Şimdi Ara

MATRIX filmi ile ilgili.. (32. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
734
Cevap
25
Favori
59.552
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 3031323334
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Malesef yok dostum Makineler daha güçlüler insanlar onlardan kaçıyorlar bu yüzden...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: skywalkerrr

    Malesef yok dostum Makineler daha güçlüler insanlar onlardan kaçıyorlar bu yüzden...

    3.film de Neo ve Trinity rahat rahat enerji nakil hatlarının olduğu yere gidiyordu.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tolga509

    quote:

    Orijinalden alıntı: skywalkerrr

    Malesef yok dostum Makineler daha güçlüler insanlar onlardan kaçıyorlar bu yüzden...

    3.film de Neo ve Trinity rahat rahat enerji nakil hatlarının olduğu yere gidiyordu.

    Bunun nedeni insanların korkmaması değil. Neo'nun The One olması. Makineleri beyin gücü ile patlatabilir hale gelsem ben de giderdim oraya :)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: -Google-

    quote:

    Orijinalden alıntı: tolga509

    quote:

    Orijinalden alıntı: skywalkerrr

    Malesef yok dostum Makineler daha güçlüler insanlar onlardan kaçıyorlar bu yüzden...

    3.film de Neo ve Trinity rahat rahat enerji nakil hatlarının olduğu yere gidiyordu.

    Bunun nedeni insanların korkmaması değil. Neo'nun The One olması. Makineleri beyin gücü ile patlatabilir hale gelsem ben de giderdim oraya :)

    Sonuçta bir operasyon yapılmaya değer makinaların tek enerji kaynağı orası değil mi ?

    Arkadaş o kadar teknolojin gelişmiş Zion da , araziyi 3 boyutlu modelleyip bir cruise füzesi yapamıyor musun ?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: tolga509

    quote:

    Orijinalden alıntı: skywalkerrr

    Malesef yok dostum Makineler daha güçlüler insanlar onlardan kaçıyorlar bu yüzden...

    3.film de Neo ve Trinity rahat rahat enerji nakil hatlarının olduğu yere gidiyordu.

    Oraya Kamikaze yapmaya gidiyorlar adeta geri dönemeyeceklerini biliyorlar.Zion'u kurtarmak için kendilerini feda ediyorlar.Bir beş dakka uğrayalım geri döneriz diye bir düşünceleri yok,ve makineler bütün dünyaya hakim sadece bir yerde enerji santrali yok



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi X kare -- 21 Nisan 2014; 15:26:55 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: -Google-

    quote:

    Orijinalden alıntı: tolga509

    quote:

    Orijinalden alıntı: skywalkerrr

    Malesef yok dostum Makineler daha güçlüler insanlar onlardan kaçıyorlar bu yüzden...

    3.film de Neo ve Trinity rahat rahat enerji nakil hatlarının olduğu yere gidiyordu.

    Bunun nedeni insanların korkmaması değil. Neo'nun The One olması. Makineleri beyin gücü ile patlatabilir hale gelsem ben de giderdim oraya :)



    Diğer arkadaşların dediği gibi Neo Seçilmiş kişi olduğunu bildiği halde 1 gün boyunca oraya gitme kararını düşünüyor gitmeden önce yani öleceğini sevdiklerini kaybedeceğini biliyor. 3. Filmde sen Makinaların ZİON a saldırısını izlemedin sanırım? 3 kuruşluk teknoloji var Zionda oda anca 1 posta yok etti makineleri Neo olmasa 1 kişinin bile sağ kalması mümkünmüydü sence :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Phoenixonex

    quote:

    Orijinalden alıntı: -Google-

    quote:

    Orijinalden alıntı: tolga509

    quote:

    Orijinalden alıntı: skywalkerrr

    Malesef yok dostum Makineler daha güçlüler insanlar onlardan kaçıyorlar bu yüzden...

    3.film de Neo ve Trinity rahat rahat enerji nakil hatlarının olduğu yere gidiyordu.

    Bunun nedeni insanların korkmaması değil. Neo'nun The One olması. Makineleri beyin gücü ile patlatabilir hale gelsem ben de giderdim oraya :)



    Diğer arkadaşların dediği gibi Neo Seçilmiş kişi olduğunu bildiği halde 1 gün boyunca oraya gitme kararını düşünüyor gitmeden önce yani öleceğini sevdiklerini kaybedeceğini biliyor. 3. Filmde sen Makinaların ZİON a saldırısını izlemedin sanırım? 3 kuruşluk teknoloji var Zionda oda anca 1 posta yok etti makineleri Neo olmasa 1 kişinin bile sağ kalması mümkünmüydü sence :)

    Alıntıları Göster
    Ben de güle oynaya gidip yok etsinler demiyorum zaten o enerji nakil hatlarına bir saldırı planı yapılabilir. Yüzeye çıkmak çok zor değildi sanki.

    Osiris'in son uçuşunda makinalar Zion'a doğru kazarken, gemi yüzeye çıktıktan sonra Sentineller fark etti diye hatırlıyorum.

    Arkadaş hiç olmazsa intihar saldırısı yapın. Sonuçta makinaların enerji kaynağını kesmek var.




  • Bütün dünya'ya hakimler sadece bir yerde yok.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: X kare

    Bütün dünya'ya hakimler sadece bir yerde yok.
    Bir tane makina şehri yok mu ? Kaç tane var.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tolga509

    Ben de güle oynaya gidip yok etsinler demiyorum zaten o enerji nakil hatlarına bir saldırı planı yapılabilir. Yüzeye çıkmak çok zor değildi sanki.

    Osiris'in son uçuşunda makinalar Zion'a doğru kazarken, gemi yüzeye çıktıktan sonra Sentineller fark etti diye hatırlıyorum.

    Arkadaş hiç olmazsa intihar saldırısı yapın. Sonuçta makinaların enerji kaynağını kesmek var.

    İmkanlar kısıtlı senin dediklerini yapacak kadar güçlü değiller. İnsanların En Büyük silahı olan gemiler bile makinelerden kaçmak için LAĞIM Borularında gezerken sen saldırı yapmalarından bahsediyorsun? Görmedinmi Neonun gemisine nasıl saldırdılar yaklaşınca. Ve Zionu ne hale getirdiler. Kendilerini savunmaya bile çalışırken yok olan insanlar bide saldırımı yapacak? Arada uçurumlar var senin dediğin malesef mümkün değil... :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Phoenixonex

    quote:

    Orijinalden alıntı: tolga509

    Ben de güle oynaya gidip yok etsinler demiyorum zaten o enerji nakil hatlarına bir saldırı planı yapılabilir. Yüzeye çıkmak çok zor değildi sanki.

    Osiris'in son uçuşunda makinalar Zion'a doğru kazarken, gemi yüzeye çıktıktan sonra Sentineller fark etti diye hatırlıyorum.

    Arkadaş hiç olmazsa intihar saldırısı yapın. Sonuçta makinaların enerji kaynağını kesmek var.

    İmkanlar kısıtlı senin dediklerini yapacak kadar güçlü değiller. İnsanların En Büyük silahı olan gemiler bile makinelerden kaçmak için LAĞIM Borularında gezerken sen saldırı yapmalarından bahsediyorsun? Görmedinmi Neonun gemisine nasıl saldırdılar yaklaşınca. Ve Zionu ne hale getirdiler. Kendilerini savunmaya bile çalışırken yok olan insanlar bide saldırımı yapacak? Arada uçurumlar var senin dediğin malesef mümkün değil... :)

    Alıntıları Göster
    Hort! Konuyu Hortlatayım dedim :D




  • quote:

    Orijinalden alıntı: X@ndeR

    quote:

    Orijinalden alıntı: X@ndeR

    [uyarı: http://denbeste.nu/Chizumatic/tmw/TheMatrix.shtml adresindeki steven den beste tarafından yapılmış matrix yorumunun çevirisidir. spoyler doludur]

    22 yüzyıl dolaylarında insanlarla makineler arasında savaş çıkar. savaşı makineler kazanır. makineler insanlara hizmet etmeleri için dizayn edilmişti. ama aşırı gelişmiş zekalarıyla insanlara isyan ettiler. makinelerin zaferi tamamıyla başarıya ulaşmamıştı çünkü hizmet etmek için dizayn edilmiş makineler için insanlar olmaksızın varolmanın bir anlamı kalmıyordu.

    ilk filmde insanların makinelere gerekli enerji kaynağı olarak kullanılması sebebi tamamıyla bir düzmece. insanlar enerji üretmez, tüketir. gerçek, matrix içinde tutsak bulunan insanlar sayesinde makinelerin kendilerine yapacak şeyler buluyor olması. bir yandan varoluş sebepleri olan "insana hizmet etmek"i yerine getirirken diğer yandan insanların boyunduruğu altında olmama paradoksuna makineler tarafından getirilmiş bir çözümdü matrix. insanlar makineler tarafından köleleştirildi ve böylece makineler insanlara "kendi istedikleri gibi hizmet etme tasarrufu"na sahip oldu.

    bu amaçla insanlar kontrolün tamamıyla makinelerin elinde olduğu sanal dünya matrix'e yerleştirildi.

    matrix'in 4 versiyonu vardı. ilk matrix (v1) architect tarafından dizayn edilmişti ve o kadar mükemmeldi ki hemen çöktü. çünkü sıkıcıydı. içerdeki insanlar kendi durumlarına isyan ettiler ve matrix'in yapı mantığı çerçevesinde ortamı yok etmeye başladılar. sistem mantığı isyanın bastırılması için bütün insanların öldürülmesi gerektiğine karar verdiğinde architect simülasyonu kapattı, insanları geçici bir koma içerisine soktu ve yeniden denedi.

    matrix v1'in sorunu insanları uğraştırabilecek düzeyde karmaşık olmamasıydı. ama baştan aşağı tutarlı ve yeterince karmaşık sanal gerçeklik yapabilmek architect'in yetenek sınırlarını aşıyordu ve elinde bulunan tek kaynaktan bir bölümünü ödünç aldı: insanlık tarihi. matrix v2 sanal gerçekliğe aktarılmış amerikan devrimi'yle başlayacak şekilde yeniden yüklendi ve bir süre devam ettikten sonra insan nüfusunda yine sıfıra inme baş gösterince başarısız oldu. tüm insanlar ölmeden architect yine sistemi kapattı.

    bir insan matrix'te öldüğünde gerçek hayattaki vücudu da yok ediliyordu çünkü artık o insanla yapılacak başka bir şey kalmıyordu. bu yüzden "vücut akıl olmaksızın yaşayamaz", bu felsefi bir cümle değil, architect'in matrix'i kodlarken yaptığı tercihti. her iki matrix versiyonundaki sorun insanların soyunun bir zaman sonra tükeniyor olmasıydı. matrix hep böyle çalışmaya başlarsa bütün insanlar yok olacak ve makinelerin de var olmasının bir anlamı kalmayacaktı.

    ne yapılması gerekiyordu? architect problemi kendisini çözemediğine karar verdi ve kendisinden farklı yetenekleri olan bir yardımcı olan oracle'ı yaptı. architect her zaman mantığı ile hareket eden bir hesaplayan adamdı. oracle ise tam tersine sezgileriyle hareket eden bir yapıya sahipti. architect ona istediği çözümün ana hatlarını gösterdi ve o da bir çözüm buldu.

    matrix v2'yi çöküşe götüren neydi?

    simülasyon içindeki insanların yeteri kadar özgür iradesi yoktu. olayların meydana geliş sırası büyük ölçüde önceden belirlenmişti. bazı çeşitliliklere bir derece izin verilse de v2 ve v3'teki olayların gelişim yönü insanlık tarihinin 19. ve 20. yüzyılını baz alacak şekilde belirlenmişti. kelebek etkisine maruz kalmamanın ve kontrolü elden kaybetmenin tek yolu buydu.

    matrix'e bağlı insanlar bu sanal gerçeklik içince yaşıyor, sanki ordaymış gibi duyularıyla uyarılar alıyor, gördükleri şeyler üzerinde kararlar veriyor ve her şey yolunda gittiğinde olayların önceden belirlendiği şekilde meydana gelmesi için simülasyonun onlardan istediği şekilde kararları veriyorlar.

    fakat insanlar olması gerekenden aykırı davrandıkça farklı kararlar vermeye başlıyorlar. bu arada olaylar önceden belirlendiği şekilde meydana gelmeye devam ettiği için insanlar sebep-sonuç ilişkisinin koptuğunu, yapmak istedikleri ile meydana gelenler arasında uyuşmazlık olduğunu farkediyor. "sağa dönmek isterken neden sola döndüm? gerçekte özgür değil miyim yoksa? kendi kaderimi gerçekten ben mi kontrol ediyorum?" matrix'deki sorun kaderin önceden çizilmiş olması --- ve neo gibi insanlar bu duruma içsel olarak tepki veriyorlar.

    insanlar olayları bir dereceye kadar etkileyebiliyorlar. bu gerekli çünkü her şey olması gerektiği gibi giderse birçok insan hemen bunun farkına varırdı.

    aykırı insanlar yeterince kandırılamayıp başka yollar denemeye başlar ve sayıca belli bir çokluğa ulaşırsa simülasyonu rayından çıkarıp yıkıma doğru sürükleyebiliyorlar. işte matrix v2'yi çöküşe götüren de buydu. insanlar gerçekte bir simülasyon içinde olduklarını bilmiyorlar; bildikleri şey, sonuçları ne olursa olsun kendi geleceklerini kontrol etmek istedikleri. "sorun seçim yapabilmekte". sonuçları ne denli kötü olursa olsun kendi seçimlerini yapabilmek.

    sonuçlar gerçekten de çok kötüydü. ulaşılan nihai sonuç insanların simülasyon ortamında kitlerlerce ölümüne ve böylece matrix'e bağlı çoğu insanın gerçekten de ölmesine yol açtı.

    oracle sistemin çökmesini önlemek için isyan eden insanların matrix'ten çıkarılması gerektiği sonucuna ulaştı ama architect gerçekten çok gerekli olanlar dışında kimsenin dışarı çıkmasını istemiyordu. sistemin çökmesini önlemek için yeteri kadar kimseye izin vermeyince de sistem yine çöküyordu. ama matrix v3 buna çözüm bulacak bir şekilde tasarlandı: seçilmiş kişi.

    matrix v3 programcıların "reset loop" dedikleri "başa dönüm" ile yüklendi. bu, sistem bir süre devam ettikten sonra kendini tekrar en başa alması demek. bazen bir mühendislik hatası olarak ortaya çıksa da kimi zaman bilerek yapılırdı çünkü gittikçe artan gereksiz bilgiyi temizlemenin tek yolu buydu. "başa dönüm"ler her zaman kötüdür çünkü altında yatan sorunu uygun şekilde nasıl çözeceğini bilemeyen programcının kendi programını hacklemesine neden olur.

    matrix'de gittikçe artan gereksiz çöplük, isyancıların gittikçe çoğalan sistemle uyumsuzluklarıydı. başıboş bırakıldıklarında v2'deki aynı çöküşe neden olacaklar, insan nüfusu yine toplu kıyıma uğrayacak, makineler de duruma müdahale etmek için matrix'e bağlı insanları gerçekten öldürecekti. architect gereken çözümü bilmiyor ve pek de çözüm arıyor gibi görünmüyordu. bunun yerine çözümü her birkaç yüzyılda bir sistemi tekrar başa almakta buldu.

    v3'ün yüklenmesi sadece programlamada değil fiziksel anlamda da çok büyük mühendislik gerektirdi. sistemden çıkarılan asilerin gerçek dünyada gönderileceği bir şehrin (zion) kurulması gerekti. şehir 24 insan, onların hayatta kalmalarını sağlayacak makineler, her işi yürüten makine-yapımı merkezi bir bilgisayar ve insanların korsan yollardan sisteme girmelerini sağlayan gemilerden müteşekkil kuruldu. zion'dan insanların matrix'in içine girecekleri açık bir arka kapı bilerek sisteme yerleştirildi ve matrix'ten çıkarılan asi insan bedenlerinin gönderileceği ikinci bir çıkış yapıldı. ölenler geri dönüşüm tarlalarına yollanırken asilerin bedenleri zion'dan insanların onları almalarına izin verilen okyanusa gönderildi. zion'dakiler bu yolla bir yere ulaştıklarını sanıyorlardı ama aslında bu onları göreviydi.

    değişim çok büyük olmasına rağmen bu aslında yeniden bütünüyle baştan bir tasarım değil, v2' üzerinde yapılan bir hackti. v2'de simülasyon mantığına karşı gelen ve gerçekte bir simülasyon içinde olduğunu bilmese de onu yıkmaya çalışan insanları bulup yok etmek için ajanlar ve diğer güvenlik önlemleri vardı. bunları v3'te yeniden programlamaya gerek görülmedi ve böylece v2'den kalma görevleriyle matrix'e zion'dan giren insan ajanları avlamaya başladılar. architect bunu bir hata (bug) olarak görmedi; tam tersine matrix'deki insanları dışardan gelip uyararak bir sürü insanın dışarı çıkarılmasına ve böylece sistemin tekrar çöküşüne neden olacak zionlu ajanları önlemeyi sağlayan bir kontrol mekanizması olarak gördü.

    bu yolla sistemde toplanan "gereksiz artık oranı" oldukça düşünce sistem önceki gibi birkaç yılda çökmeyip birkaç yüzyıl çalışır hale geldi. ama yine belli aralıklarla tekrar en başa getirilmesi (reset) gerekiyordu. oracle matrix'in içine yerleşip gereksiz artık oranını izlemeye başladı ve sistem yıkıma doğru yaklaşınca bir insanı "seçilmiş kişi" olarak belirleyip ona -seri boyunca neo'nun da kullandığını gördüğümüz- özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan özel sistem koduna giriş yetkisini verdi.

    bu v3 için bile kabasaba bir çözüm yolu idi. başa dönmek için reset atıldığında zion nüfusu da sadece 24 kişi ile başlayacak şekilde yok ediliyor, matrix 1790 yılına geri dönerken o zamanın nüfusuna denk olması için 2000 yılında ulaşılan nüfusun büyük bir bölümü de yok ediliyordu.

    zion nüfusunun yok edilmesi ilk başta pek de gerekli gibi görünmüyordu. bir nedeni zion'un giderek büyüyerek matrix üzerinde daha da etkili olmasını engellemekti. ama asıl sebep architect'in pek yaratıcı olmamasıydı. her başa dönüldüğünde her şeyin eskisi gibi aynı olmasını istiyordu. zion v3'ün bir parçası olarak inşa edildiğinde 24 kişi ile başlanmıştı ve architect'e göre her başa dönüşte yine sadece 24 kişi kalmalıydı. oracle bu çözümü pek kaba ve kabul edilemez buluyordu.

    v3'e beş kere reset atıldı. beş kere oracle'ın seçtiği kişiler aracılığıyla kontrollü şekilde başa dönüldü. her defasında da insanların büyük çoğunluğu makineler tarafından öldürüldü. oracle sistemin büyük bir kıyımla tekrar başa dönmeden devam edebileceği daha temiz bir çözüm bulmak istiyordu.

    üçüncü filmin adı "matrix devrimler"di ve devrimci burada oracle'ın kendisiydi. v3'teki çzöümü bizzat oracle'ın kendisi bulmuş olsa da architect'i başa dönüş konseptinin kabul edilemez olduğuna bir türlü ikna edememişti. architect'e göre her şey yeterli ve iyi çalışıyor görünüyordu. bir kaç yüzyılda bir insan nüfusunun büyük çoğunluğunun kırılmasına pek de aldırış etmiyordu. oracle sonunda matrix v3'ü gizlice hacklemekten başka çaresi olmadığına karar verdi.

    oracle sistemi hackledi ve architect'in bilgisi ve izni olmadan matrix v4'ü yarattı. yaptığı değişiklikler v1 ile v2 arasında ya da v2 ile v3 arasında yapılan değişikliklerden çok daha küçüktü. ortaya çıkan şey daha çok v3.1 gibiydi. ama değişiklikler oldukça hayatiydi çünkü sisteme reset atılmasını önlüyordu.

    yaptığı hack iki bölümden oluşuyordu. ilk olarak seçilmiş kişiye verilen özel kodu değiştirdi. ikinci olarak da ajan smith'i yarattı ve onun da özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan kodu simülasyona yerleştirdi.

    seçilmiş kişi bir insandır; neo bir makine değildir. fakat o özel bir insandır, çünkü matrix sistemi ona özel yetenek ve güçler vermiştir. bu v2'den v3' geçişe neden olan ayarın bir parçasıydı. oracle neo'ya bu ayrıcalığı veren kodu kırdı ve ona bundan daha fazlasını verdi. ve seçilmiş kişiyi seçme zamanı geldiğinde oracle sistemi başa almaya itiraz edecek birini seçti ve bunun kim olduğunu da morpheus'a söyledi.

    önceki beş seçilmiş kişi hep oracle tarafından seçilmiş ve bunlar insanların dörtte üçünün ölümüne sebep olsa bile başa dönmekten başka seçenekleri olmayacak şekilde architect tarafından manipüle edilebilecek halde olanlardı. ama neo başa dönmeyi reddetti. v3 ayarı da başarısız olmuştu. kontrollü reset olmayacaktı. yıkım yakındı. architect'in neo'ya söylediği "insanoğlunun geri dönülemez gerçek sonu" palavrası doğru olmasa da yıkım oldukça büyük olacaktı.

    oracle'ın diğer hacki ajan smith'i yaratmasıydı. standart bir ajan kodu ile başlayıp onu daha da geliştirdi. smith işine diğer ajanlardan daha odaklı ve takıntılıydı. smith ayrıca seçilmiş kişiyi devamlı takip edecek şekilde programlanmıştı.

    smith seçilmiş kişiyi takip edip hep onun önüne çıkacak, seçilmiş kişi sonunda smith'i yok edecek böylece oracle'ın smith ile ilişkilendirdiği temel değişiklikleri harekete geçirecekti.

    oracle smith'i diğer programların yaptığı gibi her şeyi rapor edecek şekilde programlamamıştı. smith sistem içinde kendi başına hareket eden ilk program da değildi. matrix içinde merovingian gibi kendi başına buyruk birçok program vardı. oracle bu fikri de buradan almıştı. ama smith "ölünce" (sistemden çıkarılınca), oracle'ın sistemde yaptığı temel değişiklik çalışmaya başladı. oracle seçilmiş kişide yaptığı gibi smith'e de en dikkate değeri kendini klonlamak olan özel yetenekler vermişti. smith matrix'i ele geçirecek, sonra oradan çıkıp makine şehrini ele geçirmeye çalışacak şekilde programlanmıştı.

    smith bunun farkına varmış, ama değiştirmeye gücü yetmemişti. oracle'ı kendine klonlarken de ona "anne" diyerek oracle'ın kendisini yarattığının farkında olduğunu göstermişti.

    oracle bir devrimciydi. makineleri matrix'i her defasında sert bir başa dönüş ile yönetmeye devam edemeyeceklerine ikna etmeye çalışıyordu. neo'yu seçilmiş kişi yaptı, neo da çöküş olmadan önce matrix'e güvenli reset atmayı reddederek makineleri simülasyonun başarısızlığıyla yüzyüze getirdi.

    ama bu yeterli değildi. bu sadece seçilmiş kişinin başa dönüş kodlarını "çekirdek"e yerleştirerek daha temiz bir kontrollü başa dönüş gerçekleştirmesi yerine makinelerin insanların toplu ölümlerinden sonra matrix'e reset atmak zorunda kalması demekti. architect'in neo'ya "bir dereceye kadar kabul edebileceğimiz ölüm oranı var" derken demek istediği de buydu. makineler kontrollü reset ile insanların %75'ini kaybetmek yerine sistemin çökerek insanların %98'inin ölmesini hiç de istemiyorlardı. ama v1 ve v2'de bu olmuş ve makineler ayakta kalmayı başarmışlardı.

    oracle'ın makineleri anlaşmaya zorlayacak başka bir şeye ihtiyacı vardı. işte bu yüzden ajan smith'i yarattı. onu makinelerin varlığına doğrudan tehdit oluşturacak ve ancak seçilmiş kişinin yardımıyla yok edilebilecek şekilde tasarlanmıştı. ajan smith'in belirsiz de olsa hissettiği smith-neo ilişkisi işte buydu.

    neo'nun elindeki pazarlık kozu şuydu: benimle anlaşın yoksa smith sizi yok edecek. neo ne istiyordu? oracle'ın ondan yapmasını istediği şeyi: periyodik resetlerle insanoğlunun büyük bir kısmının kıyımının durdurulması. eğer makineler kabul etmezse neo onlarla birlik olmayacak ve smith makineleri yok edecek. makinelerin neo'nun teklifini kabul etmekten başka çareleri yoktu. ve onlar makine oldukları için oracle'ın vekili olan neo ile yapılan anlaşmaya sadık kalacaktı.

    peki neo nasıl yardım edecekti? bu oracle'ın seçilmiş kişinin kodunu modifiye ederken yaptığı bir şeydi: neo, oracle smith'i yaratırken yaptığı bir arka kapı aracılığıyla smith'in koduna girmesini sağlayan şifrelere sahipti. bu, seçilmiş kişinin "çekirdek"e girip simülasyonu resetlemesine izin veren şifreler ile aynı mekanizmaydı.

    neo ancak smith ile yaptığı son savaşta bunun farkına vardı: smith'in kendisini yutmasına izin vermeliydi. böylece şifreleri aktive edip makinelerin smith'i ve tüm kopyalarını matrix'ten silmesini sağlayacak arka kapıyı açtı. (bir olasılık: neo'nun şifreleri smith'in kodu içinde bulunan ve smith ve diğer tüm kopyaları yok edecek şifreleri içinde bulunduran bir kasayı açtı)

    yapılan anlaşma gereği başa dönüş mekanizmasının kaldırılmasıyla oracle matrix v4'ün büyük insan kıyımlarıyla çökmeden devam edeceğinin sağlanacağını nasıl düşünüyordu? v3'teki sorunun makineler tarafından yeteri kadar insanın dışarı çıkmasına izin verilmemesi olduğunu düşünüyordu. çözümü ise şuydu: eğer dışarı çıkmak isteyen tüm insanlara izin verilirse simulasyon içinde nihilist insan kitleleri oluşmaz, simülasyonu yıkıma uğratacak başkaldırı olmaz ve böylece matrix'e bağlı insanların kitelesel kıyımına gerek kalmaz.

    çözüm yürüyebilecek mi? bunu oracle bile bilmiyor ama öyle düşünüyor ve çözümün en azından v3'teki başa dönüş periyodundan çok daha uzun süreceğinden emin. üçüncü filmin sonunda oracle'ın architect'e anlatmaya çalıştığı şey de işte buydu.

    alıntı:
    (netizen, 22.03.2006 23:24 ~ 23:37) #9308062

    Görmeyenler için bu mesajımı alıntılamakta fayda var.

    bu da güzel açıklama müsait olunca okuyacağım




  • quote:

    Orijinalden alıntı: X kare

    Filmde nerede olduğundan bahsedilmiyor,Dünya üzerinde herhangi bir kıtada olabilir.
    hazır konu varken merovingian kurumaları ne berbattır öyle ya bi ölmüyordu adamlar
     MATRIX filmi ile ilgili..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Farabî

    Makinaları bilgisayarın donanımı,Matrix'te ki insanları yazılımı,Matrix'i de Windows olarak düşün.Ajan Smith trojan,Neo'da anti-virüs.Mimar'da Bill Gates

    Daha iyi açıklama olamazdı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: X@ndeR

    quote:

    Orijinalden alıntı: X@ndeR

    [uyarı: http://denbeste.nu/Chizumatic/tmw/TheMatrix.shtml adresindeki steven den beste tarafından yapılmış matrix yorumunun çevirisidir. spoyler doludur]

    22 yüzyıl dolaylarında insanlarla makineler arasında savaş çıkar. savaşı makineler kazanır. makineler insanlara hizmet etmeleri için dizayn edilmişti. ama aşırı gelişmiş zekalarıyla insanlara isyan ettiler. makinelerin zaferi tamamıyla başarıya ulaşmamıştı çünkü hizmet etmek için dizayn edilmiş makineler için insanlar olmaksızın varolmanın bir anlamı kalmıyordu.

    ilk filmde insanların makinelere gerekli enerji kaynağı olarak kullanılması sebebi tamamıyla bir düzmece. insanlar enerji üretmez, tüketir. gerçek, matrix içinde tutsak bulunan insanlar sayesinde makinelerin kendilerine yapacak şeyler buluyor olması. bir yandan varoluş sebepleri olan "insana hizmet etmek"i yerine getirirken diğer yandan insanların boyunduruğu altında olmama paradoksuna makineler tarafından getirilmiş bir çözümdü matrix. insanlar makineler tarafından köleleştirildi ve böylece makineler insanlara "kendi istedikleri gibi hizmet etme tasarrufu"na sahip oldu.

    bu amaçla insanlar kontrolün tamamıyla makinelerin elinde olduğu sanal dünya matrix'e yerleştirildi.

    matrix'in 4 versiyonu vardı. ilk matrix (v1) architect tarafından dizayn edilmişti ve o kadar mükemmeldi ki hemen çöktü. çünkü sıkıcıydı. içerdeki insanlar kendi durumlarına isyan ettiler ve matrix'in yapı mantığı çerçevesinde ortamı yok etmeye başladılar. sistem mantığı isyanın bastırılması için bütün insanların öldürülmesi gerektiğine karar verdiğinde architect simülasyonu kapattı, insanları geçici bir koma içerisine soktu ve yeniden denedi.

    matrix v1'in sorunu insanları uğraştırabilecek düzeyde karmaşık olmamasıydı. ama baştan aşağı tutarlı ve yeterince karmaşık sanal gerçeklik yapabilmek architect'in yetenek sınırlarını aşıyordu ve elinde bulunan tek kaynaktan bir bölümünü ödünç aldı: insanlık tarihi. matrix v2 sanal gerçekliğe aktarılmış amerikan devrimi'yle başlayacak şekilde yeniden yüklendi ve bir süre devam ettikten sonra insan nüfusunda yine sıfıra inme baş gösterince başarısız oldu. tüm insanlar ölmeden architect yine sistemi kapattı.

    bir insan matrix'te öldüğünde gerçek hayattaki vücudu da yok ediliyordu çünkü artık o insanla yapılacak başka bir şey kalmıyordu. bu yüzden "vücut akıl olmaksızın yaşayamaz", bu felsefi bir cümle değil, architect'in matrix'i kodlarken yaptığı tercihti. her iki matrix versiyonundaki sorun insanların soyunun bir zaman sonra tükeniyor olmasıydı. matrix hep böyle çalışmaya başlarsa bütün insanlar yok olacak ve makinelerin de var olmasının bir anlamı kalmayacaktı.

    ne yapılması gerekiyordu? architect problemi kendisini çözemediğine karar verdi ve kendisinden farklı yetenekleri olan bir yardımcı olan oracle'ı yaptı. architect her zaman mantığı ile hareket eden bir hesaplayan adamdı. oracle ise tam tersine sezgileriyle hareket eden bir yapıya sahipti. architect ona istediği çözümün ana hatlarını gösterdi ve o da bir çözüm buldu.

    matrix v2'yi çöküşe götüren neydi?

    simülasyon içindeki insanların yeteri kadar özgür iradesi yoktu. olayların meydana geliş sırası büyük ölçüde önceden belirlenmişti. bazı çeşitliliklere bir derece izin verilse de v2 ve v3'teki olayların gelişim yönü insanlık tarihinin 19. ve 20. yüzyılını baz alacak şekilde belirlenmişti. kelebek etkisine maruz kalmamanın ve kontrolü elden kaybetmenin tek yolu buydu.

    matrix'e bağlı insanlar bu sanal gerçeklik içince yaşıyor, sanki ordaymış gibi duyularıyla uyarılar alıyor, gördükleri şeyler üzerinde kararlar veriyor ve her şey yolunda gittiğinde olayların önceden belirlendiği şekilde meydana gelmesi için simülasyonun onlardan istediği şekilde kararları veriyorlar.

    fakat insanlar olması gerekenden aykırı davrandıkça farklı kararlar vermeye başlıyorlar. bu arada olaylar önceden belirlendiği şekilde meydana gelmeye devam ettiği için insanlar sebep-sonuç ilişkisinin koptuğunu, yapmak istedikleri ile meydana gelenler arasında uyuşmazlık olduğunu farkediyor. "sağa dönmek isterken neden sola döndüm? gerçekte özgür değil miyim yoksa? kendi kaderimi gerçekten ben mi kontrol ediyorum?" matrix'deki sorun kaderin önceden çizilmiş olması --- ve neo gibi insanlar bu duruma içsel olarak tepki veriyorlar.

    insanlar olayları bir dereceye kadar etkileyebiliyorlar. bu gerekli çünkü her şey olması gerektiği gibi giderse birçok insan hemen bunun farkına varırdı.

    aykırı insanlar yeterince kandırılamayıp başka yollar denemeye başlar ve sayıca belli bir çokluğa ulaşırsa simülasyonu rayından çıkarıp yıkıma doğru sürükleyebiliyorlar. işte matrix v2'yi çöküşe götüren de buydu. insanlar gerçekte bir simülasyon içinde olduklarını bilmiyorlar; bildikleri şey, sonuçları ne olursa olsun kendi geleceklerini kontrol etmek istedikleri. "sorun seçim yapabilmekte". sonuçları ne denli kötü olursa olsun kendi seçimlerini yapabilmek.

    sonuçlar gerçekten de çok kötüydü. ulaşılan nihai sonuç insanların simülasyon ortamında kitlerlerce ölümüne ve böylece matrix'e bağlı çoğu insanın gerçekten de ölmesine yol açtı.

    oracle sistemin çökmesini önlemek için isyan eden insanların matrix'ten çıkarılması gerektiği sonucuna ulaştı ama architect gerçekten çok gerekli olanlar dışında kimsenin dışarı çıkmasını istemiyordu. sistemin çökmesini önlemek için yeteri kadar kimseye izin vermeyince de sistem yine çöküyordu. ama matrix v3 buna çözüm bulacak bir şekilde tasarlandı: seçilmiş kişi.

    matrix v3 programcıların "reset loop" dedikleri "başa dönüm" ile yüklendi. bu, sistem bir süre devam ettikten sonra kendini tekrar en başa alması demek. bazen bir mühendislik hatası olarak ortaya çıksa da kimi zaman bilerek yapılırdı çünkü gittikçe artan gereksiz bilgiyi temizlemenin tek yolu buydu. "başa dönüm"ler her zaman kötüdür çünkü altında yatan sorunu uygun şekilde nasıl çözeceğini bilemeyen programcının kendi programını hacklemesine neden olur.

    matrix'de gittikçe artan gereksiz çöplük, isyancıların gittikçe çoğalan sistemle uyumsuzluklarıydı. başıboş bırakıldıklarında v2'deki aynı çöküşe neden olacaklar, insan nüfusu yine toplu kıyıma uğrayacak, makineler de duruma müdahale etmek için matrix'e bağlı insanları gerçekten öldürecekti. architect gereken çözümü bilmiyor ve pek de çözüm arıyor gibi görünmüyordu. bunun yerine çözümü her birkaç yüzyılda bir sistemi tekrar başa almakta buldu.

    v3'ün yüklenmesi sadece programlamada değil fiziksel anlamda da çok büyük mühendislik gerektirdi. sistemden çıkarılan asilerin gerçek dünyada gönderileceği bir şehrin (zion) kurulması gerekti. şehir 24 insan, onların hayatta kalmalarını sağlayacak makineler, her işi yürüten makine-yapımı merkezi bir bilgisayar ve insanların korsan yollardan sisteme girmelerini sağlayan gemilerden müteşekkil kuruldu. zion'dan insanların matrix'in içine girecekleri açık bir arka kapı bilerek sisteme yerleştirildi ve matrix'ten çıkarılan asi insan bedenlerinin gönderileceği ikinci bir çıkış yapıldı. ölenler geri dönüşüm tarlalarına yollanırken asilerin bedenleri zion'dan insanların onları almalarına izin verilen okyanusa gönderildi. zion'dakiler bu yolla bir yere ulaştıklarını sanıyorlardı ama aslında bu onları göreviydi.

    değişim çok büyük olmasına rağmen bu aslında yeniden bütünüyle baştan bir tasarım değil, v2' üzerinde yapılan bir hackti. v2'de simülasyon mantığına karşı gelen ve gerçekte bir simülasyon içinde olduğunu bilmese de onu yıkmaya çalışan insanları bulup yok etmek için ajanlar ve diğer güvenlik önlemleri vardı. bunları v3'te yeniden programlamaya gerek görülmedi ve böylece v2'den kalma görevleriyle matrix'e zion'dan giren insan ajanları avlamaya başladılar. architect bunu bir hata (bug) olarak görmedi; tam tersine matrix'deki insanları dışardan gelip uyararak bir sürü insanın dışarı çıkarılmasına ve böylece sistemin tekrar çöküşüne neden olacak zionlu ajanları önlemeyi sağlayan bir kontrol mekanizması olarak gördü.

    bu yolla sistemde toplanan "gereksiz artık oranı" oldukça düşünce sistem önceki gibi birkaç yılda çökmeyip birkaç yüzyıl çalışır hale geldi. ama yine belli aralıklarla tekrar en başa getirilmesi (reset) gerekiyordu. oracle matrix'in içine yerleşip gereksiz artık oranını izlemeye başladı ve sistem yıkıma doğru yaklaşınca bir insanı "seçilmiş kişi" olarak belirleyip ona -seri boyunca neo'nun da kullandığını gördüğümüz- özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan özel sistem koduna giriş yetkisini verdi.

    bu v3 için bile kabasaba bir çözüm yolu idi. başa dönmek için reset atıldığında zion nüfusu da sadece 24 kişi ile başlayacak şekilde yok ediliyor, matrix 1790 yılına geri dönerken o zamanın nüfusuna denk olması için 2000 yılında ulaşılan nüfusun büyük bir bölümü de yok ediliyordu.

    zion nüfusunun yok edilmesi ilk başta pek de gerekli gibi görünmüyordu. bir nedeni zion'un giderek büyüyerek matrix üzerinde daha da etkili olmasını engellemekti. ama asıl sebep architect'in pek yaratıcı olmamasıydı. her başa dönüldüğünde her şeyin eskisi gibi aynı olmasını istiyordu. zion v3'ün bir parçası olarak inşa edildiğinde 24 kişi ile başlanmıştı ve architect'e göre her başa dönüşte yine sadece 24 kişi kalmalıydı. oracle bu çözümü pek kaba ve kabul edilemez buluyordu.

    v3'e beş kere reset atıldı. beş kere oracle'ın seçtiği kişiler aracılığıyla kontrollü şekilde başa dönüldü. her defasında da insanların büyük çoğunluğu makineler tarafından öldürüldü. oracle sistemin büyük bir kıyımla tekrar başa dönmeden devam edebileceği daha temiz bir çözüm bulmak istiyordu.

    üçüncü filmin adı "matrix devrimler"di ve devrimci burada oracle'ın kendisiydi. v3'teki çzöümü bizzat oracle'ın kendisi bulmuş olsa da architect'i başa dönüş konseptinin kabul edilemez olduğuna bir türlü ikna edememişti. architect'e göre her şey yeterli ve iyi çalışıyor görünüyordu. bir kaç yüzyılda bir insan nüfusunun büyük çoğunluğunun kırılmasına pek de aldırış etmiyordu. oracle sonunda matrix v3'ü gizlice hacklemekten başka çaresi olmadığına karar verdi.

    oracle sistemi hackledi ve architect'in bilgisi ve izni olmadan matrix v4'ü yarattı. yaptığı değişiklikler v1 ile v2 arasında ya da v2 ile v3 arasında yapılan değişikliklerden çok daha küçüktü. ortaya çıkan şey daha çok v3.1 gibiydi. ama değişiklikler oldukça hayatiydi çünkü sisteme reset atılmasını önlüyordu.

    yaptığı hack iki bölümden oluşuyordu. ilk olarak seçilmiş kişiye verilen özel kodu değiştirdi. ikinci olarak da ajan smith'i yarattı ve onun da özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan kodu simülasyona yerleştirdi.

    seçilmiş kişi bir insandır; neo bir makine değildir. fakat o özel bir insandır, çünkü matrix sistemi ona özel yetenek ve güçler vermiştir. bu v2'den v3' geçişe neden olan ayarın bir parçasıydı. oracle neo'ya bu ayrıcalığı veren kodu kırdı ve ona bundan daha fazlasını verdi. ve seçilmiş kişiyi seçme zamanı geldiğinde oracle sistemi başa almaya itiraz edecek birini seçti ve bunun kim olduğunu da morpheus'a söyledi.

    önceki beş seçilmiş kişi hep oracle tarafından seçilmiş ve bunlar insanların dörtte üçünün ölümüne sebep olsa bile başa dönmekten başka seçenekleri olmayacak şekilde architect tarafından manipüle edilebilecek halde olanlardı. ama neo başa dönmeyi reddetti. v3 ayarı da başarısız olmuştu. kontrollü reset olmayacaktı. yıkım yakındı. architect'in neo'ya söylediği "insanoğlunun geri dönülemez gerçek sonu" palavrası doğru olmasa da yıkım oldukça büyük olacaktı.

    oracle'ın diğer hacki ajan smith'i yaratmasıydı. standart bir ajan kodu ile başlayıp onu daha da geliştirdi. smith işine diğer ajanlardan daha odaklı ve takıntılıydı. smith ayrıca seçilmiş kişiyi devamlı takip edecek şekilde programlanmıştı.

    smith seçilmiş kişiyi takip edip hep onun önüne çıkacak, seçilmiş kişi sonunda smith'i yok edecek böylece oracle'ın smith ile ilişkilendirdiği temel değişiklikleri harekete geçirecekti.

    oracle smith'i diğer programların yaptığı gibi her şeyi rapor edecek şekilde programlamamıştı. smith sistem içinde kendi başına hareket eden ilk program da değildi. matrix içinde merovingian gibi kendi başına buyruk birçok program vardı. oracle bu fikri de buradan almıştı. ama smith "ölünce" (sistemden çıkarılınca), oracle'ın sistemde yaptığı temel değişiklik çalışmaya başladı. oracle seçilmiş kişide yaptığı gibi smith'e de en dikkate değeri kendini klonlamak olan özel yetenekler vermişti. smith matrix'i ele geçirecek, sonra oradan çıkıp makine şehrini ele geçirmeye çalışacak şekilde programlanmıştı.

    smith bunun farkına varmış, ama değiştirmeye gücü yetmemişti. oracle'ı kendine klonlarken de ona "anne" diyerek oracle'ın kendisini yarattığının farkında olduğunu göstermişti.

    oracle bir devrimciydi. makineleri matrix'i her defasında sert bir başa dönüş ile yönetmeye devam edemeyeceklerine ikna etmeye çalışıyordu. neo'yu seçilmiş kişi yaptı, neo da çöküş olmadan önce matrix'e güvenli reset atmayı reddederek makineleri simülasyonun başarısızlığıyla yüzyüze getirdi.

    ama bu yeterli değildi. bu sadece seçilmiş kişinin başa dönüş kodlarını "çekirdek"e yerleştirerek daha temiz bir kontrollü başa dönüş gerçekleştirmesi yerine makinelerin insanların toplu ölümlerinden sonra matrix'e reset atmak zorunda kalması demekti. architect'in neo'ya "bir dereceye kadar kabul edebileceğimiz ölüm oranı var" derken demek istediği de buydu. makineler kontrollü reset ile insanların %75'ini kaybetmek yerine sistemin çökerek insanların %98'inin ölmesini hiç de istemiyorlardı. ama v1 ve v2'de bu olmuş ve makineler ayakta kalmayı başarmışlardı.

    oracle'ın makineleri anlaşmaya zorlayacak başka bir şeye ihtiyacı vardı. işte bu yüzden ajan smith'i yarattı. onu makinelerin varlığına doğrudan tehdit oluşturacak ve ancak seçilmiş kişinin yardımıyla yok edilebilecek şekilde tasarlanmıştı. ajan smith'in belirsiz de olsa hissettiği smith-neo ilişkisi işte buydu.

    neo'nun elindeki pazarlık kozu şuydu: benimle anlaşın yoksa smith sizi yok edecek. neo ne istiyordu? oracle'ın ondan yapmasını istediği şeyi: periyodik resetlerle insanoğlunun büyük bir kısmının kıyımının durdurulması. eğer makineler kabul etmezse neo onlarla birlik olmayacak ve smith makineleri yok edecek. makinelerin neo'nun teklifini kabul etmekten başka çareleri yoktu. ve onlar makine oldukları için oracle'ın vekili olan neo ile yapılan anlaşmaya sadık kalacaktı.

    peki neo nasıl yardım edecekti? bu oracle'ın seçilmiş kişinin kodunu modifiye ederken yaptığı bir şeydi: neo, oracle smith'i yaratırken yaptığı bir arka kapı aracılığıyla smith'in koduna girmesini sağlayan şifrelere sahipti. bu, seçilmiş kişinin "çekirdek"e girip simülasyonu resetlemesine izin veren şifreler ile aynı mekanizmaydı.

    neo ancak smith ile yaptığı son savaşta bunun farkına vardı: smith'in kendisini yutmasına izin vermeliydi. böylece şifreleri aktive edip makinelerin smith'i ve tüm kopyalarını matrix'ten silmesini sağlayacak arka kapıyı açtı. (bir olasılık: neo'nun şifreleri smith'in kodu içinde bulunan ve smith ve diğer tüm kopyaları yok edecek şifreleri içinde bulunduran bir kasayı açtı)

    yapılan anlaşma gereği başa dönüş mekanizmasının kaldırılmasıyla oracle matrix v4'ün büyük insan kıyımlarıyla çökmeden devam edeceğinin sağlanacağını nasıl düşünüyordu? v3'teki sorunun makineler tarafından yeteri kadar insanın dışarı çıkmasına izin verilmemesi olduğunu düşünüyordu. çözümü ise şuydu: eğer dışarı çıkmak isteyen tüm insanlara izin verilirse simulasyon içinde nihilist insan kitleleri oluşmaz, simülasyonu yıkıma uğratacak başkaldırı olmaz ve böylece matrix'e bağlı insanların kitelesel kıyımına gerek kalmaz.

    çözüm yürüyebilecek mi? bunu oracle bile bilmiyor ama öyle düşünüyor ve çözümün en azından v3'teki başa dönüş periyodundan çok daha uzun süreceğinden emin. üçüncü filmin sonunda oracle'ın architect'e anlatmaya çalıştığı şey de işte buydu.

    alıntı:
    (netizen, 22.03.2006 23:24 ~ 23:37) #9308062

    Görmeyenler için bu mesajımı alıntılamakta fayda var.

    Üçlemeyi dün tekrar baştan izledim açıklamaya gayet güzel.

    kahin de bir bir yeniği vardı burada tam çuk oturtmuş.




  • ilk filmde insanların makinelere gerekli enerji kaynağı olarak kullanılması sebebi tamamıyla bir düzmece. insanlar enerji üretmez, tüketir.


    Bu kısma katılmıyorum çünkü filmde bunla alakalı net 2 sahne var yaşamını sürdürmek için enerji üretmeliki tüketsin makineler insanları öldürmedi çünkü onların iş gücüne ihtiyaçları vardı ve onları enerji kaynagı olarak gördü bir pil örnegini morfiyus boşa vermedi..
    Makineler insan enerjisini aldıktan sonra öldürmüyordu insanları tarlalarından oluşan yerde insanları uyutuyordu zihinleri matrikse baglı vucütlarını pil gibi kullanıyorlardı..
    Ama neo morfıyus ve trinity bu duruma karşı çıkıp insanları uyandırıp bir başkaldırış devrim yapıyorlardı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: demircibu

    ilk filmde insanların makinelere gerekli enerji kaynağı olarak kullanılması sebebi tamamıyla bir düzmece. insanlar enerji üretmez, tüketir.


    Bu kısma katılmıyorum çünkü filmde bunla alakalı net 2 sahne var yaşamını sürdürmek için enerji üretmeliki tüketsin makineler insanları öldürmedi çünkü onların iş gücüne ihtiyaçları vardı ve onları enerji kaynagı olarak gördü bir pil örnegini morfiyus boşa vermedi..
    Makineler insan enerjisini aldıktan sonra öldürmüyordu insanları tarlalarından oluşan yerde insanları uyutuyordu zihinleri matrikse baglı vucütlarını pil gibi kullanıyorlardı..
    Ama neo morfıyus ve trinity bu duruma karşı çıkıp insanları uyandırıp bir başkaldırış devrim yapıyorlardı
    beyler birşey sorucam bu animatrix 9 bölüm diye geçiyor ama nette sadece osirisin uçuşu var. Ben şuan torrentten çekiyorum filmi 2003 yapımı. Acaba 9 bölüm aynı film için de mi? Kill Bill hesabı ?




  • Filmi izlemedim pırıl pırıl zihnim var izledikten sonra konuyu incelicem.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: X@ndeR

    [uyarı: http://denbeste.nu/Chizumatic/tmw/TheMatrix.shtml adresindeki steven den beste tarafından yapılmış matrix yorumunun çevirisidir. spoyler doludur]

    22 yüzyıl dolaylarında insanlarla makineler arasında savaş çıkar. savaşı makineler kazanır. makineler insanlara hizmet etmeleri için dizayn edilmişti. ama aşırı gelişmiş zekalarıyla insanlara isyan ettiler. makinelerin zaferi tamamıyla başarıya ulaşmamıştı çünkü hizmet etmek için dizayn edilmiş makineler için insanlar olmaksızın varolmanın bir anlamı kalmıyordu.

    ilk filmde insanların makinelere gerekli enerji kaynağı olarak kullanılması sebebi tamamıyla bir düzmece. insanlar enerji üretmez, tüketir. gerçek, matrix içinde tutsak bulunan insanlar sayesinde makinelerin kendilerine yapacak şeyler buluyor olması. bir yandan varoluş sebepleri olan "insana hizmet etmek"i yerine getirirken diğer yandan insanların boyunduruğu altında olmama paradoksuna makineler tarafından getirilmiş bir çözümdü matrix. insanlar makineler tarafından köleleştirildi ve böylece makineler insanlara "kendi istedikleri gibi hizmet etme tasarrufu"na sahip oldu.

    bu amaçla insanlar kontrolün tamamıyla makinelerin elinde olduğu sanal dünya matrix'e yerleştirildi.

    matrix'in 4 versiyonu vardı. ilk matrix (v1) architect tarafından dizayn edilmişti ve o kadar mükemmeldi ki hemen çöktü. çünkü sıkıcıydı. içerdeki insanlar kendi durumlarına isyan ettiler ve matrix'in yapı mantığı çerçevesinde ortamı yok etmeye başladılar. sistem mantığı isyanın bastırılması için bütün insanların öldürülmesi gerektiğine karar verdiğinde architect simülasyonu kapattı, insanları geçici bir koma içerisine soktu ve yeniden denedi.

    matrix v1'in sorunu insanları uğraştırabilecek düzeyde karmaşık olmamasıydı. ama baştan aşağı tutarlı ve yeterince karmaşık sanal gerçeklik yapabilmek architect'in yetenek sınırlarını aşıyordu ve elinde bulunan tek kaynaktan bir bölümünü ödünç aldı: insanlık tarihi. matrix v2 sanal gerçekliğe aktarılmış amerikan devrimi'yle başlayacak şekilde yeniden yüklendi ve bir süre devam ettikten sonra insan nüfusunda yine sıfıra inme baş gösterince başarısız oldu. tüm insanlar ölmeden architect yine sistemi kapattı.

    bir insan matrix'te öldüğünde gerçek hayattaki vücudu da yok ediliyordu çünkü artık o insanla yapılacak başka bir şey kalmıyordu. bu yüzden "vücut akıl olmaksızın yaşayamaz", bu felsefi bir cümle değil, architect'in matrix'i kodlarken yaptığı tercihti. her iki matrix versiyonundaki sorun insanların soyunun bir zaman sonra tükeniyor olmasıydı. matrix hep böyle çalışmaya başlarsa bütün insanlar yok olacak ve makinelerin de var olmasının bir anlamı kalmayacaktı.

    ne yapılması gerekiyordu? architect problemi kendisini çözemediğine karar verdi ve kendisinden farklı yetenekleri olan bir yardımcı olan oracle'ı yaptı. architect her zaman mantığı ile hareket eden bir hesaplayan adamdı. oracle ise tam tersine sezgileriyle hareket eden bir yapıya sahipti. architect ona istediği çözümün ana hatlarını gösterdi ve o da bir çözüm buldu.

    matrix v2'yi çöküşe götüren neydi?

    simülasyon içindeki insanların yeteri kadar özgür iradesi yoktu. olayların meydana geliş sırası büyük ölçüde önceden belirlenmişti. bazı çeşitliliklere bir derece izin verilse de v2 ve v3'teki olayların gelişim yönü insanlık tarihinin 19. ve 20. yüzyılını baz alacak şekilde belirlenmişti. kelebek etkisine maruz kalmamanın ve kontrolü elden kaybetmenin tek yolu buydu.

    matrix'e bağlı insanlar bu sanal gerçeklik içince yaşıyor, sanki ordaymış gibi duyularıyla uyarılar alıyor, gördükleri şeyler üzerinde kararlar veriyor ve her şey yolunda gittiğinde olayların önceden belirlendiği şekilde meydana gelmesi için simülasyonun onlardan istediği şekilde kararları veriyorlar.

    fakat insanlar olması gerekenden aykırı davrandıkça farklı kararlar vermeye başlıyorlar. bu arada olaylar önceden belirlendiği şekilde meydana gelmeye devam ettiği için insanlar sebep-sonuç ilişkisinin koptuğunu, yapmak istedikleri ile meydana gelenler arasında uyuşmazlık olduğunu farkediyor. "sağa dönmek isterken neden sola döndüm? gerçekte özgür değil miyim yoksa? kendi kaderimi gerçekten ben mi kontrol ediyorum?" matrix'deki sorun kaderin önceden çizilmiş olması --- ve neo gibi insanlar bu duruma içsel olarak tepki veriyorlar.

    insanlar olayları bir dereceye kadar etkileyebiliyorlar. bu gerekli çünkü her şey olması gerektiği gibi giderse birçok insan hemen bunun farkına varırdı.

    aykırı insanlar yeterince kandırılamayıp başka yollar denemeye başlar ve sayıca belli bir çokluğa ulaşırsa simülasyonu rayından çıkarıp yıkıma doğru sürükleyebiliyorlar. işte matrix v2'yi çöküşe götüren de buydu. insanlar gerçekte bir simülasyon içinde olduklarını bilmiyorlar; bildikleri şey, sonuçları ne olursa olsun kendi geleceklerini kontrol etmek istedikleri. "sorun seçim yapabilmekte". sonuçları ne denli kötü olursa olsun kendi seçimlerini yapabilmek.

    sonuçlar gerçekten de çok kötüydü. ulaşılan nihai sonuç insanların simülasyon ortamında kitlerlerce ölümüne ve böylece matrix'e bağlı çoğu insanın gerçekten de ölmesine yol açtı.

    oracle sistemin çökmesini önlemek için isyan eden insanların matrix'ten çıkarılması gerektiği sonucuna ulaştı ama architect gerçekten çok gerekli olanlar dışında kimsenin dışarı çıkmasını istemiyordu. sistemin çökmesini önlemek için yeteri kadar kimseye izin vermeyince de sistem yine çöküyordu. ama matrix v3 buna çözüm bulacak bir şekilde tasarlandı: seçilmiş kişi.

    matrix v3 programcıların "reset loop" dedikleri "başa dönüm" ile yüklendi. bu, sistem bir süre devam ettikten sonra kendini tekrar en başa alması demek. bazen bir mühendislik hatası olarak ortaya çıksa da kimi zaman bilerek yapılırdı çünkü gittikçe artan gereksiz bilgiyi temizlemenin tek yolu buydu. "başa dönüm"ler her zaman kötüdür çünkü altında yatan sorunu uygun şekilde nasıl çözeceğini bilemeyen programcının kendi programını hacklemesine neden olur.

    matrix'de gittikçe artan gereksiz çöplük, isyancıların gittikçe çoğalan sistemle uyumsuzluklarıydı. başıboş bırakıldıklarında v2'deki aynı çöküşe neden olacaklar, insan nüfusu yine toplu kıyıma uğrayacak, makineler de duruma müdahale etmek için matrix'e bağlı insanları gerçekten öldürecekti. architect gereken çözümü bilmiyor ve pek de çözüm arıyor gibi görünmüyordu. bunun yerine çözümü her birkaç yüzyılda bir sistemi tekrar başa almakta buldu.

    v3'ün yüklenmesi sadece programlamada değil fiziksel anlamda da çok büyük mühendislik gerektirdi. sistemden çıkarılan asilerin gerçek dünyada gönderileceği bir şehrin (zion) kurulması gerekti. şehir 24 insan, onların hayatta kalmalarını sağlayacak makineler, her işi yürüten makine-yapımı merkezi bir bilgisayar ve insanların korsan yollardan sisteme girmelerini sağlayan gemilerden müteşekkil kuruldu. zion'dan insanların matrix'in içine girecekleri açık bir arka kapı bilerek sisteme yerleştirildi ve matrix'ten çıkarılan asi insan bedenlerinin gönderileceği ikinci bir çıkış yapıldı. ölenler geri dönüşüm tarlalarına yollanırken asilerin bedenleri zion'dan insanların onları almalarına izin verilen okyanusa gönderildi. zion'dakiler bu yolla bir yere ulaştıklarını sanıyorlardı ama aslında bu onları göreviydi.

    değişim çok büyük olmasına rağmen bu aslında yeniden bütünüyle baştan bir tasarım değil, v2' üzerinde yapılan bir hackti. v2'de simülasyon mantığına karşı gelen ve gerçekte bir simülasyon içinde olduğunu bilmese de onu yıkmaya çalışan insanları bulup yok etmek için ajanlar ve diğer güvenlik önlemleri vardı. bunları v3'te yeniden programlamaya gerek görülmedi ve böylece v2'den kalma görevleriyle matrix'e zion'dan giren insan ajanları avlamaya başladılar. architect bunu bir hata (bug) olarak görmedi; tam tersine matrix'deki insanları dışardan gelip uyararak bir sürü insanın dışarı çıkarılmasına ve böylece sistemin tekrar çöküşüne neden olacak zionlu ajanları önlemeyi sağlayan bir kontrol mekanizması olarak gördü.

    bu yolla sistemde toplanan "gereksiz artık oranı" oldukça düşünce sistem önceki gibi birkaç yılda çökmeyip birkaç yüzyıl çalışır hale geldi. ama yine belli aralıklarla tekrar en başa getirilmesi (reset) gerekiyordu. oracle matrix'in içine yerleşip gereksiz artık oranını izlemeye başladı ve sistem yıkıma doğru yaklaşınca bir insanı "seçilmiş kişi" olarak belirleyip ona -seri boyunca neo'nun da kullandığını gördüğümüz- özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan özel sistem koduna giriş yetkisini verdi.

    bu v3 için bile kabasaba bir çözüm yolu idi. başa dönmek için reset atıldığında zion nüfusu da sadece 24 kişi ile başlayacak şekilde yok ediliyor, matrix 1790 yılına geri dönerken o zamanın nüfusuna denk olması için 2000 yılında ulaşılan nüfusun büyük bir bölümü de yok ediliyordu.

    zion nüfusunun yok edilmesi ilk başta pek de gerekli gibi görünmüyordu. bir nedeni zion'un giderek büyüyerek matrix üzerinde daha da etkili olmasını engellemekti. ama asıl sebep architect'in pek yaratıcı olmamasıydı. her başa dönüldüğünde her şeyin eskisi gibi aynı olmasını istiyordu. zion v3'ün bir parçası olarak inşa edildiğinde 24 kişi ile başlanmıştı ve architect'e göre her başa dönüşte yine sadece 24 kişi kalmalıydı. oracle bu çözümü pek kaba ve kabul edilemez buluyordu.

    v3'e beş kere reset atıldı. beş kere oracle'ın seçtiği kişiler aracılığıyla kontrollü şekilde başa dönüldü. her defasında da insanların büyük çoğunluğu makineler tarafından öldürüldü. oracle sistemin büyük bir kıyımla tekrar başa dönmeden devam edebileceği daha temiz bir çözüm bulmak istiyordu.

    üçüncü filmin adı "matrix devrimler"di ve devrimci burada oracle'ın kendisiydi. v3'teki çzöümü bizzat oracle'ın kendisi bulmuş olsa da architect'i başa dönüş konseptinin kabul edilemez olduğuna bir türlü ikna edememişti. architect'e göre her şey yeterli ve iyi çalışıyor görünüyordu. bir kaç yüzyılda bir insan nüfusunun büyük çoğunluğunun kırılmasına pek de aldırış etmiyordu. oracle sonunda matrix v3'ü gizlice hacklemekten başka çaresi olmadığına karar verdi.

    oracle sistemi hackledi ve architect'in bilgisi ve izni olmadan matrix v4'ü yarattı. yaptığı değişiklikler v1 ile v2 arasında ya da v2 ile v3 arasında yapılan değişikliklerden çok daha küçüktü. ortaya çıkan şey daha çok v3.1 gibiydi. ama değişiklikler oldukça hayatiydi çünkü sisteme reset atılmasını önlüyordu.

    yaptığı hack iki bölümden oluşuyordu. ilk olarak seçilmiş kişiye verilen özel kodu değiştirdi. ikinci olarak da ajan smith'i yarattı ve onun da özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan kodu simülasyona yerleştirdi.

    seçilmiş kişi bir insandır; neo bir makine değildir. fakat o özel bir insandır, çünkü matrix sistemi ona özel yetenek ve güçler vermiştir. bu v2'den v3' geçişe neden olan ayarın bir parçasıydı. oracle neo'ya bu ayrıcalığı veren kodu kırdı ve ona bundan daha fazlasını verdi. ve seçilmiş kişiyi seçme zamanı geldiğinde oracle sistemi başa almaya itiraz edecek birini seçti ve bunun kim olduğunu da morpheus'a söyledi.

    önceki beş seçilmiş kişi hep oracle tarafından seçilmiş ve bunlar insanların dörtte üçünün ölümüne sebep olsa bile başa dönmekten başka seçenekleri olmayacak şekilde architect tarafından manipüle edilebilecek halde olanlardı. ama neo başa dönmeyi reddetti. v3 ayarı da başarısız olmuştu. kontrollü reset olmayacaktı. yıkım yakındı. architect'in neo'ya söylediği "insanoğlunun geri dönülemez gerçek sonu" palavrası doğru olmasa da yıkım oldukça büyük olacaktı.

    oracle'ın diğer hacki ajan smith'i yaratmasıydı. standart bir ajan kodu ile başlayıp onu daha da geliştirdi. smith işine diğer ajanlardan daha odaklı ve takıntılıydı. smith ayrıca seçilmiş kişiyi devamlı takip edecek şekilde programlanmıştı.

    smith seçilmiş kişiyi takip edip hep onun önüne çıkacak, seçilmiş kişi sonunda smith'i yok edecek böylece oracle'ın smith ile ilişkilendirdiği temel değişiklikleri harekete geçirecekti.

    oracle smith'i diğer programların yaptığı gibi her şeyi rapor edecek şekilde programlamamıştı. smith sistem içinde kendi başına hareket eden ilk program da değildi. matrix içinde merovingian gibi kendi başına buyruk birçok program vardı. oracle bu fikri de buradan almıştı. ama smith "ölünce" (sistemden çıkarılınca), oracle'ın sistemde yaptığı temel değişiklik çalışmaya başladı. oracle seçilmiş kişide yaptığı gibi smith'e de en dikkate değeri kendini klonlamak olan özel yetenekler vermişti. smith matrix'i ele geçirecek, sonra oradan çıkıp makine şehrini ele geçirmeye çalışacak şekilde programlanmıştı.

    smith bunun farkına varmış, ama değiştirmeye gücü yetmemişti. oracle'ı kendine klonlarken de ona "anne" diyerek oracle'ın kendisini yarattığının farkında olduğunu göstermişti.

    oracle bir devrimciydi. makineleri matrix'i her defasında sert bir başa dönüş ile yönetmeye devam edemeyeceklerine ikna etmeye çalışıyordu. neo'yu seçilmiş kişi yaptı, neo da çöküş olmadan önce matrix'e güvenli reset atmayı reddederek makineleri simülasyonun başarısızlığıyla yüzyüze getirdi.

    ama bu yeterli değildi. bu sadece seçilmiş kişinin başa dönüş kodlarını "çekirdek"e yerleştirerek daha temiz bir kontrollü başa dönüş gerçekleştirmesi yerine makinelerin insanların toplu ölümlerinden sonra matrix'e reset atmak zorunda kalması demekti. architect'in neo'ya "bir dereceye kadar kabul edebileceğimiz ölüm oranı var" derken demek istediği de buydu. makineler kontrollü reset ile insanların %75'ini kaybetmek yerine sistemin çökerek insanların %98'inin ölmesini hiç de istemiyorlardı. ama v1 ve v2'de bu olmuş ve makineler ayakta kalmayı başarmışlardı.

    oracle'ın makineleri anlaşmaya zorlayacak başka bir şeye ihtiyacı vardı. işte bu yüzden ajan smith'i yarattı. onu makinelerin varlığına doğrudan tehdit oluşturacak ve ancak seçilmiş kişinin yardımıyla yok edilebilecek şekilde tasarlanmıştı. ajan smith'in belirsiz de olsa hissettiği smith-neo ilişkisi işte buydu.

    neo'nun elindeki pazarlık kozu şuydu: benimle anlaşın yoksa smith sizi yok edecek. neo ne istiyordu? oracle'ın ondan yapmasını istediği şeyi: periyodik resetlerle insanoğlunun büyük bir kısmının kıyımının durdurulması. eğer makineler kabul etmezse neo onlarla birlik olmayacak ve smith makineleri yok edecek. makinelerin neo'nun teklifini kabul etmekten başka çareleri yoktu. ve onlar makine oldukları için oracle'ın vekili olan neo ile yapılan anlaşmaya sadık kalacaktı.

    peki neo nasıl yardım edecekti? bu oracle'ın seçilmiş kişinin kodunu modifiye ederken yaptığı bir şeydi: neo, oracle smith'i yaratırken yaptığı bir arka kapı aracılığıyla smith'in koduna girmesini sağlayan şifrelere sahipti. bu, seçilmiş kişinin "çekirdek"e girip simülasyonu resetlemesine izin veren şifreler ile aynı mekanizmaydı.

    neo ancak smith ile yaptığı son savaşta bunun farkına vardı: smith'in kendisini yutmasına izin vermeliydi. böylece şifreleri aktive edip makinelerin smith'i ve tüm kopyalarını matrix'ten silmesini sağlayacak arka kapıyı açtı. (bir olasılık: neo'nun şifreleri smith'in kodu içinde bulunan ve smith ve diğer tüm kopyaları yok edecek şifreleri içinde bulunduran bir kasayı açtı)

    yapılan anlaşma gereği başa dönüş mekanizmasının kaldırılmasıyla oracle matrix v4'ün büyük insan kıyımlarıyla çökmeden devam edeceğinin sağlanacağını nasıl düşünüyordu? v3'teki sorunun makineler tarafından yeteri kadar insanın dışarı çıkmasına izin verilmemesi olduğunu düşünüyordu. çözümü ise şuydu: eğer dışarı çıkmak isteyen tüm insanlara izin verilirse simulasyon içinde nihilist insan kitleleri oluşmaz, simülasyonu yıkıma uğratacak başkaldırı olmaz ve böylece matrix'e bağlı insanların kitelesel kıyımına gerek kalmaz.

    çözüm yürüyebilecek mi? bunu oracle bile bilmiyor ama öyle düşünüyor ve çözümün en azından v3'teki başa dönüş periyodundan çok daha uzun süreceğinden emin. üçüncü filmin sonunda oracle'ın architect'e anlatmaya çalıştığı şey de işte buydu.

    alıntı:
    (netizen, 22.03.2006 23:24 ~ 23:37) #9308062

    Hocam peki kahin neo'yu oluşturan kişi neden neo ile ilk buluşmasında sen o değilsin dedi? ve 3. filmde kahin ile buluşmasında kahine sen daha çok şeyleri biliyormuşsun bunu bana neden söylemedin dedi. Kahinde bunun zamanını sen belirledin dedi. Neo arkasındaki bir yazıya baktı evet haklısın dedi. Bu olayı anlamadım?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: X kare

    Filmde nerede olduğundan bahsedilmiyor,Dünya üzerinde herhangi bir kıtada olabilir.
    eğer wachowski kardeşler zion gerçektir diye açıklama yapmışlarsa matrix in büyüsünü bozmuşlar. bu açıklamayla ilgili link veren olursa sevinirim. zion gerçekse en büyük sorun şu, neo nun zion da anormal hareketler yapmasının açıklaması nedir o zaman?

    matrixle ilgili bana mantıklı gelenleri aşağıya yazıyorum

    1- matrix in doğasında olan matematiksel hata sonucu neo nun oluşması. .

    2- mimarın neo yu bulabilmesi için kahin programını oluşturması. kahin programı insanlara yardım ediyor gibi görünse de asıl amacı neo nun bulunması ve insanların kontrol altında tutulması. taktik ise "umut". kahin programı, morpheus, trinity, niobe vs. gibi insanlara umut ve görev dağıtıyor(seçilmişi bulun ve ona yardım edin, kurtulun!)

    3- serinin sonunda mimar ile kahinin konuşmasında ki "çok tehlikeli bir oyun oynadın" cümlesinin açıklamasını kendiimce şöyle düşünüyorum; kahin bir program olmasına rağmen matrix içinde tam yetkili gibi görünüyor. matrixin çökmesini göze alarak ajan smith i oluşturuyor. smithi oluştururken neo nun karşıtı olacak şekilde oluşturuyor. kahin, tıpkı insanoğlu gibi "kumar" oynuyor. neo nun zionu kurtarmak için kendilerine geleceğini tahmin ederek oynadığı kumarı kazanıyor. hatırlarsanız neo bir süre düşünüyor ve "bana bir gemi verin, makineler şehrine gideceğim" diyor. işte kahin programı bu olayı tahmin etmişti.

    insanlar işlerini yapması için nasıl robotları oluşturdularsa, robotlarda(mimar) kendi sorunlarına insan(kahin) oluşturarak çözüm buluyorlar. ne kadar ironik değil mi?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cLk -- 27 Ağustos 2014; 9:16:25 >




  • 
Sayfa: önceki 3031323334
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.