Şimdi Ara

Tüm Üniversite ve Liseleri Kapatsak Ne Kaybederiz ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
13
Cevap
0
Favori
1.341
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  •  Günümüzde üniversitelerin ve liselerin varolmasının tek nedeni devletin insanları buna zorlamasıdır. Yani devlet bu kurumların diplomalarını yasal olarak zorunlu tuttuğu için bu durum doğal olarak bir üniversite ve lise rantına yol açmaktadır. Dolayısıyla Üniversiteler ve liseler bilim üretmek veya insan yetiştirmekten ziyade bu ranttan nemalanmak için kurulmuş kurumlardır. İnsanlar çocuklarını yetişmesi veya bilgi edinmesinden çok bu kurumların sağladığı belge ile iş sahibi olmaları için okutmaktadırlar.

     

     Bu zorunlu rant nedeniyle, kurumlar sağlıklı bir biçimde eğitimci ve öğrenci bulmuyor zorlama nedenlerle bu işlem gerçekleştiği için verimsizlik ortaya çıkmaktadır. Eğitimcinin öğrenci bulmak gibi bir derdi olmaması yani devletin yasa zoruyla gayriresmi olarak öğrencileri bu şahısların kucağına atması nedeniyle, eğitimciler bir anlamda tok satıcıya dönüşüyor ve eğitimin zorla genele yayılması sistemi bayağılaştırıyor. Yani eğitimci yaptığı işle ilgisi olmayan bir insana dönüşürken, aynı şekilde öğrencide yaptığı iş ile alakasız bir insandır. Bu iki grubun bir araya gelmesinin tek nedeni devletin yapay olarak sağladığı rant sistemidir.

     

     Dolayıyla üniversitelerin lağvedilip, tamamen kişisel arzularla ve kurucular ile okuyucuların kendi risklerini alarak buluştukları kurumlar haline gelmesi hem eğitmek için eğitimci olanların, hemde okumak öğrenmek ve gerçekten istediği alanda bilgi sahibi olmayı göze alan bireylerin yani öğrenmek için öğrenci olanların buluşmasını sağlayacaktır. Devletin yaptığı gibi diplomalarda yasal zorunluluğun yani yasal geçerliliğin ortadan kaldırılması ile bu geçerliliği her kurulan her doğal üniversitenin kendi başarısı oranında topluma kendiliğinden kabul ettirmesi ile gerçek bilim yuvaları inşa edilmeyecek midir ?

     

     Bu düzen içerisinde bir konuda gerçekten kendini yetiştirmiş ve o konuda ilerleyen insanların doğal yeteneklerini kendileri gibi ilgili insanlara öğrettiği doğal ve yetenekli eğitim kurumları ortaya çıkacaktır. Yani öğretmen aslında öğretmen değil o konuda ilerleyen o konuda öğrenen bir öğrenci olacak gerçek akademik bir gelenek kurulacaktır. Yani filozoflar kendi felsefelerini geliştirirken öğretecek, mühendisler kendi alanlarındaki fikirleri tartışmak kendi konularını ilerletmek isterken eğitimci haline geleceklerdir. Sadece sıfatı mühendis olan yani bu işe ilgi duymayıp sadece işin sağladığı zorunlu rant sayesinde karnını doyurmak isteyenler kısa sürede demode olduklarını farkedip gerçek eğitmenler ile rekabet edemeyecek ve rant yerine kendi illerini yapacaklardır.

     

     Ayrıca günümüzün teknoloji çağında eğitimin artık dijital ortama kayması gerekiyor. Eski nesil betonarme binalarda zorla veya bedavacılığın ve rantın büyüsü ile tutulan gençler ve yine kendini bir kez zorlayıp bir konumu işgal ettikten sonra başarısına bakılmadan para almak hayaliyle tutuşan bilim adamı vasfı olmayan öğretmenlerin buluşturulması yeriner. Bu işler video paylaşım platformları üzerinden derslere aktarılarak devasa bir para ve insan tasarrufu sağlayabilir. Ayrıca her şehrin merkezi bölgelerine insanların gelip gitmekte tamamen özgür oldukları uygulama merkezleri kurulabilir. Yani mühendisler veya diğer iş kollarında okuyan kişiler buraya gelip dijital ortamda öğrendikleri bilgilerle deneyim kazanabilirler.

     

     Devletler, kurumlar ve şirketler devletin zoruyla dayatılan diplomalar yerine doğrudan şahısların yeteneğini ölçmeye yönelik kendi sınav programlarını hazırlayabilirelr. Ayrıca belki devletin dayattığı tek sınav yerine farklı sektörlerin dernekleri kurumlarına ait veya bu sınavları yapmayı iş edinmiş kurumların farklı farklı sınavlarından hangisini prestijli, inanılır ve kendi sektörlerine uygun görüyorlarsa insanlar o sınavları kendi seçimleri ile geçerli kılıp, niteliğini sorguladığı sınavları kendi istekleriyle geçersiz kılabilirler. Bu sayede üniversitelerde zorla dayatılan belki 20 belki 50 yıl öncenin demode bilgilerini öğretmek yerine sınav yapan kurumların da sürekli rekabeti ile her zaman güncel kalamaz mıyız ?








  • Türkiye’de üniversiteler zaten bilim üretmekten çok uzak olduğunu her yıl yayımlanan sıralama verilerinde görüyoruz.Bilim üretmekten çok memurluk mantığıyla ve ders anlatımını doğru düzgün yapamayan akademisyenlere de sahip.

    Onun yerine kişisel teşvik ve herkesin en etkili şekilde yararlanması için sınırlar ortadan kalkmalı gözlem ve deneye ağırlık verilmelidir.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Burada iki temel sorun olduğunu düşünüyorum.


    1 - Devletin sağladığı diploma rantinin arz ve talep dengesini doğal düzeninden uzaklaştırmış olması. Yani üniversite mezunlarının yüzde 80i okuduğu alanda çalışmıyorsa üniversitelerin yüzde 80i aslında ihtiyaç dışı yani var olmak için varılmış durumdadır. Dolayısıyla atildir ve topluma hicbirsey katmadan tam tersine toplumun sırtına yük olarak varolmaktadir.


    2- Bu durumun en büyük nedeni üniversitelerin bedava olmasıdır. Çünkü insanlar paranın toplum içerisinde üstlendiği rolü kavrayamamaktadir. Para bir değer aracı olduğu gibi ayrıca neye ne kadar ihtiyacımız var olduğunu gösteren bir işaret tabelasidir, önümüzü görmemizi sağlayan bir aractir, toplumun durumlara ve ihtiyaçlara sağlıklı tepki vermesini sağlayan vucut içerisindeki hormonlardir? Parayı ortadan kaldirirsaniz vücutta ne olduğunu bilemeyi, anlayamayız , duygularımız kör olur, felç oluruz. Ne ne kadar uretilmeli ? Ne ne kadar geliştirilmeli gibi pekcok konuyu onun parasal değerini arttırıp azaltarak belirler. Dolayısıyla parayı ortadan kaldırdığınızda insanların önlerini görmelerini ve ekonominin , insanların ihtiyaclarinin ne oldugunu bilemezsiniz , insanların önlerindeki feneri söndürerek karanlıkta acı çekerek yollarını bulmak zorunda bırakırsınız.


    Üniversitelerin gençleri yozlastirmasinin , onları curutmesinin nedeni budur. Üniversite mezunlarının intihar etmesinin ve onlardan çok daha niteliksiz bir tesisatci kadar değer görmemeleri in nedeni budur. Okumuş ve saygıdeğer olması gereken mühendis öğretmen gibi insanların asgari ücretle iş bulamaz hale gelmelerinin nedeni budur. Çünkü insan aklı ekonominin ihtiyaçlarını kavrayamaz veya göremez. Sadece sisteme para bosaltiriz ve bu paranın nereye gittiğine bakarak sistemi anlayabiliriz.


    Para yoksa öngörü yoktur.

    Para yoksa ihtiyaçları belirleme yoktur.

    Para yoksa gençlerin neyin iyi neyin kötü olduğunu reelde anlama yolları yoktur.

    Parasız toplum, hicbirsey hissetmeyen , felç olmuş bir vücut gibidir. Yaralarımızı ve hastalıkları izi, aciktiginizi veya atesinizin çıktığını hissedemeyen bir vücut gibidir.

    Düşünsenize yüzde 80i atıl durumda olan, öğrencilerine ve egitilmis insanlara en büyük zararı veren bu üniversitelerin kangren olmuş durumunu bile zar zor hissediyoruz. Neden çünkü para olduğunda hepsi bomboş kalacak olan bu uniler bedava olduğunda yeterince bosalmiyor. Çünkü beyine hastalığı iletecek para denilen uyariciyi yapay olarak bastırdık bu nedenle hastalık iyice yayılmış ve kangren olmuş ama başımızı kaldırıp egilecek ve sorunu çözecek bir irade dahi gosteremiyoruz. Uyuşmuş haldeyiz çünkü...


    Ayrıca rant ile yani devletin yapay diploma zorunluluğu yüzünden gençlerin para da odemedikletinden unilerde yığılması oradaki öğretim görevlilerinin öğrenci bulmak konusunda hiçbir zahmete görmemesine neden olur. Buda onların yozlasmasina , kendilerini geliştirmemesine ve makamlarına yapışmış hastalıklı bir düzen oluşmasına neden olur. Öğretim görevlisi maaşları devlet tarafından gerçeğe aykırı bir biçimde belirlenip halktan toplanan vergi ile ödenince, bu insanlara sürekli maaş ve öğrenci garantisi sunulunca yozlaşmaya - çürümeyi durdurmak imkansız hale gelir.


    Bu nedenlerden ötürü bırakalım devlet rantı ve güvencesi ortadan kalksın. Öğrenci ve diploma, maaş garantisi ortadan kalksın ve bu sayede gerçek öğrenci ve gerçek eğitmenler onların yapmak istediği herşeyi çürüten ve toplumu hasta eden kitlelerden arindirilsin...




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 9 Kasım 2020; 11:15:47 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yapay diploma zorunluluğundan ne kastediliğini pek adoğru anlamamış olabilirim. Türkiye gibi rekabetin düşük olduğu yerlerde diploma veya yeterlilik talepleri nispeten daha az. Avrupa'nın gelişmiş yerlerinde ilgili diplamanız olmadan su vanası bile taktırmazlar. ABD ve 'commonwealth' coğrafyası ise biraz daha serbest, sertifikasyona teşvik var. Türkiye de benzer bir politikayı takip ediyor görünüyor yalnız iç rekabeti kontrol etmediği için mesleki yetenekler daha geri bir seviyede devam ediyor.


    Para ve serbest piyasa siyaseti konusundaki eleştiriler bence haklı. Ne var ki eğitimi ve de eğitime konu olan bilim, sanat ve meslekleri bu dairenin içinde açıklayabilmek mümkün değil. (Talep doğrultusunda, ödenek çerçevesinde daha önemsiz bilimsel keşifler yapmak mümkün olabilir mi... veya hangi 'sviri akıllı' sektör CERN gibi bir araştırma merkezini talep eder... yayın sayılalrı ne anlatıyor... ek olarak yayınlara atıf yapılma sayıları araştırmaların dğerini tam olarak nasıl gösterebiliyor). Özellikle de üniversiteler sadece meslek eğitimlerinin alınıp verildiği yerler değillerdir. Meslekleri de doğuran temel bilgiler var.


    Mesleklerin önem kazanıp branşların çoğalması endüstri devriminden sonradır. Bence gözden kaçan nokta bu talepleri de yaratanın, hala gelişimini yaşadığımız üretim devrimi ve branşlamayı da talep edeniin dolaylı olarak ünversiteler olduğudur. Gerekirse kendi alanımdan sıkıcı derecede detaylı örnekler verebilirim. Son derece örgün bir şekilde çevreci ulaşım araçları, seyhat güvenliği gibi konular arz-talepten tamamen bağımsız bir şekilde devletler ve akademiler tarafından fikren geliştirilmiş ve talep edilmişlerdir. Katalitik dönüştürücülerden emniyet kemerlerine kadar pek çok gelişme devletlerin ve akademilerin talepleridir. Yani tüketim ve para alanında reklamcılık ve arz talep habitatı içinde şekillenen gelişmeler esasen akademik bulguların ikinci yaşayılarıdır, ve serbest piyasnın talepleriyle ortaya çıkmamışlardır. Benzer şekilde farklı sektörlerden örnekler çoğaltılabilir. Burada, kaynağın kendisi olduğu noktada üniversitlerin bence ve eşyanın tabiatı olarak da dünyanın kendi etraflarında dönmesini beklemeleri doğrudur.


    Türkiyenin dışından, evrensel bir akademik ve pratik tecrübden bakmıyorsanız dünyayı küçültmek pek mümkün. Birincisi Türkiye hala tam anlamıyla bir endüstri ülkesi sayılamaz. Üretim, düşük yetenek isteyen, buna göre seçilmiş üretim konularında low-talent tasarımlarla sürdürülür. Gerçekten mühendislikler, ve diğer mesleklerdeki sektörel arz-talebin nasıl çalıştığını gözlemek imkanı yoktur. İkinci olarak da üniveriste eğitimi siyasilemiş bir YÖK düzenlemesiyle idare edilir. Para konusundan çok daha önemli olarak, üniversiteler kendi öğrencilerini seçemez. Bugünse kontenjanlarını, ders yoğunluklarını bile kontrol edemiyorlar. Serbest piyasa eleştirisini burada da görmek gerekir.


    Eğitim temel bir haktır. Bu -mesela Alman yasalarında- eğitim almak ve eğitim vermektir. Eğitimcinin müfredat hakkı, dersin veriliş şekli ve seçeceği konularına karışılmama güvenceleri anayasal haklardır. Öğrenciler içinse yaşam boyu istediği zaman, çalışsın çalışmasın akademik eğitimine dönebilme haklarının ve kanallarının pratik olarak açık tutulmasıdır. Devletler bu güvenceleri sağlamakla görevlidir. Bu güvencelerin altında, üniversitlerde doğal olarak bahsedilen arz-talep çalışır. Dersleri beğenilmeyen eğitimciler bir süre sonra fakültede ders veremez hale gelebilirler. Bu, ben okurken Türkiye'de de kendi gelirini yaratabilen fakültelerde çalışıyordu.





  • Karbon 12 K kullanıcısına yanıt

    Burada devlet üniversitelerinin ortadan kalktığı bir senaryoda sadece şirketlerin üniversiteler kurup işletmesinden bahsetmiyoruz. Bunun yerine zenginler tarafından kurulmuş büyük dernekler insanlığa hizmet amaçlı kar amacı gütmeyen , insanlığa fayda sağlayan üniversiteler açabilirler. Yönetimleri konusunda daha esnek olabilirler. Bağış ve öğrencilerin kendilerini tercih etmesinden doğan kaynaklarla hayatlarını sürdürebilirler.

     

     Dernekler aracılığı ile üniversitelere bağış yapılması şu anki verimsiz sistemden çok daha faydalı olmaz mı ? Çünkü bireyler sadece güvendikleri ve işlerini doğru yapan üniversitelere bağış yapmak isteyeceklerdir. Doğuda bir üniversitenin kişiye özel ihale açtığına dair yayılan bir youtube videosu o üniversitenin bağışlarına direk olarak etki edeceği için üniversite yönetimleri yolsuzluk yapmadan önce bin defa düşünmeyecek midir ? Bugün her türlü yolsuzluğun ve adam kayırmanın varlığı bilinmesine karşın bunu yapanlar aldıkları devlet ödeneğinde 5 kuruş azalma olmayacağını bildikleri için bu kadar rahat değiller mi ?

     

     Son olarak ben branşlaşmanın ortadan kalkmasını istemiyorum sadece devletin belirlediği branşların niteliklerinin denetlenme işinin zaten başarısız olduğunu iddia ediyorum. Yani şu an devlet üniversitelerinin çoğundan mezun olan bir öğretmenin zaten öğretmen olma niteliğini karşılayamadığını, bir mühendisin zaten piyasanın istediği mühendislik niteliklerine sahip olmadığını iddia ediyorum. Yani branşlaşma sadece ad olarak var, reelde olmadığını söylüyorum. Bu nedenle branşlaşma niteliklerini belirleyen kurumun devlet yerine birden çok olmasını ve bu krumların hangisinin branş şartlarını doğru ölçtüğüne dair güvenin piyasada kendi kendine oluşup güvenin kendi kendine ortaya çıkmasını savunuyorum. Çünkü devlet zoruyla branşlaşmayı yapan kurum tek olduğu ve alternatif olmadığı zaman zaten branş niteliklerinin karşılanıp karşılanmadığının denetlenemediğini savunuyorum.

     

     Ayrıca dediğiniz bir nokta içinde şöyle konuşamaz mıyız ? Devletin kar getirmeyecek fakat toplumun yararına olan konularda bilim adamlarının çalışmasını sağlamak için illa kendine ait üniversiteler kurması gerekli midir ? Onun yerine kendiliğinden, şirket veya derneklerce kurulmuş üniversitelere belli alanlarda çalışmaları için ödenek ayırarak da bu bilimsel gelişmelerin ortaya çıkmasını sağlayamaz mı ? Üstelik üniversiteleri doğrudan işletmek yerine mevcut yapıları oturmuş, kendi kendilerini yöneten ve denetleyen üniversitelerin dışardan bir kaynak ile belli hedeflere yönlendirilmesi ve bu konuda birbirleri ile rekabete girmelerinin çok daha fazla faydasını görmez miyiz ?

     

     Örnek vermek gerekirse hangi şirket son model jet hızında hareket eden uçak yapmak için 70 milyar dolar para harcar ? Hangi şirket yeni bir tank üretmek için elini taşın altına koyar. Askeri teknoloji konusunda kurulmuş yerel şirketler devlet onlardan istediği için pekçok inanılmaz teknolojiyi geliştirmediler mi ve askeri sanayiden çıkan pekçok teknoloji ticari şirketler için devrim yaratmadı mı ? Üniversitelerde aynı şekilde dışardan devletin ortaya koyduğu çeşitli hedefler konusunda çalışarak ödenek alırlarsa birsürü yolsduzluk ve paranın yolda buhar olmasının önüne geçemez miyiz ? Ayrıca bu şekilde hedef odaklı kurumlarda akademisyen niteliği olmayan kişilerin belirlenmesi devlet odaklı kurumlardan çok daha rahat belli olmaz mı ?

     

     Bu sayede atıyorum, prag okulu veya Londra okulu gibi pekçok farklı geleneğin ortaya çıkmasına ve kendi görüşlerini geliştirmek konusunda çok daha istekli olmalarını sağlayabiliriz.

     

     Öte yandan tarihe baktığımızda kültür sanat ve bilimin gelişiminde burjuvazinin yükselişi ve bu tarz kar getirirp getirmeyeceğinden öte şahsi düşüncelerinin etkili olduğunu görmez miyiz ? Bilim sanat ve kültürün planlı bir biçimde geliştiğine pek emin değilim.

     

     Burada çok güzel bir konuya değinmişsiniz.' Birincisi Türkiye hala tam anlamıyla bir endüstri ülkesi sayılamaz. Üretim, düşük yetenek isteyen, buna göre seçilmiş üretim konularında low-talent tasarımlarla sürdürülür.' Bu cümleden anlamamız gereken şey nedir ? Türk iş gücü piyasasının üniversite mezunu, bu kadar üst seviye işgücüne talebi sınırlıdır. Dolayısıyla piyasa ne bu kadar çok üniversite ne de bu kadar çok üniversite mezunu istedi. Peki biz neden bu kadar çok okul yaptık ? Yanıtı çok basit bu kurumlardan mezun olanların prestiji için ve fakat ortaya çıkan durum tam tersi öğretmen ve mühendis gibi nitelikli olması gereken işlerin prestijinin ve piyasada aldıkları paranın asgari ücret seviyesine inmesine neden oldu.

     

     Dolayısıyla üniversite mezunu yaratmakla onların çalışacağı sektörün kendi kendine yaratılacağı gibi gerçeklikle bağdaşmayan bir görüşü terkederek bunun yerine piyasada bir sektör kurulup işçi, mühendis veya öğretmen talebi arttıkça üniversitelerin zaten talebe yanıt vermek için kendiliğinden ortaya çıkıp yayılacağı düşüncesi daha doğru değil midir ?

     

     Eğitimin temel bir hak olması (ilkokul ve ortaokul eğitiminden bahsetmiyorum), eğitimin bedava olması anlamına gelmez. Eğitimin bir hak olması eğitim için gerekli bedeli ödemeye hazır olan herkesin hiçbir ayrımcılığa uğramadan bu haktan yararlanması anlamına gelir. Yani paranız veya gerekli puanınız varsa bir üniversiteye girip okuyabilirsiniz fakat başkalarından zorla kesilen haraçlarla okumak bir hak değil başkalarının kazandığı paranın devletçe gaspı ve kişilerin rızası dışında dağıtımıdır.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 10 Kasım 2020; 11:8:43 >




  • sadece lise için konuşmak gerekirse, eğitim çerçevesinde olaya bakmışsınız ama bunun sosyo-psikolojik yönleri de var. Lise 15-18 yaş arası insanların beraber zaman geçirdikleri bir yer. bu bakımdan öğrencilerin psikolojik gelişimleri açısından birbirlerine yeknesak olması açısından önemli bir kurum. bunun haricinde TC devletinin çeşitli bayramlarla ve nispeten de olsa tarih kitaplarıyla öğrencilere Cumhuriyet Atatürk sevgisini aşıladığı da bir yer olarak düşünülmeli. hatta ulus devletin bütünlüğüne katkı sağlar dersek yanlış olmaz.


    Üniversitelere gelince... Devlet neden her yerde üni açıyor anlamış değilim acaba, az da olsa toplam nüfusun eğitim seviyesini yükseltmek mi istedi, yoksa işsizliği mi azaltmak istedi. bu bende bir soru işareti. Ancak olması gereken 10-15 iyi üniversite dışında diğer bütün üniversitelerin kapısına kilit vurulması ya da yerlerine "mesleki eğitim" müfredatında eğitim verilmesi gerektiğini düşünüyorum.


    adam girmiş öss'ye 5 mat sorusuyla mühendislik fakültesi kazanıyor saçmalığa bakar mısın. toplama çıkarmayı ancak yapabilen birine mühendisliğin temeli calculus nasıl öğretilebilirki?





  • Üniversiteler, liseler en azından iyisiyle kötüsüyle varlar. Bu da bir şey. Ama var olanı da iyileştirmek yerine kapatırsak çok şey kaybedeceğimiz kesin. 

  • Mevcut durum da çokta farketmez çünkü eğitim sistemimiz çok kötü.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Hiçbir sey
  • En iyi eğitim göründüğü kadarıyla iyi özel hocalar aracılığıyla veriliyor. İlk-ortaokul ve lise hocamlarımın genellikle monoton anlatımından ziyade özel hoca rolüne soyunan ebeveynlerimin evdeki ders çalıştırma çabalarından ve itinalı detaycılığından daha çok bilgi öğrendiğimden eminim. Bir yandan üniversite çağında artık birisinin başkasından alan bir öğrenciden ziyade, kendi kendine öğrenmeye çalışan, elinin altındaki kaynaklardan meraktan gelen bir zevkle istifade eden, kendisini araştırma evrenine atmış bir birey olması gerekiyor. Üniversitenin fonksiyonu böyle bireylere gerekli donanım, teşvik ve ortamı sağlamak. Kesinlikle üst düzey bir lise olmak değil. Türkiye'de üniversiteleri akademik jargon ve literatür kullanan bir tür yüksek lise şeklinde kurguluyorlar. Her yere üniversite adı taşıyan bu yüksek liseleri açıyorlar, bir sürü akademik ağırlığı ve bilgi düzeyi şüpheli görünen insanı bu söz konusu mekanlarda kadro yapıyorlar. Bu çok yanlış. Statü ve sıfat uğruna noksan, pseudo - kurumlar yaratılıyor. Liseler bu çerçevede üniversite adını alıyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.