Şimdi Ara

Erkeğin erkekliğini elinden alan kadın!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
606
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • 45 yaşında bir kadın yazar, her kitabında erkeği şekilden şekle sokuyor. Ve o, bir yıl "retroseksüel", bir yıl "metroseksüel", bir yıl "überseksüel" diye kavramlar icat ettikçe biz hepten kimlik bunalımına giriyoruz.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Can Dündar / Milliyet Pazar
    Susturun şu kadını!

    Adı: Marian Salzman... 45 yaşında... Bekar ve çocuksuz bir kadın... Dünyanın beşinci büyük reklam ajansında strateji şefi...
    Ama ona "trend gurusu" deniliyor.
    Dünyayı etkisi altına alacak eğilimleri önceden kokluyor ve ilan ediyor.
    "Yakın Geleceğin Akımları" adlı bir kitabı var.
    Mesela 1970'lerde "nostalji rüzgarı"nın gelmekte olduğunu öngörüp haber vermiş.
    Sonra Bridget Jones tarzı yalnız ve başarılı kadınların devrinin yaklaştığını hissedip reklamcıları uyarmış:
    "Yeni tüketici hedefiniz bu kadınlardır. Dikkat!"
    Şimdilerde ise kadınların yorucu iş hayatından, eve dönüş hazırlığı yaptıklarını duyuruyor.

    Erkeğin geleceği
    Salzman'a asıl şöhret sağlayan öngörüsü "Metroseksüel erkekler" oldu.
    Geçen yıl yayımladığı "Erkeklerin Geleceği" raporunda reklamcıların yeni hedeflerinin modaya ve bakımına düşkün erkekler olacağını yazdı.
    Elbiselerini özel terzide diktiren, boşluklara saç ektiren, düzenli olarak tırnak törpületen ve en iyi dostlarını kadınlar arasından seçen erkeklerin devri geliyordu.
    Metroların yeni erkek cinsi bu olacaktı.
    Tabii hepimiz heyecanla karşıladık bu öngörüyü... Demek "retroseksüel erkek" yani "maço" tamamen tarihe gömülüyordu.
    Yeni Valentino'muz erkek erkeğe barlarından değil, güzellik salonlarından çıkacaktı.
    40 yıllık berberimizi değiştirdik; kuaförlere terfi ettik.
    İşten güçten vakit ayırıp tırnaklarımızı cilalatıp törpülettik.
    Hâlâ biraz bıyığı kalanlar son tüyleri de kazıttı. Salaş bir kotla gün tüketenler özel terzilere çuvalla para akıttı.
    Ve zar zor, öngörüden yaklaşık bir yıl sonra "metroseksüel" olduk.

    Çok geç
    Sonra geçen hafta bir de ne görelim:
    Salzman yine bir rapor yazmamış mı?
    Heyecanla okuduğumuz yeni rapor başbaşka bir öngörüyü duyuruyordu:
    "Metroseksüellik öldü, yaşasın überseksüellik!"
    Haydaaaa!
    Cilalı tırnaklarımızı yiye yiye okumaya başladık:
    "Metroseksüeller kendi görünüşleri ve yaşam biçimlerine saplanıp kalmıştı. Überseksüel erkek eski tarz maço heteroseksüelliğe geri dönüyor. Kendine güvenli, erkeksi duruşunu koruyan, iyi şarap ve kaliteli puro seven, siyaseten bilinçli, dünyanın gidişatı ile ilgili, kaliteyi önemseyen ve sırdaş olarak erkekleri seçen erkekler geliyor."
    Bakar mısınız duruma!
    Sen metroseksüel görüneceğim diye onca yıllık bıyıklarını kes, maçoluğu, puroyu, küfrü bırak, cilt bakım kursuna yazıl, tak takıştır, sür sürüştür, sırdaş kadınlar bul, sonra hanımefendi fikir değiştirsin; "Onlar öldü, tersi geldi" desin, bir tutam bıyık ve gerdirilmiş gözaltı kırışıklıklarıyla kal ortada...

    Erkekliğin krizi
    Çare yok; "überseksüellik" akımını atlamamak için yeniden kas yapacağız, bıyık bırakacağız, eve iyi şarap alacağız, erkek dostlara geri dönüp yine siyaset konuşacağız.
    Lakin biz bunları yapana kadar Salzman yeni bir "seksüellik" yumurtlayacak ve tam modayı yakaladım derken demode kalmanın acısını tadacağız.
    Salzman'ı susturmanın bir yolunu mu arasak?
    Yoksa trendleri boşverip başımızın çaresine mi baksak?
    Bütün bu saçmalıkların tek bir nedeni var:

    Erkek soyu krizde...
    Evin başköşesindeki pederşahi koltuğunu çift kişilik oturma grubuyla değiştiren babalarımızla sona eren bir imparatorluğun enkazı altındayız.
    Kadının hayata karışmasıyla başrolü kaptıran erkek dehşetengiz bir travma yaşıyor.
    Ataerkil maçoluğu konuşturmaya kalkınca çantayı kafasına yiyor.
    Bunun üzerine kütüklüğünü yontmayı deniyor ama çırpındıkça batıyor.
    Olmuyor... Olamıyor
    Kadın öyle değişti ki, artık kapıda yol versin mi, sandalyesini tutsun mu, sigarasını yaksın mı, hesabı ödesin mi bilemiyor.
    Asırlarca gecikmiş bir ortaklaşa hayata yeni adım atmanın acemiliğiyle sendeliyor.
    Tutunabilmek için her yolu deniyor:
    Koku sürünüyor, göbek eritiyor, saç uzatıyor, argodan cayıyor...

    Olmuyor... Olmuyor...
    Bu sefer de hem maçolukta direnen erkek arkadaşlarınca hem de çalışma hayatının çetinleştirdiği kadınlarca "fazla yumuşamış" bulunuyor.
    Evcilik oyununda keyfince giydirilen bir bebek gibi "Tamam bıyık kalsın ama göbek biraz incelsin; rakı kaba kaçar, şarap içsin; saç uzatmasın tamamen kessin" diye şekilden şekle sokuluyor.
    Erkeklik denilen ve asırlardır evlere, toplumlara hükmeden o koca dağ, reklamcıların, modacıların, güzellik sektörünün, tüketim endüstrisinin elinde eritiliyor.

    Reklamdaki sinsi kadın
    Bundan rahatsız mıyız?
    Yoo... Bu bozgun nasılsa olacaktı.
    Zor olan, bundan sonrasını toparlamak...
    Kocasını, Boğaz manzarasını kapatan koltuğa yakıştıramayıp kapı önüne koymayı aklından geçiren kadının sinsice gülümsediği reklam size ne söylüyor?
    Çift kişilik oturma grubunu bile çok arayacağız galiba...

    Erkeklik dünyasında deprem
    Reklamcılardan öğüt: "Erkeğin içindeki mağara adamının dışarı çıkmasına izin verin"

    Geçen yaz Cannes'da uluslararası reklam festivaline katıldım.
    Orada dünyaca ünlü reklam şirketi Leo Burnett çok ilginç bir araştırma sundu.
    Araştırmanın başlığı "Metrolar Retrolara Karşı"ydı.
    13 ülkede 2 bin erkekle konuşarak erkeklerin tavır ve değerlerini ölçmüşler ve "erkeklik dünyasındaki deprem"i ortaya çıkarmışlardı.
    Bu ilginç araştırmadan bazı sonuçlar aktarmak istiyorum.
    Soru:
    "Erkek toplumda egemen rolünü yitiriyor mu?"
    Yüzde 38'in cevabı "Evet..."
    Yüzde 74, rolün belirsizleşmesinden kaygılı...
    Soru:
    "Sizi en çok rahatsız eden ifade ne?"
    "Senden bir şey olmaz." (Yüzde 29)
    "Herkes seninle dalga geçiyor." (Yüzde 24)
    "Aptalsın." (Yüzde 21)
    "Peki hayallerini süsleyen 3 dilek ne?":
    1- Dünyadaki açlığı sona erdirmek...
    2- Dünyaca ünlü bir spor yıldızı olmak.
    3- Bir süpermodelle evlenmek...
    İşte tüyü dökülmüş aslanın 21'inci yüzyıl başında geldiği durum...
    Araştırmayı yapan şirket "metroseksüel" ve "retroseksüel" erkeklerin temel sorununun, kendilerini tanımlarken hep kadınları referans almaları olduğunu saptıyor.
    Ancak bunlar piyasanın yüzde 40'ını oluşturuyor.
    Kalan yüzde 60'lık erkek kitlesi ise hâlâ erkekleri kıstas alıyor. Bir başarı yakalayınca "Bana hayranlık duydular mı?" diye bakıyor.
    Araştırma, "metro-retro" derken reklamcıların bu büyük kitleyi atladığı kanısında...
    O yüzden erkek müşteriye yaklaşırken şunları öneriyor:
    "- Erkekleri klişelerle açıklamaya çalışmayın. Onların karmaşık bir dünyası olduğunu anlayın.
    - Erkeklerin içindeki mağara adamının dışarı çıkmasına izin verin. Onların kendilerini erkeksi hissetmelerini, kaba saba şakalar yapmalarını, cinsellikten bahsetmelerini anlayışla karşılayın.
    - Erkeklerin sürekli çevrelerine uyum sağlayarak dönüştüğünü bilin ve değişimin yönünü kestirmeye çalışın."
    Mağara adamları:
    Bu pazar maç vakti izinlisiniz...
    Hadi hayırlı avlar!







  • bu kadına erkek lazım
  • kadın dönem dönem fantezilerine göre erkekleri yönlendirmeye çalışıyo hepsi bu
  • cvp burda.. bu kadın gerizaklı... harbiden bi erkek lazım


    quote:

    Marian Salzman... 45 yaşında... Bekar ve çocuksuz bir kadın...
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.