Herhangi bir dine inanan insanlara sorum şu; Başka bir dine mensup aile ve çevrede doğup yaşamış olsaydınız sonuç ne olurdu? Bugüne kadar cevap veren çıkmadı. Aslında herkes cevabı çok net biliyor ama itiraf etmek işlerine gelmediği için cevap vermek yerine bahanelere sığınıyorlar. İnternete bakıp araştırma yapsın diyenler dahi çıktı (sanki kendileri inandıkları dini araştırma yaparak kabul etmişler?). Bu tipleri görünce sorumu şöyle soruyorum; Bundan 500 sene önce doğsaydınız..........?? Yaklaşık 20 yıl radikal islamcı olarak yaşayan biri olarak geldiğim noktada dinler hakkında kesin görüşüm şu; A- Din bir coğrafyadır. Hangi coğrafyada doğar ve yaşarsanız oranın inancına sahip olursunuz. Eğer araştıran, sorgulayan biri iseniz inançların saçmalığını görür terkedersiniz. B- Din (ve ideolojiler) bir akıl tutulmasıdır. Tarikat ve cemaat (ve de ideoloji) mensuplarına bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. C- Din (Karl Marx'ın dediği gibi) kitlelerin afyonudur. Tarih boyunca kitleleri dinle (ideolojilerle) uyutmuşlar, dinle (ideolojilerle) yönetmişler. Bu konuda (saygı çerçevesinde olmak koşuluyla) herkesle tartışabilirim. Not: Yukarıdaki soruyu İŞİD kafalı birine de sordum, maalesef cevap ver(e)medi. |
Din/İnanç bir coğrafyadır
-
-
İşid liye sordugun halde kafanin ayni govdede durabilmesi bir kucizedir.demek ki tanri var dinler gercek.
Ser seccadeni kil namazini kasinma...
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Verdiğiniz cevaba bakılınca ciddiye alınacak biri olmadığınız anlaşılıyor.
Neden soruma cevap ver(e)miyorsunuz?
Buna rağmen görmediğiniz bir ayrıntıyı belirteyim, yazdığımı dikkatli okusaydınız İŞİD'liye değil İŞİD kafalıya dediğimi görürdünüz. İŞİD kafalının da İŞİD benzeri düşüncelere sahip demek olduğunu az çok herkes bilir.
Bundan sonra yazacaklarınıza cevap vermeyeceğimi bildireyim.
Ben ciddi insanlarla bilgi alışverişi yapmak istiyorum, sizin gibilerle değil.
-
Ben 4 yıl inanmamış sonradan Müslüman olmuş biriyim. Senin tezin çürümüş oluyor. Yani sorgulayan herkes dinden çıkmaz tam tersi her hangi bir dine inanmaya başlayabilir. İnanç öznel bir şeydir çünkü mantıklı olmasına gerek yok.
Radikal İslamcı tabirin zaten İslam dininin ne olduğunu anlamadığını da gösteriyor. Her hangi bir dinin radikali, tatlı sucusu falan olmaz. İnananı inanmayanı olur. Kurallarına uyuyordur uymuyordur bunlar başka tartışmalardır. Kanunlara uymayan ve suç işleyen bir insan T.C. vatandaşı olmuyor mu?
Din dışı olan tarikat ve cemaatleri ve hatta mezhepleri dinin gerçeği olarak algılaman yanlış düşüncelere kapılmana yol açmış görünüyor.
Bununla birlikte çocuklukta öğretilen şeyler doğru veya yanlış insanların büyük çoğunluğunun yaşantısını etkiler. Nazi Almanya'sında doğan biri Nazi, Komünist Rusya'da doğan komünist olabilir, çünkü başka bir ideolojiyi görmemiştir çevresinde. Bir insan daha ergenken grup seks yapabilirken başka biri sadece sevdiği insan ile seks yapacak bir şekilde büyüyebilir. Her toplumun kendine has bir sürü adet/gelenek denen şeyleri vardır bunlar da saçma da olsa insanların uyguladığı şeylerdir. Yetişilen ortam insanın dünyayı algılamasında büyük etkiye sahiptir.
Yani din ile alakalı bir durum değildir bu, hayattaki bir çok tutum çocuklukta beynimize kazınır ve bunları yetişkin olduğumuzda değiştirmek zordur. O sebepten de coğrafyalara göre dine inananlar olması kadar doğal bir şey yok. İnsanın doğası bu şekildedir.
-
Peki sonradan müslüman olurken seni ikna eden şeyler nelerdi? Bunları da açıklasaydın belki kararsız olanlara bir fikir verebilirdin.
"Radikal İslamcı tabirin zaten İslam dininin ne olduğunu anlamadığını da gösteriyor."
Bunu yazmadan önce radikal islamcının ne olduğunu araştırman gerekirdi. Kaynak olarak sadece Kur'anı ölçü alanlara radikal islamcı denir. Bugün ülkeyi soyanlara ise siyasal islamcı denir.
İslam dinini araştırarak müslüman olduğuna göre tarihte Cemel vakasını bilmen gerekir. Peygamberin vefatından yaklaşık 25 sene sonra İslamı ilk ağızdan (peygamberinden) dinleyen, O'nunla savaşlara giden, sohbetlerine katılan, O'nu örnek alan mülümanlar birbirlerini boğazladılar. Bir tarafta peygamberin yeğeni, diğer tarafta peygamberin eşi ve yıldız denilen sahabeler...
Kur'anda geçen "Bir cana kıyan tüm insanlığa kıymış gibidir" ya da "Bir mümini kasten öldüren ebedi cehennemdedir" gibi uyarılar hiçbirinin umurunda olmadı.
Herhalde İslamı onlardan daha iyi anlamış olduğunu iddia edemezsin, İslam onlara hiç etki etmedi, emin ol sana da hiç etki etmeyecektir. Bu sadece İslam için geçerli olan bir durum değildir. Tüm dinler/ideolojiler için geçerlidir.
"Din dışı olan tarikat ve cemaatleri ve hatta mezhepler"
Tüm din ve ideoloji mensuparı aynı şeyi söylüyorlar, bu da sizlerin ortak kaderi sanki.
Adama İŞİD diyorsun, "yok onlar gerçek müslman değil" diyorlar. Taliban diyorsun, "yok onlar gerçek müslman değil" diyorlar. Tarikat ve cemaatleri örnek gösteriyorsun "yok onlar gerçek müslman değil" diyorlar. Peki kim gerçek müslüman? Sizin elinizde gerçek müslümanı ölçen bir ölçü aleti mi var? Siz onlara gerçek müslüman değil derken onlar da aynı şeyleri sizin için söylüyorlar. Sadece dinler için değil ideolojiler için de bu durum geçerli.
NOT: İnsanların inançları, yaşam tarzları, etnik kimlikleri, cinsel tercihleri umurumda değil. İnançlarını ve yaşam tarzlarını başkalarına dayatmadıkları sürece saygı duyarım, hoşgörü ile karşılarım.
Benim kriterlerim; evrensel insan hakları, evrensel hukuk normları, doğayı ve canlıları korumaktır.
-
Beni neyin ikna ettiğinin konumuz ile alakası yok, inanç öznel bir durumdur, başka biri de başka bir dine inanmaya başlayabilir. Herkesin mantığı kendine özgüdür. Ben bana göre mantıklı gelen şey olduğu için Allah denen tanrıya inanmaya başladım, sana ise bu tanrı mantıksız gelmiş demek ki.
Ben radikal islamcı oluyorum demek. Çok komik.
Siyasal İslam tabiri de bir yaftalama ifadesi. İslam zaten siyasal bir dindir. İnanç ötesinde bir çok anayasa tarzı hükmü vardır. Doğru tabir yobaz siyasetçi olmalı.
Arapların özellikle sahabe denen kişilerin veya her hangi bir insanın dine uygun davranmaması neyin kıyasıdır? Birilerinin günah/suç işlemiş olması din hakkında ne der? Dinin yanlış ya da doğru olduğunu onlara bakarak neye göre iddia edebiliriz?
Bana neyin etki edip etmediğini hangi niteliğin ile bilebilirsin? Çok saçma ifade olmuş.
Gerçek sahte Müslüman diye bir şey yok. Müslüman üst kimlik diğerleri alt kimlik gibi şeyler tamamiyle insanların birbirini sınıflandırması. Allah'a inanana Müslüman denir, inanmayana Müslüman denmez. Mezhepler, tarikatler bunlar dinlerde olan şeyler değil, insanların dinler türedikten çok sonra uydurdukları şeyler.
İnsanlar en zekisi de olsa birbirlerini yaftalamak için amansız bir çaba içerisinde nedense. Sen de her şeyi herkesi kategorilere ayırıyorsun farkında isen.
Evrensel insan hakları da görecelidir, hukuk normları da görecelidir. Güçlünün borusunun öttüğü bir dünyada yaşıyoruz. Güneyimizde yaşanan adı konmamış din savaşı da bunun bir örneği değil mi? Bir sürü ateist var Müslüman öldürüldüğü için umrunda bile değil. Bırak bazı Müslüman ülkeler de çıkarına uymadığı için sessiz kalmakta. Onlar da güya insan haklarına saygılılar, hukuk dedi miydi hazır ola geçerler!
Bu dünyada tüm insanların bir tane ortak tanrısı var o da "para" denen şeydir. Savaşların da çoğunun arkasında bu çıkar vardır iyi bakıldığında.
Bununla beraber iddianın tutarsız olduğunu ilk mesajımda açıkladığımı düşünüyorum. Çocuklukta insan ne gördüyse yetişkin iken de çoğunlukla bunu devam ettirir. İnsanın doğal yapısı bu şekilde, senin benim gibi sorgulayan insan %10 bile değildir. İnsanların %90 gibi büyük çoğunluğu ateist bir ailede büyüdüyse ateist, Müslüman bir ailede büyüdüyse Müslüman olarak yaşar ve ölür. Bu oran kaba bir tahmindir tabiki ancak bence bunun sen de farkındasındır ki bir çok insan sorgulamaz.
-
Seninle frekanslarımız uymuyor galiba. Ya sen beni anlamıyorsun ya da ben seni.
Dinler, insanlar tarafından ortaya atılmış öğretilerdir. Fakat hayran olduğum, bana göre mükemmel ötesi olan canlılara baktığımda bunun asla tesadüfen olamayacağına inanıyorum. Canlıların oluşumuna tesadüf diyenlere de hayret ediyorum. Kadiri mutlak bir yaratıcının olması gerektiğine inanıyorum fakat bunu kanıtlamanın pek mümkün olamayacağını zannediyorum.
Büyük ihtimal dinler ve ideolojiler insanoğlunun bir düzen içerisinde yaşaması için iyi niyetle ortaya konulmuşlardır. Fakat zaman içerisinde hepsi de yozlaştırılmış durumda. İnsanoğluna huzur ve saadet veremediler. Vereceklerini de pek tahmin etmiyorum.
Zalimin zulmüne ses çıkarmayan, tepki göstermeyen, tavır almayan birinin ateist ya da dindar olmasının hiçbir anlamı yok ki. Vicdanı ve merhameti olmayan, empati duygusundan yoksun biri ister inanan, isterse inanmayan olsun aralarında bir fark yoktur.
Seninle sohbeti burada bitirmek istiyorum. Sağlık ve esenlikle kalın.
-
Youtube da "gerçeği bul" isminde bir kanal var, oradaki arkadaşa benzer düşüncelerin var belli ki.
İnsan denen canlı diğerlerinin aksine bilinçli kötülük yapabilen bir canlıdır. Madem bir tanrıya inanıyorsun şunu da kabul etmek zorundasın ki kötülük yapma yeteneğimiz de bize tanrı tarafından bilinçli şekilde verildi. Vicdan veya merhamet denen şey kötü insanlarda pek bulunan bir özellik değil, bununla birlikte herkes kendini haklı görebilir, Hitler de gayet vicdanlı olduğunu iddia edebilir ve ona sorsak kendince haklı idi, şu anda İsrail de kendini haklı görüyor, Filistin de. Bu konular artırılabilir. Yani bazı konular matematik gibi net ifadeler içermez, herkes kendini haklı görür, hatalıyım diyen insan çok azdır.
Din bir inançtır, herkes kendi öznel iradesi ile bir şeylere inanır ancak somut olarak din nedir diye bakmak istersek neyin ne olduğunu doğru anlamak şart. Ben kutsal kitap ile sonrası arasında net çizgilere sahibim, sen ise hepsinin birbirini takip eden insan ürünleri olduğunu düşünerek konuşuyorsun aramızdaki fark bu.
Tesadüfen evrim canlılardaki bilinci reddettiği için ben de desteklemem ve evrim teorisini eksik bulurum ancak bilim genetik kodlamalar konusunda ilerleyince anlaşılacak bir olgu yine de bence evrimin işleyişi tam anlamıyla çözüldüğünde bir tanrının varlığını ispat etmeyecektir. Yani yine birileri bu değişkenliğin de tesadüfen olduğunu iddia edecektir.
-
Aslında sohbeti kesmek istedim fakat siz devam ettirince mecburen cevap veriyorum.
"Youtube da "gerçeği bul" isminde bir kanal var, oradaki arkadaşa benzer düşüncelerin var belli ki."
Ben her türlü videoyu izlerim ve yazıları da okurum. Araştırma ruhu da zaten bunu gerektirir.
"Yani bazı konular matematik gibi net ifadeler içermez, herkes kendini haklı görür, hatalıyım diyen insan çok azdır."
Eğer evrensel ortak değerler esas alınmazsa bu dediğiniz doğru olur. O zaman suç ve suçlu kavramı ortadan kalkar. Fakat eylemleri ortak değerlere göre değerlendirirsek herkes kendini haklı göremez.
"Ben kutsal kitap ile sonrası arasında net çizgilere sahibim"
Neden hep kapalı ifadeler kullanıyorsun. Kutsal kitap dediğin ne, sonrası dediğin süreç ne? Bunları açıkla ki insanlar da faydalansınlar.
"sen ise hepsinin birbirini takip eden insan ürünleri olduğunu düşünerek konuşuyorsun aramızdaki fark bu."
Evet ben tüm ideoloji ve dinlerin insan ürünü olduğuna inanıyorum. Korkunç büyüklükteki evreni yaratan Tanrı'nın bir insanla konuşması, güya ona vahiy (kitap) göndermesi, hep aynı bölgedeki insanlarla muhatap olması, örneğin İbrahim peygamber, oğlu peygamber, yeğeni peygamber vs, Tanrı'nın gönderdiği vahiylerin dünyanın bazı bölgelerine hiç ulaşmaması... bütün bunlar size de tuhaf gelmiyor mu?
Tarih boyunca yapılan savaşların büyük çoğunluğu din adına yapılmıştır. Herkes kendi dinini/inancını en doğru olarak görüyor ve yanlışta olduklarına inandıkları diğer inanç sahiplerini doğruya getirmek için gerekirse kan dökmekten çekinmiyorlar.
Sorun zaten insanların neye inandıklarında değil, herkesin kendi gibi inanmayan/yaşamayanların yanlışta olduğuna inanması ve herkesi kendi inanç ve yaşantılarına döndürmek için her türlü yola başvurmaları.
Eğer düşüncelerini benim gibi açık ve net yazacaksan cevap verebilirsin, yok yine kapalı ifadeler kullanacaksan bence bu muhabbet burda (tadında) kapansın.
-
Muallak ifadem nedir? Kutsal kitap İslam için Kur'an, Yahudilik için Tevrat, Hristiyanlık için İncil. Bu kitapların neler yazdığını herkes okuyabilir. Bu kitaplar inananları için Tanrı'dan gelmiştir inanmayanları için ise insan ürünüdür. Ancak insan ürünü olsa bile eleştiri getirecek birinin diğer dini iddialar ile bu kitapları aynı değerde görmesi saçmadır, tutarsızlıklar barındırır. Bu kitaplar sıradan kitap değildir, bir kesim insanın kutsallık atfettiği sözleri içerir.
Ben senin düşünce yapına yakın idim geçmişte, 4 yıl inanmadığımı söyledim. Bana da tanrı denen bir varlığın insanla bu şekilde muhatap oluyor olması, cennet cehennem cin şeytan melek ahiret falan filan adeta bir Tolkien dünyası gibi gelirdi. Hatta Kur'an ı ilk kez okurken Muhammed'i zekasından ve hayal gücünden dolayı kutlamak zorunda hissetmek çok zordu benim için. Çünkü okumadan önce cahil bir Arap olarak görürdüm onu ve o zamanda yaşamış diğerlerini. Bir çok inanmayan hala daha Muhammed'i seks düşkünü, matematik bilmeyen, cahil birisi olarak iddia eder bilmem sen nasıl görüyorsun. Benim tam olarak ikna olmam 3 yılımı aldı. İkna olmayabilirdim de ancak benim mantığım bana özeldir, herkesinki de kendine özeldir.
Yine tekrar etmek istiyorum din bir inançtır, rasyonel olmasına gerek yok ki dediğim gibi insanların çoğu çocukluktan gelen düşünceler ile hayatlarını devam ettirirler, sorgulamazlar diğer düşünceleri. Bunun sonucunda da hangi toplum daha fazla ürerse zaman içerisinde o düşüncelere inanan insan sayısı artar. Güçlü olan iktidar farklı düşüncelere sahip olanları bir şekilde azaltır ve yok eder çoğunlukla. Bunda dinlerin bir suçu yok, insanın güçlü olana itaat etme gibi eğilimleri vardır. Daha basit bir örneği futbol takımları üzerinden verebiliriz. Fenerbahçe eskiden net olarak en çok taraftar kitlesine sahip imiş, Beşiktaş ve Galatasaray yıllarca başarısız iken. Şimdilerde ise Fenerbahçe başarısız ve küçük çocukları Fenerbahçeli yapmak eskiye göre daha zor. Yani güçten düştüğünde gelecek nesillerde gücünü devam ettirebilmek zor.
Tarih boyunca yapılan savaşların çoğu da din adına yapılmamıştır. Bu bir aldanmadır. Güçlenmek için yapılmıştır, ganimet için yapılmıştır, daha elverişli tarım topraklarına veya ticaret topraklarına hükmetmek üzerine yapılmıştır. İnsanların bu savaşları din için yaptıklarını iddia etmeleri kendi kutsal kitaplarına hakarettir hangi din olursa olsun. Sana Nazi ve Komünistlik örnekleri de verdim, bu oluşumlar milyonlarca insan öldürdüler ve bunlar din adına yapılmadı. Ancak ortak noktaları kitleleri birleştirmeleri ve güçlü oldukları süre boyunca güçsüzleri ezmeleri. Yani olay din değil kitleleri bir araya toplayıp hareket edebilmek. Cengiz Han din adına yıkım yapmadı, İskender de keza öyle. Örnekler aslında o kadar çok ki. Din adına yapılan savaş sayısı tüm savaşların yanında çok az kalır.
Din adına yapıldığı iddia edilen bir çok şey aslında din adını kullanarak kitleleri birleştirip güç oluşturmak üzerinedir. Bahsettiğin siyasal islamcı dediklerin de bunun bir örneğidir. Başka kesim de Atatürkçülük ile alakaları olmamasına rağmen Atatürk adı ile kendine taraftar toplamak peşindeler. Halbuki Atatürk'ün düşünceleri ile alakaları bile yok. Ancak bir çok insan onlara da inanıyor. 20-25 yıl önce başörtüsü takmak laiklik karşıtı eylem iken artık öyle bir şey söylenmiyor. Yarın güç el değiştirse belki yine söylenecek. Sence burada din mi sorumlu yoksa güç sahibi iktidar mı?
Bunların yanında milliyetçilik daha etkili olan bir afyondur, son 200 yıldır dinden daha çok milliyetçilik kitleler üzerinde başarılı olmaktadır. Yani olayı sadece din olarak değerlendirmek hatalı. Her coğrafyanın, her çağın güç oluşturma durumu farklı farklı.
Özetlersem; söylediklerinde haklılık payı var ancak dini tek olgu görmen tutarsız geliyor bana, insanların çoğunun sorgulama yeteneğinden yoksun olduklarını da görmemen veya kabul etmemen de hatalı bir düşünce. Senin mantığın ile diğer insanların mantığının uyması gerektiğini düşünmek hatalı bir çıkarım.
-
Semavi Dinler bir bütündür. Dünya'ya binlerce peygamber gönderildiğini unutuyor gibi gözüküyorsunuz. Semavi dinler sadece Tevrat, İncil ve İslam'dan ibaret değildir. Hatta bazı yorumcular tüm semavi dinlerin hepsini İslam şeklinde de farklı yorumlar. Bu anlattıklarım ne anlama geliyor, daha detaylı yazıyorum aşağıya:
İslam indiği dil ve coğrafya:
Arapça dilinde, Mekke ve Medine bölgesinde (Hicaz) inmiştir.
İncil indiği dil ve coğrafya:
Aramice ve eski Yunanca dillerinde, Filistin bölgesinde inmiştir.
Tevrat indiği dil ve coğrafya:
İbranice dilinde, Mısır ve Filistin bölgesinde inmiştir.
Mısır, Sümer ve Babil'e indiği dil ve coğrafya:
Eski Mısır dilinde (Hiyeroglif), Sümerce ve Akadca dillerinde Mezopotamya bölgesinde
Hindistan, Hint dilinde ve Orta Asya dillerinde inmiş semavi dinler:(Semavi dinler indiği diğer coğrafyalar)
Vedalar ve Upanişadlar (Sanskritçe), Budizm (Pali dili):Budizm Hindistan'a inmiş semavi peygamberden çalıntılar ve alıntılara rastlarsın.Aynı durum aşağıdaki antik coğrafyalar içinde geçerlidir.
Ve diğerleri:
- Zerdüştlük (Avesta dili, İran bölgesi)
- Konfüçyanizm (Çince, Çin)
- Taoizm (Çince, Çin)
- Maya ve Aztek dinleri (Orta Amerika yerli dilleri)
Gördüğünüz üzere din sadece tek bir dil ve tek bir coğrafyaya inmiş olsaydı, o zaman dinler gerçek dışı ve insan uydurması diyebilirdik. Fakat Semavi ve İbrani dinler çoklu diller ve coğrafyalara inerek insanlara bahane bırakmamıştır ve İbrani semavi dinlerden 21. yüzyılda tüm gezegenin haberi vardır.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 7 Kasım 2024; 11:42:52 >
-
"Dünya'ya binlerce peygamber gönderildiğini unutuyor gibi gözüküyorsunuz."
Bu cümleyi okuduktan sonra kalanı okumaya pek gerek kalmadı.
Kur'an bile 25 civarı peygamberden bahsederken siz kalkıp binlerce peygamber gönderilmiş diyorsunuz. Peki iddianıza bir kanıt gösterme durumunuz var mı?
Ortadoğu dışından başka hiçbir coğrafyaya peygamber gönderildiğine dair tek iz yokken siz Buda'yı dahi semavi dine katmışsınız (ki kendisinin dahi böyle bir iddiası olduğuna rastlamadım).
"İbrani semavi dinlerden 21. yüzyılda tüm gezegenin haberi vardır."
Peki bundan 500 sene önce de, 1000 sene önce de semavi dinlerden tüm gezegenin haberi var mıydı?
Şimdi sizin yazdıklarınıza bakılınca yeryüzündeki tüm dinler semavi din oluyor, hangisine inanırsanız inanın doğru yolda olursunuz anlamı çıkıyor. Mesela Kızılderililer de inançlarına göre semavi dinlere mi inanmış oluyorlar?
Mesela siz başka bir dine mensup bir aile ve çevrede doğmuş olsaydınız doğal olarak o yörenin inançlarına sahip olacaktınız. Bu durumda siz doğru yolda mı olmuş olacaktınız?
Yani eğer yazdıklarınızı doğru anlamışsam bugün yeryüzündeki hangi dine inanırsanız inanın semavi bir dine inanmış olursunuz? Eğer iddianız buysa ve doğru anlamışsam o zaman Al-i İmran 85. ayetini ne yapacağız?
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mert25 -- 7 Kasım 2024; 13:51:0 >
-
Tevrat (Eski Ahit), İncil (Yeni Ahit) ve Kur'an'da geçen peygamberlerin bazılarını listeleyeyim:
- Adem/Adam
- Şit/Seth
- İdris/Enoch
- Nuh/Noah
- Hud
- Salih
- İbrahim/Abraham
- Lut/Lot
- İsmail/Ishmael
- İshak/Isaac
- Yakup/Jacob
- Yusuf/Joseph
- Eyyüb/Job
- Şuayb
- Musa/Moses
- Harun/Aaron
- Davud/David
- Süleyman/Solomon
- İlyas/Elijah
- Elyesa/Elisha
- Zülkifl/Ezekiel
- Yunus/Jonah
- Zekeriya/Zechariah
- Yahya/John the Baptist
- İsa/Jesus
- Muhammed
- Yeremya/Jeremiah
- İşaya/Isaiah
- Daniel
- Hosea
- Joel
- Amos
- Obadiah
- Micah
- Nahum
- Habakkuk
- Zephaniah
- Haggai
- Zechariah
- Malachi
- Samuel
- Nathan
- Gad
İlk hatanız, Semavi dinlerde 25 değil, 60'ın üzerinde peygamberden söz edildiğidir. Yukarıdaki lsitede semavi dinlerde ismi geçen başlıca peygamberler ve surelerini gösterdim.
Kuran'da binlerce peygamberden bahsedilir ama listelenmez, Kuran'ın temel mesajı, son peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.v.) Hira Dağı'nda Cebrail tarafından iletilen ilahi vahiydir. Bu vahiy, Hz. Muhammed'in tebliğiyle insanlığa sunulmuştur.
Kuran'da anlatılan Hz. Muhammed'in (s.a.v.) yaşam öyküsü şöyledir: Hz. Muhammed, Mekke'de doğup büyümüş, 40 yaşına geldiğinde Hira Dağı'nda ibadet ederken Cebrail tarafından ilk vahiy olan "Oku!" emrini almıştır. Bu olay, onun peygamberliğinin başlangıcıdır. Daha sonra Mekke'de Müslümanlığı tebliğ etmeye başlamış, buna karşı çıkan Kureyş kabilesi tarafından baskı ve zulüm görmüştür. 622 yılında Medine'ye hicret etmek zorunda kalmış, burada Müslüman toplumu kurmuş ve İslam dininin yayılması için mücadele etmiştir. Nihayet 632 yılında Medine'de vefat etmiştir.
Kuran'ın evrensel mesajının, tarih boyunca tüm kıtalara ulaştığı ve farklı kültürlerde iz bıraktığı görülmektedir.
Örneğin, Kuzey ve Güney Amerika'daki kadim medeniyetlerde de semavi dinlerin etkileri görülür: Maya uygarlığının kutsal kitabı "Popol Vuh"ta, yaratılış, ilk insanların çamurdan yaratılması, büyük tufan hikayesi, tek tanrılı inanç sistemi ve kurban ritüelleri gibi semavi dinlerle benzer anlatılar bulunmaktadır.
Aztek arkeolojik kalıntılarında "Quetzalcoatl" figürü de adeta bir peygamber profilini yansıtır. O, insanlara medeniyet getiren, ahlaki öğretiler sunan, kendini feda eden ve geri döneceğine inanılan bir kahraman olarak karşımıza çıkar.
Inka uygarlığında "Inti" adlı güneş tanrısının kültü ve ritüelleri, Hristiyanlık'taki Tanrı ve İsa kültünü andırmaktadır.
Güneş'e yönelik ibadetler, güneş tapınakları, güneş takvimi gibi unsurlar Inka'larda görülmektedir.
Antik Mısır'da da Tanrı Amon-Ra'nın yaratıcı ve tek tanrı olarak kabul edilmesi, Tevrat'taki tek tanrı anlayışına benzerlik göstermektedir.
Ayrıca, Mısır'daki ölüm sonrası hayat inancı ve mumyalama ritüelleri de Hristiyanlık'taki ölümden sonraki hayat telakkisine yakındır.
Bu örnekler, semavi dinlerin öğretilerinin diğer kültürler ve gelenekler tarafından çalınıp değiştirildiğini ve özgün anlamlarından uzaklaştırıldığını göstermektedir. Antik Çin'de, Konfüçyüs ve Lao Tzu gibi düşünürlerin erdem ve ahlak üzerine geliştirdiği öğretiler, esasen semavi dinlerin köklü ahlaki prensiplerinden etkilenmiştir. Örneğin, Konfüçyüsçülük'teki **"insancıllık", "doğruluk", "ritüel" ve "bilgelik"** kavramlarının kökeni, İslam ve diğer semavi dinlerdeki ahlaki değerlerin yansıması olarak değerlendirilebilir. Bu öğretiler, zamanla özgün bağlamından uzaklaştırılarak Çin kültüründe kendine özgü bir ahlak sistemi olarak sunulmuştur.
Benzer şekilde, Hint alt kıtasındaki Vedalar, Upanişadlar ve Bhagavad Gita gibi metinlerdeki monoteist eğilimlerin, aslında semavi dinlerin tevhid inancından esinlenerek oluşturulduğu görülmektedir. Reenkarnasyon gibi inançların, Hristiyanlık'taki diriliş kavramının dejenerasyona uğramış bir versiyonu olduğu düşünülmektedir; ölümden sonraki hayatı, semavi dinlerdeki bağlamından kopararak çoklu yaşam döngüsü şeklinde sunmuştur.
Buna ek olarak, özellikle Hinduizm ve Budizm’de görülen bazı ritüel hareketler de semavi dinlerdeki ibadetlerin bozulmuş bir kopyasıdır.
Örneğin, Hindu ve Budist pratiklerde yer alan, namaza benzeyen belirli hareketler, semavi dinlerdeki özgün ibadet biçimlerinin dejenerasyonundan başka bir şey değildir. Namazın yapısal bütünlüğü, belirli ritüel hareketler ve zikirlerle sürdürülmekte, ancak bu unsurlar diğer inanç sistemlerinde yeniden yorumlanıp ruhundan uzaklaşmış biçimlerde uygulanmaktadır.
Bu durum, kadim öğretilerin, semavi kaynaklardan esinlenilerek ya da doğrudan kopyalanarak yeni inanç sistemlerinde yer aldığını; ancak zamanla asıl kaynağından uzaklaştırılarak farklı kültürlerde yozlaşmış bir formda devam ettirildiğini göstermektedir.
İslam ile Tanışmamış Kavim ve Kabilelerin Akıbeti
İslam ile tanışmamış kabileler, eğer kendilerine gönderilen semavi peygamberlerden (Nuh, İbrahim, İsa gibi) herhangi bir peygamberin dini bilgisi ulaşmamışsa, cehenneme gitmeden, hayvanların ölümü gibi toprağa karışıp sonsuz bir uykuya dalacaklardır. Eğer İslam’dan önceki peygamberlerin ritüel ve emirleri bu toplumlarda yaşamaya devam ediyorsa, bu emir ve yasalardan sorumlu tutulurlar.
Örneğin, bazı uzak kabilelerde, Nuh veya İbrahim gibi peygamberlerden aktarılan tevhid (tek Tanrı inancı) geleneğine benzer inançlar ve ritüeller hâlâ korunuyorsa, bu uygulamalar onların dini sorumluluğunu belirleyebilir. Ancak, tamamen kopuk kalmış ve hiçbir peygamberin mesajına dair bilgiye ulaşmamış olan topluluklar, kendi fıtratlarına göre bir yaşam sürdüklerinden, adalet ilkesi gereği bir hesaba çekilmezler. Bu durum, İslam’ın tebliği ulaşmamış kimseler hakkında “fetret ehli” olarak bilinen özel bir konumda olduklarını ifade eder.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 7 Kasım 2024; 16:23:33 >
-
"hayvanların ölümü gibi toprağa karışıp sonsuz bir uykuya dalacaklardır."
Bu iddiana kanıtın ne? Kutsal denilen kitapların hiçbirisinde böyle bir iddia bulunmazken siz nerden çıkardınız bunu? Yani Tanrı insanı yaratıyor ve yaratış amacı olarak da "yalnız bana kulluk etsinler" diyor ama bir kısım insanlara emirlerini ulaştıramıyor ve onlar toprak olacaklar. Sahi buna gerçekten inanıyor musunuz? Cevabını EVET ise zaten sizinle konuşacak bir şeyimiz kalmamış demektir.
"hiçbir peygamberin mesajına dair bilgiye ulaşmamış olan topluluklar, kendi fıtratlarına göre bir yaşam sürdüklerinden, adalet ilkesi gereği bir hesaba çekilmezler. Bu durum, İslam’ın tebliği ulaşmamış kimseler hakkında “fetret ehli” olarak bilinen özel bir konumda olduklarını ifade eder."
Kur'anda, "insan başıboş bırakılacağını mı zannediyor" denilirken sizin bu iddianıza göre bazıları başıboş bırakılmış??? Peki hesaba çekilmeyecek olan bu insanlar öbür tarafta nereye gidecekler? Cehennem olmaz, cennet de olmaz, bazı alimler ARAF diye birşey uydurmuşlar, güya mesajın ulaşmadığı insanlar ARAF'a gideceklermiş.
Peki bu insanlar Tanrıya şu itiraz yapmayacaklar mı; "Tanrım mesaj bize de ulaşsaydı belki biz de cennete girecektik." Bu durum Tanrının adaletine uyar mı?
Aslında hepiniz gerçeği çok iyi biliyorsunuz, bugün X dinine mensup olan ve onu savunan insanlar başka bir dine mensup aile ve çevrede doğmuş büyümüş olsalardı çok büyük ihtimalle (%90) şimdi o dine mensup olacaklardı. Herkes kendi inancının en doğru, kendi inancı dışındakilerin ise tahrif edilmiş/yanlış olduğunu savunuyor.
Dünyada yaklaşık 8 milyar insan var deniliyor. Bu 8 milyar insanın yaklaşık 2 milyar civarı İslam dinine mensup. Ne yani geriye kalan 6 milyar insan geri zekalı mı? Neden başka bir dine geçmiyorlar? Ki o 6 milyarın içerisinde bilim adamları, felsefeciler, arkeologlar, astronotlar, profesörler vs var.
Daha önce de yazmıştım, kime neye inandığı ile ilgilenmiyorum. İnançlarını ve yaşam tarzlarını başkalarına dayatmadıkları sürece isteyen istediğine inanır ve istediği şekilde yaşar.
Sorun, büyük çoğunluğun kendisi gibi inanmayan ve yaşamayanları ötekileştirmesi ve kendi inanç ve yaşam tarzlarını zorla dayatmasıdır.
Bu konuyu açarken belki okuyan bazı kişilere "ACABA OLABİLİR Mİ?" sorusunu sordurabilirim diye düşünmüştüm. Yoksa herhangi bir din mensubu ile bu konuların konuşulamayacağını iyi biliyorum. Bu nedenle bu konuya bir daha yazmayacağım.
-
Arınmamışsın ki, daha da dolmuşsun... Bilinen klasik bilgileri çöplükten çıkarıp ortalığa saçmanın anlamı nedir;
20 yıl radikal dincilikten 20 yıl radikal dinsizliğe dönüş. Ömür yeterse başka radikalizmleri de deneyebilirsin.
-
TANRI'NIN İMTİHAN SİSTEMİ VE İLAHİ ADALET ÜZERİNE DETAYLI ANALİZ
Tanrı'nın insanları sınav ederken herkesi eşit şartlar altında sınav yapacağını ve test edeceğini nereden çıkardınız? Allah'ın kutsal kitaplarda böyle bir vaadi yoktur. Allah insanlara yaranmak zorunda değildir. O, mutlak güç ve kudret sahibidir.
"De ki: O, size azabı göndermeye kadir olandır." (En'am 6/65)
"Allah dilediğini yapar ve dilediğine hükmeder." (İbrahim 14/27)
İLAHİ İMTİHANIN AMACI
İnsanın dünyaya geliş sebebi Allah'ı bulmak, O'na itaat etmek ve O'nun belirlediği etik ve ahlak kuralları ile yaşamaktır. Allah, kutsal kitapları göndererek insanlara öğüt veriyor ve insanlar ahirette cezalarını çekerken "sınavdan ve yaratılıştan haberim yoktu" mazeretini taşımasınlar diye dinleri elçiler ve Cebrail aracılığıyla gönderiyor.
"Biz her ümmete 'Allah'a kulluk edin, sahte tanrılardan uzak durun' diyen bir elçi gönderdik." (Nahl 16/36)
"İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi." (Bakara 2/213)
İMTİHANIN ÇEŞİTLİLİĞİ
Allah her insanı farklı şekilde test ettiğini açıkça belirtmektedir:
1. Mal ve Servet ile İmtihan:
"Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir." (Enfal 8/28)
"Servet ve evlatlar dünya hayatının süsüdür." (Kehf 18/46)
2. Zorluk ve Musibetlerle İmtihan:
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele." (Bakara 2/155)
3. Makam ve Mevki ile İmtihan:
"Sizin bazınızı bazınıza derecelerle üstün kıldık ki, size verdiği şeylerde sizi denemek için." (En'am 6/165)
4. Sağlık ve Hastalık ile İmtihan:
"Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz." (Enbiya 21/35)
İMTİHANDA ADALET PRENSİBİ:
Allah'ın adaleti, herkese eşit davranmak değil, herkese hak ettiği ve taşıyabileceği kadar yük vermektir:
"Allah hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez." (Bakara 2/286)
"Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür." (Zilzal 99/7-8)
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME:
İmtihanın eşit şartlarda olacağı iddiası tamamen asılsızdır. Allah her insanı farklı imkanlar, zorluklar ve nimetlerle sınamaktadır. Bu çeşitlilik, ilahi hikmetin bir tecellisidir. Her insan kendi kapasitesi, imkanları ve şartları çerçevesinde değerlendirilecektir.
"Her biriniz çobansınız ve her biriniz kendi sürüsünden sorumlusunuz." (Hadis-i Şerif)
İlahi adalet, modern dünya standartlarıyla ölçülemeyecek kadar yüce ve kapsamlıdır. Allah'ın her kulunu farklı şekillerde imtihan etmesi, O'nun sonsuz hikmetinin ve adaletinin bir göstergesidir. Kişi kendisine verilen imkanlar ve sorumluluklar ölçüsünde hesaba çekilecektir.
"İnsanlar, 'inandık' demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?" (Ankebut 29/2)
"O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır." (Mülk 67/2)
Bu ayetler ve açıklamalar ışığında, sınavın eşit şartlarda olması gerektiği düşüncesi, ilahi adalet ve hikmet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Her insan kendi özel şartları içerisinde değerlendirilecek ve ona göre muamele görecektir.
DİN ULAŞMAYAN TOPLULUKLARIN AHİRETTEKİ DURUMU
FETRET EHLİ KAVRAMI VE DELİLLERİ:
Kur'an-ı Kerim'den Deliller:
"Biz bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz." (İsra 17/15)
"Her ümmet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) gelmiştir." (Fatır 35/24)
"Rabbin, kendilerine ayetlerimizi okuyacak bir peygamberi memleketlerin merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir." (Kasas 28/59)
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 21 Kasım 2024; 21:29:11 >
-
Öyle olmasaydı aşağıdaki harita böyle olmazdı.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X