Yaptığı konuşmada Atatürk’ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’’ sözünü konuklara hatırlatan Prof. Dr. Aziz Sancar, “Mardin yıllar boyu farklı din ve mezheplere ev sahipliği yaptı. Ancak din, doğanın kanunlarını, teknolojik araştırmaları ve teknolojik gelişmeleri kapsamıyor. Bu nedenle din ve bilimi kesinlikle ayrı tutmamız lazım. Aksi takdirde din saygınlığını kaybeder, bilim körleşir” dedi.
ankahaber.net AZİZ SANCAR: "DİN VE BİLİMİ AYRI TUTMAMIZ LAZIM, AKSİ TAKDİRDE DİN SAYGINLIĞINI KAYBEDER, BİLİM KÖRLEŞİR" https://ankahaber.net/haber/detay/aziz_sancar_din_ve_bilimi_ayri_tutmamiz_lazim_aksi_takdirde_din_sayginligini_kaybeder_bilim_korlesir_162979< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 9 Ocak 2024; 6:34:13 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Aziz Sancar:Din ve Bilimi ayrı tutmamız lazım. Aksi takdirde din saygınlığını kaybederBilim Körleşir
-
-
Din ve Bilim su ve yağa benzer bir araya gelmesi imkansiz..
Din dogmalar uzerinden , bilim gozlem ve deney uzerinden yurur.. birinde size mutlak bir gercek verilmistir caba gerekmez inanmak yeter digerinde gercek bir ufuk cizgisi gibidir oraya gitmek icin emek gerekir.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Kur'an-ı Kerim'den günümüz bilimine ışık tutan ayetler...
Ve Evren’i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. (Zâriyât suresi 47. ayet)
Evren genişliyor mu yoksa durağan mı? Bu soruyu bilginler yüzlerce sene tartıştılar. Ancak 20. yüzyılda Edwin Hubble’ın gelişmiş teleskobuyla gözlemleri, yıldız kümelerinin hızla birbirlerinden uzaklaştığını tespit etmiş ve genişleyen Evren tezi doğrulanmıştır. Kuran ise bunu net olarak 1400 yıl önce zaten söylüyordu.
Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlıkta, bir yaratılıştan diğer yaratılışa geçirerek yaratmaktadır…(Zumer Suresi 6. ayet)
Cenini dış tehlikeler karşı koruyan 3 bölge vardır. Annenin karnındaki bu üç bölge; karın duvarı, rahim duvarı ve amniyon kesesidir. Kuran'ın indiği dönemin bilgi seviyesiyle açıklanamayacak bu ayette söylendiği gibi, ceninin bu kapkaranlık yerdeki gelişim aşamasının tüm bilimsel kitaplarda üçe ayrılması da çok ilginçtir.
Kemiklere de bir bak. Nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra da onlara et giydiriyoruz… (Bakara Suresi 259. ayet)
Embriyodaki kıkırdak doku, ayette söylendiği gibi sonradan kemikleşmeye başlar ve daha sonra kas etleri oluşarak kemikleri sarar. Ayette geçen “lahm” kelimesi kas etleri için kullanılmaktadır. Kuran’da 1400 yıl önce haber verilen bu kemik oluşum sıralamasından, bilim çok yakın döneme dek habersizdi.
Saptırmayı dilediğinin de göğsünü öylesine dar ve sıkıntılı kılar ki, o göğe yükseliyormuş gibi olur. (En'am Suresi 125. ayet)
Psikolojik sıkıntının anlatıldığı bu ayette belirtilen, göğe yükseltiliyormuş gibi tanımı çok ilginçtir. Çünkü gökyüzüne doğru yükseldikçe, atmosfer basıncı azalmakta ve kan, basınçla damarları ve kalbi zorlamaktadır. Ayrıca yukarı çıkıldıkça azalan oksijen, nefes alma güçlüğü doğurur ve göğsümüzün içindeki akciğerlerde sıkıntı ve daralma hissedilir. 1400 yıl önce atmosferde yükselmenin sonuçları bu ayette belirtilmiştir
O otlağı çıkardı. Sonra da onu karamsı bir sel suyuna çevirdi. (A'lâ Suresi 5. ayet)
Petrol, daha çok eğrelti ve algler gibi yeşilliklerin (otlağın), kaya tabakaları arasında çeşitli bakterilerin etkisiyle ve uzun bir zaman sürecinin ardından oluşmuştur. Petrol ayrıca, aynen ayette geçtiği gibi “sel suyu” özelliği göstermektedir. Petrol bir sel suyu gibi hareket eden, göç eden, gözeneksiz, sert kayaçlarla karşılaşınca ise buralarda toplanan bir yapıya sahiptir. Bulunan petrol yatakları işte bu tip kayaçların petrolü tutması ile oluşmuştur
İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi dökülmüş menide bir damla değil miydi? (Kıyame Suresi 36-37. ayetler)
Bu ayette de o dönemde ulaşılması imkansız bir bilgiye rastlıyoruz. Başlangıçta insanın, meninin içindeki bir damla olduğu ifade edilen bu ayette geçen damla kelimesinin Arapça karşılığı “Nutfe” kelimesi, bir kova boşaltılınca dibinde kalan sıvıyı ifade için de kullanılır. Bu kelime insanın meninin hepsinden değil, meninin içindeki bir parçadan yani spermden yaratıldığına işaret etmektedir.
Elbette hayvanlarda da sizin için ibretler vardır. Size onların karınlarında sindirilmiş gıdalar ile kanın arasından, halis, boğazınızdan kolaylıkla kayan bir süt içirmekteyiz. (Nahl Suresi 66. ayet)
William Harvey, Peygamberimiz’in vefatından 1000 yıl kadar sonra kan dolaşımını keşfetmiştir. Ayetin indiği dönemde kanın, sindirilmiş gıdalardan ayrışmış besinleri meme salgı bezlerine taşıdığı, meme salgı bezlerinin ise kendilerine ulaşan bu ham maddeleri işleyerek süt ürettiği bilinmemekteydi.
Ve yeryüzünü de yayıp yuvarlattı. (Naziat Suesi 30. ayet)
Ayetin Arapça’sında geçen “dahv” kelimesinin köklerinden türetilen kelimeler “yuvarlaklık” ifade etmekte, “devekuşu yumurtası” gibi anlamlara gelmektedir. Dünya’nın şekli gerçekten yumurtanın şekline benzemektedir. Dünyamız aynı devekuşu yumurtası gibi geoittir. Yani tam düzgün küre olmayan, fakat küremsi, kutuplardan basık şekildedir. İnsanlığın yıllarca anlamaya çalıştığı Dünya’nın şeklinin ne olduğu Kuran’da zaten bildiriliyordu.
Ve dolunay haline geldiği zaman Ay. Siz gerçekten tabakadan tabakaya binip geçeceksiniz. (İnşikak Suresi 19. ayet)
Tarih boyunca Ay, insanlar için ulaşılmaz bir yerdi. Bu yüzden ayetlerde Ay’a gidileceğine işaret olduğu uzun süre anlaşılamadı. 18. ayete baktığımızda Ay’a dikkat çekilmesi, 19. ayette bahsedilen “binerek tabakadan tabakaya geçişin” Dünya’dan Ay’a bir araçla geçiş olduğu fikrini doğrulamaktadır. Ay’ın dolunay hali Ay’ın tamamını ifade eder. Ay’ın özellikle Dolunay haline dikkat çekilmesi buna işaret olabilir.
Ve gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise bunun delillerinden yüz çeviriyorlar. (Enbiya 32. ayet)
Dünya atmosferi şeffaf olmasına rağmen, meteor yağmurlarına karşı mükemmel bir zırh işlevi görür. Ayrıca Güneş'ten gelen tüm zaralı ışınları süzen yapısı, Dünya'da yaşamın sürmesinin yegane sebeplerinden birisidir. Uzayda ısının -270 dereceleri bulduğunu düşünürsek atmosferin bu ayette geçen anlamıyla dünyayı nasıl koruduğunu tekrar görmüş oluruz
İki denizi birbiri üstüne salan O’dur. Bu tatlı ve ferahlatıcı, bu tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına karışmalarını önleyen bir sınır olarak engel koymuştur. (Furkan Suresi 53. ayet)
Denizlerin birleşmesine rağmen suların karışmaması, Kuran’da 14 asır önceden söylenmiştir. Çıplak gözle algılanamayan ve suyun özelliklerine ters gibi gözüken bu durum, ilk olarak Arap Yarımadası’nın denizle ilgisi olmayan bu insanlarına indirilen Kuran'da belirtilmiştir. Bu Kuran'ın geleceğe ışık tutan mucizelerinden sadece bir diğeridir.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Kuranda basit kesir hatası var . Aç bak miras ayetlerine daha pay ve payda birbirini tutmuyor sen evrenden vb bahsediyorsun.
Aşırı yorum ile kahve falı bakar gibi yorumlamayi bırakın şu kitabı.
din ve mitolojiALLAH'TAN BAŞKA HÜKÜM VERENLER: AVLİYE VE REDDİYEhttps://www.dinvemitoloji.com/2020/05/allahtan-baska-hukum-verenler-avliye-ve.html?m=1
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 9 Ocak 2024; 7:32:17 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Icinde dogrular olmasi icerdigi yanlis ve masallari ortmez 1 tane hatali yada yanlis bilgi varsa bu kitap ilahi degildir ki ben sana yuzlerce hata yanlis masal sayarim.. tartismamak icin buraya yazmadim..
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
boş yapmış aziz din attığın adıma kadar herşeyi kapsıyor.
-
Yaz da, bu mesajları yıllar sonra okuyacak olan gençlere rehber ol hocam. Aynı bizim 2010'lardan kalan konulara denk gelip okumamız gibi
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Bilimi nasıl tanımladığınızla alakalı bir olay.
Bugün için Kısmen doğru . Descartes ve Francis Bacon öncülüğünde kurulan Modern Bilim ( nova scientia ) sonrası ortaya çıkmış yeni bilim tanımı gereği böyledir. O döneme kadar sadece Fizik bilim kabul ediliyordu.
Biz bugün bilim neye diyoruz? Bugün için? Önceden belirlenmiş belirli bir kurallılıktan hareket ederek, olgu olayları nedenleyerek, gerekçelendirerek, temellendirerek, rasyonel bir şekilde istidlali akılla bilmeye diyoruz. Bunun için hadis de bir ilim oluyor. Çünkü nesneleri var. Belirli bir yöntemi var.
Bilgiye rasyonalitesini veren, yöntemidir. Eğer siz bir bilgiyi yöntemli bir tarzda elde ediyorsanız, o rasyonel bir bilgidir.
Fakat yorumlama ayrı bir iş. O Bilim Felsefesine girer.
Mesela yağmur'un nasıl yağdığını bugün yakın nedensellik olarak biliyoruz. Ama niçin yağdığını, Yağmuru yağdıran doğa üstü mutlak bir fail olup olmadığını hiç bir bilimsel yöntem bize açıklayamaz, buna kabiliyieti yoktur. Din ve Metafizik burada devreye girer.. Bilim bu alanda söz söyleyemez..
-
Alıntı
metni:Bunun için hadis de bir ilim oluyor deneyi ve gözlem yapılarak doğruluğuna erişilemez
Aristoyu islamla birleştirebildiğimizde islam dünyası batının çok önüne geçti... farabi ibni sina kitapları batıda ders olarak okutuluyordu.
Ta kii imam gazaliye kadar...Bugün islam dünyası batının çok gerisinde kaldıysa bunun en büyük sebebi imam gazali
-
Tarihçiliği ve sosyolojiyi bilim saymayanlar çoktur. Siz de aynı kanaatesiniz sanırım. Gazali hakkında söylenenler çok yaygın bir ezber. Gazali nedenselliği eleştirir ki çok ciddi argümanalrı vardır. Bugün bile Batı dünyası dahil Nedenselliğe , Rasyonel akla ve Aristoya muhalif çok ciddi literatür vardır. Şunu unutmayın, Modern Bilimin ve Aklın en büyük eleştirisini yine Batı'nın kendisi yapmıştır
-
Şu sözü de kleyeyim :
Çok dar ufuklu insanlar sadece "Bilim" ile yetinir..
-
Din neden saygınlığını kaybeder o konuyu biraz açsaydı.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
ama batıda rönesansın bilimin gelişiminin en büyük sebebi nasıl yaptılar bilmiyorum bir şekilde aristoyu (MÖ 384) hristiyanlaştırmaları... Bilim ve din çelişmemeye başladı
gazali nedensellik eleştirisi önemlidir
ama değerli midir? ibni sinayı tekfir etti de ne kazandırdı islam dünyasına ne elde ettik biz gazalinin fikirlerinden hiç birşey
-
Üstü kapalı "Din boş iştir, bilimle kıyaslamayın. Dünyayı yakalayın artık." demiş Aziz abim. Ağzına sağlık, ellerinden öpüyorum.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Donald Trump -- 9 Ocak 2024; 10:30:13 > -
Bilimi yüceltmek için Dini aşağılaman ve küçümsemen mi gerekiyor. Ayrıca Aziz Sancar dindar bir adam ve Bilimsel keşif ve gelişmelerin çoğunu bulan insalrın dindar olduğu da gerçek. Çok talihsiz bir yorum yapmışsın çünkü ezbere dayalı, üztünde araştırıp düşündüğünü hiç sanmıyorum..
-
Kendi dönemi içinde kalmış bir tartışmadır o aslında , Tek bir adamın Endülğsten - Hindistana kadar uzanan çok büyük bir İslam coğrafyasını etkilemesi o zamanki iletişim ve matbaa olanakalrına baktığımızda imkansız. Tarihsel olarak baktığımızda da astronimi , mekanik, matematik alanında kendi alanında en büyük isimelerin Gazali sonrası yetiştiği ortadadır.
Örnek vermek gerekirse .
Mekanik, Mühendislik : El-Cezeri , Takiyüddin
Astronomi : Ebheri , Nasredin-Tusi , Uluğbey
Matematik : Ali Kuşçu , Kudbettin el Şirazi
Optik : Kemalettin el farisi
Biyoloji - İbnül - Nefs
Farmakoloji : El-Baytar.
-
Alıntı
metni:Mesela yağmur'un nasıl yağdığını bugün yakın nedensellik olarak biliyoruz. Ama niçin yağdığını, Yağmuru yağdıran doğa üstü mutlak bir fail olup olmadığını hiç bir bilimsel yöntem bize açıklayamaz, buna kabiliyieti yoktur. Din ve Metafizik burada devreye girer.. Bilim bu alanda söz söyleyemez.. Bu aşamada bilimin bu konuda söz söylemesi gerekli midir diye sormak gerekiyor? Bir şeyin nasıl olduğunu açıklamak bilim için çoğu noktada yeterli. Nedenini açıklamak gereksiz kalabiliyor.
- Yer çekimi neden var?
- Kütle çekimi sebebiyle.
- O neden var?
- Kütle, uzay ve zamanı büktüğü için.
- Kütle neden uzay ve zamanı büküyor?
- Evrenimizin temel özelliklerin biri olduğu için.
- Neden evrenimizin temel özelliklerinden biri?
- Büyük patlama sonrası bütün evrende oluşan doğa gerçekleri sebebiyle.
- Büyük patlama neden var?
- Bir sebebi olmak zorunda mı?
Gibi.
Dinin ve metafiziğin yaptığı açıklamalar ise çoğu noktada bilim insanlarını tatmin etmiyor. Malum, genel olarak bilimsel değiller.
Tam tersi, bilimsel olarak ileri oldukları için sömürgeci güç olabildiler. Sadece Avrupa sömürgeci imiş de dünyanın geri kalanı melekmiş gibi bir durum yok. Hemen hemen her medeniyet gücü yettiğince diğer medeniyetleri sömürmeye çalıştı ve Avrupalı medeniyetler sömürü yarışında öne geçti. |
Üstü kapalı "Din boş iştir, bilimle kıyaslamayın. Dünyayı yakalayın artık." demiş Aziz abim. Ağzına sağlık, ellerinden öpüyorum. |
Icinde dogrular olmasi icerdigi yanlis ve masallari ortmez 1 tane hatali yada yanlis bilgi varsa bu kitap ilahi degildir ki ben sana yuzlerce hata yanlis masal sayarim.. tartismamak icin buraya yazmadim.. |
Kardeşim madem kuranda bu kadar şey yazıyordu niye müslümanlar bulamadı bunları? Ne hikmetse batılılar buluyor ondan sonra kuranda yazdığı fark ediliyor. İşiniz gücünüz palavra.
|
Doğru bir yaklaşım. Günümüzde din eskisi kadar ön planda değil. Ama bilim bir zorunluluktur.
|
Kur'an-ı Kerim'den günümüz bilimine ışık tutan ayetler...
Ve Evren’i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. (Zâriyât suresi 47. ayet) Evren genişliyor mu yoksa durağan mı? Bu soruyu bilginler yüzlerce sene tartıştılar. Ancak 20. yüzyılda Edwin Hubble’ın gelişmiş teleskobuyla gözlemleri, yıldız kümelerinin hızla birbirlerinden uzaklaştığını tespit etmiş ve genişleyen Evren tezi doğrulanmıştır. Kuran ise bunu net olarak 1400 yıl önce zaten söylüyordu. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlıkta, bir yaratılıştan diğer yaratılışa geçirerek yaratmaktadır…(Zumer Suresi 6. ayet) Cenini dış tehlikeler karşı koruyan 3 bölge vardır. Annenin karnındaki bu üç bölge; karın duvarı, rahim duvarı ve amniyon kesesidir. Kuran'ın indiği dönemin bilgi seviyesiyle açıklanamayacak bu ayette söylendiği gibi, ceninin bu kapkaranlık yerdeki gelişim aşamasının tüm bilimsel kitaplarda üçe ayrılması da çok ilginçtir. Kemiklere de bir bak. Nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra da onlara et giydiriyoruz… (Bakara Suresi 259. ayet) Embriyodaki kıkırdak doku, ayette söylendiği gibi sonradan kemikleşmeye başlar ve daha sonra kas etleri oluşarak kemikleri sarar. Ayette geçen “lahm” kelimesi kas etleri için kullanılmaktadır. Kuran’da 1400 yıl önce haber verilen bu kemik oluşum sıralamasından, bilim çok yakın döneme dek habersizdi. Saptırmayı dilediğinin de göğsünü öylesine dar ve sıkıntılı kılar ki, o göğe yükseliyormuş gibi olur. (En'am Suresi 125. ayet) Psikolojik sıkıntının anlatıldığı bu ayette belirtilen, göğe yükseltiliyormuş gibi tanımı çok ilginçtir. Çünkü gökyüzüne doğru yükseldikçe, atmosfer basıncı azalmakta ve kan, basınçla damarları ve kalbi zorlamaktadır. Ayrıca yukarı çıkıldıkça azalan oksijen, nefes alma güçlüğü doğurur ve göğsümüzün içindeki akciğerlerde sıkıntı ve daralma hissedilir. 1400 yıl önce atmosferde yükselmenin sonuçları bu ayette belirtilmiştir O otlağı çıkardı. Sonra da onu karamsı bir sel suyuna çevirdi. (A'lâ Suresi 5. ayet) Petrol, daha çok eğrelti ve algler gibi yeşilliklerin (otlağın), kaya tabakaları arasında çeşitli bakterilerin etkisiyle ve uzun bir zaman sürecinin ardından oluşmuştur. Petrol ayrıca, aynen ayette geçtiği gibi “sel suyu” özelliği göstermektedir. Petrol bir sel suyu gibi hareket eden, göç eden, gözeneksiz, sert kayaçlarla karşılaşınca ise buralarda toplanan bir yapıya sahiptir. Bulunan petrol yatakları işte bu tip kayaçların petrolü tutması ile oluşmuştur İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi dökülmüş menide bir damla değil miydi? (Kıyame Suresi 36-37. ayetler) Bu ayette de o dönemde ulaşılması imkansız bir bilgiye rastlıyoruz. Başlangıçta insanın, meninin içindeki bir damla olduğu ifade edilen bu ayette geçen damla kelimesinin Arapça karşılığı “Nutfe” kelimesi, bir kova boşaltılınca dibinde kalan sıvıyı ifade için de kullanılır. Bu kelime insanın meninin hepsinden değil, meninin içindeki bir parçadan yani spermden yaratıldığına işaret etmektedir. Elbette hayvanlarda da sizin için ibretler vardır. Size onların karınlarında sindirilmiş gıdalar ile kanın arasından, halis, boğazınızdan kolaylıkla kayan bir süt içirmekteyiz. (Nahl Suresi 66. ayet) William Harvey, Peygamberimiz’in vefatından 1000 yıl kadar sonra kan dolaşımını keşfetmiştir. Ayetin indiği dönemde kanın, sindirilmiş gıdalardan ayrışmış besinleri meme salgı bezlerine taşıdığı, meme salgı bezlerinin ise kendilerine ulaşan bu ham maddeleri işleyerek süt ürettiği bilinmemekteydi. Ve yeryüzünü de yayıp yuvarlattı. (Naziat Suesi 30. ayet) Ayetin Arapça’sında geçen “dahv” kelimesinin köklerinden türetilen kelimeler “yuvarlaklık” ifade etmekte, “devekuşu yumurtası” gibi anlamlara gelmektedir. Dünya’nın şekli gerçekten yumurtanın şekline benzemektedir. Dünyamız aynı devekuşu yumurtası gibi geoittir. Yani tam düzgün küre olmayan, fakat küremsi, kutuplardan basık şekildedir. İnsanlığın yıllarca anlamaya çalıştığı Dünya’nın şeklinin ne olduğu Kuran’da zaten bildiriliyordu. Ve dolunay haline geldiği zaman Ay. Siz gerçekten tabakadan tabakaya binip geçeceksiniz. (İnşikak Suresi 19. ayet) Tarih boyunca Ay, insanlar için ulaşılmaz bir yerdi. Bu yüzden ayetlerde Ay’a gidileceğine işaret olduğu uzun süre anlaşılamadı. 18. ayete baktığımızda Ay’a dikkat çekilmesi, 19. ayette bahsedilen “binerek tabakadan tabakaya geçişin” Dünya’dan Ay’a bir araçla geçiş olduğu fikrini doğrulamaktadır. Ay’ın dolunay hali Ay’ın tamamını ifade eder. Ay’ın özellikle Dolunay haline dikkat çekilmesi buna işaret olabilir. Ve gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise bunun delillerinden yüz çeviriyorlar. (Enbiya 32. ayet) Dünya atmosferi şeffaf olmasına rağmen, meteor yağmurlarına karşı mükemmel bir zırh işlevi görür. Ayrıca Güneş'ten gelen tüm zaralı ışınları süzen yapısı, Dünya'da yaşamın sürmesinin yegane sebeplerinden birisidir. Uzayda ısının -270 dereceleri bulduğunu düşünürsek atmosferin bu ayette geçen anlamıyla dünyayı nasıl koruduğunu tekrar görmüş oluruz İki denizi birbiri üstüne salan O’dur. Bu tatlı ve ferahlatıcı, bu tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına karışmalarını önleyen bir sınır olarak engel koymuştur. (Furkan Suresi 53. ayet) Denizlerin birleşmesine rağmen suların karışmaması, Kuran’da 14 asır önceden söylenmiştir. Çıplak gözle algılanamayan ve suyun özelliklerine ters gibi gözüken bu durum, ilk olarak Arap Yarımadası’nın denizle ilgisi olmayan bu insanlarına indirilen Kuran'da belirtilmiştir. Bu Kuran'ın geleceğe ışık tutan mucizelerinden sadece bir diğeridir. |
Kuranda basit kesir hatası var . Aç bak miras ayetlerine daha pay ve payda birbirini tutmuyor sen evrenden vb bahsediyorsun. Aşırı yorum ile kahve falı bakar gibi yorumlamayi bırakın şu kitabı.
din ve mitoloji ALLAH'TAN BAŞKA HÜKÜM VERENLER: AVLİYE VE REDDİYE https://www.dinvemitoloji.com/2020/05/allahtan-baska-hukum-verenler-avliye-ve.html?m=1 |
Modern bilimin ve aklın en büyük eleştirisi Batı dünyasından çıkmadır ama Batı geleneği özellikle Rönesans ve bilim devriminden türeyen aydınlanma aklına dayanır. Bu aydınlanma aklı ve atmosferi olmadan eleştirisinden de pek söz edilemiyor. Daha doğrusu Batı dünyasından ya da kurumsal bilim icra edebilen dünyevi seküler medeniyetten söz edilemiyor. M.K. Atatürk tek gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır diyerek aydınlanmaya dayalı bu dünyevi seküler medeniyeti ve toplumlarını kasteder. Türkiye için en iyi yolun/hedefin o toplumlardan birisi haline gelmek olduğunu söyler. Haklıdır da. Batıdan post-modernizm gibi akıl karşıtı gelenekleri almak İslam coğrafyasındaki akıl karşıtı gelenekleri sürdürmekle aşağı yukarı aynı kapıya çıkıyor. Modern toplumların da kusurları var. Ama bu kusurlar ancak gene modernist ve aydınlanmacı - esasında modernist ve aydınlanmacıdan kastım, bilimci olan - bir yaklaşımla çözülebilir. Modern bilimi ve aklı "eleştiri" adı altında yadsıyarak, modern bilimin empirik verilerine ve test edilmiş geçerli bilgisine burun kıvırarak çözülemez. Bu çerçevede evrim karşıtlığı yapan birisi ya bilim düşmanı ya da bilim konusunda cahil addedilmelidir. Evrim karşıtlığını - bilim karşıtlığının en popüler ve yaygın türlerinden birisi olduğu için bu örneği verdim- başka türlü okumak sağlıklı olmaz. |
Aziz hoca kibarca 'Dinin egemen olduğu bir toplumda bilim yapılamaz' demiş ama bunu kibarca belirtmiş ki söylediği doğru.Din ve bilim her zaman çelişmiştir.Bu tüm dinler için geçerlidir.Ne zaman bilime 'din' karıştırılırsa o bilim olmaktan çıkar daha doğrusu bilim diye birşey yapılamaz.Bugün bilimin ortaya koyduğu gerçekler ile dinlerin ortaya koyduğu gerçeklerin büyük bir kısmı uyum içerisinde değildir.Bu durumda ne yapılacak peki?Ya bilimin verileri kabul edilecek ya da dinin ortaya koyduğu anlatılar gerçek diye kabul edilecek.İkisini aynı anda kabul etmek mümkün değil.Bu nedenle gelişmiş ülkeler bilim ve dini birbirinden ayırmıştır.Bunu yapamayan ülkeler ise geri kalmış ve bunu yapan ülkelerin sömürgesi durumuna düşmüştür... |
Benzer içerikler
- havas ilmi büyü müdür
- olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi ne demek
- bir kelimenin türkçe olup olmadığını nasıl anlarız
- yıldızlar hareket eder mi
- liyakat ile ilgili sözler
- güneş ne renk
- mars"a ayak basıldı mı
- dünyada en çok konuşulan diller
- mars"ta yaşam var mı
- teslim alınmayan kimlik nereye gider
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X