Şimdi Ara

Kuran'ın kağıda geçirilişi ve hakikat nedir? (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
151
Cevap
1
Favori
6.606
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    Peygamber efendimiz(sav) vefat ettiğinde , Kuranı ezberlemiş binlerce hafız vardı....

    "binlerce" değildi...
    rivayetlerde 4 kişiden bahsedilir, tüm rivayetler tarandığında sayı ancak "onlarca" çıkmaktadır...


    Hayır kardeşim.Binlerce hafız vardı.Hatta bu hafızlardan 700 tanesi , seferlerde şehit düştüğü için sahabeler telaşeye düştü.Kuran'ın kitap haline getrilmesi de bu dönemde gerçekleşti.Eskiden televizyon , dizi yoktu.İnsanlar oturup Kuran okurdu.Kuran'ı ezberlemek o kadar da zor bişey değil.80 senelik ömrü olan insan , 3-5 ayda rahatlıkla hafız olabilir.Tam hafızlık ve düzgün tecvitli okuma ise 1 seneyi bulur.Eski insanlar şimdiki gibi kahvehanelerde pişpirik oynayıp evde dizi izlemezdi.Akşamları tekkelerde toplanıp Kuran okur , kitap okurdu.Binlerce yılda , binlerce hafız tarafından günümüze taşındı Kuran.

    bilgileri birbirine karıştırmışsın muhterem kardeşim...

    Rasulullah hayattayken hafız olanların sayısı tüm rivayetler gözönüne alındığında bile en fazla onlarca çıkıyor...
    bununla ilgili yüksek lisans tezi var, bilinmeyen meçhul bir konu değil...

    bahsettiğin şehitler meselesi ise Rasulullah A.S. dönemiyle değil, I. halife Hz. Ebu Bekir dönemiyle ilgilidir...
    Rasulullah A.S.dan sonra hafızlığa önem verildi ve sayıları arttı...savaşlarda şehit olanların bir kısmı da hafızlardı...
    yemame savaşında şehitlerin sayısı 700'dür, hepsi hafız değildi, bunlardan en az 70'inin hafız olduğu rivayetlerde geçmektedir...en az 70 denince 700 anlamak mantıklı değil...en az 70 olarak sayılmışsa en fazla 80-90, bilemedin 100 olur...
    zaten yemame savaşında hafızların da şehit olması üzerine ayetlerin derlenmesine ve kitap (mushaf) haline getirilmesine karar verilmiştir...

    Kuran Tarihi ile ilgili tüm kaynaklarda (prof. Muhammed Hamidullah, prof. İsmet Ersöz, prof. Muhammed el-Azami) konu bu çerçevede anlatılmıştır...senin elinde başka kaynaklar varsa öğrenmek isterim...




  • piramit17 kullanıcısına yanıt
    Sosyal bilgiler öğretmenisiniz, felsefe ve psikolojiye ilgi duyuyorsunuz. Sizin elinizden geçen öğrencilerin geleceğini tahmin edebiliyorum. Aslında ilk okulda benim hocalarımda sizin gibiydi ama ben aklımı, mantığımı kullanıp bir şeyleri anlayabildim. Yani öğrencilerin, kişilerin kendinde bitiyor iş.

    Copy-Paste ile koyduğunuz soru-cevap bölümünü okuduğunuzdan emin değilim.

    Göremediğimiz edemediğiz şeyler kısmındaki şeyleri; algılayabilmemizi sağlayan cihazlar, deneyler yapılmışken, daha doğrusu veriler elde edilebiliyorken, matematiksel doğruluk sunulabiliyorken yani teyit edilebiliyorken, haklarında hiç bir bulgu bulunmayan ulvi varlıklarla karşılaştırmak saçmalık.

    Evrim üzerine olan kısım ve gezegenlerden bahseden kısımlar zaten ibretlik. :)

    Bir öğretmen olduğunu iddaa edip birde böyle saçmalıklarla gelmek...

    Ayrıca 8. Paragrafta yazdıklarınızdan kendi dininiz İslam'ı bile anlamadığınız ortada. :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi emc2xy -- 28 Kasım 2015; 14:12:37 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    Peygamber efendimiz(sav) vefat ettiğinde , Kuranı ezberlemiş binlerce hafız vardı....

    "binlerce" değildi...
    rivayetlerde 4 kişiden bahsedilir, tüm rivayetler tarandığında sayı ancak "onlarca" çıkmaktadır...


    Hayır kardeşim.Binlerce hafız vardı.Hatta bu hafızlardan 700 tanesi , seferlerde şehit düştüğü için sahabeler telaşeye düştü.Kuran'ın kitap haline getrilmesi de bu dönemde gerçekleşti.Eskiden televizyon , dizi yoktu.İnsanlar oturup Kuran okurdu.Kuran'ı ezberlemek o kadar da zor bişey değil.80 senelik ömrü olan insan , 3-5 ayda rahatlıkla hafız olabilir.Tam hafızlık ve düzgün tecvitli okuma ise 1 seneyi bulur.Eski insanlar şimdiki gibi kahvehanelerde pişpirik oynayıp evde dizi izlemezdi.Akşamları tekkelerde toplanıp Kuran okur , kitap okurdu.Binlerce yılda , binlerce hafız tarafından günümüze taşındı Kuran.

    bilgileri birbirine karıştırmışsın muhterem kardeşim...

    Rasulullah hayattayken hafız olanların sayısı tüm rivayetler gözönüne alındığında bile en fazla onlarca çıkıyor...
    bununla ilgili yüksek lisans tezi var, bilinmeyen meçhul bir konu değil...

    bahsettiğin şehitler meselesi ise Rasulullah A.S. dönemiyle değil, I. halife Hz. Ebu Bekir dönemiyle ilgilidir...
    Rasulullah A.S.dan sonra hafızlığa önem verildi ve sayıları arttı...savaşlarda şehit olanların bir kısmı da hafızlardı...
    yemame savaşında şehitlerin sayısı 700'dür, hepsi hafız değildi, bunlardan en az 70'inin hafız olduğu rivayetlerde geçmektedir...en az 70 denince 700 anlamak mantıklı değil...en az 70 olarak sayılmışsa en fazla 80-90, bilemedin 100 olur...
    zaten yemame savaşında hafızların da şehit olması üzerine ayetlerin derlenmesine ve kitap (mushaf) haline getirilmesine karar verilmiştir...

    Kuran Tarihi ile ilgili tüm kaynaklarda (prof. Muhammed Hamidullah, prof. İsmet Ersöz, prof. Muhammed el-Azami) konu bu çerçevede anlatılmıştır...senin elinde başka kaynaklar varsa öğrenmek isterim...


    Hz. Peygamber (asm)’in terbiyesinde yetişmiş sahabeler arasında yirmi üç yıl içinde Kur'an’ı sadece dört veya yedi kişinin ezberlemiş olması aklen muhaldir. Buhari’nin Es-Sahih’inde rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (asm) henüz hayatta iken meydana gelen ‘Bi’ru Maune’ olayında şehid olan ‘kurra’nın sayısı yetmiş kadardır. Hz. Peygamber (asm)'in vefatını takip eden yıl içinde meydana gelen dinden dönme olayları üzerine yapılan savaşlarda, Yemame’de şehid olan ‘kurra ve huffaz’ın sayısı da bazı alimlere göre 450-500 kadar bazılarına göre ise 700 kadardır.

    Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde 3.000 kişi Kur'an’ı ezbere biliyordu. Zeyd B. Sabit (ra)’in yazmış olduğu Kur'an ile Hz. Muhammed’e (sav) indirilen Kur'an arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü, Kur'an’ı herkes ezberliyor, ayrıca ezberlediklerini yazılı vesikalarla te’yid ediyorlardı. Her gün namazda okunan ve ona göre amel edilen şey nasıl unutulabilir? Kur'an ayetleri öyle ahenkli iniyordu ki, herkesin kolayca ezberleyebileceği kadar azar azar iniyordu

    Sonuç olarak, Kur'an vahyinin inmesinde Hz. Peygamber (asm) dahil hiç bir kimsenin müdahalesinin söz konusu olmadığını aşağıdaki ayet bize bildirmektedir:

    "Eğer o Peygamber bazı sözler uydurup bize isnat etmeğe kalkışsaydı muhakkak ki biz onu kuvvetle yakalar (ve ondan intikam alırdık). Sonra da muhakkak ki, onun kalb damarını keserdik. O zaman sizden hiç kimse O'nu koruyamaz"

    Kaynaklar:

    - Doç. Dr. Suat YILDIRIM, Kur'an-ı Kerim ve Kur'an İlimlerine Giriş, Ensar Nesriyat.
    - Osman KESKİNOĞLU, Mitoloji Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an-ı Kerim Düşünce Kavramları, Kur'an-ı Kerim Bilgiler, TDV. Yayınları.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29
    Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde 3.000 kişi Kur'an’ı ezbere biliyordu.

    hamidullah hocanın kitabı bende var, kitapta böyle bir ifade yok...
    hamidullah'tan nakil yaptığına göre kitabının sayfa numarasını verirsen kontrol ederim...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: emc2xy

    Sosyal bilgiler öğretmenisiniz, felsefe ve psikolojiye ilgi duyuyorsunuz. Sizin elinizden geçen öğrencilerin geleceğini tahmin edebiliyorum. Aslında ilk okulda benim hocalarımda sizin gibiydi ama ben aklımı, mantığımı kullanıp bir şeyleri anlayabildim. Yani öğrencilerin, kişilerin kendinde bitiyor iş.

    Copy-Paste ile koyduğunuz soru-cevap bölümünü okuduğunuzdan emin değilim.

    Göremediğimiz edemediğiz şeyler kısmındaki şeyleri; algılayabilmemizi sağlayan cihazlar, deneyler yapılmışken, daha doğrusu veriler elde edilebiliyorken, matematiksel doğruluk sunulabiliyorken yani teyit edilebiliyorken, haklarında hiç bir bulgu bulunmayan ulvi varlıklarla karşılaştırmak saçmalık.

    Evrim üzerine olan kısım ve gezegenlerden bahseden kısımlar zaten ibretlik. :)

    Bir öğretmen olduğunu iddaa edip birde böyle saçmalıklarla gelmek...

    Ayrıca 8. Paragrafta yazdıklarınızdan kendi dininiz İslam'ı bile anlamadığınız ortada. :)


    Senin anlyışınla benimkinin bir olmadıģı ortada zaten. Ayrıca konuyu mesleğime saptırmanız ne kadar seviyesiz olduģunuzu gösteriyor. Ben anlamadıģım okumadığım bir ßeyi başkasına yazmam. Bilgi hamallığı yapacak halim yok. O sizin övdüğünüz teknoloji sayesinde saatlerce yazı yazmaktansa copy paste yapmak daha doğru.

    Sonuç olarak yukarıda yazdıklarıma cevap verememişsiniz. Olayı mesleğime, inancıma getirmişsiniz. Bu durumda yazdıklarımın doğru olduğunu gösteriyor. Öğrencilerime din dersi öģretmiyorum, biraz cahilliğinize veriyorum. Milli eğitim bana ne verdiyse kendi branşımfa onu öğretiyorum. Ayrıca yapılandırmacı anlayı göre öğretmen rehberdir. Neyse size o konulardada bilahare ders verebilirim.

    Benim için sizinle muhatap olmak bile hata olur şu dakikadan sonra.

    Önce eleştirilere açık olun, tartışmaýı öğrenin. Mesleğimi yazmamın sebebi sizi ezmek ićin değil, herkesin her şeyi bilememesine örnek vermek içindi.

    Siz inançlı cahil insanlara alışmışsınız, okumuş olmam ve felsefeye ilgi duymam zorunuza gitmiş belli. Bizde en az sizin kadar aklımızı kullanıyoruz.

    Ateistliğide ilgi duyulacak, öyle herkesin erişemeyeceğı, bir ayrıcalıkmış gibi gençlere sunuyosunuz. Kendinizi aydın, aklınını kullanan mahlukatlar şeklinde gösteriyosunuz. Bu gibi yerlerdede bizler doğruyu söyleyince önünüze taş koyuluyo.

    Varlığı kanıtlanmış şeyler diyosunuz, bundan bir kaç yüzyıl önce o kanıtlanmış dediğiniz şeylerin hiç biri kanıtlanmamıştı. O zamanlarda herkes göremediği şeyleri tanrımı kabul etseydi. Şimdi bilimle varlığı kanıtlanınca aaa bu tanrı değilmiş mi oldu. Çok komiksiniz. İşinize gelince akıl, işinize gelince göz öncelikli oluyor.

    Gözler vardır görmez, kulaklar vardır duymaz diyor kuran. Sonrasındada siz onlarla uğraşmayın bir şey yapamazsınız onları yakıtı taş ve insan olan cehennem bekler diyor. Sizin gibiler için bile kuran açıklayıcı olmuşken siz neyin derdindesiniz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: piramit17


    quote:

    Orijinalden alıntı: emc2xy

    Sosyal bilgiler öğretmenisiniz, felsefe ve psikolojiye ilgi duyuyorsunuz. Sizin elinizden geçen öğrencilerin geleceğini tahmin edebiliyorum. Aslında ilk okulda benim hocalarımda sizin gibiydi ama ben aklımı, mantığımı kullanıp bir şeyleri anlayabildim. Yani öğrencilerin, kişilerin kendinde bitiyor iş.

    Copy-Paste ile koyduğunuz soru-cevap bölümünü okuduğunuzdan emin değilim.

    Göremediğimiz edemediğiz şeyler kısmındaki şeyleri; algılayabilmemizi sağlayan cihazlar, deneyler yapılmışken, daha doğrusu veriler elde edilebiliyorken, matematiksel doğruluk sunulabiliyorken yani teyit edilebiliyorken, haklarında hiç bir bulgu bulunmayan ulvi varlıklarla karşılaştırmak saçmalık.

    Evrim üzerine olan kısım ve gezegenlerden bahseden kısımlar zaten ibretlik. :)

    Bir öğretmen olduğunu iddaa edip birde böyle saçmalıklarla gelmek...

    Ayrıca 8. Paragrafta yazdıklarınızdan kendi dininiz İslam'ı bile anlamadığınız ortada. :)


    Senin anlyışınla benimkinin bir olmadıģı ortada zaten. Ayrıca konuyu mesleğime saptırmanız ne kadar seviyesiz olduģunuzu gösteriyor. Ben anlamadıģım okumadığım bir ßeyi başkasına yazmam. Bilgi hamallığı yapacak halim yok. O sizin övdüğünüz teknoloji sayesinde saatlerce yazı yazmaktansa copy paste yapmak daha doğru.

    Sonuç olarak yukarıda yazdıklarıma cevap verememişsiniz. Olayı mesleğime, inancıma getirmişsiniz. Bu durumda yazdıklarımın doğru olduğunu gösteriyor. Öğrencilerime din dersi öģretmiyorum, biraz cahilliğinize veriyorum. Milli eğitim bana ne verdiyse kendi branşımfa onu öğretiyorum. Ayrıca yapılandırmacı anlayı göre öğretmen rehberdir. Neyse size o konulardada bilahare ders verebilirim.

    Benim için sizinle muhatap olmak bile hata olur şu dakikadan sonra.

    Önce eleştirilere açık olun, tartışmaýı öğrenin. Mesleğimi yazmamın sebebi sizi ezmek ićin değil, herkesin her şeyi bilememesine örnek vermek içindi.

    Siz inançlı cahil insanlara alışmışsınız, okumuş olmam ve felsefeye ilgi duymam zorunuza gitmiş belli. Bizde en az sizin kadar aklımızı kullanıyoruz.

    Ateistliğide ilgi duyulacak, öyle herkesin erişemeyeceğı, bir ayrıcalıkmış gibi gençlere sunuyosunuz. Kendinizi aydın, aklınını kullanan mahlukatlar şeklinde gösteriyosunuz. Bu gibi yerlerdede bizler doğruyu söyleyince önünüze taş koyuluyo.

    Varlığı kanıtlanmış şeyler diyosunuz, bundan bir kaç yüzyıl önce o kanıtlanmış dediğiniz şeylerin hiç biri kanıtlanmamıştı. O zamanlarda herkes göremediği şeyleri tanrımı kabul etseydi. Şimdi bilimle varlığı kanıtlanınca aaa bu tanrı değilmiş mi oldu. Çok komiksiniz. İşinize gelince akıl, işinize gelince göz öncelikli oluyor.

    Gözler vardır görmez, kulaklar vardır duymaz diyor kuran. Sonrasındada siz onlarla uğraşmayın bir şey yapamazsınız onları yakıtı taş ve insan olan cehennem bekler diyor. Sizin gibiler için bile kuran açıklayıcı olmuşken siz neyin derdindesiniz.

    Mesleğinize değindim çünkü eğitimin bilinçlenme ve birey olma yolunda ki(hernekadar olay aslında kişinin kendisinde bitsede) ilk adım olduğunu düşünüyorum. Bu gün verilen eğitim tamamıyla boşa gidiyor. Bu boşa gitmeninde genelde eğitimi verenlerinde bilinçsiz kişiler olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Öğretmen olduğunuzu vurgulamanızda bu sebeple dikkatimi çekti.

    Öğrencilerinize din öğretiyorsunuz diyen olmadı. Durumunuza ve öğrencilerinizin durumuna yönelik bir atıfta bulundum. :)

    Copy-Paste sizi hamallıktan kurtarıyorsa herhalde o internetteki saçma soru-cevapları okuyup fikir edinmek yerine kendiniz araştırma yapıp, ilgili kitapları, çalışmaları okumakta hamallıktır sizin için.

    Soruları cevaplamamışsın demişsiniz. Neyini cevaplıyım ben onların? Aklını kullanan insan burada o sorulara cevap arayacağına ilgili kaynakları okur, çevresine bakar deney, gözlem yapar cevaplara ulaşır.

    Gençlerin beynini yıkama meselesine gelirsek. Benim yaşım 18. Gençlerden biri oluyorum sanırım.

    Beynimi yıkadılar yardım edin... :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Sizi gayet iyi anlıyorum. Yaşınız 18. Benim yaşım 31. Üniversite okudum. Yıllarca eğitim bilimleri çalıştım. 7 yıldırda insan eğitiyorum . Kendimi geliştirmek içinde hem branşımda, hem de dinim olan islamı daha iyi anlayabilmek için okumaya devam ediyorum. Ayrıca eğitim sisteminin en tepesinde eğitim felsefesi vardır. İşin felsefesini anlamadan egitimci olamazsınız. Her felsefeyle ilgilenende ateist olaca değil. Müslüman düşünürlerde var.Şu bu forumu takip ediyor olmam ve size cevap vermeye çalışmamda bunun kanıtıdır.

    Zaten direk mesleğim üzerinden laf sokmaya çalışmanızdan ve gençlerin 15-18 yaş arası kimlik arayışı dönemi olduğundan yaşınızı tahmin edebiliyordum. Din,ahlak ve sosyal kimliğin bu dönemde oluşması sebebiyle, oldukça önemli bir yaştasınız.

    Bilgi hamallığı olayına gelince, mobilden yazıyorum. Size alıntı yaptığım yeri okuyup özetlemeye kalksam saatler sürer telefonla.

    Hafta sonu işim gücüm yokmuş gibi size burada cevap yazmamın tek amacı inanç konusunda belki faydam olur diye. Müslümanin, müsluman üstünde hakkı vardır. 25-30 yaşına geldiğinizde belki fikirleriniz değişecek ve belkide diyeceksiniz ki geçmişte su forumda durumumu yazdım, biri çıkıpta bana şunları yazmadı, belirtmedi. Belki bir şeyler deselerdi şimdi çok farklı olabilirdim diyebilirsiniz. Olmaz demeyin, bu gurur yapılacak bir şey değil. Farklı dine inanıpta müslüman olanda var. Bu arada tüm yazdığım ve harcadığım vakit sizin iyiliğiniz için. Belli seviyede, suçlamaya ve aşagılamaya varmayan tartışmaya her zaman hazırım.

    Akıl,bilim ve matematikten yola çıkarak düşüncelerinizi temellendirmişsiniz.

    Aşağıya tekrar ve mecburiyetten alıntı yapıp bir kaç yazı ekliyorum. Hepsinide okudum. Madem bilim ve akıl çok önemli, bakın alanında uzman bilim adamları neler yapmışlar.

    Ne kadar okuyup öğrenirsek, o kadar farkına varırız cahilliğimizin. (Percy Bysshe Shelley.)

    Dolayısıyla ben çok biliyorum, öğrendiklerim bana yeter, bundan sonra kimse fikirlerimi değiştiremez havasında olmanız; ne kadar çok şey bilmediğinizi gösteriyor.

    Bir arkadaşada kuran mucizelerini örnek verdim, buna cevabı şu oldu: Zaten hep yabancılar kuran mucizelerini buluyor, oldu. Ama inkar etmedi. Şimdi kimin bulduğunun ne önemi var, konuyla bağlantısı ne. Haklı çıkmak icin devamlı bir konu saptırma var. Size safya linki vereyim, bakın kuran mucizelerine hem bilimsel hem matematiksel mucizeler, hangisini inkar edeceksiniz, hepsi kanıtlı bilimsel olarak.

    Son olarak göremediğimiz ulvi varlıklara inanma diye bahsettiğiniz bölüm var. Onu da cevaplayım.

    Bir müslüman olarak peygamberimize inanıyoruz, zaten dinin gerekleriden biridir. Müşrikler yani inanmayanların bile "emin" olarak nitelendirdiği bir insan. Biz cenneti, cehennemi,şeytanı,melekleri vs. görmemiş olsakta o gördü, bizde inanıyoruz.

    Kuran ayetlerndede geçer; insan kainata bakınca inanmamak içinde sebepler bulur, inanmak içinde sebepler bulur. Ben sana görmediğim şeyleri yazarak gösteremem, siz bana görmediginiz seylerin olmadığını kanıtlayamazsınız. Tarafını seçmek insan iradesine kalmış. Yoksa cennet ve cehennemin anlamı kalmazdı.

    Ben öğrencilerimi sınav yapmadan önce cevaplarını versem ne anlamı kalır yaptığım sınavın. Sizinde görmek istemeniz bununla aynıdır. Mucize görüpte inananlarda vardır islamiyette ama onlar iman zayıflığıyla alakalıdır. Çünkü inanmasî için illa sizin gibi bir şeyler görmek isterler. Önemli olan görmeden iman edebilmektir.

    İnşallah yazdıklarım faydalı olmuştur. Sadece inanç konusunda değil, geniş düşünebilmek, farklı düşünebilmek adına.

    Bu arada sağcı bir insan olmama rağmen üniversitedi arkadaşlarımın çoğu solcudur. En sevdiğim yönleri oturup her şeyi tartışıp, konuşabilmekti sorgusuz sualsiz. Felsefeye başlarkende zaten öncelikle herşeyden şüphe etmeniz gerekir. Sonuncunda ya daha çok inanırsınız yada olan inancınızıda kaybedersiniz.

    Yazı biraz uzun oldu, ksr bakmayın...

    BATI’DA BİLİM DÜNYASI ALLAH’A YÖNELMİŞTİR

    eçtiğimiz 20. yüzyılda bilimde büyük ilerlemeler kaydedilmiş ve bilimsel açıdan yüzyıllardır sır olan pek çok bilgi açığa çıkmıştır. Ve ilerleyen bilim, açıkça bir gerçeği göstermiştir: Yaratılış Gerçeği. Her bilimsel bulgu evrende var olan canlı ve cansız tüm varlıklardaki kusursuz tasarımı, düzeni ve planı göstermektedir. Bu bulgulara bizzat şahit olan birçok Batılı bilim adamı da tüm evrenin üstün bir aklın ürünü olduğunu görmüş, herşeyin sonsuz kudret sahibi Allah tarafından yaratıldığını anlayarak, Yaratılış Gerçeği'ni kabul etmiştir. Bugün, başta ABD olmak üzere, Batılı ülkelerde inançlı bilim adamları tarafından kurulmuş olan birçok ciddi akademi ve organizasyon mevcuttur. Aynı zamanda bu bilim kuruluşları, bilimsel delillerin evrendeki kusursuz tasarımı ortaya koyduğunu göstermek için çalışmalarını sürdürmektedirler. Birçok ünlü bilim adamı adeta bir din gibi bağlandıkları Darwinizm'i terkederek, Allah'a yönelmişlerdir. Üniversitedeki kürsülerde, yazdıkları kitaplarda, hazırladıkları çalışmalarda, panellerde hep yaratılış gerçeği üzerinde durmaktadırlar. Günümüzde yaşayan ve bilimsel çalışmaları ile tanınan binlerce inançlı bilim adamından bazıları şöyledir:

    Prof. William W. Hay
    Dünyanın anatomi ve embriyoloji alanındaki ünlü bilim adamları arasında yer alan Kanada, Toronto Üniversitesi'nden Prof. Keith Moore
    Amerika'nın ünlü denizbilimcilerinden Prof. William W. Hay
    Oxford Üniversitesi Fizikçilerinden Prof. Robert Matthews
    Wellington Victoria Üniversitesi Kimya Prof. Dr. Jonathon D. Sarfati
    Dünyanın en ünlü jeologlarından Prof. Alfred Kroner
    Kanada Manitoba Üniversitesi Anatomi Kürsüsü başkanı, Anatomi profesörü ve Çocuk Sağlığı ve pediyatri Profesörü olan T.V.N. Persaud
    Alman Federal Fizik Enstitüsü Direktörü Prof. Werner Gitt
    Oregon State Üniversitesi Kimya Profesörü Dr. Donald Chittick
    Berkeley Üniversitesi Moleküler ve Hücre Profesörü Jonathan Wells
    Prof. Werner Gitt'in evrim teorisini eleştiren pek çok kitabı vardır: "Am Anfang war die Information" (Başlangıçta Bilgi Vardı) bu çalışmalardan biridir.
    Amerika Chicago, Kuzeybatı Üniversitesi Jinekoloji Profesörü Joe Leigh Simpson
    Tayland Shiang Mai Üniversitesi Anatomi ve Embriyoloji Kürsüsü eski başkanı ve şu anda aynı üniversitede Tıp Fakültesi Dekanı olan Profesör Tagata Tagasone
    Princeton Üniversitesi Matematik Profesörü David Berlinsky
    Almanya Max-Planck-Gesellschaft Üniversitesi Fizik Profesörü Carl Friedrich von Weizsacker
    Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage
    Harvard Üniversitesi astronomi ve bilim tarihi Profesörü Owen Gingerich
    Chicago Üniversitesi Hukuk Profesörü Philip Johnson
    Pennsylvania Lehigh Üniversitesi Biyoloji Profesörü Michael J. Behe
    Dünyanın ünlü fizyoloji bilginlerinden Profesör Andro Cinovayivi
    Ünlü Amerikalı astrofizikçi, Toronto Üniversitesi Fizik Profesörü Hugh Ross
    Amerika Philadelphia Thomas Jefferson Üniversitesi'nden ünlü anatomi profesörü E. Marshall Johnson
    Amerika Washington Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi Tibbi Embriyoloji yardımcı Profesörü Dr. Gerald C. Goeringer
    (Detaylı bilgi için bkz. Kuran Bilime Yol Gösterir, Harun Yahya)

    Amerikalı biyoloji profesörü Michael Behe, Darwin'in Kara Kutusu isimli kitabında şöyle demektedir: "Bunlar doğanın kanunları tarafından, tesadüfler sonucu veya bir ihtiyaçtan dolayı tasarlanmamıştır; aslında bunlar önceden planlanmıştır. Tasarımı yapan ise, sistemlerin en son halinin nasıl olacağını en iyi şekilde bilmektedir; bu nedenle sistemlerin oluşacağı her adım da planlanmıştır. Yeryüzündeki hayat da en basit örneğinden en kritik parçalarına kadar, bu akıllı dizaynın sonucudur. Akıllı dizaynın sonucu aslında tüm gerçekliğini kendi içinde barındırmaktadır. Biyokimyasal sistemlerin akıllı bir tasarımcının eseri olduğunu anlamak için, yeni bir prensibe dayalı mantık veya bilim de gerekmemektedir. Son kırk yıl içinde biyokimya dalında yapılan çalışmalar zaten bu gerçeği görmeye yeterlidir..." (Michael Behe, Darwin'in Kara Kutusu, s. 196)



    BİLİMDE ALLAH'A DÖNÜŞÜN YANKILARI 1998 SENESİNDE DÜNYACA ÜNLÜ NEWSWEEK DERGİSİNE KAPAK KONUSU OLDU
    Tüm bu gelişmelerle birlikte bilimadamları arasında Allah'a yöneliş, dünya medyası tarafından da ele alındı. Dünyanın en ünlü haber dergilerinden olan Newsweek dergisi, 1998 senesinin Temmuz ayında kapağına şu başlığı attı: "BİLİM ALLAH'I BULUYOR"
    Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage, sonradan dini kabul eden bir bilim adamıdır. 1998 yılında "Bilim Allah'ı Buluyor" kapak konulu Newsweek dergisine verdiği bu röportajda Sandage, dini kabul etmesini şöyle açıklıyordu:
    "Beni bu sonuca götüren, dünyanın bilimle anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıydı. Var oluşun sırrını anlayabilmem ancak imanla mümkün."
    Aşağıda, aynı derginin içinde yer alan makaleden çarpıcı bölümler okuyabilirsiniz:
    1977 Nobel ödüllü Texas Üniversitesi'nden fizikçi Steven Weinberg'ın şu sözü oldukça ünlüdür: "Kainatın sırları kozmoloji bilimiyle anlaşıldıkça, daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor." …Fizikçiler, uzayın, hayatın bir amaç için ve bilinçli olduğu konusunda belli işaretler fark etmişlerdi. Değişmeyen sayılar; yerçekimi kuvvetinin gücü, proton kütlesi ve elektronun elektriksel yükü gibi. Bunlar biraz farklı olsaydı, atomlar birarada durmaz, yıldızlar ışık saçmaz ve hayat görüntüsü olmazdı. "Doğa kanunlarının gördüğümüz kainatı oluşturmak için inanılmaz derecede ince bir ayarla ayarlanmış olması gerektiğini anladığınızda, bu durum, kainatın birden oluşmadığını, onun arkasında yatan birtakım bilinçli hareketlerin var olduğu fikrini doğurur." Bu sözün sahibi 1982'de Anglikan Kilisesi'nde rahip olmadan önce Cambridge Üniversitesi'nde nitelikli bir kariyer yapan John Polkinghorne'dur. Lazer prensiplerini keşfederek 1964 Nobel Fizik ödülünü paylaşan Charles Townes ise şöyle söylemektedir:
    "Pek çok kişi, evrenin kanunlarında bir akıl olduğunu hissetmektedir."
    …Russel: "Kuantum mekanikleri bizlere özel bir ilahi müdahalenin olduğunu düşündürtüyor" demektedir. Pek çok bilim adamı mucize beklerken, Yaratıcı müdahalesini fizik kurallarıyla gösterir...
    Tahran'daki Sharif Üniversitesinden fizikçi Mehdi Golshani, Kuran'ı okuyor, doğal fenomenin "Allah'ın kainata işaretleri" olduğuna inanıyor ve bunları neredeyse dini bir yükümlülük olarak inceliyor. Kuran insanlardan "gezip dolaşmalarını ve Allah'ın yarattıklarında nasıl tecelli ettiğini" görmelerini ister. Golshani'ye göre araştırma "dini bir konudur. Allah'ın yaratmasındaki pek çok gizemi içinde barındırır." Aynı konu Yahudiliğe de uzanır. Carl Feit bunu şöyle açıklar: "Bu kişiye göre, Allah sevgisinin tek yolu O'nun yaptıklarını anlayabilmektir. Bu da kainattır. Kainatın işleyişini bilmek dindar bir insan için merak konusudur çünkü bu Allah'ın yarattığı bir dünyadır". Kuşkusuz Feit düşüncesinde yalnız değildir. Geçen sene gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, Amerikan bilim adamlarının % 40'ı Allah inancına sahiptir. Bu kişiler, Allah'a sadece dünyadaki manevi bir güç olarak değil, dua edecekleri bir Yaratıcı olarak inanmaktadırlar."77

    22 NİSAN 2000 TARİHLİ NEW SCIENTIST DERGİSİ, DÜNYADA YARATILIŞA İNANAN BİLİM ADAMLARININ
    ARTIŞINA DİKKAT ÇEKTİ

    Dünyaca ünlü Newsweek dergisi 22 Nisan 2000 tarihli sayısında tam sayfa yayınlanan dünya haritasında yaratılış gerçeğine olan yönelişi vurgulamış ve Türkiye'ye geniş yer vermiştir.
    Dünyanın en ünlü bilim dergilerinden biri olan New Scientist'in 22 Nisan 2000'de yayınlanan sayısında toplam 17 sayfa, dünyada büyük bir hızla yayılan yaratılış akımına ayrılmıştır. Özellikle Amerika'da dine yönelişle birlikte eğitimde evrim teorisi yerine yaratılışın okutulması yönünde büyük bir atılım gerçekleşmiştir. Ve nihayet 1999 senesinde Kansas Eğitim Kurulu, okullarda yaratılışın da okutulması gerektiği kararına varmıştı. Bu uzun yıllar süren hukuki mücadelenin bir sonucuydu ve bu kararın alınmasında en büyük etken son yıllarda yaratılışa inanan bilimadamlarının sayısındaki çarpıcı artıştı.
    Aynı dergi Amerika'nın yanısıra tüm dünyada bilimde yaratılışa dönüşü tam sayfalık bir dünya haritasıyla tanıtmıştır. İngiltere, Hollanda, Rusya, Kore, Yeni Zelanda, Avustralya, Kanada ve Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkede etkin olan yaratılış akımlarına dikkat çekilmiştir. Özellikle Türkiye'de Harun Yahya'nın eserlerine dikkat çekilerek, Harun Yahya için "uluslararası bir kahraman. Kitapları İslami dünyanın her yanına dağıtılıyor" şeklinde bir açıklama yapılmıştır.

    SONUÇ
    Bu kitapta anlatılanlar son yıllarda tüm dünyada çarpıcı bir şekilde yaşanan bir gerçeğe ikkat çekmektedir: Allah'a yöneliş. Artık Batı toplumları bir 19. yüzyıl dogması olan materyalizmi bir kenara bırakarak hangi dine mensup olursa olsun Allah'a yönelmektedir. Allah bu insanlara materyalist zihniyetin birer ürünü olan şiddeti, dejenerasyonu, uyuşturucu bağımlılığını kısacası her türlü zulmü en şiddetli şekilde yaşatmıştır. Ardından bu kişiler yaşadıkları sıkıntı dolu hayattan kurtulmanın tek yolunun Allah'a yöneliş olduğunu fark etmişlerdir. Ve bu dönüş genç-yaşlı birçok insanın bir anda dine ve maneviyata yönelmesini sağlamıştır.
    Ayrıca kitap boyunca da anlatıldığı gibi Allah'a yönelen bu kişiler toplumun önde gelenleridir. Her yaştan insanın ve özellikle gençlerin kendilerine örnek aldıkları liderler, bilimadamları, sinema oyuncuları ve şarkıcıların Allah'a olan inançlarını, manevi değerlerin önemini vurgulamaları çok önemlidir. Çünkü bu insanlar milyonlara örnek olan isimlerdir. Her davranışları, her konuşmaları izlenmektedir. Örneğin bir dünya lideri materyalist düşünceye sahipse, ona inanan, saygı duyan birçok kişi de materyalizmin anlamını bilmemesine rağmen, onun görüşlerini destekleyip, materyalist bir bakış açısına sahip olacaktır. Ama aynı lider Allah'a iman eden, inançlı bir kişi ise -ki son yıllarda dünyanın büyük liderleri bu inançlarını dile getirmeye başlamıştır- onu sevip, sayan milyonlarca insan da Allah'a imana yönelecektir. Bu nedenle özellikle Batı'da dünyanın önde gelen kişilerinin Allah'a yönelişleri büyük önem taşımaktadır.
    Batı'da Allah'a yöneliş yakın gelecekte gerçekleşecek olan bir başka müjdenin de habercisidir: İslam ahlakının tüm dünyada yaygınlaşması. Çünkü Allah'a yönelen insanların sayısının artması temelde İslam'a yönelişe bir hazırlıktır. Allah bu şekilde dünyada Kuran ahlakının yayılması için bir ortam hazırlamaktadır. Nitekim bunun sonuçları da çarpıcı bir hızla elde edilmektedir. Son yıllarda dünya çapında yapılan araştırmalar başta Amerika olmak üzere batılı birçok ülkede en hızlı büyüyen dinin İslam olduğunu ortaya koymuştur. İslamiyeti kabul eden insan sayısının artış hızı geçtiğimiz yıllarda birçok ünlü gazetede haber olmuştur.
    İşte tüm bunlar Kuran ahlakının tüm dünyaya yayılmasının ne kadar kolay olacağını göstermektedir. Zaten tabandan bir hazırlık başlamıştır bile. İslam'ın tüm dünyada etkin din olmasına çok az bir zaman kalmıştır. Birer birer Allah'a yönelen insanlar Allah'ın "dimdik ayakta duran din"i olan İslam'a döneceklerdir. Nitekim Kuran'da tüm insanların İslam'ı yaşamaya uygun bir fıtratta (yapıda) yaratıldıkları haber verilmiştir:
    Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)

    Bu gelişmeler tüm dünya insanlarına bir teşvik ve Müslümanlara da bir müjde niteliğindedir. Ayrıca Allah'ın kulları için seçip beğendiği dinini yeryüzünde etkin kılacağı vaadinin yakınlaşmasının da birer alametidir. Allah Nur Suresi'nin 55. ayetinde bu vaadini şöyle bildirmiştir:
    Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
    Allah'ın izniyle 21. yüzyıl Allah'a dönüşün artacağı ve Kuran ahlakının tüm dünyayı saracağı bir dönem olacaktır.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • piramit17 kullanıcısına yanıt
    Peki hocam sizle anlaşamayacağımız belli. :) Kırıcı olduysam kusra bakmayın.

    Yalnızca şu Darwinizm kısmı için;

    Evolution - Douglas Joel Futuyma

    Evrim olgusunu gerçek bir ustadan okumak isterseniz bu kitabı tavsiye ederim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: emc2xy

    Peki hocam sizle anlaşamayacağımız belli. :) Kırıcı olduysam kusra bakmayın.

    Yalnızca şu Darwinizm kısmı için;

    Evolution - Douglas Joel Futuyma

    Evrim olgusunu gerçek bir ustadan okumak isterseniz bu kitabı tavsiye ederim.

    Estağfurullah, problem değil.

    Kitap tavsiyeniz içinde tşk ederim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: J.Valjean

    Ve tabi ki diğer en büyük aklıma takılan sorun da şu, Kabe ve tavaf etme olayı? Kuran ısrarla tamamen putu yasaklamış ve putları yıkmışken, putculuk lanetlenmişken, Allah ile kulunun arasına hiçbir araç giremez, taştan yapıtlara gerek yoktur denilerek İslamın kuralları belirlenmişken, şirk koşmanın en büyük günah olduğu bilinirken; nasıl oldu da Kabe kutsal bir yapıt olarak günümüze kadar geldi, hatta bu yapıtı ziyaret etmek ve etrafında yedi kere dönmek İslamın 5 büyük şartından biri sayıldı?

    İslam uygarlığı ki sırf puta benzemesin diye resim sanatını yasaklamış, hoş görmemiş. Peki bu Kabe nasıl olur da hiç sorgulanmamış? Bunu çok merak ediyorum, acaba sırf para gelsin diye sonradan...?

    İbrahim peygamber döneminde inşa edilmiş yahut onarılmış olduğu biliniyor. Buna göre bütün ibrahimi dinlerde Kabenin kutsal olması gerekmez mi? Nasıl Kudüs kutsalsa? Hani değiştirildi desek nereye kadar ve niye değiştirilsin?

    Biraz haddimi aştığımın farkındayım lakin kafamı kurcalayan sorunları açığa çıkarmayıp kafamın içinde saklar durursam giderek daha büyük bir hâl alacağını da biliyorum. Bilgisi olan varsa bu konu hakkında ışık bekliyorum


    Vallahi hocam, Yunus Emre'nin beğendiğim bir sözü vardır; Ararsan Mevlayı Kalbinde Ara. Mekke'de Medine'de Hac'da değil ki, Eğer Bir İnsanın Kalbi'ni Kırarsan Hakka Eylediğin Secde Değil ki.

    Yani Kabe'nin bizim kalbimiz olduğunu düşünüyorum. Öte yandan sünnilikte 5 büyük şart kavramı var sanırım. Kesin olarak sünniler haklı diyemeyiz. Farklı yorumlar farklı mezhepler elbette doğuracaktır.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29
    Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde 3.000 kişi Kur'an’ı ezbere biliyordu.

    hamidullah hocanın kitabı bende var, kitapta böyle bir ifade yok...
    hamidullah'tan nakil yaptığına göre kitabının sayfa numarasını verirsen kontrol ederim...


    Benim kaynak gösterdiklerim , Hamidullah'ı kaynak göstermiş.Sayfa bilgisi de belirtilmemiş.Ya sen kitabı iyi okumamışsın ya da bu kaynaklar yalan söylüyo.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29
    Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde 3.000 kişi Kur'an’ı ezbere biliyordu.

    hamidullah hocanın kitabı bende var, kitapta böyle bir ifade yok...
    hamidullah'tan nakil yaptığına göre kitabının sayfa numarasını verirsen kontrol ederim...


    Benim kaynak gösterdiklerim , Hamidullah'ı kaynak göstermiş.Sayfa bilgisi de belirtilmemiş.Ya sen kitabı iyi okumamışsın ya da bu kaynaklar yalan söylüyo.

    ben kitabı iyi okudum, böyle bir ifade yok...o kişilerin yalan söyleyeceğine de ihtimal vermiyorum...
    başkalarında kusur aramadan önce kendini sorgula; çünkü okuduklarını birbirine karıştırıyorsun...




  • piramit17 kullanıcısına yanıt
    Islam teslimiyet dini derseniz size katilirim.

    Ancak herseyi mucize olarak gormek sacmaliktir. ozellikle altin oran sacmaligi insanlari sogutmak icin bile yeter. bugun binlerce noktayi altin oran olarak gosterebiliriz. bu mucize degildir. her seyi mucize olarak goreceksek islam disi milyonlarca rastlanti var. simdi islam hak din degildir mi diyecegiz?


    quote:

    DAHA BUNLAR GIBI BIR COK MUCIZE VAR. BU GUNKU BILIMIN IŞIĞINDA ORTAYA ÇIKAN BİRÇOK MATEMATİKSEL ve BİLİMSEL MUCİZE VAR


    mesala su sozu yazmak bile muslumanlari kucuk dusurur. Neden dersen, madem bunlar Kuranda vardi, niye muslumanlar bunlari aciklamadi da, kafir-gavur olarak nitelendirilen adamlar bulduktan sonra aaa Kuranda yaziyormus deniliyor?

    Muslumanlar kuran okumuyor mu?, okuyor da anlamiyor mu? yoksa o kafirler- gavurlar muslumanlardan daha cok mu kuran okuyor?

    bilirsiniz, gunumuzun en tartismali orneklerinden biridir evrim teorisi. bugun cogu musluman evrim teorisine inananlari nedense kurani inkar etmekle ve dinden cikmakla sucluyor. Eger evrim

    teorisi kanitlandiginda aaa bak su ayet evrim teorisini yaziyormus diyecek miyiz?( ilgilendiren ayetler var, ama nedense birileri kabul etmiyor.) veya eskiden kurani inkar etmekle suclayanlar kurani inkar etmis olmayacak mi?

    bu tip seyler uzar gider.


    Zaten bugun muslumanlarin kafasindan bombalarin eksik olmamasinin nedenide bu herseyde mucize arayip, bak zaten yaziyormus deyip hazira konmak. ( cevap olarak yazacaginiz gibi islamin

    ilk donemlerinde boyle mucizeymis filan ugrasilmadigi icin ustunluk muslumanlardaydi. ne zaman su hurafeciler, mucizeciler, sen bilmezsinciler cikti islam bitti. simdi gercek islam bu degil diye kendilerini avutuyorlar.)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Jeopol -- 29 Kasım 2015; 2:34:18 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29
    Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde 3.000 kişi Kur'an’ı ezbere biliyordu.

    hamidullah hocanın kitabı bende var, kitapta böyle bir ifade yok...
    hamidullah'tan nakil yaptığına göre kitabının sayfa numarasını verirsen kontrol ederim...


    Benim kaynak gösterdiklerim , Hamidullah'ı kaynak göstermiş.Sayfa bilgisi de belirtilmemiş.Ya sen kitabı iyi okumamışsın ya da bu kaynaklar yalan söylüyo.

    ben kitabı iyi okudum, böyle bir ifade yok...o kişilerin yalan söyleyeceğine de ihtimal vermiyorum...
    başkalarında kusur aramadan önce kendini sorgula; çünkü okuduklarını birbirine karıştırıyorsun...



    Arkadaşım arıza bizde değil sende.Ya okuduğunu anlamıyosun.Ya da palavra sıkıyosun.Bak herkes aynı şeyi söylüyo.O dönemde binlerce hafız sahabe vardı , daha sana kaç tane kaynak gösterelim?


    HZ. PEYGAMBER ZAMANINDA KUR’AN’IN
    EZBERLENMESİ VE HAFIZ SAHABİLER
    Yüksek Lisans Tezi
    Ökkeş Dağ
    Tez Danışmanı
    Prof. Dr. Mehmet Paçacı
    Ankara 2006
    3
    T.C.
    ANKARA ÜNİVERSİTESİ
    SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
    TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (TEFSİR)
    ANA BİLİM DALI

    HZ. PEYGAMBER ZAMANINDA KUR’AN’IN
    EZBERLENMESİ VE HAFIZ SAHABİLER

    Hz.Peygamber’in (s.a.v.) vefatının hemen akabinde, Hz. Ebu Bekir’in halifeliğinin ilk
    günlerinde vuku’ bulan “Yemame Savaşı”nda şehit olanlar arasında 70 kadar Kurra
    (hafız) sahabenin bulunması, yaşayan sahabeler içerisinde de ne kadar çok Kurra
    sahabenin bulunduğunu açıkça ortaya koyar. Bununla birlikte daha öncesine gidecek
    olursak henüz Hz. Peygamber’in de yaşadığı dönemde vuku bulan “Bi’r-i Maune”
    olayında Kur’an’ın bütün vecihlerine, hükümlerine, manalarına hâkim olan, İslami
    bilgi noktasında da uzman olan muallim sahabelerden, bazı rivayetlere göre 70,
    bazılarına göre ise 40 Kurra (hafız) sahabenin, İslam düşmanları tarafından hunharca
    katledilmesi yine bu sahabelerin çokluğuyla ilgili en büyük delili teşkil eder. Biz bu
    olayda şehit olan sahabelerden ismine ulaşabildiklerimizi burada zikredeceğiz.

    Bi’r-i Mâune’de Şehit edilen Kurrâ’ Sahabîler:
    Bu sahabeler: 1) “Aiz bin Maıs ”169 , 2) “Teym Oğulları’ndan Amir bin
    Füheyre”170 , 3) “Amr bin Mabed”171 , 4) “Amr bin Ümeyye ed-Damıriy”172 , 5)“Abdullah bin Kays bin Sırma bin Ebi Enes”173 , 6) “Beşir-i Ensari”174 , 7) “Dahhak
    bin Abd-i Amr”175 , 8) “Ebu Amr bin Ka’b bin Mes’ud”176 , 9) “Ebu Ubeyde bin Amr
    bin Mihsan”177 , 10) “Enes bin Muaz (Vakıdi’nin eserinde, Amr bin Malik
    Oğulları’ndan Enes bin Muaviye olarak geçer)”178 , 11) “Evs bin Muaz”179 , 12)
    “Ebu’ş-Şeyh Übeyy bin Sabit bin el-Münzir”180 , 13) “Amr bin Mebzul
    Oğulları’ndan el-Haris bin es-Sımme”181 , 14) “Neccar Oğulları’ndan Haram bin Milhan en-Neccari”182 , 15) “Halid bin Ka’b bin Amr”183 , 16) “Halid bin Sabit bin
    Nu’man”184 , 17) “Mahzum Oğulları’ndan el-Hakem bin Keysan”185 , 18) “Kutbe bin Abd-i Amr bin Mes’ud (bu şahıs Vakıdi’nin eserinde Dinar bin Neccar
    Oğulları’ndan Atıyye bin Abd-i Amr olarak geçer)”186 , 19) “Ka’b bin Zeyd bin
    Kays”187 , 20) “Münzir bin Amr bin Huneys (Gönderilen kurra sahabelerin
    kumandanı)”188 , 21) “Münzir bin Muhammed bin Ukbe bin Uheyhe bin Culah”189
    22) “Zureyk Oğulları’ndan Muaz bin Ma’ıs ez-Zerka”190 , 23) “Mes’ud bin Halde”191 24) “Mes’ud bin Sa’d”192 , 25) “en-Nebitler’den Malik bin Sabit”193 , 26)
    “Sehm Oğulları’ndan Nafi’ bin Büdeyl bin Verka’ (Huzai)”194 , 27 “Riyad bin
    Huneyf bin Haris bin Ümeyye bin Zeyd”195 , 28) “Sabit bin Halid bin Amr”196 , 29)
    “Sa’d bin Amr bin Sakf”197 , 30) “Süfyan bin Hatib bin Ümeyye”198 , 31) “Süfyan
    bin Sabit”199 , 32) “Neccar Oğulları’ndan Haram bin Milhan’ın kardeşi Süleym bin
    Milhan en-Neccari”200 , 33) “Sehl bin Amir bin Sa’d bin Amr”201 , 34) “Sehl bin
    Amir bin Amr bin Sakf”202 , 35) “Süheyl bin Amir bin Sa’d-i Ensari”203 , 36) “Tufeyl
    bin Sa’d bin Amr”204 , 37) “Ubade bin Amr bin Mihsan”205 , 38) “Amr bin Avf Oğulları’ndan Urve bin Esma bin es-Salt (es-Sülemi)”206 , 39) “Übeyy bin Muaz bin
    Enes”207 ve son olarak sadece Caetani’nin kaydettiği şahıs,“Grubun rehberi olan
    Muttalib es-Selemi”208dir.



    3. Farklı Kaynaklarda geçen Hâfız Sahabîler:
    1) “ Ebu Bekir (r.a.) ” 209 , 2) “ Ömer bin el-Hattab (r.a.) ” 210 , 3) “ Osman
    bin Affan (r.a.) ” 211, 4) “ Ali bin Ebi Talib (r.a.) ” 212, 5) “ Talha bin Ubeydullah(r.a.) ” 213, 6) “ Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) ”214, 7) “ Abdullah bin Mes’ud (r.a.) ” 215, 8) “Ebu Huzeyfe’nin azat ettiği kölesi Salim bin Ma’kıl (r.a.) ” 216, 9) “ Huzeyfe bin el-Yeman (r.a.) ” 217, 10) “ Abdullah İbn-ü Abbas (r.a.) ” 218, 11) “ Abdullah bin
    Ömer (r.a.) ” 219, 12) “ Abdullah bin Amr (r.a.) ” 220, 13) “ Amr İbnü’l-As (r.a.) ” 221
    , 14) “ Ebu Hüreyre (r.a.) ” 222, 15) “ Muaviye bin Ebi Süfyan (r.a.) ” 223, 16) “ Abdullah bin ez-Zübeyr (r.a.) ” 224, 17) “ Abdullah bin es-Saib (r.a.) ” 225, 18) “
    Übeyy bin Ka’b (r.a.) ” 226, 19) “ Muaz bin Cebel (r.a.) ” 227, 20) “ Ebu’d-Derda’
    (r.a.) ” 228, 21) “ Zeyd bin Sabit (r.a.) ” 229, 22) “Mücemma’ bin Cariye (r.a.) ” 230, 23)“ Enes bin Malik (r.a.) ” 231, 24) “ Hz. Aişe (r.a.) ” 232, 25) “Hz. Hafsa (r.a.) ” 233, 26)
    “ Hz. Ümmü Seleme (r.a.) ” 234, 27) “ Ümmü Varaka (r.a.) ” 235, 28) “ Ebu Zeyd elEnsari
    (r.a.) ” 236, 29) “ Temim ed-Dari (r.a.) ” 237, 30) “ Ebu Musa el-Eş’ari (r.a.) ”238, 31) “ Ukbe bin Amir (r.a.) ” 239, 32) “ Ebu Eyyub el-Ensari (r.a.) ” 240, 33) “ Sa’d
    bin Ubade (r.a.) ” 241 , 34) “ Sa’d bin Ubeyd el-Kari (r.a.) ” 242, 35) “ Sa’d bin Münzir
    (r.a.) ” 243, 36) “ Şihab el-Kuraşi (r.a.) ”244, 37) “ Ubade bin es-Samit (r.a.)” 245, 38) “
    Fudale bin Ubeyd (r.a.) ” 246, 39) “ Kays bin Ebi Sa’sa’a (r.a.) ” 247, 40) “ Mesleme
    bin Mahled (r.a.) ” 248, 41) “ Muaz Ebu Halime (r.a.) 249, 42) “ İbn-ü Eba’z-Zahiriyye
    (r.a.) ” 250, 43) “ Halid bin Velid (r.a.)” 251, 44) “ Ebu Zeyd Sabit bin Zeyd bin enNu’man
    (r.a.) ” 252, 45) “ Ata’ bin Merkayd (r.a.) ” 253, 46) “ Abdu’l-Vahid ” 254


    Yemame savaşında 70 Kurra’ sahabenin, Bi’r-i Maune savaşında bir o
    kadar Kurra’ sahabenin şehit edilmesi, kalan sahabeler içerisinde ne kadar fazla
    hafızın bulunduğunu ortaya koymaktadır; bununla birlikte Ebu’d-Derda’nın, Dımeşk
    Mescidi’nde 1600 kişiyi 10’ar kişilik gruplara bölerek her bir grubun başına da bir
    hoca dikmesi ve bu yolla eğitim vermesi de hafızların çok kısa bir zamanda ne kadar
    çoğaldıklarını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

    İşte bu eksiksiz itina ve büyük önem sayesinde Kur’an yirmi küsür yıllık
    nüzul döneminde binlerce sahabe tarafından ezberlenerek ve okuma yazma bilenler
    tarafından yazılarak hiçbir şey kaybolmadan günümüze kadar ulaşmıştır. Şu bir
    gerçektir ki, daha Rasülullah hayatta iken Rasülullah’ın ashabı arasında Kur’an’ı
    Kerim’i ezberleyip hafız olanların sayısı oldukça yüksekti.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kingman29 -- 29 Kasım 2015; 1:19:50 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Jeopol

    Islam teslimiyet dini derseniz size katilirim.

    Ancak herseyi mucize olarak gormek sacmaliktir. ozellikle altin oran sacmaligi insanlari sogutmak icin bile yeter. bugun binlerce noktayi altin oran olarak gosterebiliriz. bu mucize degildir. her seyi mucize olarak goreceksek islam disi milyonlarca rastlanti var. simdi islam hak din degildir mi diyecegiz?


    quote:

    DAHA BUNLAR GIBI BIR COK MUCIZE VAR. BU GUNKU BILIMIN IŞIĞINDA ORTAYA ÇIKAN BİRÇOK MATEMATİKSEL ve BİLİMSEL MUCİZE VAR


    mesala su sozu yazmak bile muslumanlari kucuk dusurur. Neden dersen, madem bunlar Kuranda vardi, niye muslumanlar bunlari aciklamadi da, kafir-gavur olarak nitelendirilen adamlar bulduktan sonra aaa Kuranda yaziyormus deniliyor?

    Muslumanlar kuran okumuyor mu?, okuyor da anlamiyor mu? yoksa o kafirler- gavurlar muslumanlardan daha cok mu kuran okuyor?

    bilirsiniz, gunumuzun en tartismali orneklerinden biridir evrim teorisi. bugun cogu musluman evrim teorisine inananlari nedense kurani inkar etmekle ve dinden cikmakla sucluyor. Eger evrim

    teorisi kanitlandiginda aaa bak su ayet evrim teorisini yaziyormus diyecek miyiz?( ilgilendiren ayetler var, ama nedense birileri kabul etmiyor.) veya eskiden kurani inkar etmekle suclayanlar kurani inkar etmis olmayacak mi?

    bu tip seyler uzar gider.


    Zaten bugun muslumanlarin kafasindan bombalarin eksik olmamasinin nedenide bu herseyde mucize arayip, bak zaten yaziyormus deyip hazira konmak. ( cevap olarak yazacaginiz gibi islamin

    ilk donemlerinde boyle mucizeymis filan ugrasilmadigi icin ustunluk muslumanlardaydi. ne zaman su hurafeciler, mucizeciler, sen bilmezsinciler cikti islam bitti. simdi gercek islam bu degil diye kendilerini avutuyorlar.)



    Hocam yazılarımda zaten sizinle aynı şeyleri yazdım. Okumamışınız hepsini sadece bir bölüm dikkatinizi çekmiş.

    Zaten bende mucize icin dedimki, bir insanın mucize görüp inanması onun iman zayıflığını gösterir. Önemli olan mucize görmeden iman edebilmektir diye belirttim.

    Yine verdiğim bir cevap: Bu kısımda yazıyor diğer mesajlarımda. Dikkatli okuyun, aynı şeyleri tekrar yazmak hoş olmuyor.

    Kuranda mucize var mı, var. Hemde bir süŕü. Müslümanlar kör değil onlarda kuranı okuyor ama dediğinuz gibi içinde mucize bulmak için okumamışlar. Okumaları yetmiş yani. Sizindediğiniz gibi mucize aramamışlar. Yabancılar kuranı içinde bir çelişki yanlış bulabilmek için araştırdılar. Bakın sizin kuranınızda bizim kitabımız gibi (incil) değiştirilmiş diyebilmek için
    Ama ne yazıkki aradıklarını bulamadıkları gibi bir sürüde mucize keşfettiler. Bu mucizeler vasıtasıyla çoğu bilim adamı müslüman oldu. Yukarıda bunlarda yazıyor.

    Ayrıca en çok mucize gören Ebu Cehil'dir, ama ne yazık ki inanmasına vesile olmamış.

    Ben müslümanlar hurafecidir diye bir şey demedim. Mucizeninde iman zayıflığıyla ilgili olduğunu belirttim. Önemli olanın görmeden iman edebilmek olduğunu yazdım. İslamın teslimiyet dini olduğünu da belirttim.

    Son olarak kuranda bir çok mucize var ve kimi insanın inanması içinde mucize gerekiyor. Kuranda mucize olması sizi niye rahatsız ediyor. Kimin bulduğunun ne önemi var. Ayrıca müslümanlar bulsaydı kendi kitaplarını övüyor durumu olurdu, bencillik olabilirdi. Yabancıların kuranda mucize bulması kuranın güvenirliğini arttırır.

    Yazdığım cevaplarda da belirttiğim gibi cahil hurafeci müslümana alışmışsınız, öyle cevap vermesekte konuyu cahilliğe hurafeye getiriyorsunuz.

    Madem cevap yazacaksınız, o alınti yaptığınız yerde sordum, kurandaki mucizeleri inkar edebilirmisiniz. Bunu cevabını verin. Gerisi beni ilgilendirir. Konuyu saptırmayın. Neyse soru onu cevaplayın.

    Acaba ateistler görüşlerini destekleyecek tek bir mucize bulsa susar mı. Sabah akşam yazarlar, ezberletirler bize. Biz yazınca hurafeci oluyoruz. Niye bu suçlama, aşağılama çabası var anlamadım. Eğitim seviyem yukarıda yazıyor. Benimde aklım var, sonuna kadar kullanıp öyle cevap yazıyorum, aynısınıda beklerim.

    Hem kalbimle hem aklımla iman ettim. Bu benim tercihim, siz farklı düşünüyosanız o sizin sorununuz. Bizlerde sizler gibi cevaplar veririz dikkate alıp almamak sizin bileceğiniz iş. Ben yazdıklarımı insanlar faydalansın amacıyla yazıyorum Birilerini aşağılamak, laf sokmak dedinde değilim. Faydalı olursa ne ala.

    Iyi forumlar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi piramit17 -- 29 Kasım 2015; 11:34:03 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • kingman29 K kullanıcısına yanıt
    alıntıladığın tezin alıntılamadığın sonuç paragrafı şöyle:

    "Ancak bu hafızların sayısı kesin olarak tespit edilememekle birlikte
    isimleri de tarihin karanlık sayfalarında kaybolmaya hüküm giymistir
    .
    iste biz bu çalısmamızda tarihin karanlık sayfaları içerisinden çesitli
    kaynaklardan arastırarak binlerce sahabe arasından tespit edebildigimiz ve sadece
    ismine ulasabildigimiz sahabeleri arz etmeye çalıstık
    . ismine ulasamadıgımız
    binlerce hafız sahabe tarihin derinliklerinde yatmakta ve bizim onları kesfetmemizi
    beklemektedir
    ."...

    akademik tezlerde "bilgi" içeren paragrafların dışındakilerden bazıları kanaattir, tahmindir, temennidir...
    yani tez sahibi "rivayetlerden tesbit edilebilen Rasulullah dönemindeki hafız sahabiler yukarıda adı geçenlerdir, sayıları 86 çıkmaktadır, ama biz "binlerce" olduğunu tahmin ediyoruz" demektedir...

    en eski "kaynak"larda geçen "bilgi" yanında, tez sahibinin kanaatini de aynı sayan zekana hayran kaldım açıkçası...iyi ki ilahiyatçı olmamışsın yoksa yazdığın tez fecaat olurdu...
    kim okuduğunu anlamıyormuş iyi düşün, ama bu zekayla işin zor arkadaşım...Allah zihin açıklığı versin...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    alıntıladığın tezin alıntılamadığın sonuç paragrafı şöyle:

    "Ancak bu hafızların sayısı kesin olarak tespit edilememekle birlikte
    isimleri de tarihin karanlık sayfalarında kaybolmaya hüküm giymistir
    .
    iste biz bu çalısmamızda tarihin karanlık sayfaları içerisinden çesitli
    kaynaklardan arastırarak binlerce sahabe arasından tespit edebildigimiz ve sadece
    ismine ulasabildigimiz sahabeleri arz etmeye çalıstık
    . ismine ulasamadıgımız
    binlerce hafız sahabe tarihin derinliklerinde yatmakta ve bizim onları kesfetmemizi
    beklemektedir
    ."...

    akademik tezlerde "bilgi" içeren paragrafların dışındakilerden bazıları kanaattir, tahmindir, temennidir...
    yani tez sahibi "rivayetlerden tesbit edilebilen Rasulullah dönemindeki hafız sahabiler yukarıda adı geçenlerdir, sayıları 86 çıkmaktadır, ama biz "binlerce" olduğunu tahmin ediyoruz" demektedir...

    en eski "kaynak"larda geçen "bilgi" yanında, tez sahibinin kanaatini de aynı sayan zekana hayran kaldım açıkçası...iyi ki ilahiyatçı olmamışsın yoksa yazdığın tez fecaat olurdu...
    kim okuduğunu anlamıyormuş iyi düşün, ama bu zekayla işin zor arkadaşım...Allah zihin açıklığı versin...



    Arkadaş sen neyin mücadelesini veriyon , neyin çırpınması bu?Neyin kafasını yaşıyon?Tezin sonuç bölümünde diyor ki . Peygamber Efendimiz(sav) sağlığında bile binlerce hafız vardı.

    Yukarda bi kaynak verdim.Doçentin kaynak gösterdiği kitap bende var dedin.Doçenti yalancı çıkarmaya çalıştın.Arkasından üniversite tezi koydum.Ona da itiraz ediyosun.İyi misin sen?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    alıntıladığın tezin alıntılamadığın sonuç paragrafı şöyle:

    "Ancak bu hafızların sayısı kesin olarak tespit edilememekle birlikte
    isimleri de tarihin karanlık sayfalarında kaybolmaya hüküm giymistir
    .
    iste biz bu çalısmamızda tarihin karanlık sayfaları içerisinden çesitli
    kaynaklardan arastırarak binlerce sahabe arasından tespit edebildigimiz ve sadece
    ismine ulasabildigimiz sahabeleri arz etmeye çalıstık
    . ismine ulasamadıgımız
    binlerce hafız sahabe tarihin derinliklerinde yatmakta ve bizim onları kesfetmemizi
    beklemektedir
    ."...

    akademik tezlerde "bilgi" içeren paragrafların dışındakilerden bazıları kanaattir, tahmindir, temennidir...
    yani tez sahibi "rivayetlerden tesbit edilebilen Rasulullah dönemindeki hafız sahabiler yukarıda adı geçenlerdir, sayıları 86 çıkmaktadır, ama biz "binlerce" olduğunu tahmin ediyoruz" demektedir...

    en eski "kaynak"larda geçen "bilgi" yanında, tez sahibinin kanaatini de aynı sayan zekana hayran kaldım açıkçası...iyi ki ilahiyatçı olmamışsın yoksa yazdığın tez fecaat olurdu...
    kim okuduğunu anlamıyormuş iyi düşün, ama bu zekayla işin zor arkadaşım...Allah zihin açıklığı versin...



    ...Tezin sonuç bölümünde diyor ki . Peygamber Efendimiz(sav) sağlığında bile binlerce hafız vardı.

    Yukarda bi kaynak verdim.Doçentin kaynak gösterdiği kitap bende var dedin.Doçenti yalancı çıkarmaya çalıştın.

    yüksek lisans tezinin sonuç bölümünün ne manaya geldiğini, tez yazmış biri olarak senden daha iyi bilirim...tezin sonuç bölümü bilgi değildir, kaynak da değildir, ilahiyat alanında tezin alıntı yaptığı ilk dönem kaynakları yani rivayetler kaynak kabul edilir...sen üniversiteyi nasıl okudun, nasıl bitirdin?..sana bunlar öğretilmedi mi?..

    o doçentin kitabından "Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde 3.000 kişi Kur'an’ı ezbere biliyordu. " diye yazan paragrafın ve kaynak dipnotunun fotoğrafını çek ve yükle... elimdeki Kuran Tarihi kitabıyla karşılaştıracağım...mesele iyice netleşsin...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Jeopol

    Zaten bugun muslumanlarin kafasindan bombalarin eksik olmamasinin nedenide bu herseyde mucize arayip, bak zaten yaziyormus deyip hazira konmak. ( cevap olarak yazacaginiz gibi islamin

    ilk donemlerinde boyle mucizeymis filan ugrasilmadigi icin ustunluk muslumanlardaydi. ne zaman su hurafeciler, mucizeciler, sen bilmezsinciler cikti islam bitti. simdi gercek islam bu degil diye kendilerini avutuyorlar.)





    Ateistin sorularına cevap (Yukarıda bu aldığım kısımda var. Tekrar yazayım. Hep aynı sorular, ara ara güncelleyin şu soruları. Ne cevap vereceğimi tahmin etmeye çalışmanız, cevap vermemin önüne geçmiyor. )

    5- Müslümanların geri kalışı dine inanışlarından dolayıdır. Eğer Tanrı diye bir şey olsaydı Müslümanları en ileri seviyeye yükseltirdi. İnsanlar birbirleriyle boğuşmaz, bebekler ölmezdi. Bütün bunlar Tanrı’nın olmadığının açık alameti değil mi?

    Cevap 5-
    :Geri kalmışlığın Müslümanlıkla ne ilgisi var? Çalışan kazanıyor. Hristiyanlar çok ileride. Bunun dinleriyle ne alakası var? Japonlar da ileridedir. Çalışan kazanır. Suçu Müslümanlığa bulmak normal akıl işi değildir.

    Yani Allah çalışmayın, yatın mı diyor? Çin ileriyse komünist olduğu için mi ileri? Çalışan elbette ilerler.

    Geri kalmışlığın dinle ne alakası var? Kim çalışmıyorsa geri kalır. Bunu dine yüklemek insafsızlık değilse nedir? Sadece kör ateistin toslamasıdır.

    Halkı Müslüman olan ülkelerin geri kalış sebebini, ateistler gibi, Hristiyanlar da Müslümanlığa bağlıyorlar.

    İslamiyet, bütün fen kollarında, her çeşit çalışmayı önemle emretmektedir. Bunlara çalışmak, farz-ı kifâyedir. Hattâ bir İslam şehrinde, tekniğin yeni bulduğu bir alet, bir vasıta yapılmayıp, bu yüzden bir Müslüman zarar görürse, o şehrin idarecilerini, âmirlerini, İslamiyet mesul tutmaktadır.

    İslamiyet ilmi, tekniği, çalışmayı teşvik ve emretmektedir. İslamiyet, (Çalışmayı frenlemektedir) diyerek, açıkça yalan söylüyorlar. İslam memleketlerinde avladıkları, aldattıkları, cahil, soysuz ajanlara, bol para ve mevki sağlayarak, onları da, böyle konuşturuyorlar. İlmi ve çalışmayı emreden, çalışanları öven âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler karşısında, bu iftiralar, Güneş’i balçıkla sıvamaya benziyor.

    İslam dini, ilim, fen, teknik, mimarlık, sanat ve ticareti emreder.

    Avrupa, Hristiyanlıktan uzak kaldığı için kalkınmıştır. Hristiyanlık dininin, devletlerin idaresine hiçbir etkisi yoktur. Hristiyanlık kalkınmaya zarar verdiği için laik olmaya çalışmışlardır. Yani Avrupalı, Hristiyanlığı devlet idaresine karıştırmamıştır. Zaten Hristiyanlıkta devleti yönetecek kanunlar, kurallar yoktur. Bir muhtarlığı bile idare edecek maddelerden yoksundur.

    Müslümanların geri kalış sebebi de, dinlerinden yani İslamiyet’ten uzaklaşıp Batı’yı körü körüne taklit etmelerindendir. Osmanlı İslâmiyet'e sarıldığı zamanlar, cihan devletiydi. İslamiyet’ten uzaklaşınca, daha doğrusu hainler tarafından uzaklaştırılınca yıkıldı. (Size en iyi cevap bu kısım)

    İslamiyet’in emrine uygun çalışan, kâfir de olsa kalkınır. Müslüman da, İslâmiyet'in emrine uymazsa elbette geri kalır. İslamiyet’te ilerlemeye mâni olan bir hüküm olmadığı gibi, Hristiyanlıkta da ilerlemeyi emreden bir hüküm yoktur. Bozuk İnciller, hikâyelerle doludur, içinde ne medeni hukuka, ne de ceza hukukuna dair madde vardır.

    Müslümanların yanlış hareketleri İslâmiyet'e yüklenemeyeceği gibi, Hristiyanların İslam dininin emrettiği şekilde çalışarak teknikte ileri olmaları da, Hristiyanlığa mal edilemez.

    Müslümanların geri kalış sebebi, dinlerinin icaplarına uymamalarındandır. Hristiyanların maddî refaha kavuşmaları ise, dinlerinden uzak kalmalarındandır. Müslümanlıkta cahil olan dinden çıkar, Hristiyanlıkta ise, âlim olan Hristiyanlığı bırakır.

    Bugün, aklı başında olan herkes, maddî ilim ile fennin önce Müslümanlar tarafından kurulduğunu kabul etmektedir. Batılı ilim adamları da, bunu tasdik etmektedir. İslam ülkelerine sızarak ve Müslüman görünerek, sözlerini dinletmek imkânını bulan bazı İslam düşmanları, ajanlar, provokatörler, fennin yeni buluş ve imkânlarını, yaptıkları yeni silahları anlatıp (Bunlar gâvur icadıdır, bunları kullananlar kâfir olur) diyerek, cahilleri aldattılar. Allahü teâlânın (Her şeyi öğreniniz!) emrini unutturdular. Bu hâl, Müslümanların ilimde ve fende geri kalma sebeplerinden biri oldu. Batı, yeni alet ve silahlarla üstünlük kazandı. İslam düşmanları, bir taraftan Müslümanları, böyle, aldattılar. Diğer taraftan da, (Müslümanlar fenni beğenmiyor, maddî ilimleri istemiyorlar, Müslümanlık gericiliktir, yobazlıktır) diyerek, gençleri İslamiyet’ten ayırmaya, İslamiyet’i içerden yıkmaya çalıştılar.

    Bugün Hristiyanların refah içinde olmasına karşı, Müslüman memleketlerinde bulunan halkın fakir ve perişan olmasına gelince, doğru olan bu keyfiyetin din ile hiçbir alakası yoktur. Aklı başında olan herkes, bugün Müslümanların sıkıntı içinde olmalarında, suçun İslamiyet’te değil, bu dinin esaslarını bilmeyen veya bildiği hâlde tatbik etmeyen kimselerde olduğunu görür. Hristiyanların fen sahasında ilerlemesine ise, Kitab-ı Mukaddes’in, Tevrat ve İncil’in değil, iman etmedikleri hâlde, Kur’an-ı kerimin gösterdiği saadet yoluna sarıldıkları, böylece kendi çalışkanlıklarının, gayretlerinin, doğruluklarının ve sebatlarının sebep olduğunu derhal fark eder. Bizim dinimizde, çalışmak, dürüst ve sebat sahibi olmak, her şeyi öğrenmek önemle emrolunduğu hâlde, bunu yapmayanlar şüphesiz ki, Allahü teâlânın gazabına uğrayacaklardır. Yoksa Müslümanların geri kalmalarının sebebi, Hristiyan veya ateist olmadıklarından değil, tam tersine, hakiki Müslüman olmadıkları içindir.

    Japonlar Hristiyan olmadıkları hâlde, Kur’an-ı kerimin emrettiği gayret, çalışma azmi ve dürüstlük neticesi olarak optikte Almanları, otomobil sanayiinde Amerikalıları geçtiler. 1985 yılında, Japonya’da beş buçuk milyon otomobil yapıldı ve bütün dünya buna hayret etti. Japon halkı, maddî refah içindedir. Elektronik sanayiinde de, dünyayı geçmiştir. Yalancı misyonerler acaba buna ne derler? Dünyayı kaplayan, Japonların yaptığı bisikletlerin, mikroskopların, bilgisayarların, teleskopların, fotoğraf makinelerinin Hristiyanlıkla bir alakası var mı?

    Görüldüğü gibi dinli dinsiz çalışan kazanıyor, çalışmayan da geriliyor.

    Ateist, (Dinimizden utanıyoruz) diyor. Yani (Müslümanlar, sizin dininiz utanılacak bir dindir) diyor. Kendi dini yok ki, niye utansın? Güya bizim adımıza utanıyor. Bizim de, utanacak bir şeyimiz yok. Dinimiz, çalışmayın demiyor. Dinimizden niye utanalım ki? Çalışmayanlar ve Müslümanları çalıştırmayanlar, Müslümanlığa iftira edenler utansın.

    Osmanlı çalıştı, dünya devleti olmuştu. İçimizdeki masonlar ve dinsizler yıktılar. Suç dinde değil. Suç, çalışıp çalışmamaktadır. Din çalışma dese, o zaman dini suçlarsın. Hiç sebepsiz dini suçluyorsun. İnanmanın çalışmaya ne zararı olur?

    Suçlaman bilimsel değil, tamamen duygusaldır ve maksatlıdır. Sen Ay’a gitmeye kalktın da din engel mi oldu? Kalkınmaya çalıştın da din mâni mi oldu? Dinimizi suçlamaktaki art niyetin ne? Dinin kalkınmaya ne zararı olur?

    Yaratan ile yaratık mukayese olmaz. Allah sana göre mi düzen kuracak? Düzeninde bir eksiklik yok.

    Her şeyi yoktan yaratana böyle kafa tutmak, güya ona akıl vermek ne kadar çirkindir. İnsan kul olduğunu bilmeli. Yaradan’a kafa tutsa neyi değiştirebilir? Düzen devam eder.


    Ayrıca islam ülkelerinde karışıklıkların olmasının sebebi mucizeler, islam, inanç vs değildir. Alta nedenlerini kısaca yazayım, bir yerlerden tanıdık gelecektir. Bu kadar gerçek varken işi islama bağlamak, ne desem bilemedim bu kısma...


    a- Ortadoğu'nun Zengin Doğal Kaynakları

    * Batı tarafından tüketilen petrolün yaklaşık yarısı bu coğrafyadan ihraç edilmekte, dünya tarım ürünlerinin %40'ı da yine bu bölgede üretilmektedir.

    * Dünya ekonomisinin başta Basra Körfezi bölgesi olmak üzere, İslam coğrafyasından ihraç edilen petrol ve gaza bağımlı olduğu, pek çok ekonomist ve stratejist tarafından da açıkça ifade edilmektedir. Sadece Basra Körfezi bölgesi, bugüne kadar keşfedilmiş dünya petrol rezervlerinin 2/3'sini barındırmaktadır.

    * Yapılan araştırmalar yalnızca Suudi Arabistan'ın ispatlanmış 262 milyar varil petrol rezervi olduğunu göstermektedir ki, bu da dünya petrolünün %25.4'ü demektir.

    * Dünya petrol rezervlerinin %11'i Irak, %9.6'sı Birleşik Arap Emirlikleri, %9.2'si Kuveyt, %8.6'sı İran, %13'ü diğer OPEC ülkeleri ve geri kalan %22.6'sı da dünyanın diğer ülkelerine aittir. Üstelik ABD Enerji Bakanlığı tarafından yapılan araştırmalar, Körfez bölgesinin petrol ihracatının 2000 ile 2020 yılları arasında %125 artacağını göstermektedir. Bu, tıpkı bugün olduğu gibi gelecekte de, dünya enerji ihtiyacının büyük ölçüde Körfez'den sağlanacağı anlamına gelmektedir.

    * Petrolün yanı sıra, Ortadoğu'nun dünya gaz rezervinin yaklaşık %40'ına sahip olduğu gerçeğinin de göz ardı edilmemesi gerekir. Bunun %35'e yakını Körfez bölgesindedir.

    * Öte yandan Cezayir, Libya ve diğer bazı Kuzey Afrika ülkelerinin toplam rezervleri ise dünya rezervlerinin %3.7'sidir.

    b- Orta Asya ve Kafkaslar'ın Yeraltı Kaynakları

    * Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri de doğal gaz ve petrol açısından oldukça zengin kaynaklara sahiptir. Örneğin Kazakistan'da şu ana kadar tespit edilmiş petrol miktarının 10-17.6 milyar varil olduğu bildirilmektedir. Doğal gaz kapasitesi ise 53-83 trilyon küp olarak tahmin edilmektedir.

    * Türkmenistan'ın doğal gaz yataklarındaki miktar 98-155 trilyon küp olarak hesaplanmaktadır ve Türkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz üreticisidir.

    * İslam ülkelerinin bazıları da çok değerli maden yataklarına sahiptir. Örneğin Özbekistan ve Kırgızistan altın üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerindendir.

    * Türkiye, önemi son yıllarda daha da iyi anlaşılmış olan bor madeni açısından dünyanın en zengin rezervlerinden birine sahiptir.

    * Tacikistan dünyanın en büyük alüminyum işleme tesislerine sahiptir.


    Bardağın hep boş tarafına bakıyorsunuz, başına bomba düşen İslam ülkelerinden bahsediyorsunuz. Alta bir haber daha ekliyorum, bakın bakalım bütün Müslüman ülkelerinin başına bombamı düşüyor. Şimdi siz yazarsınız bu ülke bilim teknikten zengin olmadıya, yer altından petrol çıktı, öyle zengin oldu. Fark ettiyseniz o başına bomba düşen İslam ülkeleri de, aynı sebeple bombalanıyor. İşin inançla bir ilgisi olmadığını bu şekilde de anlayabilirsiniz. İnşallah ''Oğlum Cemşit, sen söyle sen işit.'' olmuyordur.


    DÜNYANIN EN ZENGİNİ MÜSLÜMAN BİR ÜLKE OLDU.

    Dünyanın en zengin ülkesi kişi başına düşen 90 bin 149 dolar ile Katar olurken en fakir ülke ise 342 dolar ile Kongo oldu.

    Doğal gaz rezervlerinden gelen sıcak para ile ekonomisi daha da iyileşen Körfez ülkelerinden Katar'ın geçen sene dünyanın en zengin ülkesi haline geldiği kaydedildi. En zengin ülkeler listesinde Katar'ı Lüksemburg, Norveç, Singapur, Bruney, ABD, Hong Kong, İsviçre, Hollanda ve Avustralya takip etti.

    ABD merkezli Global Finance adlı dergi tarafından hazırlanan dünyanın en zengin ülkeleri listesine Arap dünyasından ilk 20'ye sadece Katar, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri girebildi. Tahmini 115 milyar varillik rezerv ile dünyanın en büyük petrol rezervine sahip Irak ise istikrarsızlık ve savaşlar nedeniyle zenginler listesinde 124'üncü sırada yer aldı.
    Global Finance dergisi 182 ülkenin değerlendirildiğini ifade etti. Ülkelerin kişi başına d üşen gelir göz önünde bulundurularak yaşam standartlarının değerlendirildiği ve göreceli hayat pahalılığı, enflasyon ve döviz kurlarının da dikkate alındığı belirtildi.
    Buna göre dünyanın en zengin ülkesi kişi başına düşen 90 bin 149 dolar ile Katar olurken en fakir ülke ise 342 dolar ile Kongo oldu. Diğer Arap ülkelerinden bazıları şöyle sıraland ı - Bahreyn (33), Umman (36), Suudi Arabistan (38), Lübnan (54), Tunus (89), Cezayir (98) ve Mısır (104).
    Listedeki en fakir ülkeler ise Kongo, Zimbabve, Burundi, Liberya, Eritre, Nijer, Orta Afrika Cumhuriyeti, Sierra Leone, Togo ve Madagaskar oldu.

    DOĞAL GAZ ZENGİNİ
    Raporda, Katar'ın ispatlanmış gaz kaynakların 25 trilyon küp metreye ulaştığı ve dünyanın en büyük gaz ihracatçısı olduğu kaydedildi. Dünyanın en büy ük gaz rezervleri ise Rusya ve İran'da bulunuyor ve Katar üçüncü sırada geliyor.
    Nüfusu ancak 1.1 milyonu bulan Katar, yakın zamanda tamamladığı dev projelerle LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) üretimini yıllık 77 milyon tona çıkardı. Bu miktar da tüm dünyadaki LNG üretiminin beşte birine denk geliyor.
    Kişi başına düşen gelirde Katar'ın 90 bin 149 dolara, Lüksemburg'un ise 79 bin 411 dolara sahip olduğu ve birinci ve ikinci ülke arasındaki aralığın geniş olduğu vurgulandı. Katar'ın kişi başına düşen milli geliri de en fakir ülke Kongo'nun 263 katını buldu.


    ALTTAKİ RESİM MÜSLÜMAN BİR ÜLKEYE AİT. BOMBA DÜŞMÜŞ GİBİ GÖRÜNMÜYOR. NE TARAFTAN BAKARSANIZ O TARAFI GÖRÜRSÜNÜZ.


     Kuran'ın kağıda geçirilişi ve hakikat nedir?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi piramit17 -- 29 Kasım 2015; 14:37:09 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    quote:

    Orijinalden alıntı: Bayberti

    alıntıladığın tezin alıntılamadığın sonuç paragrafı şöyle:

    "Ancak bu hafızların sayısı kesin olarak tespit edilememekle birlikte
    isimleri de tarihin karanlık sayfalarında kaybolmaya hüküm giymistir
    .
    iste biz bu çalısmamızda tarihin karanlık sayfaları içerisinden çesitli
    kaynaklardan arastırarak binlerce sahabe arasından tespit edebildigimiz ve sadece
    ismine ulasabildigimiz sahabeleri arz etmeye çalıstık
    . ismine ulasamadıgımız
    binlerce hafız sahabe tarihin derinliklerinde yatmakta ve bizim onları kesfetmemizi
    beklemektedir
    ."...

    akademik tezlerde "bilgi" içeren paragrafların dışındakilerden bazıları kanaattir, tahmindir, temennidir...
    yani tez sahibi "rivayetlerden tesbit edilebilen Rasulullah dönemindeki hafız sahabiler yukarıda adı geçenlerdir, sayıları 86 çıkmaktadır, ama biz "binlerce" olduğunu tahmin ediyoruz" demektedir...

    en eski "kaynak"larda geçen "bilgi" yanında, tez sahibinin kanaatini de aynı sayan zekana hayran kaldım açıkçası...iyi ki ilahiyatçı olmamışsın yoksa yazdığın tez fecaat olurdu...
    kim okuduğunu anlamıyormuş iyi düşün, ama bu zekayla işin zor arkadaşım...Allah zihin açıklığı versin...



    ...Tezin sonuç bölümünde diyor ki . Peygamber Efendimiz(sav) sağlığında bile binlerce hafız vardı.

    Yukarda bi kaynak verdim.Doçentin kaynak gösterdiği kitap bende var dedin.Doçenti yalancı çıkarmaya çalıştın.

    yüksek lisans tezinin sonuç bölümünün ne manaya geldiğini, tez yazmış biri olarak senden daha iyi bilirim...tezin sonuç bölümü bilgi değildir, kaynak da değildir, ilahiyat alanında tezin alıntı yaptığı ilk dönem kaynakları yani rivayetler kaynak kabul edilir...sen üniversiteyi nasıl okudun, nasıl bitirdin?..sana bunlar öğretilmedi mi?..

    o doçentin kitabından "Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde 3.000 kişi Kur'an’ı ezbere biliyordu. " diye yazan paragrafın ve kaynak dipnotunun fotoğrafını çek ve yükle... elimdeki Kuran Tarihi kitabıyla karşılaştıracağım...mesele iyice netleşsin...



     Kuran'ın kağıda geçirilişi ve hakikat nedir?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kingman29 -- 29 Kasım 2015; 14:04:13 >




  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.