Şimdi Ara

Mutlak manada inanmak

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
18
Cevap
0
Favori
378
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Herkese merhabalar. Aklıma takılan soru(n)lardan birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Kendime çeşitli sorgulamalar yaptıktan sonra bu soruya ulaştım. Bir Tanrının varlığına mutlak manada inanan, ondan gelen hükümleri ayırt etmeksizin kabul eden bir kimse, onun emirlerine uymamazlık davranışını gösterebilir mi? Daha açıklayıcı olması açısından bir müslüman olarak şöyle bir örnek veriyorum:
    İslam peygamberi Hz. Muhammed (sav) evimize bir süreliğine misafir olsa idi namaz kılmamazlık eder miydik? (Farz namazlar hariç, sünnet ve vacip namazların tamamını da eda ederdik). Yahut başkası hakkında konuşurken yanlışlıkla "gıybet"e düşmeme telaşı içerisinde çırpınmaz mıydık? Sokakta günahtan kaçınmak için bakışlarımızı yerden kaldırır mıydık? Veya kadınlar başörtüsü takmamazlık eder miydi? Eminim ki böyle bir misafirlik söz konusu olsa günlük hayatımız bin kat değişirdi. İşbu hâlde Allah'ın her an işittiğine ve gördüğüne iman eden kimse niçin Hz. Muhammed varken göstereceği ihtimamı normalde göstermez?
    Ortalama 60-65 yıllık bir hayat yaşıyoruz, sonsuz cenneti vadeden Tanrıya karşı mutlak imanı olan kimsenin günah işlemesi (üstelik bilerek, farkında olarak) mantıklı mı?
    Umarım derdimi anlatabilmişimdir. Yorumlarınızı "olması gereken" üzerine inşa ederseniz memnun olurum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • mutlak iman dan ne kastdiyorsun ne anlıyorsun ?

    yaw ateistide müslümanı da aynı zihniyette ALLAH ın varlığı bir şüphe tartışma konusu degil hiç bir zaman olmamış olamazda .

    mesele güvenmek ve gereğini yapıp yapmamak yani eylemler

    insanlar günah işleyebilir bu eylemler veya kişiler mantıklı yada mantıksız olarak kategorize edilmez
  • dünya nimetleri insanı cezbediyor. yani tüm güzellikler insanı hipnotize edercesine oyalıyor. oyalayacak da. burada karşımıza çıkan kelime ise yukarıdaki mesajda belirtildiği üzere iman oluyor. zayıf imandan bahsedebileceğimiz gibi taklidi ve tahkiki imandan da bahsedebiliriz. ateisti de müslümanı da aynı zihniyetde diyemeyiz çünkü ateist olan kişi iman etmemiş olandır. bir önceki mesajda yer alan yorum doğru değildir.

    senin sorun şu aslında. yapılması gerekeni bildiğimiz halde, imanı terk değil de imanı zayıflatan haller, sebepler görüyoruz diyor ve soruyorsun. bu neden kaynaklanıyor? cevabı zaten soruda gizli.

    bir hadisi şerif ile açalım: “kişi sabahleyin mümin iken, akşam kâfir olabiliyor, akşam mümin iken sabah kâfir olabiliyor." (bk. İbn-i Mace, II, 1305, 1310) açık anlamı ile iman gün içerisinde bir gidiyor bir geliyor. mümin biriyken dışarı çıktın. iş ortamında, arkadaş ortamında, bir çok iletişime girdin. mutlak suretle hata yapacaksın. neden böyle dedim, misal yanında bir arkadaşın var iken o hata yaptığında sen sessiz kalırsan veya gülerek "ya ne adamsın levent" demiş olman da bir hata olacaktır. yani bir nevi farkında veya farkında olmaksızın ayak uydurmak diyelim. yalnız olmak hata yapmanı engellemeyecektir. kul olarak düşünürsen, hata işlemeye meyilli yaratılmışız. hatadan kaçış yok. bunun telafisi dua ve namazdır. çok detaya girip boğulmaya gerek yok. yaratan da dualarınız olmasa ben neyleyim sizi diyor. duamıza icabet ediyor. ateist bunu yapmıyor. ikisi birbiriyle nasıl aynı olabilir? rahman ve rahim diyoruz. ateist ise ... yani. bir kuan ayeti ile bitireyim. tekasür süresi girişi:

    1- O çokluk kuruntusu sizleri oyaladı,
    2- Ta kabirlere kadar gidip ziyaret edişinize kadar!

    uyanık olup, çok tövbe edip dua ve namaz ile yardım istemek lazım. insan hata yapmasa idi o da melek olurdu. melekler ise sadece kendilerine verilen emiri uygular ve hata yapmaz. soz söz ecel gelinceye kadar mücadeleye devam. nitekim apaçık bir düşmanımız var. ateist olan bunu bilir ama bunu da kabul etmez.




  • The souls migration kullanıcısına yanıt
    Üstteki mesajı kaale almamıştım ben de. Siz daha güzel cevap vermişsiniz. Ancak sıkıntım devam ediyor çünkü felsefî olarak yaklaşıyorum. Tahkiki-taklidi iman kavramlarını, ilmin mertebelerini, verdiğiniz hadisi bilerek, Tekasür suresini de (Türkçe olarak da) ezbere bildiğim hâlde bu soruyu sordum. Bediüzzaman "Masiyetin mahiyetinde, bilhassa devam ederse küfür tohumu vardır" diyor. Hataya düşmek fıtrat gereği, tövbe bu yüzden var diyebiliriz ancak ben işin psikolojik, felsefik yönünü merak ediyorum. Bir kişi kesinkes inanıyorum dediği hâlde niçin günah işler? "Fıtrat" cevabı bana yeterli gelmiyor, bu cevap beni "Niçin fıtratımız böyle?" sorusuna yönlendiriyor ve bu soruya dinî şekilde yaklaşmak yerine herhangi bir dinden bağımsız yaklaşmak istiyorum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Propadien P kullanıcısına yanıt
    bir küfrün vesilesi ile de iman sahibi olmak var. buna yetkili tek merci yaratıcıdır. kalubela' da herkes aynı sözü vermiş olabilir ama geçmiş ve gelecekte ne olunacağını bilen de yaratıcıdır. küfür tohumu ise sulanarak sürekli gelişen ama özelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen bir karakter olarak değerlendirilebilir. derecesi ve içeriği ne olur bilmem. başa ne getirir onu da bilemeyiz. ama takvada geri düşürdüğünü söyleyebiliriz. neyse ben kaçar uğrarım yine
  • Kardeşim, biz Maturidiler olarak, iman edilecek olan şeylerin artmayıp veya azalmayacağını söylüyoruz. Ama iman gücü, zayıflığı ve kuvveti artıp eksilebilir. Eşariler ise imanın amelle artıp veya eksileceğini söylüyor. Ama dinden çıkarır da demiyorlar.
    Ben Tahkiki- Taklid-ı imanı sadece ilmi derece olarak anlıyorum. Yani tahkiki ile taklidi iman arasında iman gücü açısından hicbir fark yoktur. Sadece bilgi açısından farklıdır. Bu şekilde düşünme sebebim ise, dini inancın basit bir inanç olması. Basit bir inancın da herhangi bir temele ihtiyacı yoktur. Reformcu epistemolojiyi okursan daha fazla bilgi edinebilirsin.( burada reformcu epistemolojiyi tartışmak istemiyorum. Ateistler, kâfirler yazmasın)
    "Fıtrat" cevabı bana yeterli gelmiyor, bu cevap beni "Niçin fıtratımız böyle?" sorusuna yönlendiriyor ve bu soruya dinî şekilde yaklaşmak.."
    Öncelikle; biz sadece Allah'ın bize verdiği kadar bilgiye sahip olabiliriz. Allah'ın zihnini ve niyetini tamamen okumaya çalışmak saçmalık. Çünkü aramızda sonsuz bilgi var. Ama yine de ben, Allah'ın zihnini ve niyetini bir kısma kadar okumanın doğru olduğunu düşünüyorum. Konuya gelirsek: her şeyin iyi olduğu, hiçbir günah ve kötülüğün olmadığı bir imtihan dünyası mı sonuç olarak daha değerlidir, yoksa, insanın başına belli kötülüklerin geldiği, günaha dalmanın çok kolay olduğu, meydan okuma ve tepkinin ürünü olan bir imtihan dünyası mı sonuç olarak daha değerlidir ? Elbette ikincisi. Allah orta bilgiye sahip ise, özgür seçimlerimizle neler yapacağımıza bakmıştır ve en iyi imtihan dünyasını yaratmıştır.
    Allah seni ve Müslümanları İslam üzere yaşatıp öldürsün.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • "Bilgisizlik kötülüktür"

    Sokrat bunu söylerken eylem ve bilgi (klasik epistemoloji bağlamında değil) arasında kuvvetli bir ilişki ortaya koyuyordu ve ben buna katılmadan edemiyorum.

    Şöyle ki, eğer Allah'ı ve gazabını ve rahmetini ve tevhidi "bilseydik" ona uygun şekilde davranmak zorunda olurduk. Çünkü bunları bilmek demek, bunların senin üzerinde tecellisi ve seni şekillendirmesidir. Sanırım bir hadiste "cehennemi iğne deliğinden bile görecek olsanız başınız secdeden kalmazdı" minvalinde bir şey geçiyor. Bence bu meseleyi ortaya koyuyor. Cehennemi "görebilseydik" yani bilseydik bu bilgiye/tecelliye göre davranmak bir zorunluluk doğururdu.

    Mutlak imanın bu "bilmek" le aynı olduğunu söyleyebiliriz sanırım. Bu durumda, insan, günaha imkanlı bir varlık olarak mutlak imana, mutlak bilgiye sahip değildir. Ama oraya ulaşmaya tekamül etmeye çalışmalıdır.

    Allah en iyisini bilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-E57029DB9 -- 6 Nisan 2019; 0:33:53 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Asla sevileceğine inanmamak
    4 ay önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Mutlak, daima, her zaman, sonsuza dek ve en. Metaforsuz bu kelimelerin hiçbir anlamı yok. Edebiyat ve felsefede.
  • İnançlı birinin inancını en iyi ölçmenin yolu budur

    1. soru yüzde kaç inanıyorsun
    2. soru inancının emirettiklerini yüzde kaç uyguluyorsun

    1. soruya inançlı bir kişi %100 demekten çekinmeyecek ama aslında 1. sorudaki oranı 2. sorudaki oran belirler.

    Tabiki bunu kimse kabul etmez çünkü gerçekler acıdır
  • Cehennemin ve cennetin nasıl bir şey olduğunu da aslında bu dünyada kısmen anlayabiliyoruz. Başımıza kötülükler geldiği zaman cehennemin nasıl bir şey olduğunu tecrübe ediyoruz. Burada elbette "kötülüğün yaratılış amacı sadece budur" demiyorum. Ama cehennemi de başka türlü anlamamız mümkün gözükmüyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Aşırı günahkar kişi, günahlarından dolayı çok korkuyor ve pişman olabilir. Ama bu durumuna rağmen ibadet etmiyordur. Burada adamın yaptıkları yüzde kaç inandığına bağlı değil gibi gözüküyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • eşom21 kullanıcısına yanıt
    Yaptığı şey dinen yanlış değilse sorun yok ne yaparsa yapsın o an öyle yapması gerekebilir önemli olan gerekeni yapıp yapmaması.

    Not: Agnostik düşünceye sahibim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Communist

    İnançlı birinin inancını en iyi ölçmenin yolu budur

    1. soru yüzde kaç inanıyorsun
    2. soru inancının emirettiklerini yüzde kaç uyguluyorsun

    1. soruya inançlı bir kişi %100 demekten çekinmeyecek ama aslında 1. sorudaki oranı 2. sorudaki oran belirler.

    Tabiki bunu kimse kabul etmez çünkü gerçekler acıdır
    bu sorunun muhataplarının kaçta kaçında

    anlayacak kapasite_1
    anlasa bile samimi cevap verebilecek yürek_2

    vardır.düşündün mü..




  • onu düşünmedim ama çok düşüktür diye tahmin ediyorum milyonda bir belkide çünkü sahtede olsa bir mutluluk söz konusu

    tatlı olan doğru olandan değerli olunca ortaya yalan olan bir hayat çıkıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Communist -- 6 Nisan 2019; 4:44:36 >
  • 1. sorun hatalı bir soru.

    İnanma eylemi oran ile alakalı bir durum değildir.


    Agnostik olduğunu söyledin yani Müslüman değilsin ancak sen de insansın. Hergün iyilik yapıyorsun, zor durumda olanlara yeri geldiğinde yardım ediyorsun vb. bir sürü İslam dininin emrini yerine getiriyorsun.

    Diyelim ki İslam dininin emirlerini %20 yerine getiriyorsun.

    Senin mantık ile sen de inananlardansın

    Şunu da belirteyim büyük günahlardan birini işlemeyen birisi için %20 bile güzel bir orandır aslında.
  • torlofan T kullanıcısına yanıt
    Hata yok tatlı olanla doğru olan var hatalı görüyorsun çünkü senin için tatlı olan bu ayrıca iyilik yapmak islamın getirdiği birşey değil.

    Hayatın akışına göre her gün değişken sayıda yapman gereken ve yapmaman gereken şeyler vardır. örnek olarak bugün 20 tane yapman gereken şey vardı ama sen 10 tanesini yaptın yani bugünkü sınavda inancın %50 demektir hergün aynı şeylerle karşılaşır ve aynı seçimleri yaparsan genel olarak inancın %50 demektir inandığı halde insan neden günah işler ? inanmadığı için işler. para ve ibadet arasında bir seçim yapman gerektiğinde parayı seçiyorsan ibadetin para kadar faydalı olmadığını paradan daha çok kar getirmeyeceğine inandığın için seçiyorsun. hep derlerya ya varsa? benim kaybım olmaz işte tam bu noktada ya yoksa? diye kar zarar analizi yapıp seçim yapılıyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Communist -- 8 Nisan 2019; 18:54:38 >




  • 2sinin toplam cevabı FATAL ERROR
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.