Şimdi Ara

MERAKLISINA FAYDALI BİLGİLER...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
77
Cevap
1
Favori
9.884
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • MERAKLISINA FAYDALI BİLGİLER...

    (Aslında bu yazıyı burada yayınlayıp yayınlamama konusunda epey bir ikilem yaşadım. Ama sonuçta bilgi bilgidir. Belki birkaç kişinin işine yarar. Bazı hususlar birçoğunuzun zaten bildiği konular olabilir, maksat bilmeyenler de bilinçlensin.)

    Doğal sesler ve kayıtlı seslerin yeniden üretimi hakkında ne kadar fazla bilgi sahibi olursanız, MP3 çalarınızdan kulaklıkla müzik dinleme deneyiminizi o kadar keyifli hale getirebilirsiniz.

    Öncelikle temel frekanslar ve armonikler hakkında temel birtakım bilgilerle başlayalım. Notalar temel tonlardan, yani frekanslardan oluşur. Müzik aletleri arasındaki farkı anlamamızı ise armonikler sağlar.

    Örneğin piyanonun bir tuşuna bastığınızda veya gitarın bir teline vurduğunuzda, işin içine temel frekanslar dışında birtakım unsurlar girer. Bir enstrümanın ürettiği veya bir vokalistin seslendirdiği notaları bu temel tonlar ve armonik tonları birleştirerek algılarız. Diğer tüm algılar gibi, beynimizde bu seslerin bir kombinasyonunu oluştururuz.

    Örneğin piyanoda “la” notasını duyduğumuzda, aslında hava aracılığıyla kulağımıza karmaşık bir osilasyon grubu ulaşır. Bu osilasyon grubundaki en alçak frekans, “temel frekans” olarak adlandırılır. Bu “temel frekans” tanımını not edin, aşağıda sıklıkla kullanacağız. La notasında temel frekans 440 Hertz’e karşılık gelir. Bunu takip eden 880, 1320, 1760 ve 2200 Hz’lik “ilgili frekanslar” yani armonikler (bu “armonikler”i de not edin), duyduğumuz sesi tamamlar.

    Gerçek notayı oluşturan şey bu temel frekanstır. Bir ton jeneratörü (örneğin keman, gitar vb. gibi enstrümanların akort edilmesi amacıyla kullanılan elektronik cihazlar) kullanarak, diyelim ki 440 Hz’lik bir sinüs dalgası ürettiğimizde, armoniksiz ve tamamen çıplak (temel) bir nota duyarız. Müzik ise, aynı anda duyulan binlerce frekanstan oluşur.

    MÜZİKAL SPEKTRUM

    İnsan kulağının işitebileceği müzikal frekans aralığı olan o çok bilindik 20 Hz ile 20kHz aralığını göz önüne aldığımızda, müzikal “temel frekansların” aslında ne kadar alçak seviyelerde olduğunu görmek son derece şaşırtıcıdır (hemen hemen tamamı 3,500 Hz altındadır, aşağıdaki grafiğe bakın). Ancak, eğer tüm enstrümanlar yalnızca ürettikleri temel frekanslarla algılansaydı, tümünün sesi birbirine benzer, bir piyanoyu bir kemandan duyarak ayırt edemezdik (zaten böyle bir şey olsaydı, yalnızca tek bir tip müzik aleti olurdu). Her enstrümana kendi karakterini veren, onu diğerlerinden ayıran şey armoniklerdir.

    İnsan kulağının müzikal frekans aralığında belirli oktavlara, diğerlerine nazaran daha hassas olması da ilginçtir. Evet, kulağımız ilk insanlardan bu yana daha çok orta frekans aralığına (yani sesli iletişimimizin gerçekleştiği alana) hassastır. ("http://forum.donanimhaber.com/m_25745132/tm.htm " adresinden ulaşabileceğiniz İşitme Kayıpları ve Kulaklık Kullanımı başlıklı yazıda bulunan grafiğe bakın).

    Sonuç olarak, orta frekans bölgesinde meydana gelecek çok küçük değişiklikler, çok yüksek ve/veya çok alçak frekans aralıklarında meydana gelen değişikliklere nazaran çok daha fazla fark edilecektir.

     MERAKLISINA FAYDALI BİLGİLER...


    Yukarıdaki grafik, çeşitli enstrüman ve insan seslerinin yaklaşık frekans aralıklarını gösteriyor. Siyah olan kısımlar temel frekansları, sarı olanlar ise armonik frekansları temsil ediyor. Hangi frekans aralığında yer aldığını bilmek, özellikle duymak istediğiniz enstrümanların sesini geliştirmemizde bize yardımcı olacaktır.

    Peki bas, tiz ve orta frekans aralığı nedir? Şimdi bunlara bir bakalım.

    BAS BÖLGESİ (Bass) (yaklaşık 20 Hz – 140 Hz arası)

    60 Hz’in altında temel frekans verebilen enstrüman sayısı çok azdır. Alçak bas materyali olarak algılanan bölge, aslında 60 Hz-140 Hz arasındadır. Kilise orgu, kontrabas ve bas gitar gibi birkaç enstrüman bu aralığa erişebilir.

    60Hz – 90Hz aralığı, bas tepkisinde meydana gelen değişikliklerin en çok algılanabildiği bölgedir. 60Hz ve 90Hz ile aynı ses seviyesinde dinlediğimizde, 20Hz veya hatta 32Hz’de meydana gelen değişiklikleri aynı şekilde algılayamayız. Bunu İnternetten bulabileceğiniz test tonlarını kullanarak kendiniz de test edebilirsiniz. 20 Hz ile 20,000 Hz arasında 20 kadar test tonunun .wav formatındaki halini, özelime göndereceğiniz bir mail ile isteyebilirsiniz.

    ORTA BAS BÖLGESİ (Mid-Bass) (yaklaşık 140 Hz ile 400 Hz arası)

    Bu frekans aralığında ses veren birçok enstrüman bulunur. Viyolonsel, fagot, korno ve erkek sesinin tümü bu bölgededir. Müzik çalarlarımızda bulunan bas kontrollerinin etkilediği alan da genelde burasıdır. Orta bas bölgesinin fazlaca vurgulanması, müziğe bulanık bir hava verir ve bas seslerin kontrolsüz ya da “boomy” olmasına neden olur. Yeterince vurgulanmaması halinde ise, müzik kulağa sanki bir boşluktan geliyormuş hissi verir.

    ORTA FREKANS ARALIĞI (Midrange) (yaklaşık 400 Hz ile 2.6 kHz arası)

    Kulaklarımız en çok orta frekans aralığına hassas olduğundan, müzik çalarlarımızın genel sesi üzerinde en etkili olan bölge bu aralıktır. Aslında ses mühendisleri ile “audiophile”ler arasında bu frekans bölgesinde uygun dengenin nasıl olması gerektiği hususunda bir tartışma söz konusudur. Belirli müzik tipleri için belirli ayarlar daha uygun olduğundan, kendi kulağınıza en hoş gelecek ayarı yapabilirsiniz. Zevkler ve renkler tartışılmaz kuralı her zaman geçerlidir.

    Kontrfagot, tuba ve birkaç diğer enstrüman hariç, hemen hemen tüm enstrümanların temel frekansları bu bölgede bulunur.

    ÜST ORTA FREKANS ARALIĞI (Upper Midrange) (yaklaşık 2.6kHz ile 5.2 kHz arası)

    Kilise orgu ve piyano hariç, “temel frekansları” bu kadar yükseğe erişebilen çok fazla enstrüman yoktur. Keman bu aralığa ulaşabilen nadir enstrümanlardandır. Ancak, orta frekans aralığı dediğimiz bölgenin üzerinde “başlayan” temel frekans materyalinin azlığı gerçekten şaşırtıcıdır.

    Hoparlör ve kulaklık üreticileri müziğin kalitesini veya canlılığını arttırmak için bu frekans aralığını genelde kasti olarak vurgular. Diğer yandan çok fazla vurgu, dayanılmaz bir biçimde sert kulak yırtıcı tiz sonuçlara neden olur. Bu frekans aralığı ile orta frekans aralığı arasında kurulacak iyi bir denge, sesin son derece tatmin edici bir hale gelmesini sağlar.

    YÜKSEK FREKANS ARALIĞI (High End) (yaklaşık 5.2 kHz ile 20 kHz arası)

    5.2 kHz ile yaklaşık 12 kHz arası normalde yüksek frekans bölgesi olarak algılanır. Hi-Fi sistemlerimizdeki Treble (Tiz) kontrolü, genelde bu bölgeyi vurgular. Müzik aletleri arasında yalnızca kilise orgu bu frekans aralığında “temel frekanslara” sahiptir. Flüt gibi birkaç diğer enstrüman da bu bölgeye erişebilir. Ancak armoniklerin müziğin pırıltısını ve dolayısıyla müzik zevkini arttırdığı bölge de işte burasıdır. Bu frekansların aşırı vurgulanması müziğe hoşa gitmeyen, sert ve hatta kulak tırmalayıcı bir hava verir.

    Sön bölge olan süper yüksek frekans aralığı (12 kHz ile 20 kHz arası), her ne kadar hakkında çok konuşulsa da, çok az müzikal materyal içerir. Bununla birlikte, birçok yumuşak 2. ve 3. armonikler bu alana erişebilir.

    Bunlardan başka birçok yetişkin, 14 kHz ile 20 kHz arasında değişiklikler yapıldığında ancak belirgin olanları fark edebilir. Özellikle erkekler olmak üzere 50 yaşın üzerindeki yetişkinler 15-16 kHz üzerindeki frekansları pek duyamaz. Bu yüzden bu bölgenin gücünün arttırılması bu kişiler için sese biraz daha boyut katabilir.

    EKOLAYZIRLAR VE FREKANSLARA ETKİSİ

    Ekolayzırlar aslında yaklaşık 5 ile 12 arasında değişen (bazıları 30'a kadar çıkabilir) ses kontrollerinden ibarettir. Bu kontrollerin her biri belirli bir frekans aralığının ses düzeyini etkilediğinden, ne kadar fazla kontrol düğmesi varsa, o kadar hassas ayar yapabilirsiniz. Buna göre eğer ekolayzır üzerinde örneğin 32 Hz kontrolünü yükseltirseniz (ekolayzırınız eğer frekans değerlerini belirtecek kadar gelişmişse), yalnızca 25 Hz ile 40 Hz arasındaki frekansların ses düzeyini (basgitar, vb.) arttırmış olursunuz.

    Sahip olduğunuz müzik çalarlar iyi ya da kötü 20 Hz ile 20 kHz arasındaki frekansların hemen hemen tümünü üretebilir. Ancak aşağıdaki bölümlerde bahsedeceğimiz birçok sebepten dolayı ses sistemleri bu frekansları üretmekte pek başarılı olamayabilir.

    İşte bu noktada ekolayzırlar devreye girerek dinlediğiniz müziğin sahip olduğu frekans aralığının hassas bir biçimde üretilmesine yardımcı olur. Bu yüzden MP3 çalarınızın ekolayzır ve diğer ses geliştirme özelliklerini etkin ve verimli bir biçimde kullanın. Zira bu gereklidir. Nedenlerini aşağıda bulacaksınız.

    Eğer dinlediğiniz seste alçak bas seslerin eksikliğini hissediyorsanız (bu MP3 dosyası, müzik çalar ve kulaklığın veya tümünün bileşik bir nedeni olabilir), bir davulun verdiği güçlü basın heyecanını, sıcaklığını ve tokluğunu kaçıracaksınız demektir. Ekolayzır yardımıyla bu bölgenin sinyal gücünü hassas bir biçimde arttırarak yetersiz bir kayıt veya ses üretiminin eksiğini telafi edebilirsiniz.

    Aynı şey yüksek frekans bölgesi için de geçerlidir. Müziğin yüksek frekans bölgesinin, orta frekans bölgesindeki düzeyde yeniden üretilmemesi halinde, bir zilin tınılarını veya Dire Straits’in “Private Investigations” isimli parçasındaki cam kırılma sesini (belki de bazılarınız “o parçada öyle bir ses mi var?” diye sorabilir) dramatik bir biçimde duyamazsınız.

    MÜZİK SİSTEMLERİ NEDEN KUSURSUZ DEĞİL?

    Müzik sistemleri ve ses kaynaklarının mükemmel olmaması maalesef acı bir gerçek. Örneğin FM radyo yayınlarında “FM pre-emphasis” denen bir faktör nedeniyle yayınlanan yüksek frekansların gücü düşer. Bu yüzden FM radyo yayınlarını dinlerken ekolayzırınızla 8,000 Hz ile 16,000 Hz arası frekansların ses düzeyini arttırsanız, müziğin etki ve açıklığının geri kazanılmasını sağlayabilirsiniz. FM radyo yayınlarında alçak frekanslarda sorun olmazken, yayında CD yerine plak veya kaset kullanılması halinde bu frekans bölgesinde de sorunlar yaşanabilir. Zira bas sesler büyük bir hacme sahiptir. Bu yüzden woofer’lar hoparlör sistemlerinin en büyük parçalarıdır. Eğer kayıt mühendisleri plak kaydı yaparken bas seslerin seviyesini kırpmazsa, izler pikap iğnesinin izleyemeyeceği kadar kalın olur. Kasetlerin bu anlamdaki yetersizliğinden bahsetmeyeceğim bile.

    PEKİ CD’LER?

    CD’lerde kaynak materyal ile ilgili hiçbir sınırlama söz konusu değil. Yani 20 Hz ile 20 kHz arasındaki tüm sesleri hassas bir içimde yeniden üretebilirler.

    Ancak bilmeniz gereken birkaç husus var. Eğer CD’ler analog kaynaklar kullanılarak oluşturulduysa, yardıma ihtiyaçları olabilir. Bu konuya da aşağıda döneceğiz.

    CD’LER HAKKINDAKİ GERÇEKLER: AAD, ADD VEYA DDD NEDİR?

    Müzik CD’si arşivinizden bir CD alıp üzerine bakın. Günümüzde birçok CD üzerinde “DDD” sembolünü görürsünüz.

    İlk “D” dijital kayıt anlamına gelir. Yani kayıt mühendisi tüm enstrümanları gelişmiş dijital cihazlar kullanarak kaydetmiş demektir. Maalesef dijital teknolojinin henüz kullanılmadığı dönemlerde bu işlemler analog cihazlarla yapıldığından orijinal bir Beatles, Elvis Presley veya Safiye Ayla albümünün kaynağı her zaman analog (A) olacaktır.

    İkinci “D”, miks işleminin de dijital olarak yapıldığı anlamına gelir. Mühendisler ham kayıtları analog veya dijital mikserler kullanarak birleştirir. Dijital olması, ekstra gürültülerin karışmamasını temin eder.

    Üçüncü “D” ise kaydı dinleyeceğiniz müzik sistemini ifade eder ve CD’lerde bu her zaman “D”’dir. Buna göre elimizdeki CD’ler üzerinde AAD, ADD veya DDD sembolleri bulunacaktır. Bir kaset veya plak ise her zaman AAA olacaktır.

    Dolayısıyla analog kaynaklarda veya analog kaynaktan üretilmiş CD’lerde yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı özellikle alçak frekansların güçlendirilmesi ihtiyacı vardır.

    EN BÜYÜK SORUN

    Hemen hemen tüm müzik kaynakları (plak, kaset, CD), duruma göre kasetçalar veya pikap veya CD çalar ve bir amplifikatör ve bir çift hoparlörden kurulu “ortalama” bir ev sistemine göre üretilir. Biz de bunları oturup taşınabilir bir müzik çalar ve kulaklıkla dinlemeye çalışırız. Bu gerçek, özellikle kulaklık kullanırken “flat” dinlemeyi gereksiz kılar. Zira kaynak bir DDD CD olsa bile, kulaklıkla dinlemeye göre optimize edilmemiştir.

    SIKIŞTIRILMIŞ SES DOSYALARI

    Sesler CD üzerinde sıkıştırılmamış bir biçimde saklanır ve bilgisayara “tamamen kayıpsız” olarak WAV dosyası biçiminde aktarılır. 5 dakikalık bir müzik parçası yaklaşık 50 MB gibi bir yer kaplar. 1 GB belleğe sahip bir MP3 çalara bu boyutta ancak 20 parça sığdırabilirsiniz. İnternete 56 kbit/sn ile bağlandığımız zamanları düşünün. 50 MB’lık bir dosyayı (hat kopmazsa) bu hızla kaç saatte indirebiliriz sizce? İşte bu nedenle WAV dosyalarının sıkıştırılması amacına yönelik olarak çeşitli algoritmalar geliştirilmiş ve bunlar arasında MP3 formatı öne çıkmıştır. 50 MB’lık bir WAV dosyası MP3 formatına dönüştürüldüğünde ortalama 1/10 daha az yer kaplar (5 MB civarı). Ancak sıkıştırma oranlarıyla oynayarak kalite ve dosya boyutunu (yine belirli sınırlar dahilinde) değiştirebiliriz. MP3 dosyalarının oluşturulması konusunda İnternette birçok kaynak bulabilirsiniz.

    Farklı yöntemleri ve bazılarının diğerlerine göre farklı özellik ve avantajları olsa da, en yaygın olan MP3 formatı hakkında acı gerçek: dosya boyutunun küçültülebilmesi için tabii ki birçok şeyden feragat edilmesi gerekiyor. Sıkıştırma işlemi esnasında armonik frekansların, diğer bir deyişle müziğin renginin, büyük bir kısmı kırpılır, stereo derinlik ve genişliği azalır. Sonuç olarak dosya boyutuyla doğru orantılı olarak kalite de büyük oranda düşer. Dosya boyutları arasındaki farka bakarak ne kadar düştüğünü siz tahmin edin.

    E, O ZAMAN HİÇ DİNLEMEYELİM!

    Aşırı sıkıştırılmış MP3 dosyalarını da düzeltmenin yolları var. Dönüştürme esnasında kaybolan stereo etkisinin derinlik ve genişliğini ve bastırılmış armonikleri geri kazandıran birtakım algoritma, yazılım ve ürünler mevcut (BBE algoritmaları, ne kadar pek beğenilmese de SRS özelliği, Creative’in Xmod ürünü ve benzerleri). Kullandığımız MP3 çalarların hemen hepsinin iyi ya da kötü sahip olduğu ekolayzır ve bu gibi ses geliştirme özelliklerini burada verilen temel bilgiler ışığında verimli ve etkin bir biçimde kullanarak elinizdeki MP3 dosyalarının ve dinlemek için kullandığınız sistemin eksikliklerinin yanı sıra, kendi işitme duyunuzun eksikliklerini telafi edebilirsiniz. Ancak her şeyden önce kaliteli bir kulaklık edinin. Unutmayın, hiç kimse ‘flat’ sesin mükemmel olduğunu iddia edemez, zira flat ses, yalnızca daha iyisi için bir başlangıç noktasıdır.

    Her şey kusursuz olsa dahi [iyi bir ses kaynağı (CD veya kayıpsız ses dosyası), iyi bir kulaklık, iyi bir kulak], yine de dinlediğiniz müzikte kayıt mühendisinin gerek görmediği ancak sizin vurgulamak istediğiniz enstrümanlar, vb. olabilir. Bunları öne çıkarmak için yine ekolayzırınızı kullanmaktan çekinmeyin. Zevk sizin.

    Son olarak birkaç tavsiye:

    TAVSİYELER

    - Audiophile iseniz, en saf, katışıksız, müdahale gerektirmeyen (oturduğunuz yere göre değişir ama) müzik için canlı performansları tercih edin.

    - Her şeyden önce alabileceğiniz en iyi kulaklıkları satın alın.

    - Elinizdeki CD’leri MP3 dosyalarına 320 kbps’te dönüştürün, hatta daha da iyisi MP3 çalarınız destekliyorsa FLAC, APE, vb. gibi kayıpsız dosya formatlarını kullanın.

    - İnternetten müzik indirirken çok fazla sıkıştırılmış MP3 dosyalarından uzak durun. Bu mümkün değilse:

    - Gelişmiş ekolayzır fonksiyonu sunan MP3 çalarları tercih edin.

    - Kayıp armonikleri ve stereo derinlik ve genişliğini telafi etme algoritmalarına sahip MP3 çalarlara bakın (tam adres vermek istemiyorum).

    - Kulak sizin kulağınız, müzik zevki de sizin. Müziğinizi istediğiniz kaynaktan istediğiniz ayarlarla, istediğiniz şekilde dinleyin.

    Kulaklıkların neden olduğu işitme kayıplarının önlenmesi hakkındaki yazıyı da okumanızı tavsiye ederim:http://forum.donanimhaber.com/m_25745132/tm.htm


    MP3 çalarınızı kullanarak yaşayacağınız dinleme deneyimi ile ilgili farklı konularda (örneğin kulaklıklar hakkında teknik bilgiler ve nasıl seçilmesi gerektiği, müzik dışında yaşayabileceğimiz farklı ses deneyimleri, kulaklıkla 3D ses deneyimi, ses geliştirme algoritmaları, vb.) yazıları da buraya koymayı düşünüyorum. Belki birkaç kişinin işine yarar. Amaç paylaşmak.

    (Bu yazının her hakkı mahfuzdur (2008). Lütfen kullanmak için özelime mail atarak bilgi alın.)



     MERAKLISINA FAYDALI BİLGİLER...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi icemanigation-2 -- 30 Ağustos 2008; 10:43:50 >







  • Süper yazı. Biraz uzun oldu ama okudum. Gerçekten faydalı içerik...
    Eline sağlık.
  • yazı cok hosuma gıttı
  • elinize sağlık, gerçekten çok faydalı bilgiler
  • çok güzel arkadaşım kulaklık seçimi ile ilgili yazını da merakla bekliyorum
  • bir de sıkıştırılmış formatları karşılaştırabilecek arkadaşlara ben sesleneyim:

    sıkıştırma algoritmaları, sıkıştırılan formatların nitelikleri, birbirlerine göre avantajlarını ifade edebilecek, kayıpsız lossless fprmatlara en yakın formatları, decoderları anlatabilecek üyeleri de bekliyoruz zira herkes flac, waw, ape dinleyemiyor içimizde, onları da düşünmek lazım. açıklayacak kadar teknik bilgiye sahip olsam ben açıklayacağım ama ifade edemeyeceğimden korkuyorum...
  • mp3 leri flac tarzına çevirecek program bulamadım ape yaptım fakat onu da taşınabilir cihazlar kabul etmiyor.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • mp3'leri flac'e çevirmek bi işe yaramaz, track cd'den çevireceksinki o kaliteyi taşıyasın, mp3'e kalite katamassın yani
  • Biri özetleyebilir mi?
  • Eline sağlık...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nighteen

    mp3 leri flac tarzına çevirecek program bulamadım ape yaptım fakat onu da taşınabilir cihazlar kabul etmiyor.



    192 kpbs lik mp3 ü flac yaparsan yine 192 kpbs lik mp3 dinlersin, sadece format değişir...

    önemli olan, satın alıp waw olarak riplediğin cdleri, internetten indirdiğin ape leri, iso ları, cue leri flac formatına çevirip kayıpsız ve az yer kaplayan medyalar elde etmektir...

    mp3 zaten sıkıştırılmış bir formattır tekrar flac a çevirmek bir fayda getirmediği gibi kapladığı alanı büyütür...

    benim tavsiyem ise ogg dinlemeniz. yer sıkıntısı olan, flac desteklemeyen cihazlarınızda 192 kpbs ogg ile 320 kpbs lik mp3 ten kat kat iyi sonuçlar alırsınız fakat batarya ömrünüz kısalır...

    formatları birbirine çevirmek için kullanacağınız bir program da öneriim tam olsun:

    dbpoweramp: http://www.dbpoweramp.com/

    mp3 ve waw için lisans gerekiyor, ogg da ise lisansa gerek yok...




  • Eline sağlık
  • quote:

    Orjinalden alıntı: theoden541


    quote:

    Orjinalden alıntı: nighteen

    mp3 leri flac tarzına çevirecek program bulamadım ape yaptım fakat onu da taşınabilir cihazlar kabul etmiyor.



    192 kpbs lik mp3 ü flac yaparsan yine 192 kpbs lik mp3 dinlersin, sadece format değişir...

    önemli olan, satın alıp waw olarak riplediğin cdleri, internetten indirdiğin ape leri, iso ları, cue leri flac formatına çevirip kayıpsız ve az yer kaplayan medyalar elde etmektir...

    mp3 zaten sıkıştırılmış bir formattır tekrar flac a çevirmek bir fayda getirmediği gibi kapladığı alanı büyütür...

    benim tavsiyem ise ogg dinlemeniz. yer sıkıntısı olan, flac desteklemeyen cihazlarınızda 192 kpbs ogg ile 320 kpbs lik mp3 ten kat kat iyi sonuçlar alırsınız fakat batarya ömrünüz kısalır...

    formatları birbirine çevirmek için kullanacağınız bir program da öneriim tam olsun:

    dbpoweramp: http://www.dbpoweramp.com/

    mp3 ve waw için lisans gerekiyor, ogg da ise lisansa gerek yok...



    Doğru, ancak sahip olduğunuz bir MP3 dosyasının daha iyi kalitede bir versiyonunu bulamıyorsanız, bu dosyaya biraz olsun kalite katmak mümkün. Eğer elinizde böyle çok kayıplı bir MP3 dosyası varsa, bu dosyayı BBE algoritması (dileyen detaylarınıwww.bbesound.com adresinden öğrenebilir) kullanan bir yazılımın filtresinden geçirip ardından daha yüksek kaliteli bir sıkıştırma işlemine (320 kbps MP3 veya ogg) tabi tutabilirsiniz.

    BBE algoritması, sıkıştırılmış dosyalarda kırpılmış bulunan armonikleri "suni olarak", ancak doğala yakın bir biçimde geri kazandıran bir uygulama. Bu özelliği birçok audiophile ve uzmanca kabul edilmiş. Hatta sıkıştırılmamış, orijinal müzik CD'lerinin kalitesini de DVD veya Super Audio CD kalitesine yükselttiği iddia ediliyor. BBE Sound firması BBE algoritmasının çeşitli versiyonlarını da geliştirdi. Örneğin BBE MP özellikle MP3 performansını CD kalitesine yükseltmeye uğraşıyor ve bunu yaparken kayıp armoniklerin yanı sıra, özellikle yüksek frekansları telafi ederek frekans genişliğini de iyileştiriyor. Diğer bir algoritma olan BBE ViVA aslen film izlemeye yönelik olarak kulaklıkla dinlemede 3 boyut veya alan genişliği katma amacını taşıyor, ancak müzik dosyalarının sıkıştırılması esnasında azalan strereo etkisini geliştirme amacıyla da kullanılabiliyor. JetAudio isimli programın (http://www.cowonamerica.com/products/jetaudio/) Plus versiyonunda BBE özellikleri mevcut.

    BBE algoritması Sony'nin son TV sistemlerinde kullanılmaya başlandı. Ayrıca Aiwa, Alpine, Pioneer ve daha birçok üretici de Hi-Fi sistemleri, telefon, TV, vb. gibi ürünlerinde bu algoritmayı kullanmaya başladı. Sanırım MP3 çalar dünyasını yakından takip edenler için Cowon marka MP3 çalarlarda da bu özelliğin bulunduğunu söylememe gerek yok (reklam amacı yoktur).

    Aslında ses geliştirme algoritmaları hakkında detaylı bir araştırmayı da DH'e koymayı düşünüyordum. Zamanım elverdiğince bunu yapmaya çalışacağım. Ancak ondan önce kulaklıklar hakkında teknik bilgiler ve nasıl seçilmesi gerektiği konusunda bilgiler vermeyi düşünüyordum.

    Bu arada, yukarıdaki yazı hakkında görüşlerini bildirmiş arkadaşlara teşvik edici yorumları için teşekkürler...

    Görüşlerinizi yazar ve "MERAKLISINA FAYDALI BİLGİLER" başlığına ilgili her konuda katkıda bulunabilirseniz, bilgi paylaşımını desteklemiş ve teşvik etmiş olursunuz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi icemanigation-2 -- 25 Ağustos 2008; 1:53:22 >




  • ilgin için teşekkürler bbe cowon bir mp3 player ile 320 kbps de dinlemek herhalde en kolay ve en iyi çözüm ama sanki 320 olunca tizler yapay ve çatlayacak gibi geliyor.Mp3leri flac tarzına çevirecek bir program bulmak istiyorum ape tarzına çevirdim ve seste aşırı da olmasa fark olduğunu gördüm sesler özellikle yüksek frekanslı seslerde detay ve çeşit arttı.Yazı başarılı tebriker.Tekrar teşekkürler.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: OraLeTH_

    Biri özetleyebilir mi?


    OraLeTH_ binbaşım, yazı çok uzun geldiyse özeti için sizin yardımınızı rica edelim!..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi icemanigation-2 -- 25 Ağustos 2008; 2:20:04 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nighteen

    ilgin için teşekkürler bbe cowon bir mp3 player ile 320 kbps de dinlemek herhalde en kolay ve en iyi çözüm ama sanki 320 olunca tizler yapay ve çatlayacak gibi geliyor****leri flac tarzına çevirecek bir program bulmak istiyorum ape tarzına çevirdim ve seste aşırı da olmasa fark olduğunu gördüm sesler özellikle yüksek frekanslı seslerde detay ve çeşit arttı.Yazı başarılı tebriker.Tekrar teşekkürler.


    Hemen her tür formattan FLAC formatına dönüştürmek için yine JetAudio programını kullanabilirsin. Ayrıca programın Plus versiyonunu kullanırsan, bu işlemi BBE filtresinin yanı sıra, ekolayzır vb. kullanarak gerçekleştirmen de mümkün. Pogramı edindikten sonra gerekirse bu işlemin nasıl yapılacağı konusunda yardım etmeye çalışırım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi icemanigation-2 -- 25 Ağustos 2008; 2:11:03 >




  • size bir ogg kullanıcısı olarak tavsiyem şudur:

    kayıpsız format bulmakta zorlanıyorsanız mp3 lerinizi bbe filtresinden geçirmek şartı ile en az 192 kpbs olarak kullanın...

    ama şu var ki:

    özellikle klasik müzikte ogg sesleri daha doğal veriyor gibi. vbr modda çok daha az yer kaplaması da cabası...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi theoden541 -- 25 Ağustos 2008; 3:24:27 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nighteen

    ilgin için teşekkürler bbe cowon bir mp3 player ile 320 kbps de dinlemek herhalde en kolay ve en iyi çözüm ama sanki 320 olunca tizler yapay ve çatlayacak gibi geliyor****leri flac tarzına çevirecek bir program bulmak istiyorum ape tarzına çevirdim ve seste aşırı da olmasa fark olduğunu gördüm sesler özellikle yüksek frekanslı seslerde detay ve çeşit arttı.Yazı başarılı tebriker.Tekrar teşekkürler.


    bu uygulamanın sonuçları bana saçma geliyor nedense...

    mp3 dediğimiz şey, kayıpsız formatlardan insan kulağının algısı dışında olduğu düşünülen frekansları çıkarmaktan ibaret en basit anlamda...

    kayıpsız formatlar ise adı sütünde kayıpsızlar. yani mp3 ü ape ye çevirince armonik bütünlüğü oluşturan frekanslar geri gelmeyecektir, nasıl bir faydası oldu hala anlamış değilim..




  • bana da mantıken böyle geldi olmayan ses nasıl geri gelebilir fakat belirginlik var her kulaklıkla farkedilmiyor ksc75 ile farkediliyor normal mp3ler daha donuk sesli geliyor ama fark çok belirgin değil ayrıca dosyaların da boyutu 2 3 kat artıyor.Bu artışa neden olan şey de nedir anlamadım.
  • sebep kullanılan algoritmanın sıkıştırma biçiminin farklı olması ve frekans kısıtlaması olmaması...
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.