Şimdi Ara

Marksist ve Leninist Fikirle İlgili

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
28
Cevap
1
Favori
698
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu iki görüş hakkındaki fikirleriniz nelerdir?



  • İkiside gereksiz ve saçmadır. Tabiri caizse ulusal çapta toprak ağalığı sistemini getirmek ve devlet adamlarını toprak ağası ilan etmek dışında bir işe yaramaz.



    Ludwig von Mises daha 20. Yüzyılın ilk yarısında sosyalist sistemin hiçbir işe yaramayacağı, halkın yaşam kalitesini yükseltmek yerine düşüreceği ve temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakacağını ortaya koyup sosyalizmin defterini dürmüştür. Ama tabi, peygamberleri dışında hiçkimsenin kitabını okumayan sosyalistler bunu bilmiyorlar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Liberte von Skepticus -- 12 Ocak 2017; 17:17:43 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Liberte von Skepticus

    İkiside gereksiz ve saçmadır. Tabiri caizse ulusal çapta toprak ağalığı sistemini getirmek ve devlet adamlarını toprak ağası ilan etmek dışında bir işe yaramaz.



    Ludwig von Mises daha 20. Yüzyılın ilk yarısında sosyalist sistemin hiçbir işe yaramayacağı, halkın yaşam kalitesini yükseltmek yerine düşüreceği ve temel hak ve özgürlüklerinden mağrum bırakacağını ortaya koyup sosyalizmin defterini dürmüştür. Ama tabi, peygamberleri dışında hiçkimsenin kitabını okumayan sosyalistler bunu bilmiyorlar.

    Bu sistemler tam olarak neyi içeriyor hocam?
  • İkiside üzerinde saatlerce üzerine konuşulacak sistemler.



    Ancak yinede yüzeysel olarak marksizm bir teori ve öngörüdür. Tarihin ilerlemesinde ekonomik yasaların bulunduğu ve bu yasaların ileri kapitalist ülkelerde zorunlu olarak bir sonraki evre olan proletarya iktidarına varacağını öngörür. Marksizme göre devlet, egemen sınıfın aşağı sınıfa baskı aygıtıdır. Proletarya devlet iktidarı ele geçirecek ve sınıf tasfiyesine başlayarak sınıfsız bir dünya yaratacaktır. E tabi, devlet bir sınıfın öteki sınıfa baskı aygıtı olduğu için sınıfsız bir dünyada devlette olmayacaktır çünkü baskı uygulanacak bir sınıf olmayacaktır. Eşitsizliğin ve adaletsizliğin temel sebebi üretim araçlarının özel mülkiyetidir dolayısı ile tarihin modern itici gücü olan proletarya özel mülkiyeti ortadan kaldırıp komünal mülkiyeti getirecektir. Artık serbest piyasa kalmayacak ve üretim planlanarak yapılacaktır.



    Leninizm ise marksizmin öngörüsünün yanlışlığı ve yenilenmiş bir kuramın pratikte uygulanışı üzerine kurulu. Leninizim, proletaryanın kendi başına devrim yapamayacağı onu devrime itecek bir öncü örgütün varolması gerektiği üzerine kurulu. Ayrıca marksizmin tersine leninizm devrimin ileri kapitalist ülkelerde değil geri kalmış ülkelerde gerçekleşeceği zira ileri ülkelerin proletaryasının kapitalizmin kaymağını yediği için devrim yapmaya niyetli olmadığını söyler.



    Dediğim gibi olay yüzeysel olarak bu. Üzerine saatlerce konuşulabilir.




  • Liberte von Skepticus kullanıcısına yanıt
    Tanımlar oldukça güzel. Teşekkürler bilgilendirme için.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Liberte von Skepticus

    İkiside üzerinde saatlerce üzerine konuşulacak sistemler.



    Ancak yinede yüzeysel olarak marksizm bir teori ve öngörüdür. Tarihin ilerlemesinde ekonomik yasaların bulunduğu ve bu yasaların ileri kapitalist ülkelerde zorunlu olarak bir sonraki evre olan proletarya iktidarına varacağını öngörür. Marksizme göre devlet, egemen sınıfın aşağı sınıfa baskı aygıtıdır. Proletarya devlet iktidarı ele geçirecek ve sınıf tasfiyesine başlayarak sınıfsız bir dünya yaratacaktır. E tabi, devlet bir sınıfın öteki sınıfa baskı aygıtı olduğu için sınıfsız bir dünyada devlette olmayacaktır çünkü baskı uygulanacak bir sınıf olmayacaktır. Eşitsizliğin ve adaletsizliğin temel sebebi üretim araçlarının özel mülkiyetidir dolayısı ile tarihin modern itici gücü olan proletarya özel mülkiyeti ortadan kaldırıp komünal mülkiyeti getirecektir. Artık serbest piyasa kalmayacak ve üretim planlanarak yapılacaktır.



    Leninizm ise marksizmin öngörüsünün yanlışlığı ve yenilenmiş bir kuramın pratikte uygulanışı üzerine kurulu. Leninizim, proletaryanın kendi başına devrim yapamayacağı onu devrime itecek bir öncü örgütün varolması gerektiği üzerine kurulu. Ayrıca marksizmin tersine leninizm devrimin ileri kapitalist ülkelerde değil geri kalmış ülkelerde gerçekleşeceği zira ileri ülkelerin proletaryasının kapitalizmin kaymağını yediği için devrim yapmaya niyetli olmadığını söyler.



    Dediğim gibi olay yüzeysel olarak bu. Üzerine saatlerce konuşulabilir.

    İkinci kısımla ilgili konuşmak istiyorum hocam. Demişsiniz ki Leninizm ileri ülkelerde değil geri kalmış ülkelerde ve öncü bir örgütle gerçekleşecektir. Peki buna tam olarak ne sebep olur fitilleyecek bir ateşe enerji lazım değil mi?

    Komünizm bugün uykuya yattı. Sizce yarın tekrar uyanması mümkün mü? Yoksa komaya mı girdi?




  • Marksa göre sınıf çelişkileri okadar artacaktır ki proletarya bir noktadan sonrasında mevcut düzene baş kaldıracak ve iktidarı ele geçirecektir. Lenin pek çok kitabında Markstan kaynaklanan bu kendiliğindenciliği eleştirmiştir. Lenine göre proletarya kendi başına devrim yapamaz çünkü proleterler günlük sorunlarla uğraşıp durmakta düşünmek için vakit bulamamaktadır. Proleter mevcut düzene nefret beslese ve mevcut düzene karşı bir eyleme geçse dahi bu "küçük-burjuva" bir eylemden ileri gitmez, uzun vadede hiçbir işe yaramaz. Hayatını devrime adamış, profesyonel devrimcilerden oluşan demir disiplinli bir öncü örgüt proletaryaya hem sözel hemde fiili olarak propaganda yapacak, onlara gerçek çözümü gösterecek ve gün gelince proleterleri arkasına alıp mevcut düzeni ortadan kaldıracak ve bu öncü örgüt iktidarı proleterler adına elde tutacaktır. Yani öncü örgüt bir beyin, proleterler ise bu beynin bedeni olacaktır.



    İletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişimi ile şuanda küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Hiçbir toprak parçası bir diğerinden ayrı değil, hepsi birbirine bağlı. Bütün kültürler tek bir kültür oluşturuyor. Baskın olan dil bütün dünyaya yayılıyor. Böyle anti-komünist bir dünyada komünizm ancak geri kalmış ülkelerin cahil kitlelerinde yer bulabilir. Oda pek etkili olmaz.



    Günümüzde pek çok komünist hareket artık öyle "dünya devrimi" falan arzu etmiyor. Kendilerine komün kuruyorlar ve öteki insanlarada komün kurmaya teşvik etmeye çabalıyor. Böyle bir hareket küresel çapta hiçbir tehdit yaratamaz.



    Öteki taraftan komünizm günümüzde uygulansa dahi yaşayamaz, çok kısa sürede çöker. Toplumda bir işbölümü vardır ya, bu işbölümü günümüzde bütün dünyaya yayılmıştır. Ürünün bir parçasını A ülkesi üretiyor ise ötekini B, ötekini ise C üretiyor. Bütün ülkeler birbirine muhtaç ve bağımlı. Böyle bir dünyada içe kapalı ekonomiyi savunan sosyalizm tutmaz, tutamaz. Sosyalizm kendi kendine yeten bir ekonomi kurmaya çabalar ancak modern dünyada kendi kendine yeter bir ekonomi inşa etmek mümkün değil. Tekrar söylüyorum, bütün ülkeler birbirine bağlı. Dolayısıyla komünizm uygulanamaz. Uygulamaya çabalamakta gereksiz. Geri kalmış bir ülkenin halkı sosyalizmi kurmaya çabalamak yerine insan haklarını ve sivil hakları tesis edecek kurumlardan oluşan bir düzen kurmaya çabalasalar daha mantıklı. Çünkü bireye verilen özgürlük, gelişimide beraberinde getirir. Geri kalmış ülke bireyleri özgür bırakarak, girişimcilerin önünü açarak gelişmeye başlayabilir.




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Liberte von Skepticus

    Marksa göre sınıf çelişkileri okadar artacaktır ki proletarya bir noktadan sonrasında mevcut düzene baş kaldıracak ve iktidarı ele geçirecektir. Lenin pek çok kitabında Markstan kaynaklanan bu kendiliğindenciliği eleştirmiştir. Lenine göre proletarya kendi başına devrim yapamaz çünkü proleterler günlük sorunlarla uğraşıp durmakta düşünmek için vakit bulamamaktadır. Proleter mevcut düzene nefret beslese ve mevcut düzene karşı bir eyleme geçse dahi bu "küçük-burjuva" bir eylemden ileri gitmez, uzun vadede hiçbir işe yaramaz. Hayatını devrime adamış, profesyonel devrimcilerden oluşan demir disiplinli bir öncü örgüt proletaryaya hem sözel hemde fiili olarak propaganda yapacak, onlara gerçek çözümü gösterecek ve gün gelince proleterleri arkasına alıp mevcut düzeni ortadan kaldıracak ve bu öncü örgüt iktidarı proleterler adına elde tutacaktır. Yani öncü örgüt bir beyin, proleterler ise bu beynin bedeni olacaktır.



    İletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişimi ile şuanda küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Hiçbir toprak parçası bir diğerinden ayrı değil, hepsi birbirine bağlı. Bütün kültürler tek bir kültür oluşturuyor. Baskın olan dil bütün dünyaya yayılıyor. Böyle anti-komünist bir dünyada komünizm ancak geri kalmış ülkelerin cahil kitlelerinde yer bulabilir. Oda pek etkili olmaz.



    Günümüzde pek çok komünist hareket artık öyle "dünya devrimi" falan arzu etmiyor. Kendilerine komün kuruyorlar ve öteki insanlarada komün kurmaya teşvik etmeye çabalıyor. Böyle bir hareket küresel çapta hiçbir tehdit yaratamaz.



    Öteki taraftan komünizm günümüzde uygulansa dahi yaşayamaz, çok kısa sürede çöker. Toplumda bir işbölümü vardır ya, bu işbölümü günümüzde bütün dünyaya yayılmıştır. Ürünün bir parçasını A ülkesi üretiyor ise ötekini B, ötekini ise C üretiyor. Bütün ülkeler birbirine muhtaç ve bağımlı. Böyle bir dünyada içe kapalı ekonomiyi savunan sosyalizm tutmaz, tutamaz. Sosyalizm kendi kendine yeten bir ekonomi kurmaya çabalar ancak modern dünyada kendi kendine yeter bir ekonomi inşa etmek mümkün değil. Tekrar söylüyorum, bütün ülkeler birbirine bağlı. Dolayısıyla komünizm uygulanamaz. Uygulamaya çabalamakta gereksiz. Geri kalmış bir ülkenin halkı sosyalizmi kurmaya çabalamak yerine insan haklarını ve sivil hakları tesis edecek kurumlardan oluşan bir düzen kurmaya çabalasalar daha mantıklı. Çünkü bireye verilen özgürlük, gelişimide beraberinde getirir. Geri kalmış ülke bireyleri özgür bırakarak, girişimcilerin önünü açarak gelişmeye başlayabilir.

    Atladığın ya da dikkatinden kaçan bazı noktalar var;

    - Öncelikle, senin görüşüne göre dünya 1 günde kapitalizmden sosyalizme geçiyor. Haliyle, insanlar kapitalizmden kalan alışkanlıklarını bırakamamış oluyor. Ülkelerin hala birbirine bağlı ya da bağımlı olmaları tezinin temelinde süreçsizlik yatıyor.

    - Bir diğer nokta ise, günümüz dünyasında sosyalizmin (konu aslında komünizm) tutmayacağından bahsetmişsin, ki bu da doğru olmayabilir. Modern dünya dediğin, tüketim toplumu ve popüler kültürün üzerine inşa edilmiş, geçici hevesler ve mutluluklarla insanları besleyen bir sistemdir ve bu senin ya da benim ihtiyacım olan birşey değildir. Bu sadece bize dayatılan bir olgudur.

    Argümanlarının temeli, kendini kapitalizme adamış bir zihnin ürünü gibi görünüyor. Yani "İnsan bencildir" cümlesiyle başlayan ve komünal toplumların sadece ilkel dünyada varlığını sürdürebileceği devam eden klasik cümlelerin daha teknik şekilde kurulmuş hallerinden öteye gitmiyor.

    Bir deprem olduğunda, savaş çıktığında, ekonomik kriz olduğunda karşılaştığın 2 tip toplum vardır ve bunların örnekleri de önümüzde duruyor.

    Türkiye: İzmit depreminden hemen sonra, İstanbul'da hırsızlık olayları büyük oranda düştü. Çünkü hırsızlar İzmit'e çöküp enkaz altında kalan insanları soymakla meşgul olmaktaydılar. Depremde zarar gören halka gönderilen yardım malzemeleri, Türkiye'nin birçok farklı noktasında satılırken yakalandı.

    Japonya: Son büyük depremden sonra, nükleer santraldeki yangını söndürmek için gönüllü uzmanlar yola çıktı. Görevin en büyük özelliği, geri dönüşünün olmamasıydı. Yani, gidenlerin tamamı o santralde ölecekti. Japon uzmanlar o santrale girdi ve halkın geri kalanını kurtardı. Bunun yanı sıra, bu depremden sonra tüm Japonya kenetlenip depremzedelere yardım etti.

    Bu ülkelerin biri eğitimli, diğeri ise görece eğitimsizdir. Felaket anında, her ne kadar kapitalist eğitim almış olsa da, eğitimli olan kesim sosyal bir varlık olduğunu daha çabuk kavrayıp, toplu olarak hareket etmenin faydalı olduğunu görebiliyor. Oysa ki eğitimi düşük olan toplumda ilkelliğin asıl şekli olan yağmacılık baş gösteriyor. Yağmacılık ise, kapitalizmin kurucu unsurudur.

    Bugün sosyalist ya da komünist hareketlerin azlığının nedeni insanların aklının başına gelmiş olması değil, zenginlerin her zamankinden çok daha zengin ve güçlü olmaları, medya ve internet aracılığı ile dünyanın her noktasına kapitalizmin güzelliklerini anlatıyor olması, eğitim sisteminin artık tamamen tüm dünyada çökmüş olmasından kaynaklıdır.

    Tabii bu benim görüşüm. Benim görüşümün kanıtlanabilmesi için, kapitalistlerin son silahlarını da kullanması gerekiyor, ki umarım öyle birşey olmaz.




  • Modern dinlerdir.
  • Hocam, açıkçası sartre okuması yapmadım. Eğer ki yapabiliyor isen kısaca özetlermisin?
  • webbie kullanıcısına yanıt
    Gelişen teknoloji ve dolayısıyla medeniyet tüm ülkeleri birbirine bağımlı kılıyor. Bu geri alınamaz, önüne geçilemez bir süreç. Bundan ötürü kendi kendine yeten bir ekonomi kurulamaz. Troçki neden dünya devrimi anlayışını savunuyor zannediyorsun? Çünkü tek bir ülkede sosyalizmin uygulanamaz olduğu, küresel işbölümünde ülkelerin birbirine bağımlı olması dolayısıyla sosyalizm ancak tüm dünya çapında uygulanabilir. Kaldı ki -tekrar ediyorum- ekonomist Ludwig von Mises, sosyalizm uygulanamayacağı çünkü tüm üretimin tek elden planlanmasının imkansız olduğundan dem vurur. Ve bunun hakkında da kitap yazmıştır. Devlet herşeyi bilen ve mutlak iyi tanrı tarafından değilde neredeyse hiçbir şey bilemeyen ve bencilliğe meyilli insanlar tarafından yönetildiği için bütün ekonomik ve siyasi gücün tek elde toplanması felakete yol açar.



    Modern dünyaya ihtiyacımız var. Az veya çok insan hakları ve sivil haklarını oturtmuş bir düzen yokmu? Pek çok devlet müdahelesine rağmen yinede istek ve ihtiyaçlarımı karşılayabildiğim bir serbesp piyasa ekonomisi yokmu? Ben daha ne isteyebilirim ki? Toplum düzeni insanın maddi istek ve ihtiyaçlarını karşılamak üzerine kurulu olmalıdır ki insan manevi konulara yoracak bir kafaya ve tok bir karna sahip olabilsin. Buda ancak Liberal-Kapitalist sistemde mümkün. Tüm tarih boyunca kıt olan kaynakları tüm insanlığın yararına yani verimli bir şekilde kullanan Liberal sistem dışında bir sistem gördünmü?



    Evet ben Liberteryenim. Birkaç yıl önce bir marksisttim. Marks, Engels, Lenin ve Troçkinin pek çok kitabını da okudum. Şu bir gerçek ki marksist kesim marksist literatür dışında bir kitap nadiren okuyor. Ben sözgelimi Bastiatın, Misesin veya Rothbardın kitaplarını okumayı bırak adını duymuş bir marksistle henüz karşılaşmadım.



    İnsanlar bencildir demiyorum, bencilliğe meyillidir diyorum. Bizim gibi ego sahibi varlıklar pek tabii öz-çıkarlarını korumaya ve öz-çıkarları güdümünde eyleme geçmeye meyillidir. Ben komünal toplumun gerçekleşmeyeceğini söylemedim, söylememde. Açıkçası komünal mülkiyete karşı bile değilim. Ben komünizme karşıyım. Komünist kişi madem ki modern dünyanın boş, kurtulunması gereken bir şey olduğunu düşünüyor örgütünden toplasın elli yoldaşını, ortaya para atsın araziye ortaklaşa girişsin komününü kursun bitsin gitsin. Yok devrimmiş yoksa eşitlikmiş bilmemneymiş. Bir kere milyonları aşan nüfus ile karmaşık toplumlarımız daha öncede söylediğim gibi tek elden idare edilmeye müsait değil. Bu çabaya girişmek olumlu bir sonuç çıkarmak yerine olumsuz bir sonuç çıkarır.



    "Kapitalist eğitim" nedir ayıptır sorması? İdeolojik saçmalıkları bir kenara koyarsak yağmacılık kapitalizmin özüne en uzak olan şeydir. Sonuçta kapitalizm ticaret üzerine kuruludur. Emperyalizm ise ticaret üzerine değil zorbalık üzerine kuruludur. Kapitalizm ilkel olarak ortaya çıkışı insanların teizmden özgürleşip dünyevileştiği ve kent-soyluların (burjuvaların) ortaya çıktığı Rönesansa rastlar. Buna karşılık emperyalizm ise ilk devletten beri vardır. Şu "emperyalizm-kapitalizm" eşitlemesinden kurtulun artık. Bu kavramların üzerine biraz düşünen bir insan dahi bu iki kavramın zıtlığını görebilir. Frederick Bastiatın "Sınırlardan mallar geçmezse ordular geçer" diye bir lafı vardır. Hiç duymadınmı? Ülkeler arasında ticaret olmaz ise yani mallar değiş tokuş edilmez ise canlar değiş tokuş edilir diyor. Bir ülkenin kapitalistinin öteki ülkeler ile ticaret yapmasını engelleyen müdahaleci devletler dahi birbiriyle çatışmaya girebiliyor iken içe kapalı bir ekonomiye sahip sosyalist devletin ne yapacağı insanı korkutuyor. Bir sosyalist ülke ile öz olarak aynı biçim olarak farklı NAZİ Almanyası ülkeleri istila ederek ülkesini doyuruyordu. Öteki ülkeleri istila etmeyen sosyalist devletlerin ise yaşam standartları günden güne düşüyor, mecburi olarak öteki ülkelerden mal alıyordu.



    Sosyalliğin özünde bencillik yokmu zannediyorsun? Bir grup insanın neden ve ne için bir araya gelmiş olabileceği üzerine düşünürsen dahi orada kişisel çıkarları bulabilirsin. İnsanlar birbiriyle işbirliği kurmaya zorunlu olduğu için toplumlar oluşmuştur. Sonuçta insanların tek başına hayatta kalması çok sıkıntı.



    "Eğitim sistemi tüm dünyada çökmüştür" Sen İsviçre, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, İngiltere, Avusturalya ve Kanada da eğitim sistemi çökmüştürmü diyorsun? Bu saydığım ülkeler insan haklarının, sivil hakların ve ekonomik özgürlüklerin en geniş olduğu ülkeler. Tam manasıyla liberal cennetti. Şunu bunu boşver bir sosyaliste dahi sorsam bu ülkelerde yaşamak ister.



    Sosyalizmin teorik olarak çöküşü 20. Yüzyılın ilk yarısına rastlar. Aslında Bastiat dahi devletçiliği eleştirerek dolaylı yoldan sosyalizmi gömmüştür. Pratik çöküşü ise 20. Yüzyılın ikinci yarısına rastlar. Şuanda sosyalizm romantik tayfası dışında savunulmuyor gibi gözüküyor.




  • imam-ı azam İ kullanıcısına yanıt
    Kesinlikle kapitalizmden daha kötüdür.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Liberte von Skepticus

    Kesinlikle kapitalizmden daha kötüdür.

    Bilmiyorum medya algısından dolayı mı ama sosyalizm bana tatlı bir hayal gibi geliyor ve herkese iş garantisi veriyor, herkese aynı maaş herkese bir oda , buraya kadar tamam fakat sosyalizm Rusya'da bazı değerleri yok etti. Gençler St.Petersburg sokaklarında bali çekiyor, fuhuş yapıyor ve yine üretim kalitesi düşüyor ama ilginçtir SSCB döneminde okuma yazma oranı %99 olduğunu söylüyorlar bunun da propaganda yalanı olduğunu düşünüyorum.
  • Herkese iş garantisi verilmesi saçmalıktır. Adam akıllı bir ülkede böyle bir şeyin olması mümkün değil. Bir NAZİ Almanyasında işsizlik yoktu, oda pek övülecek, adam akıllı olarak görülebilecek bir devlet değil.



    Herkesin aynı maaş alması da saçmalık. Böyle bir durumda insanları zor ve uzmanlık gerektiren işlerde çalışmaya motive edecek olması katlandıracak olan şey nedir? Sözgelimi, ben denizcilik okuyorum. Bir vardiya zabiti 2000$ almak yerine bir temizlikçiyle aynı maaşı alsa denizciliği katlanılır kılacak şey nedir? Denize olan arzumu? Bu arzu en fazla ne kadar sürer ve en fazla kaç kişide vardır? Sosyalist bir devlet insanları zorlamı, sözgelimi, gemici yapacaktır? Eğer yapmayacaksa denizde kaptanından gemicisine kim çalışacak?



    Sosyalistlerin insan tasavvuru son derece nahif. Onların insan tasavvuru gökyüzünde, bulutların üzerinde yaşıyor. Gerçekte ise insanlar bencilliğe meyilli varlıklardır. Sosyal olmaları hiçbir şeyi değitirmiyor zira biz karıncaların olduğu türden sosyal canlılar değiliz. Bencilliğe daha yatkınız. Hatta toplumlar kurmamızın sebebi dahi bencilliğimiz.



    İnsanlar rasyonelliğe değil irrasyoneliğe yatkın olduğu için hiçbir kanıtı ve gerçekliği olmasa dahi kendine umut veren düşünceleri savunmaya ve yaymaya meyillidir. Devletçi düşünce ve solcu teletabilerin düşüncelerinin yaygın olmasının sebebi bu. Ama iki dakika olsun akılcı düşünülürse liberalizmin başımıza gelmiş en iyi şey olduğu görülebilir.



    O halde ne yapmalı? Söyleyeyim: devletçi ve sosyalist düşüncelere karşı mücadele edilmeli, kolektivist toplum düzenini savunan düşüncelerle mücadele edilmeli. Unutulmamalı ki gerçek olan tek şey bireydir. Sınıf, ırk veya millet sadece bir ne idüğü belirsiz bir kolektif kimlik, kavramdır. Bireyi önemsemeyen bir düzen hiçbir şeyi önemsemiyordur. Dolayısıyla bireysel hakları, özgürlükleri savunmalı ve bunları tehdit eden şeylerle mücadele etmeliyiz.




  • Up

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    quote:

    Orijinalden alıntı: Liberte von Skepticus

    Marksa göre sınıf çelişkileri okadar artacaktır ki proletarya bir noktadan sonrasında mevcut düzene baş kaldıracak ve iktidarı ele geçirecektir. Lenin pek çok kitabında Markstan kaynaklanan bu kendiliğindenciliği eleştirmiştir. Lenine göre proletarya kendi başına devrim yapamaz çünkü proleterler günlük sorunlarla uğraşıp durmakta düşünmek için vakit bulamamaktadır. Proleter mevcut düzene nefret beslese ve mevcut düzene karşı bir eyleme geçse dahi bu "küçük-burjuva" bir eylemden ileri gitmez, uzun vadede hiçbir işe yaramaz. Hayatını devrime adamış, profesyonel devrimcilerden oluşan demir disiplinli bir öncü örgüt proletaryaya hem sözel hemde fiili olarak propaganda yapacak, onlara gerçek çözümü gösterecek ve gün gelince proleterleri arkasına alıp mevcut düzeni ortadan kaldıracak ve bu öncü örgüt iktidarı proleterler adına elde tutacaktır. Yani öncü örgüt bir beyin, proleterler ise bu beynin bedeni olacaktır.



    İletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişimi ile şuanda küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Hiçbir toprak parçası bir diğerinden ayrı değil, hepsi birbirine bağlı. Bütün kültürler tek bir kültür oluşturuyor. Baskın olan dil bütün dünyaya yayılıyor. Böyle anti-komünist bir dünyada komünizm ancak geri kalmış ülkelerin cahil kitlelerinde yer bulabilir. Oda pek etkili olmaz.



    Günümüzde pek çok komünist hareket artık öyle "dünya devrimi" falan arzu etmiyor. Kendilerine komün kuruyorlar ve öteki insanlarada komün kurmaya teşvik etmeye çabalıyor. Böyle bir hareket küresel çapta hiçbir tehdit yaratamaz.



    Öteki taraftan komünizm günümüzde uygulansa dahi yaşayamaz, çok kısa sürede çöker. Toplumda bir işbölümü vardır ya, bu işbölümü günümüzde bütün dünyaya yayılmıştır. Ürünün bir parçasını A ülkesi üretiyor ise ötekini B, ötekini ise C üretiyor. Bütün ülkeler birbirine muhtaç ve bağımlı. Böyle bir dünyada içe kapalı ekonomiyi savunan sosyalizm tutmaz, tutamaz. Sosyalizm kendi kendine yeten bir ekonomi kurmaya çabalar ancak modern dünyada kendi kendine yeter bir ekonomi inşa etmek mümkün değil. Tekrar söylüyorum, bütün ülkeler birbirine bağlı. Dolayısıyla komünizm uygulanamaz. Uygulamaya çabalamakta gereksiz. Geri kalmış bir ülkenin halkı sosyalizmi kurmaya çabalamak yerine insan haklarını ve sivil hakları tesis edecek kurumlardan oluşan bir düzen kurmaya çabalasalar daha mantıklı. Çünkü bireye verilen özgürlük, gelişimide beraberinde getirir. Geri kalmış ülke bireyleri özgür bırakarak, girişimcilerin önünü açarak gelişmeye başlayabilir.

    Atladığın ya da dikkatinden kaçan bazı noktalar var;

    - Öncelikle, senin görüşüne göre dünya 1 günde kapitalizmden sosyalizme geçiyor. Haliyle, insanlar kapitalizmden kalan alışkanlıklarını bırakamamış oluyor. Ülkelerin hala birbirine bağlı ya da bağımlı olmaları tezinin temelinde süreçsizlik yatıyor.

    - Bir diğer nokta ise, günümüz dünyasında sosyalizmin (konu aslında komünizm) tutmayacağından bahsetmişsin, ki bu da doğru olmayabilir. Modern dünya dediğin, tüketim toplumu ve popüler kültürün üzerine inşa edilmiş, geçici hevesler ve mutluluklarla insanları besleyen bir sistemdir ve bu senin ya da benim ihtiyacım olan birşey değildir. Bu sadece bize dayatılan bir olgudur.

    Argümanlarının temeli, kendini kapitalizme adamış bir zihnin ürünü gibi görünüyor. Yani "İnsan bencildir" cümlesiyle başlayan ve komünal toplumların sadece ilkel dünyada varlığını sürdürebileceği devam eden klasik cümlelerin daha teknik şekilde kurulmuş hallerinden öteye gitmiyor.

    Bir deprem olduğunda, savaş çıktığında, ekonomik kriz olduğunda karşılaştığın 2 tip toplum vardır ve bunların örnekleri de önümüzde duruyor.

    Türkiye: İzmit depreminden hemen sonra, İstanbul'da hırsızlık olayları büyük oranda düştü. Çünkü hırsızlar İzmit'e çöküp enkaz altında kalan insanları soymakla meşgul olmaktaydılar. Depremde zarar gören halka gönderilen yardım malzemeleri, Türkiye'nin birçok farklı noktasında satılırken yakalandı.

    Japonya: Son büyük depremden sonra, nükleer santraldeki yangını söndürmek için gönüllü uzmanlar yola çıktı. Görevin en büyük özelliği, geri dönüşünün olmamasıydı. Yani, gidenlerin tamamı o santralde ölecekti. Japon uzmanlar o santrale girdi ve halkın geri kalanını kurtardı. Bunun yanı sıra, bu depremden sonra tüm Japonya kenetlenip depremzedelere yardım etti.

    Bu ülkelerin biri eğitimli, diğeri ise görece eğitimsizdir. Felaket anında, her ne kadar kapitalist eğitim almış olsa da, eğitimli olan kesim sosyal bir varlık olduğunu daha çabuk kavrayıp, toplu olarak hareket etmenin faydalı olduğunu görebiliyor. Oysa ki eğitimi düşük olan toplumda ilkelliğin asıl şekli olan yağmacılık baş gösteriyor. Yağmacılık ise, kapitalizmin kurucu unsurudur.

    Bugün sosyalist ya da komünist hareketlerin azlığının nedeni insanların aklının başına gelmiş olması değil, zenginlerin her zamankinden çok daha zengin ve güçlü olmaları, medya ve internet aracılığı ile dünyanın her noktasına kapitalizmin güzelliklerini anlatıyor olması, eğitim sisteminin artık tamamen tüm dünyada çökmüş olmasından kaynaklıdır.

    Tabii bu benim görüşüm. Benim görüşümün kanıtlanabilmesi için, kapitalistlerin son silahlarını da kullanması gerekiyor, ki umarım öyle birşey olmaz.

    Alıntıları Göster
    3 yıl sonra komünistleri şamar oğlanına çevire bilir miyiz diye Uplamışlar

    Bizde savunumuzu yaparız.
    Emperyalizm altında 1300 TL asgari üçretle emekli olanlar var bu ülkede. Kocasından ikinci maaşı kirada bir evi varsa mutlu mesut yaşayıp gidiyor.

    İki kızı okuyorsa Yoksulluk sınırının altında olduğunu olduğunu tek maaşa kalan arkadaşlarını unutuyor.

    Veya öğretmen aldığı üç otuz paraya dini tevekkülle şükrediyor.
    Kısa keseyim :

    Yoğun anti-komünist ,anti-sosyalist propaganda altında komünistleri öcü gibi görüyor.

    Sanıyor ki sosyalist ülkelerdeki insanlar çalışma kampında yaşıyorlardı.
    Yok öyle bir şey.
    Sosyalizmin yanlış yönetilmesi nedeni ile aç gözlülükle sosyalizm altında elde ettikleri birikimle daha fazlasını istediler.Son pişmanlık fayda etmedi.
    Ben tarihsel materyalizmin doğruluğunu biliyorum.
    Sosyalist mücadele öyle 80-90 yılda sonuçlanacak savaş değil.
    Zafer sosyalistlerin olacak.




  • Hatior kullanıcısına yanıt
    Türkiye'de pekcok sorun devlet kaynaklı.

    Devlet eliyle , halkın parası kullanılarak birtakım şirketlere avantaj sağlanıyor.
    Devlet eliyle hukuk mahvediliyor .
    Devlet eliyle hak ve özgürlükler kısıtlanıyor.

    Sosyalizm adı altında devleti büyütüp insanların yaşam alanını daraltmak ne kadar doğru ?

    Yani herkesin ne alacağına devlet karar versin, girişimciler risk alıp başkalarını doyurmak için çalışsın. Bunun sonucunda da devasa hantal, yozlaşmış ve yolsuzlukla dolu bir drvleti ve ona bağlı asalaklari beslesinler.

    Bugün devlet üniversitelerinde profesör yapılmış kişiler 30 metrelik Ademleri dinazorlarla gurestitirken herşeyi bu şekilde yapalım demek ne kadar doğru ?

    Pastayı paylastiracagim derken pastayı huckimseye yetmeyecek kadar küçültmek, girişimin itici unsurlarını yokedip yaratıcılığa ve başarının ödüllendirilmesi ne ket vurmak. İnsanların çalışma ve kendini diğerlerine göre özelleştirme gudulerini alıp ilerlemeyi durdurmak bize ne fayda sağlayacak.

    Acitasyondan çıkıp birazda gerçek konuları konuşmamız gerekiyor...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Periah kullanıcısına yanıt
    Devletin ne olduğunu anlamaz isek suçu devlete atarız.
    Emperyalist devlet kapitalist devletle, Sosyalist devlet yapısı nedir öncelikle onun ayrımını yapmamız gerekir.

    Arkasından tekelci sermayenin devleti nasıl yönettiğine bakmamız gerekir.
    Bugün global tekelci sermaye tüm devletleri ele geçirmiş durumda.
    Liberalizm adı altında yine küçük sermayesinden komprador işbirlikçi yerli sermayeye kadar geri bıraktırılmış ülkeleri sizin ileri sürdüğünüz görüşlerle Latin Amerikasından, Orta doğusuna emperyalizm yönlendiriyor.

    Yanisi liberalizmin görüşleri emperyalizmin görüşleridir.
  • Hatior kullanıcısına yanıt
    Bu nasıl bir emperyalizm ise dediginiz Latin Ameriks ülkelerinde sanki hiç solcular başa geçmiyor.

    Şu an Meksika'nin başındaki kişi bir sosyalist keza Arjantin ekonomisini temellerine kadar cokertenler sosyalist iktidardakilerdi. Keza Venezüella da sosyalistler seçimle iktidara geldi.

    Birşey söylüyorsunuz somut kanıtlara dayandirin bunu komlplo teorileri ile bir yere varamayız.

    Sosyalist devlet dediğiniz bürokrasi diktatörlüğünün baska birşey değildir. Sermayeyi çıkarın bürokrasiyi koyun, adam kayırma , yolsuzluk ve verimsizlik. Sosyalist devlet budur.

    Ayrıca sosyalist devletin olduğu yerde özgürlüğün ö dü bulunmaz. Yani yok bağımsız yargiymis, yok insan haklariymis , demokrasiymis bunlar sosyalist dünyanın değerleri değildir.

    Sadece modern serflik sistemidir. Başta bir feodal lord vardır birde o lordun emrinde çalışan serfler herkesin yeri önceden bellidir ... Herkes az kazanır herkes fakirdir sadece burakratlae ve onlara bağlı olanlar zenginlik içinde yüzer...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Periah kullanıcısına yanıt
    Seninle tartışılmaz ön yargılı ve kökleri osmanlıya dayanan moskof korkusu olan, anti-komünistsin.
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.