Önceden ev ısıtmak mümkün değildi. Hemde kol gibi fatura.. Şimdi soba yakıyorum. Zahmeti var ama ben bu zahmeti de seviyorum. Odun kırmak.. Spor salonuna gidip deney fareleri gibi olduğu yerde koşmak yerine kemik ve kasları dayanıklı yapan hareketlerle odun kırıyorum. Çevredekiler belki OMG fakiri diyorlar. Umurumda değil. İstersem kestane, istersem soğan patates domates közlüyorum. Bazen de mangal gibi kullanıyorum. Yemekleri üstünde pişiriyorum. Çayı da üstünde tabi.. Karanlıkta tavana vuran alev ışığı, demlikten damlayan suyun tıssss sesi.. Bana geçmişi hatırlatıyor. Huzur buluyorum. Millet eski mobilyaları attığı için beleşe geliyor tabi bunlar.. Bir de evde biriken ıvır zıvırı da yakıp etrafı temizlemiş oluyorum. Odun yaktığım için kül bir haftada birikiyor anca. Yılda bir kere baca tıkanıyor. Onu da açıyorum. O iş biraz zahmet ve kir.. Sobanın püf noktası hava hattının açık olmasıdır. Boru veya bacada daralma tıkanıklık varsa tüter. Yoksa tütmesi imkansızdır. Üst kapağı açsam bile duman eve dolmuyor. Çünkü baca iyi çekiyor açık iken. Lodoslu havada bile yani.. Zati hava soğuk olunca sobanın yanması kolaylaşır yoğunluk farkından.. Sayemde üstümde oturan da kombi yakmıyor. Hatta bütün apartmana faydası var. Döviz çıkışın da engellemiş oluyorum. Aslında doğalgaz ithalatının yasaklanması gerek. Odun çevreyi kirletmez. Türkiye ye rüzgar güneş ve odun yeter enerji için.. Ama maalesef aklımızı kullanamıyoruz. Avrupa da güreş yok adamlar bizden daha çok güneş ışınlarını değerlendiriyorlar. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mikail13 -- 7 Mart 2023; 21:29:59 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Bildirim