Şimdi Ara

Şu Evrende Allah'ın (Celle Celaluhu) Sadece Bizi Yarattığını Düşünmek (9. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
223
Cevap
0
Favori
1.987
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
6 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: RealW

    Yaptigim yorum icinde kimin icin soyledigimi anlarsiniz zaten. Kiminle konusmussam o ne demek istedigimi anlar. Yazdiklarimiz hepsinin bir muhatabi var. Hepiniz icin ayni seyler gecerli degil.

    Soruya gelirsek; bunun icin Peygamber var iste. Yoksa Allah neden diger peygamberlerden daha ustun bir Peygamber gonderiyor ?

    En mukemmel kitabi neden en deger verdigi kisi ile gonderiyor ?

    Kim onun gibi yorumlayabilir o ayetleri ?

    Sana zaten Peygamberime uyun ayetlerinide gostermistim.

    Peygamber hem asıl konuyu hem de detayını başka kitaplarda anlatıyorsa hüküm vermekte yetersiz olan Kuran'a ne gerek var ?
  • Ya bu sanıyorki , mutlak olarak belli bir miktar var sanıyor.Eskiden adamların o zamanın şartı ve ekonomisine göre oluşturduğu bir şey bugüne kadar gelenek olarak kalmış.Bunun neresini anlamak zor.

    Az önce açıklamasını yaptım.Ona rağmen halen anlamadıysa , ben şu saatten sonra daha bir şey yapamam bu adamlar için.

    Şimdi bunlara anlattıklarımız şok etkisi yaratıyor travma geçiriyorlar.Dediğin gibi geçmişte bizide korkuttulardı araştırmayın kafir olursunuz dinden çıkarsınız.Beynimizdeki Allah imajını sadistik bir Allah'mış gibi bizlere sunup duruyorlardı.Sonra bir baktım bunu diyen adamların hayatında ne huzur ne düzen var bir şeylerin yanlış olduğu kanaatine vardım ondan sonra araştırmaya başlayınca hakikatler ortaya çıkmaya başladı.

    Allah'ın insana verdiği en büyük nimet akıl irade ve sorgulama hakikaten.İnsanın sınava tabi tutulmasının sebebide bu zaten.

    Boşamı diyor kuranda aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırırız diye.




  • Hümiyettin kullanıcısına yanıt
    suriyedeki durumu savunan forum siteleri var.orda ölenlere şehit diyorlar ve resimlerini yayınlıyorlar.çok şaapma.aynı yapılanma tr de de mevcut ama yemiyo fiili işlere.
  • K A N U N İ K kullanıcısına yanıt
    o değilde ben dinden dönmüş sayılıyorum.ne zaman öldürülürüm, buhari cihad 143
  • trolenyum T kullanıcısına yanıt
    Ben Peygamberleri birbirinden ayırmıyorum. Hepsine inanıyorum ve saygı duyuyorum. Sadece bazı Peygamberler bazılarından üstündür dedim. Bu ayırıyorum anlamına gelmiyor. Boşuna laflarımı çarpıtma.

    İSRA Suresi 55. ayet

    Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.


    Hiçbir şeyden haberin yok. Konuları çarpıtacak kadar bilgin var. Burada gelip tartışma çıkarma.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: K A N U N İ

    quote:

    Orijinalden alıntı: Hümiyettin

    Türkiye'de Sünniler arasında Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Ahmed Yesevi, Abdülkadir Geylani gibi kişiler bayağı seviliyor. O kişilere göre sünneti kabul etmek 4 'hak' mezhepten birisine tabi olmaktır.

    Suriyedekilerin tutumunun Kuran ile alakası yoktur. Onlar hiçbir insani değeri temsil etmeyen terör örgütleridir.

    Suriyedekilerin Kuranla alakası yoktur diyebiliyorsunuz. Peki Türkiyedeki tasavvuf aşıklarının ehli sünnet ile alakasının olmadığını neden beyan etmiyorsunuz? Bu konuyuda biliyor olmalısınız. Kaldı ki ben size açıkladım. Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılar Ehli sünneti temsil eden hilafet devletleriydi. Bunların tasavvufa ve şeyhlerine olan muamelelerini neden görmek istemiyorsunuz?

    4 hak mezheple tasavvufun alakası nedir? Tasavvufun sünnilikten sadır olduğunu düşünerek hataya düşüyorsunuz. Geçmişteki Sünni âlimlerin tasavvuf şeyhleriyle alakalı fetvalarını kesinlikle okumalısınız. Bizim tasavvufla (hint felsefesi) hiçbir alakamız yoktur.

    Mevlananın moğol ajanı olduğu yönünde ciddi iddialar ve deliller var. Mesnevisini okumuş biri olarak kendisinden pek haz ettiğim söylenemez. Türkiyede kendini sünni diye ifade edenlerin dinlerinden ve Sünnetten bi haber olduğunu gayet iyi biliyorsunuz.

    Bugüne kadar tasavvuf ile hiç ilgilenmedim. Az önce saydığım isimler ilkokul kitaplardan itibaren bize hep iyi isimler olarak öğretildi. ''Ehli sünnet'' derken kimleri kastediyorsunuz ?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: trolenyum

    suriyedeki durumu savunan forum siteleri var.orda ölenlere şehit diyorlar ve resimlerini yayınlıyorlar.çok şaapma.aynı yapılanma tr de de mevcut ama yemiyo fiili işlere.

    Evet, Türkiye'de çok destekçileri var ama azınlık oldukları için pek ortalıkta görünmüyorlar. Bazılarına göre çağımızın en büyük fitnesi ''Kuran Müslümanlığı sapıklığı'' imiş. Yani IŞİD bile daha az tehdit oluşturuyormuş. Aslında bunu söylemelerinin sebebi onları olumsuz olarak doğrudan etkilemesidir.
  • bana karşı çıkıtığın ayet zaten bir cevap.davut peygamberde zebur var,muhammed peygamberde kuran,süleyman peygamberde büyü gücü gibi.üsütnlük bunlarda.kişilik vb de olduğunu düşünmüyorum.sen ne dedin

    Yaptigim yorum icinde kimin icin soyledigimi anlarsiniz zaten. Kiminle konusmussam o ne demek istedigimi anlar. Yazdiklarimiz hepsinin bir muhatabi var. Hepiniz icin ayni seyler gecerli degil.

    Soruya gelirsek; bunun icin Peygamber var iste. Yoksa Allah neden diger peygamberlerden daha ustun bir Peygamber gonderiyor ?

    En mukemmel kitabi neden en deger verdigi kisi ile gonderiyor ?

    Kim onun gibi yorumlayabilir o ayetleri ?

    Sana zaten Peygamberime uyun ayetlerinide gostermistim.



    kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır kıvır



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi trolenyum -- 25 Mayıs 2016; 11:30:44 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: K A N U N İ


    quote:

    Orijinalden alıntı: Psicolog

    quote:

    Orijinalden alıntı: K A N U N İ

    quote:

    Orijinalden alıntı: Psicolog

    quote:

    Orijinalden alıntı: K A N U N İ

    Dit is geen Duits.

    Das ist keine Deutsch ( but not this)<<-- ( das ist Deutsch)

    Just Dutch.




    Evet, bunlar bir alay saçmalıktır, kesinlikle katılıyorum. Fakat bunların sünnilik ile bir alakası yok. Sünnilik, peygamberin sünnetini kabul edenlere denir.

    Allah, Hz Muhammedle birlikte nebiliğin son bulduğunu belirtmiştir. Hz Muhammedden sonra hiçbir insan vahye mazhar olmamıştır. Hiçbir insan mucize gösteremiştir. Hiçbir insan evladı din getirememiştir. Bunları iddia etmek açık bir küfürdür. Aması maması olmaz bu işlerin.

    Dolayısıyla, evliya, keramet, ilham, ermiş vb kavramların bir anlamı yoktur bizim için. Bütün bunlar, İslam devletinin orta asya fetihleri sonrası o bölgedeli felsefeden etkilenen tasavvuf erbabının icatlarıdır. Bizim için bir önemi yok. Bu anlayışın orjini hint felsefesidir.

    Keramet, mucize kavramının süslü halidir.

    Evliya, Nebi kavramının süslü halidir.

    Mazallah, zinhar gaflete düşmeyesin.

    Diğer konu uçmuş heralde buradan yazayım bari.

    bak tekrar kesin olarak konuşulmuş kardeşim hastamısınız sizi kaç kere uyardım kesin bi dille atıştırmayın şu tasavvufa bak bak biz gafletemi düştük yani...

    Sen ki geçen açtığın konuyu gördüm dinde şüphen var aklında ne kafayla bunları o adamlara söylersin

    sirk olmuş şu felsefe bölümü ya...

    Şüpheye düşe düşe dinimizi öğrendik zaten arkadaşım. Hoop babadan atadan kopyala yapıştır almıyoruz bu dini yani. Tatmin oluncaya kadar sorgularız. Benim yaptığımda budur. Ve gerekli cevapları alıyorum.

    Ben burada size birşey söylemiyorum. Sizi kırmamak içinde diğer konuda elimden gelenide yaptım. Düşüncelerimin delilleri mevcuttur. Biz ifade özgürlüğünün olduğu bir ülkede yaşıyoruz (tam değil tabi). Dolayısıyla tck ya aykırı olmayacak şekilde istediğimi ifade etme hakkına sahibim. Bundan ötürü sizden ancak özür dilerim, oda nezaketen.

    Şirk diyorsunuz, fakat islam halifeleri tarafından idam edilen tasavvufçuların mürtedlikten idam edildiğini unutuyorsunuz.

    Eğer tartışmak isterseniz bizlere tasavvufun islamdaki kaynağını açıklayabilirsiniz. Fakat, "bunu herkes göremez" mottosuyla yola çıktığınız için (diğer konuda böyle demiştiniz) tartışmakta manasız. Biz bu tasavvufun kaynağının hint felsefesi olduğunu ifade etmeye devam edeceğiz dostum. Bundan ötürü üzgünüm.


    kanıtlarını getirirmisin lütfen tamam tartışalım burada.

    Eve gidince detaylıca açıklarım.

    Burada esasen tasavvufun islamdaki delillerini siz açıklamak durumundasınız. Öyle değil mi?

    Fahruddin Er-Razi'nin tasavvuf görüşüyle başlıyorum öncelikle istediğin islam aliminin adını söylersen kitaplığımdan bulup görüşlerini söyleyebilirim.Bu arada oku hepsini elim ağrıdı çünkü yazmaktan :)


    "Önemine binaen önce,bir vakıa olan tasavvufun İslam'a dışarıdan ithal edilip edilmediği tartışmasına değinmek niyetindeyiz.Bazı noktalarıyla vahdet-i vücud,şatahat,belli bir seviyeden sonra mükellefiyetin düşmesi,velinin,nebiden üstnü olması,Hristiyan ruhbaniyetine benzer bir hayat... ve benzeri birkaç nokta istisna edilirse,tasavvufun islamın malı olduğu,ondan kaynaklandığı ve hatta gereğine uygun bir islami yaşantının zaruri neticesi olduğu gerçeği,islam alimlerinin büyük çoğunluğu tarafından hüsnü kabul görmüştür...Bu ekseriyetin dışında kalıpda bazı noktalarda tasavvufun farklı dış kaynakların bir ürünü olduğu düşüncesinde olanlar bile şöyle bir yaklaşımı kabul etmektedirler : "Tasavvuf,Hz.Peygamber devrinde fiilen var olan "zühd" hareketinin,zamanla çeşitli amillerin neticesinde,gelişmesiyle gün yüzüne çıkmıştır yani tasavvuf zühd hareketinin bir uzantısıdır." Kısacası bütünüyle tasavvufu inkar eden bir islam alimi yok gibidir.

    Ancak tasavvufu bir nevi mistisizm olarak gören ve mistisizmi insanlığın ortak malı,ortak tavrı,her dinin özü ve muharrik gücü şeklinde tavsif eden müşteşrikler,İslam'la ilgili özellikle tasavvufu konu edindikleri çalışmalarında bütün gayretlerini,bu müessesenin islam dışı etkilere borçlu bir disiplin olduğunu kabul ettirmek için harcamışlardır.Bu insanlardan şunun veya bunun insaflı veya objektif olduğunu söylemek,mutlak bir hakikati ifadeden çok,bir nisbet ve derecelendirme gösterecektir.Onların hiçbirisinin tamamen objektif ve art niyetten uzak olduğunu söyleyebilmek,üzülerek belirtelim ki,mümkün olmuyor.İnsanlığın ilim ve tefekkür tarihi bakımından derin bir üzüntü olarak karşımızda duran bu olgu,ne yazıkki,gerçektir.

    Tasavvufun,insan ruhu,Allah,hayat ve hadiselerin mistik müşahade ve tekamülünü esas alması itibariyle gerek Hint,gerek hristiyan ve gerekse yeni Eflatuncu mistisizmle benzer veya ortak yönleri elbette mevcut olacaktır.Yukarıda da geçtiği gibi,mistik düşünce ve yaklaşım,insanlığın ortak malıdır.Ancak,alabildiğine geniş bir doktrinin bir parçasını alıp,bunun bir başka doktrinle arzettiği benzerliğe bakarak,bunların aynı veya birbirinin kopyası olduklarını söylemek büyük bir hata olur.Bu tarz yaklaşım ve değerlendirmeyi esas alırsak,insanlık dünyasında birbirinin aynı olmayan veya birbirinden kopya edilmeyen hiçbir müessese bulunmaz.İnsanlık bir bütündür.Bütün insani müesseseler birbirine benzer.Çünkü realite tektir ve insan olu realiteyi yakalamak için çalışmaktadır.Realiteyi,Yaratıcı kudret olarak kaynağında ve doğrudan kucaklamanın disiplini olan mistik yaklaşım ise,zamanı,mekanı ve sergileyeni kim olursa olsun,benzerlik hatta ayniyet arzedecektir.Eğer mistik düşünceye ortak bir kaynak aranıyorsa,bu kaynak semavi dinlerin beyanı olup,İslamiyet bu beyanların en mükemmel bir mecmuasıdır..Bu vasfıyla islamiyet,iddiaların tersine ve kainat çapında bir hakikat olarak bütün mistik düşüncelerin tashih merkezi ve ilham kaynağıdır.Çünkü islam denince,ilk peygamberden son peygambere kadar bütün semavi dinler kastedilir.Bu evrensellik,değişik pek çok elemanın islam bünyesi içinde eritilmesini ve özel manada İslamın daha önceki değişik düşünce form ve dillerini,sufi tefekkürü ifade için kullanılmasını mümkün hale getirmektedir.Konumuzun bir özelliği olarak şu noktayıda unutmamak gerekir.Mistik yaklaşım ve müşahade pozitif ilimler ve tefekkürün ilk basamaklarında olduğu gibi,objeler aleminde genişliğe tetkit yerine,iç aydınlanma ve ilhama dayalı direkt ve hayatın kaynağından bilgi edinmek esastır.Böyle olunca sufinin realiteyle kucaklaşmasına kronolojik ve tarihi bir zemin aramak,işin mahiyeti icabi isabetli değildir.

    En son şunu söyleyebiliriz: İslam tasavvufu kuruluş döneminde hiçbir dış kaynağa dayanmadan doğrudan İslam'ın prensipleri üzerine inşa edilmiştir.Tasavvufun felsefi bir karakter kazanıp "Vahdet-i Vücüd" nazariyesinin yayıldığı bir dönemde,bazı yalancı kaynaklı unsurlar karışmışsada,bunlar yabancı olma özelliğini kaybederek,islam düşüncesine maledilmiş ve tasavvuf yine islami olma özelliğini muhafaza etmiştir.Bu gerçek artık birçok batılı araştırmacı tarafındanda kabul edilmiştir.




  • Hümiyettin kullanıcısına yanıt
    kuran okuyup uygulamanın önünü kapatmak için bilinç altına bir mesaj.bi insan bilmediği şeyden nasıl kaçınır?
  • Kuranı Kerimde her şey var ama detaylı şekilde yok diyorum. Hak ve Batılı ayırıyor Kuranı Kerim. Sadece Peygamberimiz (Aleyhi Salatu ve Selam) ile daha iyi anlıyoruz Kuranı. Sen haşa ondan daha iyi biliyorsan sen açıkla bize Kuranı ?

    (İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]

    Sende aşağıdakileri oku ama özellikle cemal okusun.


    quote:

    Kur’an-ı kerimi, Arapça bilen de tam anlayamaz. Dil bilmek ayrı, ilim bilmek ayrıdır. Türkçe bilen, tıp, hukuk, fen bilgisini anlayabilir mi? Hadis-i şerifte, (Kur’an, Allah’ın metin ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz) buyuruldu. Kur’an-ı kerim çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı şöyle bildirilmektedir:
    (De ki, Rabbimin [hikmetli] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109]


    quote:

    (Yalnız senden yardım dileriz) dedikten sonra, birinden bir bardak su istesek bu âyete aykırı mıdır, değil midir? Hangi hususta başkasından yardım istemeyeceğiz? Bunlar açık değildir.

    (Yalnız Allah’a güvenin) buyuruluyor. Ne hususta Allah’a güveneceğiz? Bir doktora muayene olsak, ilaç verse, güvensek, bu âyete aykırı olur mu? Topkapı’dan Sirkeci’ye giden tramvaya binsek, (Bu tramvay, bizi Sirkeci’ye götürür) desek, Allah’tan başkasına mı güvenmiş olacağız? Demek ki güvenmenin izahı gerekir.

    (Yalnız benden korkun) buyuruluyor. Başka bir âyet-i kerimede, (İnsanlardan korkmayın, benden korkun) buyuruluyor. (Maide 44) Hırsızdan, hainlerden ve yılandan korksak bu âyete aykırı olur mu? Demek ki açıklaması gerekli.


    Özellikle cemal şu sondaki paragraftakileri okusun. Israrla Yalnız Allah'a güvenin, Yalnız benden korkun ayetlerini paylaşan cemal ve diğerleri.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-C302EA147 -- 25 Mayıs 2016; 11:33:10 >




  • offf offff

    nahl 44 Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kur'an'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.
    açıklama fiilinin bir de Belirtmek, göstermek, açığa vurmak, izhar etmek anlamı var.kaldıki ister ilk anlamı ister son anlamı yine aykırı bir durum yok.
    http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.574563b0327640.05113586

    http://onlykuran.blogspot.com.tr/2013/04/kuran-detayldr.html


    Gelenekçiler Kuran'ın mücmel olduğunu iddia ederler. Onlara göre Kuran genel hatlardan bahseder, sünnet onu açıklar, detaylandırır. İzahata geçmeden önce Kuran'ın kendini nasıl tarif ettiğine bakalım:

    الر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ [١١:١
    Elif Lâm Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. (Hud 11:1)

    وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ [٧:٥٢
    Gerçekten onlara, bilgiye göre açıkladığımız, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir Kitap getirdik. (Araf 7:52)
    كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ [٤١:٣
    Bu, Arapça bir Kur'an olarak, âyetleri bilen bir kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır. (Fussilet 41:3)
    وَهَٰذَا صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَقِيمًا قَدْ فَصَّلْنَا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ [٦:١٢٦
    İşte Rabbinin doğru yolu budur. Şüphesiz biz, hatırlayıp ibret alan bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. (Enam 6:126)
    وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:١٧
    Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (Kamer 54:17)

    وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٢٢
    Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (Kamer 54:22)

    وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٣٢
    Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (Kamer 54:32)

    وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ [٥٤:٤٠
    Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (Kamer 54:40)

    وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ [١٦:٨٩
    Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik. (Nahl 16:89)

    وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَلَئِن جِئْتَهُم بِآيَةٍ لَّيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ [٣٠:٥٨
    Andolsun ki, biz insanlar için bu Kur'ân'da her türlü meselden örnekler getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir âyet de getirsen o kâfirler yine: "Siz yalancılardan başkası değilsiniz." diyeceklerdir. (Rum 39:58)

    وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ [٣٩:٢٧
    Yemin ederim ki, bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden temsil getirdik. Gerek ki iyi düşünsünler. (Zümer 39:27)
    وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا [١٧:٨٩
    Yemin olsun ki biz bu Kur'ân'da insanlar için çeşitli misaller vermişizdir. Yine de insanların çoğu inkârlarında ısrar ederler. (İsra 17:89)

    وَلَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ آيَاتٍ مُّبَيِّنَاتٍ وَمَثَلًا مِّنَ الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ [٢٤:٣٤
    Andolsun ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik. (Nur 24:34)

    وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَكَانَ الْإِنسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا [١٨:٥٤
    Şüphesiz biz, bu Kur'ân'da insanlara çeşitli mânâları türlü misallerle açık olarak verdik. İnsan ise, her şeyden çok mücadelecidir. (Kehf 18:54)

    وَمَا كَانَ هَٰذَا الْقُرْآنُ أَن يُفْتَرَىٰ مِن دُونِ اللَّهِ وَلَٰكِن تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ [١٠:٣٧
    Bu Kur'ân, Allah'dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. (Yunus 10:37)

    أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ [٦:١١٤
    Allah, size Kitab'ı açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur'ân'ın, gerçekten Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma. (Enam 6:114)

    وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُوا وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا نُفُورًا [١٧:٤١
    Biz, bu Kur'ân'da akıllarını başlarına almaları için türlü şekillerde açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. (İsra 17:41)

    إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا [١٧:٩
    Şüphesiz ki bu Kur'ân, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen müminlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler. (İsra 17:9)

    Yukarıda sıralanan bütün ayetlerin ortak özelliği, Kuran'ın detaylı, açıklanmış olduğu şeklinde hitaplarla gelmesidir. Bütün bunlara rağmen, gene de insanın aklında bir şüphe kalabilir ve gelenekçi düşüncenin etkisi ile: “iyi ama, Kuran kendini detaylı olarak nitelendirdiği halde, hiç de detaylı bir kitap değil” diye düşünebilir. Bu düşünce, şüphesiz Kuran'dan uzak olma ve dini bilgi olarak Kuran'dan çok; hadis, mezhep görüşü gibi bilgileri öğrenmekten kaynaklanmaktadır. Aşağıda değişik konularla ilgili Kuran'ın gerekli olduğu zaman nasıl detay verdiğini, nasıl açıklamalarda bulunduğuna ilgili örnekler vardır. Bu örnekler değişik konulardan seçilmiştir ve hızlı bir göz atmayla bile Kuran'da pek çok detaylı açıklamanın olduğu görülmektedir.

    لَّيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَلَا عَلَىٰ أَنفُسِكُمْ أَن تَأْكُلُوا مِن بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ إِخْوَانِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخَوَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَعْمَامِكُمْ أَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخْوَالِكُمْ أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ أَوْ مَا مَلَكْتُم مَّفَاتِحَهُ أَوْ صَدِيقِكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَىٰ أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ [٢٤:٦١
    Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep birarada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız. (Nur 24:61)

    Yani bu ayetten sonra söylenecek bir şey yok. Yakınlarınızın evlerinden... yeterli değil midir? Babalarınızın evlerinden, amcalarınızın evlerinden, vb... bu ayeti gördükten sonra da bir kişi Kuran detaylı değildir, detay sünnet tarafından verilir derse, diyecek bir söz bulamıyoruz.

    Aslında tek başına bu ayet bile Kuran'ın gerektiği kadar detay verdiğine ispat olarak yeter ama biz gene devam edelim:

    حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَأَن تَسْتَقْسِمُوا بِالْأَزْلَامِ ذَٰلِكُمْ فِسْقٌ الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن دِينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِينًا فَمَنِ اضْطُرَّ فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِّإِثْمٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ [٥:٣
    Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir. (Maide 5:3)

    Leşin ne olduğu bellidir. Ama bu bile gerek olduğu için detaylıca açıklanmıştır.


    يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِّن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاءِ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ [٢٤:٥٨
    Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için elbisenizi çıkardığınız zaman ve Akşam namazından sonra... Bunlar, sizin özel üç vaktinizdir. Bunların dışında, birbirinizin yanına girip çıkmakta bir sakınca yoktur. Allah ayetleri size böyle açıklar. Allah Alimdir, Hakimdir. (Nur 24:58)

    Emrimiz altındakilerin ve çocukların hangi saatler altında izin alarak yanımıza gireceği gibi bir detay verilen kitaptan bahsediyoruz. Kuran detay vermeyecek olsa şüphesiz bu da sünnete bırakılırdı.


    يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُءُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِن كُنتُم مَّرْضَىٰ أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لَامَسْتُمُ النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَٰكِن يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ [٥:٦
    Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da. Eğer cünüpseniz yıkanın; eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (Maide 5:6)

    Bu ayette de abdest nasıl alınır detaylıca anlatılmış, abdesti bozan hususlar belirtilmiş, hastalık veya yolculuk durumu yahut insanın başına çok nadir gelebilecek su olmadığı durumda abdest yerine nasıl teyemmüm alacağımız da anlatılmış. Madem Kuran detay vermiyor, madem detaylar sünnetle açıklanıyor, bu detaylar neden verilmiş ?

    وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلَاةِ إِنْ خِفْتُمْ أَن يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا مُّبِينًا [٤:١٠١
    Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. (Nisa 4:101)
    وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلَاةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِن وَرَائِكُمْ وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَىٰ لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَىٰ أَن تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا [٤:١٠٢
    Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. (Nisa 4:102)

    İnsanın başına gerçekten çok nadir gelecek savaş ortamında, korku anında namazın nasıl kılınacağı gibi bir detay bile Kuran'da açıklanmış. Hatta bu sırada yağmurun yağma ihtimali bile eksik bırakılmamış. Şayet Kuran detay vermiyor olsaydı, bu detayı da vermez ve açıklamayı sünnete bırakırdı.



    Peki gelelim en önemli noktaya. Peki ama, Kuran'da bütün detaylar var mıdır ? Hadislerde açıklanan öyle şeyler var ki, onları Kuran'da bulamıyoruz. Bu konu hakkında ne diyebiliriz ?


    Bakara suresinde geçen şu meşhur olayı hatırlayalım isterseniz:

    وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تَذْبَحُوا بَقَرَةً قَالُوا أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ [٢:٦٧
    Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi. (Bakara 2:67)



    قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا هِيَ قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَّا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ [٢:٦٨
    "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arasıdır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. (Bakara 2:68)



    قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا لَوْنُهَا قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاءُ فَاقِعٌ لَّوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ [٢:٦٩
    Dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi. (Bakara 2:69)




    قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا هِيَ إِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا وَإِنَّا إِن شَاءَ اللَّهُ لَمُهْتَدُونَ [٢:٧٠
    "Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah biz doğruyu buluruz" dediler. (Bakara 2:70)




    قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَّا ذَلُولٌ تُثِيرُ الْأَرْضَ وَلَا تَسْقِي الْحَرْثَ مُسَلَّمَةٌ لَّا شِيَةَ فِيهَا قَالُوا الْآنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ [٢:٧١
    O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. "Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse yapmayacaklardı. (Bakara 2:71)

    Maalesef hadislerde açıklanan detaylar tıpkı Yahudilerin sorduğu detaylar gibi detaylardır. Ve gene maalesef yahudiler hiç olmazsa bu detayları yanlarında bulunan Musa peygambere sormuş ve doğru cevap almışlardır. Halbuki bizim Kuran'da bulamadığımız detaylar zaten gerekli olmadığı için verilmemiş detaylardır ve bu detaylarla ilgili baktığımız kaynaklar baştan sonra çelişkilerle / uydurmalarla doludur. Oysa ilke bellidir. Bir şey açıklanmamışsa, unutulduğu için değildir:

    يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِن تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِن تَسْأَلُوا عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ [٥:١٠١
    Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın. Eğer onları Kur'ân indirilirken sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onlardan geçmiştir. Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır. (Maide 5:101)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi trolenyum -- 25 Mayıs 2016; 11:39:22 >




  • trolenyum T kullanıcısına yanıt
    Hz. Adem'i bile Resulallah (Aleyhi Salatu ve Selam) olmasaydı Allah (Celle Celaluhu) yaratmazdım diyor. Boşuna çırpınma, olayları çarpıtma.
  • hangi ayette diyor?
  • trolenyum T kullanıcısına yanıt
    Yani Resulullahtan (Aleyhi Salatu ve Selam) daha iyi anlayacak ve ona gerek duymayacak bir seviyeye ve akla sahipsin ? Başım dönde artık. O kadar dönüyorsunki! Dediğim gibi hiçbir bilgin yok. Bildiğim kadar müslüman bile değilsin. Gelip burada sadece müslümanların tartıştığı konuyu baltalıyorsun.
  • allahın tüm ayetleirne karşı çıkan sensin.bildiğin şeye kuranı uydurmaya çabalıyorsun.sen söyle bakalım hangi ayette muhammed olmas aademi yaratmayacakmış allah
  • Muhaha, her kuranla ilgili konuda da ateistlerin hemen konuya dolusmasi ayri bir ironi. Hepimiz ateistlerin issiz oldugu biliyoruz.
  • hud suresi giriş

    Ali Bulaç 1- Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ‘birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış’ bir Kitap'tır.
    Diyanet Vakfı 1. Elif. Lâm. Râ. (Bu sana indirilen), hikmet sahibi (ve) her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından âyetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır.
    Edip Yüksel 1. A.L.R. (Bu) öyle bir kitaptır ki, Bilge ve her şeyden Haberdar biri tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış ve sonra da açıklanıp detaylanmıştır.
    Elmalılı Hamdi Yazır 1-Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır,
    Süleyman Ateş 1. Elif lam ra. (Bu,) bir Kitaptır ki, hikmet sahibi, herşeyden haberi olan (Allah) tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış ve güzelce açıklanmıştır.
    Yaşar Nuri Öztürk 1 Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.


    peygamber bizim için bir örnektir.ancak onun da siizn akdar aklı yokmuydu ne yaptığını yazıya dökecek d ileriki insnaala kalsın diye?




  • Nahl suresinin 44. ayetinde öyle bir anlam yer almıyor.

    ''li tubeyyine'' sözündeki ''beyan'' kelimesi Türkçe'ye değişmeden geçmiştir.


    quote:

    beyan

    isim (beya:nı) Arapça beyān

    1. isim Bildirme


    http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=BEYAN

    Asıl çevirisi aşağıdaki gibidir :

    quote:

    Elmalılı Hamdi Yazır: Beyyinelerle ve kitablarla; sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler.



    Zuhruf suresinin 44. ayetinde sadece Kuran'dan sorumlu olacağımız söyleniyor. Allah unutkan olmadığına göre neden diğer onlarca kitabı da belirtmemiş ?

    ''Doğrusu Kur'ân, sana ve kavmine bir şereftir. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.''




  • senin yeirne buldum

    http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=406
    (Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
    Allahü teâlâ, yine hadis-i kudsîlerde buyuruyor ki:
    (Yâ Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismiyle her ne isteseydin, kabul ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.) [Hâkim]
    (Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için, dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
    Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
    (Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, “Yâ Rabbî, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet” diye dua etti. Allahü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği hâlde, cevabını diğer insanların duyması için] “ Yâ Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. Âdem aleyhisselam da, “Arşta, La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına, ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün” dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “ Yâ Âdem, doğru söyledin. O, bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım.”) [Taberanî]
    Mirac’da Allahü teâlâ, Resulullah'a, (Senden başka her şeyi, senin için yarattım) buyurunca, Resulullah da, (Ben de, senden başka her şeyi, senin için terk ettim) diye arz etti. (Mir’at-i kâinat)


    Ali Bulaç 18- Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahidler: 'Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır' diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.
    Diyanet Vakfı 18. Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kıyamet gününde) Rablerine arz edilecekler, şahitler de: İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilin ki, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir!
    Edip Yüksel 18. Uydurmaları ALLAH'a yakıştırandan daha zalim kim olabilir? Onlar Rab'lerinin huzuruna çıkarılır ve tanıklar: "İşte Rab'leri hakkında yalan uyduranlar bunlardır," diyecekler. ALLAH'ın laneti zalimleredir.
    Elmalılı Hamdi Yazır 18-Bir yalanı Allah'a iftira edenden dana zalim kim olabilir? Bunlar, Rablerinin huzuruna çıkarılacaklar, şahitler de: "İşte bunlar, Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir!" diyeceklerdir. Haberiniz olsun, Allah'ın laneti zalimleredir.
    Süleyman Ateş 18. Allah'a yalan uyduranlardan daha zalim kim olabilir? Onlar Rablerine sunulacaklar. Şahidler de: "İşte Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır!" diyecekler. İyi bilin ki Allah'ın la'neti zalimlerin üzerinedir.
    Yaşar Nuri Öztürk 18 Yalan düzerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim var? Onlar Rablerine arz edilecekler. Tanıklar diyecekler ki: "İşte bunlardır Rableri hakkında yalan uyduranlar." Herkes duysun ki, Allah'ın laneti zalimler üstünedir.


    valla tebrik ederi allahı bile müşriğe çevirdiniz.tövbe tövbe




  • 
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.