Şimdi Ara

Kederin kaynağı nefstir

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
20
Cevap
0
Favori
368
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Geçen günlerde bir sebepten dolayı, yakın zamanda öleceğimi hissetmeye başladım. Bu his (belki kuruntu) günden güne arttı ve artık çok yakın zamanda öleceğimden nerdeyse emindim. Tabi bu durum çok ağırıma gitti: Türkiye ölüm yaş ortalamasını düşünüyorum, arkadaşlarımı düşünüyorum, yaşamış olsaydım ilerde yapabileceğim (dolayısıyla kendimi ispat edebileceğim) bazı olayları düşünüyorum vs. İşte bunların hepsi benim ölümü içtenlikle kabullenmemi engelledi.

    İnsanın yaşam istenci, kıyas yoluyla kendisinde bir şeyler hak iddia etmesinden kaynaklanır. Misalen insanlar ortalama seksene kadar yaşıyorsa, yirmi yaşında ölmek erkendir gibi. Yine tüm kıskançlıklar ve hırslar gibi insanı kedere sürükleyen ahvaller de burdan kaynaklanır.

    Mesnevide aslan, kurt ve tilki hikayesi vardır. Kurt aslan karşısında kendine hak iddia ederek şöyle diyor: hünkârım sizin cüssenize uygun olan yaban öküzüdür, bana düşen de keçidir tilkiye de tavşan yeter. Aslan orada pençeyi takıp kurtu alaşağı ediyor. Dışardan adaletli gibi görünen bu paylaştırma işi özünde tamamen yanlış çünki.

    İşte biz de başkalarıyla kendimizi kıyas ederek acı veren vehmlere kapılmayalım.

    Veren de o alan da o, nedir senden gidecek? Telaşını gören de, can senin zannedecek. - NFK







  • Kederin,kaynağı ölüm korkusudur.Ölüm korkusu nefsle alakalı gözükmesine rağmen,inkar pastanın büyük kısmına çöker.Gökyüzüne,yıldızlara yüz çevirmek çok zorlu iştir

    Ortalık ölüm lafzıyla mühürler gözüküp yaşam çığlıkları atan zavallılarla doludur.Buna subjekasyon diyorum

    İnsan iye değildir,amma velakin tasarruf etme haklı saklı ve bu yönde negatif yakıştırmalar yapılamaz.Düşünceler alanıyla düşünülemeyenlerin yeri ayrı
  • bi kavram ilahi güçten gelirse size tercih hakkı sunulur. kader bi şekilde yazıldığı gibi değildir.
  • "İnsanın yaşam istenci, kıyas yoluyla kendisinde bir şeyler hak iddia etmesinden kaynaklanır."

    "İşte biz de başkalarıyla kendimizi kıyas ederek acı veren vehmlere kapılmayalım."

    21. yy'da edebiyatla felsefe yapılmaz. he yaparsın ama boş yaparsın. freud libidinal enerji diyor, lacan farklı bir şey söylüyor ama bu söylemleri okudukları kitaplara aldıkları eğitimlere ve buna binaen yaptıkları senteze dayandırıyorlar.
  • Teşekkür ederim.
  • Kederin bir kaynağı yoktur. Keder-veren-durum, kederin kendisidir. Canlı; keder-veren-durum'un tersini istediği için kederlenir.

    İnsan, kötü bulduğu şeylerin tersini ister. Bir şeyi kötü bulma sebebimiz, o şeyin bize kötü gözükmesidir.

    Şöyle anlatayım;

    İğne oluyorsunuz ve canınız acıyor. Burada acı veren şey, iğnenin kendisidir. Ama insanın soyutlama yeteneği, iğne-olma-olayı'ndaki acıyı soyutlayabilir. Ve bir süre sonra, "iğne olmak problem değil, iğneden acı duymak problem" şeklinde bir bakış açısına varabilir.

    Oysa, iğneye maruz kalan sağlıklı sinir uçları zaten acı algısını yaratmak zorundadır, bu biyolojik doğal durumdur. İğneye maruz kalmakla, iğneden acı duymak bir bütündür.

    Aynı şekilde, keder veren duruma maruz kalan insan, keder duymaktadır, bu da doğal durumdur.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-9F20A5F61

    Kederin bir kaynağı yoktur. Keder-veren-durum, kederin kendisidir. Canlı; keder-veren-durum'un tersini istediği için kederlenir.

    İnsan, kötü bulduğu şeylerin tersini ister. Bir şeyi kötü bulma sebebimiz, o şeyin bize kötü gözükmesidir.

    Şöyle anlatayım;

    İğne oluyorsunuz ve canınız acıyor. Burada acı veren şey, iğnenin kendisidir. Ama insanın soyutlama yeteneği, iğne-olma-olayı'ndaki acıyı soyutlayabilir. Ve bir süre sonra, "iğne olmak problem değil, iğneden acı duymak problem" şeklinde bir bakış açısına varabilir.

    Oysa, iğneye maruz kalan sağlıklı sinir uçları zaten acı algısını yaratmak zorundadır, bu biyolojik doğal durumdur. İğneye maruz kalmakla, iğneden acı duymak bir bütündür.

    Aynı şekilde, keder veren duruma maruz kalan insan, keder duymaktadır, bu da doğal durumdur.
    İğneden acı duymak problem şeklinde sonuca varırsan kendini baskılarsın. Bunda bir sorun yok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Çaresizlik ve yalnızlık
    8 ay önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-9F20A5F61

    Kederin bir kaynağı yoktur. Keder-veren-durum, kederin kendisidir. Canlı; keder-veren-durum'un tersini istediği için kederlenir.

    İnsan, kötü bulduğu şeylerin tersini ister. Bir şeyi kötü bulma sebebimiz, o şeyin bize kötü gözükmesidir.

    Şöyle anlatayım;

    İğne oluyorsunuz ve canınız acıyor. Burada acı veren şey, iğnenin kendisidir. Ama insanın soyutlama yeteneği, iğne-olma-olayı'ndaki acıyı soyutlayabilir. Ve bir süre sonra, "iğne olmak problem değil, iğneden acı duymak problem" şeklinde bir bakış açısına varabilir.

    Oysa, iğneye maruz kalan sağlıklı sinir uçları zaten acı algısını yaratmak zorundadır, bu biyolojik doğal durumdur. İğneye maruz kalmakla, iğneden acı duymak bir bütündür.

    Aynı şekilde, keder veren duruma maruz kalan insan, keder duymaktadır, bu da doğal durumdur.
    Çok güzel yazmışsın. Sağolasın




  • nefs konusu önemli olabilen bir şey. ruh ile karıştırılmakta.

    ben bir şey yapıyorsam bu doğrudur bu nefsin emridir!! demeyip bu ruhun emridir denirse kişiselliğin ilahiyatı kastederek anlam çarpılmasına uğradığı düşünülür.

    ....................

    buna bir nevi ruhun nefsi çarpması diyelim. mesela yıllardır hatta asırlardır baba denen kavramın aslında anne denen şey olduğunu öğrenelim. ya da kız çocuğunun aslında erkek çocuğu olduğunu. veya kadın üreme organının aslında boşaltım organı olsuğunu.

    şimdi siz yapılan tanımla nefsinizi ileri sürdünüz ancak reelize edilen hal ruhun sizin ağzınızı kelimelerinizi nefsinizi çarptığını gösterdi.

    o varlık annedir o varlık erkek çocuktur o yapı boşaltım organıdır üreme organı değildir demek zorunda kaldınız.

    ......................

    ruh denen argumanın nefs denen arguman üstündeki baskısı sonuçta lisanı çarpıtan kişiyi ve kimseyi beyan konusunda zorlar. buna tanım sorunu deniyor.


    ......................

    bu durum bir kader midir? aslında ruh denen argumanın kaderden anladığı şeyin ilahın taktiri olduğunu düşünmek kendi içinde tutarlı bir görüştür. bu açıdan ilahtan gelen şeye sabredilir veya şükredilir. teorik olarak bir husus ilahtan gelmelidir ki kader de olsa sabredilsin.

    ......................

    faili ilah olduğu her an ile failin onun gayrısında olan her hal bakımından ayrıma gidilirse nefse zor geldiği halde katlanılması gereken hal kader diye tanımlanabilir.

    ilahi güç zengindir o verir kadirdir. tecavüz hırsızlık katliam vs. denen her türlü hal bizatihi zatı dışıdır. bu kader değildir.


    ..............

    ilah kişiyi rasul seçer ve bu nefse ağır gelir. kader bundan sonradır. kişi bu teklifi kabul eder ve sonra istemez ise ikabların başladığı anlaşılıyor.

    hz. yunus aleyhisselamın izinsiz kavmini terk etmesi halinde kendisine verilen ceza, hz.yakuba aleyhisselama çocukları aracılığı ile verilen ceza, hz. luta hz.nuha vs de uzatılabilir. hatta hz. rasulullaha bile dokunan bir silsiledir.

    ....................

    kaderin kaynağı nefs değil de ruh gibidir denirse daha doğru bir tespit yapılmış olabilir. zira ruh bir şekilde galiptir. bu galibiyetinde yanında yer alırsanız onun ilminden pay alırsınız. yoksa zaten mutlak manada galip geleceğinden ötürü ihtiyaç hissetmeyen yapı olması hasebiyle ruhun ilminden azade olursunuz.

    .....................

    ruhun ilmi önemli mi? nefs denen çarpıtılmış tanımın çözümü bakımından elzemdir. örneğin basit bir örnek. yıllarca erkek çocuk isterim diyen bir adam devamlı deneme ile 6 tane çocuk yapıyor ve hepsi kız oluyor. sonra kadermiş falan diyor.

    ruh ilmiyle diyor ki senin kız-kadın dediğin zaten erkek çocuktu. eblehlik-acziyet-rezillik ne boyutta olmuş.

    bu açıdan ruhun ilmi gereklidir. tanım sorununu aşar. eşyanın ismini ademe öğrettik denirken bu isim yani tanım oldukça mühimdir ve muazzam bir ilim içerir.

    teorik olarak adem denen şahıs dünya üzerindeki her türlü eşyayı kamil manada tanımlayabilen bir kişi olmak durumundadır. yani siz diyelim ki bu kızım bu eşim bu babam dediğinizde o hayır bu şu bu şu bu ise çok çok farklı bir alemde olan aslında şu diyebilir.

    ........................

    adem denen yapının cinsellik başlığında tartışıldığı asırları es geçersek asli anlamı ve baba olarak bize fayda veren meali budur. bunun önemi ise adem var ise ruh denen ilme sahip olma konusunun anlam ve önemine binaendir.

    yani hz. adem aleyhissellam bir şekilde ruh denen yapının nefs denen yapı üzerindeki kahir-rüsvay eden baskısını alabilir.

    ........................

    kaderin teorik olarak vasıl olacağı iki yapıdan biri adem ise diğeri ruhtur denebilir. bunlardan birine diğerinden önce vasıl olmamak önemlidir. direk ruhla doğru anlatımla teorik olarak ilah nerede göremiyorum diyen bi halle karşılaşma çarpılmaya neden verir. aklın fikrin dimağın paramparça olur.

    adem ile yapılan görüşme sonrası ise yapılan karşılaşmanın verimli makul ve anlamlı olduğu görülecektir.

    ..........................




  • Yaşam belirsizle beraber var. Yarın da ölebilirsin ama +90 yıl yaşayadabilirsin. Antik Yunan'da yaşam boşuna kader tanrıçalarının elinde bulunan ince bir iple özdeşleşmiyor. Atropos'un kestiği ip yaşamın da sonu anlamına geliyor. Bir ip için kederlenmeye gerek yok ip olmak zaten yaşamın kendisini değerli kılan şey - çok klasik bir anlayış olaraktan -. Kopup gidecek bir şey kederinde ister istemez kendi değerini yaratıyor çünkü başka bir çaresi de bulunamıyor ama yaşam bir çare ihtiyacını ortadan kaldırıyor yaşam varken ölüm yok ölüm varken de zaten endişe bulunamıyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Yaşam belirsizle beraber var. Yarın da ölebilirsin ama +90 yıl yaşayadabilirsin. Antik Yunan'da yaşam boşuna kader tanrıçalarının elinde bulunan ince bir iple özdeşleşmiyor. Atropos'un kestiği ip yaşamın da sonu anlamına geliyor. Bir ip için kederlenmeye gerek yok ip olmak zaten yaşamın kendisini değerli kılan şey - çok klasik bir anlayış olaraktan -. Kopup gidecek bir şey kederinde ister istemez kendi değerini yaratıyor çünkü başka bir çaresi de bulunamıyor ama yaşam bir çare ihtiyacını ortadan kaldırıyor yaşam varken ölüm yok ölüm varken de zaten endişe bulunamıyor.
    İnsan +900 yıl yaşasa ip avuntusu aklına belki 150 yıl sonra gelirken belki de hiç aklına gelmeyecekti bile.Nedenselliği yanlış kuruyoruz

    Peki soruyorlar mı hayatın hangi kısmında iple yönetiliyor gibi hissettiğimi ya da hangi periyotlarla ip düşüncesinin akla gelindiğini.Sırf mantıklı görünen bir gerekçe uğruna yaşamımızın diğer kısımlarını geçersizleştirmenin alemi yok



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 16 Şubat 2020; 19:41:17 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    İnsan +900 yıl yaşasa ip avuntusu aklına belki 150 yıl sonra gelirken belki de hiç aklına gelmeyecekti bile.Nedenselliği yanlış kuruyoruz

    Peki soruyorlar mı hayatın hangi kısmında iple yönetiliyor gibi hissettiğimi ya da hangi periyotlarla ip düşüncesinin akla gelindiğini.Sırf mantıklı görünen bir gerekçe uğruna yaşamımızın diğer kısımlarını geçersizleştirmenin alemi yok

    Alıntıları Göster
    İp bir avuntu değil yaşamın kırılganlığını çok iyi anlatan bir ifade. Bu bir evrensel farkındalık. Tüm canlılar son derece kırılgan. Bir gerekçeye hiçbir zaman gerek olmadı gerekçesi zira kendi içinde evrene göre. Garip bir hastalık veya felaket anında yaşamdan alabilir seni. Olasılıklara takılıp yaşamazsın olasılıkları bilirsin ancak yadırgamazsın. Yaşam içerisinde hatırlamazsın dahi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    İp bir avuntu değil yaşamın kırılganlığını çok iyi anlatan bir ifade. Bu bir evrensel farkındalık. Tüm canlılar son derece kırılgan. Bir gerekçeye hiçbir zaman gerek olmadı gerekçesi zira kendi içinde evrene göre. Garip bir hastalık veya felaket anında yaşamdan alabilir seni. Olasılıklara takılıp yaşamazsın olasılıkları bilirsin ancak yadırgamazsın. Yaşam içerisinde hatırlamazsın dahi.

    Alıntıları Göster
    Durum ayrı,ondan üst yapı çıkartıp yargı belirtmek ayrı.Staocılık,optimizm nihilizm misali geri göndermeli doktrinler haksız kabulleniş kapsamında.İç dünyadaki tanrının dışarısı umrumda değil demenin yolu.Uygulama ise tersini gösteriyor,eğer giritli keşiş değilsen




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Durum ayrı,ondan üst yapı çıkartıp yargı belirtmek ayrı.Staocılık,optimizm nihilizm misali geri göndermeli doktrinler haksız kabulleniş kapsamında.İç dünyadaki tanrının dışarısı umrumda değil demenin yolu.Uygulama ise tersini gösteriyor,eğer giritli keşiş değilsen

    Alıntıları Göster
    Giritli Epimenides olabilirim. Atina'yı tanrılarla barıştırıyor. Marcus Aurelius'un heykellerdeki bayık bakışları haksız kabullenişse almayayım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Dahası yapılan gönderme iyeye içkindir.Kişi-nesne/arzu muhataplarının birbirince konuşlanması;koyutlanması yüzeysel değişimlerden fazlasını vaat etmez
  • Nefs değil nefis olacak, hem nefsimiz hep güzel ve zevkli seyleri bize yaptırır niyer kaynağı keder ve üzüntü olsun ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nefs değil nefis olacak, hem nefsimiz hep güzel ve zevkli seyleri bize yaptırır niyer kaynağı keder ve üzüntü olsun ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Rica ederim, sevgiler...
  • Ama sanırım nefsin kaynağı keder değil. Yoksa kimse nefsine düşmezdi bu kadar.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.