|
Bildirim
|
Dil öğrenmeyi ilk olarak bir tekniğe ya da bir kavrama dayandırmak kesinlikle yanlış olacaktır. Dilin kesinlikle duyma organı sayesinde geliştirildiğine ve konuşulabileceğine inanıyorum, çünkü ben o şekilde öğrendim. Evet, her insan ana dilinde düşünür, bence. Ayrıca insan zihnini zorladığı sürece o yolda çok daha emin adımlarla ilerleyebilir, yani siz burada örneğin Boşnakça'yı öğrenmek istiyorsanız, ya sizin anne-babanız kendi aralarında Boşnakça konuşacak, ya da sizin Bosna'da, Sırbistan'da, Hırvatistan'da yani o dilin konuşulduğu bir ülkede olmanız gerekiyor ki öğrenme zorunluluğu olduğunu fark edesiniz. Bunun dışında Türkiye'de yaşayıpta mesela bir dil öğrenmek isteyen bir insan sağda, solda günde en fazla reklam panoları vs. dış etkenler dışında o dil hakkında sürekli terimler duymadığı için o dili konuşamaz.
Siz işi gramerde bitirmeye kalkarsanız, belki hepsini anlarsınız ancak hemen o anda anlayamazsınız, Türkçe'ye çevirme zorunluluğu hissedersiniz, çünkü karşınızdaki kişinin gerek lehçesi gerek ses tonu ve söyleyiş hızı sizi bir anda anlamak zorunda olduğunuz için çevirmeye sevk eder, bu çok normaldir ve anlayamamanızda normaldir. Şöyle ki siz, o kelimenin yazılışını bilmeseniz dahi, eğer ki sürekli aktif olarak bir yerlerden kelime ve cümle kalıplarını duyuyorsanız, aradan uzun zaman geçse dahi başka bir insandan aynı cümleyi duyduğunuzda o cümleyi kesinlikle Türkçe'ye çevirmezsiniz zaten daha önceden bildiğiniz için kalıp kelimeler ve cümleler ( Kişinin lehçesi, ses tonu ve akışı ) sizi etkileyemez. Tak diye anlayıp, cevap verebilirsiniz. Cümle kurma işiyse yine benzerdir, siz daha önce konuşmak istediğiniz dilde o cümleyi kurmadığınız ya da duymadığınız için kendi ana dilinizden çevirerek kurmaya çalışmak da çok normaldir. Bazı cümleler, özellikle günlük konuşma dili içerisindeki cümleler genellikle kalıptır, bunları zamanla duyduğunuz için düşünmeden konuşmanız olağandır. Buradan başlanabilir, dil öğrenmek isteyenler. Tabi ki bazı kalıplar vardır o dile özgü, siz kendi dilinizde düşünüp, söylediğiniz de komik duruma düşebilirsiniz. Elbette ilk aşamada Türkçe düşüneceksiniz ancak karşınızdaki kişi sizi anladığı takdirde, bir başka kişiyle bir daha ki görüşmenizde sorulan benzer soruya artık daha önce Türkçe olarak düşünüp, çevirdiğiniz o cümleyi bir daha düşünmeden tak diye daha önceden kurduğunuz sözcüklerin yanı sıra o söz dizisini(cümleyi) anında kurmadan söyleyebilirsiniz. Ben en azından bu şekilde öğrenip, şu an Boşnakça'yı konuşabiliyorum. Daha net bir şekilde bu işe basitçe bir örnek vereyim; Her insan dil öğrenebilir, bunun kesinlikle yetenekle ya da vs. başka bir şeyle alakası yok. Hemen hemen her insan günümüzde bilgisayar kullanıyor, kullanmaya başlamadan önce ben de dahil birçok insan klavyede bir şey yazmaya kaltığımızda bir kelimeyi 20-30 saniyede ortalama yazdığımız günlerimiz olmuştur, şu an klavyeye bakmadan 10 parmak bir şekilde yazabiliyorum. Aktif olarak bilgisayarı kullanan hemen her insanda zaten yazıyordur, sadece ekrana bakarak nasıl yazabiliyorum? Oysa ki bana A harfinin, G harfinin, U harfinin klavyede yanında hangi harfin bulunduğunu sorsanız emin olun bakmadan size kesin bir cevap veremem. Ancak iş yazı kısmına geldiğinde hangi harfin yanında hangi harf olmadığını bilmememize rağmen şakır şakır bakmadan yazabiliyoruz, çünkü iş ezberde bitmez tamamiyle iş, zihninizde oluşmuş kalıplarda biter. Bazı harfleri sürekli yan yana kullandığınız için siz farkında olmasınız dahi sözel olarak olmasa da pratikte ezberlersiniz. Umarım anlatabilmişimdir. |
Benim iki kuzenim iş için Amerika'ya gittiler ve 10 yıldan fazladir oradalar.. İngilizce'leri anadili gibi, konuşma aksamıi anlama ve anlamaya tepki verme Türkçe gibi gerçekleşiyor.. Bir Amerika'lıdan farkı yok.. O nedenle deneysel filan yalan.. İnsan ne yapmak istiyorsa beyin buna aciktir ve beyin herşeyi kabul eder.
Sen yeterki beynini odakla ve gerisini zamana birak. |
Öncelikle şu an İngilizce seviyeniz nerede bilmiyorum ama Beginner bile olsanız hiçbir şey için geç olduğunu düşünmüyorum. Kurs tavsiye etme demişsiniz ancak Intermediate-Upper Intermediate seviyesine kadar kursa gidilmesi taraftarıyım ben. İyi araştırılması dahilinde elbette.
Şöyle de bir şey var belirli bir seviyeden sonra ilerletmek için o dilin konuşulduğu yerde bir süre bulunulması gerekiyor diye düşünmekteyim. Türkiye'nin en iyi İngilizce kursuna gidin, İngilizce pratik yapıp kurs bittikten sonra ister istemez ana dile dönünce bir yerde tıkanıyor olay, ilerlemiyor. Yurtdışına çıkmadan da iyi seviyede İngilizce bilenler var elbet ama o da çok küçük yaştan alınan kaliteli eğitim ile alaklı bir durum. Size tavsiyem bir kursa yazılın, Intermediate, isterseniz Upper Intermediate'a kadar bu kursa devam edin ama yaptıklarınız sadece kurs ile sınırlı kalmasın. Amerikan, İngiliz dizileri, filmleri izleyin, söylenenleri yakalamaya çalışın. İngilizce altyazı ile izleyin belirli bir süre sonra. Hepsinden sonra da yurtdışına bir süre çıkma fırsatını kollayın. Bu kadar tavsiye veriyorum ama sen nesin be diyebilirsiniz. Yukarıda yazdıklarımın aynısını ben de yaşadığım için yurtdışı fırsatı kolladım her zaman, seneye bir yıllığıa İsveç'de olacağım, Erasmus programı ile. Gitmeden önce de yine bir İngilizce kursuna yazıldım tekrar olsun, üstüne bir şeyler katayım diye zira ciddi bir kelime hazne boşluğum var. Kursun haricinde Speaking Cafe tarzı yerlere gidip Speaking kısmını iyice geliştirmeye çalışıyorum. Ama kelime haznesi kısıtlı olunca bir yere kadar gidiyor Speaking'de. ... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
|
|
|