Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (72. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
190.312
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 7071727374
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • petrol fiyatlarının geçmişi ve present value method ile yapılmış bugunkü satınalma değerine göre güncellenmiş tablolar ekte. uzun süredir bu satış fiyatının bugunkü alım gücüne göre enflasyondan arındırılmış halini arıyordum. Sizlere de fikir vermesi açısından çok güzel bir araştırma

    http://www.eia.doe.gov/emeu/steo/pub/fsheets/real_prices.html
  • Epeydir bu konuyu izlemeye calisiyorum. Bu konularda uzmanda sayilmam. Kisisel gorus olarak kisaca sunu soyleyebilirimki keske burada yazildigi gibi hersey bilinebilse. Bircok senarodan bahsediyorsunuz, ozelliklede ulkemizle ilgili, ama sizin soylediklerinizin bir kismina katilamayacagim. Senaryolar yazilabilir, hayaller kurulabilir ama gercek hayatta hicbir zaman neler olabilecegi kestirilemez. Senaryolarda ne yazarsa yazsin bircok seyi yasadiktan sonra arkasindan konusuruz maalesef.

    Bu kadar komplo teorisine gerek yok, hersey bu kadar kolay kontrol edilemez, ulkeler ve ekonomiler uzerine senaryolar uretilebilir ama USA nin Irakta cuvallamasi orneginde oldugu gibi senaryolar her zaman istenen sonucu vermez.

    Ozellikle Turkiye uzerine yazdiklarinizin ve felaket senaryolarinin gerceklesip gerceklesmedigini gorecegiz. Cumhuriyetimizin kazanimlarini koruyalim ama bunu korurkende kendi kendimizi vurmayalim. Osmanliyi ve hatta orta asyadan bu yana devam eden Turk kulturunu de koruyalim.

    Medenileselim ama medeniyeti insanca yasamak ve insanca haklara sahip olmak olarak algilayalim.




  • Daha önce ABD'de de 70 milletten insanların yaşadığını ve bunların ileride bir ayrışmaya gideceğinden bahsetmiştik, şimdi filizleri görmeye başlıyoruz...

    İleride bu işsizlik artıcak, toplumsal hareket daha da güçlenicek, daha da faşist ve saldırgan bir yapıya bürünecek.. Tabii bu ABD'nin iç işi, bizi pek etkilemez ama yine de bu notu düşeyim.. ABD'de yaşamak isteyenleri ilgilendirir..

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13857566.asp

    http://www.hurriyet.com.tr/planet/14399681.asp?gid=286

    quote:

    Bu kadar komplo teorisine gerek yok, hersey bu kadar kolay kontrol edilemez, ulkeler ve ekonomiler uzerine senaryolar uretilebilir ama USA nin Irakta cuvallamasi orneginde oldugu gibi senaryolar her zaman istenen sonucu vermez.


    ABD'nin Irakta batağa saplandığı, ya da çuvalladığı kanısı nereden yerleştiyse bunu bir an önce terketmenizi dilerim, çünkü çuvallama diye bir hadise ile uzaktan yakından alakası yoktur bugünkü durumun..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 13 Nisan 2010; 11:18:06 >




  • şu cahilliğimle bile ırak'ın nasıl güzelcene sömürüldüğünü görmek zor olmuyor. petrol direk usa'e. daha nolsun. hem usa'de vatan millet mi var üstatların dediği gibi. ölenler paralı askerler. ölsün canım, benim v8 motor saolsun dimiii.

    selamlar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    Daha önce ABD'de de 70 milletten insanların yaşadığını ve bunların ileride bir ayrışmaya gideceğinden bahsetmiştik, şimdi filizleri görmeye başlıyoruz...

    İleride bu işsizlik artıcak, toplumsal hareket daha da güçlenicek, daha da faşist ve saldırgan bir yapıya bürünecek.. Tabii bu ABD'nin iç işi, bizi pek etkilemez ama yine de bu notu düşeyim.. ABD'de yaşamak isteyenleri ilgilendirir..

    ABD hükümeti iç ayrılıkları kasten kaşıyor olabilir. Bir iki ay önce televizyonda sinema fragmanlarını izliyordum. Dört yeni Hollywood filminden üçü kıyısından köşesinden göçmenlik ve etnik ayrımcılıkla ilgiliydi. Malesef filmlerin isimlerini unuttum. Yoksa başlı başında bir inceleme yazısı konusuydu. Bizi keşke pek etkilemese ama bizde de paralel bir gündem yaratılmaya çalışılıyor. Son zamanlarda Nefes, İki Dil Bir Bavul, Children Of Diyarbakır(belki bunlara Mustafa ve Veda'yı da ekleyebiliriz) gibi filmlerin üstüste gelmesi tesadüf olamaz. Bu filmlerin artarak devam edeceğini tahmin ediyorum. Görünmeyen bir el yarayı kaşıyor. Ve bugünün cahil, lümpen, öfkeli ortamı fitne tohumları ekmek için oldukça müsait.




  • Acil durum acil durum bzzztt bzzztttt..

    http://www.iea.org/textbase/nppdf/free/response_system.pdf

    Rapor'da yaklaşan enerji krizinden ve alınacak önlemlerden kaba taslak bahsediyor... Toplu taşımanın ucuzlanmasından, haftada bir gün arabanın yasaklanmasına, iş günlerinin 4e düşürülmesine, hız sınırının 90 ile sınırlanmasına ( bak bu kötü oldu be) , insanların işe gitmesindense evde çalışma programları getirmesine kadar bir sürü önlem var..

    Rapor Uluslararası Enerji Ajansından...

    quote:


    ABD hükümeti iç ayrılıkları kasten kaşıyor olabilir.


    Evet bilerek kaşıyor, WASP dediği yani ''çaycıları'' arkasına alarak ABDyi 60ların öncesine döndürecekler.. Bu da demek oluyor ki, 60lardan sonra gelen Amerikalı olmayan bütün göçmenleri ya sürecek ya da öldürecekler.. Durum bundan ibaret...




  • daha önce de bu ülkedeki yanardağları takip edelim diye uyarıda bulunmuştum. İkinci patlama daha uzun süreli etkisi oldu. Bugun avrupada birçok ülkede uçuşlar iptal edildi .Eğer daha ciddi patlama ve kül durumu aşırı olursa ,ki birgün illaki olabilir patlamalı motorlarımızı kullanamayacak duruma bile düşmek holywood senaryosu gibi durumlar yaratabilir.

    gelecekte elektrikli ve hidrojen kullanan (yakıt hücresi) geçişi için bir basamak olabilir. oksijene ihtiyaç hiçbir zaman bitmez ama enerjiyi dönüştürmenin artılarını ne kadar erken görebilersek o kadar iyi olacaktır.


    quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    izlanda oluşan hareketliliği takip etmemiz gerekli diye düşünüyorum çünkü bu 2 dev kıtanın birleşiminin fermuar gibi başıdır. olay gözlerden kaçabilir ama sonuçları için uzun süreli gözlem gerekir

    http://neic.usgs.gov/neis/last_event/world_iceland.html

    http://blog.belajarseo.com/iceland-volcano-eruption-2010-video.htm




  • yanardağ ile ilgili salı günü türkiyeye giriş yapması bekleniyor . Geçen günler içinde tüm avrupada uçuşlar iptal oldu bunun hem ekonomik hemde petrol fiyatları üzerine etkisi olcaktır. Nasıl olur kestirmek güç ama günlük milyonlarca doları bulan zararlar hem uçuş fiyatlarını yükseltecek hemde petrol arzına etkisi olcaktır.

    yanardağ olaylarını küçümsemeyelim çok ciddi etkileri olabilir ,hem asit yağmuru hem solunum ve alerjik etkiler hem araçların filtrelerinin yetersiz kalması gibi uzun vadeli etkileri olacaktır. İnşallah püskürme uzun sürmez, yoksa son nükleer felaket çernobili mumla ararız.

    http://www.boston.com/bigpicture/2010/04/icelands_disruptive_volcano.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 17 Nisan 2010; 19:16:30 >




  • İzlanda yanardağlarının patlamasının öncelikle Avrupa, sonrasında ise tüm Dünya ekonomilerine (ve dolaysıyla uygarlığa) sert etkileri olabilir.
    Belki 3-5 gün, bilemedin bir kaç hafta sürse zararlar tazmin edilebilirdi fakat bu adadaki volkanların tarihlerine bakıldığında bir kaç yıls üren faaliyetler olmuş. Eğer bu seferde böyle 1 yıl ve üzerinde aktivite olur ve sürekli atmosfere kül-gaz salarsa bu Avrupa için tam bir yıkım olur.

    Bu hava koşullarında hiç bir şekilde jet uçakları uçamıyor. Hava dışarıdan bakıldığında temiz görülse bile gözle görülmeyen partiküller jet türbinlerini kısa sürede tahrip ediyor. Üçakların uçmaması en başata bütün havayolu şirketlerine ağır darbe. Hava tarfiğinin olmaması demiryolları ve karayollarına aşırı yüklenme getirecek.

    Havadaki kristalize partiküller, zehirli gazlar, ağır metal zerrecikleri yaygın sağlık sorunlarına yol açacak. İş gücü kaybının yanı sıra sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerine ağır yük binecek.

    Belki de en ağır darbeyi tarım endüstrisi yiyecek. İzlanda'daki her patlamaın ertesi yılında (hatta yıllarında) yaygın kuraklık ve ürün yetişmemesi sorunu göstermiş. Asit yağmuru ve kül serpmesi sonrasında tarım topraklarında uzun süre verimli ürün yetiştirilemiyor. Örnek vermek gerekirse, İzlanda yanardağlarının en son patlaması olan 1783 yılından sonra küllerden en çok etkilenen Fransa'da uzun süre kıtlık yaşanmış. Hatta bu kıtlığın 1789 Fransız devriminin ana sebeplerinden birie olduğu bile söyleniyor.

    Tarım nedeniyle en büyük darbeyi yiyen yerlerden biri de bio-dizel üretimi. Şu anda Avrupa'da yaygın bir bio-dizel üretimi ve tüketimi var. Kanola üretiminin etkilenmesi sonucunda Avrupa'nın petrol ihtiyacı artabilir.

    Ayrıca patlamaların ertesinde uzun ve soğuk kışların da yaşandığını göz önüne alırsak bu da petrol ihtiyacını artırabilir. (1783 Laki patlamasından sonra hem Avrupa'da hem de ABD'de en uzun ve rekor kışları yaşanmış, 1784 yılı yazı olmayan yıl diye bilinir).

    Şu anda Eyjaflallajokull volkanı faaliyete. Eğer bu patlamalar bu yanardağın hemen yanı başındaki Katla ve aynı sıradaki Laki'yi (1783'de patlayan) tetiklenirse vay Avrupa'nın haline.

    Günümüz kompleks Dünya ekonomisinde bağımsız bölge olmadığını, örneğin bir Yunanistan'daki krizin bütün Dünya ekonomisini etkilediği biçimde herşeyin biribirine bağlı olduğu bu düzende Avrupa'nın çökmesi global bir felaket demek. Külün ulşamadığı uzak yerler bile ekonomik açıdan yerle bir olabilir.

    Umarım bu patlamalar fazla uzun sürmez.
    Sürerse tanrı hepimizin yardımcısı olsun.

     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil



    En son Avrupa hava trafiği. Mavi çarpılar trafiğe kapanan havaalanları

     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil




  • eğer bu volkanik patlama 1 ay dan fazla sürerse ekonomik olarak ciddi bir kriz daha yaşanabilir. Volkanın etkileri ancak yazın kendini belli edecektir ve avrupanın birçok yerinde nükleer kış senoryalarını andıran serpinti ve ani ısı düşmeleri görülebilir. Yağacak yağmurlar belki havayı temizler ancak bu sefer sülfirik asit yağmurları bereketi ve toprağı harap edecektir. Birim fiyatları yükselen gıda ve buna bağlı et fiyatları (avrupa için) enflasyonist ortamı artırarak küçük ülkeler krizini EU bazına yayarak euro ve dolar arısındaki kapışmayı daha da alevlendirerek kışa girereken olumsuz petrol senoryalarını önümüze koyabilir.

    volkanlar açısından bize en çok zararı dokunacak olan etna yanardağıdır yapılan similasyonlarda benzer patlama ve gaz çıkışı olursa direk yunaniztan üstünden bizim ege sahillerimize birkaç günde ulaşarak bütün anadoluyu esir alacak kısa dönemli olumsuzluklar olabilecek ve su kaynakları kirlenerek içilebilecek su dahil tarım rekoltemizi anında ters yüz edebilcek feleketler söz konsunu olabilcektir. Bunları daha önce yaşanmış olaylardan çıkaran bilimadamları eski patlamalar ve uygarlıkların kıtlık ile yıkılması arasında cidd ibağlantılar bulmuştur.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Mount_Etna
    son gaz olayı nisan ayında olmuştur ve dünyadaki hareketlilik açısından izlenmekte olan bir aktif yanardağdır

    ayrıca son izlanda olayı ile ilgili kısa sürede bitmeyeceğini bildiren bir haber koyuyorum , hayvanlardaki etkiye dikkat bu etleri yazın bize ucuz et diye satarlarsa hiç şaşırmayın. Zaten hazırda bekliyorlar ithalat için

    http://www.dw-world.de/dw/article/0,,5475899,00.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 18 Nisan 2010; 23:15:30 >




  • Büyüleyici bir tabiat olayı. Orada olup yakından görebilmeyi çok isterdim. Sn. Vezir'in gönderdiği fotograflara bakarken ve hala elektriğim varken bir de dinlemek için John Adams koydum, 80'lerin başından 90'lara fazla girmeden. Modern müzikte espri yokken ama toplum ve ütopya hala varken.

    En kötü senaryo yine de iyi. Böyle bir musibet kimsenin anlatamayacağı şeyleri tabiat-ana şevkatiyle kısa zamanda anlatır. Kriz dediğimiz şey ekonominin kendisi, kriz onun işlerliği, bir aygıtı. Paranın kiralanmasıyla, senetlerin senetleriyle, iletişiim teknolojisinin elektrik hızındaki ilişkileriyle mutlak tek bir griye dönüşmüş, yereli her ölçekte kaybetmiş kozmik bir ekonomi yapay dalgalandırmalar olmadan nasıl işler... Timur Selçuk'un 80'lerdeki bestesini hatırlayanlar var mıdır:
    Ekonomi Tıkırında
    Ekonomi Tıkırında
    kriz var
    kriz var
    bunalım var
    Ekonomi Tıkırında

    Petrol piyasasının kendi para birimiyle çalışmasını artık eskiisi gibi sağlayamayan, Arap ülkeleriyle anlaşmaları sona ermiş bir ABD ve imparatorluk mirasıyla geçinen, son icadiyesi karbon çevrimini vergilendirmek olan bir İngiltere... Alın size karbon, işte bu kadar bol ve engin. Güle güle vergilendirin.

    Böyle bir süper güç başka ne yapabilir? Mesela teknik alanda şartlatanlarla revizyonistler birbirinden ayrılır. Metan gazının inekten çıkanından daha ciddi olmaya zorlanırız. Ekonomi? Bence çok uzun zamandır gereğinden fazla şeyi ekonomiyle açıklamaya çalışıyoruz. Ekonomi derken yanlış anlaşılmasın; bir bilimi değil yatırım uzmanlığına indirgenmiş, yarı felçli bir istatistik koleksiyonculuğunu kastediyorum. Yatırımın en önemli ekonomik faliyet olması ve anlayışın büyük ölçekte yagınlaşması herhalde 80'lerin başıdır. Artık yatırımlar uykusunu aldı, bu açıklamalar, birinci başvuru kaynakları ve bunu takip eden genel ahlak içinde yaptığım mesleğimden de zevk almamın artık imkanı yok. Kaybedecek bir şeyim yok. Tabiattan daha güvenilir bir şey tanımlayamıyorum.

    Küllerin arasından daha iyileri çıkar, daha doğru açıklamalar, daha gerçek bilimler, daha evrensel kategoriler. Dünya savaşlarından sonra gelenler refah toplumlarıydı. Bugün İngiltere ile Fransa Manş Denizi'ni delerken ölen babalarını da, ne için öldüklerini de gayetiyle unutmuş görünüyorlardı. Ama musibetin de tabiisinde bu yan etkiler olmaz.

    Suyun içinde ateşler. Bembeyaz buzulların üzerinde simsiyah karbonlar. Milyonlarca gri olacak. Sonra yine taa ki tek bir gri oluncaya kadar eskimeyecekler. Konunun bu tabii açıklaması kadar şiirsel olanına rastgelmedim. Orada olup da yakından görmeyi çok isterdim.

     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil
     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Karbon 12

    Büyüleyici bir tabiat olayı. Orada olup yakından görebilmeyi çok isterdim. Sn. Vezir'in gönderdiği fotograflara bakarken ve hala elektriğim varken bir de dinlemek için John Adams koydum, 80'lerin başından 90'lara fazla girmeden. Modern müzikte espri yokken ama toplum ve ütopya hala varken.

    En kötü senaryo yine de iyi. Böyle bir musibet kimsenin anlatamayacağı şeyleri tabiat-ana şevkatiyle kısa zamanda anlatır. Kriz dediğimiz şey ekonominin kendisi, kriz onun işlerliği, bir aygıtı. Paranın kiralanmasıyla, senetlerin senetleriyle, iletişiim teknolojisinin elektrik hızındaki ilişkileriyle mutlak tek bir griye dönüşmüş, yereli her ölçekte kaybetmiş kozmik bir ekonomi yapay dalgalandırmalar olmadan nasıl işler... Timur Selçuk'un 80'lerdeki bestesini hatırlayanlar var mıdır:
    Ekonomi Tıkırında
    Ekonomi Tıkırında
    kriz var
    kriz var
    bunalım var
    Ekonomi Tıkırında

    Petrol piyasasının kendi para birimiyle çalışmasını artık eskiisi gibi sağlayamayan, Arap ülkeleriyle anlaşmaları sona ermiş bir ABD ve imparatorluk mirasıyla geçinen, son icadiyesi karbon çevrimini vergilendirmek olan bir İngiltere... Alın size karbon, işte bu kadar bol ve engin. Güle güle vergilendirin.

    Böyle bir süper güç başka ne yapabilir? Mesela teknik alanda şartlatanlarla revizyonistler birbirinden ayrılır. Metan gazının inekten çıkanından daha ciddi olmaya zorlanırız. Ekonomi? Bence çok uzun zamandır gereğinden fazla şeyi ekonomiyle açıklamaya çalışıyoruz. Ekonomi derken yanlış anlaşılmasın; bir bilimi değil yatırım uzmanlığına indirgenmiş, yarı felçli bir istatistik koleksiyonculuğunu kastediyorum. Yatırımın en önemli ekonomik faliyet olması ve anlayışın büyük ölçekte yagınlaşması herhalde 80'lerin başıdır. Artık yatırımlar uykusunu aldı, bu açıklamalar, birinci başvuru kaynakları ve bunu takip eden genel ahlak içinde yaptığım mesleğimden de zevk almamın artık imkanı yok. Kaybedecek bir şeyim yok. Tabiattan daha güvenilir bir şey tanımlayamıyorum.

    Küllerin arasından daha iyileri çıkar, daha doğru açıklamalar, daha gerçek bilimler, daha evrensel kategoriler. Dünya savaşlarından sonra gelenler refah toplumlarıydı. Bugün İngiltere ile Fransa Manş Denizi'ni delerken ölen babalarını da, ne için öldüklerini de gayetiyle unutmuş görünüyorlardı. Ama musibetin de tabiisinde bu yan etkiler olmaz.

    Suyun içinde ateşler. Bembeyaz buzulların üzerinde simsiyah karbonlar. Milyonlarca gri olacak. Sonra yine taa ki tek bir gri oluncaya kadar eskimeyecekler. Konunun bu tabii açıklaması kadar şiirsel olanına rastgelmedim. Orada olup da yakından görmeyi çok isterdim.

     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil
     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil


    Bu konunun böylesi bir romantik bakışa ihtiyacı vardı doğrusu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Karbon 12
    Böyle bir süper güç başka ne yapabilir? Mesela teknik alanda şartlatanlarla revizyonistler birbirinden ayrılır. Metan gazının inekten çıkanından daha ciddi olmaya zorlanırız. Ekonomi? Bence çok uzun zamandır gereğinden fazla şeyi ekonomiyle açıklamaya çalışıyoruz. Ekonomi derken yanlış anlaşılmasın; bir bilimi değil yatırım uzmanlığına indirgenmiş, yarı felçli bir istatistik koleksiyonculuğunu kastediyorum. Yatırımın en önemli ekonomik faliyet olması ve anlayışın büyük ölçekte yagınlaşması herhalde 80'lerin başıdır. Artık yatırımlar uykusunu aldı, bu açıklamalar, birinci başvuru kaynakları ve bunu takip eden genel ahlak içinde yaptığım mesleğimden de zevk almamın artık imkanı yok. Kaybedecek bir şeyim yok. Tabiattan daha güvenilir bir şey tanımlayamıyorum.

    Doğanın gücünün mutlaklığını unutmuş zihinlere böyle bir dürtme iyi gelebilir. Ben faaliyetin uzamasını diliyorum. Bu arada mesleğiniz nedir?




  • 50'yi devirmiş olduğunu düşünüyorum hocamızın :) Sadece garip isimli yanardağın faaliyeti için değil, bizzat o güzelim toprakları yitip gitmeden, tümüyle görmek için orada olmak istemişimdir hep. Sanırım yetişemeyeceğiz.
  • http://www.guardian.co.uk/business/2010/apr/11/peak-oil-production-supply

    ABD Ordusu 2015'e kadar petrol üretiminin hızlıca düşebileceği ve büyük açıklara yol açabileceği konusunda uyardı.

    2011-2012 gibi(bugünden bir yıl sonra) petrol üretim fazlalığı(stoğu) ortadan kalkabilir, 2015'e kadar da günde 10 milyon varil açık oluşabilir. Otomobil veya uzak banliyölerden ev almayı düşünenlere duyurulur. :)

    "One should not forget that the Great Depression spawned a number of totalitarian regimes that sought economic prosperity for their nations by ruthless conquest."
    "Büyük Bunalım'ın(1930) ekonomik kurtuluşu işgallerde arayan bir dizi totaliter rejimi doğurduğunu unutmamalıyız."

    Bu arada volkan hakkında iyi şeyler okuyorum mütemadiyen. Püskürmeye aralıklı olarak bir kaç yıl devam etmesi, yakınlardaki volkanları tetiklemesi gibi olasılıklar... Kötü haberim de var, bugünlerde yakınlarda bir deprem olabilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 22 Nisan 2010; 11:33:17 >




  • Duyanlar vardır eminim fakat duymayanlar da mutlaka duymalılar; "Quest.net".

    Dönen meblağ az değil, katılımcı sayısı az değil... Geçenlerde bir arkadaşın bana yamanmasıyla dikkatimi çekti bu saçmalık. Asya Kaplanları diye boşuna dememişler adamlara. Paranın kokusunu alıyorlar.

    nlty2000 hocam sen sağ koluma geç, hazardousmen hocam sen de sol koluma. Sonra siz de kollarınıza birer adam bulun ve ben ilk paramı kazanayım. Kulağa tanıdık geliyor mu?

    Üretmeden kazanma hayali çabuk sarıyor insanları. Biraz araştırma yaptım da, çevremde ne kadar çok... Mmm, neyse, daha fazla yazmayayım.

    Hepsi ve daha fazlası için Google amca hizmetimizde.

    Araştırmanız bittikten sonra şöyle bir yorum tatlı niyetine okunabilir:

    http://zaferugur.net/ilgimi-cekenler/questnet-nedir-ne-degildir/#comment-1536

    Dileyen diğer yorumları da okur. Ekşi Sözlük'te bu saçmalıkla ilgili başlıkta da çok hoş yorumlar bulmak mümkün.




  • Bildiğin saadet zinciri. Aslında üretmeden kazanma olayı saadet zincirleriyle sınırlı degil. Gazetelerin, dergilerin ekonomi sayfalarında "yatırım" diye bahsedilen şey üretmeden kazanma çabasından başka bir şey değil. Borsa, döviz, repo, emlak, fon gibi şeyleri alıp satarak paranızı artırıyorsanız üretmeden kazanıyorsunuz demektir. Özellikle borsadan para kazanan bir anlamda hırsızdır. Çünkü sizin kazanmanız için başkasının kaybetmesi gerekir. Konunun derinine indiğimizde aslında banka faizi bile haksız kazanç sayılabilir. Çünkü sermayenin dolaşımı sürecinde mutlaka bir çok kişinin hakkı yenir, birileri acılar çeker. Abartıyor gibi olacağım ama, parayı kullanarak dahi birilerinin hakkını yemiş oluyoruz. Çünkü tedavüldeki bütün para faizin, yani havadan para kazanmanın sonucu dünyaya geliyor. Para kullanmadan yaşamanın pratikte imkanı yok, bu da sistemin nasıl zehirli, nasıl ahlak dışı olduğunu gösteriyor. Kapitalizmin başlı başına bir saadet zinciri olduğunu, "yeni katılımlar" durduğu an çökeceğini daha önce burada konuşmuştuk diye hatırlıyorum. Titan'ın lideri son anda yakayı ele verdi, işler umduğu gibi gitmedi. Ama kapitalizmin liderlerinin paçayı kaptırma gibi bir olasılıkları yok, çünkü alttaki üyelere kaba kuvvetle hükmedip daha fazla "katkı payı" almalarını sağlayacak olan güç odaklarını ele geçirdiler. Bunu yeni katılan üyeler, eski üyeler, ara ve üst kademedekiler, bilerek ya da bilmeyerek kendileri bu hale getirdiler. Hala da devam ediyorlar.

    Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta daha var. Biliyorsunuz saadet zincirlerinde kademeniz sabittir. Kaçıncı basamakta sisteme girdiyseniz o basamakta kalırsınız. Daha fazla para kazanabilirsiniz, ama şematik olarak sizden önce girenin üzerine çıkamazsınız. Bu şematik kural kapitalizmin kendisinde de var. Hangi sınıfta doğarsanız o sınıfta ölürsünüz. Ne kadar çalıştığınız, ne kadar para kazandığınız olayın esasını değiştirmez. "Sıfırdan zengin oldu" hikayeleri var, bunlar kısmen doğru ama bu gayet istisnai durumun bu kadar sık dile getirilmesi, aslında üst sınıfın alt sınıfın ağzına bal çalması oluyor biraz. Hani "biz çalıştık onun için fabrikalarımız, yatlarımız katlarımız var, siz de çalışın, sizin de olsun" demeye getiriyorlar. Oysa gerçek bu değil. Hiç kimse hak ederek sıfırdan milyonerliğe yükselemez. Bu hikayeler ömrü hakkı yenilmekle geçen kitlelerin sisteme olan bağlılığını artırmak için farklı medyalarda sık sık tekrarlanır. Saadet zincirine son katılanların yeni üye bulamayıp zarar etmesinde olduğu gibi, kapitalizmin en alt tabakasında olanların sefalet içinde, onursuz bir yaşam sürmesi "kendi kabahatleridir."



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 26 Nisan 2010; 11:13:52 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    Bildiğin saadet zinciri. Aslında üretmeden kazanma olayı saadet zincirleriyle sınırlı degil. Gazetelerin, dergilerin ekonomi sayfalarında "yatırım" diye bahsedilen şey üretmeden kazanma çabasından başka bir şey değil. Borsa, döviz, repo, emlak, fon gibi şeyleri alıp satarak paranızı artırıyorsanız üretmeden kazanıyorsunuz demektir. Özellikle borsadan para kazanan bir anlamda hırsızdır. Çünkü sizin kazanmanız için başkasının kaybetmesi gerekir. Konunun derinine indiğimizde aslında banka faizi bile haksız kazanç sayılabilir. Çünkü sermayenin dolaşımı sürecinde mutlaka bir çok kişinin hakkı yenir, birileri acılar çeker. Abartıyor gibi olacağım ama, parayı kullanarak dahi birilerinin hakkını yemiş oluyoruz. Çünkü tedavüldeki bütün para faizin, yani havadan para kazanmanın sonucu dünyaya geliyor. Para kullanmadan yaşamanın pratikte imkanı yok, bu da sistemin nasıl zehirli, nasıl ahlak dışı olduğunu gösteriyor. Kapitalizmin başlı başına bir saadet zinciri olduğunu, "yeni katılımlar" durduğu an çökeceğini daha önce burada konuşmuştuk diye hatırlıyorum. Titan'ın lideri son anda yakayı ele verdi, işler umduğu gibi gitmedi. Ama kapitalizmin liderlerinin paçayı kaptırma gibi bir olasılıkları yok, çünkü alttaki üyelere kaba kuvvetle hükmedip daha fazla "katkı payı" almalarını sağlayacak olan güç odaklarını ele geçirdiler. Bunu yeni katılan üyeler, eski üyeler, ara ve üst kademedekiler, bilerek ya da bilmeyerek kendileri bu hale getirdiler. Hala da devam ediyorlar.

    Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta daha var. Biliyorsunuz saadet zincirlerinde kademeniz sabittir. Kaçıncı basamakta sisteme girdiyseniz o basamakta kalırsınız. Daha fazla para kazanabilirsiniz, ama şematik olarak sizden önce girenin üzerine çıkamazsınız. Bu şematik kural kapitalizmin kendisinde de var. Hangi sınıfta doğarsanız o sınıfta ölürsünüz. Ne kadar çalıştığınız, ne kadar para kazandığınız olayın esasını değiştirmez. "Sıfırdan zengin oldu" hikayeleri var, bunlar kısmen doğru ama bu gayet istisnai durumun bu kadar sık dile getirilmesi, aslında üst sınıfın alt sınıfın ağzına bal çalması oluyor biraz. Hani "biz çalıştık onun için fabrikalarımız, yatlarımız katlarımız var, siz de çalışın, sizin de olsun" demeye getiriyorlar. Oysa gerçek bu değil. Hiç kimse hak ederek sıfırdan milyonerliğe yükselemez. Bu hikayeler ömrü hakkı yenilmekle geçen kitlelerin sisteme olan bağlılığını artırmak için farklı medyalarda sık sık tekrarlanır. Saadet zincirine son katılanların yeni üye bulamayıp zarar etmesinde olduğu gibi, kapitalizmin en alt tabakasında olanların sefalet içinde, onursuz bir yaşam sürmesi "kendi kabahatleridir."



    />




  • Petrolün varil fiyatının belli bir düzeyde tutunması her zaman alternatif enerji kaynaklarına olan ilgili artırmıyor ne yazık ki.

    Suudi Arabistan'dan sonra ABD'ye ham petrol sağlayan en büyük üretici Kanada ve ne yazık ki bir zamanlar çok maliyetli olan katranlı kumdan petrol çıkarma işlemi, hem varil fiyatının belli bir noktada direnmesi (son zamanlarda 80 dolar civarı), hem de teknolojik gelişmelerin yardımıyla artık çok daha cazip hale geldi. Kanada'nın bu konudaki zenginliği ise çoktan Çin ve ABD'yi heyecanlandırmaya başladı. Çin, Kanada'da katranlı kum petrolü üzerine yatırımlarını hızlandırdı. Amerika kıtası kuzeyiyle, güneyiyle tam bir bir cadı kazanını andırıyor. Falkland Adaları hakkında da bir yazı koymuştum önceki sayfalarda.

    Zararlarını yazayım, teknik detayları (nasıl çıkarılır, kimyasal analizi nasıl yapılır... vs) biraz araştırarak bulabilirsiniz.

    - Kirlilik dışında, kalıcı olarak bitki örtüsüne ve coğrafi yapının birçok parçasına zarar vermekte,
    - Kloroflorokarbon gibi gazlardan 3-4 kat daha fazla karbon salımına sebep olmakta,
    - Zarar verdiği bölgenin ne kadar süre içerisinde eski haline döneceği bilinmemekte,
    - Kanada'daki Athabasca Nehri'nin (çalışmalar nedeniyle) yok olmasına sebep olma potansiyeli taşımakta,
    - Ayrıştırılması ("bitumen"i kumdan ayırma işlemi) sırasında 1 varil petrol için 2-3 varil su gerekmekte. Ayrıca kullanılan bu sular yüksek derecede zararlı kimyasallar içermekte. Bu suların döküldüğü yerlerdeki kirliliğin temizlenmesi ise aşırı derecede maliyet getirmekte,
    - Alberta'da geçtiğimiz ay yapılan açıklamada bu işlemler sırasında, 2008'de telef olan 500 ördeğin dışında, 2000-2008 arasında 164 hayvanın daha telef edildiği bilgisi ulaştırılmış yazıda.

    http://www.oil-price.net/en/articles/Tar-sand-mining-gaining-force.php?utm_source=feedburner&utm_medium=email&utm_campaign=Feed:+Oil-pricenet-OilPriceTodayAndTomorrow+(Oil-price.net+-+Oil+Price,+Today+and+Tomorrow)

    Her gün daha da kötüye gidiyoruz. Söylenecek fazla söz yok.




  • alternatif enerji kaynakları deyince şu haberi vermeden geçemedim. Olay doğru ise enerji işini çözeceğiz galiba

    http://www.haberturk.com/yasam/haber/511405-70-yildir-hic-yemeyen-ve-icmeyen-adam
  • 
Sayfa: önceki 7071727374
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.