Evrim saf natüralizmin eseri değildir.Natüralizm:Ateistlerin iddia ettiği üzere yaratıcısı olmadan kendi doğasının tutarlılığı vasıtasıyla bir tasarımcıya ihtiyaç duymadan ortaya çıkabilen sistemleri iddia eder. Fakat gerçekte olan doğadaki gördüğümüz canlılar Tanrı tarafından yaratılmıştır.Canlıların evrene anlatıldığı gibi adaptasyonu doğru olmakla birlikte canlıların içinde bulunduğu environment yani canlının yaşadığı mekanda içinde bulunduğu canlıya olarak karşılık verir.Dualist Tasarım.Bu kuantum gibi çok üst düzey tanrının enstrumanları ile gerçekleşir. Environment canlıya adapte olmasından kasıt nedir ? Yarasa sonar sistemleri kullanarak yaşadığı gerçekliği algılamaya çalışır aynı 2.dünya savaşında Nazilerin uçaklarını yakalamak için ingilizlerin yaptığı gibi bu örnekten yola çıkarak Yarasa sadece yaşadığı çevreye adapte olmamış içinde bulunduğu çevre ile bütünsel olarak tanrı tarafından sanatsal olarak tasarlanmıştır. Balinaların Ultrason ile iletişim kurması Balina çevreye adapte olarak tasarlanmıştır.Denizlerin yapısını kör saatçi göremeyeciği için bu evrenin dışından deistik bir bilinç tarafından ortamla kolektif olarak uyumlu olarak tasarlanmıştır.Ve amaç sanat ve gösteridir. Şimdi, bu anlatıma bir örnek ekleyelim: Düşünün ki bir kertenkele, denizin üzerinde koşarak ilerliyor. Bu kertenkele su üzerinde yürüyüşü gibi, doğanın kurallarını hiçe sayarak hareket ediyor. Bu görüntü, sadece fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda bir metafor. Kertenkele, doğanın sunduğu sınırları aşmakta; evrenin tanrısal tasarımının bir parçası olarak, onun iradesiyle hareket ediyor. Environment, yani çevre, canlıların yaşadığı mekânı ifade eder. Bu kavram, kertenkele için de geçerlidir. O, yaşadığı dünyanın sınırlarını zorlayarak, Tanrı'nın yarattığı sanatsal bir kompozisyonun parçası haline geliyor. İşte bu noktada, dualist tasarım devreye giriyor. Kertenkele, denizin üzerinde koşarak, doğanın karmaşıklığını ve Tanrı'nın varlığını simgeliyor. Bu sanatın amacı nedir? Tanrı neden sanat yapıp bu gözümüze sokuyor ? İBRET alıp egolarımızı bir köşeye bırakıp tanrıya boyun eğmemiz için. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 3 Eylül 2024; 1:17:29 > |
Evrim saf natüralizmin eseri değildir.Tanrı'nın eseridir.
-
-
sayın hocam dediklerinizin doğruluk payı muhakkak kimine göre vardır kimine göre yoktur. Aristotales ''ilk muharrik'' kavramını şu şekilde açıklar ben özetliyorum. Evrende bir ilk başlatıcı ilk muharrik olması lazım o da sonsuz ve soyut olmalı yani bir formu olmamalı ve ondan önce bir şey olmamalı, İlk Muharrik devinimi sağlayan hareketi bir diğerine aktarır bu da ebedi ve bir formu olan bir şey olması gerekir. Yani ilk muharrik'i evren için düşünürsek Tanrı olarak adlandıralım ilk muharrikin can verdiği her şey doğada ki ve dünyada ki herşey olarak düşünülebilir. Saf Naturalizm konusuna değinirsek eğer ki iddaa eddikleri her şey doğruysa kendi doğasının tutarlılığı ekseninde yok olmaya da mahkumdur. Yani yaratıcı bir gücün eksikliğinde çıkacak sistemler elbette varolduğu gibi yok olacaktırda, bazıları doğa ana der inançlarına bazılarımız Tanrı ve dünyaya gönderdiği semavi dinleri veya diğer dinler. Asıl soru Tanrının insalara din gönderip göndermediğidir bunu ispatlamak gerekir hocam siz ne diyorsunuz bu konuda
-
Aristoteles örneğini verip doğru ve rasyonel bir mantıksal çıkarım yapmış gözüküyorsunuz. Aristoteles ile İslam düşünürleri ortak bir çatı altında buluşurlar. Bu yaşadığımız kainat, evren sadece Rabbin yaratmış olduğu bir suni boyut olarak kabul edilebilir; evren, gerçekliğin projeksiyon hologramı gibidir. Rabb, kendi arşından ve gerçekliğinden bizim düşük boyutlu ve farklı kainatımızı yaratmıştır. Eğer 4 semavi dinlerin Rabbi, yaratıcı olan Allah'a inanıyorsanız, bu yeterlidir. Ondan korkup O'na ibadet edip, hem içinizde hem de dışınızda samimi ve iyi salih ameller işleyip, farz ve sünnetleri yerine getiriyorsanız, bu durumda şu anda bulunduğumuz hayatın geçiciliğini fark ederek içine huzur ve maneviyat çökecektir.
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
Mekanın canlıya karşılık verecek bir erekle donanmış olduğunun delilleri yetersiz, bilhassa optimal adaptasyondan söz ediyorsak. Çevresel değişimler bir takım türleri yok ediyor. Bazı popülasyonlar azalırken bazıları değişen çevreye uyum sağlayıp çoğalıyor. Kısaca seçme süreci yaşıyorlar. Bu süreçte canlılık ve çevre ilişkisi random bir tertibe sahip; bu anlamda canlılar kendi faaliyetleriyle çevreyi manipüle edip değiştirseler de bu kendi popülasyonlarının veya başka popülasyonları bireyleri için yararlı da olabilir, zararlı da. İdeal bir tasarımsal gaye çerçevesinde yürümüyor. Daha doğrusu böyle bir gaye mevcut genel tabloya ve kimi zaman türleri yok edecek kadar akıldışı tasarımsal kusurlara ve evrimsel unsurların deterministik süreçte rastgele dağılımına işaret eden deliller yığınına uymamakta. Evrim genel tasarımsal bir durum olmaktan ziyade fizikteki termodinamiğin ve entropinin biyosferdeki yansıması olarak deterministik mekanist süreçlerle randomness'a açılan bir fenomen. Kısaca evren entropi çerçevesinde ısıl ölüme sürüklenme eğiliminde, tabiatta bu gelişimin yan ürünü olarak evrim gerçekleşiyor. Temelde termodinamik taban enerji seviyesine ulaşana kadar tabiattaki kuantum olgu ve alanlar evrimsel süreçte dallanıp budaklanan organizmalar da dahil olmak üzere çeşitli örüntü dizileri meydana getiriyorlar. Tanrı ve tasarım burada insan merkezci iptidai bir düşüncenin ürünü mefhumlar ve aslında başvurulmasına hiç lüzum bulunmayan hipotezler. İnsanoğlu yalnızca madde ve enerjinin buz gibi ürpertici olup dengesiz sıçramalar yapabilen kuantum alanlarından ve çeşitlenmelere de saparak rastgeleleşen dağılımlarla kaotik bir tekdüzelikte sıfırlayan homojenleşme eğiliminden kaçabilmek için, toplumsal bir düzeni teistik bir otorite ile sağlayabilmek için bu kavramlara sığınıyor.
Aslında doğada rasyonal bir tasarım arayan Albert Einstein bu tabloya karşı pek insani bir tepki gösterek Tanrı/Doğa zar atmamalı demiştir. Kuantumun klasik Kopenhag Yorumu'nun kurucularından Niels Bohr da Einstein'a Tanrı/Doğa'ya ne yapması gerektiğini söylemeyi bırak demiştir. Bohr haklıdır. Doğanın nasıl olması gerektiğini söylemeyi bırakınız. Ben merkezciliğinizi ve narsisizminizi bırakıp insan merkezci kavramlara sığınmayıp doğayı olduğu gibi hazmetmeye çalışınız. Kendi ahlakınız ve kendi zekanızla bir birey olarak doğayı anlayabilir ve doğaya ayak uydurabilirsiniz. Bunu bir arada da bir grup olarak da yapabiliriz. Sıradan insanlar gibi kaprisli, acımasız, bağışlayıcı vs olan insan benzeri tanrıları veya Aristoteles'in rasyonalist ontoloji hezeyanlarını peşlerinden kovalamaya gerek bulunmuyor.
Doğa Tanrısı'nın size karşı hissettiği hiçbir duygu yok ve size tayin ettiği hiçbir objektif gaye de yok. Bu da insan için gerçek bir özgürlüktür. Şair filozof Lucretius'un idrak ettiği gibi gerçek özgürleştiricidir. Gerçek bir yaratıcılık, yalnızca doğanın prensipleriyle sınırlanmış olan bir kreasyon şansıdır. Bu Tanrı'yı anlamanın hakiki yolu da fendir/bilimdir. Başka yol aramak gaflet, dalalet ve cehalettir.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Kuantum Mekaniği ve Tanrı'nın İradesi
Argüman: Temelde termodinamik taban enerji seviyesine ulaşana kadar tabiattaki kuantum olgu ve alanlar evrimsel süreçte dallanıp budaklanan organizmalar da dahil olmak üzere çeşitli örüntü dizileri meydana getiriyorlar.
Cevap: İslami anlayışa göre, kuantum mekaniği ve diğer fizik yasaları Allah'ın yarattığı ve kontrol ettiği sistemlerdir. Kuran'da "O'nun katında her şey bir ölçü iledir" (Ra'd Suresi, 8) buyurulmuştur. Bu, en küçük parçacıktan en büyük galaksiye kadar her şeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu gösterir. Kuantum alanındaki olaylar rastgele değil, Allah'ın iradesi doğrultusunda gerçekleşir. Sonuçlar, sonsuz olasılıklar arasından Allah'ın belirlediği şekilde ortaya çıkar.
Argüman: Çevresel değişimler bir takım türleri yok ediyor. Bazı popülasyonlar azalırken bazıları değişen çevreye uyum sağlayıp çoğalıyor. Kısaca seçme süreci yaşıyorlar.
Cevap: İslami anlayışa göre, Allah'ın yaratma ve yok etme gücü sınırsızdır. Kuran'da "O, yaratır ve öldürür" (A'raf Suresi, 158) buyurulmuştur. Türlerin yok oluşu veya evrim süreci, Allah'ın iradesinin bir tezahürü olarak görülebilir. Bu süreçler, Allah'ın koyduğu doğa kanunları çerçevesinde gerçekleşir. Ancak bu, rastgele bir süreç değil, Allah'ın kontrolü altında olan ve O'nun hikmetine uygun şekilde ilerleyen bir süreçtir. Allah, dilediği türleri yaratır, dilediğini yok eder ve bu süreçte türlerin birbirini etkilemesine izin verir.
Argüman: İdeal bir tasarımsal gaye çerçevesinde yürümüyor. Daha doğrusu böyle bir gaye mevcut genel tabloya ve kimi zaman türleri yok edecek kadar akıldışı tasarımsal kusurlara ve evrimsel unsurların deterministik süreçte rastgele dağılımına işaret eden deliller yığınına uymamakta.
Cevap: İslami bakış açısıyla, Allah'ın yarattığı her şeyin bir hikmeti vardır. Bizim "kusur" olarak algıladığımız şeyler, aslında Allah'ın planının bir parçası olabilir. Kuran'da "Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır" (Bakara Suresi, 216) buyurulmuştur. Bu, görünüşte kusur gibi görünen şeylerin aslında daha büyük bir planın parçası olabileceğini gösterir. Evrimsel süreçler ve doğal seçilim, Allah'ın yarattığı doğa kanunlarının bir sonucu olarak görülebilir. Bu süreçler rastgele değil, Allah'ın kontrolü altındadır.
Argüman: Evren entropi çerçevesinde ısıl ölüme sürüklenme eğiliminde, tabiatta bu gelişimin yan ürünü olarak evrim gerçekleşiyor.
Cevap: İslami perspektiften, evrenin sonlu olduğu ve bir gün son bulacağı kabul edilir. Kuran'da "Her şey yok olacaktır. Sadece azamet ve ikram sahibi Rabbinin zatı baki kalacaktır" (Rahman Suresi, 26-27) buyurulmuştur. Entropi ve ısıl ölüm kavramları, Allah'ın evrene koyduğu yasaların bir sonucu olarak görülebilir. Ancak bu süreçler, Allah'ın kontrolü altındadır ve O'nun iradesine tabidir. Evrim, bu sürecin bir parçası olarak Allah'ın izniyle gerçekleşen bir mekanizma olarak düşünülebilir.
İnsan Merkezcilik ve Tanrı Kavramı
Argüman: Tanrı ve tasarım burada insan merkezci iptidai bir düşüncenin ürünü mefhumlar ve aslında başvurulmasına hiç lüzum bulunmayan hipotezler.
Cevap: İslami bakış açısına göre, Allah'ın varlığı ve yaratılıştaki rolü, insan merkezci bir düşüncenin ürünü değil, evrenin ve yaşamın varoluşunun temel gerçeğidir. Kuran'da "Gökleri ve yeri hak ile yarattı" (En'am Suresi, 73) buyurulmuştur. Allah'ın varlığı, evrenin ve yaşamın karmaşıklığını, düzenini ve amacını açıklayan en rasyonel açıklamadır. İnsan, Allah'ın yarattığı varlıklar arasında özel bir yere sahip olsa da, bu Allah'ın sadece insanlar için var olduğu anlamına gelmez. Allah, tüm varlıkların Yaratıcısı ve Sustanıcısıdır.
Argüman: Bu Tanrı'yı anlamanın hakiki yolu da fendir/bilimdir. Başka yol aramak gaflet, dalalet ve cehalettir.
Cevap: İslami perspektiften, bilim Allah'ın yarattığı evrenin yasalarını keşfetmenin bir yoludur. Kuran'da "Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, yanlarından geçerler de onlara hiç bakmazlar" (Yusuf Suresi, 105) buyurulmuştur. Bu, bilimsel keşiflerin Allah'ın varlığının delillerini ortaya çıkardığını gösterir. Ancak Allah'ı anlamak sadece bilimle sınırlı değildir. Vahiy, tefekkür ve manevi tecrübeler de Allah'ı anlamanın yollarıdır. Bilim ve din, birbirini tamamlayan ve Allah'ın yarattığı gerçekliği anlamaya yardımcı olan iki farklı yaklaşımdır.
Argüman: Mekanın canlıya karşılık verecek bir erekle donanmış olduğunun delilleri yetersiz, bilhassa optimal adaptasyondan söz ediyorsak.
Cevap: İslami perspektiften bakıldığında, evrendeki her şeyin bir amacı ve hikmeti vardır. Allah'ın yarattığı her şey, O'nun sonsuz ilmi ve hikmeti doğrultusunda bir düzen içindedir. Optimal adaptasyon konusunda, Kuran-ı Kerim'de "O ki, yarattığı her şeyi güzel yapmıştır" (Secde Suresi, 7) buyurulmaktadır. Bu ayet, Allah'ın yarattığı her şeyin mükemmel ve amaca uygun olduğunu gösterir. Doğadaki kompleks sistemler, canlıların çevreye uyumu ve ekosistemlerin hassas dengesi, tesadüfle açıklanamayacak kadar karmaşık ve amaçlıdır. Bu durum, bir Yaratıcı'nın varlığına işaret eder.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 7 Eylül 2024; 10:9:34 >
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
-
Konuda evrimin varlığı üzerinden gidilmiş. Evrim var mıdır? Evrim diye birşey gerçekleşmiş midir?
İnsanoğlunun yaşam süresi kısıtlı, insanoğlu malesef binlerce yıl yaşamıyor, bu yüzden geçmişte neler olmuş ve bu canlılık nasıl olmuş tüm bunlara dair teoriler üretiyor. Elbette insan merak eden bir bir varlık, bu canlılık nasıl oluşmuş bunu merak etmesi de gayet normal. Fakat normal olmayan birşey var, insanoğlu bilemediği ve açıklayamadığı şeyleri uydurmak zorunda değil ve malesef insanoğlu bazı durumlarda bunu yapıyor.
Açıklayamadığı şeyler hakkında uydurma yoluna gidiyor.
Örnek olarak dünyanın oluşumu yapısı ve bugüne kadar nasıl geldiği.
Sosyal medya platformlarında bununla ilgili birçok animasyon var. Dünya önce toz bulutuymuş sonra birleşmiş katı hale gelmiş döne döne de yuvarlak olmuş. Bunun hiçbir ispatı yok, böyle olduğuna dair hiçbir kesin bilgi olmamasına rağmen insanoğlu uydurma yoluna gidiyor ve bunu da insanlığa tek doğruymuş gibi sunuyor.
Bir başka örnek dünyanın yapısı. Dünyanın çekirdek kısmını gösteren görseller var. Dünyadan derine en fazla 15-18 km kadar inilebiliyor, daha derine inmek mümkün değilken dünyanın çekirdeği hakkında bilgi sahibi olmaya imkan yokken bize dünyanın yapısı hakkında görseller sunuluyor ve bu tek doğruymuş gibi sunuluyor. Tüm bu bilgiler bilim kitabı dedikleri kaynaklara da konulunca bunu insanlar "bilim söylemiş o zaman doğru" diye kabul ediyor. Halbuki yerin en fazla 15-18 km derinliğe inilebiliyorken dünyanın merkezinin görselini çizmek mümkün değildir.
Evrim de böyle. Milyonlarca yıllık fosillerden çizim yapıp kemikleri çizimle çizip başka canlıların kemiklerine uyarlayıp işte evrim diye bunu da tek doğruymuş gibi kitaplara koyuyorlar ve tek doğru gibi insanlığa sunuyorlar.
Ben ve birçok insan evrime inanmıyor, inanmak zorunda da değil. Hiç kimseye de elle çizilmiş çizimlere inanmıyor diye de bilim karşıtı diyemezsiniz.
Bize yani insanlığa sunulmuş birçok yalan var. Dünya bu yalanlar üzeriden dönüyor.
Dünyanın küre şeklinde olmadığına dair, uzaya gidilmediğine dair onlarca örnek koyduğum düz dünya ve uzay yalanlarını ispatlayan konu açtım.
Ben uzaya gidildiğine de inanmıyorum, uzay diye bir yerin olmadığına inanıyorum, bunu da kafama göre değil ispat edilmiş gözleme ve bilime dayalı videolara göre söylüyorum.
Bilmiyoruz... insanoğlu binlerce milyonlarca yıl geçmişi bilmiyor bu kadar basit. İnsanoğlu herşeyi bilecek diye bir kaide yok. Bilemediği şeyler üzerinden uydurma şeylerle insanlığın kandırılmasına da karşıyım.
Evrim diye birşey yok, milyonlarca canlının muhteşem özelliklerini açıklamakta evrim zayıf ve vasat kalıyor. Açın evrimle alakalı Kör Saatçi ve Türlerin Kökeni kitaplarını okuyun, hepsinin nasıl zorlama ve masal üzerine sözde bilim inşa ettiklerini görün.
Evrim üzerinden Tanrı'nın varlığı konusu işlenemez çünkü evrim diye birşey yok.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Mevcut bir canlının fosilinin arkasına iki tane kemik koyup işte size evrimle birlikte kuyruklu canlıya dönüşmüş bilmemne canlısı demedikleri ne malûm?
NASA diyor ki; bilmem kaç milyon ışık yılı öteden sinyal geldi. Nasıl geldi göster, ne yaptın da nereye sinyal geldi, milyonlarca ışık yılı öteye sinyali nasıl gönderdin sinyal gelen cihazın nerede..
Dünyanın çekirdeğine inmişsin, nasıl indin göster hani video nerede nasıl neyle deldin dünyanın dibine kadar hani cihazın nerede kamerası nerede göster??
Yok.. hiçbiri yok..var mı soruyorum?
Evrime inanan, NASA 'ya inanan, dünyanın çekirdeğini gösteren kim olduğu muamma insanların kanıtları videoları bu işi yaparken çekimleri ispatları nerede???
Yok.
Çiz bir fosil işte sana evrim..çiz bir küre dünya merkezi ortasına çekirdek lav vs koy al sana dünyanın merkezi... uydur bir haber uzaydan sinyal geldi al sana uzay..
Böyle mi yani? Bu işler böyle mi olacak bilim bu mu?
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Bilim, Allah'ın yarattığı muhteşem evrenin sırlarını keşfetmek için insanoğluna bahşedilmiş bir araçtır (Tool). Kainatı, doğayı ve canlıları inceleyerek Yaratana şükretmek ve ibret almak, bilimin asıl amacı olmalıdır. Ne yazık ki günümüzde bazı bilim insanları, natüralist varsayımlarla kendilerini sınırlayarak, bu muazzam tasarımın ardındaki ilahi zekayı görmezden gelmektedirler.
Evrim, saf natüralizmin bir sonucu değil, Yüce Yaratıcı'nın kusursuz planının bir parçasıdır. Natüralizm, ateistlerin iddia ettiği gibi, bir tasarımcıya ihtiyaç duymadan kendi kendine var olabilen sistemleri savunur. Oysa gerçekte, doğada gördüğümüz her canlı, Tanrı'nın eşsiz sanatının bir yansımasıdır.
Canlıların çevreye adaptasyonu doğrudur, ancak bu süreç tek yönlü değildir. Canlının yaşadığı ortam da canlıya karşılık verir. Bu, dualist tasarım olarak adlandırılabilir ve kuantum mekaniği gibi çok üst düzey ilahi enstrümanlarla gerçekleşir. İşte bu muhteşem tasarımın örnekleri:
- Kuantum Bakteriler:
- Rhodobacter sphaeroides adlı bir bakteri türü, fotosentez sırasında kuantum koherans kullanır. Bu bakteri, ışık enerjisini toplarken kuantum süperpozisyonundan faydalanır. Bu, klasik fizik yasalarıyla açıklanamayacak bir olgudur. Bakterinin bu yeteneği, Yaratıcı'nın mikro düzeydeki kusursuz tasarımını gösterir.
- Kuş Navigasyonu ve Kuantum Pusulası:
- Göçmen kuşlar, Dünya'nın manyetik alanını algılamak için gözlerindeki kriptokrom proteinlerini kullanır. Bu proteinler, kuantum dolaşıklık prensibine dayalı olarak çalışır. Kuşların binlerce kilometre yol kat edip tam olarak aynı yere dönebilmeleri, Tanrı'nın onlara bahşettiği bu olağanüstü yeteneğin bir sonucudur.
- Kertenkele Geckoların Süper Yapışkan Ayakları:
- Geckolar, Van der Waals kuvvetleri sayesinde düz duvarlara ve tavanlara tırmanabilirler. Bu kuvvetler, atomik düzeyde gerçekleşen kuantum etkileşimlerinden kaynaklanır. Geckoların ayaklarındaki bu nanoteknolojik tasarım, Yaratıcı'nın en küçük detayları bile düşündüğünün bir kanıtıdır.
- Su Üstünde Yürüyen Basilisk Kertenkelesi:
- Bazı kertenkele türleri, özellikle Basilisk kertenkelesi, su üstünde koşabilme yeteneğine sahiptir. Bu yetenek, fizik yasalarını adeta hiçe sayan bir mucize gibidir. Kertenkele, ayaklarını o kadar hızlı hareket ettirir ki, suyun yüzey gerilimini kullanarak batmadan ilerleyebilir. Bu, doğanın sınırlarını zorlayan ve Tanrı'nın yaratıcılığını gösteren olağanüstü bir örnektir.
- Kuantum Fotoreseptörlü Kelebekler:
- Bazı kelebek türleri, ışığı algılamak için kuantum koherans kullanır. Bu, onların çok düşük ışık seviyelerinde bile görmelerini sağlar. Kelebeklerin kanatlarındaki desenlerin oluşumu da kuantum etkilerine dayanır. Bu muhteşem tasarım, Yaratıcı'nın sanatının inceliğini gösterir.
- Fizik Yasalarını Zorlayan Tardigradlar:
- Tardigradlar veya diğer adıyla su ayıları, ekstrem koşullara dayanabilen mikroskobik canlılardır. Uzayın vakumunda hayatta kalabilir, -272°C'ye kadar soğuklukta ve 150°C'ye kadar sıcaklıkta yaşayabilirler. Bu canlılar, bildiğimiz fizik yasalarının sınırlarını zorlar ve Yaratıcı'nın canlılara bahşettiği olağanüstü yetenekleri gösterir.
- Kuantum Tünelleme Yapan Enzimler:
- Bazı enzimler, kimyasal reaksiyonları katalizlerken kuantum tünelleme etkisinden faydalanır. Bu, klasik fizikle açıklanamayan bir fenomendir ve hücre içi süreçlerin ne kadar karmaşık ve hassas bir şekilde tasarlandığını gösterir.
- Manyetotaktik Bakteriler:
- Bu bakteriler, Dünya'nın manyetik alanını algılayabilen ve buna göre hareket edebilen nano-mıknatıslar içerir. Bu yetenek, bakterilerin kuantum hassasiyetinde çalışan biyolojik pusulalara sahip olduğunu gösterir.
- Kutup Ayılarının Termal Görüşü:
- Kutup ayıları, avlarını termal kızılötesi radyasyonu kullanarak tespit edebilirler. Bu yetenek, klasik fizik yasalarının ötesinde, kuantum optiğin prensiplerini kullanır. Tanrı'nın, canlıları yaşam koşullarına mükemmel bir şekilde adapte ettiğinin bir örneğidir.
- Elektrik Üreten Yılan Balıkları:
- Elektrikli yılan balıkları, vücutlarında yüksek voltajlı elektrik üretebilirler. Bu yetenek, kuantum elektrodinamiğin prensiplerini kullanır ve Yaratıcı'nın canlılara bahşettiği olağanüstü özellikleri gösterir.
Bu örnekler, evrenin ve yaşamın sadece basit fizik yasalarıyla açıklanamayacak kadar karmaşık ve muhteşem olduğunu göstermektedir. Her bir canlı, Yüce Yaratıcı'nın kusursuz sanatının bir parçasıdır. Bu sanatın amacı nedir? Neden Tanrı bu olağanüstü tasarımları gözümüzün önüne seriyor?
Cevap açıktır: İbret almamız, egolarımızı bir kenara bırakıp Tanrı'nın büyüklüğü karşısında huşu içinde eğilmemiz için. Bu sanatsal gösteriler, bize Tanrı'nın sonsuz gücünü ve yaratıcılığını hatırlatıyor, bizi tevazuya ve şükre davet ediyor.
Sonuç olarak, evrim ve bilim, Tanrı'nın eserlerini anlamak için birer araçtır. Bu araçları kullanırken, Yaratıcı'yı unutmamak ve O'nun sanatsal tasarımının bir parçası olduğumuzu hatırlamak çok önemlidir. Bilim, Tanrı'nın yarattıklarını incelemek ve O'na şükretmek için vardır, kendiliğinden oluşan sistemleri savunmak için değil.
Kuantum dünyasından makro dünyaya, mikro organizmalardan kompleks canlılara kadar her şey, Yüce Yaratıcı'nın kusursuz planının bir parçasıdır. Bu muhteşem tasarımı gördükçe, insanoğlu kendi sınırlılığını ve Yaratıcı'nın sonsuz kudretini daha iyi anlayacaktır. İşte bu anlayış, gerçek bilimin ve gerçek imanın temelini oluşturur.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 9 Eylül 2024; 17:49:25 >
-
Evrim diye birşey yok, Allah bu canlılığı nasıl yarattı bilmiyoruz. İnsanoğlunun bilemediği şeyler hakkında masallar uydurmasından ben bıktım usandım.
Evrime inanan insanlara bir canlının atıyorum; ateşböceğinin evrimini sor anlatamaz. Ateşböceği hangi şartlara maruz kalmış da ışık çıkartmış sor, hiçbir cevap veremez. Ya da örümceği sor, örümcek nasıl olmuş da ağ üretip ağ örmeyi öğrenip ağ örmeye başlamış.
Ya da sen evrime inanıyorsan sana soruyorum bu örnek verdiğim canlılar için cevap ver, evrim diye birşeyin olmadığını kendinden yaşayarak öğren.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Novagate -- 10 Eylül 2024; 21:34:27 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Arkadaşım okuduğunu anlamıyorsun sanırım.Evrim diye gözüken şey aslında yaratılıştır.Gençleri evrim diye kandırıyorlar fakat bu Yüce Allah'ın eseridir.
Aynı şeyi konuşuyoruz fakat beni anlamakta zorluk çekiyorsun.
-
Aynı şeyi konuşmuyoruz, sen evrimi var kabul edip bunu Allah'ın yaratış şekli olarak varsayıyorsun. Evrim diye bir şey yok, bu kadar canlı türleri nasıl oluştu bilmiyoruz, bir şekilde oldu, elbette bu yaratılış Allah'ın eseri ama bu yaratılış evrimsel süreçle olmadı.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Dostum 21.yüzyılda biyoloji profesörleri gençleri ve halkı kandırmaktadır.Canlıların doğaya uyum sağlamasına evrim ismini vermişler fakat konuda bahsetmiş olduğum gibi Canlının içinde bulunduğu çevreye uyumu olduğu gibi çevrenin canlı ile etkileşimi vardır.Evrimsel biyologlar Canlı doğaya evrilir diyor fakat canlı yaşadığı ortama göre tasarlanmıştır.Yaşadığı ortamda canlı ile etkilişime girer.Sen ve ben bunları görebiliyoruz fakat genç dostlarımızı Evrimsel biyologlardan korumamız gerekir.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 12 Eylül 2024; 21:35:41 >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X