Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (17. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
189.792
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1516171819
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Başka bir forumda takip ettiğim değerli bir abimiz bugün net bir açıklama yapmış.. Pek yanılmaz..

    Onu buraya kopyalama ihtiyacı hissettim..

    quote:


    Son gunlerde dolarin yerini alacak yeni bir resev sistemi aciktan tartisilmaya baslandi degilmi ?

    Peki bu yeni reserv neye cipalanacak ?

    Cin dediki bu reserv SPR olsun ABD ve batililar ise buna pek karsi cikmadilar ve cok kisiyi sasirttilar boylece.

    Ama Cin BM genel sekreteri araciligi ile bu SPR nin nufusa baglanmassi,yani kelle sayisina baglanmasi onerisini masaya getirdi,tabii bu Cin ve Hindistani avantajli yapacakti ,buna karsi Bati ulkeleri ile Japonya ve Rusya bu cipanin "enerji" olmasini talep ettiler,bu ise tabi Cin'in tuketiminin bugunki seviyelerde dondurulmasi demekti.

    Bildigim kadar bugun hala kapali kapilar arkasinda muzakereler suruyor,ama gorulen o ki bu bu yeni sistemde SPR ler bir sekilde ODR ve NGDR lerle baglantilandirilacaklardir.

    Yani muzakereler olumlu sonuclanirsa muhtemelen ulkelere 2.dunya savasi yillarinda insanlara verilen ekmek karnesi komur karnesi gibi karneler dagitilmayacaktir cunki bu epey onur kirici olur,ama bu is yeni parasal sistem uzerinden dolayli olarak saglanacaktir,boylecede liderlerin bunu halklarina kabul ettirmeleri kolaylasacaktir.

    Ya muzakereler olumlu sonuca varmazsa ne olur,o zamanda herkez alabildigi kadarini alır, konu temelli cozume kavusur.

    Her halukarda bu yilin sonundan itibaren enteresan gunler gecirmeye baslayacagiz.


    2010 Ocaktan itibaren epey hareketli ve sıkıntılı günler yaşayacağız bencede.. Hem de bu hareketlilik ve sıkıntılar her geçen gün artarak devam edicek..

    Hazır mıyız? Hiç sanmıyorum.. Ama bireysel olarak ben kısmen hazırım denebilir..

    Şimdilik çok düşük bir ihtimal, savaş patlayabilir..




  • Enteresan bir konuya değinilmiş. Aslında dünyayı kontrol eden bankerlerin en büyük rüyasının mutlak güce ve tek para birimine sahip bir dünya devleti oılduğunu bilince, ortak para birimi tartışmaları hiç te garip gelmiyor.

    Dün herkesten duyduğum fakat hiç fırsat bulamadığım The Zeitgeist Movie'yi seyrettim. Hayatım boyunca düşündüğüm ve çoğunlukla açıklayamadığım şeyleri tamamen açıklıyor. İzlediğim en sarsıcı ve en etkileyici belgesel olduğunu söyleyebilirim. Mutlaka hepiniz ama hepiniz izlemelisiniz!!!
  • Daha önce yazdım mı hatırlamıyorum, Zeitgeist olayların çoğunu doğru veren bir film, ama olayların bağlantısı ya da neden sonuç ilişkisi bana göre yanlış verilmiş ya da bilerek yanlış verdirilmiş, izleyen insanları köşeye yatırmak için.. Bu bakımdan müthiş..

    Mesela küreselleşme, globalleşme diye bahsedilen fenomeni çoğumuz biliriz, yaşarız ama adını koyamayız tam olarak.. Paranın serbest dolaşımı, sınırların kalkması, tek dünya düzeni, global köy, muhtar Rockefeller, finans devlerinin kredilerle yüksek karlar sağlaması ve sınırsız tüketim ekonomisi yaratmak vs. vs. (Bununla ilgili yukarıda bir yazı kopyalamıştım okunmasını tavsiye ederim) Küreselleşmeciler, gider ülke ekonomilerini ele geçirir, tüketim sınıfı diye bir sınıf yaratır, ülkede imalata ve üretime dayalı bir sanayi yaratır, yerli ya da milli sermaye oluşmasına katiyyen izin vermez, dövizi düşük faizi yüksek tutar ki küresel sermaye bundan maksimum kar elde etsin.. Bakınız Türkiye.. 1980-2008

    Fakat bugünkü ABD, daha doğrusu 2000den sonraki ABD asla ve asla küreselleşme baronları tarafından yönetilen ABD değildir, Irak savaşına, Afganistan savaşına karşı çıkanların önde gelenleri bizzat Sorostur, Rockefellerdir, küreselleşmecilerdir..

    Zeitgeist ABDnin Bush zamanındaki yönetimini de küreselleşmeci olarak tanımlarken, şirketler vs. vs. için Afganistan'a gidildiğini söylerken, ben aksini iddia ediyorum.. Çünkü bütün göstergeler bunu veriyor..

    ABD'de halk Wall Streetten nefret eder duruma gelmiş bugün, içten içe bu tür filmler yayınlanıyor, bu tür programlar yapılıyor, halk Wall Street'tekileri sallandırmaktan bahsediyor, bankalara ölüm naraları atıyor.. vs. vs.

    Yani Zeitgeist bir köşeye yatırma filmlerinden biridir, evet söylediği çoğu şey gerçektir, bağlantıları doğrudur çoğunda ama bugünkü ABD yönetimi asla ve asla 60lardan 2000lerin sonuna kadar globalism'i yayan ABD değildir..

    Bizzat Obama ''Wall Street'i hizaya getireceğim'' diyor, bu paralelde onlarca yasa çıkarıyor..

    Zaten 2012'den sonra bu nefret o kadar artacak ki ABD'de liboş, nonoş ve godoşların yaşaması mümkün olmayacak.. Bugün görece demokrat olan ABD 2012'den sonra bir iç savaşa gidecek, Roosevelt dönemindeki gibi faşizan bir yönetim göstericek.. Bugün sadece bunun yol taşları döşeniyor, taa 1990ların sonundan itibaren döşenmeye başlamıştı zaten..

    Ayrıca 1970te global yönetimin başa gelmesiyle bilimum Çinli, Hintli, Asyalı, Afrika göçmeni ABD'ye göç etmişti, ABD aşırı heterojenleşmişti, 2012'den sonra onlar için hiç iyi olmayacak, direk hedef konumuna gelicekler..

    ABD'deki işsizliğin çözümü için ''her Amerikalı bir düzine göçmeni temizlerse sorun çok güzel hallolur'' şakaları yapılıyormuş duyduğuma göre.. Unutulmaması gerekir ki her şakanın doğruluk payı vardır.. Zaten geçen hafta göçmen bürosu tarandı 13 kişi öldü New Yorkta..

    İşini kaybedenler travmatik davranışlar gösteriyor, köpek kakası meselesinden 3 polis öldü, başka bir cinnet meselesi yüzünden 11 kişi öldü vs. vs.

    2012den sonra had safhaya ulaşıcak işsizlik iç savaşı patlatır..




  • hazardousmen aldığım şevkle 2012 senaryolarını sizlerin dikkate çeken bağlantıları hakkında bilgivermek isterim. Araştırma bilimseldir ancak benim yorumlarım belki hatalı olabilir. tarihleri ben çıkardım .başka bir forumda yazmış olduğum yazıları kopyalıyorum



    güneşteki sunspot sayısı ve lekeler ile ilgili uzun yılların istatistiksel verilerini incelediğinizde çok çok ilginç büyük tarihsel olaylar arasında garip bir ilişki olduğunu göreceksiniz . İsterseniz hiç yorum yapmadan link vereyim,
    buradan yakın geçmişimizin olaylarını da düşünerek isterseniz aylık detaylar, isterseniz yıllık ortalamalar üzerinden ,hatırladığınız dünya tarihini etkileyen ve kendi tarihimizi de etkileyen olaylar arasına bana göre çok ciddiye alınması gereken bağıntıyı sizler yorumlayın. Ben sizlerin geçmişi inceledikten sonra vediğim gelecek üzerine yoruma neden dikkat kesildiğimizin anlaşılması için önce tarih konusunda bilgili olan ve keskin zekası olan okuyucumuzların salt kaba veriye dayanan yorumlarını merak ediyorum.

    http://www.ngdc.noaa.gov/stp/SOLAR/ftpsunspotnumber.html

    yukarıdaki çok detaylı tabloları istatiktiksel bazda inceleyenlerin daha sonra alttaki gelecek tahmini olan ile ilişkisine dikkat etmeleri gerekiyor.

    ftp://ftp.ngdc.noaa.gov/STP/SOLAR_DATA/SUNSPOT_NUMBERS/pred-xy.dat

    içinde bulunduğumuz 24 nolu güneş periodunun incelenmesi ve tahminleri (sayılar ciddi bilimsel veriler gözetilerek hesaplanmaktadırlar kimse kafadan atmasyon falan zannetmesin, illaki ki sapmalar olacaktır ama regresyon metodu ile düzeltmeler yapılmaktadır)

    ftp://ftp.ngdc.noaa.gov/STP/SOLAR_DATA/SUNSPOT_NUMBERS/sunspot.predict

    yine yeni rastladığım bir bilimsel araştırma raporunu sizlere link vereyim. 11000 yıldan beri olmayan anormal güneş patlama sayıları olduğunu söylüyorlar

    http://www.ncdc.noaa.gov/paleo/pubs/solanki2004/solanki2004.html

    detayı ve raporun tamamı

    ftp://ftp.ncdc.noaa.gov/pub/data/paleo/climate_forcing/solar_variability/solanki2004-ssn.txt

    bu kadar önceyi gözlemleyerek gelen bir analiz için artık 21 yüzyılın çok büyük feleketlere neden olacağı açık görülüyor ama hangi sene olur orasını bilmek zor




  • işte benim bazı ilginç tarihlere dair yapmış olduğum yorunlar . 202-12 yılına ayrıca dikkat çeker ve bu yıldan sonraki güneşpatlama sayılarındaki artışı 2012 içindeki maksimum sayısına ilginizi ve dikkatinizi çekmek isterim.

    Geçmiş uygarlıklar boş yere yüzyıllarca güneşi izlememişler anlaşılan.

    mesela hiç alakasız gelebilecektir belki ancak ekonomik bunalım için biryıldan çok daha uzun süreceğini iddaa edersem bir gerekçesi olacaktır. nereden mi tahmin ettim 1991 ve yaşadığımız krizlerin yılları ile eski patlamaları kıyaslarsanız ilginç deyatlar çıkacaktır.

    mesela 2001 eylülde 150 gibi anormal bir yükseliş vardır.
    1988-1992 arssı hep yüksek seyretmiş rus blogunun çöküşü birçok olay bu yıllarda oldu yaşayanlar iyi bilir.

    benim dikkatimi çeken 1938 yılının kasımında 122,2 sayısı çok ilginç bir tesadüf olabilir mi?

    1939 yılında yine birçok ay maksimum çekiyor

    1946/7 ayından 1950/01 ayına kadar hep maksimumda seyrediyor hep ekonomik ve savaşın yıkım sonuçlarının arkası bunalım yılları

    1956-1960 arası çok yüksek bizde ihtilal oldu ekonomomiz enflasyonu tanıdı
    .Dünyada da ilginç yıllar olmabilir araştırmak lazım

    yine 1929 yılı 12 ayında 108 ile o yılların rekorunu kırıyor.

    hele 1893 yılında yine yüksek bir rakkam ne olmuş olabilir diye düşündüm RUS harbi çıktı. gerçekten çok ilginç şeyler.

    bilmiyorum bana bayağı ilşginç geldi yoksa herşey önceden belli mi ?

    Kaderimiz nasıl şekilleniyor konusunu düşünenler için iyi bir araştırma dosyası olabilir

    ftp://ftp.ngdc.noaa.gov/STP/SOLAR_DATA/SUNSPOT_NUMBERS/MONTHLY.PLT




  • quote:

    Aslında dünyayı kontrol eden bankerlerin en büyük rüyasının mutlak güce ve tek para birimine sahip bir dünya devleti oılduğunu bilince, ortak para birimi tartışmaları hiç te garip gelmiyor.


    Yukarıdaki mesajımda ABDnin şu anda küreselleşme baronlarının yönetiminde olmadığını söylemiştim, ekleme yapmak isterim..

    Şu anda ABD'nin bazı söylemlerine bakarsak, evet tek para, tek düzen diyebilir ama bunun içini açmak lazım? Nasıl bir düzen..

    Çok açık, 2. dünya savaşı sonrasında kabul edilen paranın altına bağlı olduğu isteyenin kafasına göre artıramadığı Bretton Woods. Peki bu bizim bildiğimiz küreselleşmecilerin planına ters mi? Evet ters.. Bretton Woods üretim sermayesi için oluşturulan bir düzendir, BW'de paradan para kazanılmaz, para baronları oturduğu yerden faizden para kazanamaz, alın teri lazım..

    Peki şimdi oluşturulmak istenen Bretton Woods'ta hangi ülkelere yer var, ABD, Almanya, Fransa, Japonya, Rusya, İngiltere..

    Çin ve Hindistan var mıdır? Yoktur.. Halbuki eğer küreselleşmeciler dünya genelinde yönetimde olsaydı, tüketime, kana susar gibi susamış 2 milyar nüfus insanın olduğu bir pazarın da bu dünya düzeninde yeri olurdu..

    Çin ve Hindistan küreselleşmeci politikaları terkeder de kendi enerjisiyle yetinirse sorun olmaz..

    Dikkatli incelenirse 1. ve 2. dünya savaşı da bu kutuplar arasında oluşmuştu.. 3.sü olursa yine bu sebeple olur..

    Dip not: İngilizler 1850den beri global sermayenin kalesidir, merkezidir, ana üssüdür, o yüzden zaten küresel dil ingilizcedir..




  • Hazardousmen ABD'nin ve hatta Bush yönetiminin küreselleşme baronları tarafından yönetilmediği sonucuna nasıl vardın? Bence Bush yönetimi bu kadar kukla olamazdı.

    9/11olayları ve DTM'nin çökmesinin tamamen hükümetin işi olduğunu düşünüyordum, bu belgeselde buna hepten inandım. Afganistan saldırısının en büyük amacının halkların (sadece ABD halkının değil) kazanılmış özgürlüklerinin ellerinden alınması olduğunu düşünüyorum. Türkiye'ye bile bakacak olursanız haklarımızı çatır çatır, resmen gözümüzün içine bakarak elimizden alıyorlar. Terörü bahane ederek gözaltı süresini uzatabiliyor, üzerini sorgusuz arayabiliyor, aracını istediği gibi durdurabiliyorlar. Hepimiz ama hepimiz bir adım daha köleliğe yaklaşıyoruz (Eğer hala tam köle olmadıysak).

    Ayrıca filmi izledikten sonra Peak Oil hikayesini bir kere daha düşünmeye başladım. Bu olay gerçek ve çözümlenebilir. Biz Türkiyede evinde internete giren insanlar bile bu olayı ve sonuçlarını konuşabiliyorsak petrol şirketleri ve bu baronlar kimbilir ne hesaplar içerisindeler. Artık şunu düşünüyorum: Yaşanacak olan peak oil bu adamların ekmeğine yağ sürecek. Savaş zamanı para kazanacak, yaşanacak açlık ve kıtlıktan kar sağlayacakar. En sonunda insanlığın çaresizliğinden yararlanarak bu herkese mikroçip uygulamasına geçebilir, mutlak hakim bir tek devlet bile kurabilirler. Devamında ise yeni enerji kaynaklarının tek hakimi olarak güzel hayatlarına devam edecekler.

    Obama AB'ye Türkiyeyi de alın derken bunların hesabını yaptığını düşünüyorum. Sonuçta Obama'da dev küresel şirketler tarafından finanse edilen bir adam, onların çıkarlarını savunmaktan başka bir opsiyonu yok ve olamaz. Halk Wall ST.'den nefret ediyor, değişimle ilgili filmler yapılıyor diye Obama gibi bir adamı oraya getirdiler zaten. "Change we belive"... Yani gerçekleştirmek istediğin değişimi bile o baronlar senin için gerçekleştiriyor(muş gibi yapıyor).




  • Şimdi gelelim Bretton Woods meselesine. Bu konferansta alınan karar basit olarak bağımsız ulus-devletlerin kendi aralarında ortak bir parasal düzen üzerinde anlaşmalarıdır. Bu para birimi ise Amerikan doları olarak belirlenmiş ve ABD bastığı paranın(ya da özel merkez bankasından tahvil karşılığı borç aldığı mı demeliyim?) karşılığı oranında altın rezervi tutma yükümlülüğü vardır.

    Ancak 1950’lerde Amerika’nın verdiği sürekli cari açıklar sonucunda, bastığı dolarlara kıyasla tuttuğu altın rezervleri çok az kaldı. Ekonomist Robert Triffin 1960 yılında bu sitemin zaaflarını anlattı ve çökmeye mahkum olduğunu açıkladı. 1970’lerde Vietnam Savaşının da etkisiyle yüksek enflasyon ortamına girildi, Amerika’nın tuttuğu altınların dolarları karşılama oranı % 22’lere kadar geriledi ve nihayet Başkan Nixon döneminde 25 Ağustos 1971‘de bu sistem çöktü ve “altın penceresi” kapandı. (Bu paragraf alıntıdır)


    Kimi kişilerin Bretton Woods II olarak adlandırdığı mutabakat ise ABD ve Asya ülkeleri arasındadır (yani hazardousmen senin o kısımda bir sıkıntı var gibi). Sonuçta ABD hükümeti tahvil yaratarak merkez bankasından borç alır. Fakat bu sistemle inanılmaz artan borç yükü sebebiyle ne vergileri aşağı çekebilir ne de enflasyonu düşürebilirler.
    Bretton Woods II bunu olanaklı kılar. Bu mutabakat Amerika’nın cari açık vermesine, Asya ülkelerinin ise Amerikan tahvillerini almak suretiyle ona borç vermesine ve paralarını da sabit kurda ve az-değerli (undervalued) tutmalarına dayalıdır. Bu sisteme göre Amerika cari işlemler ve bütçe açığını finanse edecek istikrarlı ve düşük maliyetli bir kaynak elde etmekte, böylelikle vergi oranlarını kolaylıkla azaltabilmekte ve aynı zamanda hükümet harcamalarını da artırabilmektedir. Asya ülkeleri ise az-değerli kur sayesinde ihracata dayalı ekonomik büyüme sağlamakta ve istihdam yaratarak işsizliğin meydana getireceği sosyal baskıyı ortadan kaldırmaktadırlar.

    Yani yukarıda da anlaşıldığı üzere ABD'deki devasa cari işlemler açığı Asya ve özellikle de Çin tarafından finanse edilmekteydi. Fakat Çin'in ABD tahvilleri yerine diğer ülkelerin tahvillerini almaya başlaması doların değer kaybetmesine ve Amerikan faiz oranlarının artmasına sebep olmuştur. (Bu aynı zamanda Çin'i de fakirleştirmiştir). Yükselen faizler gayrimenkul balonunu patlatmış ve küresel bir ekonomik resesyon sürecinin kapılarını açmıştır.
    BW II sistemi mevcut ekonomik kriz ile çözülme sürecine girmiştir. Hatta bu krizi BW II mutabakatının sonucu olarak bile düşünebiliriz. Yani BW II yeni değil çoktan eskimiş hatta şu anda kokuşmakta olan bir mutabakattır.

    Umarım sizleri aydınlatabilmişimdir.




  • quote:

    Hazardousmen ABD'nin ve hatta Bush yönetiminin küreselleşme baronları tarafından yönetilmediği sonucuna nasıl vardın? Bence Bush yönetimi bu kadar kukla olamazdı.


    Önce bir şeyi tanımlayalım.. Küresel sermayedarların kar elde edebilmesi için %3-4 civarında ekonomik büyüme olması lazımdır, bunun altında çok kar edemezler, kredi verirler, kredi zaten geleceğin ipotek edilmesidir, ekonominin büyümesi ile verdikleri kredi karşılığı kar ederler..

    Bununla ilgili pek çok örnek var.. ABD ve Avrupa pazarları çoğunlukla doymuş bir haldedir, yüksek büyümeler gerçekleştirilemez.. Ama asya pazarlarında yıllık 10 ve üzeri büyüme yakalamak mümkün.. Küresel sermaye için bulunmaz bir nimet..

    Bu durumda ''peak oil'' kavramı olduğuna göre küresel sermayedarlar bir çözüm gerçekleştirmek zorunda, o da nedir?

    ABD ve Avrupa ülkeleri çok büyüdü, onlar artık küçülsün, enerji tüketmesin, petrolleri karneye bağlansın, biz de İran-Afganistan-Hindistan ve Yumurtalık-İsrail-Çin boru hatlarını döşeyelim,ve daha bilmediğim boru hatları ile asyaya enerji aksın, biz de onların başaracağı yüksek büyümeler ile kar elde edelim..

    Hatta BTC Avrupaya akarken bunun yönünü Hindistan'a çevirmek isteyen yöneticilerimiz vardı.. Şimşek ya da Babacan'dı sanırım..

    Ayrıca globalcilerin kalesinin, ABD'de petrolü karneye bağlanmasını istediği ya da aşırı yüksek vergilendirilmesini isteyen bir makale CFR sitesinden..

    ''National Security Consequences of Oil Dependency'' sayfa 37 idi sanırım.. Sitelerinde mevcuttur bay Rockefellerin..

    Peki ABD ne yaptı? Afganistan ve Pakistan'ı destablize ederek petrol boru hatlarını engelledi.. Aden körfezine yerleşerek orayı da kontrole aldı.. Yani Somali korsanları ve Al-Kaide aslında ABD'nin proxy kuvvetleri idi.. Amaç enerji koridorlarını kesmekti.. Nitekim başarılı oldu..

    İran bunun karşısında oyunu doğru okudu, İngiliz denizcileri 15 gün boyunca esir aldı, İngiltere global sermayenin kalesidir, bu dünyaya bir mesajdı, içeride petrol tüketimini karneye bağladı..

    Bunun karşılığında İran da, Natonun Afganistan'daki toplantılarına çağrıldı..

    Gelelim Bretton Woods 1 ve 2'ye..

    Bretton Woods 1 ulus ekonomi modellerinin üretim sermayeye dayalı büyümelerine izin veriyordu, ABD parayı basıyordu, altına bağlıydı ve paradan para kazanma mümkün değildi.. Bu da global sermayeye giydirilmiş deli gömleği gibiydi..

    Tabi Vietnam savaşının etkisi ile ABD'nin yükselen cari açığının patlak vermesi sonucu sistem yıkıldı ve global sermayedarlar için oyun başladı..

    Hatta JF Kennedy de Vietnam savaşını engellediği için vurulmuştu, bilirsiniz..

    Nitekim Bretton Woods'un yıkılması ile yeni serbest düzen başladı, küresel ekonomi, sınırların açılması, A ülkesinin cari açığını B ülkesinin kapama imkanı vs. vs. Bu sistem paradan para kazanma ve tüketimin oldukça arttığı, büyümelerin hızlandığı yıllardır..

    Hatta bizim ekonomi sistemimizin küresel ekonomiye tamamen entegre olması da malum 1980den sonra olmuştur, bir tek milli ekonomi, milli sermaye çabaları 1997de denenmişti, sonrası ne oldu orası da malum..

    Sonrası 2008 ekonomik krizine kadar geldi..

    Hatta 2007 sonu ve 2008 senesi Türkiye'de ulus devlet-global sermayedarlar çatışmasının doruğa çıktığı bir coğrafya olduğunu da belirtelim..

    Ekim 2007de Türkiye İngiltere ile stratejik ortaklık anlaşması imzalamıştır, Kasım 2007de ise ABD ile Erdoğan stratejik ortak olmuştur, 2003-2007 arası süren düşmanlığın giderilmesi ve Türkiye'nin de global sermaye yönetiminden uzaklaştırılması istenmiştir, sonra biliyoruz parti kapatma davası, İngiliz kraliçesinin ziyareti, terör örgütü ile çatışmalar, anayasa mahkemesi başkan vekilinin gizli görüşmeleri, dinlenme girişimleri, olaylar olaylar olaylar.. Nitekim 2008 Ekim'inden sonra bu olayların çoğu durulmuştur ve Türkiye süreci dış dinamiklerle başarılı bir şekilde yönetmiştir..

    Bizzat Başbuğun görevi devralırken yaptığı konuşmayı okursanız bile küreselleşmecilere verilen mesajı apaçık görebilirsiniz..

    Bugün ABD'nin küresel sermaye baronları tarafından yönetilmediği açıktır, çünkü faizler inmiştir, yüksek kar yapamazlar, büyüme durmuştur, büyümenin olmadığı yerde küresel sermaye yaşayamaz.. Hatırlamıyorsam geçenlerde ''açığa satış'' ın yasaklanması için de kanun çıkarıyorlardı en son.. Yani bu heriflerin para kazanabilecekleri bütün muslukları birer birer kesiyorlar.. Şimdi paralarını aldılar, sonra büyük babaların canlarını da alıcaklar benim tahminimce.. Banka yönetimleri de devletin eline geçiyor birer birer..

    Tabii neden şimdi batırılmıyor da yavaş yavaş batırılıyor.. Ani çökmeler işleri kontrol edilemez boyutlara vardırabilir o yüzden sanırım.. 2012 tarihi de önemli bir tarihtir.. Hatta bununla ilgili bir makale de vardı, ABD'de askeri yönetim olacağı üzere, bizzat ordunun yayınladığı..

    http://www.dtic.mil/doctrine/jel/research_pubs/p087.pdf

    O tarihe kadar rolanti bir şekilde yavaş yavş çökerttiklerini düşünüyorum..

    1970-2001 arasında ABD global sermayedarlar tarafından yönetiliyordu, ama bunu bugün söylemek imkansızdır, 2001den başlayan süreçte ABD'nin ulus devlet modeline kaydığı açıktır, 2012den sonra apaçık bir hale gelicektir, o zaman bunun tartışması bile yapılmaz zaten..

    Yeni ekonomik düzen yine Bretton Woods 1 'in kopyası olur, ona da her ülke dahil edilmez, çünkü enerji yeterli değil..




  • quote:

    11 Eylül’de ikiz kulelere yapılan saldırıdan sonra televizyonlarda yaptığım değerlendirmelerde bunun terörist bir grup tarafından gerçekleştirilmiş olamayacağını, olayın dünya ölçeğindeki bir mücadelenin başlangıcı olduğunu ve çatışan tarafların küresel sermaye ile ulus devletler olduğunu söyledim ve daha sonraki analizlerimi bu model içinde yaptım.

    Bu mücadelenin sonucunda küresel sermayenin etkisizleşeceğini ve siyasi alanda inisiyatifi kaybetmeye başlayan devlet yapılarının tekrar eski gücüne kavuşacağını öngördüm. G-20 toplantısında konuşulanlar devletin ekonominin her alanında kontrolü ele alacağını gösteriyor. Para hareketlerinde şeffaflığı öngören düzenlemeler gerçekte sermaye hareketlerinin devletin bilgi ve denetiminin altında yapılmasını öngörüyor.

    Gelişmekte olan ülkelere yapılan yatırımları geçmişte finans kurumlarının yöneticileri yönlendirirken şimdi İMF tarafından yönlendirilecek. İMF küresel sermayenin değil ABD hükümetinin etkili olduğu bir kurum.

    Dünyadaki sermayenin önemli bir kısmını Uzakdoğu ülkelerinin tasarrufları sağlıyordu ve finans kurumları başlangıçta sahip oldukları kaynakları sanal ortamda birkaç katına kadar büyütüyor ve bunları dünya ekonomisini kontrol amacıyla kullanıyorlardı. Artık bu süreç sona eriyor ve sanal ortamda yaratılan sermaye buharlaşarak kayboluyor.

    Geçmişte ABD’nin, büyük dış ticaret açığı nedeniyle, sistemi bozamayacağına inanılıyordu. Bunun doğru olmadığını düşünüyordum ve bu konudaki düşüncelerimi ‘ABD’ni yaralarsanız siz ölürsünüz’ dediğim bir yazımda söylüyordum. Yani sermaye ihraç eden ülkeler ABD’nin dış ticaret açığını finanse etmezlerse ABD’de tüketim azalır ve refah düzeyinde bir azalma görülebilirdi. Bu refah kaybı tüketiminden vazgeçilmesinin büyük bir üzüntü yaratmayacağı malların ithal edilmemesinden kaynaklanacaktı ama ihracatçı ülkelerin ekonomilerinde büyük bir çöküş yaşanacaktı. Mesela ABD’deki bir tüketici Mercedes araba alamayacak, bunun yerine içerde üretilen bir araba kullanmaya razı olacaktı. Bu Almanya’da ekonomik bir gerilemeye neden olurken ABD’nin üretimini artıracaktı. Bunun doğal sonucu Almanya’daki tasarrufların azalması ve bunun küresel sermayenin kasalarına akmasının durması olacaktı. Benzer analizler Uzakdoğu için de yapılabilirdi.

    Yeni ekonomik düzen küresel sermayeye akan fonların azalmasına ve bunların devletlerin denetiminde olmasına ve dünya üzerindeki sermaye hareketlerinde ABD’nin etkili olmasına yol açacaktır.

    Bu analizlerde bana yöneltilen en önemli eleştiri ABD ile Küresel Sermayeyi birbirinden farklı hatta karşıt olarak görmem oldu. Bu görüşümü koruyorum ve krizin ABD’ devletinin kontrolü altında olduğunu ve Küresel Sermeyenin etkisizleştirilmesini amaçladığını ve kurulacak yeni ekonomik düzenin önceden ayrıntılı bir biçimde hazırlandığını düşünüyorum. Yani alınan tedbirler gelişmeler karşısındaki tepkiler değil bir planın safhalarıdır. Türkiye yeni ekonomik politikasını bu olguya göre değiştirmek zorundadır ama bu öngörü değil mecburiyettir.

    Mahir Kaynak



    Şirketokrasinin yani globalizmin ABD yönetiminden uzaklaştırıldığı tezim üzerine Mahir Kaynak'ın bir yazısı..




  • Malumunuz düdüğün çalınma vaktine az bir süre kaldı ya artık petrolle ilgili düşünceler de yüksek perdeden dillendirilmeye başlanmış..

    Soros da bu aralar çok güzel açıklamalar yapıyor..

    quote:


    Jim Rogers, önümüzdeki dönemde en az zarar görecek kesimlerden birinin çiftçiler olacağını savundu
    15 Nisan 2009 Çarşamba, 08:55
    ABD'li ünlü yatırımcı, finans yorumcusu ve George Soros'la birlikte Quantum Fund'ın da kurucularından olan Jim Rogers, önümüzdeki dönemde en az zarar görecek kesimlerden birinin çiftçiler olacağını savundu. Röportaj yaptığı Businessweek muhabiri Rana Foroohar'a çiftçiliğin yaygın olduğu Indiana Eyaleti'ne taşınmasını ve bir çiftçi ile evlenmesini tavsiye eden Rogers "Çiftçiler, Lamborghini marka araba kullanırken, ticaret ve borsa ile uğraşanlar traktör kullanmayı öğrenmek zorunda kalacak" dedi.

    'PETROL KALMAYACAK'

    Ünlü yatırımcı, krizin merkez üssü Wall Street'in geçmişteki durgunluğu yeniden yaşadığını belirterek, koşullara göre fırsatları değerlendirerek para kazanma zamanı olduğunu söyledi. Rogers, "Uzun dönemde emtia fiyatları düşer ancak o zamana kadar biz de ölmüş oluruz" dedi. Rogers, son 40 yılda önemli bir petrol kaynağı keşfedilmediğini belirterek, "Petrol rezervleri azalıyor. Böyle giderse, 20 yıl sonra ortada petrol kalmayacak. Gelecek 20 yılda insanlar emtiadan para kazanacak" dedi. Tarihte sadece bu kriz döneminde dünyadaki çok sayıda merkez bankasının aynı anda para bastığını hatırlatan Rogers, tüketici fiyatlarının yükselmeye devam edeceğini, altının yükselmesinin bunun işareti olduğunu kaydetti.



    Tabii petrolün bitmesi ile petrolün üretim zirve yapması arasında dağlar kadar fark olduğunu daha önce yazmıştım, burayı okuyan arkadaşların çoğu da bunu iyi biliyorlar, anlayamayanlar için ise sözüm biraz daha beklemeleri, düdük çalınana kadar.. Malumunuz petrol fiyatları şu anda serbest piyasa ekonomi kurallarına göre belirleniyor, henüz militer piyasa kurallarına geçmedik..

    Yani yazıda 20 rakamını görüp ''aa 20 sene varmış, az kalmış derseniz yanılgıya düşersiniz, 20 sene lafı son petrol damlacığı içindir, gerçi biraz kötümser olmuş, 40-50 sene sonra son damlacık biter..

    Ama düdüğün çalınmasına sanırım 9-11 aylık bir süremiz var..




  • quote:

    Devalüasyon yasaktır


    GEÇEN yıl aramızdan ayrılan Prof. Sadun Aren, 50 yıl önce iktisat hocamdı. Sadun Bey'in en büyük özelliği meramını, en yalın bir şekilde anlatabilmesiydi.

    Dedikleri o kadar kolay anlaşılırdı ki, dinleyenler bunları zaten biliyordum zehabına kapılırdı. Sadun Hoca, doktora çalışmaları için gittiği İngiltere'de Keynes'i iyi öğrenmişti. Zaten o zamanlar Türkiye'de Keynes'i en iyi anlayan ve anlatan iktisatçı olarak bilinirdi. Derste IMF'nin işlevlerini anlatırken, rekabet gücünü arttırmak maksadıyla ülkelerin devalüasyon yapmasına izin vermemeyi başta sayardı. İşin ilginç yönü yıllar boyunca IMF'nin bu misyonu, pek de gündeme gelmedi. Biz ise, zaten IMF devalüasyon yaptırır bellemişizdir. İki hafta önce Londra'da yapılan G-20 toplantısında alınan kararları tararken karşıma bu ifade çıkınca, eski bir dosta rastlamış gibi oldum.

    * * *

    G-20 (Grup 20) toplantısından önce ABD'de hazırlanan ve toplantıya katılanların önüne, "bunları kabul et" diye konulan iktisadi düşünceler dizisinin özünü anlamaya çalışıyorum. Şu ana kadar metinlerin içinden üç şeyi soyutlayabildim.

    1. Dünya para ve uluslararası finansman sisteminin patronu da, denetleyicisi de IMF'dir. Bu değişmeyecektir.

    2. Amerikan Doları'nı dışlayan veya onu zayıflatacak yeni bir küresel para sistemi kurulmayacaktır.

    3. Rekabet amaçlı devalüasyon yasaktır.

    * * *

    Dünya'nın en büyük askeri gücüne sahip olan ve icabında gözünü kırpmadan silaha sarılabilen ABD, bu gücüne dayanarak, G-20 ve NATO toplantılarına katılanlara ve katılmayanlara, ne ABD'yi ne de ABD Dolarını hafife almayın ve onu zayıflatmayın mesajını vermiştir. Bir defa daha anlaşılmıştır ki, dünyada sonuç alan tek şey askeri güçtür. En ekonomik savaş da rakibin ruhunu, "savaşmaya gerek bile kalmadan" teslim almaktır. Dünyanın her yerinde askeri bulunan ve halen Irak'ta ve Afganistan'da savaşan ve Türkiye'den de 1000 muharip askeri Afganistan'a yollamasını isteyen ABD'nin Başkanı Obama'nın, bize "barış vaazı" vermesi çok hoştu doğrusu.

    * * *

    Rekabet gücü sağlamak için devalüasyon yasaktır önermesinin bir başka anlamı daha olmalıdır. O da mesela Çin gibi cari işlem fazlası veren ülkelerin parasının değerini arttırmaya zorlanmasıdır. Eğer IMF, rekabet amaçlı devalüasyon yasaktır ilkesini hayata geçirecekse, Çin'e parasının değerini arttırma baskısı yapmalıdır. Ya da Çin'e, işçi ücretlerini baskı altında tutma, denebilir. Krize sebep olan ABD'nin devasa dış açığı ve bütçe açığı nasıl finanse edilecektir? Acaba ABD Çin'e "paranı revalüe etmiyorsan sıfır reel faizli ABD bonosu almaya devam et" ben de senin cebinden "canlandırma paketi" açayım mı diyor? Ne demişler: Ya bük, ya da öp namlunun ucunu.

    Son Söz: Cari açık da, cari fazla da sürdürülemez.

    kaynak:http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=11434293&tarih=2009-04-15


    işte dünyayı zorlayan temelunsurlara bir vurgulama , ne olacak göreceğiz




  • quote:

    ABD'DE KRİZ AŞIRI SAĞI KÖRÜKLÜYOR
    ABD İç Güvenlik Bakanlığının olağan tehdit değerlendirme raporunda, ülkede bir siyahın başkan seçilmesi ve ekonomiyle ilgili korkuların aşırı sağın taraftar bulmasını kolaylaştırdığı belirtildi. Bakanlığın hazırladığı 7 Nisan tarihli raporda, bu korkuların beyazların üstünlüğüne inanan gruplar, hükümet karşıtı aşırı uçlar ve milis hareketlerinin adam bulmaya ve radikal faaliyetlerin de canlanmaya yol açtığı ifade edildi. Raporda, herhangi bir grubun adı verilmedi.
  • Yeri geldiğinde sıkça ''küreselleşme'' fenomeninden bahsediyoruz.. Tübitak'ın bu konu ile ilgili bir araştırmasını da koyalım..

    ''Küreselleşme, ortaöğretim gençliğini kendi kültüründen uzaklaştırarak toplumsal kimliğine yabancılaştırmaktadır'' hipoteziyle yapılan araştırma gayet bilimsel nesnelliğe dayalı bir şekilde yapılmış ve sonuç..

    quote:

    ANTALYA'da, TÜBİTAK için 4 lisede 289 öğrenciyle yapılan bir araştırma, öğrencilerin Türk ve dünya tarihine damga vurmuş kişileri çok fazla tanımadığını ortaya çıkardı.


    Fotoğrafları gösterilen 12 Eylül darbesinin lideri ve 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren'i ‘Tanımıyorum’ diyen erkek öğrencilerin oranı yüzde 69, kızların yüzde 88 çıktı. İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy'u da erkek ve kız öğrencilerin yarısından fazlası tanımadı. Küba'da devrime imza atan Che Guevara, Sultan Vahdettin ve Karl Marx'tan daha çok tanınırken, ‘50 Cent’ adı ile popüler olan ABD'li rap müzik sanatçısı Curtis James Jackson, tanınırlıkta ünlü piyanist Fahir Atakoğlu, Ayhan Işık, Müşfik Kenter, Ayşe Kulin ve Orhan Pamuk'un toplamını geçti.


    Antalya Anadolu Lisesi 11'inci sınıf öğrencileri Mustafa Kürşat Sert ve Meysa Baykal tarafından felsefe öğretmeni Seda Ünal gözetiminde geçen Ocak ve Şubat aylarında TÜBİTAK için hazırlanan bir araştırmanın sonuçları, anketi yapanları da şaşırttı. Sonuç raporunda, ‘Çalışmamız boyunca bilimin nesnellik ilkesine uygun davrandık. Ancak çalışmamızın sonucunda ortaya çıkan, yakın tarihimizdeki önemli kişiliklerin ve sanatçıların tanınmayışı bizi şaşırtan bir durumdu” denildi.


    ANKETİ YAPANLAR DA ŞAŞIRDI


    Antalya'da dört farklı ortaöğrenim kurumunda eğitimlerine devam eden 289 öğrenciyle yapılan araştırmada, deneklere tarihi ve siyasi kişiler, sanatçı ve düşünürler ile tarihi yerlerin fotoğrafları gösterildi, ‘Tanıyorum’, ‘Tanımıyorum’ şıklarını işaretlemeleri istendi. Dünya ve Türkiye siyasi tarihine bir dönem damgalarını vuran Sultan Vahdettin, Enver Paşa, Ernesto Che Guevara, Kenan Evren ve Karl Marx içerisinden en bilindik kişi Che Guevara çıktı. Che ankete katılan erkeklerin yüzde 75'i, kızların da yüzde 66'sı tarafından tanınırken, Türkiye'nin yakın siyasi tarihine damgasını vuran Kenan Evren'i ise erkeklerin yüzde 69'u, kızların ise yüzde 88'i tanımadı. 1980 darbesinden 10- 11 yıl sonra doğan ve bugün lise eğitimi alan öğrencilerin yarısından fazlasının Kenan Evren'i fotoğrafından tanımaması, anketörleri en çok şaşırtan durum oldu.


    KENDİMİZE YABANCIYIZ


    ‘Küreselleşme, ortaöğretim gençliğini kendi kültüründen uzaklaştırarak toplumsal kimliğine yabancılaştırmaktadır’ hipoteziyle ortaya atılan araştırmada, kendi sanatçılarımızı tanımadığımız ortaya çıktı. Oynadığı 200'e yakın filmle Türk Sinema tarihine ‘Taçsız Kral’ olarak geçen ve 1950'li yılların sonunda şansını Hollywood'da deneyen Ayhan Işık, ankete katılan erkeklerin yüzde 22'si, kızların ise yüzde 27'si tarafından tanındı. Buna karşılık, Hollywood starı Angelina Jolie'nin ise ankete katılan her 100 kişiden 80'i tarafından tanındığı saptandı. Nobel Edebiyat ödülü alan yazar Orhan Pamuk ise ankete katılanların ancak yüzde 47'si tarafından tanındı.


    FAHİR ATAKOĞLU'NU TANIYAN YOK


    Araştırmaya denek olarak katılan öğrencilerin tamamına yakınının Antalya merkeze 70 kilometre uzaklıktaki Side'de bulunan Apollon Tapınağı'nı bilmedikleri ortaya çıktı. İtalya'nın simgesi olan Pizza Kulesi ise erkeklerin yüzde 61'i, kızların ise yüzde 45'i tarafından tanındı. Besteleriyle birçok müzik ödülü alan ünlü piyanist Fahir Atakoğlu’nu hemen hemen hiç kimse tanımazken, son yıllarda dünyayı saran ‘Rap’ müziğinin Amerikalı temsilcisi 50 Cent’i ankete katılanların çok büyük bir kısmının tanıdığı belirlendi. 50 Cent’i tanıyan erkeklerin oranı 92, kızların ise 82'i çıktı.



    Seviyorum bu Özal'ın torunlarını.. Tabii ki onların hatası değil bu, ama 5 sene sonra pek çok şeyi, pek ala tanıyacaklarını tahmin ediyorum.. Tadını çıkarsın şu günlerin küresel yavrucaklar..

    Dünya tarihinde bu kadar hazır lop, bu kadar rahatına düşkün, bu kadar vurdumduymaz bir lise gençliği gelmiş midir? Hiç sanmıyorum.. Yanlız onlar da petrol gibi zirvedeler şu anda..

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11454093.asp?gid=229




  • Uzun süredir foruma giremiyordum cep telefonumu vermediğim için, bakıyorum da peak oil nedir hala anlaşılamamış, son damlalardan bahsediliyor.

    Ama her neyse yaklaşan kıyamet doğrudan petrolle ilgili değil, enerji krizi+faşist merkezi dünya hükümeti+bankerlerin bütün varlıkları ele geçirmesi+doğa bunalımı bileşimi ile ilgili. Ve aylar oldu ilk sayfada yazdığım belgeselleri hala benden bir kişi bile istemedi. Acaba herkes torrent kullanıyor da benim mesajımı okuyunca şakır şakır indirip izlediler mi diyorum ama bu iyimserlik olur herhalde.

    Burdan şuna bağlamak istiyorum, her ne gelecekse başımıza bu umursamazlık, vurdumduymazlıktan gelecek. Ağır olacak belki ama hak etmiyor değiliz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 23 Nisan 2009; 10:48:02 >
  • Tam tam, tam tam.. Dünya için savaş vakti yaklaşıyor..

    Güzel yazılar var, sıcak sıcak, ufuk açar, okumak isteyenlere tavsiyeler, yanlız pek iç açıcı değiller.. Malum, bu saatten sonra pek iç açıcı yazılar beklememek lazım, çünkü her geçen gün belli sonuca doğru gidiyoruz.. Polyannacılara ve vurdumduymazlara tavsiyeler takılabildikleri kadar böyle takılmaya devam etsinler, şu günlerin tadını çıkartın, keyfini sürün, eğlenin, şiddetle tavsiye ederim.. Vezir arkadaşım ve diğer arkadaşlar ile beraber dünyanın bir savaşa doğru gideceğini yazmıştık, savaşın hatları yavaş yavaş şekilleniyor..

    Başka bir forumdan değerli üyemizin görüşleri..

    quote:

    Bugun icinde bulundugumuz gunleri 100-200 yil sonra uzmanlar insanlik tarihinin en onemli donum noktalarinda biri muhtemelen de en önemlisi olarak degerlendireceklerdir biz simdilik olayin daha farkina varamiyoruz,ama yakinda varacagiz.

    Bakin bendeniz doğdugum gunden bugune kadar büyüme-Wachstum-Growth laflarini duya duya buyudum olgunlastim ve yaslandim, siz de, anneniz de,babaniz da ayni seyleri duymussunuzdur muhakkak, bu uzmanlar da bizden farkli degildir onlar da dogduklari gunden itibaren ayni seyleri duyarak buyumuslerdir.

    Yani "buyume" günesin doğudan dogması kadar tabii ve şüpheye düşülmeyecek bir olay olarak benimsenmistir nesillerce.

    Halbuki 2005 senesinde bir donum noktasi gerceklesmis, dunya "Demand Constrained" yani "talebin sınırlı" olduğu dunya olmaktan çıkıp "Supply Constrained" ,yani arzin sinirli oldugu dünya haline dönüşüvermiştir.

    Talebin sınırlı oldugu dunyada büyümeyi saglamak kolaydir, açarsıniz 1,5 milyar nufuslu Cin ile Hindistani tuketime,Ilimli Islam dersiniz acarsaniz 1,2 milyarlik Islam dunyasini tuketime, hızli buyumeyi saglarsiniz.

    Ama Supply Constrained ,yani arzin sinirli oldugu dunyada ise hersey tersine doner ,talebi artirma cabalari insanligi "Corrective War" a, yani ''enerji savaşları'' na götürür.

    Artik buyume olmayacagini kabullenmek,bundan sonra günesin batidan dogacagini kabullenmek kadar zor bir şeydir biz dünyalılar için.

    Başka bir yazı,

    "Perception Management" yani algılamaların değiştirilmesi operasyonu yani bankaların bilançolarını saklaması, kar etti göstermesi de bu operasyonun en önemli ayaklarindan biri.

    Cunki bugun dunya uzerindeki finansal kuruluslarin en korktuklari en cekindikleri sey ellerindeki "asset" lerin gercek degerlerinin aciklanmasi, eger bugun bu aciklanirsa dunyada pek finans kurulusu diye bir sey kalmaz, cunki hepsinin sermayelerinin yukumluluklerini karsilamaktan cok uzak oldugu gorulur, hepsi sermayeyi kediye yuklemisler ve tuketmislerdir, kullandıkları muazzam ötesi kaldıraçlar sayesinde..

    Mark to marketin degistirilme nedenide bu "Day of Reckoning" diye tir tir titrenilen gunun gelmesini mumkun oldugu kadar ötelemektir.

    Cunki bankanin elinde diyelim ki defterdeki degeri 1,000,000 dolar olarak gorunen bir "asset" vardir, ama banka bugun bunu paraya cevirmeye kalksa 500,000 dolara bile musteri bulamayacaktir.

    Banka bunun gercek degerini koysa batik durumda oldugu resmiyet kazanacak, panik baslayacaktir.

    Yani elinizdekilerin degerini piyasa degerinin 2-3 misli fazla gosterip dunyayi batik durumda olmadiginiza inandirma yolu acilmistir ama bu bankalari batmaktan kurtarmaya yetmez, cunki bankalarin bilancolarini "guzellestirmek" kadar paraya da ihtiyaclari vardir batmamak icin, para temin etmek icin ellerindeki assetleri satmak gerekir ama gercek dunyada hic kimse sizin elinizdekilere gercek piyasa degerinin ustunde fiyat vermez.

    Boyle olunca da kagit ustunde milyarlarca kar etmis gorunen bankalarin kepenk indirmemek devletten milyarlarca dolar yardim istemeleri gibi garabetlerle karsilasiriz.

    Unutulmamasi gereken sey bu krizin buyumenin durmasi nedeni ile cikmis oldugudur, buyumenin durmasinin nedeni ise kul yapisi ekonomi kanunlari ile Allah yapisi fizik kanunlarinin catismis olmasidir.

    Bu fizik kanunlarinin gecerli oldugu "reel" dunyada buyume olmayacaktir, onun icin yapilmaya calisilan kul yapisi ekonomi kurallarinin gecerli oldugu piyasalarda buyume saglananarak "son voli" nin vurulmasidir, son kazlarin silkelenmesidir.

    Piyasa dedigimiz sey bir "consensus story" den baska bir sey degildir,parada oyledir, gerçekler satılır, beklentiler alınır, bu "consensus story" ler gunumuzun buyuk rahipleri tarafindan yayinlanir o hikaye icinde sizin de yeriniz vardir onun icin siz de ben de herkez o anlatilan "hikaye" yi gercek olarak algilar, hayatimizi ve davranislarimizi anlatilan hikayede olmasi gerektigi gibi duzenlemeye gayret ederiz, cunki onu gercek zannederiz onun bir "hikaye" oldugunu gorememisizdir.

    Yani bu anlatilan hikaye bir yerde bizim kaderimiz olmustur, bu boyle gelmis boyle gider zannederiz, genelde hikaye iyi calisir, hikayede kopukluk ancak ve ancak cok olaganustu hallerde olabilir iste simdi biz yani dunyamiz son derece olaganustu bir doneme hatta insanlik tarihinde esi olmayan bir olagan ustu doneme girmis bulunmaktadir.

    Bugun para dediginizin seyin bir degeri varsa eger bunun nedeni insanlarin onun bir degeri olduguna inanmalaridir veya inandirilmalaridir, bugunki krizin gercek nedeninin kul yapisi ekonomi kurallari , yani parasal kurallar ile allah yapisi fizik kanunlarinin çatismasi neticesinde dunya uzerinde ekonomik buyumenin mecburen durmasi nedeni ile oldugunu defalarca yazdim.

    Hikaye kopmustur, su anda sadece ABD krizin basindan beri 14 trilyon sarfetmistir sonuc sifirdir, sıradan insanlarda bu yapilan "Perception Management" calismasinin bir sonuc vermedigini ,durumlarinin daha iyiye degil daha kotuye gittigini gorecekler , o zaman anlatilan hikayeye, yani paraya hic kimsenin guveni kalmayacaktir, iste o zaman bilgisayarlardaki "byte" degismelerinide yapmaya gerek kalmayacaktir.

    Yani bugun borsalarda silkeleyenler bunu iyi bilen elitler, silkelenecek olanlar ise bilmeyenlerdir, cunki bilmeyenlerin tasarruflari borsalar yukselse de alcalsa da elitlerin eline gececek. Onlar ise bunlari derhal paraya degil reel degerlere (ev, arsa, maden vs. vs.) tahvil edeceklerdir.

    Oysa siz hala "consensus story" nin gecerli olduguna inaniyorsunuz anladigim kadari ile o yuzden bu kez kazancli ciksa idiniz bile sonunda kayba ugramaya mahkumdunuz nasilsa.

    NEDEN 2009 SONU?

    Cunki bugun dunya uzerinde krize karsi alinmakta olan tedbirlerin etkilerinin gorulmeye baslanabilecegi en erken tarih 2009 sonudur, bundan evvel reel ekonomide bir iyilesme beklentisi olmaz, reel ekonomide kuculmenin durmasi buyumenin baslamasi ise enerji talebinin yeniden artmasi demektir artan talebi karsilayabilecek enerji ise mevcut degildir.

    Yani bunu suna benzetebiliriz, dunya ekonomisini bir yaris otomobili olarak dusunelim bugun mekanikler otomobilin yarisa hazirladiklarini soylemektedirler, yagini, lastiklerini bujilerini herseyini degistirmekte otomobilin bunlar yapilinca yarisa hazir olacagini soylemekter ama benzin deposundan hic bahsetmemektedirler, bu yuzden otomobil start pozisyonuna gelip start verilince pilotu gaza yuklenecek ama motor tekleyip stop edecektir cunki araba elden gecmistir ama benzin deposuna benzin konmamistir.

    Boyle olunca da dunyada herkez "Consensus Story" nin koptugunu farkedecek iste gercek panik o zaman gorulecektir.


    BAKALIM ÇİN NE YAPIYOR?

    Bu çatışmalar başladı mı?

    Alıntı:
    Aslinda basladi bile ama henuz pek farkinda degil cok kisi.

    Bugunki Washington Post'dan bir haber.

    http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/03/16/AR2009031603293.html

    Alıntı:
    The deals have allowed China to lock up supplies of oil, minerals, metals and other strategic natural resources it needs to continue to fuel its growth. The sheer scope of the agreements marks a shift in global finance, roiling energy markets and feeding worries about the future availability and prices of those commodities in other countries that compete for them, including the United States.

    Tabii Cinli dostlarimiz boyle yaparak kendi iplerini cekiyorlar ama baska careleride yok.

    devami şöyle:

    Alıntı:
    Cin'in Hainan adasi aciklarinda,ki Cin in en onemli nukleer denizalti ussu buradadir,ABD gemileri ile Cin gemileri arasinda siklasan olaylardan bahsetmistim,buda ilginc bir yorum ayni konuda.

    Alıntı:
    US navy reinforces spying operation in South China Sea

    Underlying the tensions between the US and China is a shifting relationship of forces. The global recession has only underscored the declining economic power of the US and its dependence on European and Asian creditors. Washington is acutely aware of China's rapid economic rise, which threatens to undermine American economic and strategic interests in Asia and internationally.

    The flare-up of tensions in the South China Sea is not accidental. As the world's largest cheap labour platform, China has been forced to scour the globe for raw materials and energy. The bulk of its oil and gas supplies from the Middle East pass through the Malacca Strait and then through the South China Sea to Chinese ports. China has been expanding its navy and establishing a string of bases across the Indian Ocean to protect these crucial sea routes.

    The March 8 incident involving the Impeccable was more of a preliminary scuffle than an open naval clash. But the underlying tensions remain. As Time magazine rather pointedly warned: "Such events, far from home and with few if any independent witnesses, can quickly escalate into more serious confrontations—as in the case of the Gulf of Tonkin ‘attack' by North Vietnamese patrol boats against a pair of US navy destroyers that [US] President Lyndon B. Johnson used as a pretext to win congressional support for his war in Vietnam."

    En gec 2021 senesinde bugunki Cin haritada olmayacaktir.

    Nasıl olsa ölecekseniz karada veya denizaltinda ölmeniz bir sey değistirmeyecektir.

    Alıntı:
    With its growing naval capacity, China now can participate positively in addressing a major global problem, piracy in the Gulf of Aden. Its convenient location also allows Beijing to explain why it seeks important logistics support facilities—for fueling and supplying Chinese military forces—throughout the Indian Ocean region (e.g., Gwadar port on Pakistan’s Arabian Sea coast). This acquisition is sometimes described as a “string of pearls” strategy, with each major facility representing a pearl in the network. Director Wei said that the Somali mission “sends a strong political message to the international community that China with its improved economic and military strength is willing to play a larger role in maintaining world peace and security.”

    Pakistanin Cin in proxy si oldugunu Talibanin ardindaki gucunde Pakistan uzerinden Cin oldugunu yazmistim galiba.

    Herhalde artik neden NATO'nun Afganistanda ve Afrikada boy gostermeye basladigini anlamissinizdir,ilk hedef Cin'dir,onlarda bunu farkettiklerinden var gucleriyle bunu onlemeye calismaktadirlar ama artik cok gec kalmislardir

    Kimse yanlis hesap yapmasin en geç 2021 de bugunki Cin haritada olmayacaktir,öyle veya böyle, ya yalin ayak dolasip bisiklete ve pirince talim edeceklerdir ya da namluyu öpeceklerdir.

    1)Bundan sonra buyume degil kuculme olacaktir, yani sitedeki toramanlarimizin lisani ile "Growth out,downsizing in" olacaktir.

    2)Talep artirimi degil talep daraltilmasi onlemleri dayatilacaktir, Güç veya "Global Governance" organizasyonlari tarafindan, basta Cin ve Hindistan olmak üzere gelismekte olan ulkelere.

    3)Dunya uzerinde Globalizasyon degil lokalizasyon öne cikacaktir.

    4)Bu dönemde işsizlik cig gibi artacagi icin butun ulkelerde sosyal patlamalar gorulecek bu yuzden dunya genelinde totaliter rejimlere kayilacak yani Helsinki kriterleri unutulacak, Mamak kriterleri makbul hale gelecektir dunya genelinde.

    5)Kendi ulkelerindeki sosyal patlamalari onlemek isteyen gelismis ulke elitleri başka ulkeleri yok ederek neo-kolonyalist metotlarla buyumeye calisacaklar bu ise 36.paralelin guneyini tam bir felaket bölgesi haline getirecektir.




    Bu da İbrahim Karagül'ün yazısı.. Tarafların iyice belirginleşmesi açısından okunması gerekir..

    quote:



    Şu korsanlar ne büyük hesaplar yapıyormuş!
    Dikkatle bakanlar, sessizliği aldanmayanlar için çok önemli gelişmeler oluyor. ABD önderliğinde Batı ile Asyalı güçler arasında iki cepheli yıkıcı bir çatışmanın adımları atılıyor sanki. Bu savaşın bir ucu Orta/Güney Asya'da diğer ucu Orta/Doğu Afrika'da. Bugün bu dehşet dengesizliğini gözler önüne seren bir gezintiye çıkalım. Yanı başımızdaki dar bölge sorunlarının uçlarının nerelere kadar ulaşabildiğine, gördüğümüzden çok daha karmaşık ilişkiler ağının nasıl yönetildiğine, Afro-Asya fay hattında ne kadar ürpertici adımlar atıldığına, barış-uzlaşma-işbirliği söylemlerinin arkasındaki gerçek haritaya bakalım.

    Korsan meselesiyle başlayalım. Süveyş Kanalı, Kızıldeniz hattının okyanusa açıldığı yerde, Aden Körfezi'nde ve Hint Okyanusu'nda ticaret gemilerine kaçıran, fidye isteyen korsanların kim oldukları, arkasında nasıl bir jeopolitik satranç olduğuyla… Yer yer Türk gemilerini de kaçıran (son olarak bir de Türk kaptanı rehin aldılar), Türk donanmasına ait Giresun gemisinin de mücadele verdiği korsanlar, her zaman kafa karıştırıcı oldu. Daha önce bölgedeki ABD ve Batılı donanmaların büyüklüğüne ve korsanlara müdahale etmemelerine dikkat çektim. Somali ve Orta Afrika'da yaşanan istikrarsızlıklara, keşfedilen zengin enerji kaynaklarına, boru hattı projelerine, Darfur sorununa, Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir'in hakkında insanlık suçu işlemekten tutuklama kararı çıkarılmasına kadar bölgede yaşanan güç mücadelesine dikkat çektim. Bu kadar yoğun askeri gücün bulunduğu bir yerde, bu kadar geniş kıyı şeridinde küçücük teknelerle devasa gemilerin rehin alınmasındaki tuhaf durum beni hep şüphelendirdi. Adeta göz yumuluyordu. Adeta bölgedeki operasyonların zemini hazırlanıyordu. Yine aynı kanaatleri taşıyorum. Ama başka gelişmeler de var. Bazıları, korsanların küresel düzeyde ve Afrika'da Batı'ya karşı direncin sonucu olduğunu, adeta aysbergin ucu olduğunu, bölgede çok ciddi bir direnç hattı oluşturulduğunu iddia ediyor.

    Geçtiğimiz aylar, İsrail savaş uçakları Sudan'da bir konvoyu vurdu. Konvoyun Gazze'ye askeri mühimmat taşıdığı iddia edildi. ABD, Avrupa ülkeleri ve İsrail'in Orta Afrika üzerindeki yığınağına karşı başka güçlerin de harekete geçtiği, bu tip örgütleri kullandığı aynı çevrelerce ima ediliyor. Şimdi, harita şu:

    Barack Obama yönetimi, hem Afganistan hem de Pakistan'a yönelik geniş çaplı operasyon hazırlıkları yapıyor. Afganistan'ı büyük bir savaş alanına çevirecek, Pakistan'ı istikrarsızlaştıracak bu savaşı NATO ile birlikte planlıyor. Şurası gerçek; ABD ve NATO bu savaşı asla kazanamayacak. Belki de büyük bir hezimet yaşayacak. Belki de NATO tarihinin en rezil durumuna düşecek. Savaş nerede planlanıyor? Orta ve Güney Asya'da. Yani Asya'nın kalbinde. Kim planlıyor? ABD ve genel anlamıyla Batı. Ne amaçla? Görünüşte terörle mücadele. Büyük yalan! Tamamen Ora Asya'yı ve Güney Asya'yı kontrol etmeye dönek 21. yüzyılın en kapsamlı stratejik planlamasını gerçekleştirmek için.

    Asyalı güçler, Batı'nın bu denli yayılmasından rahatsız olanlar misillemeyi Doğu Afrika'dan yapıyor. Sudan, Somali bölgesine yerleşiyor, kaynakları kontrol altın alıyor, Batı'ya burada ağır darbe indirmeye çalışıyor. Amerika Asya'yı vuruyor, Asya Batı'yı Afrika'dan vuruyor ve bu savaşı Atlantik kıyılarına yaşmaya çalışıyor.

    Türkiye iki cephede de var. Afganistan'da ABD ile birlikte yer alacak. Umarız burada kontrolü kaybetmez. Orta Afrika'da yine Batı ile birlikte. Osmanlı sonrası en büyük Afrika açılımını yapıyor. Umarız burada da kontrolü kaybetmez.

    İki ay önce İran ile Eritre bir anlaşma yaptı. İran donanmasını, ticaretini Eritre limanlarına taşıyan bir anlaşma bu. Tahran Kızıldeniz'de bir askeri üs kuracak. Bu çok ciddi bir gelişme. Tahran için olağanüstü açılım anlamına geliyor. İran, Sudan'la da benzer bir anlaşma yaptı. Bazılarına göre Hizbullah da Sudan'la benzer bir ilişki içinde. Bölgedeki Çin etkisini de katarsak, nasıl bir mücadele yaşandığını daha net anlarız.

    Asyalı güçlerin Kızıldeniz, Aden Körfezi'ne yerleşmesi, Batı'nın ekonomik hayat damarı olan Suveyş-Aden hattı için büyük tehdit oluşturuyor. Bu hattın alternatifi Ümit Burnu'nu dolaşmak. Öyleyse, yakın gelecekte Süveyş'ten Hint Okyanusu'na kadar olan bölgede çok önemli gelişmeler olacak demektir. Asyalı güçlerin, ABD'nin, Avrupa'nın, Mısır'ın, Sudan'ın ve diğer Doğu Afrika ülkelerinin karışacağı bu gelişme bence Afganistan'dan daha büyük bir kriz olacaktır. Tam bu sırada, Kenya ve Tanzanya'ya yerleşmeye çalışan Türkiye de bir şekilde bu krizin içinde yer alacaktır.

    İşte o bazılarına göre korsanlar, bu büyük jeopolitik restleşmenin, kavganın ürünü. Meğerse bizim korsanlar sadece gemi kaçırmıyor, fidye istemiyor, bu uzun kışı şeridinde dünyanın en önemli satranç oyununda rol alıyormuş, küresel bir mücadelenin tarafıymış.

    Ben diyorum ki; biz bu krizi beklerken, Batı Orta Asya'yı vurmaya, Doğu Afrika'ya yerleşmeye ve çatışmayı Batı'nın kalbine taşımaya çalışırken, bu iki coğrafyanın orta yerinde hiç beklemediğimiz bir kriz patlamasın! Lübnan seçimlerini muhalefetin kazanması halinde İran'dan Mısır'a kadar, İsrail'in merkezinde olduğu endişe verici gelişmeler olmasın!...





  • George Friedman(elbette ki Yahudi)'ın Next 100 Years kitabını merak ediyorum. Türkçesi yok sanırım. Rapid'de de bulamadım. Amazon'da da dünya para. Okuyan var mı hele? Belki öngörüler vardır savaşlar hakkında. Bir ara dünyanın neresi güvenli diye düşünüyordum, oraya gideyim orada yaşayayım diyordum. Sonra Avrupa'da yabancı düşmanlığı ve yavaş yavaş eşit muamelenin ortadan kalkmaya başlaması ile tereddüt ettim. Yeni Zelanda en güvenli ülkelerden biri gibi geliyor ama kimse çalışacağın yer hazır olmadan da buyur göç bize demiyor. Zor işler...

    İbrahim K'ya vakit harcamayın bence ciddiye alınacak bir yazar değil...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 24 Nisan 2009; 9:53:58 >
  • quote:

    İbrahim K'ya vakit harcamayın bence ciddiye alınacak bir yazar değil...


    Verdiği bilgiler bakımından çoğu zaman kaynakları sağlam ve açıktır.. O bakımdan okumakta fayda var.. Ama yorumlama kısmına gelince size katılıyorum, çoğu zaman istikrarsız bir şekilde yazılar yazar, bir gün ''küreselleşmecilerin'' yani Rockefeller'ın öne sürdüğü tüketime dayalı tek dünya devletine doğru gidişat olduğunu anlatırken bir bakarsınız ertesi gün, ulus devletlerin öne çıkacağını savunur.. Küreselleşmecilerin bilerek krizi yarattığını anlatırken, ertesi gün para baronlarının batmak üzere olduklarını anlatır.. Bu kavramlar dünya dinamikleridir öyle günlük değişmez, en az 10-20 yıllık değişimler sonucu bir birlerine üstünlük sağlarlar.. Devlet politikaları 10 20 hatta 40 yıl ileriyi görürler, gelişmiş devlet böyle olunur, bugünkü krizin yaşanacağı 2000lerin başında belirlenmiştir, 10 sene içinde çıkacak savaşlar, sosyal patlamalar ise çok daha önce 90lı yıllarda anlaşılmıştır.. Bu tip küresel boyuttaki olayları öngören ve ona göre hazırlanan devletlere gelişmiş ülke denir.. Hazırlanamayanlar ise ilelebet ''gelişmekte olan ülke'' olarak kalırlar..

    Ayrıca böyle her konuda ve her görüşte yazı yazanların da olaylar olduktan sonra ''bakın ben demiştim'' demesine de bayılıyorum.. Yine de duran bir saat bile arada sırada doğruyu gösterir..

    Ayrıca ya bilerek ''petrol zirvesi''nden bahsetmiyor, ya da ruhu bile duymamış..




  • quote:

    Orjinalden alıntı: hazardousmen

    Ayrıca ya bilerek ''petrol zirvesi''nden bahsetmiyor, ya da ruhu bile duymamış..

    Bu tip yazarlar iş bilimselliğe, somut gerçeklere gelince cortlar öyle. Herşeyi politika zannederler bunlar. İnsanın doğaya hükmedebildiğini filan zannederler... Böyle zaman, hürriyet gibi gazeteler farklı görüşteki yazarları bir arada barındırır görünür ama aslında hepsinin paradigmaları aynıdır. Farkları biri sağcı biri solcu filandır, o kadar. Sanki başka dünya görüşü olamazmış gibi. İşte dünyayı böyle ideolijiden ibaret görenler konu bilim, rasyonaliteye gelince fıss diye sönerler. Ufuklarının dar olmasının sebebi de genelde budur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 25 Nisan 2009; 20:36:12 >
  • Daha önce dünyada enerji krizinden doğacak sonuçlardan dolayı ''surplus polpulation'' yani nufuz azaltma işlemi de yapılacağını, gelişmiş devletlerin sıkça biyolojik silah kullanacağından bahsettim mi hatırlamıyorum.. Eğer bahsetmediysem şimdi bahsedeyim..

    Biliyorsunuz bir kaç sene önce SARS denen bir şey vardı, biyolojik silah denemeleri miydi, uyarı mıydı tam bilemem ama bundan sonra SARS gibi bir sürü populasyon azaltıcı virüslere sıkça rastlayacağız..

    En çok korktuğum şey de bu..

    İnşallah buralara uğramaz, her ne virüs ise.. Ama uğrayacak olan bir şey olursa öyle 100 200 kişiyi götürüp de gitmez, daha beter etki edecektir..

    quote:

    Meksika'da 60 kişi öldü, ABD’de de 8 kişide aynı virüs görüldü. Yetkililerden, 'kontrol altına alınamayabilir' açıklamasıyla birlikte 'uluslararası endişeye yol açan acil durum' ilanı geldi.

    Amerika kıtasında yeni bir grip virüsü endişesi yaşanıyor.

    Sars, Kuş Gribi derken şimdi de salgına neden olan virüsün domuz gribinin yeni bir türü olduğu düşünülüyor. Ancak bu kez hastalığa neden olan virüsün ortaya çıktığı yer Asya değil, Amerika kıtası.

    İlk defa ABD’nin Kaliforniya eyaletinde 2 çocukta görülen virüs, Meksika'da onlarca kişinin yaşamını yitirmesine neden olunca Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon kabinesini acil toplantıya çağırdı.

    20 milyon insanın yaşadığı başkent Meksiko City'de okullar, müzeler, kütüphaneler, devlete ait tiyatro ve konser salonları kapatıldı.



    Böyle bir şey olursa ne önlem alınır hiç bir fikrim yok..

    Bunu ABD atmış da olmayabilir,işin arkasında kimler var, onu da bilmiyorum pek..




  • 
Sayfa: önceki 1516171819
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.