Şimdi Ara

Tarihimizden ibretlik bir vesika

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
21
Cevap
0
Favori
1.055
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 10 asıra yakın dünya siyasetine yön veren milletimizin sadece siyasete yön vermekle kalmadığı arşiv belgelerinin gün yüzüne çıkmasıyla daha iyi anlaşılıyor.

    Bu günlerde tarih kitapları en çok satanlar arasında yer alıyor. İnsanımız okudukça, köklerini daha güçlü hissediyor. Ne denli engin bir kültüre sahip olduğumuzu görüyor. Tarihimizde kara sayfa yok denirken verilen örneklerden birisi o kadar önemli ki…

    Prof.Dr.Vahdettin Ergin'in arşiv araştırmaları sırasında bulduğu osmanlı toplumunun yapısını ve devletinin zihniyetini gösteren bir belge tarihimizin ve o tarihi oluşturan atalarımızın ne kadar duyulacak işler yaptığını gözler önüne serdi.1857 tarihli belgede şöyle deniyor:

    Yük beygirlerinin haftada bir gün tatilleri var. Cuma günleri çalıştırılmaları yasak. 1857'de bir takım suistimaller olmuş ki bu konuda, devlet bir hatırlatma ihtiyacı hissetmiş.Diyor ki :
    "Öteden beri yük beygirlerinin haftanın bir günü tatil yapmaları adet olduğu halde, bazı kimseler son zamanlarda bu kurala uymuyorlar"

    Evet bu belgeden de anlıyoruzki Osmanlı insan haklarında ulaştığı zirveyi hayvanlardan da esirgememiş.

    Yüzyıllardan beri Osmanlı'da yük hayvanlarının haftada bir gün dinlenme hakları var.

    Halbuki 19. yy'da Avrupa'da insanlar günde 16 saat çalışıyor, madenlerde ölüyorlardı!

    Yine arşiv belgelerinden öğreniyoruzki Osmanlı hayvan hakları konusunda başka tedbirleride uygulamaya sokmuş:

    İzin günlerinde bu hayvanlara sahipleri de binmesin diye, semerlerinin çivili olmasına karar verildi.

    Yani bizim tarihimizde birilerinin iddia ettiği gibi kara sayfa yok. Hayvanlara böyle bakan bir toplumun, bir devletin insanlara bakış açısı da çok farklı olur.

    Gerçek Hayat







  • Dünyaya esaslı bir medeniyet projesi sunmuş ecdadımızın , tarihin öznesi iken sergilediği adalet ve merhametin çarpıcı bir örneği. Paylaşım için teşekkürler
  • Dinim, türklüğüm ve ecdadımla gurur duyuyorum. Dünyaya gelen şanslı insan topluluğu içerisinde olmaktan, Allah (C.C.)'a binlerce kez hamd-ü senalar ediyorum.
  • Türk ün genlerinde var..islamiyetten önce de böyleydik.herkez islamiyetle bağdaştırıyor
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Schaffer

    Türk ün genlerinde var..islamiyetten önce de böyleydik.herkez islamiyetle bağdaştırıyor

    +1
    islamiyet görüşlerimize geleneklerimize fikirlerimize uyduğu için islamiyeti kabul eden bi milletiz islamiyetten öncede sonrada hep aynı kaldık...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Schaffer

    Türk ün genlerinde var..islamiyetten önce de böyleydik.herkez islamiyetle bağdaştırıyor


    Bugün Türkler ancak İslam sonrası dönemde kurdukları devletlerle anılıyorlar. Örneğin İslam öncesi dönemden günümüze kadar gelen bir tane Türk kenti söyleyemezsiniz çünkü yok. Sadece birkaç anıt, para, zırh gibi sınırlı sayıda eser kalmıştır geriye.
    Gelenekleri, dinleri, geçmişten gelen tarihi birikimleri, etkileşim içine girdikleri farklı kültürlerden aldıklarının toplamından oluşan yeni bir medeniyet kurmuşlardır ve bu İslam sonrası döneme denk gelir.
    Ve iddia ediyorum ki İslam'ın kentlere, yerleşik yaşama önem veren yapısı ve özellikle de yeni bir dünya tasavvuru olmasaydı Türkler Semerkand, Bağdat, Horasan, Tebriz, İstanbul gibi dönemlerinin en parlak kentlerini ihya edemezlerdi.

    Geçmiş birikimler önemlidir elbette ama tek başına büyük medeniyetleri kurmalarına yeterli değildi. Hele ki genler bir medeniyetin inşasında hiçbir işe yaramaz.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: feylesof


    Bugün Türkler ancak İslam sonrası dönemde kurdukları devletlerle anılıyorlar. Örneğin İslam öncesi dönemden günümüze kadar gelen bir tane Türk kenti söyleyemezsiniz çünkü yok. Sadece birkaç anıt, para, zırh gibi sınırlı sayıda eser kalmıştır geriye.
    Gelenekleri, dinleri, geçmişten gelen tarihi birikimleri, etkileşim içine girdikleri farklı kültürlerden aldıklarının toplamından oluşan yeni bir medeniyet kurmuşlardır ve bu İslam sonrası döneme denk gelir.
    Ve iddia ediyorum ki İslam'ın kentlere, yerleşik yaşama önem veren yapısı ve özellikle de yeni bir dünya tasavvuru olmasaydı Türkler Semerkand, Bağdat, Horasan, Tebriz, İstanbul gibi dönemlerinin en parlak kentlerini ihya edemezlerdi.

    Geçmiş birikimler önemlidir elbette ama tek başına büyük medeniyetleri kurmalarına yeterli değildi. Hele ki genler bir medeniyetin inşasında hiçbir işe yaramaz.


    Sözlerinize katılıyorum ..




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orjinalden alıntı: feylesof
    Bugün Türkler ancak İslam sonrası dönemde kurdukları devletlerle anılıyorlar. Örneğin İslam öncesi dönemden günümüze kadar gelen bir tane Türk kenti söyleyemezsiniz çünkü yok. Sadece birkaç anıt, para, zırh gibi sınırlı sayıda eser kalmıştır geriye.
    Gelenekleri, dinleri, geçmişten gelen tarihi birikimleri, etkileşim içine girdikleri farklı kültürlerden aldıklarının toplamından oluşan yeni bir medeniyet kurmuşlardır ve bu İslam sonrası döneme denk gelir.
    Ve iddia ediyorum ki İslam'ın kentlere, yerleşik yaşama önem veren yapısı ve özellikle de yeni bir dünya tasavvuru olmasaydı Türkler Semerkand, Bağdat, Horasan, Tebriz, İstanbul gibi dönemlerinin en parlak kentlerini ihya edemezlerdi.

    Geçmiş birikimler önemlidir elbette ama tek başına büyük medeniyetleri kurmalarına yeterli değildi. Hele ki genler bir medeniyetin inşasında hiçbir işe yaramaz.


    İslamiyetle bağdaştırılmak istememesinin sebebi nedir acaba? Bu oluşumu göz ardı edecek ya da dışlayacak ya da "islamiyetten öncede böyleydik, şimdi de böyleyiz" demenin sebeb-i hikmeti nedir? Kusura bakmayın ama ben bunun altında iyi niyet aramıyorum...Saygılar.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: feylesof


    quote:

    Orjinalden alıntı: Schaffer

    Türk ün genlerinde var..islamiyetten önce de böyleydik.herkez islamiyetle bağdaştırıyor


    Bugün Türkler ancak İslam sonrası dönemde kurdukları devletlerle anılıyorlar. Örneğin İslam öncesi dönemden günümüze kadar gelen bir tane Türk kenti söyleyemezsiniz çünkü yok. Sadece birkaç anıt, para, zırh gibi sınırlı sayıda eser kalmıştır geriye.
    Gelenekleri, dinleri, geçmişten gelen tarihi birikimleri, etkileşim içine girdikleri farklı kültürlerden aldıklarının toplamından oluşan yeni bir medeniyet kurmuşlardır ve bu İslam sonrası döneme denk gelir.
    Ve iddia ediyorum ki İslam'ın kentlere, yerleşik yaşama önem veren yapısı ve özellikle de yeni bir dünya tasavvuru olmasaydı Türkler Semerkand, Bağdat, Horasan, Tebriz, İstanbul gibi dönemlerinin en parlak kentlerini ihya edemezlerdi.

    Geçmiş birikimler önemlidir elbette ama tek başına büyük medeniyetleri kurmalarına yeterli değildi. Hele ki genler bir medeniyetin inşasında hiçbir işe yaramaz.



    türklerin genel karakterlerinden bahsediyorum..tabiki islamiyeti kabul den sonra kültürümüze mimari anlamda birikimler geçti.ama islamiyetten once savaşlara seyyar banyo götürecek kadar temizdik..bu sadece bir ornek çpğaltılabilir




  • quote:

    Orjinalden alıntı: feylesof


    quote:

    Orjinalden alıntı: Schaffer

    Türk ün genlerinde var..islamiyetten önce de böyleydik.herkez islamiyetle bağdaştırıyor


    Bugün Türkler ancak İslam sonrası dönemde kurdukları devletlerle anılıyorlar. Örneğin İslam öncesi dönemden günümüze kadar gelen bir tane Türk kenti söyleyemezsiniz çünkü yok. Sadece birkaç anıt, para, zırh gibi sınırlı sayıda eser kalmıştır geriye.
    Gelenekleri, dinleri, geçmişten gelen tarihi birikimleri, etkileşim içine girdikleri farklı kültürlerden aldıklarının toplamından oluşan yeni bir medeniyet kurmuşlardır ve bu İslam sonrası döneme denk gelir.
    Ve iddia ediyorum ki İslam'ın kentlere, yerleşik yaşama önem veren yapısı ve özellikle de yeni bir dünya tasavvuru olmasaydı Türkler Semerkand, Bağdat, Horasan, Tebriz, İstanbul gibi dönemlerinin en parlak kentlerini ihya edemezlerdi.

    Geçmiş birikimler önemlidir elbette ama tek başına büyük medeniyetleri kurmalarına yeterli değildi. Hele ki genler bir medeniyetin inşasında hiçbir işe yaramaz.


    türklerin kentler kurmamasının nedeni, "göcebe topluluklar" olmasından kaynaklanır. göcebe topluluklar yerleşim yeri kurmaz, yerleşim yerlerine yerleşirler.
    yerleşim birimleri oluşturmak ise tarım topluluklarına, bu toplulukların ortak yaşam alanları oluşturmasına özgü bir yapıdır; aynı şekilde, bu ortak yaşam alanları; kuralları, bu kuralların uygulanması için çeşitli mekanizmaların varlığını da beraberinde getirir. türkler bu kuralları, "islamiyeti benimseyerek, daha da doğrusu, türklere "islamiyet kabul ettirilerek" oluşturmaya çalışmışlardır.

    islamiyetin türklere getirdikleri kadar, türklerden alıp götürdükleri de bir hayli fazladır. çok basit örneğiyle, islamiyet öncesi, hayatın her alanında (savaşta at sırtında, barışta ailesinin yanında KARAR VERİCİ olan türk kadınını evin içerisine hapsetmiştir islamiyet. bağımsızlığını, karar vericiliğini elinden almış, ikinci plana atmış, hayatın içerisinden koparıp, hayatın dışına atmıştır.

    yukarıda verdiğiniz, "hayvan sevgisi" islamiyetin değil, türk geleneklerinin bir ürünüdür. her yıl milyonlarca koyunu bir çırpıda kesiveren zihniyetten, "beygirlere hafta sonu tatili" beklemek olanaksızdır.

    "büyük medeniyetler" yalnızca "binalar kurularak" dikilmez. "binaları süslü olduğu için" bir yerleşime de "medeni" denemez. genlerle bunun tabi ki ilgisi yoktur: ancak arkaipler "medeniyeti" taşır ve oluşturulmasına zemin hazırlarlar.




  • Din denilince aklınıza İslamdan sonrasının gelmesine şaşırıyroum..
    daha öncesi sanki islamı tebliğ eden bir din yoktu. türkler ve diğer insanlar bi haber yaşıyordu. el yordamı ile bir şeyler buluyor ve onlarıda bizim yaşam biçimimiz diyordu.

    din, hz ademden başlamıştır. çağın insanının anlayış kapasitesine göre sürekli insanları tekamüle zorlayacak kurallar inmiştir. bu kurallar çerçevesinde insanlar veya toplulular bir şeyler olmuş veya olamayıp ta tarih sahnesinden silinip gitmiştir.

    İslamiyetten öncede yine islam prensiplerinin olduğu bir kurallar bütünü vardı. ve insnalar yine din diye bu kurallar bütününe uymaya çalışıyordu. elbetteki türkler de bundan muaf değildir. türklerin karakteri dediğiniz şeyde bu kurallara belkide binlerce yıl uyma sonucu oluşmuş olan birikimlerdir. yani kaynak yine vahiy kökenlidir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: narada


    quote:

    Orjinalden alıntı: feylesof


    quote:

    Orjinalden alıntı: Schaffer

    Türk ün genlerinde var..islamiyetten önce de böyleydik.herkez islamiyetle bağdaştırıyor


    Bugün Türkler ancak İslam sonrası dönemde kurdukları devletlerle anılıyorlar. Örneğin İslam öncesi dönemden günümüze kadar gelen bir tane Türk kenti söyleyemezsiniz çünkü yok. Sadece birkaç anıt, para, zırh gibi sınırlı sayıda eser kalmıştır geriye.
    Gelenekleri, dinleri, geçmişten gelen tarihi birikimleri, etkileşim içine girdikleri farklı kültürlerden aldıklarının toplamından oluşan yeni bir medeniyet kurmuşlardır ve bu İslam sonrası döneme denk gelir.
    Ve iddia ediyorum ki İslam'ın kentlere, yerleşik yaşama önem veren yapısı ve özellikle de yeni bir dünya tasavvuru olmasaydı Türkler Semerkand, Bağdat, Horasan, Tebriz, İstanbul gibi dönemlerinin en parlak kentlerini ihya edemezlerdi.

    Geçmiş birikimler önemlidir elbette ama tek başına büyük medeniyetleri kurmalarına yeterli değildi. Hele ki genler bir medeniyetin inşasında hiçbir işe yaramaz.


    türklerin kentler kurmamasının nedeni, "göcebe topluluklar" olmasından kaynaklanır. göcebe topluluklar yerleşim yeri kurmaz, yerleşim yerlerine yerleşirler.
    yerleşim birimleri oluşturmak ise tarım topluluklarına, bu toplulukların ortak yaşam alanları oluşturmasına özgü bir yapıdır; aynı şekilde, bu ortak yaşam alanları; kuralları, bu kuralların uygulanması için çeşitli mekanizmaların varlığını da beraberinde getirir. türkler bu kuralları, "islamiyeti benimseyerek, daha da doğrusu, türklere "islamiyet kabul ettirilerek" oluşturmaya çalışmışlardır.

    islamiyetin türklere getirdikleri kadar, türklerden alıp götürdükleri de bir hayli fazladır. çok basit örneğiyle, islamiyet öncesi, hayatın her alanında (savaşta at sırtında, barışta ailesinin yanında KARAR VERİCİ olan türk kadınını evin içerisine hapsetmiştir islamiyet. bağımsızlığını, karar vericiliğini elinden almış, ikinci plana atmış, hayatın içerisinden koparıp, hayatın dışına atmıştır.

    yukarıda verdiğiniz, "hayvan sevgisi" islamiyetin değil, türk geleneklerinin bir ürünüdür. her yıl milyonlarca koyunu bir çırpıda kesiveren zihniyetten, "beygirlere hafta sonu tatili" beklemek olanaksızdır.

    "büyük medeniyetler" yalnızca "binalar kurularak" dikilmez. "binaları süslü olduğu için" bir yerleşime de "medeni" denemez. genlerle bunun tabi ki ilgisi yoktur: ancak arkaipler "medeniyeti" taşır ve oluşturulmasına zemin hazırlarlar.


    Oldukça kısa ve alelacele yazınca ifadeler eksik kalıyor doğal olarak.

    Asıl yapmak istediğim vurgu da zaten belirttiğiniz gibi göçebe yaşamlarına İslam sayesinde bir son vermeleriydi. Mimari sadece bir örnekti. İslam sonrasında sadece mimari birikim edindiklerine de bir vurgu yapmamıştım. Asıl vurgulamak istediğim, sıraladığım kentlerin "içeriğiydi". Her biri birkaç asır boyunca bilim, sanat, felsefe, sosyal yaşam, devlet sistemi açısından "süslü ve büyük" binalardan ötede anlamları olan bu kentler bir "medeniyetin" sembolleri olan kentlerdir.

    Kentlerin mimarisi bir medeniyete mensup olan insanların estetik duygusunu, sanatsal birikimlerini, dünyaya bakış açılarını, teknik ve dolayısıyla bilimsel birikimlerini yansıtır. Fakat elbette ki sadece mimari eserlerine bakarak özgün bir medeniyet algısına sahip olduklarına hükmedilemez. Birçok parametre sıralanabilir.

    Göçebe bir yaşam biçiminden özellikle de Selçuklu ve Osmanlı Devletleri gibi dünyada önemli bir yere sahip olan güçlü devletleri kuracak bir duruma gelmeleri ve bölgeye yerleşene kadar Arapların temsil ettiği İslam medeniyetinin bayraktarlığını devralıp ona kendilerine has özellikler katarak bu medeniyeti daha da zenginleştirecek bir zihinsel yapıya ulaşmaları bence oldukça önemli ve üzerinde durulması gereken bir konudur.

    Medeniyet algınızı ve medeni olandan ne anladığınızı bilmiyorum ama bence bir toplum; bireyler arası ilişkilerin sağlıklı olduğu huzurlu kentler inşa edebilmişse, yaşamında sanat ve estetik ön plandaysa, toplumda ilimle uğraşanlar ayrıcalıklı bir konuma ve saygınlığa sahiplerse, hem dünya siyasetinde yön verici hem de bireylere karşı adaleti başarılı bir şekilde gözeten devlet nizamı kurabilmişse o toplum oldukça "medenidir."

    Hayvan sevgisi ile ilgili bir örnek verdiğimi hatırlamıyorum. Ama hayvan sevgisinin kurban geleneğiyle olan bağını kurabilmiş değilim.

    Türkler İslam'a girmeden önce de dünyadaki birçok toplum gibi Kurban geleneğine sahiplerdi ki zayıfta olsa bazı rivayetlerde çok eski çağlarda insan kurban edildiğinden bile bahsedilir.
    Göçer toplumların en önemli geçim kaynağı malum hayvancılık. Doğa ile bütünleşmiş, tüm ihtiyaçlarını hayvanlardan karşılayan bir toplumun, doğadaki tüm canlılara ve özellikle yaşamlarını borçlu oldukları hayvanlara sevgi duymaları elbette ki gayet normal.

    Ama İslam sonrasında Kurban geleneğine bakarak bir hayvan sevgisinden artık bahsedilemeyeceğini söylemek kesinlikle yanlış olacaktır. Hele ki zaten bu geleneğe sahiplerse...
    İslam bu konuda çok katıdır. Zaruriyet, beslenme, kurban halleri dışında canlılara dokunmak çok çirkin bir davranış olarak görülmüştür ki tüm canlıların insanlar üzerinde bir hakkı olduğu fikri zihinlere yerleştirilmiştir.
    Zevk için, spor için hayvan öldüremezsiniz, bu yasaktır.
    Bırakın eziyet etmeyi, hayvanlara yiyecek içecek vermenin, onları tedavi etmenin, hatta barınmaları için barınaklar inşa etmelerinin sevap olduğu bildirilerek insanlar bu konuda teşvik edilmiştir.


    Kadınların eve hapsedildiği ise bence sadece bir hikayeden ibaret. Anadolu kadını geçmişten gelen söz sahibi olma geleneğini aynen devam ettirmektedir. Kadının hayatını zehir eden, onları yok sayan cahiller her zaman vardı, bugünde var ve hep varolacaktır.
    Ama gidin Anadoluya bir dinleyin bakalım nenelerinizi dedelerinizi. Mesela ben dedemin annesini hayattayken dinlemiştim. Tam bir Osmanlı kadınıydı. Anlattıkları şeyler hiçte öyle eve kapanmış, pasifleştirilmiş bir kadın tipine uymuyordu ki bu istisnai bir durum değildir. Hala da görmekte olduklarım bana bunu fazlasıyla kanıtlıyor.

    Siz kadınların eve kapatıldığını zannedin. Valla biz erkekleri parmaklarında oynatıyorlar da sizin haberiniz yok.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi feylesof -- 6 Eylül 2007; 13:13:38 >




  • Gercek bisey söyleyimmi
    Bizler İslamiyete gectik cok iyi yaptık ama Araplarla temas edince kendi benliğimizden kopmaya basladık bu basta dilimiz ,yaşayıs bicimimiz olmak üzere bizi etkiledi.yalan diyen varsa tartısmaya hazırım.
    Atatürk ise devrimleriyle bizleri cağdas ve benliğini bulmus bir millet olarak görmek istedi.Bu yüzden dinci bazı kesim tarafından sürekli olmak üzere kötülendi.Ama Atatürk'ün laiklik ilkesini TAM anlayabilselerdi simdi türban kavgası tartısması yapmazdı Türkiye.

    Sizin yaptığınız tartısmaya Atatürk'ün düsünceleri yeter artar bile.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hasaza -- 8 Eylül 2007; 22:31:52 >
  • quote:

    Kadınların eve hapsedildiği ise bence sadece bir hikayeden ibaret. Anadolu kadını geçmişten gelen söz sahibi olma geleneğini aynen devam ettirmektedir. Kadının hayatını zehir eden, onları yok sayan cahiller her zaman vardı, bugünde var ve hep varolacaktır.
    Ama gidin Anadoluya bir dinleyin bakalım nenelerinizi dedelerinizi. Mesela ben dedemin annesini hayattayken dinlemiştim. Tam bir Osmanlı kadınıydı. Anlattıkları şeyler hiçte öyle eve kapanmış, pasifleştirilmiş bir kadın tipine uymuyordu ki bu istisnai bir durum değildir. Hala da görmekte olduklarım bana bunu fazlasıyla kanıtlıyor.


    İşte bu türk kültürünün geçmişten gelen mirası. Diğer islam ülkelerini incelediğinizde kadının hep geri plana itildiğini görürsünüz. Türk kültürünün bu mirasını islamiyet bile silememiş.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 8 Eylül 2007; 22:49:41 >




  • Dostum sende tarih ile ilgileniyorsan beraber seninle çalışalım hatta bu forumda tarih severler adıyla kulüp kuralım kim tarihimizle ne biliyorsa onu makale yapsın böylece gözkamaştırıcı tarihimize bu forumdada sahip çıkalım cevap yaz baba...
    quote:

    Orjinalden alıntı: sessizcocuk

    10 asıra yakın dünya siyasetine yön veren milletimizin sadece siyasete yön vermekle kalmadığı arşiv belgelerinin gün yüzüne çıkmasıyla daha iyi anlaşılıyor.

    Bu günlerde tarih kitapları en çok satanlar arasında yer alıyor. İnsanımız okudukça, köklerini daha güçlü hissediyor. Ne denli engin bir kültüre sahip olduğumuzu görüyor. Tarihimizde kara sayfa yok denirken verilen örneklerden birisi o kadar önemli ki…

    Prof.Dr.Vahdettin Ergin'in arşiv araştırmaları sırasında bulduğu osmanlı toplumunun yapısını ve devletinin zihniyetini gösteren bir belge tarihimizin ve o tarihi oluşturan atalarımızın ne kadar duyulacak işler yaptığını gözler önüne serdi.1857 tarihli belgede şöyle deniyor:

    Yük beygirlerinin haftada bir gün tatilleri var. Cuma günleri çalıştırılmaları yasak. 1857'de bir takım suistimaller olmuş ki bu konuda, devlet bir hatırlatma ihtiyacı hissetmiş.Diyor ki :
    "Öteden beri yük beygirlerinin haftanın bir günü tatil yapmaları adet olduğu halde, bazı kimseler son zamanlarda bu kurala uymuyorlar"

    Evet bu belgeden de anlıyoruzki Osmanlı insan haklarında ulaştığı zirveyi hayvanlardan da esirgememiş.

    Yüzyıllardan beri Osmanlı'da yük hayvanlarının haftada bir gün dinlenme hakları var.

    Halbuki 19. yy'da Avrupa'da insanlar günde 16 saat çalışıyor, madenlerde ölüyorlardı!

    Yine arşiv belgelerinden öğreniyoruzki Osmanlı hayvan hakları konusunda başka tedbirleride uygulamaya sokmuş:

    İzin günlerinde bu hayvanlara sahipleri de binmesin diye, semerlerinin çivili olmasına karar verildi.

    Yani bizim tarihimizde birilerinin iddia ettiği gibi kara sayfa yok. Hayvanlara böyle bakan bir toplumun, bir devletin insanlara bakış açısı da çok farklı olur.

    Gerçek Hayat





  • quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    Dünyaya esaslı bir medeniyet projesi sunmuş ecdadımızın , tarihin öznesi iken sergilediği adalet ve merhametin çarpıcı bir örneği. Paylaşım için teşekkürler



  • herkese selamlar
    inanın ecdadımla gurur duyuyorum onlar gerçekten kültürlleriyle, müzikleriyle, yaşayış tarzlarıyla, islamı anlama ve uygulama şekilleriyle çok farklıydılar. onlar diyorum acıdırki onlardan geriye hiçbirşey kalmadı bilgi birikimleri bize aktarılmadı, arşivler bile hurda kağıt olarak bulgaristana satıldı cumhuriyetin ilk yıllarında.
    sabahtan beridir israili okuyorum 1948 yılında kurulan ortalama 3,5 saatte sınırlarının bittiği bu devlet hava kuvvetleri olarak dünyada tek, tekstil fabrikası diye tanıttığı tesisten kaçan bir işçi orada 200 atom bombası barındıran bir nükleer tesis olduğunu aıçıklıyor 20 yıl önce, toprağı yok bize buğday tohumu satıyor, daha önce bizim f16ların modernizasyonunu yaptı,
    yani işin içinden çıkamıyorum açıkcası niye böyle.............................
  • Ben sadece insanlıkla gurur duyuyorum.
    Yeryüzünde mucizeler oluşturan canlı, insandır; insan ise tek bir türdür,
    "Müslüman insan", "musevi insan" diye tür ve çeşitler yoktur. Allah'da insanı muhatap kabul etmiştir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: was


    Ben sadece insanlıkla gurur duyuyorum.
    Yeryüzünde mucizeler oluşturan canlı, insandır; insan ise tek bir türdür,
    "Müslüman insan", "musevi insan" diye tür ve çeşitler yoktur. Allah'da insanı muhatap kabul etmiştir.


    Bu daha çok yoğrulmalarıyla ilgili sanırım
  • arkadaşlar dünyaya iyilik yapmış osmanlı yaranamamış ne diyelim
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.