Şimdi Ara

Einstein ve Din

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
12
Cevap
0
Favori
1.082
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Einstein, gelmiş geçmiş en büyük bilim adamlarından biri olarak görüldüğü için, onun Tanrı ve Din meselesine nasıl baktığı, bir tanrıya inanıp inanmadığı merak edilmiştir.

    Bu konuda Einstein'ın gıyabında bir çekişme olduğu söylenebilir. Bazıları tarafından, Einstein'ın bir sözünden hareketle onun Tanrı’ya ve dine inandığı ileri sürülür. Einstein’ın bu sözü şudur: "Dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür." (Science without religion is lame, religion without science is blind.)

    Şimdi kısaca, Einstein'ın "Dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür." sözünün bağlamını, onun dinden, bilimden, tanrıdan ne anladığını ve esasında dincilerin hiç de savunamayacağı ve destek alamayacağı bir kişi olduğunu göstermeye çalışacağız.

    GELENEKSEL DİNLERİN TANRI ANLAYIŞINA KARŞI:


    Bir kişisel Tanrı anlayışı bana oldukça yabancıdır ve hatta naif görünüyor. Ama kelimenin bildik anlamı içinde bir freethinker (özellikle dogmaları reddeden düşünce tarzı) da değilim çünkü görüyorum ki, bu, temel olarak, naif batıl inanca karşı özellikle karşı olmaktan kaynaklanan bir tutumdur. Hissiyatım, doğa yasaları olarak formüle etmeye çalıştığımız Evrenin derin uyumunu anlamak için insan zihninin yetersizliğinin bilincine sahip olduğum ölçüde dinseldir.

    Kaynak: Albert Einstein in a letter to Beatrice Frohlich, December 17, 1952; Einstein Archive 59-797; from Alice Calaprice, ed., The Expanded Quotable Einstein, Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 2000, p. 217.

    Bana öyle geliyior ki, kişisel Tanrı anlayışı antropolojik bir kavramdır ki ben bunu ciddiye alamam.

    Kaynak: Albert Einstein, 1947; from Banesh Hoffmann, Albert Einstein Creator and Rebel, New York: New American Library, 1972, p. 95.

    İnsanın ölümsüzlüğüne inanmıyorum ve etiği, gerisinde insanüstü hiçbir otoritenin olmadığı sadece insani bir kaygı olarak görüyorum.

    Albert Einstein, letter to a Baptist pastor in 1953; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981, p. 39.

    Varolma nedenleri bize göre bir Tanrı tarafından, aslında sadece insanın zaafının bir yansımasından başka bir şey olmayan bir Tanrı tarafından belirlenmiş olan, bu yaratılmış şeyleri ödüllendiren ve cezalandıran bir Tanrı tasavvur edemiyorum.

    Albert Einstein, quoted in The New York Times obituary, April 19, 1955; from George Seldes, ed., The Great Thoughts, New York: Ballantine Books, 1996, p. 134. )

    Bir insanın etik davranışı, esaslı bir şekilde, iyi ilişkilere, eğitime, sosyal bağlara ve ihtiyaçlara dayanması gerekir; dinsel hiçbir temele gerek yoktur. Eğer kişi, cezalandırılma korkusu ve ölümden sonra ödüllendirilme umuduyla davranmak zorunda olsaydı gerçekten de acınacak halde olurdu. Bu nedenle dinsel kurumların neden daima bilime karşı savaştığını ve onun yolundan gidenlere karşı baskı yaptığını anlamak kolaydır.

    Albert Einstein, "Religion and Science," in the New York Times Magazine, November 9, 1930, pp. 3-4; from Alice Calaprice, ed., The Expanded Quotable Einstein, Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 2000, pp. 205-206.

    Bir insanın gündelik eylemlerininin ölümden sonra cezalandırılma korkusuyla ölçülendirilmesi gerektiğine ya da onun iyi şeyler yapması, çünkü bu yolla öldükten sonra ödüllendirileceği yolundaki düşünceye inanmıyorum. Bu anlamsız. Bir insana yaşamda rehberlik yapacak şey, onun etiğe ne kadar önem verdiği ve başkalarını ne kadar düşündüğü olmalıdır.

    Albert Einstein; from Peter A. Bucky, The Private Albert Einstein, Kansas City: Andrews & McMeel, 1992, p. 86.

    Yaşam korkusu ya da ölüm korkusu ya da kör inanç temeli üzerinde bir Tanrı kavramını kabul edemem. Size kişisel bir Tanrı olmadığını kanıtlayamam, ama onun hakkında böyle konuşuyor olsaydım bir yalancı olurdum.

    Albert Einstein; from Ronald W. Clark, Einstein: The Life and Times, New York: World Publishing Company, 1971, p. 622.

    Ben asla Doğaya bir amaç ya da hedef, ya da insanmerkezci olarak anlaşılabilecek herhangi bir şey yüklemedim. Doğada gördüğüm şey, bizim oldukça yetersiz bir şekilde kavrayabileceğimiz ve insanı küçük bir varlık hissiyle dolduracak olağanüstü bir yapı olduğudur. Bu gerçekten mistisizmle hiçbir ilgisi olmayan bir dinsel duygudur.

    Albert Einstein, replying to a letter in 1954 or 1955; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981, p. 39.

    Kişisel tanrı anlayışı insan merkezci bir kavramdır, bunu ciddiye alamıyorum.

    Albert Einstein, letter to Hoffman and Dukas, 1946; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981.

    Tanrı’nın evrenle zar atacağına inanamıyorum.

    Albert Einstein on quantum mechanics, published in the London Observer, April 5, 1964; also quoted as "God does not play dice with the world." in Einstein: The Life and Times, Ronald W. Clark, New York: World Publishing Co., 1971, p. 19

    Tanrı sözü benim için insanoğlunun zayıflığının bir ifadesinden ve ürününden başka bir şey değildir. İncil, saygıdeğer bir kolleksiyon, ama oldukça çocukça olan ilkel düzeydeki efsaneler. Ne kadar ince olursa olsun hiçbir yorum, benim için bunu değiştiremez.

    Benim için Yahudilik tüm diğer dinler gibi en çocukça batıl inançların vücut bulmuş halidir.

    ATEİSTLERE KARŞI:

    Evrende böylesi bir uyumdan dolayı, ki bunu ben, sınırlı insan zihnimle görebiliyorum, ama yine de Tanrı’nın var olmadığını söyleyen insanlar var. Beni gerçekten kızdıran şey ise bu kişilerin görüşlerini desteklemek için benden alıntı yapmalarıdır.

    Albert Einstein, according to the testimony of Prince Hubertus of Lowenstein; as quoted by Ronald W. Clark, Einstein: The Life and Times, New York: World Publishing Company, 1971, p. 425.

    Bir Cizvit rahibin bakış açısına göre, ben elbette her zaman bir ateisttim. (…) Tekrar tekrar söyledim, bence kişisel Tanrı anlayışı çocukçadır. Bana bilinemezci diyebilirsiniz, ama en çok, gençliğinde dinsel prangalarla beyni yıkanmış olan ve bundan kurtulmanın içerdiği acı dolu eylemden kaynaklanan hevesle hareket eden profesyonel ateistin savaşçı ruhunu paylaşmıyorum. Ben doğanın ve kendi varlığımıza ilişkin olarak zihinsel kavrayışımızın zayıflığına karşılık gelen alçakgönüllü bir tutum izlemeyi tercih ediyorum.

    Albert Einstein, to Guy H. Raner Jr., September 28, 1949; from Michael R. Gilmore, "Einstein's God: Just What Did Einstein Believe About God?," Skeptic, 1997, 5(2):64.

    Yiyeceklerini, cahillik ve boş inançtan çıkar elde edenlerin yararını koruyarak elde eden pek çok köpek tarafından kovalandım. Yine fanatik ateistler var. Onların hoşgörüsüzlüğü aynı dinsel fanatiklerin hoşgörüsüzlüğü gibidir ve ikisi de aynı kaynaktan gelir. Onlar mücadeleyle zincirlerinden kurtulmuş olan ama yine de onun ağırlığını hisseden köleler gibidir. Onlar, geleneksel “kitlenin afyonu”na karşı kin içinde, gökkubbedeki müziği duyamayan yaratıklardır.

    — Einstein to an unidentified adressee, Aug.7, 1941. Einstein Archive, reel 54-927, quoted in Jammer, p. 97

    DİNSEL TARAFI

    Benim dinselliğim, kendini az biraz, bizim zayıf ve geçici olan anlama yetimizle anlayabileceğimiz kadarıyla, ortaya koyan, sonsuz yüksek tine alçakgönüllü bir hayranlıktan ibarettir. En yüksek öneme sahip olan ahlaktır, ama bizim için, Tanrı için değil.

    Albert Einstein; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981, p. 66.

    Elbette benim dinsel inançlarım konusunda okuduklarınız yalandı, öyle bir yalan ki, sistematik olarak tekrarlanıyor. Ben kişisel bir Tanrı’ya inanmıyorum ve bunu hiçbir zaman inkar etmedim ve açık bir şekilde ifade ettim. Eğer bende dinsel olarak adlandırılabielcek bir şey varsa, o sadece, bilimsel çabamızın ortaya çıkarabildiği kadarıyla dünyanın yapısına duyduğum sınırsız hayranlıktır.

    Albert Einstein, in a letter March 24, 1954; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981, p. 43.

    Bilimden ne anladığımız konusunda ortak bir noktaya gelmek zor olmaz. Bilim, mümkün olduğunca eksiksiz bir şekilde, bu dünyanın algınabilir görünüşler dünyasını bir bütünlük içerisinde sistematik düşüncenin yol ve yöntemleriyle ortaya koymak için çabalayan yüzlerce yıllık bir çabadır. (…) Ama dinin ne olduğunu sorduğum zaman kolayca bir cevap bulamıyorum. (…)

    Bu nedenle ilkin dinin ne olduğunu sormak yerine, bana dinsel bir varlık izlenimi veren bir kişiyi karakterize eden şeylerin neler olduğunu sormayı tercih etmem gerekir: dinsel olarak aydınlanmış bir kişi, bana, bencil isteklerinin prangalarından kendini kurtarmış ve olağanüstü kişisel değerlerinden dolayı düşüncelerle, duygularla, büyük amaçlarla meşgul olan bir kişi olarak görünüyor. (…) Buna göre, dinsel bir kişi, bu olağanüstü hedeflerin ve amaçların ki bunlar ne rasyoneldir ne de rasyonel temelde olması gerekmektedir, öneminin ve yüceliğine sahip olmak anlamında bir dindardır. (…) Bu anlamda din insanoğlu için, bu değerleri ve amaçların farkındalığını açık kılmaya ve geliştirmeye ve sürekli bir şekilde etkilerini genişletmeye ve yaymaya çalışan yüzlerce yıllık bir çabadır. Eğer bir kişi din ve bilimi bu tanımlara göre anlarsa, bu durumda bu ikisi arasında bir çatışma çıkması imkansızdır. Çünkü bilim sadece Nedir’i tespit edebilir, Ne olması gerekir’i değil ve kendi alanı dışında her türden değer yargısı zorunlu olarak ortaya çıkar. Din ise sadece insan düşüncesinin ve eyleminin değerlendirmesiyle uğraşır: olgular arasındaki ilişkilerden ve olgulardan bahsedemez. Bu yoruma göre geçmişte din ve bilim arasındaki iyi bildiğimiz çatışmaların hepsini konuyu yanlış anlamaya bağlamak gerekir.

    Örneğin, tartışma, dinsel bir topluluğun İncil’de kayıtlı tüm ifadelerin mutlak doğruluğunda ısrar etmesiyle ortaya çıkar. Bu dinin bilime müdahale etmesi anlamına gelir; bu, Kilise’nin Galileo ve Darwin’in öğretilerine karşı yaptığı mücadeledir. Diğer yandan ise bilimin temsilcileri çoğunlukla temel sonuçlara, bilimsel değerlere ve amaçlara bağlılık içinde ulaşmaya çalışmışlardır ve bu yolla kendilerini dine karşı bir konuma sokmuşlardır.

    Şimdi, bilim ve dinin alanları birbirlerinden açık bir şekilde ayrılmış olsa bile, yine de aralarında karşılıklı güçlü ilişkiler ve bağlar vardır. Din amacı belirlerken, bu amaca ulaşmada hangi yolların katkı sağlayacağını bilimden öğrenir. Ama bilim sadece doğruluk ve bilmek peşinden tutkuyla gidenler için yaratılmıştır Bu duygunun kaynağı ise dindir. (…)Böyle bir derin inanca sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bunu şöyle ifade edebilirim: dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür.


    Albert Einstein Religion and Science, appeared in the New York Times Magazine on November 9, 1930 pp 1-4. It has been reprinted in Ideas and Opinions, Crown Publishers, Inc. 1954, pp 36 - 40.

    DİNSEL İNANCI

    Benim görüşlerim Spinozanınkine yakındır: Düzenin, bizim sadece belli bir ölçüde ve yetersiz bir şekilde kavrayabileyeceğimiz mantıksal yalınlığına duyulan inanç ve bunun güzelliğine duyulan hayranlık.

    Kaynak: Albert Einstein, 1947; from Banesh Hoffmann, Albert Einstein Creator and Rebel, New York: New American Library, 1972, p. 95.

    Biz Spinoza’nın izleyicileri, Tanrı’yı, bütün varolanların harika düzeni ve yasalılığı ve insanda ve hayvanda kendini ortaya çıkardığı ölçüe onun ruhu içinde görürüz.

    From a letter to Eduard Büsching, Oct. 25, 1929, Einstein Archive, reel 33-275, quoted in Jammer, p. 51:

    “Tanrı’ya inanıyor musun?” sorusuna Einstein’ın cevabı:

    Varolanların düzenli uyumunda kendini gösteren Spinoza’nın Tanrısı’na inanıyorum, insanların kaderiyle ve eylemleriyle ilgilenen bir Tanrı’ya değil.

    Autobiographical Notes (1949, p.103)

    Benim Tanrıya ilişkin tutumum bir bilinemezcinin tutumu gibidir. Yaşamın daha iyi hale gelmesi ve yüceltilmesi adına ahlaki ilkelerin temel bir öneme sahip olması gerektiğine yönelik güçlü bir düşüncenin, bir yasa koyucu fikrine ihtiyaç göstermediğine, özellikle ödüllendirme ve cezalandırma temelinde hareket eden bir yasa koyucuyu fikrine ihtiyaç göstermediğine kaniyim.

    Albert Einstein in a letter to M. Berkowitz, October 25, 1950; Einstein Archive 59-215; from Alice Calaprice, ed., The Expanded Quotable Einstein, Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 2000, p. 216.

    Ben kesinlikle bir ateist değilim ve kendime panteist diyeceğimi de sanmıyorum. Sözkonusu problem, sınırlı zihnimize göre çok geniştir. Çeşitli dillerde yazılmış kitaplarla dolu büyük bir kütüphaneye giren küçük bir çocuk gibiyiz. Çocuk bu kitapları birinin yazmış olduğunu bilir. Nasıl olduğunu bilmez. Kitapların yazıldıkları dilleri anlamaz. Çocuk bulanık bir şekilde bu kitapların düzenlenişinde gizemli bir düzen olduundan şüphe duyar, ama onun ne olduğunu bilmez. Bana öyle geliyor ki Tanrı’ya yönelen en aydın insan varlığının dahi tutumu böyle bir şeydir. Evrenin harikulade düzenlenmiş olduğunu ve belli yasalara uygun hareket ettiğini görüyoruz ama bu yasaları sadece bulanık bir şekilde anlayabiliyoruz. Spinoza’nın panteizmine hayranım, ama onun modern düşünceye katkısına çok daha fazla hayranım, çünkü o ruh ve bedeni, iki ayrı şey değil de bir bütünmüş gibi gören ilk filozoftur.

    Frankenberry, Nancy K. (2009-08-11). The Faith of Scientists: In Their Own Words. Princeton University Press. p. 153. ISBN 978-0-691-13487-1.

    Tüm bu –dinsel- tiplerde ortak olan Tanrı kavramı insanmerkezci karakteridir. (…) Ama tüm bunlarda bulunan dinsel deneyime dair bir üçüncü aşama vardır, saf haliyle çok seyrek olmakla birlikte: ona kozmik dinsel duygu adını vereceğim. Bu duyguyu, hiç yaşamamış birine, özellikle buna karşılık gelecek Tanrı’ya ilişkin hiç insanmerkezci olmayan bir kavrama sahip olmayan birine izah etmek çok zordur.

    Kozmik dinsel duyguyu insanlar birbirlerine nasıl iletebilirler, hele ki Tanrı’ya ilişkin bir tanım vermiyorsa, bir teoloji öğretisi vermiyorsa? Bence, sanat ve bilimin en önemli işlevi, onu almaya açık olanlar için, bu duyguyu diriltmek ve canlı tutmaktır.

    Bu şekilde din ile bilimin ilişkisine dair, bilindik olandan çok farklı bir kavrama ulaşıyoruz. Bir kişi konuyu tarihsel olarak ele alsa, bilim ve dinin uzlaşmaş karşıtlıklar olarak görmeye başlar.

    (…) Ben iddia ediyorum ki kozmik dinsel duygu bilimsel araştırma için en güçlü ve muhteşem güdüdür. (…) Bir insana böyle bir gücü kozmik dinsel duygu verebilir. Bir çağdaşım söylemişti, haksız olmayarak, bizim materyalistik çağımızda ciddi bilimsel araştırmacılar tek en derin dinsel insanlardır


    New York Times Magazine on November 9, 1930 pp 1-4. It has been reprinted in Ideas and Opinions, Crown Publishers, Inc. 1954, pp 36 - 40. It also appears in Einstein's book The World as I See It, Philosophical Library, New York, 1949, pp. 24 - 28.)

    Geleceğin dini kozmik bir din olacak. Kişisel Tanrıyı aşmalı ve dogma ile teolojiden kaçınmalıdır. Hem doğal hem de tinsel dinselliği kuşatarak, anlamlı bir bütünlük olarak doğal ve tinsel her bütün her şeyin deneyiminden doğa bir dinsel duygu üzerinde kurulu olmalıdır. Budizm bu tanıma cevap verir. Eğer modern bilimsel ihtiyaçlarla başa çıkabilecek herhangi bir din varsa o Budizm olur. Eğer insanlar sadece cezalandırılmak korkuyusla ve ödüllendirmek umuduyla iyi insan iseler, bu durumda, gerçekten çok üzgünüz.

    Albert Einstein, quoted in Madalyn Murray O'Hair, All the Questions You Ever Wanted to Ask American Atheists (1982) vol. ii., p. 29


    KAYNAK: MİLLİYET BLOG



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi StativeDread -- 19 Haziran 2016; 3:54:47 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Dogmatik yapının din değil iki insan arasındaki munasebet olduğunu anlıyorum.

    Değişmez kurallar silsilesi kitap kainat ikileminde insanın bulduğu yazınsal eserlere benziyor.

    Aslında bu bölümde veya herhangi bir yerde tartışılan dogmanın da insan eli urunler olduğu anlaşılmakta.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Deist bir anlayışa sahip biri gibi duruyor.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Katılıyorum.
  • Yaptığı farklı açıklamalar sanki Einstein'ın kafası biraz karışıkmış gibi gösterse de, aslında net bir fikri varmış..
    Einstein tanrıya inanır mıydı?
  • Ben agnostik sonucunu çıkarttım. Ateist ve Teist'ler için herşey bellidir araştırmaya gerek yok ama agnostisizm araştırmacı olmayı gerektiriyor. dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür deme sebebi bu. Tabiki mevcut dinlerden bahsetmiyor demek istediği şu; ikna edilmiş ile yola çıkılmaz. yola inanmış ile çıkılır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 9 Haziran 2020; 16:4:20 >
  • bılım ınsanlarının ırk dıl dınlerından cok teorı veya deneylerını merak ettıgımız de genclıkten umutlu olabılırız..

    ustune alınma.surda dursun..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sething -- 9 Haziran 2020; 20:17:25 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Tanrı'nın varlığı ya da yokluğu ikisi için de somut kanıt yok dinleri geçebiliriz bolca kanıt var ayrıca tanrı varsa bile her şeye gücü yeten ol diyince olduran değil
  • Kanıt olsaydı inanç olmazdı haklısın, peki sence hangisi daha olası?
    1: Tanrı ezelden beri var,
    2: Tanrı yok evren ezelden beri var

    Bana göre mantıken 2 sezgisel 1 daha olası geliyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 9 Haziran 2020; 21:57:50 >
  • Bir deist, agnostik veya ateistin fikirleri eşit derecede doğrulanabilir veya yanlislanabilir. Hiçbir fikir diğerinden daha, mantıklı ve üstün değildir.
    Bunu ben bir ateist olarak söylüyorum. Bir deistle ve agnostikle sabaha kadar tartişsam hiç kimse birbirine üstünlük kuramaz.
    O zaman niye deist değil ateistim.
    Çünkü maddenin sonsuzluğuna inanıyorum. Bilim bize bunu söylüyor.
    Maddenin sonsuz olması tanrı fikrini yok eder mi.
    Semavi dinlerin tanrısını yokveder ama deistlerin tanrısını yok edemez.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ezeli evren derken kainatı kastettim bigbang den öncesi de olabilir evrenin genişlemesi kainatın başlangıcı vardır anlamına gelmez sonsuzluk paradoksu kafamı kurcalıyor ama aynı şey tanrı için de geçerli varlık ezeli olamazsa tanrı da olamaz? bence sonsuzluk paradoksu bakış açımızın yanlış olduğunu gösteriyor ya da ortada sorunlu bir kainat var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 10 Haziran 2020; 0:2:6 >
  • quote:

    Craig’in bilfiil sonsuzun tutarsız olduğuna yönelik argümanı-birinci argümanı- Tanrı’ya uygulanamaz, hayır. O argümanlar fiziksel şeylerin bilfiil sonsuz olamayacağı üzerine kurulu. Tanrı fiziksel değilki.

    Bu argüman metafiziksel varlıklara uygulanamaz diyorsun biz sadece etten kemikten ibaret değilsek bir ruha ya da fizik ötesi unsurlara sahipsek biz de metafiziksel varlık sayılır ezeli ve ebedi olabiliriz yani bizden daha üstün bir varlık kanıtlanmıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 10 Haziran 2020; 1:10:59 >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.