek ve içecek bolluğunu düşünmemiz gibi onlar da bize bakıp nasıl refah içinde yaşamışlar diye gıpta ile bakacaklardır.




  • sayın zizim ,
    ilk önce tekrar sizi aramızda görmenin mutluluğunu yaşıyorum. Sizler gibi geniş görüşlü insanlarımızın aramızda olduğunu bilmek çok güzel artık dar kalıplarda yaşayıpta mutluluğu ve yarattıkları geleceğe güvenenleri neden anlayamadığımızı , anladığımızı daha net anlıyorum.

    Burada ufakuyarılar ile zihinlerde madalyonun bir de ters yüzü olacağını ve bu yüz döndüğünde elinizde tutacağınız maddi değerlerin bir anlam taşımayacağını ifade etmek için çırpınıp duruyoruz. Bunun anlamı maneviyata yönelim değildir. Zaten bu alan oldukça istismar gören bir konu başlığıdır özellikle dini ve siyasi açıdan.Ancak bilmemiz gereken şey farkındalığımızın artırılmasının çok önemli olduğu ve bilinç seviyemizi artırarak milletimizi ve dolayısyla dünyamızı daha yaşanabilir düzeyde tutacağımız konusunda naçizane önerilerim olmaktadır.Ne teknolojiye yetişebilirsiniz , ne de onu bırakabilirsiniz. Ancak hedef olarka daha az tüketmeyi veya seçiminizi belirlemeyi günlük olarak yapabilirsiniz. Bu zaten zincirleme olarak ekonomik sistemive çıkar gruplarını direk etkileyecektir. Daha az tüketme işi yanlış anlaşılmaktadır. Bu insanların refahlarını kısmaları değildir. Musluğu kapatmadan tutun da arabanızın tüketeceği yakıta yani kısaca verimliliğe doğru yapacağınız yatıım ve seçimi içermektedir. Basit bir örnek vereyim .Eğer arabistandaki kadar bizde petrol ucuz olsa bile yine dizel araç ve az tüketen teknolojiye geçiş yapmamızdaki düşünce sistemidir. Buna bizim ihtiyacımızın olduğu kadar dünyanın da ihtiyacı bulunmaktadır.bunu idrak etmek çok öenmlidir. DÜnyaya vermediğimiz şeyi geri alamayız. Refahı yakalamak demek büyük bir ev araba ve bol para değildir. Çünkü bunu kullanabilecek kişisayısı ve süreklilikl arzetmesi ancak yüzdesel olarak çokaz insn için geçerli bir durum oalcakrtır.Hedefimiz Amerika olmaz çünkü bütün dünya Amerikanın tüketiiği sayıya ulaşırsa bizim hayat süremiz bitmeden bunun sıkıntısını yaşarız. Zaten yaşıyoruz. Bunun için sevgili zizim konu başlığı açmış ve petrolün bitmesi kavramını derinlemsine inceleme ve bizlerin tartışmasına imkan vermiştir .YAKIN eleceğimix için tedbirli olmak zorundayız çünkü siyasilerin söylediğideğil bilim adamlarının söylediklerine göre devrin değişeceği ve kavramların tekrar ele alınacağı bir çağa geçmi şbulunmaktayız. Ben bu çağa birçok teorisyen ve ilerici aydınlarımızın söylediği gibi teknoloji çağı değil HİDRJEN ÇAĞI diyorum. Bunu söyleyenlerin doğru bir tahminde olduklarını belirtiyorum .Ama zaman geçemeden bu söylem havada asılı bir fikirden ileri gitmeyeceğini görüyoruz. Knediniz bir an 100 uyıl öncesinie götürün kömürün aynen petrolgibi kullnıldığı ve petrolün nasıl bir durumda olduğunu düşünün. Şimdi bunun aynısı daha hızlı br şekilde HİDROJEN için olacaktır. Ülkelerin zenginliği veya fakirliği refahı , ellerinde bulundurdukları stok HİDROJEN miktarına göre değerlendirileceği bir döneme girmekteyiz. Daha yolun çooook başındayız bu nedenle ilk önce neden buna ihtiyaç duyduğumuzu anlamanız gerekmektedir ki sonraki adımları benimseyesiniz. Türkiye nin ve dünyanı daha yapacak çok şeyi var ama geçiş için bir buhran dönemi yaşamamız zorunluluk olmamasına rağmen geçmiş bize bunun böyle olduğunu söylüyor. İnsanlar başlarınabir sıkıntı gelmeden yapmaları gereken adımı atmıyorlar maalesef , bakalım göreceğiz.





    quote:

    Vaktimi ve paramı bunlara harcıyorum ama şunun da farkındayım ki tek başına bu savaşı kazanmak imkansız. Bir organizasyon kurma çabalarım şimdiye kadar sonuçsuz kaldı, ben de usandım sanırım. Kendimi düşünür oldum. Buraya yazdıkça da yolumun yanlışlığını kendim farkediyorum bazen. Neyse dostlar akşam oldu Cuma günü kafam da dolu toparlayamadım bir türlü.
    Hafta başından itibaren ekonomik gelişmeler ve dünyanın nereye sürüklendiği ile ilgili yazı ve paylaşımlarla aranıza geri döneceğim. Yarın sabah erkenden Bolu dağlarına gidiyorum. Gece -10 altını test edeceğiz. Takılmak isteyen arkadaşlar varsa beklerim.




  • Bu konuda ekonomik krizin etkilerini de hafife almamak lazım. Petrol fiyatlarının 90 günde % 74 düşmesi, enerji ve petrol sektöründeki yatırımların askıya alınmasına sebep olmuştur. Mevcut kuyularda iyileştirme çalışmaları, eksi ve paslanmış sistemin yenilenmesi, tüm sondaj faaliyetleri ve yaşlı işgücünün yenilenmesi askıya alınmıştır.

    Bu süreç geciktikçe dünyanın ekonomik krizden sıyrılması kısa zamanda imkansız hale gelecektir. Çünkü petrol talebini platoda tutmak bile yakın zamanda yukarıdaki sebeplerden sonra çok güçleşecek.

    Şahsi kanaatimi soracak olursanız bu ekonomik kriz ve Lehmann Brothers’in battığı gün tarihe kazınacak, insanlık tarihinde yeni bir çağın başlangıç noktası olacak.
  • Vezir hocam güzel karşılama mesajına teşekkür ederim.

    Seninle pek anlaşamadığımız bir nokta olan alternatif enerji kaynakları meselesine kendi bakış açımla yaklaşmal istiyorum: Sıkıntı alternatif bir enerji kaynağı olmaması değil, alternatif enerji kaynaklarını kullanabileceğimiz teknolojiye sahip olmamamız ve yakın zamanda bu teknolojiyi geliştirmek için gerekli enerjiye sahip olamayacağımız.
    Şu anda elimizde hidrojeni petrol gibi kullanabileceğimiz bir teknoloji olsa bile (son izlediğim belgeselde İsveçli bir profesör ortalama olarak 60-80 yıllık bir süreç öngörüyor) petrolle çalışan mevcut yapıyı değiştirmeye yetecek kaynak, zaman ve enerji yok.

    Ama dersek ki bizden sonraki nesiller petrole alternatif olarak hidrojen kullanacaklar, bu olasıdır. Tabi bu arada tarım, tekstil ve kozmetik hammaddesi konuları da çözülmeyi bekleyen sorunlar olacaktır.
    Alternatif enerjilerin kullanımının yaygınlaşmaya başlayacağı zamana kadar nüfusumuz inanılmaz azalacaktır. Bu kaotik savaş sırasında ise hiçbir ülkenin nükleer ve kimyasal silahlar kullanmayacağını düşünerek verdiğim rakamlardır.

    Yokoluşun sınırına geldiğini düşünen insanoğlu herzamanki bencilliğini kullanarak nükleer silahlarını ateşler ise güzel dünyamız mars görünümünü alabilir. Unutulmamalıdır ki, dünyada şu anda tüm yaşamı 3 kere yok edecek kadar nükleer silah mevcuttur (sadece bilinen rakamlardır). Gerisini düşünmek sizlerin öngörülerine kalmıştır.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: newmonarch

    Hazardous men, bu değilde günümüzden sonraki 100 sene için ne düşünüyorsunuz? Yani Abd'nin başka gezegen arayışı ve onlara taşınma politikası izlediği sizce doğrumu ve gerçekleşebilirmi?

    Şahsi fikrim gerçekleşecek. İlk önce zenginler gidip gelmeye başlayacak tabi sonra halk sınıfı. Yani 1900'lerde neydik şimdi neyiz. Artık Türkiye gibi 3. dünya ülkelerinde bile ortalama bir vatandaş kasarsa biraz parasını biriktirirse vs kahvaltıyı Antalya'da, öğle yemeğini Ankara'da akşam yemeğini İstanbul'da yiyebiliyor. Yani 1900 yılında herhalde rüyamızda göremezdik. Son 100 yılda olan gelişmeler dudak uçuklatan cinsten, bir kere aldık teknoloji portföyünü, sizce 2100 gibi insanlık Mars'a yerleşecek kadar gelişirmi? Su kaynakları bulduklarını söylüyorlar, bence orada petrolde bulmak olası. Eskiden yaşam olduğu söyleniyor zira.


    Okudukça yazasım geliyor. Umarım arka arkaya mesaj atarak sizleri sıkmıyorum. Newmonarch arkadaşım başlıkta yazılanları dikkatle okursan ortalama bir vatandaşın günübirlik Antalya-Ankara ve İstanbul yemek turunu kasarsa değil ucuz petrolle gerçekleştirebileceğini anlayabilirsin.

    Uzaya seyahat konusunda ise benzer bir sonuca ulaşmak mümkün. Bilinen enerji kaynakları ile bırak halk sınıfını zenginler, hatta araştırma kuruluşları için bile uzay seyahati imkansız bir hal almak üzeredir. Ayrıca bir başka gezegende yaşanmaya başlansa bile değişen birşeyler olmayacak. Bu seferde o gezegenin kaynakları tüketilecek. Peki ne uğruna? Daha konforlu bir yaşam mı? İçimizden kim bundan 100 yıl öncesine göre insanların şimdi daha mutlu olduğunu iddia edebilir? Herşeye sahip olmak insanoğluna mutluluk getirmiyor gördüğünüz gibi...

    Bundan sonrası tamamiyle kendi fikirlerimdir:
    İnsanoğlu yaşadığı gezegenin kendisine verdiği şansı kullanamadı. Treni kaçırdı kısacası. Aklen ve toplumsal bilinç açısından gelişmesi kaplumbağadan bile yavaş olan türümüz, kendi pisliğinde boğlumaya mahkumdur. İnsanlık dünyada yaşamaya başladığında gezegenin kendisine sunduğu belirli bir enerji miktarı vardır. Bu enerjiyi ekonomik olarak kullanarak hem teknolojik gelişimini tamamlamalı, hem de toplumsal bilincini geliştirmeli idi. Teknoloji konusunda fena durumda olmasa da, aşırı bireyselliğinin altında boğulmuştur. Yaşamının sınırlı olması sebebiyle bu kısıtlı sürede herşeye ama herşeye sahip olmak istemiştir. Bu durumu kıracak değişimi bir türlü gösterememiş, hatta bireyselliğe her geçen gün daha fazla saplanmıştır. K-PAX adlı filmdeki uzaylının çizdiği yaşam modeline bir türlü adapte olamamıştır. Adaptasyonu gecikirken, bu zaman içerisinde sınırlı enerji kaynaklarını ise hunharca tüketmektedir.
    Neyse konu dışına taştık biraz, kimseyi sıkmadan yazımıza son verelim. ;)




  • quote:

    Ama dersek ki bizden sonraki nesiller petrole alternatif olarak hidrojen kullanacaklar, bu olasıdır. Tabi bu arada tarım, tekstil ve kozmetik hammaddesi konuları da çözülmeyi bekleyen sorunlar olacaktır.
    Alternatif enerjilerin kullanımının yaygınlaşmaya başlayacağı zamana kadar nüfusumuz inanılmaz azalacaktır. Bu kaotik savaş sırasında ise hiçbir ülkenin nükleer ve kimyasal silahlar kullanmayacağını düşünerek verdiğim rakamlardır.



    evet ayrıldığımız konu geçisin nasıl olup da başarılabileceği .işte bu noktaya geçişte oldukça sıkıntılı olaaktır. epeydir bu tür konulara kafa yoruyor ve toplumların gelecek için beklentilerini öteledikleri gerçeğini siz değerli forum okuyucularına hatırlatmak istiyorum. Hidrojen fanatikleri 70 li yılların başında sayın prof nejat bey ve birçok bilim adamıyla birlikte yapmış olduğu uzun çalışmalar neticesinde basamak basamak ortaya koymuştır. Bu iş için gereken verimlilik için pil teknolojisini ilerlemesi yani nano ve petrol fiyatanın bariyer fiyat olan bazı rakkamları geçmesidir. İnanınız ki konu yeterince irdelenmiş onlarca cilt üzerine kitap yazılmıştır.
    http://www.globalenerji.com.tr/hab-23000205-13,32@2300.html
    kendisi halen türkiyededir.

    http://alternatifyasam.blogspot.com/2007/05/hidrojen-enerjisi-prof-dr-tnejat.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 30 Mart 2009; 16:01:39 >




  • geçiş için öncelikle insanlarımızın hazır olması gerekiyor bunun için bir finansal kriz iyi bir başlangıç olmaktadır acnak gereçk geçiş için bir süre daha beklemek gerekecek sanırım. Ben 80 lerin ortalarından beri bekliyorum sayın nejat bey ki bu işin başıdır 1974 den beri bekliyor,daha da çok bekleyeceğimizi sanmıyorum ama ilk önce şu peak petrol eğrisini görmek lazımç.

    http://www.google.com.tr/search?source=ig&hl=tr&rlz=&q=hidrojen+romantikleri&meta=lr%3D

    http://www.unido-ichet.org/ichet.org/ichet_news/2006_05_20_hydrogen_education/presentations/assets/Ayfer%20Kale.pdf




  • hidrojene geçişi ben anlatmayayım bu işi en iyi bilen kişinin sözlerini link vermem yeterlidir.

    HİDROJEN ENERJİSİNE GEÇİŞ 2000’Lİ YILLARDA BAŞLADI”

    Prof. Dr. Nejat VEZİROĞLU
    Miami Üniversitesi
    Temiz Enerji Enstitüsü Başkanı



    Uluslararası Hidrojen Enerjisi Derneği Başkanı Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu Türkiye’nin petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıt kaynakları yönünden fakir olmasına karşın güneş, rüzgar ve jeotermal gibi temiz enerji kaynakları yönünden son derece zengin bir ülke olduğunu; Türkiye’nin kendi doğal enerji kaynaklarını kullanıp hidrojen üretebileceğini söyledi.

    İlk ve ortaokulu İzmir’de, liseyi İstanbul’da tamamlayan Prof. Dr. Veziroğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 1,5 yıl okuduktan sonra üniversite eğitimini Londra’da Imperial College’de tamamladı. 1962 yılında katıldığı Miami Üniversitesi’nde halen kurucusu olduğu Temiz Enerji Enstitüsü Başkanlığı görevini sürdüren Prof. Dr. Veziroğlu ile Hidrojen Enerjisindeki Gelişmeler ve Türkiye konusunda bir söyleşi gerçekleştirdik.


    Türkiye’de sıcak kaya enerjisi ya da jeotermal enerji, rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, hepsi mevcut ve ihtiyacımızı karşılayabilir. Ayrıca, biyokütleden, şeker pancarından hidrojen üretebiliriz. Türkiye, kendi doğal enerji kaynaklarını kullanıp hidrojen üretebilir. Ekonomimiz için gerekli bütün yakıtımızı kendimiz üretiriz, hatta fazlasını da ihraç edip para kazanabiliriz.
    2075’e kadar bütün dünya hidrojene geçmiş olacak. Özendirici kanunlar çıkartırsak, temiz enerjiye yatırım yapanlara vergi muafiyeti, düşük faiz, hızlı amortisman, v.b., sağlarsak hidrojene geçiş daha çabuk tamamlanabiliyor. Mesela İzlanda, 30 yıl içinde hidrojene geçmek için plan yaptı, özendirici kanunlar da çıkartıyor. Onlar 30 yıl içinde hidrojene geçişi tamamlayacaklar. Avrupa’nın hidrojene geçiş yol planı var


    Petrol, doğalgaz ve kömür fiyatları sürekli yükseliyor ve Türkiye, kullandığı enerjinin yüzde 75’ini ithal ediyor. Öte yandan da, küresel ısınmayla birlikte temiz enerji kaynakları ön plana çıktı. Bu çerçevede, size göre Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllarda gerekli büyümeyi sağlayabilmesi için ne tür enerji kaynaklarına ihtiyacı bulunmaktadır?

    Türkiye, enerji krizi ve dolayısıyla ekonomik krizle karşı karşıya. Ekonominin lokomotifi enerjidir. Enerji olmazsa fabrikalar çalışmaz, tırlar, elektrik santralleri işlemez, ekonomi atıl duruma gelir.

    Türkiye enerji bakımından, dediğiniz gibi, yüzde 75 bazında dışa bağlı. Petrolün çoğunu (yüzde 92’sini), doğalgazın çoğunu (yüzde 98’ini), hatta kömürü bile dışarıdan ithal ediyoruz. Dediğimiz gibi, ortalama yüzde 75 dışa bağlıyız.

    Petrol ve doğalgaz tükenmekte oldukları için, arz ve talep kanunlarına göre fiyatları artıyor. 1980’de Çin’e gitmiştim; siviller için (vali, belediye başkanı, devlet adamları) Pekin’de 50 tane, Şanghay’da 30 tane ve Şian şehrinde de 20 tane otomobil vardı. Çin’e son seyahatimden yeni geldim. Bugün yollarda trafik sıkışıklığı var; o kadar çok otomobil var. Eskiden herkes bisikletlerle gidiyordu, yollar bisiklet doluydu; şimdi bisiklet kalmamış. Çin artık petrolünün çoğunu ithal ediyor. Hindistan da aynı; Hindistan’da otomobil sayısı artıyor. Hindistan’ın nüfusu 1 milyardan fazla; Çin’in nüfusu 1.3 milyar. Bu nüfuslar da her geçen yıl yavaş yavaş artıyor, durmuyor. Bunların petrol ihtiyacı gittikçe artıyor. Ekonomilerinin devam edebilmesi için enerji ihtiyacı artıyor.

    Diğer taraftan, petrol üretimi aşağı yukarı zirveye ulaştı. Petrol şirketlerinin hesaplarına göre doğalgaz üretimi de 2020’de zirveye ulaşacak. Dolayısıyla, arz azalıyor, talep artıyor. Bunların fiyatları gittikçe artacak; inmesi mümkün değil. Türkiye’nin de ticaret açığı her sene gittikçe artıyor. Şimdi tekrar IMF’yi çağırıyoruz. Zaten IMF’ye bağımlı yegane büyük memleket Türkiye kaldı. Rusya borçlarını ödedi çıktı. Brezilya borçlarını ödedi çıktı. Arjantin borçlarının 4’te 1’ini ödedi, gerisini ödemeyeceğim dedi, ve çıktı. Çünkü IMF’nin koyduğu kurallar ekonomiye yardım etmiyor, ekonomiyi batırıyor. Arjantin ekonomisini O batırdı. IMF kuralları Türkiye’de iki kere büyük devalüasyona sebep oldu. IMF’de çalışanların maaşlarının çoğu Türkiye’nin ödediği faizlerden ödeniyor. Şimdi IMF’den daha çok borç almaya mecbur kalıyoruz; çünkü petrol fiyatları, doğalgaz fiyatları artıyor ve Türkiye’nin döviz ihtiyacı artıyor.

    Türkiye bir krizin eşiğinde. Türkiye, ihtiyacı olan enerjiyi ithal edemeyecek. Edemeyince ekonomi yavaşlayacak, ihracatımız yavaşlayacak, ve işsizlik artacak. Bir ekonomik krizin başındayız. Bu krizi fırsata çevirebiliriz. Nasıl? Kendi yakıtımızı, bütün ekonominin ihtiyacı olan yakıtı hidrojen olarak Türkiye’de üretebiliriz. Cezayir’den, Nijerya’dan ithal ettiğimiz sıvı doğalgaza verdiğimiz paradan ucuz hidrojen üretiriz. Birkaç sene sonra bu, gaz olarak ithal ettiğimiz doğalgazdan da ucuz olur; zaten üreteceğimiz hidrojen petrolden de çok ucuz olacak, benzinden de çok ucuz olacak, mazottan da çok ucuz olacak.

    Türkiye ekonomisinin ihtiyacı olan yakıt nerede kullanılıyor? Nakil araçlarinda (otomobil, otobüs, kamyon), elektrik üretiminde, ısınmada, yemek pişirmede yakıt kullanıyoruz. Türkiye, ekonominin ihtiyacı olan bütün bu yakıtı hidrojen olarak kendi özkaynaklarını, kendi elemanlarını (mühendisini, işçisini) kullanarak üretebilir, dışarıya enerji için on para vermeyiz, döviz vermeyiz, ekonomimizin kalınmasını sağlarız, ve bu şekilde krizi fırsata çevirebiliriz.

    Peki, hidrojeni nasıl üreteceğiz? Rüzgâr enerjisinden. Türkiye’nin, bütün ihtiyacı olan hidrojeni üretecek kâfi rüzgârı var. Güneş enerjisinden üretebiliriz. Türkiye’nin bütün ihtiyacını üretecek güneş enerjimiz var. Jeotermik enerjiden üretebiliriz. Buna “sıcak kaya enerjisi” de deniyor. Bunlar yeryüzüne çıkan sıcak sular değil, sondaj yapılarak 500-1000 metre derinde 300-600 derece santigrat ısıdaki sıcak kayalara ulaşılıyor. Türkiye’nin Ege’den Artvin’e kadar yer altında sıcak kayaları var. İzlanda’nın bir kısım enerjisi bu şekilde, sıcak kayalardan üretiliyor. Onlar bu konuda uzman. Oradaki kayalar santral kazanı vazifesi görüyor. İki sondaj deliği açılıyor, birisinden aşağıya soğuk su gönderiliyor, öbüründen buhar çıkıyor, ve buhar da elektrik üretiminde, hidrojen üretiminde kullanılabiliyor. Türkiye’de sıcak kaya enerjisi ya da jeotermal enerji, rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, hepsi mevcut ve ihtiyacımızı karşılayabilir. Ayrıca, biyokütleden, şeker pancarından hidrojen üretebiliriz. Türkiye, kendi doğal enerji kaynaklarını kullanıp hidrojen üretebilir. Ekonomimiz için gerekli bütün yakıtımızı kendimiz üretiriz, hatta fazlasını da ihraç edip para kazanabiliriz.

    Bu çerçevede, hidrojen enerjisi konusunda bize biraz bilgi verebilir misiniz? Hâlen dünyada üretimtüketim nedir? Orta ve uzun vadeli projeksiyonlar ne göstermektedir?

    Dünyada üretilen hidrojenin çoğu amonyak üretiminde, tarımda suni gübre olarak, rafinerilerde kullanılır. Rafinerilerde, ağır petrol ürünlerinden hafif petrol ürünleri üretmek için hidrojen kullanılır. Sıvı yağlardan, bitkisel yağlardan margarin üretiminde, hidrojen kullanılır. Avrupa’da, Japonya’da, Amerika’da birçok fabrikalarda yan ürün olarak hidrojen üretiliyor, ve bu hidrojen havaya atılıyordu. Bugün bir çok fabrikada bu hidrojeni yakıt pillerine gönderiyorlar ve elektrik üretiyorlar.

    Avrupa’da, Amerika’da, Japonya’da birçok şehirde tecrübi olarak hidrojenle çalışan otobüsler işletiliyor. Bunların ihtiyacını karşılamak için 200’den fazla hidrojen dolum istasyonları kuruldu. Amerika, Japonya başta olmak üzere Avrupa’da, Çin’de, Avustralya’da ve Singapur’da hidrojen dolum istasyonları var. Bunların sayısı gittikçe artıyor.

    Toyota, Honda, General Motors gibi otomobil şirketleri vatandaşlara tecrübi mahiyette otomobil dağıtıyor. Ayrıca, Toyota ve Honda’dan uzun vadeli olarak hidrojenli otomobil kiralamak m ü m k ü n . Kaliforniya’da, J a p o n y a ’ d a kurulmuş olan hidrojen dolum istasyonlarından istifade edilerek bu otomobillerin yakıtı sağlanıyor.

    “Dünya hidrojene ne zaman, kısa vadede mi, orta vadede mi, uzun vadede mi geçer?” diye soruyorsunuz. Biz, Miami Üniversitesi Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nde araştırmalar yaptık ve bunun modelini geliştirdik.

    Hidrojen Enerjisi Sistemini 1974 yılında Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı’nda açıklamıştık. O zamandan 2000 yılına kadar geçen çeyrek yüzyılda, Dünyanın her tarafında yapılan AR-GE çalışmalarıyla hidrojen enerjisinin temeli atılmış oldu. Bu AR-GE çalışmalarının çoğu muntazaman çıkarttığımız Milletlerarası Hidrojen Enerjisi dergisinde yayinlandi ve yayınlanıyor. 1976’de basım hayatına başlayan bu dergi ilk yıllarda 4 sayı basıyordu, şimdi ayda 2 sayı çıkartıyoruz.

    2000’li yılların başından itibaren hidrojene geçiş başladı. Nasıl başladı? Bazı şehirlerde hidrojenle çalışan otobüsler işlemeye başladı. Bazı memleketlerde vatandaşlar hidrojenle çalışan otomobilleri kiralayabiliyorlar. Hidrojenle çalışan elektrik üreten yakıt pillerinin bazı modelleri ticari oldu. Diğer modelleri üzerinde AR-GE çalışmaları yapılıyor. Hidrojen hidrit ile çalışan elektrik pilleri var; bunlar piyasada satılıyor. Yani, hidrojen enerjisine geçiş 2000’li yılların başında başladı.

    Modelimizin neticelerine göre – hiçbir özendirici tedbir alınmazsa - üç çeyrek yüzyılda, yani 2075’e kadar bütün dünya hidrojene geçmiş olacak. Özendirici kanunlar çıkartırsak, temiz enerjiye yatırım yapanlara vergi muafiyeti, düşük faiz, hızlı amortisman, v.b., sağlarsak hidrojene geçiş daha çabuk tamamlanabiliyor. Mesela İzlanda, 30 yıl içinde hidrojene geçmek için plan yaptı, özendirici kanunlar da çıkartıyor. Onlar 30 yıl içinde hidrojene geçişi tamamlayacaklar. Avrupa’nın hidrojene geçiş yol planı var (50 yıllık bir plan). Japonlar da bu müddet içinde hidrojene geçmeyi planlıyorlar.

    Hidrojen enerjisi konusunda Türkiye’nin potansiyeli nedir? Bu enerji kaynağı Türkiye için bir fırsat olabilir mi? Şayet bir fırsat olarak değerlendiriyorsanız, hükümetlerin bu konuda ne türlü adımlar atması gerekir?

    Hidrojen enerjisi için Türkiye’nin potansiyeli büyüktür, çünkü Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynakları boldur. Bugün rüzgâr enerjisinin yüzde 5’ini kullanıyoruz; yüzde 95’ini kullanıp hidrojen üretebiliriz. Güneş enerjisinin belki yüzde 2-3’ünü kullanıyoruz; yüzde 97’sini kullanıp hidrojen üretebiliriz. Su enerjisinin 4’te 1’ini kullanıyoruz; 4’te 3’ünü kullanıp hidrojen üretebiliriz. Bugün en ucuz hidrojen üretimi su enerjisiyle mümkün; ondan sonra rüzgâr geliyor, ondan sonra yer altından sıcak kaya enerjisi geliyor (Türkiye’de bu da bol miktarda mevcut). Güneşten hidrojen üretimi biraz pahalı. Fakat, yeni buluşlar var, güneş pilleri ucuzluyor, ve ilerde bununla da hidrojen üretiminin bedeli düşecek.

    Türkiye’nin bol miktarda yenilenebilir enerji kaynakları var. Türkiye bunları kullanıp, planlı bir şekilde ve özendirici kanunlar çıkartarak bir an evvel hidrojen enerjisine geçerse, bu enerji krizini fırsata çeviririz. Türkiye’nin ekonomisi gittikçe kötüye gideceğine, gittikçe dışarıdan daha çok borç almak, daha çok faiz ödemek mecburiyetinde kalacağımıza, kendi enerjimizi (hidrojeni) üretiriz, kendi iç kaynaklarımızı kullanırız, kendi mühendis ve elemanlarımızı kullanırız.

    Bu şekilde ekonomimizin ihtiyacı olan yakıtı kendimiz üretiriz, ve fazlasını da Avrupa’ya satıp döviz kazanırız. Bu krizi fırsata çevirebiliriz. Bunun için önerim, bakanlık seviyesinde bir Hidrojen Enerjisi Kurumu kurulmasıdır. Bazı kanunların çıkması lazım. Mesela hidrojen dolum istasyonları nerelerde kurulabilir, yerleşim bölgelerinden kaç metre mesafede olması lazım, hidrojenle çalışan araçlar bir kazayaptığı zaman nasıl müdahale edilecek, ne gibi tedbirler almak lazım. Bunlarla ilgili polisin, jandarmanın, yangın mücadele teşkilatının eğitilmesi lazım. Bu da devletin vazifesi.

    Hidrojenle ilgili olarak devletin herhangi bir yatırım yapmasına lüzum yok; bütün yatırımı hem dışarıdaki, hem içerideki özel teşebbüs yapabilir. Yalnız, özendirici kanunlar çıkartmak lazım; bu da Hidrojen Ekonomisi Kurumunun vazifeleri arasında olacak. Böyle bir Kurum Enerji Bakanlığından ayrı olarak kurulmalı. Enerji Bakanlığı bugün petrole bakıyor, doğalgaza bakıyor, kömüre bakıyor, madenlere bakıyor, su enerjisine bakıyor, güneş enerjisine bakıyor, rüzgâr enerjisine bakıyor, jeotermal enerjiye bakıyor. Hidrojen Enerji Bakanlığında çok küçük bir konu. Halbuki, ileride bu çok büyük bir konu olacak. Belki bakanlık kurmak lazım, Türkiye’nin hidrojene dönüştürülmesine odaklansın, gerekli tedbirleri alsın, kanunları çıkarsın, nizamnameleri yapsın, eğitimleri sağlasın. Türkiye bu şekilde 30-40 yıl içinde bütün yakıtını hidrojen olarak üretebilir.

    Hidrojene geçerek enerji krizini fırsata çevirebiliriz. Yoksa, petrolü, doğalgazı olmayan bir memleket olarak, eğer hâlâ petrole ve doğalgaza bağlı kalırsak ekonomimiz bundan çok zarar görür, ve hatta kalkınmamız sadece yavaşlamaz, geriye bile gitmeye başlar; gelir azalır, işsizlik artar. Onun için, bir an evvel böyle bir kurumu kurup hidrojene geçmek için gerekli tedbirleri almamız lâzım.

    Bize hidrojen enerjisi konusundaki çalışmalarınızı özetler misiniz?

    Mühendislerin ve bilim adamlarının her zaman dünyanın ve insanlığın sorunları için çözüm üretmeleri gerektiğine inanmışımdır. Bu nedenle de 1973 yılında Miami Üniversitesi bünyesinde Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nü (CERI) kurdum. Enstitü’nün misyonu enerji sorununa, ekonominin insanlığa yüksek yaşam standardı sağlamasına, insan sağlığına, çevreye ve doğal dengeye zarar vermeyecek temiz enerji çözümlerini bulmaktır.

    Enstitü çok ciddi çalışmalara başladı. Hemen mevcut birincil enerji kaynaklarının (güneş, rüzgar, akımlar, dalga, jeotermal, nükleer ve termonükleer enerjiler) potansiyelini inceledik. Fosil yakıtlardan daha temizdiler. Ve daha uzun ömürlüydüler. 1860’lardaki Sanayi Devrimiyle fosil yakıtların kullanımına başladık. Önce kömür, daha sonra petrol kullanımına başlandı. Doğalgaz kullanımı ise sonraları geldi. Petrol şirketlerinin tahminlerine göre akar fosil yakıtların (petrol ve doğalgaz) üretimi 2020 yıllarından düşüşe geçecek ve 2060’larda çok azalacaktır. Kömür, katran ve kaya petrolünün sonlanması ise bu tarihten yaklaşık 100 yıl sonra gerçekleşecektir.

    Bilim camiasının sorunlara çözüm önerileri getirmesi ve görüşlerin tartışılması için A.B.D. Ulusal Bilim Kurulu’nun katkılarıyla 18-20 Mart 1974 tarihilerinde “Hidrojen Ekonomisi (THEME)” konulu bir Uluslararası Konferans düzenledim. Açış konuşmamda hidrojen enerjisinin nasıl bir çözüm olabileceğini ve kullanımının evrensel çevre sorunlarına nasıl katkı sağlayabileceğini anlattım. Bu Konferansa katılan 700 kişi içinden muhtelif memleketlerden 10 bilim adamı bana çok destek verdiler. Biz, 11 kişi, daha sonraları “Hidrojen Romantikleri” olarak dünyanın pek çok ülkesine giderek çeşitli seminer ve organizasyonlarda bu fikrimizi Dünya kamuoyu ile paylaştık. Gelişmeler bizi 1975 yılında Uluslararası Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği’ni (IAHE) kurmaya itti. Ben Başkan seçildim. Hidrojen enerjisine bir zemin oluşturması bakımından Dünya Hidrojen Enerjisi Konferans’ları düzenledik. İlki 1976 yılında Miami’de gerçekleştirilen Konferans takibeden çift yıllarda olmak üzere bugüne kadar yapılageldi. Bu yıl Avustralya’da yapıldı, 2010’da Almanya’da ve 2012‘de Kanada’da yapılacak. Hidrojen enerjisindeki ilginin artması sonucu Dernek olarak 2005 yılından başlamak üzere tekli yıllarda da dünyanın çeşitli ülkelerinde “teknoloji ağırlıklı” görüşmelerin yapıldığı Kongre’ler düzenledik. Kongrelerin üçüncüsü 2009 yılında Delhi’de, dördüncüsü de 2011 yılında Glaskov’da yapılacak.

    Hidrojen Enerjisi sisteminin kurulması kaçınılmazdır. Artık uygulamaya başlamanın zamanı gelmişti. Hidrojen Enerjisi sisteminin dünya çapında kurulumunu sağlanmak için çalışabilecek en iyi kuruluşun Birleşmiş Milletler olacağını düşündüm. UNIDO, 1996 yılında yaptığı Genel Kurul sonucunda, böyle bir Merkez’in İstanbul’da kurulmasına onay verdi. UNIDO ile Türk Hükümetleri arasında görüşmeler başladı. Yılmaz, Ecevit ve Erdoğan Hükümetleri de onay verdiler ve Ekim 2003’te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler, Viyana’da UNIDO ile anlaşmayı imzaladı. Miami Universitesinden üç yıl (2004-2007) izin alarak Dünyada tek olan Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (UNIDO-ICHET)’nin kurulup bir çok memlekette projelere başlamasını sağladım.

    Sizin Türkiye ve özelde İstanbul, Bozcaada gibi projeleriniz olduğunu biliyoruz, bu projelerden bahsedebilir misiniz?

    UNIDO-ICHET Direktörüyken; Bozcaada için, Büyükada için, Sedef Adası için projeler başlattık. Deniz altından doğalgaz boru hattı çekip bütün adalara doğalgaz verilmesi projesi vardı; o yapıldı mı bilmiyorum. Biz hesapladık; deniz altından doğalgaz boru hattı çekmek epeyce pahalı. Sonra, doğalgazın fiyatı da her sene artıyor; gittikçe de artacak. Onun yerine, adalarda rüzgâr enerjisinden ve güneş enerjisinden istifade ederek hidrojen üretmek ve adaların bütün doğalgaz ihtiyacını hidrojen olarak karşılamak mümkün. Hidrojenin fiyatı da artmayacak, çünkü enerjisi (rüzgâr, güneş) bedava.

    Sadece, rüzgârı ve güneşi hidrojene çevirecek tesislerin kuruluş masrafları, işletme masrafları var; bütün masraf bundan ibaret. Dolayısıyla, hidrojenin fiyatı sabit kalacak, artmayacak. Hatta, hidrojen kullanımı artarsa fiyat da düşebilir. Deniz altından doğalgaz boru hattı çekmektense, yenilenebilir enerjiden hidrojen üretip İstanbul adalarının, Bozcada’nın doğalgaz ihtiyacını sağlamak ekonomik oluyor.


    http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=2150&id=102




  • Hidrojen konusunda ben de ümitliyim fakat, hidrojenin şu anda petrolün yerini bir anda alabilecek kapasiteye sahip olduğuna inanmıyorum, bu konuda çok fazla bilgim yok açıkçası, yeterince araştırma yapmadım, fakat okuduğum kaynaklar bana hidrojen konusunda geçiş için öngörülen tarih en iyimser söylemle 2040-2050 civarı gibi görülüyor.. Aslında şöyle söylenebilir, hidrojen kaynaklarını kullanmaktaki beceri ve hızımız, petrolün ve doğalgazın azalmasını karşılayamayacak.. Bu da dünyada yaşanabilecek bir kaos demek.. Şu an ki durum bu..

    Türkiye'deki ekonomik durum, gidişat ve petrol krizi algılamasının da daha tam yapılamadığını düşünüyorum.. Bugün önümüzdeki yeni dünya ekonomik ve siyasal düzenini çoğu kişi anlayamamış durumda.. Başbakan 3. köprü'den bahsediyor, ya milletle dalga geçiyor, ya da millete boş vaat söyleyip popularitesini korumaya çalışıyor.. 2. şık daha mümkün.




  • sayın hazardousmen ,

    Hidrojenin bugun petrolün yerini alamamasının en büyük nedeni G7 ülkelerinin enerji politikalarıdır.ucuz enerji kaynağını sömürme alışkınlığı ve kalkınmalarının sürdürülebilmesi için ne enerji olursa olsun ucuz olsun mantığından kaynaklanan uzun soluklu politikalar neticesinde bugunlere gelmişizdir.Yoksa hidrojen dünyadakive evrendeki en bol şeydir sınırsızdır desek çok da abartı sayılmaz.Çünkü dünyamızdaki suyun kaynağı uzayın ta kendisidir milyarlarca yılda birikmiştir. Konu halen araştırılmaya devam edilmektedir.

    hidrojen sadece bu yüzyılın değil gelecek yüzyıllarında da enerji kaynağı olacaktır ve bir dönüşüm sayesinde dünya hiç kirlenmeyecek atığı da su olacaktır.Yani kaçışın oömayacağı ve zorunlu olarak geçememiz gerekn bir enerji sistmine neden geçilmiyor dersek ilk neden bu enerjinin maliyetinden ve yeni bir sistemin uygulama zorluklarının olmasındandır diyeceğim.Her şeyin bir ilk kurulum maliyeti vardır. Bu konuda bir bakanlık kurularak enerji bakanlığının altında gerekli hukuki ve teknik yapılanmayı oluşturmalı ve teşvik edilmelidir. İşte bu noktada dünyanın bu sisteme geçmesini beklersek dediğiniz gibi belki 30-40 yıl sonrasında iz de geçerek her şeyi arkadan takip etme zorunumuzu çocuklarımıza aktarmış olacağız. Sonra birileri yaptıkları arge çalışmaların ürünlerini bizlere yine kazık fiyattan kakalayacak birinci nesil kinci nesil diye gelcek nesillerimin emekleri çalışmaları heba olacaktır. halbuki yukarıda değindim dünyanın hidrojen eğitim ve araştırma merkezisayın nejat bey sayesinde istanbula şu an kurulmuştır. Kendisi hayatını bu konuya adayarak büyük bir öncü lük yapmıştır. Ivır zıvır konuları destekleyeceğimize bu konuyu hükümet ve bilim çevrelerince desteklersek kalkınmamızı kimse durduramaz. Bağımlılıktan kurtularak gelecek nesillere Atatürk'ün söylemiş olduğu hedeflere uymak için en doğru adımı atmış olacağız. Ama bağımlı olalım iplerimiz birilerinin elinde olsun , nasıl olsa onlar çözüm bulur anlayışımızı değiştirmedikçe inanınızki birizm sorunlarımızı çözme bahanesi ile içimize tamamen yerleşmiş bir sömürü sisteminin destekçisi olacağız.Zaten öyle değil midir? Kurtulmak istesekk de bir türlü bağımlılıktan kurtulamıyoruz çünkü bunu isteyen hükümet ve milletimizdir.

    Hidrojen sistemleri önce evinizi ve alilenizi sonra mahllenizi sonra semtiniz veya kasabanızı sonra şehrinizi ve ülkenizi bağımlılıktan kurtaracaktır. Bunun bedelini her gün vergilerle ve yıllara yayılan bir ödeme sistemi ile yapacağımıza bir anda geçiyoruz demek atacağımız en büyük adımdır. Belediye seçimleri yapıldı ,çok da birşey değişmedi ama toplumun olaylara bakışının nasıl güncel olarak değiştiğini umarım yöneticilerimiz anlarlar. Yapacakları ileriye dönük yatırımlar ve destekler ile her bölge kendi bağımsız enerji politikası ile birbiriyle yarışır duruma getirilebilirse hangi parti veya yönetim olursa olsun sonunda kazanan türk milleti olcaktır. Söyleme gelince mangalda kömür bırakmayanlar , iş uygulamaya gelince binir türlü acemilik ve çıkarcılık yaparak paralarımızın yurt dışına (dolaylı yoldan) kaçmasına vesile olmaktadılar.Eğer birilerinin çıkaı olacak ise o bölgenin insanlarına daha ucuz ve bağımsız enerji sağlanması politikası beimsenmeli ve işletme işini de artık kendi çıkar gruplarına mı yaptırırlar taşeron mu kullanırlar orasını istemesem de es geçiyorum. Sonuçata bireyler kazanacak ve ülke enerji bağımsızlığını ilan edecekse bundan nemalanan yerli firmalar olacak ise varsın olsun demek istiyorum.

    sistem için uzun yzılarım vardı ama basit olarak her evin veya sitenin kendi elektiriğinive hidrojenini üretme ve kullanma işlemi için bazı sistemler kurması işin temelidir.

    ilk olarak bu sisteme geçecek bçlgenin değerlendirebileceğiyenilenebilir enerji kaynakları fizibilitesi yapılarak en uygun kaynağa göre yatırım planı benimsenecektir. mesela güney bölgelerimizde elektrik ve hidrojen üretmek için güneş panelleri yapılacak gram güneş boşa harcanmayarak verimlilik yükseltilecektir. Birçok sistem vardır halen geliştiilmeye çalışılmaktadır. en soğuk erzurum gibi bölgelerimiz için yer altı sıcak su kaynakları varsa bu değerlendirilecek yoksa yorakaltına derin kuyular kazılarak buranın sıcak ısısından yararlanarak ev ısıtılması sağlanacak kalan fazla ısı hidrojeni üretmek için kullnılacaktır.Üretilen hidrojen isterseniz arabanızın yakıtı olarka isterseniz anlık yükselen elektirk ihtiyacınızın karşılanması için kullanıcaktır. sistem birimleri birbirine bağlayacak sinir ağları ile fazla elektrik üreten bina komşusuna satış yapacak ve gelir elde edecektir. Devlet sadece sistemin eksiklerini ihtiyaç suyulması anında sağlayaak sanayi elektiği ve sokak aydınlatmalarından sorumlu olacaktır.Bu sistemin özünde her şeyi bir hidrojene dönüşüm olarak gören bir zihniyet söz konusudur. Mesela kömürünüz mü var sistemde kömür direk yakılarak havaya istenmeyen zararlı gazlar verilmeyecek bunu devletin beldiye birimlerinde verimli bir kimyasal şekilde dönüştürme yaparak hidrojen gazını üreterek elektrik ürettiğinizde verimde ciddi artışlar söz konusu olacaktır. Aslında sisteme bir kere geçilse her birey bir elektriküretim birimi olacak ve birçok kişi çalışmadan gelir elde etme şansına erişmiş olacaktır. Bir daireye yüzbinlerce lirayı gözünü kırtmadan yatırarak paranın toprağa gömülmesi yerine rantı azaltarakbu tür Kw üreten sisteme para yatırılacak ve ensesi kalın bir sürü enerji pazarlamasısı ortaya çıkarılacaktır.Dereler ve nehirler köylerin içinden geçiyorsa bunlar birer dinamo sayesinde elektrik üretim merkezi olarak şehir elektriğini hiç almadan kendi işini görebilecektir. Fazla üretim traktörlerin hidrojeni olarka üretilerek tarlayı bedavaya sürecekler ve üretim maliyetleri düşecektir.Bunun getirisi halkın daha uzuza sebze meyve almasının önü açılacak hiracatta girdi maliyetlerini azaltılması ile tarım ürünleri ihracat patlaması sağlanacak buradan elde edilen gelir ile ileri düzey makineleşme için kaynağı köylümüz bularak rehahı köden başlayarak artırma yoluna gidilecektir. Bunun yapılması göçleri durdurarak sehirlerin çarpı yapılanması azaltacak ve ektra bütçe gereksinimleri azalarak belediye gelirleri daha verimli olarak kullnılacak ve şehirlerin büyümesi kontrol altına alınarak her bölgenin kendi sanayi hamlesini gerçekleştirmesi sağlanacaktır. Makinalara ihityacı olan köylü yerli imalat için bölgesindeki pazarlama yapan firmalara yönelecek ve istihkam olarak bölgesel kaynaklardan sağlanacaktırç. İşsizlik azalnarak bölgenin gençleri kendi yöresinde iş bulacak zenginleşen köylününoğulları kendi sermayelerini yaratarak yan sanayisini oluşturacak ve ülkemizin karanlık bahtını kırmak için ileri bir adım atılabilecektir.

    görüyorsunuz ki bir hidrojene geçmekle ülkenin kara talihini değiştirmekmümkündür. Unutmayalım ki bunu yaratan destekletyen ve görmezden gelen halkın ta kendisidir. Hiç devlet nerde sözylerine gerek vemahal yoktur. Halk eğer ne isteyeceğini bilmezse veya öğretilmezse ona bunu öğreteceklerin çıkarları doğrultusunda hareket etmesi gayet normal bir davranış biçimidir. oyunun da bu yönde çıkması çıkarları gereğidir. Hizmet bekleyen kişiye hizmeti vaat edenlerin ise bu yönlendirmeyi yaparak bireyleri daha fakirleştirmek yerine zenginleştirmeyi doğru enerji politikaları ve bölgesel enerji devrimi ile sağlaması seçmesi , ülkemezin birçok bölgesini gerçek anlamda değişmesine ve zenginleşmesine neden olacaktır.
    halıkın köyden başlayarak kasabalara kadar daha zenginleşmesi ve gelirini olmaı tüketim arzını artırarak sanayi çarkının dönmesini sağlayacak ve sanyi de şehirlerdeki işsizlik derdini bitirecektir. Herçey çok uzun bir zincir ile birbirine bağlıdır . Ben sizlere bu bağı değişik bir açıdan göstermek için zaman ayırıp yazı yazdım. İşallah okuyanlar bilinçlenerek gelecek için taleplerinin ve isteklerinin ne olacağını düşünürler .

    Tüm mesele zincirin hangi tarafınızda druduğunuz ve çektiğinizle alakalıdır. her iki tarafın zinciri çekmesi sadece gelişmeyi drudurarak zıt kuvvetler prensibini getirecektir.undan veirm alınamaz . Yukarıdan getirilen çekiş sistemi ise zincirin diğer ucundakileri daha fakir ve bağımlı kılmaktadır burada karar verilmesi gereken eylem ve işleyiş biçimi için zincirin nasıl çekilmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım.Umarım ince noktalar iyi kavranmıştır.




  • Vezir hocam,

    Hidrojen ile ilgili çekincelerimi sizlerle paylaşmak isterim. Ben konuyla ilgili sizin kadar bilgili değilim belki beni aydınlatırsınız

    1- Hidrojenin kendisinin bir enerji kaynağı değil, enerji taşıyıcısı olduğunu sık sık okuyorum. Hatta Hidrojen üretilmesi için tüketiminde elde edilecek enerjiden daha yüksek bir enerji kullanıldığını da duyuyorum. Bu durumda H2 üretebilmek için yanlızca yenilenebilir enerji kaynakları kullanıldığında bir esprisi olur sanırım.

    2- Günümüz teknolojisi ile bir yakıt hücresini üretmek için, bu hücrenin kullanım ömrü boyunca üretebileceği enerjinin 2,5 katı enerji gerektiğini okudum. Konuyla ilgili bir bilginiz var mıdır?

    3- Yakıt hücrelerindeki platin zorunluluğu halen mevcutsa peak platinium konusunu ne yapacağız?

    4- H2 bilinen en küçük atomlara sahip olduğundan, günümüz sızdırmazlık elemanları vs ile depolanmasında ciddi sorunlar olduğunu okudum. Sıvı olarak depolandığında ise deponun dışındaki terleme hem deponun hem de çevresinin korozyon durumunda ciddi sıkıntılar yaratıyor. H2 depolamada durum nedir?

    5- Boru hatları ile H2 naklinde altyapıyı nasıl oluşturacağız? Mevcut boru hatlarımız H2 için tasarlanmamış. siz benden daha iyi bilirsiniz ki H2 çelikte kendine has bir korozyon meydana getirmektedir (hidrojen gevrekliği). bu altyapı maliyeti ve süresi nedir? Eğer H2 nakli yerine her lokal bölgede H2 üretim üssü olacaksa bu sistemlerin maliyeti ve enerji girdileri nedir? Dünyada şu anda bu yapıyı üretebilecek kadar maden ve enerji mevcut mudur?

    6- Neden elektriği direkt kullanmak yerine H2 kullanalım? Bunun mantığını gerçekten bir türlü anlayamadım. Yenilenebilir bir enerji kaynağından otomobile H2 olarak geçen sürede Enerji verimliliği %40. Üretilen elektrik Li-ion batarya yardımıyla araçta kullanılırsa verimlilik %93 oluyor.

    7- Moleküler hidrojen bilinen tüm depolardan sızma eğilimi göstermektedir. Bir grup araştırmacının gerçekleştirdiği araştırmaya göre küresel çapta H2 kullanımı sebebiyle gerçekleşecek sızıntılar bir süre sonra ultraviyole radyasyon sebebiyle serbest radikallere dönüşebilir. Bu serbest radikaller ise ozon delinmesinde katalizör görevi görebilirler. Bu konuya ne diyorsunuz?

    Şimdiden teşekkür ederim




  • Ben artık Mars ile ilgili komplo teorilerini düşünüyorum, Dünya'yı bıraktım. Ciddi manada suymuş buldukları hemde, az buz miktarda değilmiş...Acaba 70-80 yıl sonra ne olacak çok merak ediyorum...
  • 
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.